POLİTİKA - 05 Mayıs 2023 Cuma 15:20

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Bundan sonra Gabar terörle anılmayacak, petrol zenginliğiyle anılacak'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Bundan sonra Gabar terörle anılmayacak, petrol zenginliğiyle anılacak'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dinimizde Türk, Kürt, Arap ayrımı olmadığını belirterek, “Kürt kardeşlerimizi de aynı anlayışla seviyoruz. Çok güzel bir ifade yakaladım, ‘Oh olsun artık, Gabar terörle değil petrol rezerviyle anılacak.’ Bunu kim yaptı, yine biz yaptık. Bundan sonra Gabar terörle anılmayacak. Bundan sonra Gabar, o bölgede ayrı bir petrol zenginliğiyle anılacak” dedi.

14 Mayıs seçimleri öncesi AK Parti Van İl Başkanlığı tarafından Beşyol Meydanı’nda düzenlenen mitinge katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte kalabalığı selamladı. ‘Duyanlara duymayanlara’ şarkısını da sahnede seslendiren Erdoğan, “Yaklaşık bir yıllık hasretin ardından bugün yine Van’dayız. Van sadece ülkemizin yükselen yıldızı değil dünyada gıpta ile takip edilen bir şehir oldu. Peki nasıl oldu? Van eskiden de buradaydı, böylesine bir cazibe merkezi haline gelememişti. Her şeyden önce Van’ı terör örgütünün tasallutundan kurtardık. Hem bu şehirde yaşayan insanların hem de buraya gelen ziyaretçilerin güven içerisinde, huzur içerisinde hayatını sürdürebileceği bir iklim tesis ettik. Terör örgütünün başını sadece burada değil, sınırlarımızın dışındaki inlerinde de ezdik. Devletinize güvenin, bize güvenin. Huzurunuza ve hatta namusunuza göz diken terör örgütü bir daha sizin kılınıza ilişemeyecek” dedi.

“Biz Van’ın susuzluğunu giderdik”

2011 yılında meydana gelen Van depremlerini hatırlatan Erdoğan, “Van depremini hatırlıyorsunuz. O zaman belediye başkanı kimdi? Malum HDP’li. Van’ı susuzluğa mahkum etti mi? Van depremiyle ilgili bir adım atmadı. Ben o zaman anında DSİ’yi görevlendirdim ve su olayı büyükşehir belediye başkanının sorunudur, yapmadı. Ne dedi? ‘Gelsin devlet yapsın’ dedi. Biz onun bu ifadelerine katılmadık. Van Büyükşehirde bu yaptıkları karşılığında biz Van’ın susuzluğunu giderdik. Edremit’i Edremit biz yaptık. Erciş’i Erciş biz yaptık. Adeta Van Gölü demiyorum, Van Denizi’nin kıyısını adeta yalılarla donattık. Tuşba’yı biz yaptık. Nerede belediye? Belediye başkanı niye görevini yapmadı? Hani bunlar benim Kürt kardeşlerimi seviyordu. Bunlara inanıyor musunuz? Türkü'yle, Kürdü'yle biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik. Bizim dinimizde Türk, Kürt, Arap ayrımı yok. Biz sadece Allah için seviyoruz. Kürt kardeşlerimizi de aynı anlayışla seviyoruz” ifadelerini kullandı.

“Bundan sonra Gabar terörle anılmayacak”

