GÜNDEM - 03 Nisan 2018 Salı 21:26

İmparator Konstantin kimdir? Roma İmparatoru Konstantin hikayesi

A
A
A
İmparator Konstantin kimdir? Roma İmparatoru Konstantin hikayesi

İmparator Konstantin kimdir? Roma İmparatoru Konstantin hikayesi... İşte İmparator Konstantin hakkında her şey...

BİZANS KRALI 1. KONSTANTİN KİMDİR?

I. Konstantin veya Büyük Konstantin(os) 22 Şubat 272'de doğmuş 22 Mayıs 337'de ölmüştür. Roma İmparatoru (MS 306 – 312); Konstantinopolis kentinin ve Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun “Büyük” lakabıyla anılan kurucusudur. Hristiyanlığı kabul eden ilk imparatordur

KONSTANTİN’İN HAYATI

Doğumu ve “Tetrarşi” sisteminin oncesi ve kurulusuna kadar yasami

I. Konstantin, (günümüzde Sırbistan Cumhuriyeti içinde yer alan) tarihte ise İlirya toprakları içerisinde yer alan Naissus'da (Niş)'da 22 Şubat 272'de doğdu. Babası o zaman bir Romalı general olan Konstantius Chlorus idi. Annesi Helena idi ve VI. yüzyıl tarihçisi Propokius'a göre, Küçük Asya (modern Anadolu) da bulunan Bitinya eyaletinin o zaman “Drepana” adındaki kentte doğmuştu. Bazı kaynaklar annesi Helena'nın General Konstantinius Cholorus ile evli olmayıp onun cariyesi olduğunu bildirirler. Arnavut kökenli olduğu iddia edilmektir.

286'da Nicomedia'da yaşayıp o kenti Roma İmparatorluğu'nun idare merkezi olan kullanan imparator Dioclietianuskendine yakın olan general Maximinus'u imparatorluğunun Batı kısmını yönetmek üzere Roma'da Augustus rütbesi ile ortak imparatorluğa yükseltmişti. Konstatinus Cholorus bu sırada Roma'da Praetorian Prefect (Roma'da imparatorluk muhafızlarının lideri) idi. 291'de 19 yaşında iken Konstantin o zaman imparator Diocletianus'un yaşadığı Roma İmparatorluğu'nun idari merkezi olan Nikomedia'da imparatorun hizmetine girdi. 293'te babası Kontantinus Cholorus, Batı'yı yöneten Augustus Maximinus'u daha yakın olmak için (daha önce evli ise Helena'yı boşayarak, evli değilse onu evinden uzaklaştırarak) Maximinus'un kızı Flavia Maximiana Theodora ile evlilik yaptı.


293 yılında İmparator Diocletianus imparatorluğun idaresinde gayet büyük bir reform yaparak Roma İmparatorluğu'nu Batı ve Doğu parçaları olarak ikiye bölerek Tetrarşi sistemini oluşturdu. Her parça bir “Augustus” tarafından yönetilecekti ve onun tayin edeceği bir “Sezar” tarafından desteklenecekti. Konstantin'in babası Konstantius Chlorus bu sistem içinde hemen en yüksek mevkilere erişmeye başladı. (293-305 döneminden Batı'da Maximianus ile Sezar olarak; 305 – 306'da Bati'da Augustus olarak ve Doğu'da Augustus olarak Galerius imparatorluk yaptı.

Bu arada I. Konstantin de tetrarşi sisteminde yüksek mevkilere geçmeye başladı. Ama I. Konstantin'in tüm Roma İmparatorluğu'nun tek hâkimi olması için tam 18 yıl geçmesi gerekecekti.

1. Konstantin kimdir?

KONSTANTİN SAVAŞLARI

Maxtentius ile muharebeler ve onu elimine edilmesi Önce Batı'da Augustus olan Maxentius ile çatışmalara girişti. 28 Ekim 312 tarihinde Roma kentinin hemen dışındaki Milvian Köprüsü'nde yapılan savaşta Maxentius'un ordusunu bozguna uğrattı. Maxentius kaçmaya çalışırken Tiber Nehri'nde öldürüldü.

