SAĞLIK - 06 Nisan 2022 Çarşamba 14:38

'Pestisitler meme kanserine zemin hazırlıyor'

A
A
A
'Pestisitler meme kanserine zemin hazırlıyor'

Pestisitlerin meme kanseri için önemli risk oluşturduğunu belirten Doç. Dr. Fatma Ümit Malya, “Tarım çalışanlarının daha fazla pestisitlere maruz kaldığı düşünülse de aslında besinler yoluyla tüm insanlar risk altındadır. Özellikle son dönem yapılan çalışmalar organik ürünlerle beslenmenin menopoz sonrası meme kanseri riskini azalttığını gösterdi. Buradan hareketle pestisitlerin meme kanseri için fevkalade önemli risk oluşturduğu tartışılmaktadır” dedi.

Medipol Üniversitesi Sefaköy Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Doç. Dr. Fatma Ümit Malya, 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası kapsamında meme kanserine ilişkin önemli uyarılarda bulundu. Doç. Dr. Fatma Ümit Malya, pestisitlerin meme kanseri için önemli risk oluşturduğunu belirterek, “Her 8 kadından birinin hayatı boyunca meme kanserine yakalanma riski vardır. Yapılan çalışmalara göre, meme kanserinin sadece yüzde 5 ila 10’unun genetik olmasıyla birlikte meme kanseri oluşumunda çevrenin ve kişinin yaşam tarzının önemi oldukça yüksektir. Obezite, hareketsiz yaşam ve alkol kullanımı gibi faktörlerin meme kanseri için büyük risk oluşturduğu vurgulanır. Öte yandan çevre kirliliğine yol açan maddelerin meme kanseri ile olan ilişkisi son dönemde gündeme gelmiştir. Özellikle son dönem yapılan çalışmalarda organik ürünlerle beslenmenin menopoz sonrası meme kanseri riskini azalttığı gösterilmiştir. Buradan hareketle pestisitlerin meme kanseri için fevkalade önemli risk oluşturduğu tartışılmaktadır” diye konuştu.

“Fasulye, karpuz, patates ve domatese dikkat”
Pestisitlerin tarım sektöründe kullanılan ve ürünlerin zararlı böceklerden korunmasını sağlayan maddeler olduğunu ifade eden Doç. Dr. Malya, “Tarımda en yaygın olarak kullanılan böcek öldürücü organofosfatlar klorpirifos ve asefattır. Ancak bu maddeler sadece bu böceklere değil etraflarında bulunan diğer canlılara da zarar vermektedir. Örneğin kuşlara zarar vererek ölümlerine yol açmakla birlikte havaya da karışır. Amerika’da yapılan bir çalışmada bu maddelere ait izler birçok kişinin idrar analizlerinde saptanmıştır. Tarım çalışanlarının daha fazla pestisitlere maruz kaldığı düşünülse de aslında besinler yoluyla tüm insanlar risk altındadır. Pestisitlerin en yaygın olarak tespit edildiği besinler fasulye, karpuz, patates ve domatestir. Meme kanseri oluşumunda hormonal dengede olan bozulmalar da özellikle kandaki östrojen miktarını arttıran faktörler etkilidir. Pestisitlerin de özellikle endokrin sistemi üzerinde etkilerini belirten çalışmalarda bazı kanser türleriyle ilişkili olabileceğini göstermiştir. Lenfoma, erkekte prostat kanseri ve kadında meme kanseri olarak karşımıza çıkar. Bu sonuçlar deneysel çalışmalar olarak daha belirgin şekilde karşımıza çıksa da son dönemde yapılan epidemiyolojik çalışmalarda insanlar üzerinde de bu etki gözlemlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü özellikle Birleşmiş Milletler ile beraber dünya genelinde pestisit kullanımını azaltmaya yönelik çalışmalar yürütmektedir” şeklinde konuştu.

