MAGAZİN - 23 Mart 2016 Çarşamba 13:40

Can Atilla, 'Can-ı Yunus' albümüyle geliyor

A
A
A
Can Atilla, 'Can-ı Yunus' albümüyle geliyor

Tarih ve Aşk’ı notalarla yeniden yazan besteci Can Atilla bu kez 'Can-ı Yunus' albümüyle yeniden dinleyicisiyle buluşuyor.

Tarih ve Aşk’ı notalarla yeniden yazan besteci Can Atilla bu kez “Can-ı Yunus” albümüyle yeniden dinleyicisiyle buluşuyor!

Türkiye’de elektronik etnik müziğin uluslararası alandaki önemli temsilcisi Can Atilla’nın yeni albümü
Can-ı Yunus, 28 Mart 2016 tarihinde müzik marketlerdeki yerini alacak.

2005 yılından bu yana ülkemizde çıkardığı albümler ile 150.000’in üzerinde satış başarısı elde eden besteci Can Atilla, bu kez Anadolu Erenlerinden Yunus Emre’nin sıra dışı hayat öyküsünü benzersiz müziği ile anlatıyor.

2015’de yayınladığı, bir önceki albümü Hüzn-ü Diyar Kerbela ile de dinleyicilerin “kalbine dokunan” Can Atilla, Türkiye’deki ve Avrupa’daki albümleri dâhilinde 21. albümü Can-ı Yunus ile bizi “manevi” ve bir o kadar da “büyülü” bir yolculuğa çıkarıyor.

2008 yılında, Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı tarafından İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth onuruna Çankaya Köşkü'nde verdiği özel konseri neticesinde, klasik müzik alanında Türkçe yayın organı olan Andante dergisine "Tek Kişilik Orkestra" başlığıyla kapak olan ve Çanakkale - 57. Alay Senfonisinin bestecisi sanatçı, müziğini “saklı aşkı ve ruhu” ortaya çıkarmak için var olmuş bir sanat ekolü olarak tanımlıyor.

Can-ı Yunus’u, romanıyla kendisine ilham verdiğini belirttiği yazar Nezihe Araz’a ithaf eden sanatçı, yeni albümünü şöyle ifade ediyor:

“Can-ı Yunus albümü Selçuklu dönemi tasavvuf dünyasına ait üçleme albüm serisinin ilk eseridir. Albüm, Yunus Emre’nin sıra dışı hayatındaki önemli olaylar ve onun kendini bulmasını sağlayan tasavvuf erenleri ile birlikteliğini  konu alan kompozisyonlar; müzik olarak etnik, elektronik ve yer yer rock unsurlarını içerir niteliğiyle, 73 dakika, 13 eserden oluşuyor. Can-ı Yunus, Yunus Emre’nin Divan’ında yer alan en önemli şiirlerden biri ile başlıyor. Bu şarkı aslında albüme aynı zamanda adını veren eser ve albüm yine bu şarkının enstrumantal versiyonu ile kapanıyor. Albümde lirizm ve natural duygusallık egemen, aynı zamanda, her eser bir kişiyi, bir olayı ve bir sonucu sembolizma olarak betimliyor. Albümdeki eserlerin içerik olarak daha iyi anlaşılabilmesi için kitapçığa, bir “albüm dinleme kılavuzu” ekledim. Bu sayede tüm eserler ve anlattığı sembolizmalar dinleyici tarafından daha kolay anlaşılır bir hale gelecek. Albüm bu niteliğiyle de müzik sektöründe bir “ilk” niteliği taşıyor.”

Geçmişten bugüne süre gelen kültürel zenginlimizin kendisine sonsuz bir ilham verdiğini belirten sanatçı, albümüyle ilgili görüşlerini şu şekilde anlatmaya devam ediyor: “Bu Selçuklu dönemi albümlerimin ilki, aynı zamanda plağa basılan ilk albümüm. Albüm, ülkemizin dış dünyada kültürel tanıtımını üstlenmiş YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ ‘ nün katkıları ile hazırlandı. Ayrıca enstitü, albümün dünya lansmanını dış ülkelerde bir konserler dizisi ile gerçekleştirmeyi planlıyor. Daha önce hep şarkı sözleri olarak kullanılan Yunus Emre müziklerinin dışında, onun hayat hikâyesini anlatan ilk müzikal çalışma olması bakımından da önemli...”

