EĞİTİM - 03 Ekim 2024 Perşembe 14:48

Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın: “İsrail, Gazze’de 41 bin sivil öldürdü”

A
A
A
Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın: “İsrail, Gazze’de 41 bin sivil öldürdü”

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın, “İsrail 77 yıldır kendisine verilen çok ciddi bir özgürlük alanını, sınır tanımazlığı yaşıyor ama bugün Gazze’de 41 bin sivil öldürdü” dedi.


Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde (ESOGÜ) 2024-2025 Akademik Yılı açılış töreni gerçekleştirildi. Program Eskişehir Osmangazi Üniveritesi Rektörü Kamil Çolak’n Atatürk ve Gençlik Anıtı’na çelenk sunması ile başladı. Daha sonra ESOGÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen açılışta konuşan Rektör Prof. Dr. Çolak, "Yarım asrı aşkın bilimsel birikimi ve akademik geçmişiyle ülkemizin köklü yükseköğretim kurumları arasında yer alan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, alanında uzman akademik kadroları, idari personeli ve iyi yetişmiş mezunlarıyla şehrine ve ülkesine değer katmakta olan bir üniversitedir. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, 13 fakülte, 1 yüksekokul, 5 meslek yüksekokulu, 4 enstitü, 42 uygulama ve araştırma merkezi ve 8 farklı yerleşkede hizmet veren nitelikli eğitim-öğretim programlarına sahip olup, bilimsel çıktılarıyla araştırma üniversitesi olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bilindiği üzere yapay zeka ve diğer yenilikçi teknolojilerin şekillendirmeye başladığı faaliyet alanlarının daha sistematik yönetimi için özellikle ülkeler ve kuruluşların kendi yol haritalarını veya stratejilerini üretmesi önemli bir gereksinim haline gelmiştir. Bu doğrultuda üniversitemizde de akıllı fabrika ve robotik, akıllı şehirler, bilgi güvenliği, 5G gibi alanlarda faaliyetler yürütülmektedir. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öncülüğünde Eskişehir’in ikinci teknoloji geliştirme bölgesi TEKNOGÜ’nün kuruluş çalışmaları tamamlanmıştır. Üniversitemiz Meşelik Yerleşkesi’nde bulunan teknokentte akademisyenlerimiz ve firma iş birliğiyle milli ve yerli üretimlerin gerçekleştirileceğine, yurt dışına ihraç edilecek yazılım ve sistemlerin yine geliştirileceğine inanıyoruz" dedi.



“Öğrencilerimize Osmangazi Üniversitesi ve Eskişehir’i tercihleri nedeniyle teşekkür ediyorum”


Rektör Çolak’tan sonra kürsüye çıkan Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, "Yeni bir akademik yıla başlamanın heyecanı ile bir aradayız. Gençlerimizin omuzlarımıza yüklemiş olduğu ağır sorumluluktan kaynaklanan bu heyecana ortak olan kıymetli konuklarımıza katılımları, geleceğe yönelik hedeflere yürümemizde özveriyle çalışan üniversitemizin değerli akademisyenlerine ve personeline katkıları, üniversitemizin varlık sebebi ve umudumuz olan, her biri bizim için ayrı ayrı değerli olan öğrencilerimize Osmangazi Üniversitesi ve Eskişehir’i tercihleri nedeniyle teşekkür ediyorum. Yeni öğrencilerimize hoş geldiniz diyorum, başarılarından ötürü her birini ayrı ayrı kutluyorum. Özellikle yeni akademik yılın üniversitemize, öğretim üyelerimize, öğrencilerimize ve şehrimize hayırlı olmasını diliyorum. Şu an eğitim verilen toprakların ayrı bir önemi var. Çünkü attığımız her adımın altında atalarımızın izi var. 5 meydan muharebesinin 3’ü ilimizde gerçekleşmiştir. Osmanlı’nın ilk fethettiği kale olan Karacahisar Kalesi, bulunduğumuz üniversitenin yanı başındadır. İlk hutbe burada okunmuştur. Üniversitemiz, böylesine bir mirası yaşatan topraklarda bukunmakta ve adını Osmangazi’den almaktadır. Atalarımız bizlere güzel yarınlar bırakmak için canlarını verdiler. Ülkemizin kıymetini bilmek ve onların izinden yürümek bizim sorumluluğumuzdur" şeklinde konuştu.



