GÜNDEM - 24 Mart 2018 Cumartesi 18:11

Muhsin Yazıcıoğlu Kimdir, Nasıl Öldü? (Muhsin Yazıcıoğlu Helikopter Kazası)

A
A
A
Muhsin Yazıcıoğlu Kimdir, Nasıl Öldü? (Muhsin Yazıcıoğlu Helikopter Kazası)

Büyük Birlik Partisi'nin (BBP) kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünün ardından 9 sene geride kaldı. Peki Muhsin Yazıcıoğlu kimdir, Muhsin Yazıcıoğlu nasıl vefat etti? İşte Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili aradıklarınızı bu haberimizde kapsamlı bir şekilde bulabilirsiniz...

Büyük Birlik Partisi'nin (BBP) kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun,İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri İsmail Güneş ve beraberindeki 4 kişiyle birlikte helikopterle mitinge giderken Kahramanmaraş'ın Göksun ilçesi yakınlarında meydana gelen kazanın ardından aradan geçen 9 yılın ardından her sene olduğu gibi bu 25 Mart'ta da Büyük Birlik Partisi'nin (BBP) kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve helikopter kazasında hayatını kaybeden şehitleri hasretle yâd ediyor. O dönemleri hatırlamayanlar ya da olayları bir kez daha gözden geçirmek isteyenler ise Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopter kazası, Muhsin Yazıcıoğlu nasıl vefat etti, Muhsin Yazıcıoğlu kimdir? gibi soruların cevaplarını arıyor. Haberimizden Muhsin Yazıcıoğlu helikopter kazası ile ilgili detaylara ulaşabilirsiniz...

Muhsin Yazıcıoğlu Kimdir, Nasıl Öldü? (Muhsin Yazıcıoğlu Helikopter Kazası)

MUHSİN YAZICIOĞLU KİMDİR?

Seçim çalışmaları sırasında helikopter kazası geçiren Muhsin Yazıcıoğlu fırtınalarla dolu bir hayat sürdü. Genç yaşta Ülkü Ocakları Genel Başkanı oldu. 12 Eylül döneminde idamdan hakkında şahitlik yapan kişinin olay olduğunda cezaevinde olması sayesinde kurtuldu. Yıllarca cezaevinde kaldıktan sonra Türk siyasetinin önemli liderleri arasına girdi.

Muhsin Yazıcıoğlu, 1954 yılında Sivas'ın Sarkışla ilçesi Elmalı köyünde bir çiftçi ailesinin oğlu olarak doğdu. İlk ve orta öğrenimini Şarkışla'da yaptı.

Yüksek öğrenimini yapmak üzere 1972'de Ankara'ya geldi. Üniversite tahsilini, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde tamamladı.

1968'de cemiyet (dernek) çalışmalarına başladı. Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katıldı. Ankara'ya geldikten sonra ise Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başladı. Sırasıyla, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptı. (1977-78).

1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu. 1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulundu.12 Eylül 1980'de yapılan askeri darbenin ardından, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası sanığı olarak cezaevine konuldu. 5,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Muhsin Yazıcıoğlu, 7,5 yıl cezaevinde kaldığı bu davadan herhangi bir ceza almadı.
Cezaevinden çıktıktan sonra, mağdur olmuş ülkücülere ve onların ailelerine yardim amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.1987'de arkadaşları ile birlikte MÇP'de siyasete girdi. MÇP'de Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu.1991 genel seçimlerinde üç partinin oluşturduğu ittifak bünyesinde, milletvekili adayı oldu. "O, inançlarınızı Meclis'e taşıyacak" sloganıyla, Sivas'tan milletvekili seçildi.1992 yılı Temmuz ayında, "içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla  uyuşamadığı için" bir grup arkadaşı ile birlikte MÇP'den ayrıldı. 29 Ocak 1993 tarihinde Büyük Birlik Partisi kuruldu ve bu partinin Genel Başkanlığına seçildi.24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak, yeniden meclise girdi. 28.02.1996 tarihinde ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü.26 Nisan 1998'de yapılan 3. Büyük Kurultay'da, 8 Ekim 2000 tarihinde yapılan 4. Büyük Kurultay'da, 2 Haziran 2002 tarihinde yapılan 1. Olağanüstü Büyük Kurultay'da, 20 Temmuz 2003 tarihinde yapılan 5. Olağan Büyük Kurultay'da, 30 Nisan 2006 tarihinde yapılan 6. Olağan Büyük Kurultay'ta ve 15 Nisan 2007 2.Olağanüstü Büyük Kurultayda tekrar BBP Genel Başkanlığına seçildi.

