EKONOMİ - 10 Nisan 2020 Cuma 11:27

Medyada salgınla ilgili 96 yanlış bilgi yayıldı

A
A
A
Medyada salgınla ilgili 96 yanlış bilgi yayıldı

Koronavirüs salgını, WhatsApp grupları, sosyal ve geleneksel medyada yoğun bir bilgi kirliliğini de beraberinde getirdi. Doğrulama platformu Teyit, medyaya yansıyan 100 şüpheli içeriği inceleyerek gerçeklik payı bulunmayan bilgileri açıkladı.

Aralık ayı sonunda Çin’in Wuhan şehrinden başlayarak tüm dünyaya yayılan yeni koronavirüs salgınının etkisi altına aldığı alanlardan biri de medya oldu. Hem sosyal medya hem de geleneksel medyada onlarca yanlış bilgi yayıldı. Bağımsız doğrulama platformu Teyit, hızla seyreden bu yanlış bilgi akışına karşı salgın hakkındaki gerçekleri ortaya koymak amacıyla yeni koronavirüsle ilgili 100 şüpheli içeriği inceledi. İncelemeler sonucu medyada koronavirüsle ilgili 96 yanlış bilgi yer aldığı ve bu içeriklerin 2 bin 712 kez haberleştirildiği belirlendi. Covid-19 tedavisindeki etkinlikleri halen kesinlik kazanmamış olan ibuprofen, favipiravir, klorokin ve hidroksiklorokin isimli dört ilaçla ilgili ise 7 bin 691 haberin yayınlandığı görüldü. Gerçeği yansıtmayan haberleri; komplo teorileri, yanlış tedaviler ve sahte içerikler olmak üzere üç ayrı başlık altında toplayan platform, yanlış ve şüpheli bilgileri içeren bu haberler karşısında neler yapılması gerektiğine ilişkin önerilerde de bulundu.

Salgının planlı olduğunu öne süren komplo teorileri asılsız
Platforma göre, incelenen 96 yanlış bilgi içeren haberin 16’sı komplo teorilerinden oluşuyor. Bu içeriklerden bin 20’si yanlış haber olarak medyaya yansıdı. Sosyal medyada yayılan ve Covid-19’un laboratuvarda keşfedildiğine, aşısının patentinin 2014 yılında Pasteur Enstitüsü tarafından alındığına dair bir video ise, popüler asılsız içeriklerden biri oldu. Enstitü, patentte geçen aşının 2002-2003 yılında Çin’de ortaya çıkan SARS-CoV adlı virüse ait olduğunu açıkladı ve iddiayı yalanladı.

Gündeme gelen bir diğer komplo teorisi de Alman meclisine 2012 yılında sunulan bir raporda yeni koronavirüs salgınının öngörüldüğü iddiası oldu. Ancak Teyit, varsayımsal bir virüs ve bu virüsün oluşturabileceği salgın ihtimaline karşı Almanya’nın alacağı önlemlerden bahsettiğini saptadı. Son olarak platforma ihbar olarak gönderilen ve Gates Vakfı’nın koronavirüs salgınından üç ay önce hastalığın ilacının patentini aldığı ve yayılma senaryosu hazırladığına dair iddianın da gerçeği yansıtmadığı belirlendi.

Tedavi ve şifa iddialarının bilimsel dayanağı yok
Platforma göre, salgınla ilgili en yaygın yanlış bilgiler arasında bilimsel dayanağı olmayan tedavi ve şifa önerileri de yer alıyor. İncelemelerde Covid-19’u tedavi edeceği öne sürülen soğan, sumak, sarımsak, kelle paça gibi çeşitli meyve, sebze ve yemek önerilerinin medyada geniş yayılım gösterdiği saptandı. Bu konuda medyaya en az 10 yanlış bilgi yansırken, bu bilgiler 948 kez haberleştirildi. Koronavirüsün henüz etkinliği kesinleşmiş bir tedavisi olmasa da İran’da koronavirüsün ilacının geliştirildiği, Türkiye’de Covid-19’u yok eden cihaz keşfedildiği, Tayland’da Covid-19 tedavisinin bulunduğu, Kanada ve Küba’da yeni koronavirüs aşısı bulunduğu gibi iddialara büyük ilgili gösterildi. Covid-19 tedavisinde henüz denenen avipiravir, klorokin ve hidroksiklorokin gibi ilaçlar da haber sitelerinde hastalığın kesin tedavisi gibi haberleştirildi. İbuprofen’in tedaviyi zorlaştırdığı iddiaları için de aynısı geçerliydi. Olumlu ya da olumsuz etkileri henüz kanıtlanmamış bu dört ilaçla ilgili şüpheli bilgiler 7 bin 691 kez haberleştirildi.

