GÜNDEM - 07 Kasım 2020 Cumartesi 10:40

2000 yılından önce yapılan binalara dikkat!

A
A
A
2000 yılından önce yapılan binalara dikkat!

Kayseri Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Bülent Üzeltürk; meydana gelen depremlerde 2000 yılından önce yapılan binalarda daha fazla yıkım gerçekleştiğini söyledi. Üzeltürk ayrıca; son meydana gelen Ege Depremi'nde kırılan 40-50 kilometrelik fay hattına yeni bir gerilim yüklediğini ve bu bölgelerde deprem beklemeye başladıklarını kaydetti. Üzeltürk ayrıca İzmir'deki depremin ardından ülkemizde ilk kez tsunami olduğunu ve hazırlıksız yakalandığımızı da vurguladı.

Kayseri Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Bülent Üzeltürk, ülkemizin yüzde 98’inin deprem kuşağında olduğunu belirterek yapılan araştırmalarda her 3 yılda bir ülkemizde yıkıcı bir deprem meydana geldiğini söyledi.

2000 bin öncesi yapılan binalarda yıkımın daha fazla olduğunu ifade eden Üzeltürk; “Yine bir depremle sarsıldı ülkemiz, yine büyük bir deprem can kayıplarımız var, ekonomik kayıplarımız bunun yanı sıra her deprem de olduğu gibi. Unutmayalım ki ülkemizin yüzde 98’i deprem bölgesi kuşağı içerisinde yer alıyor. En fazla deprem olan ülkelerden biri de biziz. Elimizdeki istatistiki verilere göre ortalama olarak her 3 yılda bir yıkıcı depremle karşılaşıyoruz. Geçmişten beri yapılan araştırmalar bize bunu gösteriyor. Bu da bize bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini anlatıyor. Kuzey Anadolu Fay Hattımız, Batı Anadolu’daki birçok fayımız, Doğu Anadolu Fay Hattımız, Kayseri’nin de içerisinde bulunduğu ve üzerinden geçen Ecemiş Fayı, hemen yakınımızda Sarız Fayı ondan sonra Malatya fayı bunlar hep aktif, diri dediğimiz yani deprem üretmeye hazır faylarımız. Bunların içerisinde tabi ki en büyük olanı Kuzey Anadolu Fay Hattı, daha sonra Doğu Anadolu Fay hattı ve Ege Bölgesindeki diğer faylar sırasıyla yerlerini alıyorlar. En son yaşadığımız depremde maalesef merkez üssünden 60-70 kilometre uzakta olan İzmir’in bir ilçesi Bayraklı’da önemli yıkımlar oldu. Can kayıpları oldu. Bu da bize gösteriyor; ülkemiz bir deprem ülkesi ve bu ‘depreme ne kadar hazırlıklıyız?’ sorusunu akıllara getiriyor. Bizim hep dile getirdiğimiz zemin ve bina ilişkisinin iyi kurulamaması, zeminin bina yapılırken göz ardı edilmesi. Yapılan binalardaki mühendislik hizmetlerinin özellikle 2000 öncesi yapılan binalardaki mühendislik hizmetlerinin çok zayıf olması. Son çıkan yönetmeliklere uyan binalarda yıkımın veya hasar görmenin çok az olurken 2000 öncesi yapılmış binalarda yıkımın ve hasarın oldukça fazla olduğunu görüyoruz. Bu da mühendislik hizmetlerinden yeteri kadar yararlanmamış binalar olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.

