KÜLTÜR SANAT - 08 Haziran 2014 Pazar 09:50

Güvenç Ayar: ‘İbn-i Sina’nın tavsiyelerini bir yaşam tarzı haline getirmek gerekir'

A
A
A
Güvenç Ayar: ‘İbn-i Sina’nın tavsiyelerini bir yaşam tarzı haline getirmek gerekir'

Bu hafta Pazar Sohbetleri’ne, ‘İbn-i Sina’nın Sağlık Reçeteleri’ isimli kitabının yazarı Güvenç Ayar konuk oldu.

Bir hafta sonu öğleden sonrasında kendimizi evden dışarı atıp, kalabalıklara karışmayı, o mağaza benim, bu cadde senin gezmeyi pek azımız sevmez herhalde. Ben de böyle bir hafta sonunda gezip dolaşırken uğradığım bir kitapçıda bu haftaki Pazar Sohbetleri’ne konu olan o kitabı gördüm. Kitabın üzerinde kocaman puntolarla ‘İbn-i Sina’ yazıyordu. Okudukça gördüm ki, İbn-i Sina bize, kaliteli, sağlıklı ve mutlu bir ömür geçirmenin şifrelerini asırlar öncesinde verdi. Çok etkilendim ve bu kitabın yazarıyla görüşmem gerekiyor dedim. İyi ki de öyle demişim… Çünkü karşımda, araştırmacı, heyecanlı ve içinde doğup büyüdüğü kültüre karşı olan sorumluluğu omuzlarında zevkle taşıyan bir bilim insanı adayını buluverdim. Kitabın yazarı olan Güvenç Ayar’da tüm sorularımı açık gönüllülükle yanıtladı. Peki, kimdir Güvenç Ayar? İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Galatasaray Üniversitesi’nde felsefe mastırı yapmış ve halen de doktora öğrenimine devam ediyor. Yani, bir felsefeci sağlıkla ilgilenmiş… bir felsefeciyi sağlıkla ilgili bir kitap yazmaya yönelten ne olabilirdi? Tüm bunların ötesinde büyük filozof, tıpçı, yazar ve bilim adamı olan, İbn-i Sina ve Biruni’yi bizlere anlaşılır bir dille anlatmış. Bu güne kadar İbn-i Sina ile ilgili neden bu kadar az bilgiyle yetindiğime hayıflanarak, bu bilgileri derleyen yazarın görüşlerini sizlerle de paylaşmak istedim. Hepinize sağlıklı ve mutlu pazarlar efendim…

Güvenç Ayar: ‘İbn-i Sina’nın tavsiyelerini bir yaşam tarzı haline getirmek gerekir'

KİTAP BİZE İBN-İ SİNA’NIN DOĞRU YAŞAMA METODOLOJİSİNİ ÖZETLİYOR DİYEBİLİR MİYİZ?
Bu kitabın birkaç özelliği var. Kitabın ilk özelliği, daha çok bir filozof ve teolog olarak bilinen İbn-i Sina’yı, bir tıp adamı olarak tanıtıyor olması. Oysa ki İbn-i Sina, tüm diğer bilimlerde olduğu kadar tıpta da iyi bir seviyededir. Hatta tıbbi operasyonlar yapabilecek kadar iyi seviyede bir tıp adamıdır. Deneysel tıbbı geliştirdiği kadar, teorik tıbbı da geliştirmiştir. Bugün tıpta hala uygulana birçok ilke, İbn-i Sina tarafından bulunmuştur. İlk defa kanserin tanımını yapan, ilk endoskopiyi yapan, modern tıbbın ilkelerini ilk defa ortaya koyan yine İbn-i Sina’ydı. Kitabın yazılış amacı da İbn-i Sina’nın bu özelliklerini gün yüzüne çıkarırken, onun öğretileri ışığında, sağlıklı yaşam metotlarını okurla buluşturmak.
Kitabın ikinci özelliği ise tıbbı daha sade bir şekilde anlamaya yardımcı olmak. Çünkü günümüzde tıp artık çok karmaşık bir hal aldı. Hastalıklar karmaşık, bilgiler karmaşık, yapılması gerekenler karmaşık… İbn-i Sina bize şunu gösteriyor; her şeyde en temel, en basit ve en temelde yatanı bilmek ve bu doğrultuda uygulanabilir, basit ve çözüme götüren esaslar üzerinde durmak. İnsan sağlığıyla ilgili en temel ve sade esasları keşfetmek ve uygulamak zaten hem o dönemin, hem de İbn- Sina’nın belirgin özelliklerinden birisi. Bu yüzden de İbn- Sina’nın sadece tek bir ilkesini uygulayarak, bir hastalıktan değil bir hastalık gurubundan kurtulmuş oluyorsunuz. Mesela, İbn- Sina’nın 7-8 ilkesini uygulayarak, bugün tanımı yapılan 150-200 hastalık grubundan uzak kalabilirsiniz.