Hatalı ilişkilendirilen ve uydurulan içerikler yayılıyor
Bir grafiğin veya tablonun yanlış bilgilerle hazırlandığı veya videodaki kişinin iddia edilen kişi olmadığı paylaşımlar da Teyit’in incelediği şüpheli içerikler arasında. Bu kategoride toplam 70 haber yer alırken, bu içeriklerin tamamının asılsız olduğu ve 744 kez de haberleştirildiği saptandı. En dikkat çeken haberler arasında Çin’den alınan tanı kitlerinin ücretinin, Türkiye’nin 1940’taki salgına karşı Çin’e yardımı nedeniyle hibe edildiği yer alıyordu. Bir diğer asılsız paylaşım ise Covid-19 şüphesiyle sedyede taşınan kişiye ait bir fotoğrafın yedi şehirde, sekiz farklı hikayeyle paylaşılması oldu. Asparagas olarak tanımlanan ve büyük çoğunlukla sosyal medya kaynaklı haberlerin ise, diğer yanlış haber türlerine kıyasla basında yoğun bir karşılık bulmadığı görüldü.

Yanlış bilgiye karşı 5 öneri
Asılsız iddiaların panik ve kaygıya sebep olduğunu, bilimsel dayanağı olmayan bilgilerin insan sağlığı açısından risk taşıdığını belirten Teyit şef editörü Gülin Çavuş, yanlış bilgi salgınının en az Covid-19 kadar tehlikeli olduğunu vurguladı. Çavuş, içeriklerin değerlendirilmesine ilişkin tavsiyelerde de bulundu.

Yanlış bilgiye karşı Gülin Çavuş'un önerileri şöyle:
''Sosyal medyada veya haber sitelerinde rastladığımız içerikler karşısında sakin kalın. Paylaşım yapmadan önce düşünerek gördüklerinizi filtreden geçirin. Şüphe kaslarınızı çalıştırın; paylaşım yapanlara “kaynağın nedir?” diye sormaktan çekinmeyin. Karşınıza çıkan bilgiyi arama motorlarında farklı anahtar kelimelerle arayın, teyit platformlarının konu hakkında bir inceleme yapıp yapmadığına bakın veya güvenilir kurumların içeriklerine göz atın. Sosyal medya orucu tutun, her bilgiyi tüketmeyin ve paylaşmayın.''