Gabar ile ilgili açılan pankarta dikkat çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Çok güzel bir ifade yakaladım. Ne diyor, ‘Oh olsun artık Gabar terörle değil petrol rezerviyle anılacak.’ Bunu kim yaptı? Yine biz yaptık. Bundan sonra Gabar terörle anılmayacak. Bundan sonra Gabar, o bölgede ayrı bir petrol zenginliğiyle anılacak. Yıllarca bu petrol kuyularını betonladılar. Bunu biz açtık, tıpkı Karadeniz’deki doğalgaz gibi açtık. Doğalgazı şuan ücretsiz alıyor musunuz? Yılsonuna kadar da 25 metreküp ücretsiz olarak ödeyecek misiniz? Bunları yaparsa AK Parti yapar. Bu yolda bizi yalnız bırakmayacaksınız değil mi? 14 Mayıs akşamı inşallah hep birlikte bir başka güleceğiz. Her ne kadar siyasi uzantılar hala o eski kara günlerin, kanlı günlerin hayaliyle yaşıyorsa da artık o iş bitti. Yıllarca sizin ve evlatlarınızın canı ve geleceğini karartarak istismar siyaseti yapanların dönüp dolaşıp kimin arkasına takıldığını gördünüz değil mi? Diyarbakır annelerinin acısını biliyorsunuz değil mi? Bunları Kandil’e kimler kaçırdı. 10-15 yaşındaki kızlarımızı, çocuklarımızı Kandil’e kimler kaçırdı? Bunlar ne diyorlar, ‘Biz Kürdüz. Benim Kürt kardeşlerime leke sürmeyin. Bunların Kürtlükle alakası yok. Bunlar sadece vahşet kusuyor. İnşallah 14 Mayıs’ta bunların hesabını sormaya var mıyız? Ben sizlere inanıyorum. Gidip Van’dakiler dahil Kürt kardeşlerimize her türlü zulmü yapan, her türlü insanlık suçu işleyen CHP’ye şimdi ne oldu. Payande oldular. CHP gelip burada miting yapabilir miydi? Kimle yaptılar? Şimdi bu hesabı sormak lazım. CHP’ye desteklerini hem de utanmadan sıkılmadan ahlaksızca ne dediler? ‘Dişe diş kana kan’ diyerek ifade edenlerin derdi Van olabilir mi? Vanlının huzuru, refahı olabilir mi? Bu ülkenin başına bir CHP’li getirmek için sizin karşınıza geldiklerinde onlara bunun hesabını sormayacak mısınız? Ülkemizdeki herkes gibi Kürt kardeşlerimin de hakkını, hukukunu, özgürlüğünü en geniş manada kullanabileceği demokrasi zeminini biz kurduk mu? Aynı şekilde tüm şehirlerimiz gibi Van’ın da kalkınma eksikliklerini yine biz tamamladık mı? Hatırlarsanız 2011 depreminin ardından Van’ı adeta yeni baştan inşa ettik mi? Bugüne kadar TOKİ kanalıyla 24 bin konutu bitirip sahiplerine verdik mi? Şimdi de 3200 yeni konut, 250 yeni iş yeri ve 27 bine kadar alt yapılı arsa vererek Van’ı daha da güzelleştirecek bir hazırlığın içindeyiz. Bay Bay Kemal ne söz verdi? Bu CHP’ye ve HDP’ye sormak lazım, Van’a ne kazandırdınız bir de onu söyleyin. Okulunu, hastanesini, sosyal yardımlarını, millet bahçelerini, bölünmüş yollarını, barajları, havalimanımızı, sulama tesislerini, organize sanayi bölgesini, doğalgazı saymıyorum bile. Çevre yolu inşaatı da devam ediyor, onu da seneye bitireceğiz. Karadeniz limanlarını İran, Asya’ya, Ortadoğu’ya Van üzerinden bağlayan alt yapı çalışmalarını süratle tamamlamakta kararlıyız” ifadelerini kullandı.

Van’a 21 yılda 96 milyar liralık kamu yatırımını yaptıklarını belirten Erdoğan, “Şimdi bunu katlayarak arttıracağız. Tüm bu hizmet ve eserlerin devam etmesi için hazır mısınız? Van 14 Mayıs’ta tercihimizi doğrudan yana yapıyor muyuz? Sandıkları patlatıyor muyuz? Biz Van’ı Allah için sevdiğimiz, Vanlılara gönülden aşık olduğumuz için önümüze çıkartılan hiçbir engele itibar etmedik. Sadece işimize baktık” dedi.

