GÜNDEM - 18 Eylül 2019 Çarşamba 13:41

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Adı vakıf ama vakıf olmaktan çıkmışlar'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Adı vakıf ama vakıf olmaktan çıkmışlar'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Adı vakıf ama kusura bakmasınlar vakıf olmaktan çıkmışlar tamamen ticari çalışıyorlar. Vakıf dediğimiz zaman farklı şeyler biz anlıyoruz. Öğrencisinin cebinden ne çıkacak o değil, tam aksine vakıfta ecdat nasıl tanımlıyor, ‘cebi hümayunundan ödemek suretiyle’ diyor. Şimdi de bizim vakıf üniversitelerinin patronları kendi cebi hümayunlarından değil, orayı doldurmak için gayret ediyorlar” dedi.

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen 2019-2020 Yükseköğretim Akademik Yılı açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “En büyük adaletsizlik eğitim öğretim hayatındaki adaletsizliktir. Bu adaletsizliğin telafisi çok zordur. Göreve geldiğimiz günden beri tüm evlatlarımıza eğitim öğretim konusunda en iyi imkanları sağlamanın gayreti içinde olduk” ifadelerini kullandı.

“Elbette bütün sorunlarımız ve sıkıntılarımız bitmiş değil”

Niyazi Mısri’nin “Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş, burhan arardım aslıma, aslım bana burhan imiş” sözlerini hatırlatan ve eğitim öğretim hayatında yaşanan adaletsizliklere karşı, “Dertlerimize dermanı kendi içimizde aradık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıllık zorunlu eğitimi 4+4+4 sistemine dönüştürerek çocukların ve ailelerin tercih seçeneklerinin genişletildiğini, ilave olarak okul öncesi eğitimin yaygınlaştırıldığını, üniversiteye girişteki kat sayı adaletsizliklerini ortadan kaldırarak her öğrencinin yarışa aynı şartlarda başlamasını sağladıklarını söyledi.

Milletin talebi doğrultusunda Kur’an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi derslerinin tüm ortaokullarda seçmeli olarak alınabilmesinin temin edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yükseköğrenim dahil eğitim öğretim bütçesini 10 milyar lira civarında aldık, bu rakamı içerisinde bulunduğumuz yıl itibariyle 161 milyar liranın üzerine çıkarttık, 16 kat. Derslik sayımızı 309 bin ilave ile 577 bine yaklaştırdık, öğretmen sayımızı 632 bin ilave ile 937 binin üzerine yükselttik. Tüm okullarımızdaki toplam sayısı 3 bini bile bulmayan spor salonu sayısını 10 bin 500’e yaklaştırdık. Tüm okullarımızdaki laboratuvar sayısı 22 binin altındayken bu gün bu sayı 54 bini buldu. Hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm öğrencilerimizin ders kitaplarını ücretsiz olarak veriyoruz. Bir dönem evlatları kıyafetlerinden dolayı okullara alınmayan, üniversitelerin kapılarında ikna odaları kurulan Türkiye’den bugünkü demokratik, özgür ve bilim odaklı eğitim öğretim yapısına geldik. Ülkemizin yönetim sistemini değiştirirken en çok hassasiyet gösterdiğimiz alanlardan birisi de eğitim öğretimdir.

Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurduğumuz Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu bu anlayışın bir ifadesidir. Elbette bütün sorunlarımız ve sıkıntılarımız bitmiş değil, hayatın bizatihi kendisi gibi eğitim öğretim alanı da dinamik bir süreç. Dünyadaki gelişmelere, ülkemizin ihtiyaçlarına, milletimizin taleplerine göre okul öncesinden üniversiteye kadar eğitim öğretimin tüm aşamalarında tedrici bir değişim şart. Önemli olan bu değişimin konunun tüm taraflarının katılımı, katkısı ve kararı ile gerçekleştirebilmektir. Ama ülkemizin eğitim öğretim alanında kat ettiği mesafeyi görmeden ve kabul etmeden diğer konulara doğru şekilde odaklanamayız. Bunun için eğitim öğretim meselesi önümüzdeki dönemde de önceliklerimiz arasında ilk sırada yer almaya devam edecektir. Akademisyenlerimizden, öğretmenlerimizden, resmi ve özel eğitim öğretim kurulları yöneticilerinden başlayarak velilerimiz ve öğrencilerimiz dahil bu konuda söyleyecek sözü olan herkese gönlümüz ve kulağımız açıktır. Nerede olursa olsun ilmi aramayı emreden bir medeniyetin mensupları olarak ancak bu şekilde hedeflerimize ulaşabileceğimize inanıyorum” diye konuştu.

“Nitelik noktasında aşmamız gereken şüphesiz ki bir mesafe var”

Türkiye’nin yükseköğrenim alında da özellikle son 17 yılda çok büyük bir başarıya imza attığını kaydeden Erdoğan, “Üniversite sayımız 76’idi, 207’ye, öğretim elemanı sayımızın da 70 binden 168 bine, öğrenci sayımızın da 1, 6 milyondan 8 milyona yükselmiş olması bu başarının en bariz ifadesidir. Almanya’da yükseköğrenim öğrenci sayısı 3 milyon, bizde 8 milyon. Almanya’nın nüfusu bizim nüfusumuzla hemen hemen aynı. Sayın Şansölye bunu öğrenince, ‘ben bunu bilmiyordum’ dedi. Nitelik noktasında aşmamız gereken şüphesiz ki bir mesafe var. Dikkat edin öğretim üyelerimizin de sayısını artırıyoruz. Bizim arzumuz öğrencimizin niteliğini artırırken hocalarımızın da niteliğinin artması ve öğrencilerine o denli sahip çıkması gerekir ki, biz hem hocalarımızla hem de öğrencilerimizle iftihar edelim. Bu adımı atarız, bu millet bunu da başarır. İlköğretimden itibaren tüm eğitim öğretim sistemini adeta bir huni biçiminde yükseköğrenime doğru aktığı bir iklimde Türkiye’nin bilim kalitesini düşürebilmesi mümkün değildir. Biz öncelikle bu çarpık sistemi değiştirerek neredeyse isteyen her lise mezunu gencimizin yükseköğrenime devam edebileceği bir alt yapı kurduk.

