SAĞLIK - 25 Kasım 2022 Cuma 10:06

Akıllı ilaçla kanseri yendi, bebeğini yeniden kucağına aldı

A
A
A
Akıllı ilaçla kanseri yendi, bebeğini yeniden kucağına aldı

Meme kanseri tedavisi gördükten 7 yıl sonra tüm vücudunda yaygın metastaz saptanan, ikinci çocuğunu doğurduktan 9 gün sonra beyin tümörü ameliyatına alınan, yatağa bağımlı 2 çocuk annesi kadın akıllı ilaç tedavisiyle iyileşti. Beyin, karaciğer, akciğer ve kemikteki metastaz temizlenen kadın, sağlıklı bir şekilde bebeğini yeniden kucağına aldı.

İzmir’in Aliağa ilçesinde yaşayan ev hanımı Tülin Gece (39) ile fabrika işçisi Özhan Gece (42) 17 yıl önce dünyaya gelen oğulları Enes ile anne baba olmanın mutluluğunu yaşadı. 2015 yılında sağ memesinde eline kitle gelen Tülin Gece’ye koyulan kanser tanısı ailenin dünyasını yıktı. Tülin Gece, bir hafta içinde ameliyata alındı ve kitle temizlendi. Bir ay içindeki ikinci ameliyatta lenfleri temizlenen Gece’nin üçüncü ameliyatta ise memesi alındı. O tarihten itibaren tahlilleri temiz çıkan Gece, 2021 yılında hamile kaldı. Bu sürpriz hamilelikle sevince boğulan aile, gebeliğin 7. ayında başlayan kusma, bulantı, ardından da baş ağrısı ile ne yapacağını şaşırdı. Görme sorunu da başlayan Gece, 18 Şubat 2022’de gebeliğinin 35. haftasında sezaryenle doğum yaparak oğlu Ali Rıza’yı kucağına aldı. Genç kadın ikinci kez anne olduktan 9 gün sonra ise beyin tümörü ameliyatı için ameliyat masasına yattı. İki çocuk annesi, metastazların tedavisi için Kent Sağlık Grubuna bağlı Kent Onkoloji Merkezi koordinatörü, tıbbi onkolog Prof. Dr. Bülent Karabulut’a başvurdu.

Tülin Gece’nin genel durumu son derece kötü ve yürüyemeyecek kadar motor fonksiyonları da yerinde olmayan, son derece yaygın ağrıları olan, organ fonksiyonlarında ciddi sorunları olan bir hasta olarak kendisine başvurduğunu belirten Prof. Dr. Karabulut, “Sedye ile yaşamını idame ettiriyordu. Morali son derece bozuktu. O tarihlerde yeni doğmuş bir oğlu vardı ve hayata dair umutları hiç kalmamıştı. Çünkü çok hızlı bozulan bir kliniği olmuştu” dedi.

“Bu tür mutasyonu olan hastalarda akıllı ilaçlar çok başarılı sonuç veriyor”

Tülin Gece’ye 32 yaşındayken üçlü negatif denilen saldırgan bir meme kanseri tanısı koyulduğunu ve çok yoğun kemoterapi ve radyoterapi gördüğünü vurgulayan Prof. Dr. Karabulut, “2021 yılında ağrılarından sonra akciğerinde bir nodül tespit edilmiş ve biyopsi yapılmış. Ancak orada bir kanser bulgusuna rastlanmamış. Aradan belli bir zaman sonra şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma şikayetiyle tetkik edilirken beyinde yaygın metastazlar tespit edilmiş. Radyoterapi programına alınmış. Biz de vücudun diğer alanlarını inceledikten sonra radyolojik değerlendirmelerinde karaciğer, akciğer ve kemikte metastaz olduğunu gördük. Böbreğin içinde, tiroid bezinde çok sayıda lenf alanlarında oldukça yaygın bulgulara rastladık. Kemoterapi hala önemli bir silah ama her hasta için değil. Hem etkinlik hem yan etki açısından sorunları olan bir tedavidir. Moleküler onkolojik testler ve akıllı ilaçlar birçok hastalık grubu için de var. Biz de kemoterapiyle başlamak yerine mutasyonun sonucunu beklemeyi tercih ettik. Bu tür mutasyonu olan hastalarda akıllı ilaçlar çok başarılı sonuç veriyor. Hem yan etkileri çok az hem de etkisi kemoterapiye göre 3 kat daha fazla kalıcı ve uzun süreli iyileşme sağlıyor” diye konuştu.

