- 21 Şubat 2023 Salı 11:30

(ÖZEL) Kişisel veriler kamuoyuna sunuldukça tehlikenin boyutu artıyor

A
A
A
(ÖZEL) Kişisel veriler kamuoyuna sunuldukça tehlikenin boyutu artıyor

Av.

Av. Murat Osman Kandır, sosyal mühendislik saldırılarına karşı alınabilecek önlemleri vurgulayarak, “Verilerimizi kamuoyunun erişimini sundukça tehlikenin boyutu artıyor” dedi.


Bilişim alanında çeşitli çalışmalar yapan Av. Murat Osman Kandır, vatandaşların siber saldırılara karşı alabilecekleri önlemlerden bahsetti. Eskişehirli Kandır dijital iz kavramına vurgu yaparak, internet kullanıcılarının karşılaşabilecekleri tehlikelere değindi. Siber korsanların gerçekleştirdiği hırsızlıkların altını çizen bilişimci, korsanların temel amaçlarının bilgi ve verilere ulaşmak olduğunu da dile getirdi. Kişisel verilerin kamuoyunun erişimine sunuldukça tehlikenin artabileceğini ifade eden Kandır, “Dijitalleştikçe bilgilerimiz rahatlıkla ele geçirilebilir hale geliyor” şeklinde konuştu.



“Kamuoyunun bilgilerimize erişmesine imkân tanıyoruz”


“Bıraktığımız en büyük dijital izlerimiz verilerimizdir” diyen Av. Kandır, “Kişisel bilgilerimiz; doğum tarihimiz, aile bilgilerimiz ve her zaman akla gelen annelerimizin kızlık soyadlarıdır. Dijitalleştiğimiz için artık bu veriler rahatlıkla ele geçirilebilir hale geldi. Annelerimizin kızlık soyadı, sosyal ağlarda anne tarafından akrabalarımızın soyadıyla aynıdır. Bunu çoğu zaman unutuyoruz ve sosyal ağları herkese erişilebilir duruma getiriyoruz. Dolayısıyla kamuoyunun bilgilerimize erişmesine imkân tanıyoruz” dedi.



“Şifremizi yazılı ve görünür olarak kullanmayacağız”


Siber korsanların amacının bilgi ve değerlerimize ulaşmak için parolalarımızı ele geçirmek olduğunu ifade eden Kandır, “Saldırıların temelinde sosyal mühendislik saldırıları, karşı tarafı aldatmak ve kişinin iradesini sakatlayarak vermek istemediği bilgiyi vermesini sağlamaktır. Peki, bizim karşımıza çıkan en büyük saldırı tipleri nelerdir? Birincisi sosyal mühendislik saldırılarıdır. İkincisiyse parolalarımızı kaydettiğimiz dijitalden çalmaktır. Ortaya çıkan sıkıntılardan korumak için şifremizi yazılı ve görünür olarak kullanmayacağız. Bir diğeriyse her girdiğimiz web sitesinde aynı şifreleri kullanıyoruz. Çünkü kullanıcı adları da aynı oluyor. Genellikle bunlar ya TC Kimlik Numaraları ya da hesap açmak için kullandığımız e-posta adreslerimiz oluyor. E-posta adreslerine ulaşmak gerçekten kolay çünkü hemen hemen her yerde isteniyor ve biriktiriliyor. Sonrasındaysa reklam şirketlerine satılıyor” diye ifade etti.



