BASKETBOL - 24 Mayıs 2020 Pazar 15:24

FIBA sordu Cedi Osman yanıtladı

A
A
A
FIBA sordu Cedi Osman yanıtladı

Korona virüs nedeniyle basketbolseverlerden uzak kalan Cedi Osman, FIBA’nın sorularını yanıtladı. Osman, arkadaşları ile antrenman yapmayı ve taraftarı önünde maça çıkmayı çok özlediğini söyledi.

Uluslararası Basketbol Federasyonu (FIBA), mart ayının ortasından bu yana korona virüs salgını nedeniyle, dünyadaki canlı spor faaliyetlerini izlemekten uzak kalan basketbolseverler için başlattığı dijital kampanya olan ‘İlk basket’in Türkiye’den ilk konuğu, NBA’de Cleveland Cavaliers’te forma giyen milli oyuncu Cedi Osman oldu. İşte Cedi’inin FIBA tarafından sorulara verdiği yanıtlar:

Profesyonel olduktan sonra ilk attığın basketi hatırlıyor musun?

“İlk profesyonel basketim Gaziantep’e karşıydı. Senesini tam hatırlamıyorum ama o zaman antrenör Oktay Mahmuti’ydi. Gaziantep karşısında farklı bir şekilde öndeydik, son 7 dakika kala Oktay ağabey beni oyuna sokmuştu. İlk basketim turnike olmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam pası Gökhan Şirin vermişti. Pası o vermişti fast break koşmuştum ve ilk profesyonel basketimi öyle atmıştım.”

Basketbolda en çok neleri özlüyorsun?

“Kesinlikle takım arkadaşlarımla toplanıp hep beraber bir takım antrenmanı yapmayı özlüyorum. Tesislere gidip oradaki insanlarla muhabbet etmeyi. Şu anda da onları yapıyoruz ama maalesef aynı hava yok çünkü birbirimize yakın olamıyoruz, sosyal mesafemizi korumak zorundayız. Yine biz kendi aramızda konuşuyoruz ama sonuçta aynı hissi vermiyor. Sağlık her şeyden daha önemli olduğundan dolayı bu kurallara uymak zorundayız. Bir de taraftarlarımızın önünde maç oynamayı çok özledim.”

Evde kalınan süreçte neler yaptın, nasıl aktif kaldın?

“Sezona devam edip etmeyeceğimiz belli olmadığı için, bir şekilde formumu korumak adına evde çalışmalar yaptım tabii ki. Bir yandan yeni bir dil, İspanyolca öğrenmeye başladım. Bu arada her Çarşamba günleri The First Cedi Live’ı yapmaya başladık. Bu aslında uzun soluklu olmasını istediğimiz bir proje ve sürdürmek istiyoruz. Arada dizi ve film izliyorum. Bu şekilde evde zaman geçiriyorum. Bazen oyun oynuyorum, telefonda arkadaşlarımla konuşuyorum. Maalesef sıkıldık evde ama şu anlık yapabileceğimiz pek bir şey yok.”

Sahalara geri döndüğünüzde atacağın ilk basketin nasıl olacağını düşünüyorsun?

“Aslında onu çok fazla düşünmemeye çalışıyorum çünkü bazen forse edebiliyoruz durumları. O zaman da çok istediğimiz için bazen istediğimiz şeyler olmuyor. O yüzden oyunu akışına bırakmak lazım. Oyunun bana gelmesini bekliyorum, en önemlisi o bence. Çünkü, dediğim gibi, bazen ne kadar istesek de olmuyor, yapamıyoruz. O yüzden en iyisi maçın, o topun bize gelmesini beklemek. Sonrasında da zaten bir kere basket olunca açılıyorsun, işler istediğin gibi gitmeye başlıyor.”

Seni sahada görmeyi özleyenlere mesajın nedir?

