POLİTİKA - 05 Nisan 2017 Çarşamba 20:39

Başbakan Yıldırım: 'Ahmet Necdet Sezer ile çok sorun yaşadık ama yutkunduk'

A
A
A
Başbakan Yıldırım: 'Ahmet Necdet Sezer ile çok sorun yaşadık ama yutkunduk'

Başbakan Binali Yıldırım, "Biz Ahmet Necdet Sezer ile çok sorunlar yaşadık. Ama yutkunduk yutkunduk aman kriz çıkmasın diye hep alttan aldık. Ne oldu yapmamız gerekenlerin 3’te birini ancak yapabildik, 3’te ikisini engellediler" dedi.

İzmir'de bir televizyon programının canlı yayınına katılan Başbakan Binali Yıldırım, 15 yıllık iktidarlıkları döneminde vesayet odakları ile çok sorunlar yaşadıklarını açıkladı. Başbakan Yıldırım dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile çok sıkıntılar yaşadıklarını belirterek, yaşadığı bir anekdotu paylaştı. Başbakan Yıldırım şunları söyledi:

"Biz Ahmet Necdet Sezer ile çok sorunlar yaşadık. Ama yutkunduk yutkunduk aman kriz çıkmasın diye hep alttan aldık. Ne oldu yapmamız gerekenlerin 3’te birini ancak yapabildik, 3’te ikisini engellediler. Ben bakanım bir tane genel müdür yardımcısı değiştireceğim Başbakan imzalıyor, cumhurbaşkanına gönderiyor cumhurbaşkanı imzalamıyor, geri gönderiyor.

Bir tane genel müdür yardımcısı ve o genel müdür yardımcısı kararnamesi döndükten sonra benim karşıma geçti sırıtarak ‘Naber Bakan bey’ dedi. ‘Benim patronum cumhurbaşkanı sen değilsin’ demektir bu. Vesayet odağı bir bu anayasanın kendisi.

Bu anayasa darbeden sonra kurulmuş ve insanlar sorgulayamamış bile. Bu anayasa yüzde 93 ile kabul edildi. Yüzde 7’si hayır verdi. Niye başta silahlı adamlar var, sıkıysa itiraz et. Kılıçdaroğlu da diyor ki ‘Ben de hayır oyu verdim.’ Güzel, işte biz şimdi hayır verdiğin anayasayı değiştiriyoruz. Şimdi evet vermesi gerekir.” 

