GENEL - 26 Kasım 2019 Salı 16:02

ESOGÜ ESKAM’dan ’Bilinçli Kadınlar Güçlü Yarınlar’ etkinliği

A
A
A
ESOGÜ ESKAM’dan ’Bilinçli Kadınlar Güçlü Yarınlar’ etkinliği

Birleşmiş Milletler (BM) “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” dolayısıyla Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESKAM) tarafından “Bilinçli Kadınlar Güçlü Yarınlar” temasıyla etkinlik düzenlendi.

Birleşmiş Milletler (BM) “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” dolayısıyla Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESKAM) tarafından “Bilinçli Kadınlar Güçlü Yarınlar” temasıyla etkinlik düzenlendi.


ESOGÜ Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki etkinlik ESOGÜ Onkoloji Hastanesi arkasındaki alanda günün anısına fidan dikimi gerçekleştirilmesi ile başladı. Sonrasında ESOGÜ Kongre ve Kültür Merkezi fuaye alanında Ressam Derya Öngün Köse’nin eserlerinden oluşan “Bunu Hak Etmiyorum” konulu resim sergisinin açılışı yapıldı.


Etkinlikte konuşan ESOGÜ ESKAM Müdürü Doç. Dr. Elif Gürsoy, BM Genel Kurulu’nun 1999 yılında 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” ilan ettiğini belirterek, bu çerçevede her yıl 25 Kasım’da tüm dünyada çeşitli etkinlikler düzenlenerek kadına yönelik şiddet konusunun gündeme getirildiğini ve böylece konuyla ilgili farkındalık yaratılmaya çalışıldığını söyledi. Kadına yönelik şiddetin çok boyutlu bir insan hakları sorunu olduğunu, kadın cinayetlerinin ise geleneksel ahlak anlayışı temelli ortaya çıkan şiddetin en uç noktası ve sözün bittiği yer olduğunu dile getiren Doç. Dr. Elif Gürsoy, kadınların sırf cinsiyetlerinden dolayı ayırımcılığa uğradığını, haklarının ihlal edildiğini ve hatta yaşam haklarının ellerinden alınabildiğini kaydetti. Türkiye tarafından da imzalanan BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)’nin, taraf ülkelere kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığa karşı gerekli yasal düzenlemeleri yapma ve şiddeti ortadan kaldıracak uzun ve kısa vadeli çözümler getirme sorumluluğu getirdiğini belirten Doç. Dr. Elif Gürsoy, ülkemizin maalesef kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda dünya ülkeleri arasındaki yerinin iyi olmadığını ve şiddetle ayrımcılığın boyutlarının artmakta olduğunu söyledi. Doç. Dr. Elif Gürsoy, yasaların uygulanmasında yaşanan sorunlar ve kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda bilinçlenmenin ve zihniyet değişikliğinin istenilen düzeyde gerçekleşememesinin bu durumun en önemli sebepleri olduğunu kaydetti. Bu konuda en önemli görevin üniversitelere ve eğitimcilere düştüğünü vurgulayan Doç. Dr. Elif Gürsoy, üniversitelerin ve akademisyenlerin geleceğin toplumunu oluşturacak olan genç neslin yetişmesinde, toplumu aydınlatmada ve toplumun çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmasında sorumlulukları bulunduğunu söyledi. Doç. Dr. Elif Gürsoy 25 Kasım’ları düzenlemek zorunda kalmayacağımız bir dünyaya ulaşmamız temennisiyle konuşmasını tamamladı.


ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak, kadınlara yönelik şiddetin genel olarak fiziksel şiddet, cinsel şiddet, duygusal şiddet ve ekonomik şiddet olmak üzere 4 grupta toplandığını belirtirken, yapılan araştırmaların kadınların özellikle cinsel ve fiziksel şiddete maruz kaldıklarını gösterdiğini söyledi. Kadına yönelik şiddetin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan yıkıcı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kemal Şenocak, şiddet uygulayan kişilerin kadınların yakınları olmasının ise ortaya çıkan yıkımı daha da artırdığını kaydetti. Kadına yönelik şiddetin gerek dünyada gerekse ülkemizde çözüm bekleyen en önemli sorunlardan biri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kemal Şenocak, her yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde düzenlenen etkinliklerle kadına yönelik her türlü şiddetin gündeme gelmesi, tartışılması ve farkındalık yaratılması ve çözüm önerilerinin paylaşılmasının sağlandığını söyledi. Ülkemizde kadın haklarını korumak ve kadına yönelik şiddeti önleye yönelik gelişmeler olmasına ve çeşitli kanun ve yönetmeliklerin uygulamaya konmuş olmasına rağmen sorunun çözümünün istenilen düzeyde olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Kemal Şenocak, halen şiddetin her türünün ve ölümlerin önüne geçilemediğini kaydetti.


Kadına yönelik her türlü şiddetin dünyada ve ülkemizde en önemli insan hakları ihlalleri arasında yer aldığını belirten Prof. Dr. Kemal Şenocak, bu konuda birçok uluslararası sözleşme ve ulusal mevzuatımızın olmasına rağmen mevzuatın uygulanmasında eksiklikler bulunduğunu ancak en önemli şeyin bilinçli bir topluma duyulan ihtiyaç olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kemal Şenocak bu nedenle böyle etkinliklerin kadına yönelik şiddetle ilgili farkındalık oluşturma ve insanları bilinçlendirme açısından çok önemli olduğunu dile getirerek, etkinliğin düzenlenmesine emeği geçen herkese teşekkür etti.


Açılış konuşmalarının ardından ESOGÜ Eğitim Fakültesi Arş. Gör. Serdar Körük “Partner Şiddeti” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Partner şiddetinin fiziksel, cinsel, psikolojik ya da ekonomik nitelikli olabileceğini dile getiren Arş. Gör. Serdar Körük, çeşitli bireysel ya da sosyal faktörlerin partner şiddetini ortaya çıkarabildiğini söyledi. Arş. Gör. Serdar Körük fiziksel şiddete maruz kalınması durumunda polis, jandarma, Alo 183 Kadın, Çocuk, Engelli, Aile Danışma Hattı ya da Mor Çatı gibi dayanışma merkezlerinden destek alınabileceğini söyledi. Arş. Gör. Serdar Körük sunumunu, bir ilişkide her iki tarafın da ödediği bedeller ile kazandığı ödüllerin yakın olmak zorunda olduğunu vurgulayarak tamamladı.


Daha sonra ESOGÜ ESKAM Müdürü Doç. Dr. Elif Gürsoy “Güç ve Şiddet” başlıklı bir sunum yaptı. Doç. Dr. Elif Gürsoy BM Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’ne göre kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin, bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen şiddet olduğunu söyledi. Erkek egemen anlayışta erkeğin elinde ekonomik, ataerkil, toplumsal cinsiyet rollerine dayalı, siyasi ve toplumsal statüye dayalı gücün bulunduğunu belirten Doç. Dr. Elif Gürsoy, bu güç kaynaklarının kadına yönelik şiddet üzerindeki etkisini örneklerle anlattı. Toplumsal cinsiyet rollerinin pekiştirilmesinde medyanın gücüne de değinen Doç. Dr. Elif Gürsoy; televizyon dizileri, çizgi filmler, yazılı basın, masal kitapları ve ders kitaplarının içerdikleri mesajın erkek egemen anlayışı pekiştirir nitelikte aynı olduğunu kaydetti. Konuşmasında sözlü şiddete de vurgu yapan Doç. Dr. Elif Gürsoy, hiçbir verisi olmayan sözlü şiddetin yani küfür kültürünün geleneksel toplumdan beslendiğini ifade etti. Toplumdaki erkeklik anlayışı değişmeden şiddetin bitmeyeceğini dile getiren Doç. Dr. Elif Gürsoy, kadına yönelik şiddet sorununun çözülebilmesi için önce bunun bir sorun olduğunun kabul edilmesi ve sonra da bunun nedenlerinin iyi kavranması gerektiğini söyledi.