Licinius ile iç savaş ve mutlak hakimiyet

İmparatorluğun doğu kısmında yönetimini sürdüren Licinius, artık Batı Roma'nın imparatoru olan I. Konstantin'in baba-bir (ama annesi “Flavia Maximiana Theodora” olan) kız kardeşi Flavia Julia Constantia ile evlenerek I. Konstantin ile kardeşlik bağı kurdu. Bu kayınbiraderlik ilişkisi bir yandan kendisine bir koruma sağlarken, öte yandan her iki imparatora diğerinin bölgesi üzerinde hak iddia etme şansını tanıyordu.


İlk hamleyi yapan Licinius oldu. Licinius'un I. Konstantin'a yönelik bir komploya karıştığının anlaşılmasıyla (314), iç savaş çıktı. Konstantin'in orduları karşısında Licinius önce İtalya'da ve sonra çekildiği doğuda peş peşe yapılan kara ve deniz muharebelerinde yenilgiler aldı. Licinius son ve en ağır darbeyi Adrianopolis Muharebesi'nde aldı.

Hellespont Deniz Muharebesi ile donanmasıyla kuşatmayı yarmaya çalıştı. Temmuz 324'te Amiral Abantus (veya Amantus) komutası altındaki Licinius'un donanması ile Konstantin'in oğlu caesar Crispus komutasındaki Konstantin'in daha küçük donanması Çanakkale Boğazı'nda iki ayrı çatışma yaptılar. Birinci çatışmada 80 gemiden oluşan Crispus'un filosu boğazın en dar kısmında manevra kabiliyeti daha büyük olduğu için Licinius'un 200 gemilik filosunu yenilgiye uğrattı. Ertesi gün Crispus Ege Denizi'nden aldığı takviyelerle 200 gemilik bir filoya komuta etmekte; Amiral Abantus da aldığı büyük takviyelerle 350 gemilik bir filoya komuta etmekte idi. Boğaz'in Marmara Denizi ağzındaki Gelibolu açıklarında gemiler arasında yapılan karşılıklı çatışmalar sonunda Amiral Abantus'un filosundan ancak 4 gemi kurtulabildi ve büyük filonun diğer gemileri ya batırıldı ya karaya vurup parçalandı ya da Crispus filosu eline geçti. Kendi gemisi batırılan Amiral Abantus ancak Asya kıyısına yüzerek çıkarak hayatını kurtarabildi.

Hellespont Muharebesi'ndeki yenilgiden sonra Licinius Byzantium'daki garnizon ve ordusunu İstanbul Boğazı'nın Asya yakasında Kalkedon'a taşıdı. Konstantin de İstanbul Boğazı kıyılarında yaptırdığı hafif nakliye gemileri ile ordusunu Asya yakasına geçirdi. İki ordu arasından 18 Eylül 324'te Hrysopolis (modern Üsküdar) civarında 18 Eylül 324 tarihinde yapılan Hrisopolis Muharebesi'ni de I. Konstantin kazandı. Bu muharebeden yenik düşen Licinius kayınbiraderi olan I. Konstantin'den aman diledi.

Çok iyi bir savaş taktisyeni olan ve güya merhametli bir Hristiyan olması beklenen I. Konstantin, acımasızlığıyla da ünlüydü. Licinius'un canını bağışlayacağı yeminin vermiş olmasına rağmen altı ay sonra en büyük rakibini boğdurarak ortadan kaldırdı. Bir yı sonra da Konstantin'in yeğeni olan Licinius'un oğlu da idam edildi. 324 yılında Licinius'un yenilgiye uğramasıyla birlikte, I. Konstantin için Roma İmparatorluğu'nun mutlak hâkimi olma yolu da açılmıştı.

KONSTANTİNAPOLİS’İN KURULUŞU (330)

Licinius'un yenilmesiyle birlikte, I. Konstantin İskoçya'dan Kızıldeniz'e, Fas'tan Dicle Irmağı'na kadar uzanan büyük bir imparatorluğun tek hâkimi olmuştu. Ancak 4. yüzyıla gelindiğinde zenginliğin kaynağı Doğu'dan, Mısır ve Küçük Asya üzerinden yapılan ticaretten geliyordu. Efsanelere göre Megaralı Byzas tarafından MÖ 667 yılında kurulan Byzantium'un eşsiz konumu, I. Konstantin'in dikkatinden kaçmamıştı. Burası, Pontus Euxinus (Karadeniz) ve Asya'dan geçen ticaret yollarının büyük kısmını kontrol edebilecek bir noktaydı.