Muhsin Yazıcıoğlu Kimdir, Nasıl Öldü? (Muhsin Yazıcıoğlu Helikopter Kazası)

22 Temmuz Erken Genel seçimlerinde BBP'nin seçimi protesto etmesi sebebiyle partisinden istifa ederek Sivas'tan bağımsız milletvekili adayı olup 23. dönem milletvekiliğine seçildi. Daha sonra BBP'ye katılarak TBMM'de Büyük Birlik Partisi Sivas Milletvekili olarak BBP'yi Meclis'te temsil ettti. 19 Ağustos'ta yapılmış olan BBP'nin 3. Olağanüstü Büyük kurultayında tekrar Genel Başkan oldu. 

ÇOCUKLUĞUNA AİT HİÇ FOTOĞRAFI YOK

Yazıcıoğlu kendisiyle yapılan görüşmede, çocukluğuna ait hiç fotoğrafı olmadığını söylemişti. Yazıcıoğlu, bir arkadaşanın 15 yaşında çektirdiği bir fotoğrafı kendisine hediye ettiğini anlatmıştı. Nüfus kayıtlarına göre Yazıcıoğlu, 31 Aralık 1954'te dünyaya geldiğini söyleyen Yazıcoğlu, görüşmede kendisinin bunun tam tarih olup olmadığını bilmediğini anlatmıştı.

(Muhsin Yazıcıoğlu Helikopter Kazası)

Muhsin Yazıcıoğlu, yerel seçimler öncesi partisinin Kahramanmaraş mitinginin ardından Yozgat'a gitmek üzere bindiği helikopterin 25 Mart 2009'da Kahramanmaraş Keş Dağı'na düşmesi sonucu 5 kişiyle birlikte hayatını kaybetti.Helikopterin enkazı ile Muhsin Yazıcıoğlu, BBP Sivas İl Başkanı Erhan Üstündağ, İl Başkan Yardımcısı Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya, pilot Kaya İstektepe ve gazeteci İsmail Güneş'in cenazesi, kazadan 48 saat sonra köylüler tarafından Keş Dağı Kuru Dere Kanlıçukur mevkisinde bulundu.Yazıcıoğlu'nun cenazesi, ölümünden 6 gün sonra 31 Mart 2009'da Kocatepe Camisi'nden son yolculuğuna uğurlandı. TBMM'de yapılan törene, binlerce kişi katıldı. Yazıcıoğlu'nun naaşı, vasiyeti üzerine Taceddin Dergahı'na defnedildi.Vefatının 9. yılında çeşitli etkinliklerle anılacak Muhsin Yazıcıoğlu'nun ismi, başta memleketi Sivas olmak üzere Türkiye'nin birçok şehrinde cadde, park, okul, dernek ve vakıflar gibi çeşitli yerlerde yaşatılıyor

İHLAS HABER AJANSI SİVAS MUHABİRİ İSMAİL GÜNEŞ'İN ÖZGEÇMİŞİ

Muhsin Yazıcıoğlu Kimdir, Nasıl Öldü? (Muhsin Yazıcıoğlu Helikopter Kazası)

15 Şubat 1975 tarihinde Sivas'ta dünyaya gelen İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri İsmail Güneş, 1994 yılında Sivas Hacı Mehmet Sabancı Lisesi'nden mezun oldu.

9 yıldır İhlas Haber Ajansı'nda Sivas muhabiri olarak görev yapan ve Yasemin Güneş ile 7 yıldır evli olan İsmail Güneş'in 5 yaşında Tuluğhan ve 3 yaşında Çağan adlı 2 oğlu bulunuyor. Meslek hayatı boyunca sayısız başarılı habere imza atan İsmail Güneş, Sarı Basın Kartı sahibiydi.

ERHAN ÜSTÜNDÜĞ'IN ÖZGEÇMİŞİ

9 Ekim 1972 tarihinde Sivas'ta dünyaya gelen Erhan Üstündağ, ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Cumhuriyet Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldu. 1994- 2002 yılları arasında yerel televizyon kanalarının reklam ve idari bölümlerinde görev aldı. Bir medikal şirketinin ortağı olan Üstündağ 28 Aralık 2008 tarihinde yapılan kongrede tek liste olarak girdiği seçimde BBP İl Başkanı seçildi. Meryem Üstündağ ile 7 yıldır evli olan Erhağdur olmuş ülkücülere ve onların ailelerine yan
Üstündağ'ın, Senanur Azra adında 4 yaşında bir kızı bulunuyor.