Etkinlik oyuncu-sunucu Ceyda Düvenci’nin ESOGÜ öğrencileri ile gerçekleştirdiği söyleşi ile sona erdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Muş’ta üniversite öğrencileri doğayı gezerek dengbejlik kültürüyle buluştu Muş’ta üniversite öğrencileri fotoğraf kursu kapsamında Çengilli köyündeki Keçi Kömü Yaylası’nı ziyaret ederek sıcak havanın keyfini çıkarırken dengbejlik (ozanlık) kültürünü de yakından tanıdı. Güzel havayı fırsat bilen üniversite öğrencileri, Halk Eğitim Merkezi bünyesinde kayıtlı oldukları fotoğraf kursu kapsamında Çengilli köyünde bulunan Keçi Kömü Yaylası’na gezi düzenledi. Doğayla iç içe gerçekleştirilen etkinlikte öğrenciler, bölgenin köklü kültürel miraslarından biri olan dengbejlik geleneğiyle de buluştu. Yaylada yapılan etkinlikte dengbej tarafından seslendirilen kilamları dinleyen öğrenciler, sözlü Kürt edebiyatının önemli bir parçası olan dengbejlik kültürünü öğrendi. Aralık ayında güneşin tadını çıkararak yaylada gönüllerince eğlenen öğrenciler, Türkçe ve Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekti. Aynı zamanda yaylanın doğal güzelliklerini fotoğraflayan öğrenciler, kültür ve sanatı bir arada deneyimledi. Etkinlik sonunda öğrenciler, meradan dönen keçilere elleriyle yem vererek hayvanları sevdi ve onlarla fotoğraf çekti. Geziyi düzenleyen fotoğraf sanatçısı Kenan Demir, her hafta Muş’un farklı bir bölgesine giderek keşfedilmemiş ve fazla bilinmeyen rotaları adım adım keşfettiklerini söyledi. Demir, "Tarihi mekânları, doğal güzellikleri ve bölgenin yaşam kültürünü konu alan bu gezilerde hem fotoğraf çekimleri yapıyor hem de öğrencilerimizin sahada deneyim kazanmasını sağlıyoruz. Bu çalışmalar sayesinde öğrencilerimiz, teorik eğitimlerini uygulamayla pekiştirirken temel çekim ve kadraj tekniklerini yerinde öğrenme imkânı buluyor. Bugün de rotamızı Çengilli köyünün yaylalarına çevirdik. Aralık ayı olmasına rağmen havanın güzelliği, doğanın ve akan suların sesi hepimizi adeta etkiledi" dedi.
Muğla Marmaris turizminde yeni dönem başladı Türkiye turizm sektörünün son yıllardaki en büyük yatırımlarından biri olan ve turizm dönemini 12 aya yayan Kızılbük Thermal Wellness Resort, düzenlenen toplantı ile basın mensuplarına tanıtıldı. Kış ortasında bile yoğun harketliliğin yaşandığı 5 yıldızlı otel konforundaki tesis basın mensuplarından da tam not aldı. Projenin tanıtımını yapıp gazetecilerin sorularını cevaplayan Kızılbük GYO Genel Müdürü Mahmut Sefa Çelik, beklentilerin aksine kış sezonunun oldukça hareketli geçtiğini belirterek, "Çok daha sakin bir dönem öngörülürken ciddi bir talep ve dinamizmle karşı karşıyayız. Yaklaşık 500 çalışanımızla hem operasyonel süreci hem de misafir memnuniyetini en üst seviyede tutacak şekilde planlamalarımızı sürdürüyoruz" dedi. Tesisin ilk kış sezonunu yaşadığını vurgulayan Çelik, Aralık-Şubat döneminde Marmaris’e ilk kez tatil amacıyla gelen çok sayıda yerli misafir bulunduğunu ifade etti. Marmaris’in geçmişte kış tatili destinasyonları arasında yer almadığını hatırlatan Çelik, "Bugün misafirlerimizin Marmaris’ten büyük bir keyif aldığını net şekilde gözlemliyoruz. Aralık ayında denize girildi, termal turizm tarafında ise kaplıca misafirleri artarak gelmeye devam ediyor" diye konuştu. Halihazırda tesiste yaklaşık bin 500’e yakın misafirin bulunduğunu belirten Çelik, konaklamaların