İmparatorluğun köhneleşmiş kurumları ve alışkanlıklarıyla Roma'dan yönetilmeye devam edemeyeceğini gören I. Konstantin, Byzantion'u imparatorluğun yeni başkenti olarak ilan etti (13 Mayıs 330). Kente “Yeni Roma” anlamına gelen Nova Roma adını veren I. Konstantin, Senato ve diğer tüm kurumları buraya taşıttı.

I. Konstantin'in ölümünden sonra (337) “ikinci kurucusunun” adıyla anılmaya başlanan ve Konstantinopolis adını alan kent; Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının yaklaşık 16 asır boyunca başkenti olma işlevini aralıksız sürdürdü.

İMAR ÇALIŞMALARI

Roma İmparatorluğu'nun başkentini Byzantium kentine taşıtan I. Konstantin, tarihin en büyük kentsel gelişim planlarından birini hazırladı. MS 330 yılından 337'ye kadar olan yedi yıllık süreç içinde tam bir şantiye alanına dönen kentte; çok sayıda dini bina, yeni yol ve su kemeri inşa edildi. Sultanahmet'te bugün “At Meydanı” olarak yerde bulunan Hippodromos, I. Konstantin döneminde genişletilerek bugünkü boyutlarına ulaştı. 100.000 kişinin oturabileceği boyutlarda inşa edilen Hippodromos'un tribünlerine ait parçalar İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde korunuyor olup, Spina'sında yer alan sütunlardan üçü (Tutmosis Sütunu, Yılanlı Sütun ve Örme Dikilitaş) hâlâ ayaktadır.