BU KİTAPTAKİ BİLGİLERİN UYGULAMA SÜRELERİ NELERDİR? MESELA BİR RAHATSIZLIĞIMIZI GİDERMEK İÇİN TAVSİYE EDİLEN HERHANGİ BİR GIDANIN YANINDA ‘ŞU KADAR SÜRE KULLANIN’ DİYE BELİRTİLMEMİŞ. NEDEN?
İbn-i Sinna bize hastalıklardan korunmak ya da kurtulmak adına çok basit çözümler sunuyor ancak, bu çözüm önerileri kısa vadeli uygulamalar değil. İbn-i Sina’nın ilkelerini bir alışkanlık ya da yaşam stili haline getirmek ve uzun vadeli bir planlama yapmak gerekiyor. Bu öğretileri düzenli olarak uyguladığınızda ise ileride yaşama ihtimali taşıdığınız belki de çok karmaşık ve büyük çapta bir hastalığa yakalanma riskini ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Yani, İbn-i Sina’yoı bir yaşam tarzı haline getirmek, bizi sağlıklı bir insan yapar.

PEKİ, BU ÖĞRETİLERİ UYGULAYABİLİYOR MUSUN?
Evet, uyguluyorum. Mesela, İbn-i Sina’nın tavsiyeleri doğrultusunda benim de balık tüketimini ihmal etmemem gerekiyor. Elimden geldiği kadar balık tüketimi üzerinde duruyorum. Ancak, İbn-i Sina’nın işaret ettiği bir besin sadece bir organa ya da bir hastalığın giderilmesine faydalı olmuyor. Bir besinin vücudumuzda o kadar çok organa faydası var ki… Bu kitapta ben bitkileri ya da gıdaları sınıflandırdım. Bu yüzden de bir bölümde bir gıdayı göze iyi geliyor olarak görürken, bir başka bölümde aynı bitkiyi saça, tırnağa ya da psikolojik anlamda bir hisse iyi gelirken görebilirsiniz.

BU ÖĞRETİLERİ UYGULAMAK ZOR MU PEKİ?
Hayır, tavsiye edilen her şey zaten günlük hayatta ulaşıp, tüketebileceğimiz gıdalar. Ama işin zorluğu, yeni bir yeme kültürü, yeni bir yaşam tarzı oluşturma noktasında başlıyor. Zaten alışkanlıkları değiştirmek genel olarak çok zordur.

SENİN ALANIN FELSEFE, AMA SAĞLIKLA İLGİLİ BİR ARAŞTIRMA YAPTIN. İBN-İ SİNA’YI ARAŞTIRMAK, SAĞLIĞI TEMEL ALAN BİR KİTAP YAZMAK NEREDEN AKLINA GELDİ?
Evet, benim alanım ama felsefecilerin hayata bütüncül bakıyor olmaları hep dikkatimi çekmiştir. Bir olaya ya da olguya partikül ve spesifik bakışlardan öte hologramik bakışları seviyorum. İbn-i Sina’da böyle bir bilim insanı. İbn-i Sina bir olaya, hem tıp insanı olarak, hem teolog olarak, hem psikolog olarak bakıyor, sonra da tüm parametreleri alıp, ortalama bir sonuç elde ediyor. Bu noktada aslında İbn-i Sina’nın yaptığı şey, bir hastalığı değil de, hastalık dediğimiz olgu ile insan arasındaki ilişkiyi ontolojik olarak belirlemek ve bütün önerilerini, tavsiyelerini, ilkelerini buna göre şekillendirmek.