“İsrail, Gazze’de 41 bin sivil öldürdü”


Son olarak kürsüye çıkan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın, "Uluslararası Düzen, İnsan Haklan ve Gazze" konulu akademik yıl açılış dersini verdi. Konuşmasında Gazze’de yaşananlara değinen Yalçın, "İsrail 77 yıldır kendisine verilen çok ciddi bir özgürlük alanını, sınır tanımazlığı yaşıyor ama bugün Gazze’de 41 bin sivil öldürdü. Soykırım diye tarif edilen şey, etnik temizlik diye tarif edilen şey tam anlamıyla budur. 90’lı yıllarda insan hakları ve demokrasi kavramlarını neoliberal dünya hep kullanırdık. Biz de bilirdik ki, bu kavramları genelde kendi lehlerine kullanırlar ama genelde kullanırlardı. Mesela, göçmenlerle ilgili bir siyaset vardı. Mesela, uluslararası sistemin tabuları vardı. Kimyasal ve kitle imha silahlarının kullanılması ya da uluslararası sınır değişiklikleri. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana tabu olmuştu. Bunların çiğnenmemesi gerektiği, çiğnendiğinde hemen bunun cezalandırılması gerektiğine dair bir tabu oluştuğunu söylüyorduk. Esad kimyasal silah kullandı, ’Bir daha yapma’ dediler. Bir daha kullandı, ’Aman ha, bir daha yapma’ dediler. Hani tabu? Bakın, kırılmaya başlıyor bildiklerimiz. Güvensizlik ortamı doğmaya başlıyor. Sınır değişiklikleri olmazdı artık, eskiden oluyormuş o savaşlarla. Rusya yapıyor. Hani tabular nerede? Kırıldı. İnsan hakları ve demokrasi, demokratikleşme. Amerika demokratikleşme için Irak’a savaş açtı değil mi? Mısır’da demokratikleşme çabası vardı, Suriye’de vardı, Lübnan, Libya’da vardı. Onlara niye destek vermediniz? Orada bitti değil mi? Bizim işimize yaramadı. O bizim işimize yaramayan demokrasinin canı cehenneme" dedi.



“Bir girdap gibi o savaş sizi çeker”


İsrail ve İran arasındaki gerilim hakkında konuşan Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın, “Savaşmaya siz karar vermezsiniz. Bir girdap gibi o savaş sizi çeker. İsrail, İran’ı vurur mu? Şimdi biraz sahte vuruşmalar oluyor ya. Bakın, 2. Dünya Savaşı’nın öncesinde de o sahte vuruşmalar oluyordu. Bir girdap kuruldu ve o girdap bütün Ortadoğu ülkelerini ne kadar savaştan uzak kalmaya çalışırsanız çalışın içine doğru sürüklüyor. Sınıra en yakın olanlar, ilk maruz kalacak olanlar gibi gözüküyor. 3. Dünya Savaşı olur mu? Nükleer silahların olduğu yerde o silahlara sahip devletler arasında 3. Dünya Savaşı olmaz. Olsaydı Soğuk Savaş’ta olurdu. Nükleer silahın düğmesine bastığınızda hepimizin öleceğini bildiğimiz için kimse o düğmeye basamaz. Nükleer silahlar bir tarafta varsa patlar, iki tarafta varsa patlamaz. Hindistan’la Pakistan nükleer aldıktan sonra aralarındaki sınır çatışması bile bitmiş. O yüzden derler ya, ’Dünya nükleerleşsin ki salt barış gelsin.’ Tehlikeli gibi gözüküyor ama çok akıllı bir argümandır ve ben inanırım o argümana. Bir tek şey var, her koyun kendi bacağından asılır. Bunu çok net bilmek ve hazırlık yapmak gerekiyor. Bunun dışında hiçbir çözüm yok. Bugün İran’a, yarın Lübnan’a, ertesi gün Suud’a, ertesi gün Ürdün’e, ertesi gün Mısır’a ama bir gün bana da gelebileceğini görmek, otonom bir dış politika ve otonom bir savunma düzenlemesi ve stratejisi geliştirmek dışında bir şey yok" ifadelerini kullandı.



