EĞİTİM - 19 Mayıs 2020 Salı 15:35

Bilim laboratuarda değil, salgın döneminde evden de olur

A
A
A
Bilim laboratuarda değil, salgın döneminde evden de olur

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı, Doç.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı, Doç. Dr. Ersin Karademir “Bilim Eğitimi” hakkında önemli bilgiler verirken özellikle salgın günlerinde öğretmen, öğrenci ve velilere “Evdeki Bilim” hakkında görüşlerini paylaştı.


Dr. Ersin Karademir, vatandaşlara yönelik ‘Bilim Eğitimi” konusundan yaptığı açıklamada, Korona virüs salgının bu günlerde boş geçiren zamanı avantaja çevirerek bilim adına evde neler yapılabileceklerini iletti. Dr. Karademir, “Pandemi sürecinde dezavantajları yanında avantajları da var!” diyerek konuşmasına başlarken, “Bu süreç kimsenin aklına bile getirmediği bir süreç. Bundan 2-3 ay önce hangimize sorsanız böyle bir durumdan bahsetmemiz mümkün değildi. Fakat bu süreç günlük hayatta yaptığımız en basit şeylerden bile alıkoydu bizi. Bizim gibi iletişimi güçlü bir toplumun el bile sıkışamıyor olması çok iç acıtıcı. Bu süreçte özellikle sağlık çalışanları ve eğitim çalışanlarımıza ayrı bir teşekkür etmemiz gerekir. Bu dezavantajlı zamanları avantajlı hale getirmek gerçekten bizim elimizde. Sabah okula bırakıp akşam aldığımız çocuklarımızla daha fazla zaman geçirme fırsatı verdi bize. Onlarla ve ailemizle birlikte daha çok zaman geçirme fırsatımız oldu. Daha yoğun araştırmalar yapma, kendi kendimizi geliştirme ve öğrenme faaliyetlerimizi arttırma imkânımız oldu. En güzel taraflarından biri de; evde öğrenme ve bilim yapma fırsatı bulduk” diye aktardı.


“Bilim sadece laboratuvarlarda değildir”


Dr. Karademir, Bilim denildiğinde aslında insanlar için çok uzak bir kavram ve sadece üniversitelerde ve laboratuvarlarda yapılabildiği düşünüldüğünü ifade ederken, “Bilim kavramıyla ilgili öğrencilerde ve birçok insanda farklı algılar mevcuttur. Yapılan metaforik araştırmalarda, toplumun / öğrencilerin, bilim / bilim insanı algısı önlük ve laboratuvar olarak karşımıza çıkıyor. Bilimin yapıldığı en önemli yerlerden biri elbette ki laboratuvardır fakat yalnızca bilimi ve bilim eğitimini laboratuvara indirgemek onun geniş yelpazesini görmemek olur. Bilimin genel olarak kullanılan tanımları genel bağlamda ele alırsak; bilimde aslolan, evrende varolan bilginin, düzenli ve tutarlı bir yöntemle araştırılmasıdır. Her nerede yapılırsa yapılsın, kim bilim yaparsa yapsın; bilimin önemli anahtar kelimeleri vardır: Bunlar; merak, gözlem, hayal etme ve deneydir. Hepimiz biliriz ki özellikle çocuklar her şeyi merak ederler. Etraflarında bulunan her şeyle ilgili sorular sorarlar. Biz eğitimde ezberden ve bilgi yığınlarının olduğu bir yapıdan, becerilerin yoğun ele alındığı ve bilginin desteğiyle daha yoğun ortaya çıkarıldığı eğitim ortamlarına taşımak gayesindeyiz. Bu sebeple özellikle okul öncesi, ilkokul ve ortaokul eğitimlerinde bilim eğitiminin önemini anlamak gerekmektedir. Bilim eğitimine erken yaşlarda -hem evde ailelerin desteğiyle hem de okullarda- başlamak çok önemlidir. Burada öğretmenlerin kilit bir rolü vardır” dedi.