YÜKSEL YANCI'NIN GÖZGEÇMİŞİ

12 Nisan 1959'da Sivas'ın Hüklüyurt köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra kentteki Türkiye Demiryolu Makineleri Sanayi A.Ş.'de (TÜDEMSAŞ) 25 yıl işçi olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. Pakize Yancı 24 yıldır evli olan Yüksel Yancı'nın 23 yaşında Selcan, 22 yaşında Mehmet Alper ve 14 yaşında Samet Furkan adında 3 çocuğu var. Yancı, 28 Aralık 2008 tarihinde yapılan kongre yönetime geldi.

MURAT ÇETİNKAYA'NIN ÖZGEÇMİŞİ

21 Temmuz 1968 tarihinde Sivas'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas'ta tamamlayan Çetinkaya, TCDD'de çalıştı, asansör teknisyenliği yaptı. Kübra Çetinkaya ile 15 yıldır evli olan Murat Çetinkaya'nın 14 yaşında Abdullah Alperen, 9 yaşında Hilal ve 2 yaşında Şevval adında 3 çocuğu var. Murat Çetinkaya, yapılacak yerel seçimlerde BBP'den Sivas Belediye Meclis üyeliğine aday gösterildi.

PİLOT KAYA İSTEKTEPE'NİN ÖZGEÇMİŞİ

Helikopterin pilotu Kaya İstektepe, 1975 yılında Kara Harp Okulu'ndan mezun oldu. Kara kuvvetlerinden öğretmen helikopter pilotu olarak binbaşı rütbesiyle emekli olan İstektepe, emekliliğinden sonra Zorlu Holding'e ait helikopterlerle uçmaya başladı. İstektepe, son olarak Med Air'de çalışıyordu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Septimius Severus’un heykel başı ve pişmiş toprak levhalar anavatanında Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Danimarka’dan iadesi sağlanarak Antalya’ya getirilen tarihi eserlerin tanıtıldığı toplantıda, "Dünyanın neresine kaçırılmış olursa olsun bu topraklara ait hangi eser varsa biz bu eserlerin izini sürüp ülkemize getirmekte kararlıyız ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Artık koleksiyonlar ya da konunun uzmanlarının kabul ettiği bir gerçek var. Biliyorlar ki ellerinde Anadolu’dan yasal olmayan yollarla çıkarılmış bir arkeolojik eser varsa, Türkiye Cumhuriyeti gelip onu bulacak ve yasal yollarla iadesini sağlayacak" dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığının yürüttüğü çalışmalar sonucu Danimarka Glyptotek Müzesine sunulan deliller ile kendi bilimsel incelemeleri doğrultusunda etik nedenlerle Türkiye’ye iade edilen Anadolu kökenli tarihi eserler, Antalya Arkeoloji Müzesi’nde gazetecilere tanıtıldı. Eserler arasında, Burdur, Boubon Antik Kenti kökenli Roma İmparatoru Septimius Severus’un başı ve yine Burdur’un Düver Köyü kökenli 48 pişmiş toprak mimari levha bulunuyor. Bakan Ersoy, son 7 yılda 8 bin 967 eserin iadesini sağladıklarını, dünyanın neresine kaçırılmış olursa olsun bu topraklara ait hangi eser varsa bu eserlerin izini sürüp Türkiye’ye getirmeye devam edeceklerini söyledi. İade edilen eserlerde yine Jale İnan izi "Bugün iade süreçleri tamamlanarak ülkemizde koruma altına alınan bu eserler, vatandaşlarımız ve dünya insanları için korumakla ve erişilebilir kılmakla yükümlü olduğumuz mirasa geri kazandırılmıştır." diyen Ersoy, şunları kaydetti: "Danimarka’dan iadesini sağladığımız Roma İmparatoru Septimius Severus’un tasvir edildiği heykel başı, Boubon Antik Kentinde 1960’lı yıllarda gerçekleştirilen kaçak kazılar neticesinde yurt dışına çıkarılan eserler arasında yer almaktadır. M.S. 3. yüzyıla tarihlenen bu eserin iadesi vesilesiyle bu eser grubu hakkındaki çalışmalarından faydalandığımız merhume Prof. Dr. Jale İnan’ı da anmak isterim. Biz son 5 yılda gerçekten bu mücadelede önemli kazanımlar elde ettik ama Anadolu’nun kültürel mirasının korunması çalışmaları on yıllardır sürüyor. Rahmetli Jale İnan hocamız, bu heykel başını yerinde incelemiş ve Boubon kökenli olduğuna dair tespitlerde bulunmuştu. O dönem yapılan