genellikle bir hafta ve üzeri sürdüğünü, misafirlerin aile tatili anlayışıyla ve çoğunlukla özel araçlarıyla bölgeye geldiğini söyledi. Bu hareketliliğin Marmaris’in kış turizmi destinasyonu olarak konumlanmasına önemli katkı sağladığını dile getirdi. Sürdürülebilirliğin temel öncelikleri arasında yer aldığını vurgulayan Çelik, tesisleri 12 ay boyunca aktif tutacak katma değerli iş modelleri geliştirdiklerini belirtti. Bölgenin termal kaynaklar ve ören yerleri açısından büyük bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çeken Çelik, bu potansiyelin daha planlı ve bütüncül turizm politikalarıyla desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Marmaris’in İçmeler bölgesinde geçtiğimiz sezon başında kapılarını açan yaklaşık 30 yıl boyunca metruk bir halde kalan yapı, 465 milyon dolarlık stratejik bir yatırımla dört mevsim açık, termal ve wellness odaklı uluslararası standartlarda bir destinasyona dönüştürülmesi tüm Marmaris’te hareketliliğe neden oldu. "Sosyal ve ekonomik yaşamda gözle görülür bir canlanma yaşandı" Projenin misafirlerini ağırlamaya başlamasından bu yana Marmaris ve çevresinde sosyal ve ekonomik yaşamda belirgin bir hareketlilik yaşandığının altını çizen Mahmut Sefa Çelik "Tesisimiz yılın 12 ayı açık. Bu sayede yerel işletmeler ve restoranlar kış aylarında da aktif olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Hatta geçmişte kışın kapanan işletmelerin yerine artık yeni açılan mekanlar görüyoruz. Artık dünya turizminde yalnızca yaz tatili değil; sağlık turizmi, deneyim odaklı konseptler, sürdürülebilirlik, kongre turizmi ve dört mevsim yaşam anlayışı öne çıkıyor. Marmaris, termal kaynakları, doğal güzellikleri ve destinasyon çeşitliliği ile bu dönüşümün öncü destinasyonlarından biri olma potansiyeline sahip. Geleneksel turizmdeki en büyük zorluk, sezonun sınırlı olmasıydı. Bizim hedefimiz, Kızılbük Thermal Wellness Resort gibi yatırımlarla bu döngüyü kırarak Marmaris’i yılın her döneminde ziyaret edilen, güçlü bir marka destinasyonu haline getirmek ve bölge turizmine sürdürülebilir değer katmak. Bu hedefe de emin adımlarla ilerliyoruz" dedi. Toplantının ardından, 37 bin metrekareyi aşan kıyı şeridi, 1,4 kilometrelik sahil yürüyüş yolu ve plaj alanlarıyla bölgenin en büyük sosyal yaşam alanlarından birini oluşturan Kızılbük Thermal Wellness Resort, gazetecilere tanıtıldı. Tabiatla iç içe tesisi gezip merak ettikleri konular hakkında Sinpaş Holding Kurumsal Iletişim Müdürü Süreyya Erbayrak’tan bilgiler alan gazeteciler bölgeye kattığı değer dolayısıyla teşekkür ettiler.
Ankara SPK ile Türkiye Barolar Birliği arasında Finansal Okuryazarlık Anlaşması Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile Türkiye Barolar Birliği arasında "Finansal Okuryazarlığın Yaygınlaştırılmasına Yönelik İş Birliği Protokolü" imzalandı. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile Türkiye Barolar Birliği arasında finansal okuryazarlığın yaygınlaştırılmasına yönelik iş birliği protokolü imza töreni gerçekleştirildi. Yapılan anlaşmayla hukuk alanında okuryazarlığın yaygınlaştırılması hedeflendi. İmza töreninde bir konuşma gerçekleştiren SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül, yalnızca bir iş birliği protokolünü imzalamak için değil; hukuk ile finansın aynı zeminde, aynı hedef doğrultusunda buluştuğu önemli bir iradeyi ortaya koymak için bir arada olduklarını sözlerine ekledi. Gönül, Sermaye Piyasası Kurulu ile Türkiye Barolar Birliği arasında imzalanan protokolü son derece önemli gördüğünü sözlerine ekleyerek, şu ifadelere yer verdi: "Sermaye piyasalarında hukukun ve avukatlık mesleğinin rolü ayrıdır. Avukatlar, bu yönüyle bakıldığında sermaye piyasalarında kritik ve çok önemli bir yere sahiptir. Halka arz süreçlerinden şirket birleşmelerine, şirketlerin yatırım kararlarından yatırımcı uyuşmazlıkları ve kurumsal yönetim uygulamalarına kadar pek çok alanda, hukukçuların katkısı piyasalar açısından önemlidir. Yatırımcı haklarının korunması, sözleşme güvenliğinin sağlanması ve piyasa disiplininin tesisi, büyük ölçüde bu mesleğin bilgi birikimi ve sorumluluk anlayışıyla mümkün olmaktadır." "Avukatların finansal okuryazarlık düzeyinin yükselmesi, yatırımcı haklarının daha etkin şekilde korunmasını beraberinde getirmekte" Sermaye piyasalarının, geçmişe kıyasla çok daha hızlı ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu kaydeden Gönül, "Dijitalleşme, yeni finansal ürünler, farklı yatırım araçları ve sınır aşan işlemler, hukuki değerlendirmeleri de kaçınılmaz olarak derinleştirmektedir. Böyle bir ortamda, avukatların yalnızca mevzuata hâkim olması yeterli değildir. Finansal kavramları anlayan, piyasa işleyişini bilen ve yatırım risklerini doğru okuyabilen bir hukuk yaklaşımı, her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Bu noktada finansal okuryazarlık, avukatlar için ilave bir bilgi alanı değil; mesleki pratiğin doğal bir parçası hâline gelmiştir. Avukatların finansal okuryazarlık düzeyinin yükselmesi; müvekkillerin daha doğru yönlendirilmesini, uyuşmazlıkların henüz doğmadan önlenmesini ve yatırımcı haklarının daha etkin şekilde korunmasını beraberinde getirmektedir. Aynı zamanda bu durum, piyasa bozucu eylemlerle mücadelede de güçlü bir hukuki zemin oluşturmaktadır" ifadelerine yer verdi. Gönül, Türkiye Barolar Birliği ile imzalanan protokolün önemine de değinerek, "Bu iş birliğiyle, avukatlarımızın sermaye piyasalarına ilişkin bilgi birikimini güçlendirmeyi, ortak eğitim ve farkındalık çalışmalarını artırmayı ve hukuk ile finans arasında daha sağlam bir etkileşim alanı oluşturmayı hedefliyoruz. Avukatlarımızın finansal okuryazarlık alanındaki donanımının artması, yalnızca mesleki bir kazanım değil; ülkemizin sermaye piyasalarının geleceğine yapılmış önemli bir yatırımdır" diye konuştu. "İş birliği protokolü ile avukatların finansal okuryazarlıkta ciddi bir eğitimden geçmelerini amaçlıyoruz" Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ise, yapılan iş birliği protokolüyle her iki kurulun hem finans dünyası hem hukuk dünyasının bundan sonra daha yoğun şekilde iş birliğiyle çalışmasına dair bir adım attığını dile getirdi. Sağkan, baroların çatı örgütü olan Türkiye Barolar Birliği olarak Türkiye’deki 204 bin avukatı ve yine binlerce stajyer avukatı bünyesinde barındırdığını belirterek, "Bu kapsamda finansal okuryazarlık konusu da avukatların yurttaşlarımızın adalete erişiminde en çok önem verdiği başlıkların içerisinde yer alıyor. Bu anlamda bugün imza altına alacağımız iş birliği protokolü ile avukatların ve stajyer meslektaşlarımızın finansal okuryazarlıkta ciddi bir eğitimden geçmelerini amaçlıyoruz. Bu eğitimin