“Aile yapımızı güçlendirmenin siyasetini yapıyoruz”

Her fırsatta Van’a geldiklerini ve eli boş gelmediklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Eserlerimizle, hizmetlerimizle, yüreğimizdeki muhabbetlerle heybemizdeki projelerle geldik. Ya bir de onlara sorun. Siz ne getirdiğiniz diye CHP’sine HDP’sine sorun. Hiçbir şey getirdikleri yok. Hiçbir zaman da getirecekleri yok, bunu bilin. Biz birileri gibi köken ve mezhep ayrımcılığı değil, eser ve hizmet siyaseti yapıyoruz. Çünkü biz birileri gibi evlatlarımızı PKK, FETÖ terör örgütlerine, LGBT denilen sapkınlara teslim etmenin hesabını değil, aile yapımızı güçlendirmenin siyasetini yapıyoruz. CHP, İYİ Parti ve HDP, LGBT’ci mi? O yanlarında da yavrucuklar var. Onlar biz LGBT’ci değiliz diyorlar mı? Fakat AK Parti’nin kitabında, MHP’de ve Cumhur İttifakı'nda asla böyle bir şey yok. Çünkü biz ailenin kutsiyetine inanıyoruz. Ailelerimize leke sürülmesine asla kabul etmiyoruz. Biz bunların mücadelesini verirken, bölücü örgütün güdümündeki partinin mensupları da onların Cumhurbaşkanı yapmak için uğraştıkları kişi de ne yapıyordu biliyor musunuz? Attığımız her işi engellemeye çalışıyordu. Başladığımız her projeyi durdurmak için çırpınıyorlardı” dedi.

“Biz iktidarda olduğumuz sürece adalet yerini bulacaktır”

“İsterseniz şimdi karşımızda kurulan 6-7-9-11’li masanın gerçek yüzünü izleyelim” diyerek video izleten Erdoğan, bu esnada ‘İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de işçileri kapıya koydular. Yalan üstüne yalan. Selo benim 51 Kürt kardeşimin ölümüne neden oldu. Şimdi ne diyor Bay Bay Kemal, ‘gelince onu çıkartacağız’ diyor. Bu iş Türk-Kürt meselesi değil, Alevi-Sünni meselesi değil, insanlık meselesidir. Biz iktidarda olduğumuz sürece adalet yerini bulacaktır. Biz iktidarda olduğumuz sürece 51 Kürt kardeşimin canına kıyanlara biz cezaevinden çık demeyiz. Hepsi hesabını ödeyecek. İşte masa bu, masanın etrafındakilerin çapı, söylemi bu. Gerçi bu masa siyasetin en meşru hakkı olan işbirliği masası, müzakere masası olmaktan çoktan çıktı. Bu Bay Bay Kemal, az önce izlediniz, Savaş Ay sağ olsa da onun bu yaptıklarını, SSK başında olduğu zamanı anlatı. Şimdi hastanelerimiz nasıl, görüyorsunuz pırıl pırıl. Şehir hastanelerimiz öyle, şimdi buraya bir hastane daha geliyor” diye konuştu.

“Şimdi bu masa yürümeye yeni başlayan çocukların kullandığı örümcek var ya ona benziyor”