Albümün bir de Can-ı Yunus şarkısına 3D olarak hazırlanılan bir de klibi bulunuyor. Yunus Emre’nin ziyaret ettiği Hacı Bektaş, Mevlana ve Ahmet Yesevi Türbeleri, dünyada ilk kez aslına bire bir uygun şekilde modellenmiş olarak aynı klipte yer alıyor. Bilinen tüm yaklaşımların ötesinde fütüristtik bir üslupta, şarkı sözlerinin anlamlarını güçlü bir şekilde yansıttığına dair bir inanışın eseri olan klip Nisan 2016’da gösterime girecek. Albümün ikili longplayer’ı ise 20 Mayıs’ta müzik marketlerdeki satışa sunuluyor olacak.

CAN ATİLLA KİMDİR?

1969 yılında Ankara'da, mühendis ve diplomat bir anne-babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. 1980 yılında Hacettepe Üniversitesi, Ankara Devlet Konservatuarı’na girdi. Nuri Çeken ve Ergün Özyücel'in öğrencisi oldu. Bir süre, babasının görevi nedeniyle bulunduğu Moskova'da müzik eğitimine devam ederek keman ve piyano alanında özel eğitim aldı. 1988'den itibaren iki sezon Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası(CSO)'nda keman sanatçılığı görevinde yer aldı. 1990 yılında konservatuvarın Keman Bölümü'nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra profesyonel beste çalışmaları yapmaya başladı; çok sayıda film, belgesel, dizi, tiyatro oyunu için müzik besteledi. 1992'de çıkardığı ilk albümü "Bilinçaltıdır". Daha sonra bir İngiliz yetenek avcısı tarafından keşfedilmesi üzerine yurtdışında hızla tanındı. 1994'te "Waves of Wheels" adlı ikinci albümü Türkiye, İngiltere'de ve Hollanda'da yayımladıktan sonra doksanlı yıllar boyunca art arda albüm çıkarmayı sürdürdü ve besteleriyle pek çok ödül aldı. 1996 yılında Ankara'da "POeM" adını verdiği müzik stüdyosunu kurdu. Bazı sanat dergilerinde "Visual music" (görsel müzik) başlığı altında yazıları yayımlandı.

Avusturyalı besteci Bruckner’in 100. ölüm yıldönümü anısına bestelediği “St.Florian Senfonisi”nin dünya prömiyeri 2002 yılında CSO tarafından yapıldı. Sabiha Gökçen anısına bestelediği "Senfonik Süit"’i 2005 Mart ayında kendi yönetimindeki Ankara Devlet Opera ve Balesi orkestra ve korosu tarafından seslendirildi.
2005 yılından itibaren Osmanlı Üçlemesini oluşturan "Cariyeler ve Geceler" (2005), "1453 - Sultanlar Aşkına" (2006) ve "Aşk-ı Hürrem" adlı albümleri yayınlandı. Aşk-ı Hürrem bir kliple sunulunca 2008'de Kral Tv'nin Yılın En Başarılı Klipi Ödülü'nü kazandı.
2008 yılında "Mevlana 800. Yıl Oratoryosu"nun ve "Çağrı Balesi"nin dünya prömiyerini gerçekleştirdi.
2009'da yönetmen Kemal Başar'ın Can Atilla'nın Osmanlı üçlemesinden seçtiği eserler eşliğinde konseptini oluşturduğu ve yönettiği 'Aşk-ı Hürrem' (Loving Hurrem) adlı dans tiyatrosu formundaki eser, Polonya'daki Teatr Modjeska'nın yapımı olarak Legnica kentinde sahnelendi.
Kendisinden TBMM'nin 2010 yılında gerçekleştirilecek 90. yıl kuruluş etkinlikleri resmi müziğini bestelemesi istenen sanatçı, 2 ay süren bir çalışma ile "Diriliş" adlı senfonik eseri yarattı. Eser, 300 kişilik bir orkestra tarafından Mayıs 2009'da seslendirildi. Sanatçı, Kurtuluş mücadelesinin başlangıcından TBMM'nin açılışına kadar olan süreci anlatan eserin solo keman bölümünü özellikle Suna Kan için besteledi.
2014 yılında Kerbela balesi, 2015 yılında ise Piri Reis balesi Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelendi.
2015 yılında dünyadaki ilk Çanakkale konulu Senfoni olan2. Senfonisi” 57. Alay” Dünya Barış Zirvesinde 23 Nisan 2015 tarihinde aralarında Prens Charles’ın da bulunduğu 30 ülkenin Cumhurbaşkanlarına prömiyer yaptı.

