HABERİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ
Halil İbrahim Varlı-Hüseyin Yıldız-İrem Koca
İHA muhabirine bilgi veren Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekocak, "İçinde bulunduğumuz kent, Anemurium Antik kenti olarak geçiyor. Antik çağda Dağlık Kilikya olarak adlandırılan bölgenin en büyük ve en önemli liman kentlerinden biriydi. Diğer bir ifadeyle doğudan batıya, kuzeyden güneye tam bir kavşak noktasıydı.
Antik Çağ’da Doğu Akdeniz deniz ticaret güzergahında olması sebebiyle de doğu ve batı dünyası arasında ticareti yapılan ürünlerin taşınmasında kullanılan gemilerin uğrak noktalarından biriydi. Ayrıca Kıbrıs’ın da Anadolu ve diğer yerleşimlerle olan ilişkisini sağlayan bir liman kenti olma özelliğine sahipti. Bu yönüyle antik dönemde Anamur Ovası için bir pazar yeri ve idari merkez olan kent Kıbrıs`a olan yakınlığı sebebiyle de bir ticaret merkezi rolü üstlenmiştir. Bu sebeplerle Hellenistik ve Roma Dönemlerinde, dağda yaşayan komşu kabilelerin ve Akdeniz`de yaşayan korsanların sık sık istilalarına maruz kalmıştır. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda kentle ilgili ilk bilgilere Milattan Önce 4. yüzyılda rastlanmaktadır. Ancak kentin tam olarak ilk kez ne zaman kurulduğu bilinmemekle birlikte geçmişinin Milattan Önce 2. bin yıla kadar uzandığı düşünülmektedir. Ama kentte bulunan kalıntılara ait en erken örnek milattan önce ikinci yüzyıla ait Hellenistik bir sur duvarıdır.
Kentten bahseden ilk kişi ise Albay F. Beaufort’tur. 1811 yılında kenti ziyaret etmiştir. Anemurium Antik kentinde akropol, nekropol alanı ve bizim aşağı şehir diye adlandırdığımız kamusal yapıların olduğu alanlar var. Kent oldukça büyük olup yaklaşık 600 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş. Gördüğünüz üzere büyük bir şans ki üzerine modern bir yerleşim kurulmamıştır.
Kentte 5 adet hamam, 5 adet kilise, kuleler, su kemerleri, mezarlar, tiyatro, edeon gibi birçok yapı bulunmaktadır. Akropol kısmı çok çalışılmamış ama orada da birçok yapı olduğunu biliyoruz. Anadolu’da belki de dünya üzerindeki en zengin nekropol alanına sahip olan kentte yaklaşık 350’ye yakın Roma Tonozlu Mezarı bulunmakta olup bunların büyük çoğunluğu ayakta. Burası adeta bir zaman tüneli gibi. Antik kente bastığınızdan itibaren 2 bin yıl öncesine gidiyorsunuz" dedi.
"Denizin 50 metre kadar karaya doğru geldiğini biliyoruz"
Antik kentte aynı anda iki ayrı çalışma yürüttüklerini anımsatan Prof. Dr. Tekocak, "Bunlardan ikincisi de su altı çalışmaları. Su altı araştırmalarını Sütçü İmam Üniversitesi Su Altı Anabilim Dalı`ından ekibimize dahil olan Doç. Dr. Oktay Dumankaya ve ekibi tarafından yürütülüyor. Antik kentimiz bir liman kentiydi ama o çağda liman olarak kullanılan alanın tam olarak neresi olduğunu henüz bilmiyoruz. Biz Anemurium’da sualtı araştırmalarında iki farklı çalışma yürütüyoruz. Bunlardan ilki su altında kalmış olan kültür varlıklarının tespit ve belgelenmesi. Bunun için tespit edilen mimari parçaların fotoğraflama, envanterleme ve koordinatlandırma çalışmaları yapılıyor. İkincisi ise antik limanın neresi olabileceği yönündeki araştırmalarımız. Bu kapsamda su altı arkeolojisi yapan ve dalgıç eğitimi alan ekip üyelerimizce su altı tarama çalışmaları profesyonelce yürütülüyor. Elimizdeki raporlardan denizin 1950’li yıllardan bugüne yaklaşık 50 metre karaya geldiğini biliyoruz.
Su altında farklı tipte yapılara ait birçok mimari parça olduğunu görüyoruz. Ama ne yazık ki bunların ne tür bir mimari yapıya ait olduklarını henüz bilmiyoruz. Yani bunlar bir tapınağa mı yoksa liman caddesine mi ya da günümüzdeki antrepolar düşünebileceğimiz bir granarium olup olmadıklarını henüz kesin olarak bilmiyoruz. Bunlar hakkındaki kesin bilgileri halen yürütmekte olduğumuz çalışmalar neticesinde elde edilen verilerin değerlendirilmesi sonucu söyleyebileceğiz. Ama şunu gördük ki bu sahil bugünkü gibi değildi. Daha ilerde olmalıydı, sualtı araştırmalarımız da bize bunu net bir şekilde gösterdi" ifadelerini kullandı.
Sütçü İmam Üniversitesi`nden çalışmalara katılan su altı arkeoloğu Çağlar Aktağ da şu ana kadar su altında çeşitli mimarı öğeler tespit ettiklerini aktararak, "Bunları su altı kameraları ile belgeliyoruz. Yerinde ölçülerini alarak koordinatlı bir şekilde çizimlerini yapıyoruz. Daha sonra bunları laboratuvarda bilgisayar ortamında işleyerek raporlarımızı yazacağız. Öncelikle antik kentin limanının nerede olabileceğini belirlemeye dönük çalışmalar yapıyoruz. Bunun için de kentin kıyı hattının ne kadar geride kaldığını belgeliyoruz. Bu çalışmaların ardından Side-Scan Sonar (Yan Taramalı Sonar) cihazlarla olası liman yapılarının kum altında kalıp kalmadığını belgeleyerek tespit çalışmalarını sonlandıracağız" şeklinde konuştu.
Birçok bölgeyi gezen yerli ve yabancı turistler de Mersin-Antalya D 400 karayoluna 1,5 kilometre mesafede olan antik kenti görmeden geçmiyor. Ziyarete gelenler, gezdikleri antik kente hayran kaldıklarını ifade ediyor.