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Burdur Yaşlı adam son birikimi olan 10 Cumhuriyet altınını jandarmaya bağışladı Burdur’da yaşayan 93 yaşındaki yaşlı adam, son birikimi olan 10 Cumhuriyet altınını Jandarma Asayiş Vakfı’na bağışladı. Burdur’un Gölhisar ilçesinde doğan 93 yaşındaki Mehmet Özcan, askerlik dönüşü kendi işini kurduktan sonra hayır işlerine yöneldi. Camilere yardım yapan Özcan, köyüne arkadaşları birlikte bir cami yaptırdı. Köyünde anaokulu olmadığı için de bir anaokulu yaptıran Özcan, şimdi ise son birikimi olan 10 Cumhuriyet altınını Jandarma Asayiş Vakfı’na bağışladı. Jandarma Asayiş Vakfı’na yapılan bağış, Burdur’da devlet-millet dayanışmasının dikkat çeken örneklerinden biri olurken gönüllülük esasına dayalı bu destek, vatandaşların kamu düzenine sahip çıkma iradesini bir kez daha ortaya koydu. Jandarma teşkilatının yürüttüğü huzur ve güvenlik hizmetlerine katkı sağlamak amacıyla yapılan bağış, mevzuata uygun ve şeffaf şekilde değerlendirilecek. Bu ayni yardımın, yeniden Burdur ili genelinde yürütülen hizmet ve faaliyetlerde kullanılacağı öğrenildi. "Ekonomim düzeldikçe hayır işlerine yöneldim" Gölhisar’da 21 yaşıma kadar baba mesleği olan çiftçiliğe devam ettiğini anlatan Mehmet Özcan, "Babamın yanında çalıştım. 1955 yılında askere gittim, 1957 yılında da askerden geri geldim. Daha sonrasında da babam ‘hadi kendi yuvanızı kurun’ diyerek izin verdi. Hiçbir şeyim yoktu, sıfırdan başladım. Ben de havuç ticareti yapmaya karar verdim. Hem üretimini hem de ticaretini yaptım. 1963 yılında ise Gölhisar ilçesine bir kırtasiye dükkanı açtım. 4 sene bu işe Gölhisar’da devam ettikten sonra 1967 yılında Burdur merkeze taşındım. 1980 yılına kadar ekonomim biraz sıkıntılı geçti. Ekonomim düzeldikçe hayır işlerine yöneldim. Camilere yardım yaptım daha sonrasında köyüme cami, anaokulu yaptırdım" dedi. "Askerimiz bizim için çok kıymetli" Canını bizleri korumak için ortaya koyan jandarmayı çok sevdiğini belirten Mehmet Özcan, "Jandarmamız bizim için canını ortaya koyarak 7 gün 24 saat bizim can ve mal güvenliğimiz için çalışmaktadır. Tabii jandarmamıza yardımcı olmayacağız da kime yardımcı olacağız. Jandarmamıza son birikim olan 10 Cumhuriyet altını bağışladım. Bu bağışı yaparken de çok gururlandım. Askerimiz bizim için çok kıymetli, daha çok yardım etmek istedim ama elimden bu kadar geldi" şeklinde konuştu.
İzmir Boşanma davası sürerken çekilen samimi fotoğraflar davanın reddine yol açtı İzmir’de Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen bir boşanma davasında, davalı kocanın mahkemeye sunduğu samimi fotoğraflar, tarafların barış niyetini gösteren delil sayılarak davanın reddedilmesine yol açtı. Avukat Yasin Ulu, "Mahkemeler, tarafların beyanlarından ziyade, somut hayattaki barışçıl eylemlerini esas alarak evlilik birliğini koruma yoluna gidebilmektedir" dedi. İzmir’de bir kadın, evlilik birliğinin sarsıldığı iddiasıyla eşine boşanma davası açtı. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yargılama süreci devam ederken, davalı koca eşini evliliği sürdürmeye ikna etti. Bu süreçte çiftin birlikte geçirdiği zamanlar fotoğraflara yansıdı. Davalı koca, eşinin kendisini affettiği ve evliliğin devam ettiği iddiasıyla mahkemeye samimi fotoğrafları ve özel anlara ait görüntüleri sundu. Mahkeme, dosyaya giren fotoğrafları ve çiftin aynı evde yaşamaya devam etmesini inceleyerek karar verdi. Kararda, eşlerin sadece barışmak amacıyla görüşmesinin affetme anlamına gelmeyeceği belirtilirken, sunulan fotoğraflar ve uzun süreli birlikteliğin "barış müzakerelerini aşan" bir durum oluşturduğu vurgulandı. Mahkeme, fotoğraflarla belgelenen karı-koca ilişkisinin devam etmesinin, boşanmaya yol açan geçmiş olayların hoşgörü ile karşılandığını gösterdiğine hükmetti. Hukuken affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olayların artık boşanma gerekçesi olamayacağına karar veren mahkeme, davacı kadının boşanma talebini reddetti. Samimi fotoğraf davayı reddettirdi Avukat Yasin Ulu, boşanma davalarında tarafların sadece iddia ve savunmalarının değil, dava sürecindeki davranışlarının da hukuki sonuç doğurduğuna dikkat çekti. Türk Medeni Kanunu’ndaki "af" olgusuna vurgu yapan Ulu, "Müvekkilim aleyhine açılan davada, tarafların dava açıldıktan sonra bir araya geldiklerini, samimi fotoğraflar ve tanık beyanlarıyla ispatladık. Mahkeme, dava sürerken devam eden bu yakınlığı ’af’ olarak değerlendirdi ve taraflar boşanmak istediklerini beyan etseler dahi, evlilik birliğini sarsan olayların af kapsamına girmesi sebebiyle davanın reddine karar verdi" dedi. Dava sürerken görüşmek "Af" sayılıyor Af olgusunun, geçmişteki kusurlu olayları yok saymadığını ancak bu olayların artık bir boşanma gerekçesi olarak sunulmasını engellediğini belirten Ulu, "Dava süresince eşlerin ayrı evlerde yaşamasına rağmen bir araya gelmeye devam etmeleri ve karı-koca ilişkisini sürdürmeleri, hukuken evliliğin devamı yönünde bir irade beyanıdır. Bu karar bize gösteriyor ki; dava açıldıktan sonra sergilenen her tutum davanın seyrini değiştirebilir. Mahkemeler, tarafların beyanlarından ziyade, somut hayattaki barışçıl eylemlerini esas alarak evlilik birliğini koruma yoluna gidebilmektedir" ifadelerini kullandı.