MAGAZİN - 24 Mart 2015 Salı 14:26

'Bana Baba Dedi' dizisinin yayın günü belli oldu

A
A
A
'Bana Baba Dedi' dizisinin yayın günü belli oldu

TV 8 ekranlarında yayınlanacak olan 'Bana Baba Dedi' dizisinin yayın günü belli oldu!

Başrollerini Oğuzhan Koç, İbrahim Büyükak, Eser Yenenler, Yağmur Tanrısevin, Ersin Korkut, Cezmi Baskın gibi oyuncuların paylaştığı ‘Bana Baba Dedi’ dizisi 10 Nisan Cuma günü saat 19.30`da ekranlara geliyor. Büyük iddia ile yayın hayatına başlayacak olan dizinin ses getirmesi bekleniyor

Dizinin Konusu
Bana Baba Dedi dizisi ABD'de 2012 yılında yayınlanmaya başlayan Baby Daddy dizisinin yerli versiyonu olacak. Dizi, hayatları boyunca birer baltaya sap olamamış iki kardeşin (Eser ve Oğuzhan), en yakın arkadaşlarının (İbrahim) alt katına taşınması ve kapılarının önünde bir puset içinde buldukları bebek ile kendilerini içinde buldukları olayları anlatıyor. Bana Baba Dedi, ilk bölümüyle 10 Nisan Cuma 19:30'da tv8'de başlıyor.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Türk Eğitim-Sen, ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi’ hakkında görüş ve önerileri TBMM’ye sundu Türk Eğitim-Sen, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda gerçekleştirilen Öğretmenlik Mesleği Kanunu teklifinin görüşmelerine katılarak, kanun teklifi ile ilgili eleştiri, görüş ve önerilerimizi bildirdi. TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda gerçekleştirilen Öğretmenlik Mesleği Kanunu teklifinin görüşmelerine katılan Türk Eğitim-Sen, kanun teklifi ile ilgili eleştiri, görüş ve önerilerini bildirdi. Görüşmelere Türk Eğitim-Sen’i temsilen Genel Sekreter Haydar Urfalı katıldı. Haydar Urfalı, TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, öğretmenler için bir meslek kanunu çıkarılmasını olumlu bulduklarını her fırsat dile getirdiklerini belirterek, kanunun öğretmenlerin adaylık seçiminden emekliliğine kadar olan süreyi kapsayan tüm aşamaları somut, tutarlı ve bütüncül bir biçimde ortaya koymasını istediklerini bildirdi. Urfalı, “Geçmişte öğretmenler için bir meslek kanunun çıkarılmasını olumlu bulduğumuzu ifade etmiştik. Buradan bir kez daha olumlu bulduğumuzu ifade ediyorum. Ancak toplumsal ve mesleki beklentilere cevap verebilecek yeterlikteki Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda; öğretmenlerin adaylık seçiminden emekliliğine varıncaya kadar olan süreyi kapsayan tüm aşamaları somut, tutarlı ve bütüncül bir biçimde ortaya koyan ve düzenleyen maddelerin de bulunması gerekirdi. Bu konuda geçmişten bu yana çok ciddi gayret ortaya koyarak çalışmalar yaptık. Geldiğimiz nokta itibarıyla bu çalışmalarımız ve gayretimiz sürmektedir. Bu kanunun meslektaşlarımızın haklı taleplerine kulak vererek, hayata geçirilmesi noktasında bizlere destek olmanızı istirham ediyoruz. Bu nedenle kanunda yer almasını arzuladığımız düzenlemelere biz eğitimcilerle birlikte sahip çıkmanız en büyük temennimizdir” dedi. “Milli Eğitim Akademisi hakkındaki düzenleme, Öğretmenlik Mesleği Kanunu’ndan ayrı olarak, aynı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Adalet Akademisi Kanununda olduğu gibi ayrı düzenlenmelidir” Kanun teklifinin 7 bölüm 39 madde ve 3 geçici maddeden oluştuğunu, bunlardan 7 maddenin doğrudan 13 maddenin ise dolaylı olarak akademi ile ilgili olduğunu söyleyen