Bizim lise çağlarında üniversiteye girmedeki oran 10’da 1. Şimdi neredeyse tamamı girebiliyor. Birileri şunu diyor, ‘girecek te ne olacak.’ Çok şey olacak. Allah’ın izni ile 8 milyon üniversiteli işi tam manasıyla kavradığı zaman, ‘efendim işsizlik var.’ Olabilir. Her üniversiteli bitirdiği zaman iş sahibi olacak diye bir şey yok, dünyanın hiçbir yerinde bunu bulamazsınız, bunu kendisi üretecek. Bu imkanlarla ülke geliştikçe zaten zeminini hazırlamış olacak. Her türlü yatırımda, istihdamda iç içe bunu da teşvik edecek. Bundan 13 yıl önce ülkemizdeki her şehre üniversite kurma kararı aldığımızda bazıları bizi eleştirmişti. Ardahan, Bilecik, Rize, Hakkari, Burdur’da, Karabük’te üniversite olamayacağını söylüyorlardı. Fakir fukara, garip gurebanın Hakkari’den evladını Ankara’ya, İstanbul’a göndermesi mümkün müydü? Evladını İstanbul’a göndermeyi değil, üniversiteyi Hakkari’ye getirmek suretiyle fiziki imkanları yavrularımızın ayağına getirmiş olduk. Böylece ilim tedris etme noktasında imkanlar ailelerimizin ayağına gelmiş oldu. Bu aynı zamanda maliyet noktasında, ilmin de bir maliyeti var, bu ilişkiyi adeta yoğunluğu itibariyle düşürdü, rahatlıkla ilmi tedris edebilme imkanını yakaladık. Bakıyorsunuz şimdi Güneydoğu’da birçok ilimizde başarı oranı yükseldi. Şırnak’tan ilk derecede öğrenci çıkabiliyor. İmkanlar hazırlanırsa Şırnmak’tan da, Iğdır’dan da, Hakkari’den de çıkar. Ankara’sıyla, İstanbul’u ile İzmir’i ile yarış edebilen öğrencileri buralardan çıkardığımızı görmek bize ayrıca mutlu ediyor” şeklinde konuştu.

“Bazı üniversitelerimiz hala kendilerinden beklediğimiz yere ulaşamamış durumda”

Rektörlere ve yeni kurulan üniversitelerin yöneticilerine üstlendikleri görevin ağırlığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversitede de iyi bir yönetici 4 yılda kurumunu çeyrek asır ileriye taşıyabilir. Bu şekilde taktire şayan sıçramalar gerçekleştiren üniversitelerimiz olduğunu da biliyorum. Ancak bazı üniversitelerimiz hala kendilerinden beklediğimiz yere ulaşamamış durumda. Rektörlerimizden özellikle üniversitelerle şehri bütünleştirme konusunda çok daha fazla gayret göstermelerini bekliyorum. Önümüzdeki dönemde rektör atamalarımızın kriterlerini çok daha yükseğe çıkartacağımızı ve adayları akademik ve idari bakımdan çok sıkı bir inceleme sürecinden geçireceğimizi de belirtmek istiyorum. Üniversitelerimizi yaygınlaştırırken öğrencilerimizin barınma ve geçinme sorunlarını da unutmadık. Yurtlarımızın kapasitesini 677 bine çıkarttık. Bu sayısı önümüzdeki yıllarda 865 bine kadar yükseltiyoruz. Çünkü öğrencilerimizin evlerde, dairelerde yüksek kiralarla oturmasının da bir maliyet analizi gerektirdiğini söylüyorum, ondan dolayı bu maliyetleri düşürmenin gayreti içinde olacağız. Yurtlardaki eğitim öğretim noktasında kalitenin yüksek olduğuna inanıyorum.

Öğrencinin birbiri ile yardımlaşması, yurt hayatını ben de yaşadım, üstelik ben üniversite çağında değil, imim hatipte öğrenciyken 7 yıl, daha ilkokulu bitirdim yurda girdim. Oranın bize kazandırdıklarını çok iyi biliyorum. Üniversitelerimizde de bunun isabetli olduğuna inanıyorum. Kredi veya burs olarak aylık lisans öğrencilerimize 500 lira ödüyoruz. Yeni bir zam daha gelecek. Yüksek lisans öğrencilerimize bin lira, doktora öğrencilerimize bin 500 lira veriyoruz, bu imkandan faydalanan öğrenci sayısı 1 milyon 613 bin. Harcı kaldırdık. Harç verildiği zaman kıyamet koparanlar acaba şimdi nerede, şimdi ortada yoklar. Biz devlet olarak milletimize karşı olan o görevi de yerine getirdik. Üstelik Türkiye attığımız tüm bu tarihi adımlara rağmen nüfusa göre üniversite sayısı bakımından hala oldukça mütevazi bir yerde bulunuyor. Uluslararası öğrenci sayımızın her geçen gün artıyor olması Türkiye’nin bu anlamda küresel marka olma yolunda olduğuna işaret ediyor. Uluslararası öğrenci sayımız 15 bindi, şimdi 170 bine ulaştı. Bu da Türkiye’nin bu noktada dünyaya nasıl açıldığının en güzel ispatı.

Türkiye bursları yanında kendi imkanları ile çeşitli üniversitelerimize gelen öğrenci sayısındaki bu büyük yükseliş ülkemizin yükseköğrenimdeki cazibesinin arttığını da gösteriyor. Beklentimiz, ülkemizin yabancı öğretim elemanları için de cazip hale gelmesi, bir başka ifade ile beyin göçünün çekim merkezlerinden biri durumuna dönüşmesidir. Yükseköğretim Kurulumuzca her yıl yeniden belirlenen ülkemiz bilim hayatının 100 öncelikli alanına yönelik doktoralı insan kaynağı yetiştirilmesi projesinde 4 bin öğrenciye ulaşıldı. Yeni kalkınma planımızda bu projeyi daha da geliştirme ve genişletme kararı aldık. Yükseköğrenim alanını yenilikçi bir anlayışla daha da ileriye götürmek için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Bilimsel araştırma projelerimizin ülkemizin ihtiyaçları ve hedefleri ile uyumlu şekilde yürütülmesini Yüksek Öğrenim Kurulumuz nezdinde koordine etmeliyiz” ifadelerini kullandı.