“Bilim eğitimi, ezberletmek yerine analitik düşündürmektir”


Dr. Karademir bilim eğitimi hakkında yaptığı açıklamasını devam ederken, “Bilim eğitimi; bilgi yığınlarını ezberletmek yerine, Analiz ve sentez yapabilmeyi, analitik düşünebilmeyi, eleştirel düşünme, gibi becerilerini arttırmayı hedefleyen bir anlayışa sahip olması gerekir. Biz bunları ne kadar erken yaşlara çekersek ileride o kadar nitelikli öğrenciler / bireyler yetiştirmeye adım atmış oluruz” diye anlattı.


“Bilimi farklı yaşlara yaygınlaştırarak kültür haline getirmektir”


Dr. Karademir, “Bilim eğitimini erken yaşlara / farklı kesimlere yaygınlaştırmak için bilimi bir kültür haline getirmek ve popülerleştirmek gerekmektedir” olduğunu ifade ederek , “Bilimi ve bilim eğitimini yaygınlaştırıp kültür haline getirmek için herkesin anlayabileceği bir bilim dili oluşturmak gerekir. Aslında uzun yıllardır yaygınlaştırılmaya çalışılan bu dil, popüler bilim kavramını ortaya çıkarmıştır. Popüler bilim yazılarında, çok karmaşık olarak görülen bilimsel bilgileri kişilerin anlayabileceği / anlamlandırabileceği bir perspektife taşımak önemlidir. Yani bilimsel bilgileri herkesin anlayabileceği bir dile tercüme etmemiz gerekmektedir. Çünkü öğrenciler / insanlar anladıkları doğrultuda anlamlandırma gerçekleştirirler. Biz bilim eğitimcileri, bilimi öğrencinin anlayacağı düzeye getiremezsek onun yaşantısıyla ilişkili hale getiremezsek anlamlı ve gerçek öğrenmeler oluşturamayız. Ülkemizde bilimi popülerleştirmek adına öncülük yapan kurumlardan biri TÜBİTAK’tır. TÜBİTAK tarafından yayımlanan popüler bilim dergileri ve kitapları; öğrenciler, öğretmenler ve veliler tarafından güvenle tercih edilebilir” dedi.


“Bilim adına evde ne yapabilirim?”


Dr. Karademir, Korona virüsün yaşandığı bu günlerde vatandaşların evde kaldığı süreçler boyunca bilim adına evden yapabileceklerini anlattı. Dr. Karademir, “Evde de bilimsel deneyler yapılabilir. Çünkü bilimin temelinde kontrollü deneyler yapmak yatar. Bu deneyleri laboratuvarda olduğu gibi evde de gerçekleştirebiliriz. Ya da evde gerçekleştirdiğimiz faaliyetleri bilimsel olarak yorumlarsak da bilim yapmış oluruz. Çünkü bu günlük hayatla ilişkili faaliyetler daha kalıcı ve daha gerçek olurlar. Okulda öğrendiğimiz bilgileri günlük hayatta kullanmanın önemini birçok öğretim programı vurgulamaktadır. Bunun tam tersi de eğitim-öğretime ve öğrencilere büyük katkılar sağlamaktadır. Yani günlük hayatta gerçek olarak yaptığımız faaliyetlerin öğretim programına taşınarak bağlamların oluşturulması gibi. Mesela en basit olarak yoğurt yapmak bilimsel bir faaliyettir. Evde çocuğumuzla bunu yapsak bilim yapmış oluruz. Bilimsel yöntem kullanmış oluruz. Bilimsel terimleri kullanmış oluruz. Sonunda da kendi yaptığımız birşeyi afiyetle yemenin hazzını duymuş oluruz. Çünkü bu süreç başlı başına bilim içerir: Sütü almak, süzmek, onu kaynatıp sterilize etmek, soğumasını beklemek, sonra onu mayalamak, üstünü kapatmak ve yoğurda dönüşmesini beklemek. Bunun laboratuvarda yaptığımız deneylerden hiçbir farkı yoktur. Tümü bilimsel yöntem ve süreçler içerir. Mesela şimdi tam mevsimi; evde tohum / fide ekmek tam bir bilimsel faaliyettir. İlkokulda hepimizin yaptığı fasulye tohumu çimlendirmek bilimsel yöntem ve bilimin en temel kontrollü deneylerindendir. Eminim birçok kişi bu yolla bilimi sevmiştir. Ve ayrıca bu bilimsel faaliyetler çocukla verimli ve eğlenceli vakitler geçirmenizi de sağlar” diye belirtti.