Mihrap Düzöz
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa BTÜ’lü uzman akademisyen Balıkesir patlamasını değerlendirdi Bursa Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Koyuncu, Balıkesir’de patlayıcı üretimi yapan fabrikadaki patlamaya ilişkin, “Patlayıcılarla çalışılırken sadece üretim değil, paketleme, taşıma, depolama, kullanım gibi her adımda mevzuata uygunluk konusunda azami titizlik gösterilmesi, çok sıkı denetim yapılması, makine ve ekipmanların periyodik bakımları, personel eğitimi ve motivasyonu çok önemli. En ufak ihmal felaket getirebilir” dedi. Bursa Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Koyuncu, Balıkesir’de mühimmat fabrikasının kapsül üretimi yapılan bölümünde, meydana gelen patlama hakkında açıklamalarda bulundu. 5 Eylül 2012’de Afyonkarahisar’da el bombalarının depolandığı cephanelikte meydana gelen patlamanın bilirkişisi olan, uzun yıllar polis kriminal, jandarma kriminal ve adli tıp kurumlarında görev yapan Prof. Dr. Koyuncu, “Üretim alanında olması gerektiğinden fazla kimyasal bulunmamalı, bir arada bulunmaması gereken kimyasallara dikkat edilmeli, aşırı yüklemeler ya da kapasite üstü çalışmalara zorlamalar yapılmamalıdır. Ortamın sıcaklık, nem ve havalandırma kontrolleri çok iyi takip edilmelidir. Özellikle statik elektrik konusu son derece önemli. Topraklamalar yapılmalı, personel kıyafet ve ayakkabıları özenle kontrol edilmelidir. Öte yandan bu tür tesislerde denetimler büyük önem taşıyor. Düzenli ve sıkı denetimler, bu tür olayların önüne geçebilir. Aksi takdirde en ufak bir ihmal ya da tolerans büyük bir felaket getirebiliyor” dedi. Kapsül nedir? Patlayıcılarla çalışırken nelere dikkat edilmeli? Prof. Dr. Hülya Koyuncu, “Yaşanan bu üzücü olayda henüz detaylı bilgiye sahip değiliz ama patlamanın kapsül üretim bölümünde gerçekleştiği söylenmekte. Öncelikle kapsül nedir? Bunu biraz açıklayalım. Ateşli silahlar için üretilen fişeklerde kullanılan kapsüllerde genellikle kurşun azid, antimon sülfür ve baryum nitrat bulunur. Bunlardan kurşun azid, birincil patlayıcılar kategorisinde yer alır ki oldukça hassas yapıda bir madde. Birincil patlayıcılarda küçük bir darbe, ısı, sürtünme ya da elektrik kıvılcımı gibi bir etkiyle mikro saniyeler düzeyinde bir sürede reaksiyon başlar ve kendisinden sonra gelen ana patlayıcıyı ateşler. Patlayıcı maddeler kararsız yapıdadır ve yapılarında yüksek miktarda kimyasal enerji barındırır. Dolayısıyla patlayıcılarla çalışılırken sadece üretim değil, paketleme, taşıma, depolama, kullanım gibi her adımda mevzuata uygunluk konusunda azami titizlik gösterilmesi, çok sıkı denetim yapılması, makine ve ekipmanların periyodik bakımları, personel eğitimi ve motivasyonu çok önemli. Basit gibi görünebilir ama morali bozuk ya da dikkati dağınık bir çalışan patlayıcı tesislerinde istenmeyen durumların yaşanmasına sebep olabilir” dedi. Patlama sonrası zehirli gazlara ve metal atıklara dikkat Patlama esnasında ortaya çıkan zehirli gazlara da dikkat çeken Prof. Dr. Koyuncu, “Aslında patlama dediğimiz olay, çok hızlı meydana gelen bir yanma reaksiyonu olduğu için, yapıdaki bileşenlerin oksitlenmesiyle özellikle azot oksit birleşikleri ile kükürt oksit birleşikleri havaya salınıyor. Bu gazlar suda çözünürlük durumlarına göre insan vücudunu etkiliyor. Çözünürlüğü düşük olanların toksik etkisini insanlar hemen fark etmeyebilir. Bunların yanı sıra patlama ortamında 2500 dereceleri(oC) aşan sıcaklıklar oluşabilmekte ve metalik bileşenler buharlaşmakta, daha sonra da yoğuşarak havadan toprağa karışmakta ve toprakta ağır metal kirliliğine neden olmaktadır. Patlamalarla oluşan toksik bileşenler gerek patlamanın basınç dalgalarıyla gerekse de meteorolojik şartlara bağlı olarak rüzgâr ve yağmur sularıyla uzak bölgelere taşınmakta ve maalesef insan sağlığı ile tüm ekosistemi tehdit etmektedir” şeklinde konuştu. Üretime yapay zekâ destekli uygulamalar dâhil olmalı Amacın bu tür üretim tesislerinde mümkün olduğunca insan kaynaklı hataları minimize etmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Koyuncu, “Patlayıcı üretimi ile ilgili tesislerde robotik uygulamalar yararlı olabilir. Bu noktada Bursa Teknik Üniversitesinin yapay zekâ destekli uygulamalar konusunda sağlam altyapısı ve güçlü kadrosuyla patlayıcı üretimi ile ilgili projeler geliştirerek gerekli katkıyı sağlayacağına inanıyorum“ dedi.
