GÜNDEM - 13 Ocak 2021 Çarşamba 13:26

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez: 'Daha az enerji harcayıp daha fazla katma değer üretmek zorundayız'

A
A
A
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez: 'Daha az enerji harcayıp daha fazla katma değer üretmek zorundayız'

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Döngüsel bir mantıkla kaynakları daha sorumlu kullandığımız, yeniden üretim sürecinin işlediği, sürdürülebilir, ürün ömrünün uzadığı bir sistemle daha az enerji harcayıp daha fazla katma değer üretmek zorundayız” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, katıldığı Belediyelerde Yenilenebilir ve Akıllı Enerji Uygulamaları Toplantısı'nda konuştu. Enerji deyince akıllara hep büyük yatırımlar ve dev tesisler geldiğini belirten Bakan Dönmez, “Millet olarak görünür olana, somut olana soyut olandan daha fazla değer veriyoruz. Aslında enerji verimliliği de bu makus kaderi yaşıyor ne yazık ki. Enerji verimliliği toplumsal algımızda enerji kaynağı gibi görülmüyor. Çoğu yerde bir külfet gibi algılanıyor. Oysa bugün dünyanın birçok yerinde enerji verimliliği artık birincil enerji kaynağı olarak kabul ediliyor. Modern ekonomiler artık daha fazla üretim, daha fazla tüketim anlayışını çoktan geride bıraktı. Çünkü insanların talep ve beklentileri değişti. Yenilenebilir enerji politikaları, iklim değişikliği, küresel ısınma, çevreci teknolojiler gibi kavramlar yeni bir enerji düzenine doğru geçişi zorluyor” şeklinde konuştu.

“Daha az enerji harcayıp daha fazla katma değer üretmek zorundayız”

Artık günümüz dünyasında atık ya da kullan-at diye bir kavram olmadığını belirten Bakan Dönmez, “Yeniden değerlendirme, yeni değer elde etme sürecindeyiz. Döngüsel bir mantıkla kaynakları daha sorumlu kullandığımız, yeniden üretim sürecinin işlediği, sürdürülebilir, ürün ömrünün uzadığı bir sistemle daha az enerji harcayıp daha fazla katma değer üretmek zorundayız. Enerji verimliliği bu sürecin tam merkezinde yer alıyor. Yerel yönetimlerimiz de bu sürecin en önemli paydaşları. Çünkü şehirlerimizin enerjiyle ilgili planlama, tasarım ve uygulamalarında, ulaştırmada, tarımda, yapı ve imar gibi hususlarda belediyelerimiz büyük rol üstleniyor. Örneğin imar planlarının hazırlanması aşamasında verimli bölgesel ısıtma ve soğutma sistemlerinin kullanımı dikkate alınmalıdır. Bu sistemleri kullanabilecek yerler imar planlarında yer almalıdır. Ya da kentsel dönüşümle birlikte belediyelerimiz en az B sınıfı enerji kimlik belgesine sahip binaların yapımı için öncü bir rol üstlenebilir” diye konuştu.

“Enerji artık bir gider kalemi olmaktan çıkıyor”

Önümüzdeki günlerde özellikle çatı tipi GES uygulamalarının daha fazla yaygınlaşmasını beklediklerini kaydeden Bakan Dönmez, “Çünkü mevzuatımız geçtiğimiz yıl yenilendi ve artık lisanssız üretimde üst sınır kurumların elektriksel bağlantı gücüne kadar artırıldı. Kurumun ya da tesisin ne kadar elektriğe ihtiyacı varsa, o oranda bağlantı gücü kurmasının önü açıldı. Hatta yerel yönetimler elektrik bağlantı gücüne göre öz tüketim fazlasını da satabiliyor. Böylece belediyelerimiz hem ihtiyaç duyduğu elektriği üretiyor hem de fazlasını sisteme satarak ilave kazanç elde ediyor. Enerji artık bir gider kalemi olmaktan çıkıyor. Bireyler ve kurumlar için bir gelir kalemi haline geliyor” ifadelerini kullandı.