“Bilim eğitiminde öğretmenin rolü büyüktür!”


Dr. Karademir, bilimde öğretmenin rolünü çok büyük olduğu belirterek konuşmasını şöyle devam etti:


“Bilim ve bilim eğitimi okul öncesinden başlar ve hayatımızda hiçbir zaman etkisini kaybetmez. Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenlerimiz bilim eğitiminde kilit rol oynamaktadır. Öğrencilere verdikleri bilgilerin beceriye dönüşümünde; bilimin gereklerini, yöntemlerini ve tüm niteliğini değerli öğretmenlerimiz sağlamaktadır. Özellikle bu pandemi döneminde tüm eğitimcilerimizin önemini bir kez daha anlamış olduk. Öğretmenlerimiz bilimi ne kadar çok kültür haline getirir ve aileler de buna destek verirse eğitim sistemimizde istenilen başarıya ulaşabiliriz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Kırmızı roket, japon kamelyası, ters himalaya sediri 31 Mart 2024’te sandıktan birinci çıkan belediye başkanları, geçmiş dönemlere yönelik mali incelemeler başlattı. Seçimlerin üzerinden geçen bir yıla rağmen, Büyükşehir Belediyesi’ne ait bir yeni bir fahiş harcama daha ortaya konuldu. Belediyenin, 31 Mart 2024 seçimlerinden kısa bir süre önce bütçeyi adeta altüst eden ağaç ve bitki harcamasına imza attığı belirlendi. Sözleşme 590 milyon 200 bin TL İklimi itibarıyla "Ağaç zengini" olarak nitelendirilen kente alınan ağaç ve bitkilerin toplam maliyetinin 590 milyon 281 bin 100 TL olduğu belirtildi. Ağaçların bir bölümünün ithal ağaçlardan oluşması dikkati çekti. Yönetimin 590,2 milyon TL’lik ağaç alım ihalelerinin, 16 Şubat 2023, 21 Eylül 2023 ve 29 Nisan 2024 tarihlerinde yapıldığı öğrenildi. Tanesi 350 bin lira Belediyenin, yüz milyonlarca lira ödeyerek satın aldığı ağaçlardan bazılarının, dikildikleri yerin uygunsuzluğu nedeniyle kuruduğu bildirildi. Ağaçlardan bazılarının tanesine 350 bin TL ödendiği öğrenilirken tanesine 195 bin TL ödenen ağaçlardan birinin ise altgeçidin altına dikildiği tespit edildi. Belediye bütçesinden yapılan hoyrat harcamaların en çarpıcı örneklerinden birini oluşturan Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin eski yönetiminin ağaç ve bitki alımı kapsamında temin ettiği bazı bitki ve ağaçlar ise şöyle sıralandı: Flamingo Akçaağacı, Tijili Manolya, Piramidal Japon Kamelyası, Papa Gambetta, Zakkum Papagambetta, Ligustrum Çalı, Kırmızı Yapraklı Kadın Tuzluğu, Ters Himalaya Sediri, Kırmızı Roket Berberis ve Arap Yasemini olduğu açıklandı.
Ankara Ücretli öğretmen sayısı Türk Eğitim-Sen’e göre 78 ilde 86 bini aştı Türk Eğitim-Sen, 2024-2025 eğitim-öğretim yılında Türkiye’deki ücretli öğretmen sayılarına ilişkin araştırma yaptı. Yapılan araştırmada ücretli öğretmen sayısı 78 ilde 86 bin 136’ya yükseldi. Türk Eğitim-Sen, 2024-2025 eğitim-öğretim yılında Türkiye’deki ücretli öğretmen sayılarına ilişkin araştırma yaptı. Yapılan araştırmaya göre, 2023-2024 