“Türkiye, dünyanın en gelişmiş tüfeklerinden bir tanesini kullanıyor”


Türkiye’nin savunma sanayii alanında oldukça ilerleme kaydettiğinin altını çizen Prof. Dr. Yalçın, şu ifadeleri kullandı:


"Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak askerimize verdiğimiz silah ve mühimmatın ancak yüzde 10’unu kendimiz üretiyorduk, bugün yüzde 80’ini kendimiz üretiyoruz. Gerisini satın alıyorduk. Bu sanırım 7-8 senenin içerisinde gerçekleşti. Şöyle söyleyeyim, Fırat Kalkanı’ndan yana böyle oldu. Daha önce tabanca üretmiyorduk, tabancamız yoktu bizim. Çok açık söylüyorum. Askere gidenler G3 kullandığını bilir, değil mi? Bizim piyadenin eline verecek tüfeğimiz yoktu. Belçikalıların eski tüfeklerini alıp onları veriyorduk. Bugün dünyanın en gelişmiş tüfeklerinden bir tanesini kullanıyor bizim piyademiz. SİHA’sı, tankı, helikopteri, uçağı, KAAN’ı, bütün hazırlığımızı buna göre yapıyoruz ve yapmak mecburiyetindeyiz. Askeri ve ekonomik bağımsızlık, tam egemenlik ne derseniz deyin. Devletlerin birbirini tanımadığı, en yakın dostların birbirini sattığı bir döneme giriyoruz ve bu dönemde güçlü olmaktan başka, hazırlıklı olmaktan başka yapacak çok fazla bir şey yok. ’NATO’dan kopmayalım’, kim bunu söyler? ’NATO’nun bana çok faydası oluyor’, NATO her şeyden önce beni NATO’dan koruyor. NATO biliyorsunuz bütün herkesi Sovyetler’den korunak için kurulmuştur ama bugün NATO beni NATO’dan da koruyor. Öbür tarafta Çin, Rusya, İran, Suud, Mısır, ben bunlarla da çok taraflı diplomasi yürütmeliyim ki yarın öbür gün bana Suriye’de NATO aynı numarayı çekmesin. Suriye’de benim başım belaya girdiğinde NATO, Patriot füzelerini geri çekti Türkiye’den. O yüzden bu düzende kimsenin kimseye güvenemeyeceği ancak kendi gücünü tahkim ettiğinde var olabileceği bir uluslararası düzen."


Konuşmaların ardından Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın’a üzerinde TOGG ve Devrim otomobilinin siluetinin olduğu bir hediye verdi. Törene Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan, ESTÜ Rektörü Prof. Dr. Adnan Özcan, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanı Arif Hamdi Sazak, AK Parti Eskişehir İl Başkanı Gürhan Albayrak, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.



Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın: “İsrail, Gazze’de 41 bin sivil öldürdü”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu Kastamonu’da köy yangınlarına çözüm arayışı için çalıştay düzenlendi Sık sık köy yangınlarının yaşandığı Kastamonu’da çözüm arayışı için Kastamonu Üniversitesi, Kastamonu Valiliği ve AFAD iş birliğinde “Köy Yangınları Ulusal Çalıştayı” düzenlendi. Çalıştayda konuşan Vali Meftun Dallı, bir yangın esnasında yangın tankerini köydeki muhtarın özel işerinde kullanıldığı için yangına müdahale edilemediğini öğrendiklerini ve bununla ilgili muhtar işlem yaptıklarını söyledi. Kastamonu’da kurumlar arasında köy yangınlarını önlemek amacıyla iş birliği çalışması yapıldı. Kastamonu Üniversitesi, Kastamonu Valiliği ile Kastamonu İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) iş birliğinde “Köy Yangınları Ulusal Çalıştayı” düzenlendi. Kastamonu İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde Türkiye’nin önemli afet türlerinden biri olan köy yangınlarına karşı politika ve strateji geliştirmek amacıyla gerçekleştirilen çalıştay, kamu kurum ve kuruluş temsilcilerini bir araya getirdi. Çalıştayın açılışına Kastamonu Valisi Meftun Dallı, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Orman Yangınlarıyla Mücadele Dairesi Başkanı Mustafa Songur, AFAD Başkan Yardımcısı Dr. Önder Bozkurt ve AFAD Kastamonu İl Başkanı Dr. Suat Tüfekçi ile kaymakamlar, ilçe belediye başkanları ve itfaiye personeli ve ilgili kurumların temsilcileri katıldı. “Bir köyümüzde yangın sırasında tankeri, muhtar özel işerinde kullandığı için yangına müdahale edemedik” Kastamonu Valisi Meftun Dallı, köy yangınlarının Türkiye’de özellikle kırsal alanlarda ciddi kayıplara neden olduğunu belirterek, Kastamonu’nun zengin doğal kaynaklara sahip olduğunu ve bu kaynakların korunmasının hayati önem taşıdığını ifade etti. Ülkenin ormanlık alanlarındaki yangınlar kadar köy yangınlarının da büyük tehlike arz ettiğini söyleyen Vali Dallı, bu felaketlerin hem insan hayatını tehdit ettiğini hem de hayvanlar ile tarım alanlarını yok ettiğini belirtti. Daha etkili stratejiler geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Vali Dallı, bugün burada bir araya gelen uzmanlar sayesinde bu alandaki eksikliklerin tespit edileceğini ve etkili çözümler üretileceğini dile getirdi. Köy yangınlarının yıllardır mal ve can kaybına sebep olduğunu belirten Dallı, “Çalıştay çıktılarından Köy Yangınlarını Önleme Eylem Planına, oradan da köy yangınlarını önleme Master Planına ulaşmayı hedeflemekteyiz. Ayrıca bu çalışmaların benzer riskleri taşıyan illerimiz için de çok yararlı sonuçlar ortaya koyacağından eminiz. AFAD Başkanlığımız vasıtasıyla diğer illerimize de çalıştay çıktılarımız ulaştırılacaktır” dedi. Köylerde yangın eğitimleri verildiğini ifade eden Dallı, “Ekipler oluşturduk, köylere giderek bilgilendirme ve tespit yapıyorlar. Şu ana kadar 65 köyümüz ziyaret edilerek, yangınlara karşı eğitim ve bilgilendirmeler yapıldı. Fakat bazı olumsuz durumlarla da karşılaştık. Mesela köylerde yangın hortumu var. Hortumu su dolu olarak kaldırmış, depoya koymuş köylümüz ya da muhtarımız. Hortum birçok yerinden patlamış durumda. Hortumum içindeki suyu boşaltsa bu olmayacak. Bir iki istisna oldu. Oradaki yangın tankerini köyümüzdeki muhtarın özel işerinde kullanıldığını, bir yangında tankerin orada olmadığını öğrendik. Bunla ilgili gerekli işlemleri