6’lı masayı çocukların örümcek arabasına benzeten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şimdi bu masa yürümeye yeni başlayan çocukların kullandığı örümcek var ya ona benziyor. Rotası ve menzili olmadığı için, ne tarafa iterseniz oraya gider. Direksiyonda Kılıçdaroğlu gözüküyor ama öyle değil. Onun görevi sadece mutfakta video çekmek, sahnede kalp yapmak, sağa sola gülücük dağıtmak. Masanın etrafındakilerin hangisi sabah erken kalkıp ayaklanırsa örümcek o tarafa doğru yöneliyor. Sonra masanın bir başka ortağı sesini yükseltiyor. Bu defa istikamet oraya dönüyor. Ardından bir başka ortak gürlüyor, hop bu defa da ayaklar o tarafa doğru çekiyor hani ‘Baş belirsiz, meydan ıssız’ sözü var ya tam da öyle bir durum var. İpin ucu başkalarının elinde olunca bunlar kendilerine tanınan hareket alanında sürekli bir tarafa savruluyor. Aynen dediğin gibi ‘6 artı 1, reis etmiyor.’ Elbette masada ne yaptığını bilenlerde yok değil. Bölücü örgütün elebaşları ve siyasi uzantılar hatırlayınız, çözüm sürecinde her türlü riski alarak ülkemizin 40 yıllık terör sorunun bitirmek istediğimizde uzattığımız eli ısıran bunlar değil miydi? Suriye’deki iç karışıklıklar sırasında provokasyonlarla sokaklarda benim Kürt kardeşimin kanlarını oluk oluk akıtan bunlar değil mi? Bugün de ülkemizi Suriye’leştirmek için can atan bunlar değil mi? Tüm bu ihanetlerin neresinde benim Kürt kardeşlerim var. Tüm bu istismarların neresinde ülkenin ve milletin menfaati var. Bu ülkenin 85 milyon vatandaşının her biri tarihinin en güvenli, huzurlu ve müreffeh dönemini yaşarken, Türkiye’yi yeniden eski karanlık günlerine geri döndürmenin kime ne faydası var? Türkiye’yi her alanda gelişmiş ve müreffeh bir ülke haline getirmek için attığımız adımlara çelme takmanın kime ne faydası var? Size bir faydası yok? Milletimize bir faydası yok? Ülkemize bir faydası yok. Ama birileri kandan, kavgadan kaostan, cehalet ve sefaletten beslendiği için onların bu tabloya çok ihtiyaçları var. Daha geçen gün Çanakkale’de kahvehane basıp adam döverek yurt dışında oy kullanmaya giden vatandaşlarımıza saldırarak asıl niyetlerini hemen gösterdiler. Masanın bir diğer bilinçle ve ortada pek gözükmeyen ortağı FETÖ de ne yaptığını çok iyi biliyor. Ötekilerinin durumu ise tam bir trajedi. Geçmişlerini ve kendilerini inkar pahasına düşmüşler Kılıçdaroğlu’nun peşine, nereye gittiklerini bile bilmiyorlar. 14 Mayıs’ta işte bu iki tablodan hangisini istediğinize karar vereceksiniz. Tercihinizi Türkiye’nin huzur, güven refah içinde güçlü bir şekilde yoluna devam etmesini isteyen bizimle, yeniden koalisyon, kavga, baskı zulüm peşinde koşanlar arasında yapacaksınız. Van’ın tercihinin Türkiye Yüzyılı’ndan yana olacağından hiçbir şüphem yok.”

Yaşanan olayların hiçbirinin tesadüf olmadığını belirten Erdoğan, “Son Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yılları pek çok siyasi, ekonomik ve sosyal çalkantı ile geçti. Bugün dönüp baktığımızda bu istikrarsızlıkların hiçbirinin de tesadüf olmadığını, kendi kendine yaşanmadığını görüyoruz. Ülkemizi iç mücadelelerle oyalayıp, kendi güvenlik ve refahları için tüm dünyanın kaynaklarını sömürdüler. Ne zaman ki biz demokrasi ve kalkınma atılımlarıyla aradaki farkı kapattık, o zaman bunları bir telaş sardı. Gezi ile sokakları, çukur eylemleri ile mahalleleri, terör saldırıları ile güvenliğimizi, darbe girişimleri ile milli iradeyi, finansal tuzaklarla ekonomimizi hedef aldılar. Allah'ın yardımı ve milletimizi desteğiyle tüm bu saldırıları göğüsledik ve akamete uğrattık. Bununla da yetinmedik, sınır ötesi hareketlerle, yeni ekonomik programlarla, savunma sanayinde ve enerji yatırımlarıyla Türkiye Yüzyılı’na hazırlık yaptık” dedi.