Ödülleri:
Avni Dilligil Tiyatro Ödülü, 1998
Sanat Kurumu, "Yılın Sanatçısı Ödülü", 2002, Ghetto
8. Afife Tiyatro Ödülleri, Yılın En Başarılı Sahne Müziği Ödülü, 2004, Gayrı Resmi Hürrem
Tiyatro Tiyatro, Yılın En Başaralı Sahne Müziği Ödülü, 2004, Gayrı Resmi Hürrem
"Schwingungen Elections" Yılın Sanatçısı İkincilik Ödülü, 2004 - Almanya
Lions Yılın en iyi sahne müziği ödülü, 2007
Kral Tv "Yılın en başarılı Klibi " ödülü, 2008
JanJan En iyi Film Müziği ödülü, Berdansk, Ukrayna
Albümleri
Altınçağ
Aşk-ı Hürrem
Aşkın Gücü (DVD+CD Konser)
1453 – Sultanlar Aşkına
Cariyeler ve Geceler
IDEA
Concorde (Hollanda)
OMNI (Hollanda)
Live (Konser Albümü–Hollanda)
Efsaneler
Kuvayi Milliye Destanı (Sahne Müziği)
Albatros (Film Müziği)
Atatürk (Film Müziği-Promo/Limited Edition)
Ave (Hollanda)
Waves of Wheels (Türkiye-İngiltere-Hollanda)
Bilinçaltı
Mevlana'dan Çağrı (Bale Müziği)
Hi-Story
Çanakkale 1915 (Film Müziği)
Hüzn-ü Diyar Kerbela
Can-ı Yunus

Oyun, dizi, sinema ve belgesel film müzikleri
Teuta (Sinema Filmi)
Çanakkale 1915 (Sinema Filmi)
İçimdeki İnsan (Sinema Filmi)
Jan Jan (Sinema Filmi)
Sır Çocukları (Sinema Filmi)
Ferhunde Hanımlar (Tv Dizi)
Bizim Evin Halleri (Tv Dizi)
Şaşıfelek Çıkmazı (Tv Dizi)
Vasiyet (tv Dizi)
Bir Erkeğin Anatomisi (Sinema Filmi)
Kuruluş – Osmancık (TV Filmi)
Tanrıların Tahtı Nemrut (Belgesel)
Bam Teli
Kuvayı Milliye Destanı (Tiyatro)
Hamlet (Tiyatro)
Romeo ve Julliet (Tiyatro)
Gayri Resmi Hürrem (Tiyatro)
Süleyman ve Öbürsüler (Tiyatro)
Yer Demir Gök Bakır (Tiyatro)
Aklı Havada (Tiyatro)
Jeniffer’ın Düğünü (Tiyatro)

 