Doğanın deprem, sel, heyelan gibi afet örneklerini gösterdiğini, bunları mühendislik hizmetiyle harmanlayarak afete dönüşmesinin engellenmesi gerektiğini vurgulayan Üzeltürk; “Depreme karşı gerekli önlemleri alarak can ve mal kaybının önüne geçilmesi gerekiyor. Bunlar da yeteri kadar mühendislik hizmetleri alınmasıyla can ve mal kayıplarının önüne geçilmesini sağlayabiliriz. Bunu İzmir depreminde de gördük. Yeteri kadar mühendislik hizmeti almayan binalar yıkılırken, hemen yanındaki binalar yıkılmadan hasarlı, az hasarlı ya da hiç hasar görmeden depremi atlattı ve bu şekilde can ve mal kaybını önlediğini gördük. Bu iki uç örnek bize yeteri kadar mühendislik hizmeti almamız gerektiğini, yaşam alanlarımızı mühendislik hizmetlerinden faydalanarak tasarlanması gerektiğini, zemin etütlerinin özellikle burada ilk sırada yer aldığını, zemin etütlerinden alınan değerlere göre üzerindeki binaların tasarlanması ve hesaplarının buna göre yapılması gerektiği gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur. Doğa bize bir takım verileri veriyor. İşte deprem, sel, heyelan gibi bir takım afetleri bize gösteriyor. Bizim yapmamız gereken aslında çok basit, doğanın bize verdiği bu kopyaları mühendislik hizmetleriyle harmanlayarak can ve mal kayıplarının önüne geçip, her depremin, her selin, her heyelanın bir afete dönüşmesini engellemekten başka yapacağımız bir şey yok. Doğaya rağmen değil doğa ile birlikte nasıl yaşamamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor. İşte bunun için de bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmadan gerekli tüm bilimsel ve mühendislik hizmetlerini alarak yaşam alanlarımızı tasarlamaktan başka güvenli tedbir yoktur. Bunun yanı sıra tabi ki deprem anında, öncesinde ve sonunda vatandaşların davranış şekilleri de deprem kadar önemli. Biz sadece deprem bölgelerinin yerlerini biliyoruz ancak dünyada hiçbir ülke depremin zamanını tam yerini önceden tespit edecek bilimsel çalışma ve yeterlilik yok” dedi.

Binanın altındaki yerlerin iş yerine dönüştürülürken yapılan tadilatların herhangi bir sarsıntıda binanın maksimum zarar görmesine neden olduğunun altını çizen Bülent Üzeltürk; “Binanın altlarında bazı yerler iş yerine dönüştürülürken yapılan bir takım tadilatlar oluyor. Binaların alt katların da özellikle. Taşıyıcı sistemlerindeki yapılan tadilatlar tabi ki binanın kolonlarından biriyle oynadığınız zaman diğerine daha fazla yük biniyor ve tasarlanmış yüklerin üzerine çıkmasına neden oluyor. Bu da binanın deprem anında ve ya bir sarsıntı anında maksimum hasarı görmesine neden oluyor” şeklinde konuştu.

“Ülkemizde ilk defa tsunamiye rastlandı”

İzmir depreminin ardından yaşanan tsunami olayının ülkemizde ilk kez rastlandığını, beklenen bir durum olmadığı için de hazırlıksız yakalandığını aktaran Üzeltürk; “Ülkemizde ilk defa bir tsunamiye rastlandı. Tabi ki bu depremi üreten fayın karakteristiğiyle alakalı tsunaminin oluşup, oluşmaması ya da etkili olması. Son Ege Bölgesinde ki depremde bu fay karakteri çöküntü oluşturduğu için oluşan boşluğa önce deniz suyu doldu daha sonra bu boşluktaki deniz suyunun karaya doğru hareket etmesiyle tsunami gerçekleşti. Bu da çok kısa bir zamanda gerçekleştiği için zaten Türkiye’de tsunami çok beklenen bir olay olmadığından buna da biraz hazırlıksız yakalandık. Birde süre itibari ile suyun karaya vurması çok yakın olduğu için depremin merkez üssünün karaya çok hızlı ve çabuk oldu” dedi.