“Adı vakıf ama kusura bakmasınlar vakıf olmaktan çıkmışlar tamamen ticari çalışıyorlar”

Vakıf üniversitelerinin üzerlerine giderek daha çok yapışan ticari kurum algısının önüne geçmek için bilimsel araştırmalara daha çok yönelmelerinin özellikle sağlanması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, “Bilhassa kalite odaklı gelişme için, adı vakıf ama kusura bakmasınlar vakıf olmaktan çıkmışlar tamamen ticari çalışıyorlar. Vakıf dediğimiz zaman farklı şeyler biz anlıyoruz. Öğrencisinin cebinden ne çıkacak o değil, tam aksine vakıfta ecdat nasıl tanımlıyor, ‘cebi hümayunundan ödemek suretiyle’ diyor. Şimdi de bizim vakıf üniversitelerinin patronları kendi cebi hümayunlarından değil, orayı doldurmak için gayret ediyorlar. Tepeden tırnağı tüm kurumlarımızın misyonlarını ve işleyişlerini yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu kapsamda şuana kadar 160 üniversitemiz yüksek Öğretim kalite Kurulu tarafından değerlendirilmeye tabi tutulmuştur.

Önemli bir işleve sahip olduğuna inandığım Yüksek Öğretim Kalite Kurulumuzun yapısını güçlendirmeli ve özellikle bağımsızlığını tahkim etmeliyiz. Yükseköğrenimde başarının yolu üniversite olmanın genel niteliklerini muhafaza ederek belirli alanlarda ihtisaslaşmadan, uzmanlaşmadan, markalaşmadan geçiyor. Her üniversite her alanda ve aynı standartta eğitim öğretim veremeyeceğine göre bu durum kaçınılmazdır. Üniversitelerimizi ihtisaslaşma yolunda ne kadar cesaretlendirirsek buralara tahsis ettiğimiz kaynakların o derece etkin ve verimli değerlendirileceğini düşünüyorum. Araştırma üniversiteleri ve bölgesel kalkınma odaklı üniversiteler gibi girişimleri bu doğrultuda atılmış önemli adımlar olarak görüyorum. Halen 10 ihtisas üniversite, 11 araştırma üniversitesi ve 5 aday araştırma üniversite ile yürütülen çalışmaların bir an önce hedefine ulaşmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

“Diploma tek başına bir anlam ifade etmiyor”

Türkiye’de eğitim öğretim imkanlarının genişlemesi ve üniversite mezunları sayısının artmasının yeni bir durumu beraberinde getirdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Yetişmiş insan gücümüzün sınırlı sayıda olduğu dönemlerde diploma ile ehliyet aşağı yukarı eş anlamlıydı. Ama tüm evlatlarımızın artık bu imkana sahip olduğu günümüzde diploma tek başına bir anlam ifade etmiyor. Geçmişin ‘ne iş olsa yaparım’ istihsası ile bugünkü ‘diplomalı ama işe yaramaz’ dokundurması aynı anlayışın ürünüdür. Bilim elbette uzun soluklu ve sabırlı bir çalışma gerektirir. Ama üniversiteye giden her öğrencimiz bilim adamı olamayacağını göre bunların reel dünyada daha etkin karşılık bulmasını sağlamanın yollarını aramak durumundayız. Gençlerimizi sadece diploma değil, aynı zamanda birikim ve beceri sahibi yapacak yöntemler geliştirmeliyiz. Ülkemizin üretken, rekabetçi ve istikrarlı bir istihdam piyasasına kavuşmasını en az bu alandaki sayısal başarılarımız kadar önemli görüyorum. Mesleki eğitimin yeniden ele alınması ve gençlerimiz için cazip hale getirilmesi şarttır.

Organize sanayi bölgelerinde açılan meslek yüksekokulları bu çerçevede önemli bir adımdır. Meslek liseleri ve diğer meslek yüksekokulları için de benzer yöntemler geliştirilmelidir. Mühendislik ve fen bilimleri öğrencilerinin de eğitim öğretim hayatlarını sektörle yakın ilişki içinde sürdürebilecekleri yollar bulunmalıdır. Gençlerimizin yoğun ilgi gösterdiği ve kariyer uzmanlığı olarak ifade edilen alanlardaki yeterlilik sınavlarında çıta giderek yükseliyor, özel sektörde de durum farklı değil. Hem kamuda hem özel sektörde açılan pozisyonlar için yapılan tanımlarda diploma sadece bir aktör haline gelmiştir. Bu tür işlere ancak yabancı dilden birikime ve beceriye kadar pek çok ilave şartın karşılanmasıyla ulaşılabilmektedir. Üniversitelerimizdeki ihtisaslaşma bu ihtiyacın bir kısmını karşılayabilir, ancak asıl yapmamız gereken eğitim öğretim sistemimizi belki de okul öncesinden başlayarak bir bütün olarak bu yönde değiştirmek olmalıdır. Biz çocuklarımızın, gençlerimizin, milletimizin her bir ferdinin zekasına, çalışkanlığına, üretkenliğine ve azmine güveniyoruz. Yapmamız gereken bu büyük potansiyeli eğitim öğretim yoluyla hem bireylerimizin hem milletimin hem devletimizin hayrına vesile olacak şekilde eğitmek, yönlendirmektir.”