Urfalı, bu açıdan değerlendirildiğinde Milli Eğitim Akademisi hakkındaki düzenlemenin Öğretmenlik Mesleği Kanunu’ndan ayrı olarak aynı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Adalet Akademisi Kanunu’nda olduğu gibi yapılması gerektiğini bildirdi. “Sözleşmeli öğretmenlik konusu tamamen karşı olduğumuz hususların başında gelmektedir” Taslakta yer alan ancak Türk Eğitim-Sen’in yanlış ve eksik bulduğu hususları da gündeme taşıyan Urfalı şunları kaydetti: Sözleşmeli öğretmenlik konusu tamamen karşı olduğumuz hususların başında gelmektedir. Çünkü kamuda aynı işi yapan çalışanların farklı statülerde istihdam edilmesi doğru değildir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 4.maddesi uyarınca sözleşmeli personel geçici işlerde ve belli sürelerde istihdam edilebilir. Sözleşmeli öğretmen istihdamı Millî Eğitim Bakanlığında norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılmaması hallerinde yapılabilir. Özel program ve proje uygulanan eğitim kurumlarına yönetici ve öğretmen görevlendirmesi konusu da zaten yıllardır eğitimde yaşanan en önemli problemlerdendir. Sınavla öğrenci alan ve akademik başarısı en yüksek öğrencilerimizin okuduğu bu okullara yönetici ve öğretmen atamalarındaki keyfiyete son vermek yerine keyfi tasarrufları kanuni güvenceye almak en büyük yanlıştır. Milli Eğitim Akademisinin öğretmen yetiştirme sürecinin bir parçası olarak düzenlemesini doğru bulmuyoruz. Akademide hazırlık eğitimine alınan öğretmen adaylarına eğitimleri süresince barınma ve iaşelerini sağlamak için ödenecek aylık ücret en az göreve yeni başlayan bir öğretmenin aylık ücreti kadar olmalıdır. Öğretmenlikle ilgili mevzuatın tamamının veya büyük kısmının kanunda yer alması gerekirken, bu hususta kapsam çok dar tutulmuştur. Öğretmenlerin yapılan merkezi sınavlarda düşük ücret ödenmesi başta olmak üzere çeşitli nedenlerle görev almak istememektedir. İhtiyaç halinde Milli Eğitim Bakanlığı sınavları dışında resen görev verilmemelidir. Öğretmenlerin hak, ödev ve sorumlulukları ile yöneticilerin ödev ve sorumluluklarının düzenlenmesi konusunda da taslak yetersiz kalmıştır. Öğretmenlerin mesleki gelişimine dair yasal zemin ihtiyaç ve beklentileri karşılayamayacaktır. Öğretmenlerin yer değiştirmesine dair düzenlemeler eksik kalmıştır. Eğitim çalışanlarının şiddetten korunmasına dair yasal düzenlemeler sevindiricidir. Ancak şiddet hadiseleri vuku bulduğunda şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu davası açılması da sağlanmalıdır. Hizmet puanlarının tespitine dair eksikler giderilmemiştir. Yönetici görevlendirme süreci mutlaka kanunda yer almalıdır. Keyfiyeti sonlandıran, liyakat ve ehliyete dayalı ve adalet üzerine yürütülen bir yönetici atama sistemi mutlaka kanuni bir güvenceye kavuşturulmalıdır. Başarıyı takdir ve teşvik eden bir ödül sistemi mutlaka kanunla birlikte ihdas edilmelidir. Öğretmenliğin sona erdirilmesi ve hizmet sınıfının değiştirilmesine dair düzenleme, kişisel inisiyatiflere ve özellikle mobbinge meydan vermeyecek şekilde tedbirleri ihtiva etmelidir. Sağlık Kurulu raporu konusu mevzuatta mutlaka yer almalıdır. Akademi süreci sonucunda sözleşmeli öğretmenlerden mazereti dışında atandığı göreve başlamayan veya göreve başlayıp ayrılanların tekrar akademide hazırlık eğitimine 3 yıllık katılma süresi 1 yıla indirilmelidir. Bu süre KPSS, öğretmen alım ilanı ve akademi eğitimi ile fiili olarak 3 yıla uzamaktadır. Hiçbir öğretmen başöğretmen unvanı almadan emekli olmamalıdır. 