İzmir’de meydana gelen depremin fayın doğu ve batı ucuna iyeni gerilim yüklediğini, buralarda deprem beklediklerini ancak zamanını söylemenin zor olduğunu belirten Bülent Üzeltürk; “Hayvanların karakteristik tepkileri var. Bunlar bilimsel olarak da biliniyor. Bir de özellikle kaplıca sularındaki kimyasal değişimler ve görünümlerindeki değişimler, bunlar da bize depremin habercisi oluyor. Ancak son olan deprem Ege Denizi açıklarında olduğu için bunula ilgili karada çok fazla bir emare olduğunu düşünmüyorum. Depremin olabileceği noktaları tahmin edebiliyoruz. Bunu da örneğin son olan depremde doğu - batı doğrultulu olan bir faydı bu. Depremin kırıldığı 40-50 kilometrelik fay hattının hem doğu ucuna hem batı ucuna yeni bir gerilim yüklendi. İşte bu doğu ve batı ucu şu anda tehlikeli durumda, yeni gerilimler yüklendiği için, yeni stres noktaları oluştuğu için buralarda şimdi deprem beklemeye başlayacağız. Ama zamanı ve kesin alanını söylemek çok zor şu anki bilgilerimizle” diye konuştu.

Turan Bulut
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Uçağın düştüğü gören vatandaşlar, o anları anlattı Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ı taşıyan uçağın düşmesin ardından vatandaşlar o anları anlattı. Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al-Haddad’ı taşıyan 9H-DFJ kuyruk numaralı Falcon 50 tipi uçağın Haymana ilçesi Kesikkavak köyü yakınlarında düşmesi sonrası köylüler gördüklerini anlattı. Evinde istirahat ettiği sırada bir patlama sesi geldiğini ifade eden vatandaş, "İkinci patlama sesi gelince herkes sokağa döküldü. Biri trafo patlamış dedi. Sonradan uçağın düştüğünü durduk. Zaten parçaları hep görünüyordu. Sonra Jandarma ekipleri gelince bizleri oradan çıkarttılar. Oradan sağ çıkma ihtimalleri yok, kötü bir patlama oldu. Herkese geçmiş olsun" dedi. Gazi Özgür’se saat 20.00-21.00 sıralarında yüksek bir patlama sesi duyduğunu ifade ederek, "Bir de yoğun bir sis ve hafif bir yağmur vardı. Patlamanın neticesini bilemediğimizden dolayı anlık haberler yayılmaya başladı. Haberler yayılmaya başlayınca arabaya bindim. Bölgede Jandarma ekipleri dronlarla arama yapıyorlardı. Deprem oluyor ve depremden önce gelen patlama sesi gibi bir ses geldi. Kalıntıları ilk gençler görünce Jandarmaya haber vermişler. Jandarma da olay yerine geldi ve herkesi uzaklaştırdı. Uçağın enkazı bulundu" diye konuştu. Olayı anlatan Gökhan Tekin ise, "Otelde teknik servis olarak çalışıyorum. Bir patlama sesi duydum. Otelde doğalgaz patlaması oldu diye bizim otelin ismini verdiler. Bizim otelde öyle bir patlama olmadı. Sonra uçak düştüğünü söylediler. Uçak parçaları vardı, ceset vardı jandarma sokmadı bizi oraya. Ses büyüktü, deprem oldu ya da bomba patladı sandık ama sonradan uçağın düştüğünü öğrendik" şeklinde konuştu.
Ankara İletişin Başkanı Duran’dan düşen uçakla ilgili açıklama İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Libya Genelkurmay Başkanını taşıyan uçağın düşmesi ile ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı. İletişim Başkanı Duran, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, uçağın elektrik arızası nedeniyle acil durum bildirdiğini belirterek, "23 Aralık 2025 günü Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al Haddad ve maiyetindeki dört kişi ile üç mürettabatı taşıyan bir özel jet, 20:17’de Esenboğa havalimanından kalktıktan sonra 20:33’te hava kontrol merkezine elektrik arızasından kaynaklı acil durum