“Gabar’daki petrolü de inşallah vatandaşımızda en uygun şartlarda vereceğiz”

Mitinge 50 bin kişinin katıldığını ifade eden Erdoğan, “Bu alanda resmi olarak aldığım rakam 50.000 Vanlı kardeşim alanda, yol boyunca gelenler hariç. Bu bir şeyi gösteriyor, demek ki 9 gün sonra sandıkları benim Vanlı kardeşlerim patlatacak. İşte bu başarılar birilerinin kabusu oldu. Okul yaparız, üniversite açarız ‘eğitimi ayağa düşürdünüz’ derler, hastane yaparız sağlık hizmeti veririz covid salgını gibi bir krizin üstesinden geliriz ‘milleti hasta ettiniz’ derler. Yol yaparız, köprü, tünel, havalimanı, hızlı tren hattı yaparız, ‘millet bunları mı yiyecek’ derler. Ya köprü yenir mi? Havalimanı yenir mi? Ama biz onları Bay Bay Kemal'e bırakıyoruz, afiyet olsun. Karadeniz'de gaz, Gabar’da petrol buluruz, ‘milleti kandırıyorsunuz’ derler. Buyur işte bak doğalgazı vatandaşımıza bir ay ücretsiz, ondan sonra da yıl boyu 25 metreküp faturalarından düşürüyoruz ama bitmedi, Gabar’daki petrolü de inşallah vatandaşımızda en uygun şartlarda vereceğiz. Ülkemizin ilk milli ve yerli otomobilini yaparız gözlerinin önündeki ürüne ‘hani nerededir’ derler. Bay Bay Kemal, Gemlik'te fabrika, hadi git, niye gitmiyorsun? Meral Hanım sen niye gitmiyorsun? Gidemezler, gittikleri anda maskeleri düşecek. Çünkü bunların bu ülkede dikili bir taşı yok. Uçak yaparız, helikopter yaparız, yüksek teknoloji ürünü nice projeyi gerçekleştiririz, ‘ne gerek vardı’ derler. Konut yaparız, baraj yaparız, sulama tesisi yaparız, her birine takmadıkları kulp bırakmazlar. İstihdamda, üretimde, ihracatta rekorlar kırarız, sevinecekleri yerde karalamaya çalışırlar. Sosyal yardımlarla devletimizi kimsesizlerin kimsesi haline getiririz, yardım alan insanları ‘makarnacı, kömürcü’ diye aşağılarlar. Dış politikada onurlu bir duruşla ülkemize güç, milletimize gurur kazandırırız, girip bizi yabancılara şikayet ederler. Şayet 14 Mayıs'ta Türkiye Yüzyılı hayalimize sahip çıkmazsak, işte bu zihniyet ülkenin tepesine bir kara bulut gibi çökecek. Sanmayın ki afaki bir tablodan söz ediyorum. Türkiye'miz bizden önceki 70 yıl boyunca bunların hepsini de bu CHP ile yaşadı. Tabii geçmişleri bu olduğu halde bugün başka şeyler söylüyorlar. Her seçim dönemi olduğu gibi 14 Mayıs öncesi de değer istismarcıları, vaat bohçacıları, kifayetsiz muhterisler tozlu dumana katıyor. Atıyorlar, tutuyorlar, kapatıyorlar, tehdit ediyorlar, dillerinin ucuna ne geliyorsa söylüyorlar. Mazilerindeki tabloları gerçek ama seçim döneminde verdikleri vaatlerinin hepsi yalan” dedi.