“Korsanların hesabınıza ulaşması an meselesidir”


E-posta adreslerinin nasıl istismar edildiğini anlatan Av. Kandır, “E-posta adreslerine reklam amaçlı mailler yollanıyor ve bunlara zararlı kodlar saklanıyor. Zararlı kodlar içeren bu bağlantılara tıkladığınızda gerçeğinden ayırt edilemeyen banka sayfaları isteniyor ve dolayısıyla şifreleriniz ele geçiriliyor. Gerçek bir banka sitesine girdiğinizi düşünüyorsunuz ve e-postanızla birlikte şifrenizi giriyorsunuz. Ardından da site sizi bu banka hesabının gerçek internet sitesine yönlendiriyor ve burada bir hata olup tekrarlanıyor sanıyorsunuz. Bu şekilde siber korsanlar bilgilerinizi çalıyor. Sizin o anda şüphelenip şifrenizi değiştirme ihtimaliniz var. Banka hesabınızda iki korumalı yani sms ve e-posta korumasını kullanmıyorsanız, korsanların hesabınıza ulaşması an meselesidir” dedi.



“Güçlü şifreler tercih edeceğiz”


Siber saldırılardan korunmak için yapılması gerekenlerden bahseden Kandır, şöyle konuştu;


“Dijital iz bırakmaktan olabildiğince kaçınmalıyız. Özellikle sosyal ağları çok fazla kullanıyoruz ve onlar hayatlarımızın ortasında diyebiliriz. Buralardan ne yaptığımızı ve özel bilgilerimizi paylaşmayacağız. Bir sonraki aşamadaysa hesaplarda güçlü şifreler tercih edeceğiz. Yani büyük harf, küçük harf ve rakamlardan oluşan güçlü şifreler oluşturacağız. Şifrelerimizi herhangi bir yere yazmayacağız ve kullandığımız şifreleri sadece o site için kullanacağız. Eğer aynı şifreleri birden çok yerde kullanırsak bu şekilde kaydımız olur. Kendini kolluk kuvvetleri gibi farklı kimliklere bürüyen telefon numaralarından ve sosyal ağlardan ulaşmaya çalışanlara asla inanmayacağız. Sosyal mühendislik ve kimlik avı saldırıları bu şekilde yapılıyor. Bu tür güvenlik önlemlerini aldığımızda en azından bir miktar güvende olacağız.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Esenler’de "11. Şeb-i Yelda’da Şiir" programı düzenlendi Esenler Belediyesi tarafından bu yıl 11’incisi düzenlenen “Şeb-i Yelda’da Şiir” programı, “Şehir ve Şiir” temasıyla yılın en uzun gecesinde gerçekleştirildi. Gecede, Gazze ve Şam gibi şehirlere şiir aracılığıyla selam gönderildi. Esenler Belediyesi tarafından bu yıl 11’incisi düzenlenen “Şeb-i Yelda’da Şiir” programı, “Şehir ve Şiir” temasıyla Esenler Çifte Havuzlar Mahallesi’ndeki Otağ-ı Hümayun’da gerçekleştirildi. Düzenlenen gecede Abdülbaki Kömür, Emrullah Uzun, Huzeyfe Dalmaz, Nur Haktan, Nurettin Durman, Nurullah Genç, Recep Garip, Selahattin Kocaaslan, Şeref Akbaba, Tayfun Ayaz ve Yusuf Özkan Özburun gibi şairler ve yorumcular şiirler seslendirdi. Şairler tarafından şiir aracılığıyla Gazze ve Şam gibi tüm şehirlere selam gönderildi. Programa vatandaşların yoğun ilgisi olurken gecede tüm katılımcılara nar ve salep ikram edildi. “Orta Doğu’da yaşanan sıkıntılar, şehirler üzerinden dile getirilecek” Programda konuşan ESEV Genel Sanat Yönetmeni, şair ve bestekar Abdülbaki Kömür, “Bir gelenek oldu. Her yıl bir konu belirlenip o konu çerçevesinde şairler ve şiir icra eden tiyatro sanatçıları ya da sunucu arkadaşlarla birlikte her yıl tertiplenen bir program. Malumunuz yılın en uzun gecesi. Osmanlı’da bir gelenek olarak icra edilen bir gece. Bu geleneği Esenler Belediyemiz de bir