bildirmiş ve acil iniş talebinde bulunmuştur. Uçak hava kontrol merkezi tarafından tekrar Esenboğa havalimanına yönlendirilmiş ve havalimanında gerekli önlemler alınmaya başlamıştır. Acil iniş için alçalmaya başlayan uçak 20:36’da radar ekranından kaybolmuş ve sonrasında irtibat kurulamamıştır" ifadelerine yer verdi. Olay yerinde gerekli çalışmaların devam ettiğini ve sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar edilmesi gerektiğini vurgulayan Duran, "İçişleri Bakanlığımıza bağlı ekiplerce başlatılan arama faaliyetleri sonucunda düştüğü anlaşılan uçağa ait enkaza ulaşılmış olup, ilgili tüm kurumlarımızca gerekli çalışmalar titizlikle sürdürülmektedir. Bu süreçte başta basın-yayın kuruluşlarımız olmak üzere kamuoyumuzun sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar etmesi; bunun haricinde sosyal medyadaki teyitsiz bilgi, spekülasyon ve komplo teorilerini dikkate almaması, dezenformasyon girişimlerine prim verilmemesi adına oldukça önemlidir" ifadelerini kullandı.
Kars Masalsı yolculuğun son durağı: Turistik Doğu Ekspresi Kars’ta coşkuyla karşılandı Türkiye’nin en prestijli demiryolu rotalarından biri olan ve Ankara’dan yola çıkan Turistik Doğu Ekspresi, kış sezonunun en yoğun seferlerinden birini tamamlayarak son durağı olan Kars’a ulaştı. Yaklaşık bin 300 kilometrelik etkileyici bir parkuru geride bırakan tren, Kars Garı’nda büyük bir coşkuyla karşılandı. Yolcuları Kars Garı’nda karşılayan Vali Ziya Polat, yolculara hoş geldin dileklerini ileterek karanfil takdim etti. Kars’a Ankara’da geldiğini ifade eden İrem Büğrü, "Ankara’da Kars’a turistik tren ile geldik. Her şey çok güzeldi. Çok güzel karşılandık. Kars halkına teşekkür ediyorum" dedi. "Sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik" Turistik Doğu Ekspresi ile Kars’a gelen TCDD Taşımacılık Genel Müdür Yardımcısı Şems Çakıroğlu, "Biz Kars’a trenimizi dün Ankara’dan 13.55’de yola çıkardık. Yüzlerce kişiyle beraber inanılmaz keyifli, neşeli bir yolculukla buraya kadar geldik. Öncesinde Erzincan’a uğradık. Erzurum’a uğradık. Kars’a geldik, inanılmaz sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik. Çok teşekkür ediyorum" diye konuştu. Kars’ın marka şehir olduğunu dikkat çeken Vali Ziya Polat, "Kars’ın soğuk gecesinde sıcak bir karşılama ile Turistik Doğu Ekspresi Kars’a, Kars’ta Turistik Doğu Ekspresi’ne kavuştu. Tabi Kars’ın en önemli turizm markalarından biri olan Turistik Doğu Ekspresi buraya yolcu edenlere teşekkür ediyoruz. Gazi Kars’ımız Ani, Çıldır, Sarıkamış, Şehitler diyarı Baltık mimarisi ile bu bölgenin, ülkemizin en önemli turizm destinasyonlarından biri artık, bu turizm merkezi olma yolunda tabi ki Turistik Doğu Ekspresi başlangıç noktası, buraya çok büyük bir marka kattığını hepimiz biliyoruz. Kars’a gelen misafirlerimize hoş geldiniz diyoruz" şeklinde konuştu. Daha sonra gar binasına geçen yolcuları burada aşıklar türküleriyle karşıladı. Yolcular son olarak çıkıştı ateşle yakılan Kars yazısıyla otellerine uğurlandı. Öte yandan, Turistik Doğu Ekspresi’nin şehre gelişiyle birlikte Kars’taki otellerde doluluk oranları yüzde 100 seviyesine ulaştı. Geceyi Kars’ta geçirecek olan yolcular sabahın ışıklarıyla sırasıyla UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki tarihi şehir Ani Ören Yerini gezecek. Donmuş Çıldır Gölü üzerinde atlı kızak keyfi yapacak. Kars Mutfağının olmazsa olmazı Kaz eti ve gibi yöresel lezzetlerin tadına bakacak.