İstanbul Mide şişkinliğini önlemek için sofranızı değiştirin Beslenme ve Diyet Uzmanı Yağmur Satıroğlu, arkasında herhangi bir sağlık sorunu olmayan mide şişkinliğinin doğru besinler tüketerek yönetilebileceğini söyledi. Dünya genelinde her 10 kişiden 7’sinde görülen mide şişkinliği, sindirim sisteminin en yaygın sorunları arasında yer alıyor. Medicana Kadıköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Yağmur Satıroğlu, arkasında herhangi bir sağlık sorunu olmayan mide şişkinliğinin doğru besinler tüketerek yönetilebileceğini belirterek, “Zencefil, sindirimi hızlandırıcı etkisiyle mideyi rahatlatmaya yardımcı olabilir. Zencefil çayı ya da taze zencefil dilimleriyle şişkinlik sorunu azaltılabilir. Zencefille birlikte yoğurt da probiyotik bakımından zengin olmasıyla sindirim sistemini dengeleyici özellik taşır. Yoğurt, bağırsak florasını düzenleyerek şişkinlik ve gaz oluşumunu engeller. Bu nedenle yoğurt, mide şişkinliğini azaltmaya yardımcı olan doğal bir besindir. Badem de içerdiği lif ve sağlıklı yağlar sayesinde sindirimi destekler. Mide şişkinliği ve gaz sorunlarıyla mücadelede oldukça faydalıdır. Günde birkaç badem tüketmek sindirim sistemini düzenlemede yardımcı olabilir” dedi. Sindirimi kolaylaştıran bitkiler: Nane ve rezene Rezenenin, sindirim sistemi üzerinde rahatlatıcı etkiler oluşturduğunu ve gaz giderici özelliği olduğunu söyleyen Satıroğlu, “Rezene çayı, mide şişkinliğini giderir ve sindirimi hızlandırır. Düzenli rezene çayı sindirimi kolaylaştırır. Nane de bir diğer sindirim kolaylaştırıcı bitkiler arasındadır. Mideyi yatıştırıcı özelliğiyle bilinir. Nane çayı, mide şişkinliğini hafifletmek ve karın kramplarını azaltmak için ideal bir içecektir. Ayrıca nane, gaz problemlerini gidermede de faydalıdır” şeklinde konuştu. Yeşilin rahatlatan etkisi: Brokoli ve avokado Brokolinin, lif açısından zengin bir sebze olup sindirimi kolaylaştırdığını ifade eden Dyt. Yağmur Satıroğlu, “Sindirim sisteminin daha verimli çalışmasına yardımcı olur ve şişkinliği engeller. Brokolinin fazla tüketimi gaz yapabileceği için dengeli tüketilmesi önemlidir. Avokado da, sağlıklı yağlar ve lif bakımından zengindir. Mideyi rahatlatır, sindirimi kolaylaştırır ve şişkinliği engeller. Avokado ayrıca yüksek potasyum içeriğiyle sıvı dengesini koruyarak şişkinliği azaltmaya yardımcı olur” dedi. Meyvelerden mideye şifa: Limon, muz, kavun Limonun, asidik yapısı ile mideyi temizlediğini ve sindirimi hızlandırdığını söyleyen Satıroğlu, “Limonlu su, mideyi yatıştırarak şişkinliği önler ve toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Aynı zamanda sindirim sistemine doğal bir uyarıcı etki sağlar. Limonla birlikte muz ve kavunun da sindirime faydalı besinler olduğu söylenebilir. Bunlardan muz, mideyi yatıştırıcı etkisiyle bilinir ve potasyum açısından zengindir. Mide asiditesini dengeler ve sindirimi kolaylaştırarak şişkinliği azaltır. Şişkinlik nedeniyle karın ağrısı çeken kişilere önerilen bir meyvedir. Kavunsa yüksek su içeriği ile sindirimi destekler ve mide şişkinliğini hafifletir. Hem gaz problemlerine karşı etkilidir hem de idrar söktürücü özelliğiyle vücudu rahatlatır. Bu meyve, sindirim sistemini ferahlatmak için ideal bir tercihtir” şeklinde konuştu.