“Şu anda bence en önemlisi herkesin evde kalması. Maalesef risk hala devam ediyor. Her ne kadar vaka sayısı azalmış olsa da evde kalmaya devam etmemiz gerekiyor. Hem ailemizin sağlığı, hem kendi sağlığımız için çok önemli. Biz de çok özledik, artık maçlara çıkmayı biz de çok istiyoruz. Eminim seyircilerimiz de aynı şekilde çok özlemişlerdir. En kısa zamanda kavuşmak dileğiyle diyorum. Sezon devam eder mi etmez mi bilmiyorum ama biz tabii pozitif olmaya çalışıyoruz. O yüzden umuyorum en kısa sürede tekrar birbirimizi göreceğiz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir ESOGÜ’de ’Eğitimde Fikirlerin Grafiği’ afiş tasarımı sergisi açıldı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Eğitim Fakültesi Öğretmenler Günü kutlama etkinlikleri çerçevesinde, ESOGÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi iş birliği ile düzenlenen ’Eğitimde Fikirlerin Grafiği’ adlı afiş sergisi açıldı. ESOGÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Sergi Salonu’nda gerçekleştirilen yer alan afiş tasarımları, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü öğretim üyesi Doç. Bilge Kınam’ın yürüttüğü Grafik Tasarım Stüdyo dersi çerçevesinde bölümün 2’nci sınıf öğrencileri; Ayşenur Yoldaş, Beyza Kaplan, Beyza Karaali, Beyza Özmaden, Derya Çağlayan, Elaheh Najafi Baghchehjoughi, Elif Karakuzu, Emel Alanur Doğan, Esma Nur Yüksek, Emirhan İsmail Yıldız, Esra Hayat Akkuş, Eylül Melek Asal, Fatmanur Özbay, Filiz Arslan, Fulya Atik, İrem Selime Kırmış, Kardelen Uygur, Kübra Bulat Örs, Mert Arın ve Özlen Türkü Türe tarafından hazırlandı. Öğrenciler eğitimin kavramsal yönlerini grafik tasarım diliyle yorumlayarak, yenilikçi ve minimalist çözümlerle görselleştirdiler. Sergideki afişler bir kalem, bir kitap veya eğitime dair başka bir simge üzerinden eğitimin farklı boyutlarını ele alarak izleyiciyi düşünmeye, sorgulamaya ve kendi perspektifini geliştirmeye davet etti. Serginin açılışına ESOGÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emine Gümüşsoy, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şerife Yücesoy Özkan, Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şirin Şengel, MEB Temel Eğitim Genel Müdür Yardımcısı Şemsettin Durmuş ve Eskişehir İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Barış Hancı başta olmak üzere çok sayıda konuk, akademisyen ve öğrenc katılım sağladı. ’Eğitimde Fikirlerin Grafiği’ sergisinin 6 Aralık 2024 tarihine kadar ziyaret edilebileceği açıklandı. Serginin ayrıca Sanat ve Tasarım Fakültesi çevrimiçi sergi platformu üzerinden de izlenebildiği belirtildi.
Muğla 2200 yıllık antik kent 5 büyük deprem yaşadı, altyapısı hala çalışıyor İklim değişikliğinin etkisi ile yaz aylarında Türkiye’nin ve Dünyanın birçok bölgesinde yaşanan şiddetli yağışlar sonrası kanalizasyon ve yağmur suyu tahliye kanallarının yetersiz kalması veya bulunmaması nedeniyle büyük hasar oluşurken, can kayıpları da yaşanıyor. 5 büyük deprem yaşadı Muğla’nın Yatağan ilçesinde 3 yıllık dünyanın en büyük mermer antik kenti olmasının yanında, Helenistik, Roıma, Bizans, Osmanlı, Beylikler ve günümüz Cumhuriyet döneminde hala yaşamın devam ettiği Stratonikeia antik kentinin kanalizasyon ve yağmur suyu tahliye kanallarının tarih boyunca 7.5’in üzerinde 5 büyük deprem yaşanmasına rağmen 2 bin 200 yıldır hala çalışıyor. Afetler sonrası ayakta kalan tek yapı kanalizasyon 800 dönüm arazi üzerinde kurulan Stratonikeia antik kenti, tarih boyunca başta deprem olmak üzere çok sayıda