ÇOĞU FİKİR YA DA ÖĞRETİ ZAMANA YENİK DÜŞEBİLİYOR, İBN-İ SİNA’NIN ÖĞRETİLERİNİN GÜNÜMÜZE UYARLNABİLİRLİĞİ KONUSUNDA HİÇ ŞÜPHE DUYMADIN MI?
İbn-i Sina bu öğretileri yaklaşık bin yıl önce oluşturmuş ve o dönemde bilimsel gelişme metodu da tümevarım şeklindeymiş. Bilimsel metodoloji daha sonraki dönemlerde tümden gelim şeklinde bir yol izlemiş. Yani bilimsel metodolojide günümüz ile bir uyumsuzluk söz konusu ama öğretilerin içeriği de mi uyum sağlamıyor? Bu sorunun cevabına ulaşabilmek için bir çok büyük araştırmayı, doğunun ve batının bilimsel verilerini inceledim. İbn-i Sina’nın hindiba risalesinden tutun da kanserle ilgili söylediklerine kadar her şeyi ciddi anlamda büyük üniversitelerin araştırmalarıyla destekledim. Sonuç olarak, İbn-i Sina’nın ilkeleri ve tavsiyeleri günümüzde de geçerliliğini koruyor olduğu sonucu ortaya çıktı.

BU ANLATTIKLARINA BENZER, SAĞLIĞA YÖNELİK YAKLAŞIMLAR BATIDA YOK MU PEKİ?
Günümüzde tıbbın batıda doğup geliştiği yönünde bir anlayış var. Oysa İbn-i Sina, tıbbı bir bilim haline getirmiştir. Mesela eczalığı bir bilim haline getiren de Biruni’dir. Kitabın içerisinde sadece İbn-i Sina’yı değil, Biruni’yi de bulabilirsiniz. Her şeyin ötesinde bizim biraz araştırmamız ve bilgiye ulaşmak istememiz de gerekiyor. Mesela Biruni’nin eczacılığın temellerini attığı eser olan ‘Tıpta Eczacılık’ diye bir kitabı var ve 1937 senesinde bu kitabın sadece giriş kısmı 9 nüsha basılmış. Bizim kültürel değerimiz olmasına rağmen, bu kitabı, Almanlar basmış. Ülkemizde de sadece bir tane kopyası var, o da, Bursa Kurşunlu Medresesi’nde bulunuyor. Yani bu noktada bira farkındalığa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Aslında şunu da net bir şekilde söyleyebiliriz; ışık illa ki batıdan gelmez, doğudan da gelebilir.