2006 yılından bu yana görevde olan öğretmenler 20 yıllık hizmet süresini tamamladığında başöğretmen unvanı almalıdır.” Teklifte mutlaka olması gereken hususları da sıralayan Urfalı, şu ifadelere yer verdi; Kamuda tüm öğretmenlerin sadece kadrolu istihdam edilmesi, Özel sektörde çalışan öğretmenlerin aylık ücretlerinin kamudaki öğretmenlerle eşdeğer olması, Öğretmen atamalarının mülakat olmadan ve KPSS başarısı esas alınarak yapılması. Mazeret tayinleri başta olmak üzere, tayinlerde yaşanan problemleri giderecek nakil sistemi kurulması. Liyakati esas alan ve adalet zemininde yürüyen yönetici atama sisteminin yasal zeminde ihdas edilmesi. Öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimleri için gerekli tedbir ve teşviklerin hayata geçirilmesi. Öğretmenlik mesleğine yönelik genel kaygıların ortadan kaldırılması. Maaş ve özlük haklarının günümüz ekonomik koşullarına ve öğretmenlik mesleğinin itibarına uygun şekilde belirlenmesi. Türkiye’de öğretmen istihdamı ile ilgili ihtiyaç analizi yapılması ve MEB ve YÖK koordinesi ile eğitim fakültelerinin sayısı ve kontenjanlarının buna göre belirlenmesi. Sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamalarının kaldırılarak tüm öğretmenlerin kadrolu şekilde istihdam edilmesi. Öğretmen liselerinin tekrar hayata geçirilmesi. Zorunlu hizmet bölgelerinde çalışan öğretmenlere ekonomik ve özlük hakları açısından teşvik edilerek, 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde vaat edildiği üzere, Teşvik Ödeneği verilmesi. Öğrenim özrünün, kendi alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans ve doktora öğrenimine devam edenler için geri getirilmesi. Özellikle eş durumu atamalarında anayasanın koruması altında olan aile bütünlüğünün sağlanması açısından toplumu oluşturan ailenin bir arada tutulması zamana ve şarta bağlanmayarak özür grubu atamalarında kolaylık sağlanması. Özel program ve proje uygulayan eğitim kurumları ile sınavla öğrenci kabul eden okullar başta olmak üzere, MEB’e bağlı tüm kurumlar için, liyakati esas alan yazılı sınav esasına dayalı yönetici atama sistemi kurulması. Eğitim kurumu yöneticilerine; yönetici olarak il dışı tayin hakkı verilmesi. Eğitim kurumu müdürlüğü görevinin ikinci görev kapsamından çıkarılarak asli görev haline getirilmesi. Doğal afet durumlarında afete maruz kalan bölgelerdeki öğretmenlere teşvik edici tedbirler alınması. Her yıl öğretmen atamalarının standart bir takvim doğrultusunda ve 1 Eylül’de göreve başlayacak şekilde gerçekleştirilmesi. Eğitim Fakültesi son sınıfta yapılan öğretmenlik uygulaması stajı süresince öğretmen adaylarının sigortalanması ve asgari ücretin en az 50’ si kadar ücret verilmesi. Mesleki kıdemi 5 yıl olan öğretmenlere uzman, 5 yılını tamamlamış uzman öğretmenlere de başöğretmen unvanı verilmesi ve yüksek lisans ve doktora öğrenimi bu sürelerden düşülmesi. Öğretmenlik kariyer basamakları sisteminin getirmiş olduğu mali hakların emeklilik sistemine de yansıtılması. Görev ve sorumlulukları bağlamında ücret dengesizliğini önlemek için, Genel İdare Hizmetleri sınıfında görev yapan yöneticilere kıdemlerine bağlı