Derya Yetim - Ömer Çetin

 


 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Dışişleri Bakanı Fidan: “İsrail’e silah ambargosu için Birleşmiş Milletler’de bir girişim başlattık” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’e silah ambargosu uygulanması için Birleşmiş Milletler’de bir girişim başlattıklarını belirterek, "İsrail’i uluslararası toplum içinde tecrit etmek ve uluslararası toplumu harekete geçirmek için her türlü gayreti gösteriyoruz” dedi. Fidan, yeni ABD yönetimiyle milli çıkarlar doğrultusunda yapıcı bir diyalog kurmayı hedeflediklerini de söyledi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının 2025 yılı bütçesine ilişkin sunum yapan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 360 derece dış politika anlayışıyla her kıtada ayak izi bulundurduklarını belirtti. Tehditlere karşı dururken fırsatları da değerlendirdiklerini ifade eden Bakan Fidan, “Barışta kararlı, bölgesinde güçlü ve dünyada saygın bir dış politika yürütmekteyiz. Kazandığımız tecrübeler, meselelere daha iyi mukabele etmemizi ve hedeflerimizi hayata geçirmemizi sağlamaktadır. Günümüz dünyasında artık uluslararası ilişkilerin çok boyutlu, çok katmanlı ve çok paydaşlı niteliği öne çıkmaktadır. Biz de dış ilişkilerimize bu perspektiften yaklaşmaktayız. Ülkemizin güvenlik, savunma, istihbarat, teknoloji, ekonomi, ticaret, enerji, ulaştırma, sağlık, kültür, turizm dahil birçok alandaki hedeflerini bütüncül olarak ele almaktayız. İlgili kurum ve kuruluşlarımızla yakın ve etkin bir eşgüdüm içinde çalışmaktayız. Bu yolda yüce Meclisimizin desteği bizim için son derece değerlidir” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin kuzeyde Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın, sınırda Suriye ve Irak’taki terör belasının ve güneyde İsrail’in İran’ı da içine alan bölgesel bir savaş çıkarma girişimlerinin istikrarsızlaştırıcı etkileri altında olduğunu aktaran Bakan Fidan, “Kara, hava, deniz ve uzayın yanısıra, siber alan beşinci savaş cephesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medya ve siber ortam, mevcut tehditleri daha da derinleştirmektedir. Tüm bunların bilinciyle politika önerilerimizi oluşturmakta; devletimizin izleyeceği hareket tarzı ve ön alıcı adımları tespit etme, fırsatları ortaya koyma ve dış ilişkilerimizi güçlendirme yönünde azimle çalışmaktayız. Bu itibarla bu yılki bütçe kitapçığımızın başlığını ’Belirsizlikler Çağında Kararlı ve Güçlü Türk Dış Politikası’ olarak belirledik” dedi. Türkiye’nin Filistin halkının yanında olduğunu ve soykırıma sessiz kalmadığını aktaran Fidan, “İsrail’in amacının savaşı bölgeye yaymak olduğuna başından beri dikkati çekmekteyiz. Yürüttüğümüz yoğun temaslarla bu gerçekliği her platformda dile getirdik. İki devletli çözüm haricinde bir yol olmadığını vurguladık ve bunu hayata geçirmek için daha ilk aylarda ‘garantörlük mekanizması’ önerisinde bulunduk. İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Filistin Temas Grubu, ülkemizin yönlendirmesi ve katkısıyla hayata geçirildi. Grup üyeleriyle birlikte ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaştırılması ve Filistin’in devlet olarak tanınması için 18 başkent ve uluslararası kuruluşta girişimde bulunduk. İsrail üzerinde baskı uygulamak üzere diplomatik çabalarımıza da hız kesmeden devam ediyoruz. Bu girişimler sayesinde bir yıl önce ateşkesten bahsetmekten çekinen ülkelerin bugün ateşkes ve ‘iki devletli çözüm’ savunucusu olduğunu görmek memnuniyet verici. Nitekim son dönemde İspanya, Norveç, İrlanda ve Slovenya dahil 9 ülke daha Filistin’i tanımıştır. Girişimlerimiz neticesinde Filistin, ilk kez BM Genel Kurulu’nda üye ülkeler arasında masada yer almıştır” diye konuştu. “İsrail’e silah ambargosu için Birleşmiş Milletler’de bir girişim başlattık” Temas Grubu olarak Ankara dahil çeşitli başkentlerde iki devletli çözümün uygulanması için toplantılar başlattıklarının altını çizen Bakan Fidan, şu ifadeleri kullandı: “Uluslararası toplumu harekete geçirdik. Mayıs ayında İsrail’le ihracat ve ithalat işlemlerini hatırlayacağınız gibi durdurmuştuk. Ayrıca İsrail’e silah ambargosu uygulanmasının BM Güvenlik Konseyi tarafından gündeme alınmasını teminen Birleşmiş Milletler’de bir girişim başlattık. Bu çerçevede hazırlanan ortak mektup, 52 ülkenin ve İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Ligi’nin imzasıyla 1 Kasım’da BM Genel Sekreterliğine tevdi edilmiştir. İsrail’e silah satışının durdurulması için çabalarımızı sürdüreceğiz. İsrail’in uluslararası hukuk önünde hesap vermesini teminen, tüm uluslararası mekanizmaların işletilmesi için de gayret göstermekteyiz. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı davaya müdahillik başvurumuzu 7 Ağustos’ta sunduk. Ekonomik bir platform olan D-8’in ilk kez siyasi bir gündemle Filistin için İstanbul’da toplanmasını sağladık. İsrail’in bazı ülkelerden temin ettiği diplomatik, ekonomik ve askeri yardımı da açıklıkla ortaya koyarak, bu ülkelere İsrail’e yardımlarını kesme çağrısında bulunuyoruz. İsrail’i uluslararası toplum içinde tecrit etmek ve uluslararası toplumu harekete geçirmek için her türlü gayreti gösteriyoruz.” “Karadeniz’de ticari seyrüsefer emniyeti sağlanmasına dönük çalışmalara ağırlık verdik” Türkiye’yi doğrudan etkileyen bir diğer çatışma alanının üç yıldır süregelen Rusya-Ukrayna savaşı olduğunu dile getiren Fidan, “Savaşın bölgesel ve küresel etkilerinin azaltılmasına ve ülkemize yönelik risklerini bertaraf etmeye yönelik çabalarımızı 2024 yılında da hız kesmeden sürdürdük. Küresel bir gıda krizinin önlenmesini sağlayan Karadeniz Girişimi ile yaklaşık 33 milyon ton tahıl ürününün dünyaya ulaştırılmasına vesile olmuştuk. 2024’te de gıda piyasalarının istikrarsızlığa sürüklenmemesi ve savaşın Karadeniz’e sıçramaması için Karadeniz’de ticari seyrüsefer emniyeti sağlanmasına dönük çalışmalara ağırlık verdik. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sona erdirilmesi konusunda tüm barış girişimlerine destek verirken, her iki tarafın da yer aldığı kalıcı çözümün gerekliliğini dile getirdik. Taraflarla sürdürdüğümüz düzenli siyasi diyaloğumuz ve adil aracı rolümüzle, barışın sağlanması için yoğun çalışan bir ülkeyiz. Kırım Tatarları başta olmak üzere siyasi tutukluların, savaş esirlerinin ve sivillerin ailelerine kavuşturulması için girişimlerimizi sürdürdük” dedi. Suriye’ye yönelik politikalarının ana unsurlarının terör unsurlarının temizlenmesi, ülkenin birlik ve toprak bütünlüğünün korunması, siyasi süreçte ilerleme sağlanması, ayrıca Suriyelilerin güvenli ve gönüllü bir şekilde ülkelerine dönmesinden oluştuğunu aktaran Fidan, “Terör örgütü PKK/YPG/SDG’nin hiçbir meşruiyeti olmayan sözde ‘yerel seçim’ tertipleme gayretlerini kararlı duruşumuz sayesinde akim bıraktık. Bu tür girişimlere önümüzdeki dönemde de izin vermeyecek, bölücü terör örgütüne karşı mücadelemizi tavizsiz devam ettireceğiz. Nitekim, 23 Ekim’de TUSAŞ’a gerçekleştirilen hain saldırının ardından Suriye’nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik hava harekatımız bu kararlılığımızın göstergesidir. Sahada sükunetin devamı amacıyla Rusya ve İran ile Astana Platformu çerçevesindeki çabalarımız önemlidir. Bir yandan da ABD ile Suriye konusunda başlattığımız istişareleri sürdürmekteyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın stratejik bir yaklaşımla önerdiği diyaloğun rejim tarafından Suriye halkının yararını önceleyecek bir yaklaşımla değerlendirilmesi temel beklentimizdir” diye konuştu. “Türkmen soydaşlarımızın hak ve menfaatlerini koruma yönündeki girişimlerimizi de sürdüreceğiz” Irak’ın Ortadoğu’daki şiddet sarmalının içine çekilmemesi gerektiğini vurgulayan Bakan Fidan, “Irak’ın güçlendirilmesi ve yeniden inşa çabalarına en önemli desteği ülkemiz vermektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın nisan ayında Irak’a gerçekleştirdikleri ziyaret, ilişkilerimizde kritik bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Ziyarette ilişkilerimizin kurumsal çerçevesinin güçlendirilmesi için 27 hukukî belge imzalanmıştır. Doğal ortağı olduğumuz Kalkınma Yolu Projesi’ne tam destek veriyoruz. 2024 yılında Irak’la güvenlik ve terörle mücadele odaklı temaslarımızı yoğunlaştırdık. PKK’nın Irak tarafınca ’yasaklı örgüt’ ilan edilmesi kritik bir adımdır. Irak’ın PKK’yı resmen ’terör örgütü’ olarak tanıması ve topraklarından tamamen tasfiye etmesi yönündeki beklentimiz bakidir. Meşru güvenlik endişelerimiz karşılanmadıkça, uluslararası hukuka uygun olarak icra ettiğimiz terörle mücadele operasyonlarımız hız kesmeden devam edecektir. Diğer yandan, Türkmen soydaşlarımızın hak ve menfaatlerini koruma yönündeki girişimlerimizi de sürdüreceğiz” ifadelerine yer verdi. “Yeni ABD yönetimiyle milli çıkarlarımız doğrultusunda yapıcı bir diyalog kurmayı hedefliyoruz” Türk savunma sanayiinin kaydettiği gelişimin birçok uluslararası aktörle tesis edilen savunma işbirliğinin de itici gücünü oluşturduğunu belirten Bakan Fidan, şöyle devam etti: “Müttefiklik ilişkileriyle bağdaşmayan ülkemize yönelik yaptırım ve kısıtlamaların kaldırılmasıyla ilgili taleplerimizi, temaslarımızda güçlü ve ısrarlı biçimde gündemde tutmaktayız. Çalışmalarımızın neticelerini almaya başlamaktan memnuniyet duyuyoruz. Bu kapsamda, yıl içinde Kanada ve Norveç ülkemize yönelik kısıtlamaları kaldırma kararı almıştır. Almanya’yla yürüttüğümüz süreç de olumlu istikamette ilerlemektedir. ABD yönetimiyle yıl boyunca temaslarımızda PKK/YPG/SDG ile işbirliği, FETÖ’ye yönelik tutum ve tek taraflı yaptırımların ilişkilerimize zarar verdiğini her fırsatta vurguladık. Ekonomi, ticaret, enerji, iklim, savunma, terörle mücadele, bölgesel konuları kapsayan Stratejik Mekanizma çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz istişarelerle diyaloğumuzu güçlendirdik. F-16 tedarik talebimizi sözleşme ile sonuçlandırdık. Yeni ABD yönetimiyle milli çıkarlarımız doğrultusunda yapıcı bir diyalog kurmayı hedefliyoruz” diye konuştu. Yurt dışında yaşayan vatandaşların, soydaşların Türkiye ile bağlarını ve çıkarlarını koruma yönündeki çalışmaların kararlılıkla ve titizlikle yürütüldüğünün altını çizen Fidan, “70’in üzerinde farklı konuda konsolosluk hizmetiyle vatandaşlarına en fazla sayı ve çeşitlilikte konsolosluk hizmeti sunan ülkelerden biriyiz. 