İBN-İ SİNA’NIN TAVSİYELERİNE UYMAK BİZİ SAĞLIKLI BİR İNSAN YAPAR MI?
Bu hangi metodu denerseniz deneyin imkansız. Çünkü yaradılış itibarıyla insan, ölümle kuşatılmış durumdadır. Hastalıklar elbette hayatımızda olacak, Allah bütün hastalıklarla baş etmemizi isteseydi ölümlü olmazdık. İnsan sağlığı çok karmaşık ve üst düzey bir matematik. Herhangi bir şikayetimizi gidersin ya da bir organımız için faydalı olsun diye tükettiğimiz bir besinin başka bir organımıza iyi gelmeme durumu ortaya çıkabilir. Mesela ilerleyen yaşlarda kemik erimesi riskini ortadan kaldırmak için bol bol süt ürünü tüketin denir. Ama süt tüketimini abartırsanız da reflüye yakalanma riskiniz yükseliyor. Yani biri hastalıktan ısrarla kaçmaya çalışırken, bir başka hastalığa yakalanabiliyorsunuz. Bu yüzden de İbn-i Sina bize her şeyi dozunda ve oranında tüketmeyi öneriyor. İbn-i Sina’nın ‘midenizi çok doldurmayın’, ‘işlerinizle ilgili çok üzülmeyin’ ya da ‘iştahla yenen yemek çok yenen yemekten faydalıdır’ gibi çok basit ancak, uyguladığımızda rahat ve sağlıklı bir ömür geçirebileceğimiz pek çok tavsiyesini dikkate almak gerekiyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Arnavutköy‘de büyük istihdam seferberliği başlıyor Arnavutköy Belediyesi, Cuma ve Cumartesi günleri düzenleyeceği Kariyer ve İstihdam Fuarı ile iş arayan vatandaşları, 80’den fazla firmanın katılım sağlayacağı kapsamlı bir etkinlikle buluşturacak. Arnavutköy Belediyesi, gençlerin ve iş arayan vatandaşların kariyer hedeflerini desteklemek ve istihdam imkanlarını artırmak amacıyla 26-27 Aralık 2025, Cuma ve Cumartesi günlerinde Kariyer ve İstihdam Fuarı düzenliyor. Arnavutköy Şehir Parkı’nda gerçekleştirilecek olan fuar, 40 farklı sektörü temsilen 80’den fazla firmayı bir araya getirerek iş dünyası ile bireyler arasında güçlü bir köprü oluşturacak. Katılımcılar, firmalarla birebir iş görüşmeleri yapma imkanı bulurken, aynı zamanda atölye çalışmaları ve çeşitli etkinlikler aracılığıyla kariyer planlamalarına katkı sunacak bilgiler edinebilecek. Kariyer ve İstihdam Fuarı, iş dünyasına adım atmak isteyenler için önemli fırsatlar sunarken; profesyonel gelişimi destekleyen etkinliklerle katılımcıların bilgi ve deneyim kazanmalarına imkan tanıyacak. Arnavutköy Belediyesi’nin öncülüğünde gerçekleştirilen bu fuar, gençlerin kariyer yolculuklarına rehberlik etmeyi, iş arayan vatandaşların ise doğru istihdam fırsatlarına ulaşmasını sağlamayı hedefliyor. Öte yandan, İstanbul’un gelişen ilçesi Arnavutköy’de, özellikle Hadımköy bölgesinde artan sanayi kuruluşlarının nitelikli personel ihtiyacı her geçen gün yükselirken; Karaburun’un turizm potansiyeliyle birlikte hizmet ve turizm sektörlerinde de yeni istihdam alanları oluşuyor. İstanbul Havalimanı’na ev sahipliği yapan ilçe, havacılık, lojistik ve hizmet sektörlerinde ortaya çıkan yoğun personel talebiyle de dikkat çekiyor. Kariyer ve İstihdam Fuarı’nın, bu alanlarda oluşan iş gücü ihtiyacı ile iş arayanları aynı zeminde buluşturması hedefleniyor.
Tokat Tokat’ta Kızık kilimi özel ihtiyaçlı çocuklarla yeniden hayat buldu Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor, Kızık Kilimi" projesiyle özel ihtiyaçlı çocuklar Tokat’ın coğrafi işaretli kültürel mirasına dokunarak hem sosyal hayata katılıyor hem de geleneksel kilim dokuma geleneğini yaşatıyor. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor: Kızık Kilimi" projesinin açılışı gerçekleştirildi. Tokat’ın önemli kültürel değerlerinden biri olan Kızık Kilimi’nin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasını amaçlayan proje, özel eğitim öğrencilerinin aktif katılımıyla dikkat çekti. TOGÜ Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Toplumsal Katkı ve Sosyal İnovasyon Koordinatörlüğü, Sürekli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Tokat Halk Eğitim Merkezi iş birliğinde hazırlanan projenin açılışı, TOGÜSEM Binası Taşlıçiftlik Kampüsü’nde düzenlendi. Proje kapsamında özel ihtiyaçlı bireyler, geleneksel el sanatlarından biri olan Kızık Kilimi dokuma sürecine dâhil edilerek hem mesleki hem de kültürel kazanımlar elde etti. Etkinlikte, kilim dokuma tezgâhlarında yapılan çalışmalar katılımcıların beğenisine sunuldu. "Özel ihtiyaçlı çocuklar kültürel mirasa dokunuyor" Projenin özel eğitim alanında farkındalık oluşturduğunu belirten TOGÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Yılmaz, Tokat’a özgü Kızık Kilimi geleneğinin yaşatılmasına önemli katkı sağladığını ifade ederek; "Biliyorsunuz coğrafi işaretli Tokat’ın kültürel mirası olan Kızık kilimini sosyal sorumluluk vizyonumuz özelinde birleştirerek Milli Eğitim Müdürlüğümüz ile iş birliği halinde bir projeye dönüştürdük. Burada başta unutulmaya yüz tutmuş somut olmayan kültürel mirasımız olan Kızık kilimini tekrar canlandırmak ve gün yüzüne çıkartmak amacıyla özel öğretim bölümü öğrencilerimizin de desteğiyle özel ihtiyaçlı çocuklarımıza burada eğitimler veriliyor. Kızık kilimi dokuma ustaları sınırlı. Bu alanda da bir ihtiyaç var. Geleneğimizin yaşatılması gerekiyor. Bunu daha önemli kılan özel ihtiyaçlı çocuklarımızın eliyle yapmaları oldu. Özel ihtiyaçlı çocuklarımız okullarını bitirdikten sonra sosyal yaşamdan uzaklaşıyorlar. Bunların sosyal yaşama katılmaları açısından bu projeyi çok kıymetli buluyorum" dedi. (YK-RM-