‘Denizlerde TGC Anadolu, yeryüzünde Togg, gökyüzünde Kaan, sandıkta Erdoğan’ pankartını da okuyan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Gurur tablomuz Kızıl Elma, Togg, TGC Anadolu, Karadeniz doğalgazımız, Şehit Aybük Yalçın-1 petrol sahamız, maşallah. Son yerel seçimlerde ekmekten süte, sudan ulaşıma, internetten traktöre her şeyi bedava yapacakları üzerine namus sözü vermişlerdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı buraya geldi mi? Burada da atıp tuttu mu? İstanbul'a uğradığı yok, o bol bol nereye gidiyor biliyor musunuz? Bodrum'a İstanbul'u sel alıyor, nerede diye sorulduğunda Bodrum’da. Tam tersine bunlar milletimizi canında bezdirdiler. Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını CHP'den almıştım. İstanbul susuzdu, çöp, çukur, çamur, İstanbul böyleydi ve İstanbul'u İstanbul yapan bu kardeşinizdir. Şimdi her şeyi bedava yapmayı bırakın, yeni projeler başlatmayı, teslim aldıkları yarım kalan işleri bile sürdüremediler. Çünkü her şey gibi bu ülkeye, bu millette hizmet etmek de bir nasip meselesidir. Bunlar nasipsizdir. Bunlar tembel, inanın bunların önüne 5 keçi katsanız, akşama hepsini kaybedecek kadar beceriksiz. Şöyle bir mazilerine bakın, hepsinde ortak özelliği başarısızlıktır, batırmaktır. Allah göstermesin, ülkenin başına gelseler, yarın öbür gün işçi, memur, emekli ay sonunda maaşını alıp almayacağını bilemeyecek. Geçmişte memurlar maaş almadı, sanayici, tüccar, esnaf önünü göremeyecek, elindekinden olacaktı. Yeni bir şey yapamayacakları gibi bizim yaptıklarımıza da sahip çıkamayacaklar. Zaten bunlara verilen görev de budur. Karadeniz gazının manasını kapatmak, Gabar petrolünün üzerine beton dökmek, Togg’u rafa kaldırmak. Çıkmış utanmadan sıkılmadan ne diyor biliyor musunuz? Hani S-400 vardı ya Amerika'nın ‘kaldırın bunu’ dediği. Şimdi ne diyor, S-400’ü biz depoya kaldıracağız diye. Şimdi Bay Bay Kemal’in en güçlü savunma silahını depolara kaldırılmasına asla bu millet müsaade etmeyecektir. Köprüleri, tünelleri, hızlı tren hatlarını, otoyolları işlemez hale getirecek, teknolojik projelerimizin kapısına kilit vuracaklarmış. İHA’yı, SİHA’yı, Kızıl Elma'yı, Akıncı'yı onların da önünü keseceklermiş. Ülkemizi yeniden 3-5 dolar için birilerine ele açar duruma getirecekler. Bunların yapacağı sadece budur, arada bir çıkıp somut proje söylüyorlar, altını kazıyorsanız hepsi çalıntı çıkıyor. Bizim yıllar boyunca hazırlığını yaptığımız, son aşamasına getirdiğimiz işleri bir yerlerden duyup proje diye millete yutturmaya kalkıyorlar. Mesela en son çıkıp Adana'da petrol kimya özel ekonomi bölgesi kuracağından bahsediyor, biz orayı yıllar öncesinde enerji iktisat bölgesi ilan ettik. Bay Bay Kemal kurduğumuz boru hatlarıyla Ceyhan'ı dünyanın önde gelen enerji hatlarından biri haline getirdik. Yumurtalık'ta 12 milyar dolarlık bir petrol kimya yatırımıyla ilgili süreç tamamlanmak üzere, ayrıca her biri milyar dolarla ifade edilen başka yatırımlar da var. Biz bunlar gibi ülkemizin değerlerini yabancılara peşkeş çekmenin değil, kendi insanımıza kazanca dönüştürmenin sözünü veriyoruz. Biz de Atatürk Havalimanı'nı Teknofest'te, millet bahçesi ile teknoloji geliştirme merkezleri ile ülkemizin gururu haline getireceğiz. Karanlık ilişkili şirketlere peşkeş çekeceklermiş. Bunlarda yalan bitmez. Takdirden öte bir şey olmaz, herkes gönlündekini ister. Sonunda takdir neyse o olur, biz Rabbimizin takdirine, milletimizin ferasetine ve desteğine güveniyoruz. Yeni dönemde elbette mevcut kazanımlarımızın üzerine oturup kalmayacağız, Türkiye Yüzyılı için hazırladığımız seçim beyannamizde yüzlerce binlerce yeni proje var” şeklinde konuştu. Erdoğan, konuşmasının ardından Erzurum’a gitmek üzere Van’dan ayrıldı.