Kenti çevreleyen Septimius Severus surlarını yıktırarak kendi adıyla anılacak yeni bir sur ve kuleler sistemini inşa ettiren I. Konstantin, yeni başkentin planını bizzat çizdi. Bugün bile İstanbul kentinin Suriçi'nde kalan kısmı, büyük ölçüde bu plana sadık bir şekilde şekillenmiş durumdadır.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kahramanmaraş Ezgi apartmanı davasında son gelen bilirkişi raporu kabul edilmedi, yeni bilirkişi raporu istenecek Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde yıkılan ve 35 kişinin yaşamını yitirdiği Ezgi Apartmanı davası ile ilgili son gelen bilirkişi raporu mahkeme heyetince kabul edilmeyerek yeni bilirkişi raporu talep edildi. Duruşma 13 Aralık tarihine ertelendi. Kahramanmaraş Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 4. duruşması tamamlandı. Yaklaşık 12 saat süren duruşmaya tutuklu sanık binanın fenni mesulü M.T ve binanın müteahhidi Y.A. katıldı. Bina altındaki iş yerinin iç mimar E.D. ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Katılan vekillerin dilekçelerinin alınması sonrası duruşmaya başlandı. Mahkeme başkanı duruşmaya başladıktan sonra ilgili kurumlardan istenen yazıları okudu. Mahkeme katılan tarafın getirdiği inşaat mühendisi Ş.A.’yı uzman sanık olarak dinledi. Sonrasında avukatlar bilirkişiye sorular sordu. Aranın ardından avukatların dosyaya gelen 31.07.2024 tarihli raporla ilgili beyanlarının alınmasına geçildi. Taraflar mahkeme heyetine beyanlarını sundu. Ezgi Apartmanında yakınlarını kaybedenlerin avukatları yeni bilirkişi raporu talebinde bulundu. Sanıkların avukatları ise, raporun mahkemece aldırıldığını ve eksiksiz hazırlandığını söyleyerek, yeni bilirkişi raporu alınması talebinin reddini istediler. Mahkeme başkanı daha önce soruşturma izni verilmeyen 7 kamu görevlisi hakkında da iddianame hazırlandığı ve isimlerin yargılanacağı açıklandı. Daha sonra sanıkların savunmaları dinlendi. Binanın fenni mesulü M.T savunmasını yaparak, tutukluluk halinin kaldırılmasını talep etti. Binadaki iş yerinde tadilat yapan E.D ise savunmasını yaparak tutukluluk halinin kaldırılmasını talep etti. Savunmasını yapan avukat Prof. Dr. Ersan Şen, “Biz de adalet istiyoruz ama bu yapılırken emrivaki ile bir yere varılmaz. Biz suçlunun cezasız kalmamasını ama suçsuz olanlar da cezalandırılmasınlar istiyoruz. Bize beddua edilince ne olacak, bizim ya da çocuklarımıza bir şey olursa ne geçecek ellerine? En az bende sizin kadar suçlunun ve gerçek suçlunun hesabı kaybedilen 35 canın hesabı verilsin” ifadelerini kullandı. Bilirkişilerin sosyal medyada linç edildiğini ifade eden avukat Şen, “Bilirkişiler olası kastın üstünü kapatmışlar dediler. Bunların aileleri yok mu? Elinizde bir şey varsa ardınıza koyun hodri meydan. Mahkeme ama bizleri töhmet altında bırakmayın bu doğru değil dedik. Kimse kimsenin izzeti ile ve şerefi ile oynayamaz. Bilirkişilerin satın alınmış diye ifadelerin daha ağır bir şey olabilir mi? Sosyal medya da paylaşılıyor. Boşa atma soyut konuşma bilirkişi raporuna itiraz etmenin farklı yolları var. O insanları o kadar ithamlarda bulunulamaz Çünkü şaibe olmasın diye bu heyeti siz kurdunuz. Ayrıca bu bilirkişi raporu öncesi belirlenen bilirkişi kuruluna itiraz edilebilirdi. Rapor acaba askıda rapor mu? Bu rapor çöp mü?” dedi. Ezgi Apartmanında yakınlarını kaybedenlerin avukatlarının mahkemeye getirdiği ve dinlenen uzman tanığa atfen açıklama yapan avukat Şen, “Geçen duruşma uzman tanık olarak dinlenen kişi, duruşmayı sonuna kadar takip etti. Bu usule aykırı. Mahkemeyi, 31.07.2024 tarihli bilirkişi raporunu hazırlayan 5 bilirkişiyi de duruşmaya çağırmaya davet ediyorum” diye konuştu. Avukat Şen, beyanında son gelen bilirkişi raporu üzerinde sıklıkla durdu. 