“Bizim açımızdan tam sağlıklı bir kadın”

Akıllı ilaçların pahalı olduğunu, Türkiye’ye yeni girdiğini, ruhsatlandırıldığını ancak geri ödemelerinin henüz olmadığına dikkat çeken Kent Onkoloji Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. Karabulut, bu tedavi için Sağlık Bakanlığına başvurduklarını kaydetti. Hastanın akıllı ilaç tedavisine uygun olduğunun saptanması üzerine Sağlık Bakanlığı ile iletişime geçtiklerini ifade eden Karabulut, “Resmi kanallarla başvuruda bulunduk. Hastamıza sadece günde 1 hap ve kemikleri güçlendirmek için ayda 1 iğneye başladık. Yaşam konforunu bozmayacak iki ilaçla en son çektirdiğimiz tomografide çok küçük birkaç nokta dışında beyin de dahil olmak üzere vücudundaki bütün tümörlerin kaybolduğunu gördük. Beyin metastazları ile mücadele ederken yoğun kortizon aldı. Ona bağlı kas gücünde kayıplar oldu ama bunlardan da arınıyor. Günlük hayatını tamamen normal götürebilecek durumda. Bizim açımızdan tam sağlıklı bir kadın” dedi.

“Koşulsuz geri ödeme konusunda Türkiye iyi bir ülke”

Türkiye’nin dünyadaki tüm geri ödeme kurumlarıyla kıyaslandığında birçok alanda Türkiye’nin önde olduğunu belirten Prof. Dr. Karabulut, “Koşulsuz geri ödeme konusunda Türkiye iyi bir ülke. Pahalı ilaçlar olduğu için ulaşabilen hastalar da ulaşamayanlar da oluyor. Tülin, bu konuda bir mesaj da olabilir. Bu tür yararlanımı çok yüksek olan ilaçların ivedilikle geri ödemeye girmesi lazım. ‘Bir sosyal güvenlik sistemi dünyanın hiçbir yerinde koşulsuz her şeyi öder’ diye bir kavram yok. Sağlık sisteminde bir sürdürülebilirlik gerekir. Yararı düşük ilaca geri ödeme verirseniz bebeklerimiz kuvöz bulamazsa bu efektif bir geri ödeme olmaz. Ama bu tür ilaçlarda geri ödemeyi uluslararası literatüre uygun şekilde düzenlemek gerekir. Yasal düzenlemelerle bunun giderilmesi gerekir. Hekimler zor durumda kalıyor. Hastaya önerelim mi önermeyelim mi, aileler zor durumda kalıyor. Yasal olarak bir hekimin bu bilgiyi hastaya verme yükümlülüğü var. Doktoru en iyi tedaviyi vermekle yükümlü kılan yasalarımız var” diye konuştu.

“Bebeğimi kucağıma alamayacağım diye korktum”

Akıllı ilaç tedavisi sayesinde ayağa kalkan, bebeğine bakabilir duruma gelen Tülin Gece, rutin kontrolüne yürüyerek ve minik oğlu Ali Rıza ile birlikte geldi. İyileşmenin sevincini yaşadığını söyleyerek, kemoterapi aldığı zamanlarda çok zorlandığını belirten Gece, “21 günde bir alıyordum. 1 hafta iyi oluyordum sonra yatıyordum. Ama akıllı ilacı günde bir kez alıyordum. Ayaklarımdaki sorunlarım düzeldi. Damar yolu bulmak zor olduğu için akıllı ilaç çok daha iyi. Biz ilaca ulaşabiliyoruz. Bitmeden haber veriyoruz, ulaşıyoruz. Çok pahalı olduğu için devletin karşılaması iyi olur. Umutsuzluğa kapıldığım çok oldu. Bebeğimi kucağıma alamayacağım diye korktum. Ameliyata girdiğim gün alıp alamayacağımdan korkuyordum. 17 yaşında bir oğlum var ama küçüğün bana çok ihtiyacı vardı. Önce Allah’a sonra doktorlarıma güvendim” diye konuştu.

Ali Gözeten

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.