Mehmet Salih Akkuş - Yılmaz Sönmez - Atilla İdiz

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Villaya silahlı saldırı İstanbul’da bir iş adamının villasına silahlı saldırı gerçekleştirildi, zanlılardan birinin hem ateş edip hem o anları telefonla görüntülemesi güvenlik kamerasına yansıdı. İş adamının avukatı Adem Ay, "Önce tel örgüleri demir makasla kesiyor sonra evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, ailesi, misafirleri zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bir şahıs hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah eylemi gerçekleştiriyor. Çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşayan bir iş adamının villasına 7 Aralık tarihinde sabah saatlerinde iddiaya göre ailesinin, çalışanlarının ve misafirlerinin bulunduğu sırada henüz bilinmeyen bir nedenle silahlı saldırı düzenlendi. Villanın çevresindeki demir tellerin kesilerek alana girildiği belirtilirken 2 zanlının çevreye ateş açtığı anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde zanlılardan birinin hem ateş edip hem de yaşananları telefonla çektiği görüldü. Saldırı sonrası Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatırken iş adamının Avukatı Adem Ay, saldırının öncesi ve sonrasına ilişkin konuştu. "Büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldı" Olaya ilişkin konuşan Avukat Adem Ay, "Öncesinde müvekkil İzmir’de alışveriş yapmak üzere şehir merkezine ulaştı. Alışverişini gerçekleştirirken ne yazık ki aracına bir saldırı yapıldı. Bu saldırıda plaka zarar görmesi ve aracın belli başlı yerlerinde ezikler mevcut. İstanbul ilindeki Sarıyer ilçesine bağlı olan bir semtte oturmakta. Buradaki saldırı çerçevesinde malına zarar veriliyor. Kendisinin evde bulunması, çocuğu ve ailesiyle evde ikamet etmesi sebebiyle büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldığını açıkça belirtmek isteriz. Biri misafir aracı olmak üzere toplamda 2 araç zarar görüyor ve bir kurşunlama olayı olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu. "Bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor" Sözlerini sürdüren Avukat Ay, "Güvenlikli bir site olmasına rağmen sitenin içerisine giren şahıslar önce tel örgüleri demir makasla kesiyor. Kestikten sonra içeri kolay bir şekilde girip, evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, orada bulunan ailesi ya da yurt dışından gelen misafirleri de zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’müze de teşekkür etmek isteriz çünkü desteklerinin yanımızda olduğunu her zaman hissettik. Olay, İzmir’deki olaydan hemen hemen 1 ay sonra gerçekleşti. Hem devletimize hem emniyet güçlerimize sonsuz bir inancımız var. Kişiler, edindiğimiz bilgiye göre şu anlık yakalanmadı. Ne yazık ki 2 şahıs birlikte hareket ederek 1 şahıs yukarı doğru çıkıyor, yan komşunun bahçesinden, yukarıdan araçları hedef alıyor. Diğer şahıs ise hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor. O çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi.
Bitlis Van Gölü yüzeyinde ilginç görüntü şaşırttı Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü yüzeyinde oluşan köpüklenme ilginç görüntüler oluşturdu. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Adabağ köyünün Van Gölü açıklarında görünen köpüklenme böyle görüntülendi. Alkali karaktere sahip olduğu için köpüklenmeye yatkın olan Van Gölü yüzeyinde oluşan kilometrelerce uzunluğundaki beyaz köpüklenme akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Veysel Akşahin tarafından görüntülendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip sularının kıyıya yakın yerlerde yer değiştirdiğini belirtti. Gölün altındaki karbonatça zengin suyun yüzeye doğru hareket ettiğini ifade eden Akkuş, rüzgarın etkisiyle köpürmeler oluştuğunu söyledi. Akkuş, "Van Gölü 3 bin 712 kilometre karelik yüzey alanı ile beraber ülkemizin en büyük gölü ve sahip olmuş olduğu su kalite kriterleri olaraktan özel bir ekosistem. Yani pH seviyesi 9.2’lerde, tuzluluk ise binde 21’lerde. pH seviyesinin yüksek oluşuyla beraber aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölünü oluşturuyor. Alkali karaktere sahip olan Van Gölü’nün son günlerde Tatvan tarafında kıyıya yakın bölgelerinde köpüklenme olduğunu gösteren görüntüler görüyoruz. Yani adeta gölün yüzeyi kar yağmış gibi köpük öbeklerinden oluşuyor. Öncelikle alkali karakterdeki göller köpürmeye daha yatkın konumda bulunuyorlar. Özellikle rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip suları kıyıya yakın yerlerde yer değiştiriyor. Yani alttaki karbonatça zengin su yüzeye doğru hareket ediyor. Yüzey daha planktonlarca yoğun, organik madde yüzeye geliyor ve Van Gölü’nün yüzeyinde biz köpürmeler olduğunu görüyoruz. Bu tip durumları hemen kirlilikle veya olumsuz bir durumla bağdaştırmak aslında doğru değil. Bu durum aslında Van Gölü’nün bize ne kadar özel bir ekosistem olduğunu gösteriyor. Alkali karakteriyle beraber Van Gölü adeta kıyıdaki insanlara görsel bir şölen oluşturuyor. Rüzgarla beraber dalgalar ortaya çıkıyor ve su köpürmeye başlıyor. Köpüren su ana akıntı hatlarıyla beraber hepsi birden bir alana toplanıyor ve akıntı yönünde harekete başlıyor. Bu elbette ki fotoğrafçılar ya da dron çekimi yapan insanlar için bulunmaz fırsatlardan birisi. İşte bu Van Gölü’nün ne kadar özel bir ekosistem olduğunun göstergelerinden birisi" dedi. (ÖO-MSA-Y
Eskişehir Eskişehir’de ‘Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız’ başlıklı program Eskişehir’de Dünya Türk Dili Ailesi Günü anısına düzenlenen "Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız" başlıklı program, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taciser Tüfekçi Sivas Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve ilgi gördü. Türk dilinin tarihi derinliği, Türkoloji çalışmaları ve çağdaş dünyadaki yeri çok yönlü sunumlarla ele alındı. Programın sunuculuğunu diksiyon ve tiyatro eğitimcisi Şeker Aybala üstlendi. Etkinlikte günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Anadolu Rektör Yardımcısı Erkan Erdemir yaptı. Açılış konuşmasını ise Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar gerçekleştirdi. Program kapsamında Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Türk Dilinin ve Türkolojinin Tarihî Gelişimi üzerine kapsamlı bir sunum yaparak alanın akademik birikimini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, ‘Rusya’da Türkler ve Türkoloji’ başlıklı sunumunda, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk boylarının dil, kültür ve din politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, ‘’Rusya’da Türkçeye ve Türk kültürüne artan ilgiye dikkat çekerek Türkçenin ‘Bir Dilden Fazlası, Bir Dostluğun Dili’ olduğunu’’ söyledi. Bayraktar konuşmasında, "Türkiye ve Rusya dostluğuna Türk dili ve kültürünün derin bir katkısı söz konusu. Türkçe, Rusya’da artık yalnızca kelimelerden ibaret bir dil değil; sıcaklık, empatî ve anlayışın ifadesi haline gelmiştir. Türkçeyi her yeni öğrenen, kültürel bağların bir temsilcisidir. Bu sürecin kazananı sadece dost iki ülke değil; ortak bir kültürel geleceği inşa eden genç kuşaklardır’’ dedi. Programın son bölümünde Doç. Dr. Ferdi Bozkurt, ‘Türk Dili için bireyler olarak neler yapabiliriz?’ sorusunu merkeze alan sunumunda, ‘’Dilin korunması ve yaşatılmasının yalnızca akademik çevrelerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Günlük hayatta Türkçenin doğru, özenli ve bilinçli kullanımının önemine değindi. Özellikle sosyal medya, dijital platformlar ve kamusal alanlarda dil hassasiyetinin artırılması gerektiğini’’ ifade etti. Program; akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgisi ve katılımıyla tamamlandı. Etkinlik sonunda katılımcılar, ‘’Türk dilinin tarihi, kültürel ve toplumsal boyutlarını farklı perspektiflerden ele alan sunumların bilgilendirici ve ufuk açıcı oldu. Benzer programlar, Türk dili ve kültürü bilincinin güçlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yönüyle program, ortak kimlik ve medeniyet hafızasının canlı tutulmasına yönelik anlamlı bir akademik ve kültürel buluşma olarak hafızalarda yer aldı’’ dediler.