olarak uzman öğretmen ve başöğretmen tazminat tutarlarının maaşlarına yansıtılması. Ücretli öğretmenlik, özel öğretim kurumları öğretmenliği, PİKTES öğreticiliği, öğretim üyeliği ile öğretim görevliliğindeki sürelerin uzman ve başöğretmenlik için gerekli kıdem hesabına sayılması. Kariyer basamaklarındaki geçişlerde kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almamış olma şartı ile eğitim programına katılma zorunluluğuna yer verilmemesi. Kurumu çalışanlarına mobbing uygulanmaması için yaptırımların belirlenmesi. Başarıyı esas alan, objektif kriterlere dayalı ödül sistemi getirilmesi. Öğretim yılına hazırlık ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına bir asgari ücret tutarında ödenmesi. Milli Eğitim Yönetici Akademisi kurulması ve eğitim kurumları müdürlerinin Eğitim Kurumları Yönetici Seçme Sınavı sonrası burada yetiştirilmesi. Tüm öğretmenlerin maaş karşılığı ders saati 15 saat olması. Öğretmenlerin ek ders ücretlerinin belirlenmesinde kullanılan katsayının yüzde 100 oranında artırılması yer almalıdır.” “Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla birlikte öğretmenlik mesleğinin muhatap olduğu mevzuat parçalı olmaktan kurtarılacaktır” Urfalı konuşmasında Türk Eğitim-Sen olarak Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nun gerek kamuda gerekse özel sektörde öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artıran ve mesleğin statüsünü sağlam bir zemine kavuşturacak şekilde düzenlenmesi mesleki açıdan bir gereklilik olduğuna inandıklarını ifade ederek, “Ümit ediyoruz ki, Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla birlikte, öğretmenlik mesleğinin muhatap olduğu mevzuat parçalı olmaktan kurtarılacaktır” dedi.
İstanbul Deprem bölgesinde Hepsiburada ile e-ticaret yapan işletmelerin satış hacmi 5,2 milyar TL’ye ulaştı Hepsiburada’nın deprem bölgesinde kalıcı refahın tesisine katkı amacıyla 2023 yılının Mart ayında başlattığı Deprem Bölgesine Ticaret ve Teknoloji Gücü programı kapsamında bölgedeki KOBİ ve esnafın Hepsiburada üzerinden yaptığı ticaretin hacmi son üç ayda yaklaşık yüzde 50 artışla 5,2 Milyar TL’ye ulaştı. Hepsiburada, 2023 yılının Mart ayında başlattığı Deprem Bölgesine Ticaret ve Teknoloji Gücü programının ikinci yılına ait ilk çeyrek sonuçlarını açıkladı. Deprem bölgesinde kalıcı refahın tesisine katkı sunmak amacıyla 15 aydır devam eden program kapsamında bölgedeki KOBİ ve esnafın Hepsiburada üzerinden yaptığı ticaretin hacmi 5,2 milyar TL’ye ulaştı. Depremden sonra Hepsiburada ile e-ticarete başlayan işletmelerin sayısı 3 bin 800’e yükselirken, programdan yararlanarak satış yapan aktif işletme sayısı 8 bin 200 oldu. Kadınlara yönelik özel destekler sayesinde programdan yararlanan kadın girişimciler ve kadın kooperatiflerinin sayısı 3 bin 500’ü, ticaret hacmi ise 397 milyon TL’ye ulaştı. Hepsiburada, iki yıl içinde 10 bin işletmeye erişmeyi, bölgeden tüm Türkiye’ye ve dünyaya toplam 10 milyar TL’lik satış hacmi oluşturmayı hedefliyor. Deprem bölgesine yönelik hem ekonomik hem sosyal destekleri aralıksız devam ettirdiklerini vurgulayan Hepsiburada Kurumsal İlişkiler, İletişim ve Sürdürülebilirlik Grup Direktörü Cem Tanır şunları ifade etti: “Depremin üzerinden bir yıldan uzun bir zaman geçti ancak yaşanan büyük yıkımın yaralarını sarmak, bölgede