 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Tersine göç: Metropolden köyüne döndü, kurduğu fabrika ile gençlerin istihdam umudu oldu Metropoldeki yaşamını bırakarak Muş’un Kırköy beldesine dönen genç girişimci İsmail Baçaru, tarafından kurulan tekstil fabrikası, üç aydır sürdürdüğü üretimle başta gençler olmak üzere belde halkına istihdam umudu oldu. Metropollerden kırsala dönüşü ifade eden tersine göçün örneklerinden biri Muş’un Kırköy beldesinde hayata geçirildi. Büyükşehirdeki yaşamını geride bırakarak memleketine dönen genç girişimci İsmail Baçaru, Kırköy beldesinde kurduğu tekstil fabrikasıyla bölge gençlerine istihdam kapısı oldu. Belediyeye ait ek binada yaklaşık üç ay önce faaliyete başlayan tekstil fabrikasında, çeşitli markalar için üretim yapılıyor. Özellikle gençlerin ve kadınların istihdam edildiği tesiste, düzenli üretimle birlikte ekonomik hareketlilik de sağlanıyor. Fabrikanın faaliyete geçmesiyle birlikte beldede iş imkanlarının artmaya başlaması ile gençler, büyükşehirlere göç etmek yerine kendi memleketlerinde çalışma fırsatı buluyor. Bu tür yatırımların tersine göçü teşvik ederek kırsal bölgelerin kalkınmasına katkı sağlaması hedefleniyor. Beldede işsiz genç sayısının yüksek olduğunu belirten Kırköy Belediye Başkanı Rahmetullah Yaktı, her gün atölyeye geldiklerinde makinelerin çalıştığını, gençlerin cıvıl cıvıl iş başında olduğunu ve işletme sahiplerinin de üretim alanında gençlerin başında durduğunu görmenin kendilerini gururlandırdığını söyledi. Başkan Yaktı, "Gençlerimizin her gün Muş merkeze gidip gelerek çalışmaları hem ulaşım açısından zor oluyor hem de özellikle genç kızlar için aileler tarafından pek tercih edilmiyor. Bu nedenle gençlerimizin kendi beldelerinde çalışma imkânına kavuşması çok daha iyi oldu. İşletmeci kardeşlerimiz ihtiyaç duydukları sürece binanın tüm katlarını kullanabiliyor. Şu anda birinci ve ikinci kat aktif olarak kullanılıyor, üçüncü kat da tamamen kendilerine tahsis edilmiş durumda. Amacımız; köydeki ve beldedeki gençlerimize, kız-erkek ayrımı olmadan iş imkânı sunmak ve aile ekonomilerine katkı sağlamaktır. Bugün burada 35 civarında gencimiz çalışıyor. Gençlerimiz hem iş sahibi oluyor, hem ailelerine destek oluyor hem de meslek öğreniyor. Overlokçu, makineci, usta olarak işe başlayan gençlerimiz zamanla kendilerini geliştirerek ileride devlet desteklerinden faydalanıp kendi iş yerlerini açabilecek seviyeye gelebilecekler. Belediye olarak, belediye başkanı ve eğitimci kimliğimizle gençlere yönelik böyle bir projeyi uzun zamandır hayal ediyorduk. Bu yıl hayata geçirmek nasip oldu. Hayırlı, uğurlu olmasını diliyor; tüm gençlerimize başarılar temenni ediyoruz" şeklinde konuştu. İstanbul’dan göç ederek beldesine dönen İsmail Baçaru, teksil işini küçük yaşlarda öğrendiğini ve kendi evinde, tek bir makineyle pantolon ve gömlek dikerek işe koyulduğunu belirtti. Baçaru, "Kardeşlerimle birlikte kendi iş yerimizi Kırköy Belediyesinin ek binasında açarak iş başı yaptık. Kırköy Belediye Başkanı Rahmetullah Yaktı bize bu yeri tahsis edip bize destekte bulundu. Bu süreçte bizlere kolaylıklar nasip oldu. Yaklaşık 3 aydır burada üretim yapıyoruz. Şuanda 35 personelimizle faaliyet gösteriyoruz. Gençlerimiz işlerinin başında, çalışıyor ve ailelerine ekonomik olarak katkı sağlıyor. Biz de burada çalışmaktan son derece mutluyuz. Bu vesileyle tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Hepsi işini severek, disiplinle yapan arkadaşlarımızdır. Burada çalışan gençlerimiz merkeze gitmek zorunda kalmıyor. Sabah-akşam yolda geçen birer saatlerini kazanmış oldular. İş yerimiz evlerine çok yakın, neredeyse kapılarının önünde. Özellikle kızlarımız güvenli bir ortamda çalışıyor, aileleri de bu durumdan memnun. Ben buradaki tüm gençlerimize şunu tavsiye ediyorum. Çalışın, çalışarak ve öğrenerek bir yerlere gelirsiniz. Buraya sadece zaman geçirmek için gelmeyin. Masanın başına her geçtiğinizde, yaptığınız işten bir güç alın. Zamanın ve emeğin değerini bilin. Çünkü bugün öğrendikleriniz, yarın size çok lazım olacak. Ben çocukluğumdan beri bu işi yaparak bugünlere geldim. Sizler de aynı azim ve emekle bu seviyelere gelebilirsiniz" dedi.