eğitim öğretim yılında 79 ilde 72 bin 723 olarak tespit edilen sayı bu yıl 78 ilde 86 bin 136 oldu. İstanbul’da 19 bin 757 ücretli öğretmen çalışıyor Nüfus olarak en kalabalık il olan İstanbul bu yıl da en yüksek ücretli öğretmen sayısına sahip il oldu. Yapılan araştırmaya göre, İstanbul’da çalışan ücretli öğretmen sayısı 19 bin 757 olarak belirlendi. İstanbul’u 5 bin 283 ile Şanlıurfa, 3 bin 714 ile Gaziantep, 3 bin 660 ile Ankara, 3 bin 275 ile İzmir, 2 bin 374 ile Hatay, 2 bin 300 ile Kocaeli, 2 bin 119 ile Diyarbakır, bin 789 ile Antalya, bin 763 ile Van, bin 736 ile Mardin, bin 757 ile Kahramanmaraş ve bin 666 ile Ağrı takip etti. 78 il valiliğinden gelen veriler doğrultusunda gerçekleştirilen araştırmada ücretli öğretmenlerin 38 bin 602’sinin eğitim fakültesi mezunu, 39 bin 463’ünün lisans mezunu ve 8 bin 71’inin ise ön lisans mezunu olduğu tespit edildi. Görevlendirildikleri alanlarına göre ücretli öğretmen sayıları Araştırmada, ücretli öğretmenlerin 8 bin 726’sının okul öncesinde çalıştığı görüldü. Okul öncesinde çalışan 5 bin 198’inin eğitim fakültesi, bin 917’sinin lisans mezunu ve bin 611’inin ise ön lisans mezunu olduğu belirlendi. Sınıf öğretmeni olarak çalışan 23 bin 276 ücretli sınıf öğretmenin 12 bin 587’sinin eğitim fakültesi mezunu, 9 bin 728’inin lisans mezunu ve 961’inin ön lisans mezunu olduğu görüldü. Branş öğretmeni olarak görev yapan 30 bin 356 ücretli öğretmenin olduğu belirlenen araştırmada, 11 bin 388’inin eğitim fakültesi mezunu, 15 bin 997’sinin lisans mezunu ve 2 bin 971’inin de ön lisans mezunu olarak görev yaptığı tespit edildi. Özel uzmanlık gerektiren özel eğitim öğretmenliğinde çalışan 23 bin 778 ücretli özel öğretmenin 9 bin 429’unun eğitim fakültesi mezunu, 11 bin 821’inin lisans mezunu ve 2 bin 528’inin ise ön lisans mezunu olduğu belirlendi. Lisans mezunu ücretli öğretmenlerin sayısı bazı illerde eğitim fakültesi mezunlarını geçti Araştırmada, il valiliğinden gelen verilere göre bazı illerde lisans mezunu ücretli öğretmenlerin sayısının eğitim fakültesi mezunu ücretleri öğretmenlerin sayısından fazla olduğu tespit edilerek, şu ifadeler kullanıldı: "Bazı illerimizde lisans mezunu ücretli öğretmenlerin sayısı eğitim fakültesi mezunu ücretli öğretmenlerin sayısından fazladır. Ankara’da görev yapan ücretli öğretmenlerin bin 364’ü eğitim fakültesi mezunu, 2 bin 109’u lisans mezunu, 187’si ön lisans mezunudur. Bolu’da görev yapan ücretli öğretmenlerin 85’i eğitim fakültesi mezunu 149’u lisans mezunu, 19’u ön lisans mezunudur. Çanakkale’de görev yapan ücretli öğretmenlerin 158’i eğitim fakültesi mezunu, 268’i lisans mezunu 37’si ön lisans mezunudur. Giresun’da görev yapan ücretli öğretmenlerin 125’i eğitim fakültesi mezunu, 193’ü lisans mezunu, 39’u ön lisans mezunudur. İstanbul’da görev yapan ücretli öğretmenlerin 5 bin 