2024 yılının başından beri 2,5 milyonu aşkın konsolosluk işlemi gerçekleştirilmiştir. Aynı dönemde 45 farklı şehirde 35 gezici konsolosluk hizmeti verilmiştir. Bakanlığımızın konsolosluk çağrı merkezi, yurt dışındaki vatandaşlarımızın ana başvuru merkezi haline gelmiştir. Bu merkez, 2024 yılı başından beri 660 bini aşkın çağrı yanıtlamıştır. Merkez, vatandaşlarımızın Lübnan ve Filistin’den tahliyesi sürecinde de etkin şekilde çalışmıştır. Lübnan’daki olaylar akabinde iki gemimiz ivedilikle tahliye çalışmalarına yönlendirilmiş, havayoluyla da seferler organize edilmiştir. Bakanlığımız, ikili ilişkilerimizin gelişmesine sekte vurmayan, ancak milli güvenliğimizi de gözeten akılcı bir vize politikası uygulamaktadır. Öte yandan, vatandaşlarımızın vize konusunda yaşadığı zorluklar Bakanlığımızca yakından takip edilmekte ve ilgili ülkelerin somut adımlar atmaları için çözüm önerileri getirilmektedir” dedi. Türkiye’nin dünyada toplam 261 misyon ile en geniş dış temsilcilik ağına sahip ilk üç ülke arasında yer aldığını belirten Bakan Fidan, dünya ölçeğinde bir Dışişleri Bakanlığı olma anlayışıyla 2024’te bakanlık bünyesinde fiziki, organizasyonel, hukuki, teknik ve personel alanlarında düzenlemeler gerçekleştirdiklerini kaydetti. Dışişleri Bakanlığı çerçevesinde ikili ekonomik ilişkilere ve savunma sanayii ilişkilerine odaklı ayrı birimler oluşturduklarını dile getiren Fidan, birçok ülkenin Dışişleri Bakanlığı yapısında olduğu üzere bakanlıkta da “diplomatik güvenlik” konusuna odaklanacak ve bilgi güvenliği, personel güvenliği, fiziki güvenlik alanlarının güçlendirilmesine çalışacak ayrı bir yapıyı da hayata geçirdiklerini söyledi. 2024 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a refakaten 10’u çok taraflı toplantı olmak üzere toplam 16 yurt dışı ziyareti, 27’si çok taraflı toplantıya katılım olmak üzere toplam 58 yurt dışı ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Bakan Fidan, “Yurt içinde ise 142 görüşme ve kabul düzenledik, 103 telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Çeşitli kurum ve kuruluşlarımızla 308 eşgüdüm faaliyeti düzenledik” dedi. “Tasarruf tedbirlerine uyarak etkin şekilde kullandığımız bütçemizin gerçekleşme oranı yüzde 97’dir” Dışişleri Bakanlığı’na tahsis edilen bütçeyi etkili ve verimli bir şekilde kullandıklarını belirten Fidan, “2023 yılı kesin hesabına göre, Bakanlığımıza toplam 17,8 milyar TL ödenek tahsis edilmiştir. Yılsonu harcamamız 17,3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, tasarruf tedbirlerine uyarak etkin şekilde kullandığımız bütçemizin gerçekleşme oranı yüzde 97’dir. Bakanlığımızın 2023 yılına ait kesin hesabı mali mevzuatta belirlenen şekilde hazırlanarak Hazine ve Maliye Bakanlığı’na iletilmiştir. Kesin hesap cetvelleri bir kitapçık olarak da Komisyonumuzun bilgisine sunulmuştur” dedi. 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ni açıklayan Bakan Fidan, “Bakanlığımıza 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 39 milyar 35 milyon 706 bin ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir. Ayrıca 6,1 milyar TL’si Ulusal Ajans ve AB programlarına katılım olmak üzere AB Başkanlığı için 6,8 milyar TL, Türk Akreditasyon Kurumu için 394 milyon TL tutarında ödenek de Komisyonumuzun onayına sunulmuş durumdadır” diye konuştu.
Samsun ’Boyun fıtığını ameliyatsız tedavi etmek mümkün’ Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Ali Kemal Ulaş, boyun fıtığının cerrahi müdahale olmadan da düzelebileceğini söyledi. Çağın hastalıklarından biri olan fıtık, sağlığı olduğu kadar günlük hayatı da olumsuz etkiliyor. Liv Hospital Samsun Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Ali Kemal Ulaş, boyun fıtığı ve tedavisi hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Boyun fıtığının ne olduğundan bahseden Opr. Dr. Ulaş, “Omurlar birbirine, bir disk ve ‘faset’ eklemleri denilen iki küçük eklemle bağlıdır. Bir omuru diğerine bağlayan sağlam bağlantılı dokulardan oluşan disk, omurların arasındaki bir yastık ya da amortisör gibi görev yapar. Disk ve faset eklemleri hareketlerinize, eğilmenize, boynunuzu ve sırtınızı döndürebilmenize imkan sağlar. Disk, ‘anulusfibrosus’ adı verilen sert dış tabaka ve ‘nükleuspulposus’ adı verilen jel kıvamında merkez yapıdan oluşur. Yaşlanmayla beraber diskin merkez yapısı su içeriğini kaybetmeye başlayabilir ve diskin fonksiyonlarında bozulmaya yol açabilir. Disk merkez tabakasında bozulmalar olabileceği gibi, dış tabakada da zedelenme ve yırtılmalar meydana gelebilir. Bu durumda, diskin merkez yapısı(nuckleus pulposusun), dış tabakadaki yırtıktan, sinirler ve omuriliğin geçtiği kanala doğru taşması fıtığa neden olabilir. Bu olay boyunda meydana geldiği zaman buna boyun fıtığı adı verilir. Boyun fıtığı sinirlere baskı yapabilir ve kollara doğru yansıyan ağrıya, sızlamaya, his kaybına veya kuvvet kaybına yol açabilir. Nadiren boyun fıtığı omurilik üzerinde baskıya neden olabilir ve bu durum da bacaklarda problemlere neden olabilir" diye konuştu. “Hekim önerileri göz ardı edilmemeli” Boyun fıtığının cerrahi müdahale olmadan da düzelebileceğini