Eskişehir Eskişehir cezaevlerinde 5 bin 742 hükümlü ve tutuklu bulunuyor Adli Kolluk Değerlendirme Toplantısı’nda, 24 Aralık 2025 tarihi itibariyle Eskişehir Ceza İnfaz Kurumları’nda 5 bin 26 hükümlü ve 716 tutuklu olmak üzere toplam 5 bin 742 kişi bulunduğu bilgisi paylaşıldı. Eskişehir Adliyesi Yunus Emre Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantı, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. "Güçlü bir adli kolluk yapısı, güçlü bir hukuk devleti anlayışının en önemli teminatlarındandır" Ardından, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Üzeyir Karakülah tarafından açılış konuşması yapıldı. Karakülah, adli kolluğun, ceza adalet sisteminin temel unsurlarından biri olduğunu belirtti. Başsavcısı Üzeyir Karakülah, "Suçun aydınlatılması, delillerin hukuka uygun şekilde toplanması, mağdurun korunması ve şüphelinin haklarının gözetilmesi noktasında gösterilen her titiz çalışma, adaletin doğru ve zamanında tecellisine doğrudan katkı sağlamaktadır. Bu çerçevede, soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan kararlar, ancak sizlerin titizlikle yürüttüğünüz çalışmalar ile verilebilir. Unutulmamalıdır ki; güçlü bir adli kolluk yapısı, güçlü bir hukuk devleti anlayışının en önemli teminatlarındandır. Bu noktada, kurumlarımız arasındaki koordinasyonun artırılması, suçla mücadelede daha etkin olma yolunda büyük önem taşımaktadır. Adli kolluk ile Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki koordinasyonun güçlenmesi, hem soruşturmaların hızını hem de hukuki güvenliği artırmaktadır. Elbette değerlendirme toplantıları, yalnızca başarıların konuşulduğu değil; eksikliklerin, yaşanan sorunların ve geliştirilmesi gereken alanların da samimiyetle ele alındığı toplantılardır. Gerçekleştirdiğimiz bu toplantıyla da yargı hizmetlerinin daha etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesini amaçlamaktayız" şeklinde konuştu. Adli kolluk birimlerinin bir yıl boyunca yürüttüğü çalışmalar hakkında istatistikler paylaşılması sonrası basına kapalı şekilde devam eden programda, karşılaşılan sorunlar ve gelecek döneme ilişkin hedeflerle ilgili değerlendirmeler yapıldı. Programa; Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Üzeyir Karakülah’ın yanı sıra İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Erhan Demir, İl Emniyet Müdürü Tolga Yılmaz, Gümrük Müdürü Muhammet Uçar, Orman Bölge Müdürü İsmail Çetin, Uludağ Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürü Vekili Mustafa Aşıcı, Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri, Cumhuriyet Savcıları ve kolluk amirleri katıldı.
Erzurum ETÜ’de "Erzurum’daki kütüphaneleri tanımak ve tanıtmak" söyleşisi düzenlendi Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) Merkez Kütüphanesi ev sahipliğinde "Erzurum’daki Kütüphaneleri Tanımak ve Tanıtmak" başlıklı söyleşi programı gerçekleştirildi. Erzurum’daki kütüphanelerin mevcut durumu, sundukları imkânlar ve kütüphanelerin kültürel hayattaki yerini konuşmak amacıyla düzenlenen programa ETÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Naim Ürkmez, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. Moderatörlüğünü ETÜ Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Süleyman Yıldız’ın üstlendiği programda, Atatürk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkan Vekili Murat Üstündağ, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Daire Başkanı Mustafa Keleş ile İsmail Saib Sencer İl Halk Kütüphanesi Müdür Vekili Hatice Doğulu konuşmacı olarak yer aldı. Konuşmacılar kendi kurumlarında yürütülen kütüphane hizmetleri, kullanıcı odaklı uygulamalar ve kütüphanelerin sosyal yaşam içindeki rolüne ilişkin görüş ve deneyimlerini paylaştı. Programda konuşan ETÜ Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Yıldız ise Erzurum’un tarih boyunca ilim ve irfanın önemli merkezlerinden biri olduğuna dikkat çekerek, kütüphanelerin yalnızca kitapların saklandığı mekânlar olmadığını, aynı zamanda geçmiş ile gelecek arasında köprü kuran, bireyin kendini ve dünyayı anlamasına katkı sağlayan canlı kültür merkezleri olduğunu vurguladı. 