SAĞLIK - 20 Mayıs 2021 Perşembe 14:33

DSÖ Avrupa: 'Aşılar, Covid-19’un tüm varyantlarına karşı etkili'

A
A
A
DSÖ Avrupa: 'Aşılar, Covid-19’un tüm varyantlarına karşı etkili'

Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Direktörü Hans Kluge, onaylanan tüm Covid-19 aşılarının bilinen tüm mutasyonlara karşı etkili olduğunu açıkladı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Kluge, düzenlediği basın toplantısında, onaylanan tüm Covid-19 aşıların Hindistan mutasyonu dahil olmak üzere bilinen tüm mutasyonlara karşı etkili olduğunu söyleyerek, "Mevcut ve onaylanmış aşılar şimdiye kadar ortaya çıkan tüm Covid-19 mutasyonlarına yanıt verdiğini vurguluyorum" ifadelerini kullandı.

Uluslararası seyahatin yeniden başlatmasının henüz güvenli olmadığını kaydeden Kluge, "Şu anda, devam eden bir tehdit ve yeni bir belirsizlik karşısında, uluslararası seyahatler konusunda dikkatli olmaya devam etmemiz veya bunlardan kaçınmamız gerekiyor" açıklamasında bulundu.

VAKALAR YÜZDE 60 AZALD


Avrupa’daki Covid-19 vakaları ve ölümlerin azaldığını kaydeden Kluge, "Avrupa’da haftalık vakalar, Nisan ortasında 1.7 milyonluk bir platodan geçen hafta 685 bin yeni vakaya düştü. Bu, bir ayda yüzde 60’lık bir azalmadır" ifadelerini kullandı. Avrupa halkının yüzde 23’ünün tek doz aşı yaptırırken, yüzde 11’inin tam aşılandığını belirten Kluge, "Bölgede uygun olanların aşı dozlarını almadan önce hala kat etmemiz gereken biraz mesafe var" dedi.

Avrupa’da 80 yaşından büyükler arasında aşı alımının yüzde 75 olduğunu bildiren Kluge, "Uzun süreli bakım merkezlerindekiler de dahil olmak üzere, yaşlı yetişkinleri aşılama için önceliklendirmek meyve veriyor. Bölgede 80 yaşın üzerindekiler arasında haftalık oran, Aralık 2020’nin ortalarında 10 bin’de 27.4 iken Mayıs 2021’in ilk haftasında 6.2’ye düştü" açıklamasında bulundu.

DSÖ şimdiye kadar Pfizer-BioNTech, Oxford-AstraZeneca, Moderna, Janssen ve Sinopharm aşılarına onay verdi.