tespitlerin de ışığında Kaçakçılıkla Mücadele Dairemiz çalışmalarını genişletip iade talebimizi Danimarka’ya iletti. Danimarka ve Glyptotek Müzesi’ni de iş birliğine açık tutumları ve etik bir duruş sergileyerek verdikleri iade kararından dolayı kutluyorum. Kopenhag Büyükelçimiz Sayın Hakan Tekin ile Kültür ve Tanıtma Müşavirliğimize de ayrıca teşekkür ederim." "Türkiye Cumhuriyeti gelip onu bulacak ve yasal yollarla iadesini sağlayacak" Ersoy, bir diğer iadesi sağlanan eser grubunun Düver kökenli pişmiş toprak levhalar olduğuna dikkati çekerek, Burdur’un Düver kökenli pişmiş toprak levhalarının da yine 60’lı yıllardaki kaçak kazılar neticesinde yurt dışına kaçırıldığını ve dünya çapında koleksiyonlara girdiğini vurguladı. Ersoy, şu ifadelere yer verdi: "M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen Düver kökenli pişmiş toprak levhalar Antik Pisidia kültürünü anlamamıza imkan sağlayan önemli arkeolojik veriler arasında kabul ediliyor. Bu vesileyle bir kez daha belirtmek isterim ki; dünyanın neresine kaçırılmış olursa olsun bu topraklara ait hangi eser varsa biz bu eserlerin izini sürüp ülkemize getirmekte kararlıyız ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Bunu en temel sorumluluklarımızdan biri olarak görüyoruz. Artık koleksiyonler ya da konunun uzmanlarının kabul ettiği bir gerçek var. Biliyorlar ki ellerinde Anadolu’dan yasal olmayan yollarla çıkarılmış bir arkeolojik eser varsa, Türkiye Cumhuriyeti gelip onu bulacak ve yasal yollarla iadesini sağlayacak." Ersoy, 1960’lı yıllarda Boubon Antik Kenti’nin arkeolojik mirasının kaçak kazı faaliyetleriyle zarar gördüğünü ve bu süreçte pek çok eserin sahte belgeler ve köken bilgileriyle İsviçre üzerinden ya da doğrudan ABD’ye kaçırıldığını ifade etti. Daha önce de Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi ile Manhattan Bölge Savcılığı arasında yürütülen iş birliği sayesinde birçok Boubon kökenli eserin iade edildiğini dile getiren Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: "Lucius Verus, Septimius Severus, Genç İmparator ve Giyimli Kadın heykellerinin yanı sıra İmparator Caracalla’ya atfedilen iki büst ve dönemin önemli şahsiyetlerine ait beş baş ile bir bronz kadın büstü Türkiye’ye yeniden kazandırılmıştı. Bu iadeler; sunulan belgeler, görgü tanığı ifadeleri ve adli kriminolojik çalışmalar sayesinde gerçekleşti. Bakanlığımız ile Manhattan Savcılığı iş birliğinde yapılan geniş kapsamlı soruşturmalar ve iadeler de dünyada ciddi düzeyde yankı buldu, örnek oldu." "Projenin sonucunu büyük bir mutlulukla paylaşacağız" Yıllar sonra Septimius Severus’un başı ile gövdesinin birleştirilmiş halini herkesin görmek istediğine değinen Ersoy, şöyle konuştu: "Bu konuda çok titiz bir çalışma süreci başlatmış bulunuyoruz. Antik dönemde, bu heykel gövdeleri son derece idealize bir şekilde yapılmakta ve tarih içinde imparatorların değişmesi gibi durumlarda farklı başların birleştirilmesiyle kullanılmaktaydı. İşte bu sebeple şu an baş ve gövdenin ani ve hızlı bir müdahaleyle ayrım noktalarının birbirine oturtulması esere zarar verebileceğinden konservatörelerimiz bu süreci çok dikkatli analiz ederek zamana yayılan bir proje kapsamında ele alacaklar. Pek tabii bu projenin sonucunu da bilim dünyası ve kamuoyuyla yine büyük bir mutlulukla paylaşacağız." Ersoy, yurt dışına kaçırılan eserlerin iadesi konusunda çok titiz davrandıklarına değinerek, "2025 yılında 14 önemli eserin iadesini sağladık. 2024 yılında ise tam 1.149 tarihi eseri bulup ülkemize geri getirdik. 2018-2025 yılları arasında, 7 yılda biz 8 bin 967 eserin iadesini sağladık. 