söyleyen Opr. Dr. Ulaş, "Bu yüzden öncellikle boyun fıtığından kaynaklanan ağrıyı azaltmak için cerrahi dışı seçenekler uygulanır. Doktorunuz kısa periyotlarla dinlenme, boyun hareketlerini kısıtlama, ödemi azaltan antiinflamatuvar ve ağrıyı kontrol eden analjezik ilaçlar, fizik tedavi, egzersiz veya epidural steroid enjeksiyonu tedavisi içeren cerrahi olmayan tedavileri uygulamanızı önerebilir. Cerrahi olmayan tedavilerde amaç, boyun fıtığı materyalinin oluşturduğu sinirlerdeki irritasyonu azaltmak, ağrıyı hafifletmek ve hastalığın fiziksel sonuçlarını iyileştirmektir. Bu, boyun fıtığı hastalarına uygulanan sıklıkla bir seri tedavi metodundan oluşan organize bakım programı ile başarılı olabilir” şeklinde konuştu. Tedavi seçenekleri Dr. Ali Kemal Ulaş, diğer tedavi seçenekleriyle ilgili, "Epidural enjeksiyonlar veya çeşitli blok enjeksiyonları, yoğun kol ağrılarınız varsa önerilebilir. Doktorunuz tarafından, epidural (omurilik zarı dışına) veya sinir kökleri çevresine özel bir müdahale ile kortikosteroid ve lokalanestezik madde uygulanması sonucu gerçekleştirilir. Başlangıç enjeksiyonundan sonra bir veya iki enjeksiyon daha ileri bir tarihte yapılabilir. Bu kapsamlı bir rehabilitasyon ve tedavi programının bir parçası olarak yapılmalıdır. Enjeksiyonun amacı sinir ve diskteki inflamasyonu azaltmaktır. Tetik nokta enjeksiyonları, omurga boyunca ağrılı yumuşak dokulara ve kaslara direkt uygulanan lokalanestezik madde (bazen kortikosteroidlerle birlikte) enjeksiyonlarıdır. Ara sıra ağrı kontrolü için kullanılsalar da, tetik nokta enjeksiyonları, boyun fıtığının iyileşmesine yardımcı olmazlar" ifadelerini kullandı. “Güç kaybı varsa ameliyat yapılabilir” Dr. Ali Kemal Ulaş şunları söyledi: "Cerrahi tedavi, ağrısı tıbbi tedavi yöntemleriyle geçmeyen, belirgin güç kaybı olan, belirgin omurilik basısı olan hastalar için gerekli olabilir. Cerrahinin amacı diskin omuriliğe ve sinire baskı yapan kısmının ortadan kaldırılmasıdır. Ameliyatın, boynun ön tarafından veya boynun arka tarafından mı gerçekleştirileceği teknik karara, boyun fıtığının tam yerine, cerrahın tecrübesi ve seçeneklerini içeren birçok faktöre bağlıdır. Her iki yaklaşımda da boyun fıtığının sinir yapılara baskısı ortadan kaldırılır."
İstanbul Dursun Özbek: "Eğer Türk futbolunda yapı varsa zaten Galatasaray’a karşı yapı var" Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Türk futbolundaki yapı konusuyla ilgili sorulan soruya, "Bunu yapı yapı diye konuşanlara sormak lazım. Eğer Türk futbolunda yapı varsa zaten Galatasaray’a karşı yapı var" dedi. Galatasaray Spor Kulübü ile Pasifik Holding arasında yapılan 2024-2025 sezonu için Futbol A Takımı forma sırt sponsorluğu anlaşmasının imza töreni, Ali Sami Yen Spor Kompleksi RAMS Park’ta gerçekleştirildi. Törene Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Galatasaray Sportif AŞ Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Kavukçu, Pasifik Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Erdoğan, CEO Fatih Nusret Dur ve basın mensupları katıldı. Toplantıda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Dursun Özbek, Nijeryalı futbolcu Victor Osimhen için, "Osimhen, Galatasaray Spor Kulübü’nün sporcusu. Çok da başarılı bir futbolcu. Türk futbolseverlere böyle bir futbolcuyu izlettirmekten de gurur duyuyoruz. Galatasaray’ın misyonlarından biri de bu. Geçmişe bakın Galatasaray’a kimler gelmiş; Drogba, Sneijder, Hagi, Icardi, Osimhen. Galatasaray’ın bu manada bir öncülüğü, dünya yıldızlarını seyrettirme gibi görevi olduğunu da düşünüyorum. Osimhen bu sezon bizim futbolcumuz. Sezon bitiminde transfer döneminde bütün kulüpler Osimhen gibi bir futbolcuyu transfer etmek ister. Burada en önemli faktörlerden biri, harcama limitlerinizin oluşması. Onun için daha erken. Sezonun sonuna kadar Galatasaray ligdeki 5. yıldızın peşinde koşacaktır. En önemli hedeflerinden biri o. Galatasaray’ın hem taraftarlar hem Türk futbolseverlere her zaman dünya yıldızlarını seyrettirmek isteyen bir kulüptür" diye konuştu. "Icardi, belli bir jenerasyonu Galatasaraylı yapmıştır" Sakatlığından dolayı uzun bir süre sahalardan uzak kalacak Arjantinli futbolcu Mauro Icardi ile ilgili gelen soruya ise Başkan Özbek, şu cevabı verdi: "Icardi, Galatasaray için önemli bir oyuncu. Geçtiğimiz dönemdeki katkıları herkesin gözü önünde. Icardi, Galatasaraylı olarak belli bir jenerasyonu Galatasaraylı yapmıştır. Sempatisiyle, futbolda gösterdiği başarısıyla belli jenerasyonu Galatasaraylı yaptı. Bu manada Galatasaray için çok önemli bir futbolcu. Talihsiz bir sakatlık yaşadı. Şu dönemde çapraz bağlarından ameliyat geçirecek. En kısa sürede dönmesini bekleyeceğiz. Icardi, Galatasaray’ı çok seviyor. Galatasaray’ı bu kadar seven, bu kadar başarılar yaşatan bir futbolcumuza, Galatasaray yönetimi ve başkanı da gereken ilgiyi gösteriyor. İlk aşamada yanına gittim. Üzülmemesini, Galatasaray’ın onun yuvası olduğunu, kendisine ’Mart ayında bekliyorum’ diye de söyledim. Sıcakkanlı bir insan. Ben onun babası yaşındayım. Başkan olarak da bu sevgi ve şefkati zaten devamlı gösteriyorum. En kötü zamanında da gösterdiğimi düşünüyorum." "Eğer