Melike Yazır 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de öğrenci servisi park halindeki tıra çarptı: 1 ölü, 1 yaralı İzmir’in Buca ilçesinde park halindeki tıra çarpan öğrenci servisi içerisinde bulunan 9. sınıf öğrencisi 15 yaşındaki kız çocuğu hayatını kaybetti, 1 öğrenci de yaralandı. Okula 200 metre mesafede gerçekleşen kazada hayatını kaybeden çocuğun yakınları büyük üzüntü yaşadı. Kaza saat 08.30 sıralarında, Doğuş Caddesi ile 3 sokak kesişiminde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 35 S 87206 plakalı okul servisi, yolun solunda park halinde bulunan 27 AYJ 620 plakalı tırın sağ tarafına çarptı. Kazada servis aracının sol arka kısmında bulunan pencereler patlarken, bazı öğrenciler yaralandı. Kaza yerine çok sayıda sağlık ve polis ekibi sevk edilirken, pencerenin patladığı koltukta oturan Buca Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi 9. sınıf öğrencisi Yağmur Özçelebi’nin hayatını kaybettiği belirlendi. Yaralanan 1 öğrenci ise sağlık ekipleri tarafından hastaneye kaldırıldı. Yakınları gözyaşı döktü Kazanın ardından Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü ve Buca İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri çalışma yürüttü. Hayatını kaybeden Yağmur Özçelebi’nin cenazesi ise savcı tarafından yapılan incelemenin ardından İzmir Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Kaza yerinde hayatını kaybeden kız çocuğunun yakınları ise gözyaşı döktü. Kaza yapan servis aracı ile tır sürücüsünün ise gözaltına alındığı öğrenilirken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Diyarbakır Narin Güran cinayeti davasının ikinci duruşmasında tanıklar dinleniyor Diyarbakır’da Narin Güran cinayetiyle ilgili tutuklu 4 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığı davanın ikinci duruşmasında tanıklar dinlenmeye başlandı. Tutuklu sanık Ramazan Atasoy adli gözlem odasında dinlendi. 21 Ağustos’ta kaybolan ve 8 Eylül’de Eğertutmaz Deresi’nde cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetiyle ilgili olarak anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran, amca Salim Güran ve komşuları Nevzat Bahtiyar, Diyarbakır Adliyesi’nde hakim karşısına çıktı. Adli gözlem odasında dinlenen tutuklu sanık Ramazan Atasoy, “Her gün nasılsa o gün de aynıydı. Suyumuzu açar kapatırdık. Köye gittiğim saati hatırlamıyorum. Tarlaya gittik. Salim Güran da tarlaya geldi. Olay günü sabah 8-9 gibi geldi yanımıza. Bir saat kaldıktan sonra gitti. Daha sonra 15-16 gibi Salim tarlaya yanımıza geldi. Oturduk biraz ve çay yaptık. Babamı aradı Salim. Babam da kendisine yemek yiyip geleceğini söyledi. Ben ve Salim Güran ile çay içerken babam yanımıza geldi. Salim Güran her gün nasılsa o gün de öyle görünüyordu. Babam yanımıza geldiğinde ona da çay doldurdum. Daha sonra Salim üstünü değiştirmek için yanımızdan ayrıldı. Kıyafetlerinin kirli olduğunu söyledi. Akşam 18.00 gibi de ben Salim ve babam yemek yapıp yedik. Birisi Salim Güran’ı o sırada aradı. Kim olduğunu hatırlamıyorum. Kız kaybolmuş dediler. Salim bu saatte kız kaybolma saati mi diyerek araca binip gittiler babamla. Onlar gidince ben ve kardeşim tarlada kaldık” ifadelerini kullandı. Salim Güran ile telefon görüşmesine ilişkin ses kaydı dinletilen Atasoy sorulan soruya, “Mısır tarlasındaki fıskiyeler yere düşüyor. Onu konuşmuşuz. Orada bir fıskiye düşmüş. Onu söylemiş. Olay günü mü konuştuk hatırlamıyorum. Sadece o günü tek aramazdı. Her zaman arardı” yanıtını verdi. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkeme Başkanı Ramazan Dündar’ın ‘Ramazan tutuklandığında tutulan bir tutanakta Salim’e küfür ederek senin yüzünden başımız belaya girdi, komutanım Salim geldiğinde kıyafetleri kirliydi ayakları ıslaktı ve ağlamışsın. Neden böyle yaptın’ sorusuna Ramazan Atasoy, “Komutanlar karakolda sorduğunda ayakları ıslak olduğuna dair sorularına yok demiştim. Ben böyle bir şey demedim. Salim’in ayaklarına fazla bakmadım ama normaldi. Fazla dikkatimi çekmedi” cevabını verdi. Mahkeme Başkanı Dündar’ın, "Salim 15-16 gibi yanımıza geldi dedin. 