381’i eğitim fakültesi mezunu, 11 bin 334’ü lisans mezunu, 3 bin 42’si ön lisans mezunudur. Kocaeli’nde görev yapan ücretli öğretmenlerin 729’u eğitim fakültesi mezunu, bin 346’sı lisans mezunu, 225’i ön lisans mezunudur. Tekirdağ’da görev yapan ücretli öğretmenlerin 476’sı eğitim fakültesi mezunu, 685’i lisans mezunu, 224’ü ön lisans mezunudur." "2025 yılında en az ücretli öğretmen görevlendirmesi kadar atama yapılmalıdır" Araştırmaya yönelik açıklama yapan Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 78 ilden bilgi akışı sağlanmasına rağmen ücretli öğretmen sayısının 86 bini, norm kadro açığının ise 75 ilde 100 bini geçtiğini söyleyerek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ivedi tedbir almasını istedi. Ücretli öğretmen görevlendirmesinin adeta asal istihdam haline geldiğini belirten Geylan, bunun sakıncalarına dikkat çekti. Geylan, "Ücretli öğretmenlerimiz girdikleri ders saati üzerinden ücret alır, hafta sonu ve tatillerde ücret alamaz, hastalandığı için derse girmediğinde ders ücreti alamaz, büyük bir çoğunluğunun aylık geliri asgari ücretin ancak yarısına eşittir, kadrolu öğretmenlerin sahip olduğu hiçbir haktan yararlanamaz, SGK’ları eksik yatar. Tüm olumsuzlukları bir arada barındıran bu uygulamanın hastalanan, doğum iznine ayrılan ya da askere giden öğretmenlerin yerine pansuman tedbir olarak uygulanması gerekirken, bugün neredeyse asal istihdam haline gelmesi çok sakıncalıdır. Ön lisans mezunları bile ücretli öğretmenlik yapabilirken, bu durum eğitimde hedeflenen başarıya sekte vurmakta, verimi, kaliteyi olumsuz yönde etkilemektedir. Şayet bu uygulamanın olumsuz sonuçlarının bir an önce önüne geçmek istiyorsak, modern kölelik olan ücretli öğretmen görevlendirmesi tamamen tedavülden kaldırılmalıdır. Yapılması gereken eğitimde tasarruf yapılamayacağı gerçeğinden hareketle, ücretli öğretmen görevlendirmesine ihtiyaç kalmayacak sayıda kadrolu öğretmen ataması yapmaktır. Milli Eğitim Bakanlığı, 2025 yılında en az ücretli öğretmen görevlendirmesi kadar atama yapsın ki, hem ücretli öğretmen görevlendirmesine ihtiyaç kalmasın, hem de öğretmen açığı bir nebze de olsa giderilsin. Milli Eğitim Bakanlığı şayet olağanüstü haller için bir tedbir arıyorsa, bu noktada vekil öğretmenlik uygulamasından faydalanabilir. 657 sayılı DMK’nın 86’ıncı maddesi ‘Memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabilir’ şeklindedir. Dolayısıyla zorunlu hallerde ücretli öğretmenlik yerine; bu hüküm uygulamaya konulmalıdır. Her zaman ifade ettiğimiz gibi; Türk Yüzyılı eğitimle inşa edilecektir. Bu itibarla eğitim hayatımızın ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda hiçbir tedbirden imtina edilmemelidir. Bu ihtiyaçların başında da öğretmen açığını gidermek gelmektedir. Çünkü öğretmen eğitimin asli unsuru ve taşıyıcı kolonudur."