neticesi az önce ifade ettiğim üzere 85 milyon yurttaşımızın adalete erişiminde savunmanın daha etkin bir rol üstlenmesini temel olarak sağlayacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul OYAK ve KOOP Market’ten sürdürülebilir iş birliği Türkiye’de tamamlayıcı mesleki emeklilik sisteminin başarılı örneklerinden OYAK, 5 binin üzerinde satış noktasında hizmet veren KOOP Market ile stratejik bir iş birliği gerçekleştirdi. Bu kapsamda, OYAK üyeleri ve aileleri KOOP Market’ten avantajlı alışveriş yapma imkanına sahip olacak. KOOP Market ve OYAK, OYAK üyeleri ve ailelerine yönelik geniş ölçekli bir tüketici fayda modelini hayata geçirmek üzere stratejik bir iş birliğine imza attı. İş birliğiyle birlikte, OYAK üyelerinin KOOP Market üzerinden yapacakları alışverişlerde uygulanacak özel indirimle, avantajlı koşullardan yararlanması hedefleniyor. Gerçekleştirilen iş birliği protokolü, KOOP Market Genel Müdürü Orhan Kozan ve OYAK Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Çağrı Özer tarafından imzalandı. 500 bin hanenin sofrasına doğrudan dokunan model Söz konusu iş birliği, OYAK bünyesindeki 500 bini aşkın üye ile birinci derece aile yakınları dâhil olmak üzere yaklaşık 1 milyon kişiyi kapsıyor. Amaç, geniş bir kitlenin tüketim ihtiyaçlarına daha uygun koşullarda erişimini kolaylaştırarak hane bütçelerine katkı sağlamak. OYAK üyeleri, iş birliği çerçevesinde OYAK Platform uygulaması üzerinden tanımlanan kod sistemi ile herhangi bir başvuru olmaksızın kendilerine sağlanan özel iskonto çerçevesinde bu avantajdan yararlanabilecekler. Kod, OYAK Platform üzerinden üretilecek ve uygulamadan faydalanmak için ayrıca bir başvuru gerekmeyecek. Erişilebilirlik ve kullanım kolaylığı esas alınarak hayata geçirilen uygulamanın, tarafların ortak değerlendirmeleri doğrultusunda önümüzdeki dönemlerde daha da geliştirilmesi planlanıyor. Aydın: "Toplumsal fayda üreten bir perakende anlayışı" Tarım Kredi Genel Müdürü Hüseyin Aydın, "Tarım Kredi olarak üreticiden tüketiciye uzanan entegre yapımızla, toplumsal faydayı merkeze alan bir perakende anlayışı benimsiyoruz. Tarım Kredi büyük bir ekosistem ve değer üretmeye, oluşan bu değeri iş birliği yaptığımız kurumlarla da paylaşmaya çalışıyoruz. OYAK ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği, KOOP Market’in yalnızca bir satış noktası değil; hanelerin bütçesine katkı sağlayan, erişilebilir ve güvenilir bir çözüm ortağı olduğunun göstergesi" dedi. Özer: "Önceliğimiz üyelerimizin ve ailelerinin yaşam kalitesini artırmak" OYAK Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Çağrı Özer ise şunları söyledi: "OYAK olarak üyelerimizin ve ailelerinin yaşam kalitesini artıran, günlük hayatlarına doğrudan dokunan projeleri önceliklendiriyoruz. KOOP Market ile hayata geçirdiğimiz bu iş birliği, yalnızca bir avantaj uygulaması değil; geniş bir kitlenin ihtiyaçlarının birçoğuna erişimini kolaylaştıran, sürdürülebilir ve yaygınlaştırılabilir bir model." Ortak hedef: Geniş kitlelere kalıcı fayda OYAK ve KOOP Market bu iş birliğiyle; kurumsal gücü, sosyal sorumluluk bilinciyle birleştirerek, yüz binlerce ailenin günlük yaşamına dokunan kalıcı fayda modelleri üretmeyi hedefliyor. Resmiyet kazanan bu iş birliği, bugün OYAK Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen imza töreni ile kamuoyuna duyuruldu.