şekilde devam ettiriyor. Uzun gecelerde insanlar bir şeylerle meşgul olurlar. Geçmişte şiirle, sanatla insanları buluşturmuşlar. Belediyemiz o geleneğe istinaden şiirle kendi hemşerilerini buluşturuyor. Umarım güzel bir gece olur. Şiir, biliyorsunuz, sanatın damıtılmış halidir. Sözün damıtılmış halidir. Yüzlerce kelime ile anlatabileceğimiz bir mevzuyu şiirle çok kısa imgelerle insanlara iletebilirsiniz. Şiirle şuur aynı kökten gelme derler. Bu uzun gecenin uzunluğunun idrakine varmak. Gecenin uzun olmasının çok fazla bir ehemmiyeti yok. Çünkü ardından gündüzü beklersiniz. O gündüzlerin geleceğini tahayyül etmeyi ancak şiir ile yapabilirsiniz. Bugünkü tema ‘Şehir’. Ancak bizim kültürümüzde kadim şehirler vardır. Kudüs, Mekke, Medine, İstanbul, Kahire, Bağdat gibi şehirler. Muhtemelen şair arkadaşlar bir yandan şu anda İslam coğrafyasında, özellikle Orta Doğu’da yaşanan sıkıntılar, şehirler üzerinden dile getirilecek. Mesela benim okuyacağım şiirin adı Kudüs. Hem bir şehri anlatacağım hem de Kudüs’ü anlatacağım. Orta Doğu’da yaşamış olduğumuz ya da idrak etmiş olduğumuz bu hadiseyi bir şekilde dile getirmiş olacağım. Muhtemelen diğer şair arkadaşlarımız da bu manzaraya dikkat çekecekler” dedi.
Hatay Ülkelerine dönüş hazırlığı yapan Suriyeliler yeni yaşamları için altınlarını bozduruyorlar Hatay’da yaşayan Suriyeliler ülkelerine döndüklerinde yeni bir yaşam kurabilmek için ziynet eşyalarını bozdurmaya başladılar. Güneyler Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güney, ülkelerine dönen Suriyelilerin kuracakları yeni hayatlarında nakit paraya ihtiyaç duyarak ziynet eşyalarını dönüş için satmaya başladıklarını söyledi. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeliler, 61 yıllık Baas rejiminin yıkılmasının ardından ülkelerine dönmeye başladı. Ülkelerine dönen Suriyelilerin en çok ihtiyaç duydukları şeyse yeni yaşamları için gerekli olan nakit para olmuş durumda. Hatay’da yaşayan Suriyeliler, emek vererek biriktirdikleri altınlarını yeni yaşamlarını kurmak için bozdurmaya başladılar. Güneyler Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güney, Suriyelilerin yeni yaşamları için altınlarını bozdurduklarını ifade ederek altının fiyatının bir süre daha yükselmesini öngörmediklerini söyledi. Suriyelilerin nakit ihtiyacını karşılamak için emek vererek ziynet eşyalarını bozduklarını dile getiren Güneyler Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güney, “Savaştan sığınarak Türkiye’ye gelen insanlar, Esad rejiminin devrilmesinin ardından ülkelerine dönmeye başladılar. Ülkemizde yaşayan ve emek vererek birikim yapan Suriyeliler, ülkelerine döndüklerinde hayatlarına devam ettirebilmek ve yeni bir yaşama başlamak için nakit paraya ihtiyaç duyacaklar. İnsanlar nakit para ihtiyaçlarını karşılamak için emek vererek biriktirdikleri altınlarını bozdurmaya başladılar. Bu bozdurulan altınlar tekrar piyasamızda geri dönüşüme geçip yeni modeller şeklinde vitrinlerimizde yerini alıyor. Bu olaylar öncesinde talep daha fazlaydı, üretim yaparken külçe altınları kullanıyorduk. Şimdi durum değişti ve bu sefer Suriyelilerden gelen yoğun altın bozdurmalarından kaynaklı talep azaldı, nakite olan ihtiyaç arttı. İnsanlar altın bozdurarak elde ettikleri