2025 Yılı YÖK Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda Erzurum Teknik Üniversitesi’nin, kütüphane hizmetlerinden duyulan memnuniyet oranında yüzde 80,86 ile Türkiye genelinde zirvede yer aldığını hatırlatan Yıldız, bu sonucun nitelikli hizmet anlayışı ve kullanıcı odaklı çalışmaların önemli bir göstergesi olduğunu ifade etti. Programı, kütüphanelerin dijital çağda nasıl daha etkin kullanılabileceği, gençlerin kütüphanelere ilgisinin artırılmasına yönelik çalışmalar ve kurumlar arası iş birliğinin önemi gibi konular çerçevesinde gerçekleştirilen değerlendirmelerin ardından soru cevap bölümü ile sona erdi.
Denizli Denizli için kapsamlı turizm yol haritası belirlendi Denizli’nin 2026-2030 turizm vizyonu dijitalleşme, gastronomi, kültür, sürdürülebilirlik ve deneyim odaklı projelerle şekilleniyor. Denizli Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Serkan Bertan, kentin sahip olduğu güçlü turizm potansiyelini daha etkin ve sürdürülebilir biçimde değerlendirmek amacıyla Denizli Turizm Yol Haritası’nı kamuoyuyla paylaştı. 2026-2030 yıllarını kapsayan yol haritası; dijital turizm, gastronomi, kültürel miras, doğa turizmi ve ulaşım başlıkları altında çok sayıda somut öneri içeriyor. Prof. Dr. Bertan, Denizli’nin Pamukkale ve antik kentler başta olmak üzere önemli değerlere sahip olmasına rağmen, bu potansiyelin bütüncül bir planlama ile desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Hazırlanan yol haritasının temel yaklaşımının sürdürülebilirlik, dijital entegrasyon ve deneyim odaklı turizm olduğu ifade edildi. Hop-On Hop-Off ve dijital rehber ön planda Yol haritasında, Denizli Sesli Rehber Mobil Uygulaması temel alınarak şehir merkezini ve ören yerlerini kapsayan Hop-on Hop-off tur sistemi önerildi. Pamukkale, Karahayıt, Hierapolis, Laodikya ve şehir merkezini kapsayan bu tur kapsamında DenizliCard ile müze, teleferik ve alışverişte indirimli kombine bilet uygulamaları öngörüldü. Turizm noktalarına 118 adet karekodlu dijital levha, antik kent girişlerine ve toplu taşıma alanlarına karekodlu bilgilendirme panoları yerleştirilmesi planlandı. Havalimanı, Pamukkale ve Hierapolis girişlerinde dijital tanıtım merkezleri kurulması da öneriler arasında yer aldı. Gastronomi, doğa ve kültür rotaları Denizli mutfağının turizmle daha güçlü entegrasyonu için Gastronomi Yolu, Yöresel Lezzetler Yolu, Coğrafi İşaretli Ürünler Yolu, Karanlık Gökyüzü Park Yolu ve Sakin Şehir Rotaları gibi tematik turizm yolları planlandı. Elmalı Köyü’nün Gastroköy olarak konumlandırılması, Karataş Mesireliği’nin Gastropark haline getirilmesi ve Yeryüzü Pazarları’nın yaygınlaştırılması hedeflendi. Ayrıca, Denizli mutfağının korunması ve tanıtımı amacıyla Gastronomi Müzesi/Evi kurulması, kadın kooperatifleri aracılığıyla yöresel yemeklerin sunulması ve unutulmaya yüz tutmuş lezzetlerin yeniden canlandırılması önerildi. Yaşayan müzeler, çarşılar ve deneyim alanları Yol haritasında; tarihi konakların ve yapıların deneyim odaklı yaşayan müzeler haline getirilmesi, el sanatları ve somut olmayan kültürel mirasın ziyaretçilerle buluşturulması da önemli yer tuttu. Kaleiçi Çarşısı, Peynirciler Çarşısı ve Babadağlılar Çarşısı’nın yaşayan kültür alanları olarak yeniden düzenlenmesi önerildi. Ulaşım, sürdürülebilirlik ve termal turizm Ulaşım başlığında; uluslararası uçuşların artırılması, charter seferler, hızlı tren hattı, şehir merkezi-Pamukkale arasında nostaljik tren projesi gibi öneriler yer aldı. Termal turizm için ise Termal Turizm Master Planı hazırlanması, "Termal Kent Denizli" markasının güçlendirilmesi ve wellness odaklı tesislerin desteklenmesi gerektiği belirtildi. Denizli için ortak turizm vizyonu Prof. Dr. Serkan Bertan tarafından hazırlanan Denizli Turizm Yol Haritası; kamu kurumları, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörün ortak hareket etmesini hedefliyor. Yol haritasının hayata geçirilmesiyle Denizli’nin yalnızca günübirlik ziyaret edilen bir destinasyon olmaktan çıkarak, konaklama süresi uzun, marka değeri yüksek bir turizm kenti haline gelmesi amaçlanıyor.