“Kamu binalarında 2023’e kadar asgari yüzde 15 enerji tasarrufu hedefi belirlendi”

Belediyelerin elektrik alım ve kullanımlarına da değinen Bakan Dönmez şunları kaydetti:
“Her belediyemizin enerji yönetimi konusunda bir politikası, bir yol haritası olmalıdır. Biliyorsunuz Bakanlığımızın yönetmeliğiyle toplam inşaat alanı en az 10 bin metrekare veya yıllık toplam enerji tüketimi 250 TEP ve üzeri olan binalar enerji yöneticisi görevlendirme yükümlü. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı kararıyla da bu tanıma uyan kamu binalarında 2023’e kadar asgari yüzde 15 enerji tasarrufu hedefi belirlendi. Biz verimliliğe önce kamudan başlayacağız. Toplumumuza örnek olacağız. İyi örnekleri çoğaltacağız. Sonra da bunun toplumun geneline yayılması için gayret göstereceğiz. Enerji yöneticisi görevlendirmekle yükümlü binalar için her 7 yılda bir enerji etütlerini yapma ve ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi'ni kurma hedefleri belirlendi. Tabii kamu binalarının enerji yönetimi uygulamalarını hayata geçirebilmeleri için Bakanlığımız tarafından sertifikalandırılmış enerji yöneticisi görevlendirmeleri gerekiyor. Bunun da altını bu vesileyle çizmiş olalım.”