96 sayfalık rapordaki önemli yerleri okuyan avukat Şen, raporun kabul edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Verilen karara göre Ezgi Apartmanı’nın fenni mesulü M.T.’nin tahliyesine karar verildi. Mahkeme heyeti iç mimar E. D.’nin tutukluluk halinin devamına da karar verdi. Son gelen 96 sayfalık bilirkişi raporunu kabul etmeyen mahkeme heyeti, yeni bilirkişi raporu talep edileceğini duyurdu. Mahkeme sonrası yazılı açıklamada bulunan Prof. Dr. Ersan Şen, “Ezgi apartmanı davasında çelişkili karar. Rapor acaba askıda rapor mu? Bu rapor çöp mü? Bu raporu mahkeme aldırdı, bilirkişileri belirledi, soruları hazırladı, kimse bunlara itiraz etmedi, ne oldu, ne değişti de 96 sahifelik konusunda uzman üç profesörün, bir doçentin ve bir inşaat yüksek mühendisi mimarın hazırladığı rapor yok sayıldı? Maalesef davayı ve dosyayı algıyla etkilemeye, baskı altına almaya çalışıyorlar. Nitekim bilirkişiler sosyal medya üzerinden başlatılan linç kampanyası ile diğer dosyalardan çekildiler. Bu rapor karşı tarafın istediği gibi gelseydi, acaba ne olurdu? Burada mağdur olan kim? Dosyaya mahkemenin belirlediği ve görevlendirdiği bilirkişiler atandı, dosya bir bütün halinde bilirkişilere gönderildi. Alanında uzman olan bu bilirkişiler tamamlayıcı nitelikte kapsamlı bir rapor hazırladılar, karşı taraf raporu beğenmediği için itiraz etti, ama bilirkişilerle ve hazırladıkları raporla ilgili hiçbir şey diyemediler. Mahkeme kendi aldırdığı rapora neden itibar etmedi, bunun sebebi nedir? Ne yani, karşı tarafın istediği rapor gelinceye kadar rapor alınmaya devam mı edilecek? Temsil ettiğim kişiler hakkında soruşturma aşamasında dosyaya gelen raporla yakalama kararı çıkarıldı, diğer sanıklar tutuklandı, şimdi lehe gelen raporla da bu tedbirlerin geri alınması gerekiyor. Yeni veya ek rapor alınabilir, fakat tedbirler neden geri alınmıyor” ifadelerini kullandı. Duruşma 13 Aralık tarihine ertelendi.
Çorum Yalçın Koşukavak; “Kötü gidişatı durdurmak ve psikolojik açıdan alacağımız puan önemliydi” Iğdır FK Teknik Direktörü Yalçın Koşukavak, Çorum FK maçının ardından yaptığı açıklamada, “Kötü gidişatı durdurmak için alacağımız puan önemliydi” dedi. Çorum FK maçının ardından basın toplantısında değerlendirmelerde bulunan Koşukavak, psikolojik açıdan Çorum FK maçının önem arz eden bir müsabaka olduğunu belirterek, “Çünkü 3 haftadır çok kolay kaybettik. Burada kaybetmememiz gerekiyordu. Oyunu değerlendirmem gerekirse birinci yarı ve ikinci yarı diye değerlendirmek lazım. İlk yarı oyunun hakimi bizdik, oyunu kontrol ettik. Çok da pozisyon bulduk ilk yarı. İkinci yarı tabii kolay değil. Üç maç kaybedip kaybetme psikolojisini üzerinden atmaya çalışan bir takımın bir deplasmanda ayakta kalması. İkinci yarı oyunu daha çok oyunu savunma tarafından oynayıp geçiş hücumu yakalar mıyız? Çorum üstümüze gelir mi bunları da hesapladık. Bu oyunlar da oldu. Geçişleri kullanamadık. İlk yarı kazanmaya daha yakındık. Bizim için kaybetmemek bugün önemliydi. Çünkü kötü gidişimiz vardı. Onu durdurmamız gerekiyordu” ifadelerini kullandı. Milli araya çok ihtiyaçlarının olduğunu dile getiren Koşukavak, “Çünkü bizim önemli oyuncularımız hep sakatlandı. Bayağı mevcut 11 oyuncularından kayıplarımız var. Milli arada onların da dönmesiyle daha iyi bir takım olacağız. Tabii Iğdır FK 20 transferle lige başladı. Bir alt ligden geliyor. Bu süreç kolay olmuyor. Bunun arkasına da 3 mağlubiyet gelince arkadan tekrar ayağa kalkmak, mücadele etmek psikolojik açıdan zordu. Bir puan sevindirici bir puan mı? Ama bugünün koşullarına göre önemliydi. Psikolojik açıdan kaybetmeme duygusunu durdurmak açısından önemliydi. Çorum Kulübü’nü de tebrik ederim. Onlar da iyi mücadele ettiler. Bundan sonraki maçlara da başarılar dilerim” şeklinde konuştu. Taraftarların istifa tezahüratı sorulan Koşukavak, “Olabilir. Taraftarlar diyebilir. Jose Mourinho’ya da istifa diyorlar. Bunlar futbolda var. Çok takılmamak lazım. Ben teknik direktörüm. Dünyada birçok teknik direktör gibi. Bu işin doğasında bu var. Herkese her şeyi beğendiremezsiniz. Biz çalışacağız, işimize bakacağız. Gerçek profesyoneller zor şartlar altında işlerini icra etmekten mükelleftir. Biz oraya