kalıcı refahı tesis etmek için hala gidilmesi gereken uzun bir yol var. Depremden bir ay sonra başlattığımız Deprem Bölgesine Ticaret ve Teknoloji Gücü programı kapsamında hem bölgenin ekonomik ve sosyal açıdan yeniden canlanmasına destek oluyor, hem de her üç ayda bir program sonuçlarını kamuoyuyla paylaşarak deprem bölgesiyle dayanışmayı gündemde tutmaya devam ediyoruz. Programın faydaları görüldükçe katılımın katlanarak artması en büyük motivasyonumuz. KOBİ ve esnafın Hepsiburada üzerinden yaptığı ticaretin hacmi son üç ayda yılsonuna göre yaklaşık yüzde 50, Hepsiburada ile e-ticarete başlayan işletmelerin sayısı ise yüzde 35 artış gösterdi. İki yılın sonunda Hepsiburada üzerinden satış yapan işletmelerin sayısını 10 bine çıkardığımızda 120 bin kişinin istihdamına ve 500 bin kişinin geçimine katkı sağlamış olacağız.” Deprem bölgesine desteklerinin ticaretle sınırlı kalmadığını belirten Tanır, çocuk ve gençlerin de odaklarında olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Her Siparişin Bir Hediyeye Dönüşüyor kampanyasıyla, müşterilerimizin de katkısıyla 235 bin çocuk için kitap ve oyuncak bağışı topladık. Bir Gülüş Yeter projesi kapsamında gerçekleştirilen etkinliklerle bölgede 4 binden fazla çocuğa ulaştık. Ayrıca Yarınlara Söz programıyla deprem bölgesindeki üniversite öğrencisi gençlere eğitim verdik ve programı bitiren gençlere Hepsiburada’da staj imkanı sağladık.” Alım heyetinden Hepsiburada satıcılarına ziyaret Hepsiburada Adana ve Hatay’da açtığı E-Ticaret İhtisas Merkezleri’nde satıcılara lojistik, pazarlama, müşteri hizmetleri ve eğitim konularında destek sağlıyor. E-Ticaret İhtisas Merkezleri’ne alım heyetlerini de davet eden şirket, en son Güvenilir Ürün Platformu’nu ağırladı. Platform, deprem bölgesinde üretimin yeniden canlandırılması amacıyla yürüttüğü Üreten Yöre Üreten Türkiye projesi kapsamında Hatay E-Ticaret İhtisas Merkezi’ni geniş bir alım heyeti ile ziyaret etti. Ziyaret, merkez bünyesinde yer alan Hepsiburada satıcıları için yeni iş birliği fırsatları oluşturmak amacıyla düzenlendi. Bölgedeki işletmelerden Neon Park Butik’in sahibi ve işletmecisi Sevcan Kızgındemir, “2020 yılından beri dış giyim üzerine çalışıyorum. Depremden sonra işyerim yıkıldı. Bu süreçte büyük zorluklar yaşadık çünkü çevrede satış yapacak kimse kalmamıştı. Bir tanıdığımın önerisiyle Hepsiburada ile yolumuz kesişti ve onların desteğiyle işimize devam edebildik. Hepsiburada, bizim için bir e-ticaret merkezi kurarak, ürünlerimizi nasıl yükleyeceğimiz ve nasıl satış yapacağımız konusunda eğitimler verdi. Bu destek sayesinde satışlarımızı artırdık ve ayakta kalabildik. Hepsiburada yanımızda olduğu sürece daha da güçlü olacağımıza inanıyorum" diye konuştu. Depremden ağır biçimde etkilenen Demir Boya’nın sahibi Adem Demir, “Firmamız 2000 yılında Hatay’da faaliyete başladı ve kısa süre sonra Hepsiburada ile iş ortaklığımıza başladık. Şubat depremi sonrası iş yerimizin yıkılmasıyla büyük bir darbe aldık, ancak Hepsiburada’nın sağladığı destekler sayesinde hızlıca toparlandık. Kargo ve satışlarımız Hepsiburada tarafından sağlandı, komisyonlardaki yapılan iyileştirmeler sayesinde satışlarımız arttı ve bu süreçte önemli karlar elde ettik. Bu destekler, firmamızın toparlanmasına ve geleceğe daha umutla bakmamıza olanak