yapıyoruz” dedi. “Yangınların yüzde 87’si insan eliyle çıkıyor” Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal ise, “İlimizde ciddi afetler yaşanmakta ve bu durum devam etmektedir. Kuraklık, sel, taşkınları, depremler ve yangınlar gibi afetler, tabii can kayıplarının yanı sıra ciddi ekonomik kayıplara da yol açmaktadır. Bu afetler, her türlü önleme ve müdahale çalışmalarını zorunlu kılmaktadır. Artan afet çeşitliliği ile birlikte, afet yönetimi konusunda yapılan çalışmalar yeni yaklaşımlar da getirmektedir. Her bir afetin ortaya çıkma sebepleri değiştiği gibi, alınması gereken tedbirler de farklılık göstermektedir. Önemli bir husus olarak, yangınların çeşitli risk faktörleri ile ortaya çıktığı ancak yüzde 87’sinin insan eliyle, doğrudan veya dolaylı olarak gerçekleştiği dikkat çekmektedir” dedi. Orman yangınları, kırsal alan yangınları ve köy yangınlarının Kastamonu’da önemli bir risk içerdiğini söyleyen Rektör Topal, “1700 köy yangını yaşanmış, bu yangınlarda yaklaşık 50 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Yangınlar, meydana geldikleri alanla sınırlı kalmayıp çevreye de sıçramakta ve ormanlık alanlara sirayet edebilmektedir. Bu durum, can kayıplarının yanı sıra ekonomik kayıplara da sebep olmaktadır. Bu konularda hem önleyici tedbir almak hem de yangın anında müdahale etmek ve farkındalık sağlamak hayati önem taşımaktadır. Kurumlar arası iş birliği ve koordinasyon, bu çerçevede gerçekleştirilmesi gereken önemli adımlardandır. Yangınların kaynağına baktığımızda, genellikle evlerden kaynaklandığı görülmektedir. Bu evler genellikle tarihi ahşap yapılardır ve bölgenin tarihi kültürel mirasını temsil etmektedir. Bu açıdan, evlerin korunması ve yangınlara karşı tedbirlerin alınması büyük bir öneme sahiptir. Yakın zamanda, köy yangınlarıyla ilgili olarak ahşap evlerin risk faktörünü azaltmak için elektrik tesisatlarının yenilenmesi konusunda önemli bir çalışma yapılmıştır. Bu tür projelerin devam ettirilmesi, köy evlerimizi bu risk faktöründen korumak adına önem arz etmektedir” diye konuştu. Orman teşkilatının, hem teknolojik yöntemler hem de insan unsuru ile yangınlara karşı mücadele ettiğini belirten Rektör Topal, “Yangın çıktıktan sonraki mücadele, ülkemizde belki de dünya genelindeki en üst düzeyde gerçekleştirilmektedir. Ancak, önleme aşamasının daha kritik olduğuna inanıyorum. Bunun için, okul öncesi eğitimden başlayarak tüm eğitim düzeylerinde çocuklarımızı, gençlerimizi ve yetişkinlerimizi yangın konusunda bilinçlendirmek önemlidir. Zira yangın çıktıktan sonra, zarar verme süreci başlamaktadır. Önleyici tedbirlerin alınması, özellikle insan eliyle kaynaklanabilecek köy yangınları konusunda farkındalık oluşturulması gerekmektedir. Milli eğitim ve üniversiteler ile koordineli çalışmalar yapılması bu açıdan elzemdir” diye konuştu. “Sistemden başvuru yapan 1,5 milyon AFAD gönüllüsü var” AFAD Başkan Yardımcısı Dr. Önder Bozkurt da, kentler için il risk azaltma planlarının hazırlandığını belirterek, “Kastamonu’da 2021 ve 2022 yıllarında onaylanan bu plana baktığımızda birçok afet türlerine karşı karşıyayız. İl müdürümüz de detaylı olarak bunları biliyor. Ve özellikle baktığımızda Kuzey Anadolu fay hattının geçtiği bölgelerde, Kastamonu ilimizin kuzey kesimlerinde özellikle deprem tehlikesiyle karşılaştığımızı görebiliyoruz. Özellikle 1940’lı yıllarda, sanıyorum 1943 yılında Tosya depremiyle karşılaşıldı. Akabinde baktığımızda