GÜNDEM - 20 Nisan 2025 Pazar 10:41

Oto tamirciler aylık 50 bin TL’ye kalifiyeli eleman bulamıyor

A
A
A

Oto tamiri sektöründe yetişmiş eleman eksikliği yaşanırken, ustalar iş öğretecek çırak bulamamaktan ve kalifiyeli kalfa bulamamaktan yakınıyor.

Sanayi şehri Gaziantep’te maddi getirisi yüksek olmasına rağmen bazı mesleklerin gençler tarafından tercih edilmemesi işçi sıkıntısını beraberinde getirdi. İşverenler aylık 15 bin liraya çırak, 50 bin liraya ise çalıştıracak kalfa ve usta bulamamaktan yakınıyor. Türkiye genelinde olduğu gibi Gaziantep’te de oto tamiri sektöründe kalifiyeli eleman eksikliği sorunu gün geçtikçe artıyor. Mesleğin ustaları, işlerini devredecek çırak ve kalfa bulmakta zorluk çekiyor.

Oto tamir ustaları, kolay yoldan para kazanma isteğinin yaygınlaştığına dikkat çekerek, iyi kazandıran ancak yoğun emek gerektiren mesleklere talebin düştüğünü belirtiyor. Maddi getirisi yüksek olan mesleklerin gençler tarafından tercih edilmemesinin bazı mesleklerde işçi sıkıntısını da beraberinde getirdiğini belirten oto tamir ustaları, 12 yıllık zorunlu eğitimin de etkisinin olduğuna dikkat çekiyor. Sanayide yetişmiş eleman eksikliğinin Gaziantep’in ciddi sorunu olduğunu ifade eden oto tamir ustası Mehmet Yılmaz, geçmişte ilkokul çağındaki çocukların yaz tatilinde çıraklık yaptığını, ilkokuldan sonra okula devam etmeyecekse çıraklığa verildiğini belirtti. Yılmaz, mevcut müfredatta 12 yıllık zorunlu eğitimin 17-18 yaşında bittiğini, bunun da sektörlere ara eleman yetişmenin önünü tıkadığını kaydetti.

"İyi bir kalfanın maaşı 40-50 bin lirayı bulduğu halde biz kalfa bulamıyoruz"

Hem yetiştirecek eleman bulamamaktan hem de çalıştıracak kalfa bulamamaktan yakınan oto tamir ustası Mehmet Yılmaz, "Eleman konusunda büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Çırak zaten yetişmiyor. Çırak yetişmediği için sorun yaşıyoruz. Yanımızda çalışan iyi bir kalfanın maaşı 40-50 bin lirayı bulduğu halde biz kalfa bulamıyoruz. Çıraklığa önem verelim. Yanımızda var olan çırakları da düzgün yetiştirelim ki hem ustalarımız çoğalsın hem de ustalarımız kalfa bulmada zorlanmasın. Bu mesleği beğenmemenin haricinde vatandaşlarımız, ‘çocuklarımız okusun, memur olsun’ diyorlar. Her çocuğun da eğitimi bir değil. Onun için kimisi okumuyor, okumayanları da okutmaya çalışıyoruz. Kimi çocuk da okuyor ve mezun olup geldikten sonra çalışmak istiyor. Gözü veya gönlü bu meslekte değil. Onu da yetiştiremiyoruz" dedi.

Oto tamir sektöründe ciddi elaman sıkıntısı yaşandığını belirten oto tamir ustası İdris Demir ise iyi ustaların yetişmesi için çocukların 10-12 yaşlarından itibaren sanayide olmaları gerektiğine dikkat çekerek, "Bugünün şartlarında kalifiyeli bir elemanın aldığı maaş yaklaşık 40 bin liradır. Maaşın yanında SGK’sı ve diğer hakları da var. Fakat kimse bu mesleğe rağbet etmiyor. Oto tamircilik kirli ve kolay bir meslek olmadığı için pek fazla kimse tercih etmiyor. Herkes daha basit iş istiyor. Halbuki sanayideki meslekleri öğrenseler ileride hem çok iyi meslekler edinirler hem de çok iyi kazanç elde ederler. 12 yıllık zorunlu eğitim ve meslek beğenmemeden dolayı eleman yetişmiyor. Çünkü lise çağında olan bir kişi sanayiye gelip çalışmıyor. Çalışmadığı gibi mesleğe de rağbet etmiyor. Fakat ilkokul çağında yani çocuk yaşta iken sanayiye geldiğinde mesleği daha iyi öğreniyor. Ağaç yaş iken eğilir. Bundan dolayı çocuk küçük yaştan itibaren ancak meslek öğrenebilir. Ben bu mesleğe 10 yaşında başladım. Babam çalışmamı istemedi ama ben çalışmak istedim. Mesleğimi sevdim ve tamirci olmak istediğim için çalışmaya devam ettim. Şu an okuyan birçok arkadaşım, ’usta gelip senin yanında çalışayım’ diyor. Üniversite mezunları bile bu mesleği öğrenmek istiyor. O yüzden çocuklara, ‘gelin meslek öğrenin’ diyorum. Meslek altın bileziktir" şeklinde konuştu.

Eleman sıkıntısı araç tamir sürelerini de uzatıyor

Eleman sıkıntısının araç tamirlerini de etkilediğini belirten Fethulla Ensari isimli vatandaş da, "Eskiden araçlarımızı tamir için sanayiye getiriyorduk, en geç iki saat içerisinde tekrar teslim alıyorduk. Şimdi aracımızı sabah getiriyoruz, akşama kadar tamiri sürüyor. Ustalara bunun nedenini sorduğumuzda, usta elemanları olmadığı için ancak tamir edebildiğini söylüyor. Yeterli elaman olmadığı için araç tamirlerinde de gecikme oluyor. Bu durumda bizim için sorun oluyor" diye konuştu.

İbrahim Koçyiğit

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.