15.52 gibi telefon görüşmen oldu. Neden saati aramış. Yanında olduğunu söyledin. Çelişkiyi gidermek için soruyoruz" sorusuna Atasoy, “Salim Güran bir kez kıyafetini değiştirmek için eve gidip geldi. 15 dakika sürdü. Bu saat 18.00 gibiydi” yanıtını verdi. Diyarbakır eski Baro Başkanı Nahit Eren’in "Soruşturma aşamasında herhangi bir telkinde bulunuldu mu? Saatler konusunda kimse sana uyarılarda bulundu mu" sorusunu Atasoy, “Kimse bana bir şey söylemedi. Saat konusunda kimse uyarıda bulunmadı. Tarlada köyden birileri vardı. İnek ve hindilerini getiriyordu. Ben ve küçük kardeşim vardık. Birkaç kuzumuz vardı. Kardeşim ona bakıyordu” şeklinde yanıtladı.
Ankara İletişim Başkanlığının “Doğru Habercilik ve Medya Etiği” kitabı İngilizce ve Kürtçe dillerinde yayımlandı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından medya mensuplarının çalışmalarını kolaylaştırmak amacıyla hazırlanan “Doğru Habercilik ve Medya Etiği” kitabı İngilizce ve Kürtçe dillerinde yayımlandı. Daha önce Türkçenin yanı sıra İngilizce, Arapça, Azerbaycan Türkçesi, Rusça, İspanyolca, Almanca, Fransızca, Yunanca dillerinde hazırlanan İletişim Başkanlığı yayıncılık faaliyetleri, “Doğru Habercilik ve Medya Etiği” kitabının Kürtçe çevirisiyle 10 dile ulaştı. Dünya örnekleri çerçevesinde derlenen ve sistematik hale getirilen ilkelerin yer aldığı kitabın sunuş yazısını kaleme alan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, doğruluk, dürüstlük, bağımsızlık, objektiflik, tarafsızlık gibi değerler ekseninde şekillenen ahlaki kodların başlıca medya etiği standartları olarak gündeme geldiğini belirtti. Medya faaliyetlerini düzenlemesi gereken ahlaki kodlarla esasında bir güvenilirlik oluşturulmaya çalışıldığını ifade eden Altun, günümüzde medya etiğine ilişkin sorunlar ve tartışmaların konvansiyonel medyanın sınırlarını aşarak internet medyası ve sosyal medyanın hız ve yaygınlık kazanmasıyla farklı bir boyuta taşındığını söyledi. Bilgi kirliliği, dezenformasyon, yalan haber, mahremiyet ihlali ve nefret söyleminin yanı sıra reklam, telif hakları ve ticari yönelimlerin sebep olduğu etik sorunlara geleneksel medyada da, internet medyasında da, sosyal medyada da rastlandığını aktaran Altun, “Özellikle sosyal medya ve internet medyası mesleki ahlakın görmezden gelindiği, itibarın tüketildiği, bundan ötürü de birçok ihlalin yaşandığı ortamlar olarak karşımızda durmaktadır” dedi. Profesyonel olarak basın çalışanı olmayan bireylerin de içerik üretimine dâhil olduğu iletişim ortamlarında suistimaller ve etik ihlallerinin arttığına dikkati çeken Altun, “Bireylerin bilgi ve haber alma hakkını kullanmasında, dolayısıyla demokrasinin güçlendirilmesinde önemli rolü olan medya, bu fonksiyonu ancak etik ilkelerden ayrılmadan yapacağı mesleki üretimlerle yerine getirebilir” değerlendirmesinde bulundu. “Medya etiğinden ayrılmayan basın mensupları mesleğin saygınlığının ve güvenilirliğinin teminatı olmayı sürdüreceklerdir” Bu ilkelerin sistematik olarak uygulamaya konmasının doğru ve güvenilir haberciliğin demokrasi için oynadığı hayati rolü gerçek manada ortaya çıkaracağını vurgulayan Altun, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği üzere ’Hakikatin en yalın haliyle okuyucuya ve izleyiciye aktarılması, bu mesleğin olmazsa olmazıdır.’ Medya etiğine sahip çıkmak konusunda en büyük sorumluluk hiç kuşkusuz gazetecilere düşmektedir. Medya etiğinden ayrılmayan basın mensupları mesleğin saygınlığının ve güvenilirliğinin teminatı olmayı sürdüreceklerdir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak medya etiğine ilişkin uluslararası örnekler çerçevesinde derlenen ve sistematik hale getirilen ilkelerle hazırladığımız bu rehberin medya çalışanları ve araştırmacıları için önemli bir kaynak olacağına inanıyorum.” Doğru habercilik standartlarını koruma ve topluma güvenilir bilgi sunulması konusunda medya çalışanları için yol gösterici olan kitap, medya okuryazarlığını geliştirmek ve doğru bilgiye ulaşmak isteyenler için de önemli bir kaynak niteliği taşıyor. “Meslek Mensupluğu”, “Haber Kaynağı”, “Haberin Sunuluş Biçimi”, “Haber Düzeltme ve Cevap Hakkı”, “Habercinin Sosyal Medya Kullanımı” başlıklı 5 bölümden oluşan kitabın doğru ve güvenilir haberciliğe katkı sağlaması amaçlanıyor.