sağladı. Hepsiburada’ya, deprem sürecinde ve sonrasında bize verdikleri destek için çok teşekkür ediyorum. Hedefimiz, bulunduğumuz bölgede büyüyerek daha büyük bir ivme ile yolumuza devam etmek ve Hepsiburada ile olan iş birliğimizi daha da güçlendirmek" ifadelerini kullandı. Deprem bölgesinde faaliyet gösteren Sez Art Mimarlık’ın sahibi Sezer Kızgındemir, “Tribün ve benzeri yapılar için 3D yazıcılarla üretim yapıyoruz ve bu ürünleri Hepsiburada üzerinden satışa sunuyoruz. Hepsiburada ile olan iş birliğimiz, sosyal medyada ve televizyonda gördüğümüz kampanyalar sayesinde başladı ve o günden beri birlikte çalışıyoruz. Depremden sonra platformun sunduğu komisyon almama ve kargo bedellerinde indirim gibi kampanyalar sayesinde işimizi devam ettirebildik. Ayrıca, deprem sonrasında kurulan E-Ticaret İhtisas Merkezi işimizi büyük ölçüde kolaylaştırdı. Eskiden ürünlerimizin fotoğrafını çekmek veya sistemle ilgili bilgi almak zor oluyordu ama şimdi bu merkez sayesinde bu tür zorlukları aşabiliyoruz. Depremde makinelerimizin çoğu enkaz altında kaldı ve firmamız biraz küçüldü, ancak platformun desteğiyle yeniden büyümeye çalışıyoruz" dedi.
Muğla Muğla Büyükşehir binalarında performans ölçümü başladı Muğla Büyükşehir Belediyesi Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümü ile ortaklaşa gerçekleştireceği CBS tabanlı 1. Kademe Tarama Programı ile belediyeye ait binaların performans puanlamasına başladı. 313 yapının performansı ölçülüyor Proje kapsamında Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne ait 13 ilçedeki 197 ve Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’ne (MUSKİ) ait 116 yapı olmak üzere toplamda 313 yapının performans puanlamasına başlandı. Puanlama işlemi, CBS tabanlı 1. kademe tarama programı kullanılarak yapılıyor. Çalışmalar sonrasında düşük puan alan yapılar performans analizine tabi tutulacak. Bu analizler sayesinde, binaların depreme karşı dayanıklılık seviyeleri belirlenecek. Düşük puan alan binalar, daha detaylı bir performans analizine tabi tutulacak. Bu analizler, binaların deprem anında nasıl bir tepki vereceğini, yapısal olarak hangi zayıflıklara sahip olduğunu ve hangi alanlarda güçlendirme çalışmaları yapılması gerektiğini ortaya koyacak. Analizler sonucunda elde edilen veriler, binaların depreme karşı ne kadar dayanıklı olduğunu net bir şekilde ortaya koyacak. Muğla Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Onur Demirtaş konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Muğla Büyükşehir Belediyemiz ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümüyle birlikte hazırlamış olduğumuz 1.Kademe Tarama Programıyla ülkemizin bir gerçeği olan deprem konusunda farkındalık oluşturabilmek için 313 adet kamu binalarımızın deprem performans puanlarını belirlemek üzere bugün itfaiye binamızdan başlıyoruz. İlk değerlendirme yöntemi olan sokak taraması yöntemi sonucunda düşük puan alan binalarımızın deprem performans analizleri yapılarak, güçlendirme ya da yenilemeye ihtiyaç olup-olmadığının tespiti yapılacaktır. Ayrıca, ilçe belediyelerimiz, TMMOB ve İMO ile birlikte il bütününde bu kapsamda ‘Yapı Stoğu Envanteri’ çalışmalarımıza başlanmış; Büyükşehir Belediyemiz koordinasyonunda ‘AFET Dirençli Kent’ oluşturmak için gerekli iş ve işlemlerimiz devam etmektedir” dedi.