2002-2025 yılları arasında iadesi sağlanan eser sayısı ise tam 13 bin 282’dir" dedi. "Anadolu’yu karış karış geziyoruz" Kaçakçılıkla Mücadele Dairesinin faaliyetlerini sadece rakamlarla ele almanın yanlış olacağını belirten Ersoy, eserlerin yurt dışına kaçırılmadan müze envanterlerine girmesi için Bakanlığın gerçekleştirdiği çalışmaları anlattı. Ersoy, "Bakanlık yetkililerimiz Anadolu’yu adeta karış karış geziyor. Köy köy dolaşıp muhtarlarımız başta olmak üzere herkese bu mücadelenin önemini anlatıyor. Sadece yetişkinlerin bilinçlendirilmesi değil, geleceğimizin sahibi çocuklarımıza geçmişin mirasının önemini anlatmak için hikaye kitapları hazırlıyor, ağaç yaşken eğilir mantığıyla onlara eğitimler veriyoruz." dedi. Bakan Ersoy, eserlerin iadesinin sağlanmasına katkı sunanlara teşekkür ederek, kolektif başarının kültür mirasının korunmasına yönelik küresel ölçekteki çalışmalara katkı yapmasını ve gelecekteki çalışmalara ilham vermesini diledi. "İade edilen eserler, Danimarkalı turistlerin gelmesi için ilham olacak" Danimarka’nın Ankara Büyükelçisi Ole Toft ise eserlerin ait olduğu topraklara getirmiş olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek şöyle konuştu: "Tarihî eserlerin iadesi önemli ancak genellikle karmaşık bir süreçtir. Ve bugün bizatihi Türkiye ve Danimarka olarak birlikte İmparator başı özelinde güzel bir çözüm üretebildik. Burada karşılıklı saygı ve iş birliği olduğu süreç neticesinde bu noktaya gelmiş olmayı da kutluyoruz. Danimarka’nın Glyptotek Müzesi yalnızca heykel başını değil 48 adet pişmiş toprak levhayı da iade ediyor. Levhaların iadesi Türkiye’nin talebi olmadan ancak Glyptotek Müzesi’nin iç incelemeleri neticesinde pişmiş toprak eserlerin Türkiye’ye ait olduğunun anlaşılması üzerine müzenin girişimiyle gerçekleşmiştir. Geçtiğimiz yıl Türkiye’yi 350 bin Danimarkalı ziyaret etti. Bunların 200 bini Antalya bölgesine geldi. Güzel doğası ve iklimiyle Türkiye, Danimarkalı turistler için her zaman cazibe noktası olmuştur. Önümüzdeki dönem daha fazla Danimarkalı turist Türkiye’yi ziyaret edecek ve bu bağlamda bu güzel eserleri görmeye Antalya müzesine gelmelerine ilham olacaktır."
Trabzon Trabzon’da sağlık çalışanları 14 Mart Tıp Bayramı’nda bir araya geldi Trabzon’da 14 Mart Tıp Bayramı’nda sağlık çalışanları bir araya geldi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Trabzon Tıp Fakültesi ile Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla etkinlik düzenlendi. Kaşüstü Kampüsü’ndeki konferans salonunda düzenlenen etkinliğe Trabzon Vali Yardımcısı Ercan Öter, SBÜ Trabzon Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Şen, Trabzon Kamu Hastaneleri Hizmetler Başkanı Dr. Oğuz Kara, Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Vekili Uzm. Dr. Ahmet Cimbek, doktorlar ve sağlık çalışanları katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan etkinlikte konuşan Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Vekili Uzm. Dr. Ahmet Cimbek, "Tarih boyunca hekimler zor şartlar altında dahi insanlığa hizmet etmeye devam etmiş, bilimin ışığında sağlık ve şifa dağıtmıştır. Bizler de bu mirası gururla taşıyan bireyler olarak her zaman en iyisini yapmak sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Özellikle son yıllarda pandemi ve doğal afetler gibi zorlu süreçler sağlık çalışanlarının nasıl bir özveriyle görev yaptığını tüm dünyaya bir daha göstermiştir. Hastanemiz bilimsel gelişmeleri yakından takip eden etik değerleri ön planda tutan ve sağlık hizmetlerinde en yüksek kaliteyi hedefleyen bir anlayışla yoluna devam etmektedir. Bu doğrultuda sağlık bilimler üniversitesi ile işbirliği