Utku Şimşek

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Prof. Dr. Erdal Karaöz: "Doğru hücreleri, doğru zamanda doğru hastaya uygulamak gerekiyor" Liv Hospital Gaziantep’te ’2. Kök Hücre, Eksozom ve Somatik Hücre Uygulamalarında Güncel Yaklaşımlar’ sempozyumu düzenlendi. Liv Hospital Gaziantep tarafından düzenlenen 2. Kök Hücre, Eksozom ve Somatik Hücre Uygulamalarında Güncel Yaklaşımlar sempozyumu, Rejeneratif Tıp ve Kök Hücre Merkezi Direktörü Prof. Dr. Erdal Karaöz katılımıyla gerçekleştirildi. "Doğru hücreleri, doğru zamanda doğru hastaya uygulamak gerekiyor" Sempozyum hakkında bilgi veren Prof. Dr. Erdal Karaöz, "Kök hücre alanında gelişmeler oluyor. İyi ve kötü yönde oluşan gelişmeler var. Ne yazık ki, bilimsel ve etik olmayan eylem ve davranışlarda söz konusu. Özellikle kök hücrelerin ilgi alanındaki hasta grupları ki bunlar zaten günümüzde bildik yöntemlerle tedavi edilemeyen hastalardır, bilimsel ve etik çalışmayan kişi ya da gruplarca kolaylıkla istismar edilebilmektedir. Dolayısıyla, hastalar ya da aileleri hem maddi hem de manevi yönden zarar görmesi gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Doğru hücreleri doğru zamanda doğru hastaya uygulamak gerekiyor. Doğru hücre derken, Sağlık Bakanlığının ruhsat verdiği uluslararası standartlarda faaliyet gösteren ve uygun yöntemlerle üretilmiş hücreleri kastediyorum. Ülkemizdeki mevcut yasalara göre şayet siz bir hastanıza hücresel tedavi yöntemlerinden birini uygulayacaksanız, mutlaka Sağlık Bakanlığına başvurmanız ve onay almanız gerekmektedir. Amacımız, kök hücrenin bilimsel ve etik kurallar çerçevesinde doğru hastalara, doğru zamanda doğru hücreleri kullanarak, doğru eller tarafından verilmesi ve onaylı olanlarının kullanılmasının gerekliliğini vurgulamaya çalışmaktır" şeklinde konuştu.
Yalova Yalova Termal Kaplıcaları binlerce yıldır insanlığa şifa dağıtıyor Yalova’nın kaplıcalarıyla ünlü Termal ilçesi, şifalı sularıyla yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Roma, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin şifa merkezi olan Termal Kaplıcaları’nda kış mevsimine girilmesiyle birlikte hareketli günler yaşanıyor. İlçede faaliyet gösteren Sağlık Bakanlığına ait Yalova Termal Kaplıcaları İşletmesi’ni ziyaret eden turistler şifalı sulardan yararlanırken, Türkiye’nin ilk ağaç müzesi olan Atatürk Arboretumu’nun doğa güzelliğine de hayran kalıyorlar. Yalova Termal Kaplıcaları İşletme Müdürü Mehmed Burhan Topsöğüt, kaplıca suyunun 1911 yılında İtalya’nın başkenti Roma’da gerçekleştirilen yarışmada en şifalı kaplıca suyu seçildiğini hatırlattı. Dünyada bu madalyaya sahip tek kaplıcanın Termal olduğunu ifade eden Topsöğüt, "Bizim suyun en önemli özelliklerinden birisi de içilebilir olması" dedi. Doğası ziyaretçileri büyülüyor Topsöğüt, Türkiye’nin ilk arboretumunun kaplıcalar içinde Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulduğunu belirterek, "Suyun dışında bizim doğamız çok önemli. Atatürk’ün ağaç sevgisinden dolayı birçok ülkeye mektuplar gönderiliyor ve o mektupların karşılığı buraya her ülke bir fide, fidan gönderiyor. Japonya’dan, Kuzey Amerika’dan gelen ağaçlarımız da var. Çalışmalardan sonra doğal bir arboretum oluşuyor. Bölgemiz zaten 1. derece arkeolojik sit, 1. derece doğal sit ve 1. derece tarihi sit alanı. Bölgemizin bazı yerleri 3. seviye olarak geçiyor. Bu da Türkiye’de tek" diye konuştu. Krallar, sultanlar Termal’de şifa aradı Roma, Bizans dönemlerinde krallar ve kraliçeler tarafından kullanılan Osmanlı’da ise sultanların şifa aradığı kaplıcalar, Atatürk tarafından da Cumhuriyet yıllarında sıkça kullanıldı. İngiltere Kralı’ndan İran Şahı’na birçok devlet büyüğünün ağırlandığı Termal Kaplıcaları binlerce yıldır insanlığın şifa aradığı bir merkez oldu. Müdür Topsöğüt, İstanbul, Bursa ve Kocaeli gibi büyük şehirlere 1 saat uzaklıkta olan kaplıcaların yerli turistlerin ilgisini çektiğini ifade etti. Topsöğüt, Ortadoğu ülkelerinin yanı sıra Rusya, Ukrayna ve Doğu Avrupa ülkelerinden de yabancı misafirleri ağırladıklarını kaydetti. Topsöğüt, kışın özellikle sıcak havuz keyfi için kaplıcaların tercih edildiğini söyledi. Topsöğüt, 33-35 derece civarında sıcaklığa düşürülen havuzun yanı sıra Kurşunlu ve Sultan Hamamı’nın da turistler tarafından sıkça kullanıldığını anlattı. Kaplıcaların şifalı sularının özelliklerinden bahseden Topsöğüt, "Suyun ilk çıktığı noktada nefes kürümüz var. Buharı özellikle ciğerlerimize çekiyoruz. Belli solunum hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Ayak suyumuz var. Derenin içinde soğuk suyun çıktığı yerde aynı anda çıkar. Sıcak su 65 dereceyle çıktığı için normalde ayağımızı sokmamız çok zor ama dağdan gelen soğuk suyla birleştiği noktalarda ayakları sokabiliyoruz. Özellikle ayak rahatsızlıklarında, bazı mantar, cilt hastalıklarında iyi geldiği söyleniyor. Daha sonra göz suyumuz var. Göz kenarına damlatıldığında bazı göz hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Mide suyumuz var. İçtiğimiz zaman bazı mide rahatsızlıklarına iyi geliyor" ifadesini kullandı.