yine planda özellikle sel ve taşkın ve heyelanlarla karşılaşıyoruz. Az önce bahsettiğim 2021 yılında çok büyük bir afet ile karşılaştık. Ve yine heyelanlarla birlikte de Kastamonu ilinde farklı afet türleriyle mücadele ediyoruz” ifadelerini kullandı. Köylerde yangınları önlemek adına Kastamonu’da yapılan çalışmanın önemli olduğunu vurgulayan Bozkurt, “Kimse kendi göbeğini kendisi kesemiyor. Birbirimize yardımcı olacağız. Yardımcı olduğumuzda, koordinasyonu sağladığımızda daha çok güçlü oluyoruz ve insanların hayatını kurtarıyoruz. AFAD’ımızın aynı şekilde müdahaleyle ilgili eğitmiş olduğu insan sayısı yükseldi, gönüllü sayımız arttı. Sadece sistemden başvuru yapan 1,5 milyon AFAD gönüllüsü var. Bunun 146 bini eğitim aldı. 51 bini destek AFAD gönüllüsü. Bu da sahaya bizzat girebilecek olan insanlardır” dedi. “20.2 milyon hektar ormanlık alanımızı yaptığımız çalışmalarla 23.4 milyon hektarlara çıkardık” Orman Genel Müdürlüğü Orman Yangınlarıyla Mücadele Dairesi Başkanı Mustafa Songur ise, köy yangınlarının hem maddi hem de manevi yıkımlara neden olduğunu belirterek, yangınlarla mücadelede teknolojik yeniliklerin ve eğitimin önemini vurguladı. Yangınlara müdahale sürecinde teknolojiden faydalanmanın, erken uyarı sistemleri kurmanın ve köy halkını bilinçlendirmenin öncelikler arasında olduğunu ifade eden Songur, orman angınlarının önüne geçilemezse köylerin emniyetinin sağlanamayacağını söyledi. Türkiye’nin orman varlığından bahseden Songür, “Biz dünyada orman varlığını arttıran nadir ülkelerden bir tanesiyiz. 1973 yılında 20.2 milyon hektar ormanlık alanımız varken bugün yaptığımız çalışmalarla 23.4 milyon hektarlara çıkardık. Yine ülkemizin bir gerçeği özellikle sahile yakın kısımlarda ciddi bir ibreli ağaç topluluğumuz mevcut ve buradaki ormanlarımızda yangınlar için birinci derecede hassas durumdalar. Tabii sonuç böyle olunca yerleşim yerlerimizde aynı zamanda birbiriyle etkileşimden dolayı onlar da birinci derecede yangınlara karşı hassas durumda oluyorlar” diye konuştu. “15 yılda 1700’den fazla ev yangımız meydana gelmiş” Kastamonu İl Afet ve Acil Durum Müdürü Suat Tüfekci de, köy yangınlarıyla mücadelede toplumun bilinçlendirilmesinin ve hazırlıklı olmasının önemine dikkat çekerek, “Ne yazık ki geride kalan 15 yılda 1700’den fazla ev yangımız meydana gelmiş, 43 vatandaşımız bu yangınlarda hayatını kaybetmiştir. Türlü sebeplerle bir evde başlayan ve diğer evlere sıçrayan bu yangınlar zaman zaman ilimizdeki imkan ve kapasiteleri zorlamakta, bazen çevre illerden destek istemeyi dahi gerektirmektedir” dedi. Çalıştayın ilk gününde, katılımcılar çeşitli oturumlarda yangınlarla mücadele konularını ele alacaklar. Öğleden sonra devam edecek toplantıda köy yangınlarına yönelik mevcut durum analiz edilecek. Anket çalışmaları ile halkın yangınlara karşı bilinç düzeyi ölçülecek ve sonuçlar değerlendirilecek. İkinci gün ise grup başkanlarının toplantıları, genel koordinatörlerin rapor sunumları ve sonuç bildirisi hazırlanması ile devam edecek. Ayrıca çalıştay masalarının raporları birleştirilerek, ortak strateji belgesi oluşturulacak. Son olarak, katılımcılar tarafından hazırlanan sonuç bildirisi kamuoyuna açıklanarak çalıştay tamamlanacak. Çalıştay sonunda, yangın öncesi, sırası ve sonrasına ilişkin stratejik öneriler içeren sonuç bildirisi hazırlanacak. Bildiri, afet yönetimi alanında alınacak tedbirlere ışık tutacak bir belge olarak değerlendirilecek.