içinde geleceğin hekimlerini en iyi şekilde yetiştirmeye ve halkımıza en iyi sağlık hizmetini sunmaya devam edeceğiz" dedi. Trabzon Kamu Hastaneleri Hizmetler Başkan Dr. Oğuz Kara, 14 Mart Tıp Bayramı’nın tarihi ile ilgili bilgiler verirken, SBÜ Trabzon Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Şen ise, "Tıp eğitimi ve mesleği son yıllardaki sağlıkta şiddete rağmen hâlâ en çok tercih edilen eğitim tercihleri ya da fakülteleri şeklinde canlılığını ve popülaritesini devam ettirmekte" ifadelerini kullandı. Trabzon Vali Yardımcısı Ercan Öter de yaptığı konuşmada, "Devletimiz son 20 yıl içerisinde sağlık konusunda fiziki olarak çok büyük yatırımlar yaptı. Çok donanımlı hastanelere, tıp fakültelerine sahibiz. Özellikle hekimlerimizin, sağlık çalışanlarımızın fedakarlıkları ile bunlar bir değer kazanıyor. Pandemi olsun, 6 Şubat depremi olsun bunu hep beraber yaşadık" diye konuştu.
Edirne Edirne’de Tıp Bayramı dolayısıyla tören düzenlendi Edirne’de 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Atatürk Heykeli önünde çelenk töreni düzenlendi. Çelenk sunumuyla başlayan törende saygı duruşunda bulunuldu ve bando eşliğinde İstiklal Marşı okundu. Daha sonra ise günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapıldı. Düzenlenen törene, kamu ve özel hastane hekimleri ile sağlık çalışanları katıldı. Her yıl olduğu gibi bu sene de 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutlamanın onurunu yaşadıklarını söyleyen Edirne İl Sağlık Müdür Vekili Dr. Mustafa Talha Sütçü, hekimlerin insanlık tarihi kadar eskiye dayanan bir mesleğin mensupları olduklarını belirtti. Tarih boyunca insanın en değerli hazinesi olan sağlığını korumak ve onu iyileştirmekle görevli olduklarını aktaran Sütçü, "Öznesi insandır hekimliliğin, binlerce insanın umudu olduk. Gece gündüz demedik, bayram-tatil demedik, büyük bir özveriyle insanların sağlığı için azimle çalıştık. Sabır gösterdik, uykusuz yorgunlukla geçen geceler fedakarlıkla geçen koca bir ömür... Ülkemizi ve vatandaşlarımızı korumak için salgın, doğal afet her şartta hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız en ön safta mücadele vermektedirler. Bu mücadeleyi kendi hayatlarımızdan sağlığımızdan sevdiklerimizden ve ailelerimizden büyük fedakarlıklarda bulunarak sorumluluk bilinciyle üzerimize düşen vazifeyi en iyi şekilde yerine getiriyoruz ve bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz. Bu vazifeyi yerine getirirken canımız pahasına kahramanca mücadele ediyoruz. Bu kahramanca mücadelede de hayatlarını kaybeden pek çok hekimimiz ve sağlık çalışanlarımız oldu. Görevi başında hayatını kaybeden şehit olan hekimlerimizi ve sağlık çalışanlarımızı rahmet ve minnetle bir kez daha anıyoruz" ifadelerini kullandı. "Çok önemli ve coşkuyla kutlanması gereken bir gün" 14 Mart Türk tıp tarihinin çok önemli ve coşkuyla kutlanması gereken bir gün olduğunu söyleyen Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedat Üstündağ, "Birinci Dünya Savaşı şartlarını düşünürsek o an için mevcut 765 tıp öğrencisinin 364 ünü şehit verdik. 1915 yılında mektebi şahane-i ye kayıt olan öğrencilerin tümü Çanakkale cephesinde şehit oldular. Bir yıl tıp okulu hiç mezun veremedi. O anlamda ben hem şuanda aramızda olan öğrencilerimizin hem bütün Türk tıp öğrencilerinin değerli meslektaşlarımızın ve onları yetiştiren çok kıymetli öğretim üyelerimizin tıp bayramlarını kutluyorum" dedi. Edirne Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Celal Karlıkaya da günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. Düzenlenen tören toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.