Türk futbolunda yapı varsa zaten Galatasaray’a karşı yapı var" Türk futbolundaki yapı konusunun sorulması üzerinde de Özbek, "Bunu yapı yapı diye konuşanlara sormak lazım. Herkesin gözü önünde bir tespit var. Eğer Türk futbolunda yapı varsa zaten Galatasaray’a karşı yapı var. İnsanlar bunu evirip, çevirip başka formata sokmak istiyorlar" dedi. Dursun Özbek ayrıca yabancı VAR hakeminin geçmişte uygulandığının, Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu konuda alacağı karara da karşı çıkmayacaklarını ifade etti. "Bankalar Birliği’nden çıkma çalışmalarımız devam ediyor" Bankalar Birliği’nden çıkma hedefini seçildikleri dönemden koyduklarını hatırlatan sarı-kırmızılıların başkanı, "Galatasaray’ın, Bankalar Birliği yapılandırmasından çıkma hedefini seçildiğimizden beri zaten koymuştuk. Bunu nasıl yapabileceğimizi defalarca izah ettik. Florya’daki sürecinin tamamlamasını bekliyoruz. Süreç biraz gecikti ama sonuna geldik. Florya projesinin ihalesinin yapılmasıyla beraber Bankalar Birliği’nden çıkmamız mümkün olacaktır. Şu andaki çalışmalarımız, yapılandırmadan çıkma arzumuza bağlı olarak A,B,C planlarımızı da geliştirdik. Yapılandırma anlaşmasından çıkma hedefi bütün kulüplerin var. Biz çok evvelden başlamıştık. Çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah yılbaşından evvel de çıkmaya gayret ediyoruz. Nazar değiyor. Tarih veriyorum, tutmadığı zaman taraftara izah verme durumunda kalıyoruz" şeklinde konuştu. "Çok önemli iki sponsorluk için kendisi ile görüştük" Geçtiğimiz günlerde Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile yapılan görüşmede, Çin ile yapılabilecek sponsorlukların görüşüldüğünü belirten Dursun Özbek, "Doğu Perinçek iyi bir Galatasaraylı. Bizi ziyaret etmek istedi. Biz de kendisini davet ettik, görüşme yaptık. Galatasaray’ın Uzak Doğu’da Çin ile yapacağı sponsorluk anlaşmalarında destek verebileceğini söyledi. Bu konuda birkaç öneri getirdi. Bunların Galatasaray’a gelmesi son drece normal. Galatasaray, Türk futbolunun önemli bir markası. Dünyada bilinirliği de en yüksek olan spor kulübü. Doğu Bey bunu bize getirdiği zaman, gittiği yerlerde Galatasaray’a ilgiyi görüyor ayrıca Galatasaraylı olmasından dolayı geldi. Çok önemli iki sponsorluk için kendisi ile görüştük. Çin ile ilgili görüşmelerimiz devam ediyor. Çok kısa süre sonuçlandırmaya çalışıyorum. Belki Çin’e de bir ziyaretimiz olacak. Doğu Bey’e teşekkür ediyorum. Bize gösterdiği ilgi çok önemliydi" açıklamasında bulundu. Abdullah Kavukçu: "Transferde Galatasaray bir futbolcuyu isterse o masada oluruz" Transferin sadece transfer döneminde olmadığını aktaran Abdullah Kavukçu ise, "Bizim vizyoner bir başkanımız var. Başkanım liderliğinde İbrahim Hatipoğlu, Maruf Güneş ile beraberiz. Sadece transfere bakmıyoruz. Kulüpler ilgili her şeye yönetim kuruluyla beraber bakıyoruz. Transferde Galatasaray bir futbolcuyu isterse o masada oluruz. Bu da başkanımın vizyonuyla. Galatasaray, hocamızın belirlediği noktalarda doğru transferleri yapabilecek güçte. Yeter ki beraber olalım. Tüm Galatasaray ailesi birlikte olursa daha çok Osimhenler geleceğine inanıyorum" diye konuştu. İmza töreni toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.
Niğde NÖHÜ akademisyenlerinin projesine ’Mükemmeliyet Mührü’ Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bora Timurkutluk ile Arş. Gör. Furkan Toruntay’ın çevre dostu enerji teknolojilerine katkı sunacak ’AEM Elektrolizör Geliştirilmesi’ başlıklı projeleri, 1812-TÜBİTAK Yatırım Tabanlı Girişimcilik Destek Programı (BİGG) 2024-2 Çağrısı kapsamında ’Mükemmeliyet Mührü’ ile desteklenmeye hak kazandı. Niğde Teknopark A.Ş.’nin uygulayıcı kuruluş olarak yer aldığı Girişimci Rampası Konsorsiyumu’nun koordinasyonunda yürütülen program kapsamında, proje ekibi alacakları yatırım desteği ile çalışmalarına başlayacaklar. 1812 - TÜBİTAK Yatırım Tabanlı Girişimcilik Destek Programı - 2024-2 BİGG Yatırım Çağrısı kapsamında Mükemmeliyet Mührü ile desteklenmeye hak kazanan proje için destek tutarı yüzde 3 hisse karşılığında yatırım olarak aktarılacak. Bu destekle akademisyenler; teknoloji odaklı iş planlarını gerçekleştirmeye başlayarak sürdürülebilir enerji alanında yenilikçi çözümler geliştirecekler. Ayrıca proje, ülkemizin enerji bağımsızlığına katkı sağlama ve yenilenebilir enerji teknolojilerinde dışa bağımlılığı azaltma hedefleri doğrultusunda stratejik önem de taşıyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Uslu, yenilenebilir enerjinin üniversitenin öncelikli alanları arasında yer aldığını ve Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nin bu alanda Türkiye’de öncü ve marka değeri bir yükseköğretim kurumu olduğunu hatırlattı. Akademisyenlerinin çevre dostu enerji teknolojilerine katkıda bulunacak projelerinin TÜBİTAK’tan Mükemmeliyet Mührü ile desteklenmeye hak kazanmasının bunun bir kanıtı olduğunu belirten Rektör Uslu, ayrıca projeyle sürdürülebilir enerji alanında yenilikçi çözümlerin geliştirileceğini ve ülkemizin enerji bağımsızlığı hedeflerine önemli katkılar sunulacağını ifade edip akademisyenleri tebrik ederek başarılarının devamı diledi.