bakacağız” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Çorum Serkan Özbalta: “Gol atma noktasında eksiklik yaşıyoruz” Çorum FK Teknik Direktörü Serkan Özbalta, Iğdır FK maçının ardından yaptığı açıklamada, gol atma noktasında eksiklik yaşadıklarını açıkladı. Trendyol 1. Lig’in 8. haftasında Çorum FK, sahasında ile golsüz berabere kaldı. Maçın ardından düzenlenen basın toplantısında Teknik Direktör Serkan Özbalta açıklamalarda bulundu. Özbalta, takımda 3-4 haftadır bir yükseliş olduğunu söyledi. Bazı alanlarda eksikliklerinin olduğunu ve gidermeye çalıştıklarını dile getiren Özbalta, milli araya girmeden önce bu maçı kazanmayı istediklerini ifade etti. İlk yarıya bakıldığında kötü bir başlangıç yapmadıklarını anlatan Özbalta, “Oyun üstünlüğünde Iğdırspor bizden biraz daha iyiydi. Biz savunma anlamında iyi şeyler yaptık fena çıkışlar yapmadık. İlk yarıda istediğimiz oyunu oynamamamıza rağmen yine iki tane üç tane gol atabileceğimiz pozisyonumuz oldu. Thomas’la Eren’le bu pozisyonları değerlendiremedik. Geraldo ile girdiğimizde bir pozisyonda doğru bir hamle yapabilseydik ciddi bir pozisyon bulabilirdik. İkinci yarıda siyahla, beyaz kadar çok farklı bir oyun vardı. Tamamıyla oyun üstünlüğü Çorumspor’da olan bir maç vardı. Ama talihsizlik işte gol atamama olayını üzerimizden atmamız lazım. Bütün oynayan oyuncularımdan kadroda olmayan kulübede olup destek veren bütün oyuncularından o anlamda çok memnunum. Gol atma noktasında bir eksiklik yaşıyoruz. Sadece forvet oyuncularımız değil bütün oyuncularımız stoperlerimiz de pozisyona girebiliyor. Bugün zaten attığımız bir gol var. Loick Landre’nin iptal edilen bir golü. Bu karardır. Sadece katılmamakla beraber mecbur saygı duymak zorundayız. Gerçekten çok farklı bir lig oynanıyor. Diğer teknik adamlar da paylaşıyor söylüyor farklı bir lig, çok renkli bir lig oluyor. Kimin kimi nasıl yeneceği ne şekilde yeneceği hiç belli olmayan bir lig oluyor. Makas aralıkları çok dar. Bir bakıyorsunuz ki puanın ne kadar önemli olduğunu şu anda gözlemleyip görebiliyorsunuz şu anda tam hissedemezsek de sağlıklı düşünemesek de ilerleyen haftalarda alınan puanların ne kadar değerli olduğunu göreceğiz” dedi. "Oyuncu yuhalanmasın" Taraftarlara da çağrıda bulunan Özbalta, “Ne olur yanlış anlaşılmasın, yanlış yazılmasın. Bizler de Anadolu insanıyız. Çorumu çok sevdim. Geldiğimden beri söylüyorum sizler de bendeki kalbimdeki o samimiyeti görüyorsunuz ama ne olur oyuncu yuhalanmasın. Çünkü o formayı terletiyor, senin için mücadele ediyor. İnanın saha da bir kaypaklık yapmıyor. Mücadele var, pozisyon var. Onlar da bizim kadar kazanmak istiyorlar. Kazanarak evlerine dönmek istiyorlar. Kendi kardeşleri gibi evlatları gibi düşünsünler. Gerçekten çok değerli çocuklar. İnanılmaz üzülüyorlar. Sadece tek istediğim skor ne olursa olsun yani ben bunu niye diyorum onlara yakışanın bu olduğu için onların da manen zarar görmesini istemiyorum. Geldiğimiz günden beri bizi çok ciddi manada desteklediler, ağırladılar. O anlamda bunu paylaşmak istedim. İnşallah biz onlarla beraber güçlüyüz. Bu söylediğimi de bir dikkate alırlarsa hepsine tekrar tekrar çok çok teşekkür ediyorum. Bizi canı gönülden destekleyen taraftarlarımıza ve oyuncularımıza teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. "Hakemlerin geneli çok iyi" Hakem kararlarını da değerlendiren Özbalta, “Hakemlerin geneli çok iyi. Ben 7 yıldır teknik adamlık yapmaya çalışıyorum. Geneli çok çok iyi niyetli yani kötü niyetli hakem ben görmedim gerçekten. Onlara bazen eleştiriler yapabiliyoruz evet bazen kızabiliyoruz ama inanılmaz bir şekilde bunun olumlu karşılıklarını onlardan alıyoruz. Yani hani çok güzel diyaloglarımız oluyor ama dediğim gibi güzel insanlar hatalar oluyor. İnşallah takımın özgüveni arttıkça iyi maçlar kazandıkça biz onları da aramayacağız. Çünkü neticede onları bir tarafa koyduğunuzda 6-7 tane de pozisyonumuz var. Atmalıydık ve kazanmalıydık diye düşünüyorum” sözleriyle konuşmasını tamamladı.