afetlere maruz kalırken, 1900 yıl önce 50-60 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Antik kent içindeki yapılar Helenistik dönemden itibaren üst üste yapılırken, kanalizasyon ve yağmur suyu tahliye kanalları yaşanan tüm afetler sonrası antik kentin aylakta kalan yapıları oldu. “Günümüzde bile örneği yok, sistem hala çalışıyor” Stratonikeia ve Lagina Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt, bu yapıların günümüzde bile örneğinin bulunmadığını açıkladı. Söğüt, “Bu yapıları kazdığımızda antik dönemdeki şehircilik imar ve o dönemde inanılması zor işler ortaya çıkıyor. Bu bize hayrete de düşürüyor. Bunlardan birisi de antik dönemde bu şehirlerin temiz su ve atık su drenaj sistemleridir. Helenistik dönemde, Roma döneminde, Bizans döneminde, Beylikler döneminde ve Osmanlı döneminde bu kentlerin drenaj kanallarını mükemmel bir şekilde düzenlemişlerdir. Ve bu sistem tüm yapılarla çalışıyor. Şimdi biz kazdığımızda, kütüphanede, Batı Cadde’de, Roma Hamamı’nda, Konaklar’da, tüm bu sistemin halen tiyatroda bu sistemin çalıştığını görüyoruz ki bu, o kadar çok deprem ve doğal afetler geçmiş olmasına rağmen günümüzde, hemen temizlediğinizde bu kanalizasyonun bu sistemin açılıyor olması ve hatta yağmurlu havada çalışıyor olması bence inanılmaz bir şey. Şimdi dolaştığınızda bir kova su bulma şansınız yok. Çünkü hep anında, geldiği gibi akıyor. Onun için de şehircilik anlamında inanılmaz bir sistemi buraya kurmuşlardı. Hem bu yamaç kentlerinde, hem düz alan kentlerinde ve bunların devamındaki o dereye doğru olan eğimde ve Roma döneminde yüzde 2’lik eğimle caddelerin kanalizasyon sistemini kurdular. Yaklaşık olarak 70 cm genişliğinde ve 1.61-1.70 derinliğinde kanalizasyon yapmışlardı ki bu, Helenistik dönem için inanılmaz bir şey. Yani günümüzde bile, çoğu yerde bunun örneğinin olmadığını düşünüyorum” dedi. “Muhteşem bir yapı” Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Uzaktan Algılama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, 800 dönümlük Stratonikeia antik kentinin ana caddelerinin yanı sıra diğer bölgelerde de hala çalışan muhteşem bir yağmur suyu drenaj hattı bulunduğunu söyledi. Doç. Dr. Söğüt, “2 bin 200 yıllık bir antik kentte böyle bir altyapının olması muhteşem bir şey. Burada yağmur suyu kanalizasyon hattı ve atık suların uzaklaştırılması anlamında muhteşem bir yapı söz konusu. Şehre giren sular kanalizasyon hatlarına doğrudan verilerek suların uzaklaştırılmasını sağlayacak bir mekanizma söz konusu. Çeşmelerde, hamamlarda ve halka açık umumi tuvaletlerde kullanılan sular ana drenaj hatlarıyla kanalizasyon hatlarına veriliyor. Ana caddelerin altında muhteşem çalışan yağmur suyu drenaj hatları var. Bunlarla birleşerek, şehrin çıkışında ana dere hatlarına bir şekilde verilerek kentin atık sulardan uzaklaştırılması sağlanıyor. Antik kentlerdeki mühendislik başarıları, modern dünyada bile hayranlık uyandırmaya devam ediyor. 2200 yıl önce böyle muhteşem bir mühendisliğin olması çok harika. Şehir baştan başa tasarlandırılmış hem içme suyu temini notasında, hem kanalizasyon, hem de yağmur sularının uzaklaştırılması noktasında günümüzde büyük şehirlerin çoğunda yağmur suyu drenaj hatlarında büyük problemler var. Özellikle son dönemlerde gözlemlediğimiz üzere Akdeniz kıyısı boyunca yoğun bir şekilde taşkın etkilerine maruz kalıyoruz. Şimdi şehri gezdik. Yoğun bir yağış altında neredeyse her hangi bir noktada ciddi bir su baskını söz konusu değil kentin içerisinde” dedi.