Konya Osmanlıdan günümüze uzanan lezzetler aynı tabakta birleşti Osmanlı mutfağında da ayrı bir yere sahip olan kelle, paça ve beyin Konya’da vatandaşların kış aylarında vazgeçilmez lezzetleri arasında yer alıyor. Yaklaşık 5 saat pişim aşamasından geçen 3’lü, daha sonra özel baharatlarla karıştırılarak sunuma hazır ediliyor. Türk yemek kültüründe geçmişi Osmanlı dönemine kadar uzanan ve Yörük kültürünün bir lezzeti olan sakatat grubunda olan ‘kelle, paça ve beyin’ günümüzde de vazgeçilmez haline geldi. 16. yüzyılda Abdal Mehmet Külliyesi’nde okuyan öğrencilere ikram edilen ve Osmanlı mutfağında ayrı bir yere sahip olan, bu lezzetler günümüzde de yaklaşık 5 saat pişim aşamasından geçerek önce 3 lezzet bir tabağa hazırlanarak sunuma hazır ediliyor. “Kendi öz suyunu kullanarak kelle, paça ve beyinden oluşan bu lezzet faydalı olsun” Kış aylarının gelmesiyle beraber çorba talebi çok fazla olduğunu anlatan 30 yıllık çorbacı Ramazan Bademci, “Kelle paçayı hazırlarken biz özellikle kendi suyundan ve kesinlikle krema kullanmıyoruz yani burada en faydalı şekilde kolajeni kullanabildiğimiz şekilde bunu müşteriye hizmet olarak sunmaya çalışıyoruz. Burada ayak paçayı pişirirken hemen hemen ortalama 4 buçuk, 5 saat gibi bir pişirme aşaması oluyor ve kelleyi de 3 saat civarında bir pişirmeyle gösterdiğimiz gibi kendi öz suyundan ve kemiğin içindeki ilikleri komple o suyun içinde müşterimize sunuyoruz. Biz tabii malzemeyi dışarıdan koyup kaynattığımız için Maraş usulü krema da yaparsak çünkü hiçbir kolajenle alakalı hiçbir şey olmayacak. Çünkü bu lezzetlerin kendine has bir kokusu vardır ve bunu herkes içemiyor zaten. Direk kendi öz suyunu kullanarak kelle, paça ve beyinden oluşan bu lezzet faydalı olsun diye bu şekilde sunum yapıyoruz” dedi. “Sosumuz ile sarımsak, çorbanın içine girip piştiği zaman üçü özdeşleşiyor” 3 farklı lezzeti karıştırma sebebinin müşteri ilgisi olduğunu anlatan Ramazan Bademci, “Tabii bu ilgiye bağlı olarak ön planda ama sadece kelle, ayak ve beyin olarak da verebiliyoruz. Tabii müşterilerimiz havanın biraz sertliğinden dolayı bizim kendi acı bir sosumuz, sarımsak çorbanın içine girip piştiği zaman üçü özdeşleşiyor ve tam bir antibiyotik şekline geliyor. Kelle paçalar şu anda Maraş usulü isteyen herkes kendi suyuyla isteyen zaten tercih ediyor. Kelle paçacılar çoğu zaman bu farkı değiştirmiyorlar, başka tada bakmıyorlar. Şu anda zaten 25 yaşından sonra herkes kelle paça içmeye başladı ama tabii 55 - 60 yaşlarda bu eklemlerdeki sıvı kaybından, vücudun direncin düştüğünden dolayı da en çok tercih edenler oluyor” şeklinde konuştu. “Yıkamadan sonra da 5 saat gibi pişirme yapıyoruz” Bir çok kişinin lezzeti tattıktan sonra beğendiğini anlatan Bademci, “Bizim buraya çok sadece mercimek, arabaşı içen çok müşterimiz vardı ve bunu kendi elimle hazırladığım zaman şu an ‘Abi iyi ki içirdin boşuna bir diğer çorbaların hamallık yapmayacağım. Kelle paça içeceğim’ diyen çok arkadaşımız var. Bu lezzetin önemli bir noktası ise sakatat bir gün önceden gelir kovalarda bir kere yıkanıp ıslanır ertesi gün bekler. Ve bizim aşağıda artık bir sistem kurduk temizleme için en büyük sorunundan bir tanesi kıl muhabbeti vardır. Biz o olayı aştık çünkü özel bir makinemiz var malzemelerimizi o makinede yıkıyoruz. Ondan sonra tekrar yıkamadan sonra da 5 saat gibi pişirme yapıyoruz. Ondan sonra müşteriye sunuyoruz. Şu anda kelle, paça ve beyinden oluşan karışım çorbamız normal tabağı 180 lira, ama biz bakır tas yapıyoruz içi bir buçuk porsiyon oluyor o da 220 liraya geliyor” diye konuştu.