“Sirke yerine karbonatlı suda bekletin”
Doç. Dr. Fatma Ümit Malya, pestisitlerden korunmak için alınabilecek önlemleri şu şekilde açıkladı: “İlk başta tükettiğimiz gıdaların mümkün oldukça doğal ortamda yetişmiş organik ürünler olmasına özen göstermeliyiz. Bir diğer önemli nokta ise besinlerimizi çok iyi yıkayarak tüketmeliyiz, böylece bu zararlı maddelere maruz kalma ihtimalimizi azaltacaktır. Doğru bilinen yanlışlardan birisi de sebze ve meyveleri sirkeli suda bekletmenin pestisitlerden arındırmada faydalı olacağıdır. Sirkeli su mikroorganizmaları uzaklaştırmada etkili olabilir ancak pestisitlerden arındırmada belirgin bir etkisi bulunmaz. Sirke yerine ise bir tatlı kaşığı karbonatlı suda bekletmek faydalı olabilir. Pestisitlerden kurtulabilmek için meyveler bolca yıkanmalı ve kabuğu soyularak tüketilmelidir, sebzeler ise karbonatlı suda bekletildikten sonra bolca suda yıkanmalıdır.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Avrupa’nın elektrikli otomobilde en hızlı büyüyen pazarı Türkiye oldu Avrupa elektrikli otomobil pazarına ilişkin güncel veriler, Türkiye’nin 2025 yılı Ocak-Kasım döneminde tam elektrikli otomobil satışlarında en hızlı büyüyen pazar olduğunu ortaya koydu. Türkiye, 11 ayda 164 bin 665 adet satış rakamı ile Avrupa’da 32 ülke içerisinde 4. sıradaki yerini sağlamlaştırdı. EBS Danışmanlık tarafından Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) verileri esas alınarak hazırlanan rapora göre Türkiye, yıllık satış artış hızında da Avrupa’nın en hızlı büyüyen pazarı oldu. Verilere göre Avrupa genelinde (Türkiye dahil) elektrikli otomobil satışları söz konusu dönemde yüzde 30,87 oranında artarken, Türkiye’de bu artış oranı yüzde 111,40 seviyesine fırladı. Türkiye böylece, kendi yerli markası Togg’un da başarılı üretim planlaması ile büyüme hızında tüm Avrupa ülkelerini geride bıraktı. Kasım ayı satışlarında ise Türkiye, 17 bin 892 adet elektrikli otomobil satışı ile Avrupa 5. sırada yer aldı. Kasım ayındaki yıllık artış oranı yüzde 37,95 olarak kaydedildi. Elektrikli otomobillerin toplam otomobil satışları içindeki payına bakıldığında Türkiye’de Ocak-Kasım döneminde pazar payı yüzde 17,55 olarak tespit edildi. Bu oranla Türkiye, Avrupa’daki 32 ülke arasında 17. sırada konumlandı. Avrupa ortalaması ise yüzde 18,81 seviyesinde gerçekleşti. Türkiye’de 2026 yılında elektrikli araç tercihinin yüzde 20’lerin üzerine çıkması bekleniyor. Raporda Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa toplam satışlarda ilk üç sırayı alırken, Türkiye’nin toplam adet bazında bu ülkeleri takip ettiği belirtildi. Pazar payında ise Norveç, Danimarka ve İzlanda gibi ülkeler yüksek penetrasyon oranlarıyla listenin üst sıralarında yer aldı. Uzmanlar, Türkiye’de elektrikli otomobil satışlarının güçlü artışında, yerli üretim etkisi, genişleyen model çeşitliliği, teşvik yapısı ve kullanıcı ilgisinin yükselmesinin etkili olduğuna dikkat çekti.
Samsun OMÜ’de hizmet içi eğitim programı düzenlendi Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı’nca kalite yönetimi çalışmaları kapsamında planlanan hizmet içi eğitim programı düzenlendi. OMÜ Merkez Kütüphane’de gerçekleştirilen ve kullanıcı geri bildirimleri doğrultusunda düzenlenen eğitimlerle, kütüphane hizmetlerinin daha etkin, sürdürülebilir ve kullanıcı odaklı yürütülmesi hedeflendi. Eğitim programının açılış konuşmasını yapan OMÜ Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Uğur Donbay, hizmetlerin etkinlik ve verimlilik esasına göre yürütülmesinin, birim içi iş akışlarının iyileştirilmesinin ve hizmet kalitesinin artırılmasının önemine vurgu yaptı. Programın ilk oturumunda ’Kullanıcı Hizmetleri Süreci’ eğitimi, Kullanıcı Hizmetleri Birim Sorumlusu Kütüphaneci Yeliz Yılmaz Akal tarafından verildi. Eğitimde, kütüphanede sunulan kullanıcı hizmetleri ve bu hizmetlere ilişkin süreçler bütüncül bir yaklaşımla ele alındı. Ardından düzenlenen ’Otomasyon Sistemi ve Kişisel Verilerin Korunması’ eğitimi, Teknik Hizmetler Akademik Danışmanı Öğr. Gör. Şengül Hayırcı tarafından sunuldu. Oturumda, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) kapsamında kütüphane otomasyon sistemleri, bilgi ve iletişim teknolojileri ile veri yönetimi süreçleri hakkında bilgilendirme yapıldı. Programın devamında, ’Akademisyen ve Öğrenciyle İletişim’ eğitimi, Kullanıcı Hizmetleri Akademik Danışmanı Öğr. Gör. İbrahim Ethem Olukcuoğlu tarafından gerçekleştirildi. Bu bölümde, akademisyen ve öğrenci profilleri, iletişim biçimleri ve kullanıcı karakter analizleri üzerinden kütüphane hizmetlerinin daha etkili sunulmasına yönelik yaklaşımlar paylaşıldı. Eğitimlerin son bölümünde ise ’Protokol ve Nezaket Kuralları’ eğitimi, Daire Başkanı Uğur Donbay tarafından verildi. Oturumda, kurumsal temsil, hizmet sunumunda iletişim dili ve davranış standartları üzerinde duruldu. Eğitim programının sonunda yapılan değerlendirmede, personelin farkındalığının artırılması, hizmet süreçlerinin geliştirilmesi ve kalite yönetimi anlayışının kurumsal düzeyde güçlendirilmesinin amaçlandığı ifade edildi.