paralarla Suriye’de gidip; evlerini, iş yerlerini ve tarlalarını işler hale getirmeye çalışacaklar” dedi. “Altın şuan durağan seviyede ve bir süre daha düşer ardından da tekrar toparlar diye düşünüyoruz” Altında bir süre daha yükseliş beklemediklerini dile getiren sarraf Güney, “Arz talep dengesinde Suriyelilerin yoğun altın bozdurmasından dolayı altının bir süre yükselmesini öngörmüyoruz. Bir süre daha stabil bir şekilde hareket eder. Suriyelilerin Esad’ı devirmesiyle altın gerileme süreci yaşadı. Altın şuan durağan seviyede ve bir süre daha düşer ardından da tekrar toparlar diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. “Suriye’ye dönen herkesin hasarı var ve insanlar yeniden yaşam kuracak, insanların elinde kağıt para olması gerekiyor” İnsanların dönüş için altınlarını kağıt paraya çevirmeye başladıklarını dile getiren Suriyeli kuyumcu Amir Kindavi, “Esad rejimi düştükten sonra burada yaşayan Suriyeliler ülkelerine dönmeye başladılar. Burada satın aldıkları altınları da kağıt paraya çevirmek için satmaya başladılar. Orada altını kullanması zor. Türkiye içinde güzel bir gelişme olacak. Suriye’ye dönen herkesin hasarı var ve insanlar yeniden yaşam kuracak, insanların elinde kağıt para olması gerekiyor. Daha ilk haftada çok yoğunluk olmadı ama ilerleyen zamanda yoğunluk olacak. Şuan altınlarını dolara dönüştürmek için gelenler oldu” şeklinde konuştu.
Mersin Mersin’deki rüşvet operasyonu zanlıları adliyeye sevk edildi Mersin’de ’zincir’ adı verilen rüşvet operasyonunda gözaltına alınan ve aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 114 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı koordinasyonunda, İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünce, Mersin Gümrük İdaresinde görevli memurlar, gümrük müşavirleri ve müşavirlik çalışanlarına yönelik menfaat sağlama şüphesiyle yürütülen ve yaklaşık 10 ay süren projeli soruşturma kapsamında düzenlenen rüşvet operasyonunda gözaltına alınan 114 şüphelinin emniyetteki işlemleri tamamlandı. İşlemleri tamamlanan 34’ü kamu görevlisi toplam 114 şüpheli, bu sabah erken saatlerde sıkı güvenlik önlemleri altında adliyeye sevk edildi. Zanlıların sevki sırasında adliye önünde toplanan yakınlarının alkışla tempo tutması dikkat çekti. Rüşvetin tarifeye bağlandığı iddia edildi İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü ekiplerince yaklaşık 10 aydır devam eden projeli çalışmada, gümrük müşavirlerinin ve müşavirlik çalışanlarının gümrük görevlilerine her işlem başına rüşvet verdikleri, rüşvet ilişkisinin belli bir tarifeye ve rutine bağlandığı belirlendi. Ayrıca herhangi bir usulsüzlük olmayan işlemlerden sabit bir ücretin alındığı, usulsüzlük olması halinde ise işin mahiyetine göre döviz olarak rüşvet alındığı ortaya çıkartıldı. 10 ay süren hassas ve titiz çalışmaların arından düzenlenen operasyonda, 34’ü kamu görevlisi 114 şüpheli gözaltına alındı. Yüklü miktarda para ve altın ele geçirildi Polisin gözaltına aldığı şüphelilerden bir kısmı dolar olmak üzere 1,5 milyon TL , 42 gram külçe altın, 18 bilezik, 1 altın kemer, 2 altın zincir kolye,1 reşat altını, 64 tam altın, 11 yarım altın, 63 çeyrek altın, 3 ruhsatsız tabanca, 9 adet lüks marka saat ve uyuşturucu hap ele geçirildi.