POLİTİKA - 05 Nisan 2012 Perşembe 11:06

BEKİR BOZDAО: "MİLLET ADINA YARGIYA HESAP VERİYORLAR"

A
A
A
BEKİR BOZDAО: "MİLLET ADINA YARGIYA HESAP VERİYORLAR"

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 12 Eylül darbesine ilişkin davayla ilgili olarak, "Bu fotoğraf, Türkiye`nin demokrasi tarihi ve hukuk tarihi açısından önemli bir kilometre taşını daha aştığını göstermektedir" dedi.
Türkiye- Kırgızistan Karma Ekonomi Toplantısı için gittiği Bişkek`ten dönen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Atatürk Havalimanı`nda gazetecilere açıklama yaptı. Bozdağ, "Orada verimli bir toplantı gerçekleştirdik. 2008`den bu güne gerçekleştirilemeyen karma ekonomik komisyonu toplantısı 2012`de gerçekleşmiş oldu. Türkiye Kırgızistan arasındaki ekonomik ilişkileri, Türk işadamlarının Kırgızistan`daki yatırımları karşılaşılan sorunlar iki ülke arasında yapılması gerekenler konusunda teknik heyetler
arasında bir dizi çalışmalar yapıldı. Ortaya çıkan mutabakatlar ve temennileri içeren bir protokolü imza altına aldık" dedi.
"DEMOKRASİDE ÖNEMLİ KİLOMETRE TAŞI"
Bozdağ, 12 Eylül darbesine ilişkin davayla ilgili gelişmelerin sorulması üzerine de "Tabi 12 Eylül yargılaması tarihi bir yargılama. Türk demokrasi tarihi, hukuk devleti açısından son derece anlamlı ve önemli bir yargılama. Türkiye`de yapanın yaptığının yanına kar kalmadığı, anayasa ve hukukun dışına kim çıkarsa çıksın velev ki bunlar gücü elinde bulunduran kişiler de olsa, darbeyi gerçekleştiren kişiler de olsa yargının huzuruna gün gelip çıkacağı hesap vereceği anlayışını ortaya koymuştur. Bu fotoğraf
Türkiye`nin demokrasi tarihi ve hukuk tarihi açısından önemli bir kilometre taşını daha aştığını göstermektedir. İlk defa darbeyi gerçekleştiren lider ve onunla beraber olanlar hesap veriyor. Millet adına yargıya hesap veriyorlar" diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul “Anadolu’muzun Köyleri” Bağcılar’da tanıtıldı Bağcılar Belediyesi’nce hazırlanan “Anadolu Gibidir Bağcılar” temalı “Anadolu’muzun Köyleri” belgeselinin ikincisi, düzenlenen gala ile tanıtıldı. Eski Başbakan Binali Yıldırım’ın da katıldığı etkinlikte, memleket özlemi çeken vatandaşlar duygu dolu anlar yaşadı. Bağcılar Belediyesi, geçen yıl başlattığı ve Anadolu’nun farklı kültürel değerlerini bir araya getiren “Anadolu Gibidir Bağcılar” belgesel serisinin ikinci bölümünü tamamladı. Dr. Kadir Topbaş Halk Sarayı’nda Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen programa, eski Başbakan Binali Yıldırım’ın yanı sıra Bağcılar Kaymakamı Abdullah Uçgun ile vatandaşlar katıldı. Anadolu ve Trakya’da 250 köyün yaşam biçimleri, kültürel zenginlikleri ve sanat yönlerinin tanıtıldığı 5 ile 15 dakika arasında değişen belgesel kesitleri, memleket hasreti çeken katılımcılara duygu dolu anlar yaşattı. Bağcılar Belediyesi, “Anadolu’muzun Köyleri” belgeseli kapsamında iki yıl süren çalışmalarla toplamda 450 köyün tanıtımını yaptı. İlk yıl 200, bu yıl ise 250 köyün belgesel çekimleri tamamlandı. Etkinlikte konuşan Binali Yıldırım, “Bugün, İstanbul’umuzun en büyük ilçelerinden Bağcılar’da, bu güzel etkinlik için sizlerle bir arada olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Bağcılar, Anadolu demektir. Bağcılar, Evlad-ı Fatihan demektir. Bağcılar, Türkiye’nin bir özeti demektir. İşte burada 81 ilimizin bütün renklerini görüyoruz. Aynı zamanda İstiklal Mücadelemizden sonra ata yurduna dönen Batı Trakya’dan Evlad-ı Fatihanları görüyoruz. Ülkemiz, çok büyük bir kültürel ve doğal zenginliğe sahip. Ancak ülkemizin bunlardan daha da değerli bir varlığı var; o da çok büyük bir beşeri kaynağımız, insanımız ve genç kuşaklarımız var. Bu, bizim geleceğimiz için en büyük teminatımızdır” dedi. Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir ise, “Tabii ki Anadolu dediğimizde, Anadolu insanının duruşunu, mütevazılığını ve irfanını yansıtan çok saygıdeğer Başbakanımıza, bu anlamlı programda tüm topraklarımızdan gelen kıymetli komşularımızla bir arada olduğu için şükranlarımı sunuyorum. Bağcılarımız, Anadolu coğrafyamızın doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, hatta Türkiye Cumhuriyeti topraklarımızın dışına taşarak Rumeli ve Balkan coğrafyasından Orta Asya’ya uzanan gönül coğrafyamızın tüm temsilcilerinin yer aldığı özel bir ilçe. İşte bu güzel ilçede, bu güzel toplulukla birlikte, İnşallah hem İstanbul’umuzun hem de ülkemizin geleceği adına çok güzel işlerin altına kıymetli komşularımızla imza atma gayreti göstermek için gece gündüz çalışıyoruz. 250 köyümüzün belgeselini gösterdik. İnşallah programın sonunda, tüm derneklerimize köylerinin videolarını SMS olarak yollayacağız. Geçtiğimiz sene 200 köyümüzün belgeselini yollamıştık. Köyde büyümenin, köyde yaşamanın ve köy tutkusunun ne olduğunu iyi bilen bir kardeşinizim. İşte bu yüzden Anadolu’muzun güzel köylerinin özlemini bir nebze de olsa giderebilmek adına böyle bir programa ev sahipliği yapma gayretini gösterdik. Bağcılar’ımıza, yine Bağcılar’ımızın tüm unsurlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, iş dünyasıyla, eğitim camiasıyla ve Bağcılar’ımıza renk katan tüm unsurlarla yol yürümeye devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
İstanbul Sosyal medya ile uyuşturucu madde ‘tek tıkla kapıda’: “Mutlaka ihbar edin” İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nde ilki düzenlenen Uluslararası Kriminoloji Sempozyumu ile ‘değişen suç ve suçlu profili’ alanında uzman kişiler tarafından ele alındı. Sempozyum’da yaptığı konuşmada, dünyada internet ve sosyal medya aracılığıyla uyuşturucu kaçakçılığının giderek arttığını belirten Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Bu mecralarda uyuşturucu satıcılarının yaptığı tanıtım reklamları var. Reklamları üzerinden doğrudan mesaj ile karşıdakiyle iletişim kurulabiliyor. Böylelikle ‘tek tıkla kapıda’ şeklinde uyuşturucu maddeye ulaşabiliyorlar” diyerek böyle bir durumla karşılaşıldığında hemen ihbar edilmesi gerektiği konusunda uyardı. Açılış konuşması, İstanbul Esenyurt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Özdemir ve Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Sait Yılmaz tarafından gerçekleştirildi. İki gün süren sempozyuma, farklı ülkelerden alanlarında uzman kişiler ilk gün yüz yüze, ikinci gün online katılım sağladı. Onur konuğu olan Emekli Emniyet Mensubu Hanefi Avcı ‘Devlet Güvenliği ve Terörle Mücadele’ konusunu ele alırken, Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy ‘İnternet ve Sosyal Medyanın Uyuşturucu Kaçakçılığı ve Kullanımına Etkisi’ konusu hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Atasoy: “Birçoğumuzun bilmediği ama gençlerin bildiği yeni nesil ödeme araçları var” Prof. Dr. Sevil Atasoy, “İnternet ve sosyal medya aracılığıyla uyuşturucu kaçakçılığı ve uyuşturucu kullanımına doğru giden bir dünya var. Türkiye de bunların arasında, çünkü Türkiye dünyada en fazla internet kullanan ülkelerden biri. Sosyal medya kullanıcısı oranlarımız da yüksek, özellikle genç kuşak kullanıyor. Bu mecralarda uyuşturucu satıcılarının yaptığı tanıtım reklamları var. Bu reklamlar üzerinden doğrudan mesaj ile karşıdakiyle iletişim kurabiliyorlar. Böylelikle tek tıkla kapıda şeklinde uyuşturucu maddeye ulaşabiliyorlar. Birçoğumuzun bilmediği ama gençlerin bildiği yeni nesil ödeme araçları var. Bu yüzden anonim bir biçimde kapılarına kadar gelen uyuşturucu madde var” açıklaması yaptı. Prof. Dr. Atasoy: “Uyuşturucu kullananların yüzde 15’i sosyal medya üzerinden satın almış” Bu durumun bütün dünyada giderek arttığına işaret eden Prof. Dr. Sevil Atasoy şu uyarılarda bulundu: “Geçen yıl Avrupa Birliği ülkelerinde uyuşturucu kullananların yüzde 15’i sosyal medya üzerinden satın almış. Bu oran giderek artacak. Ülkemizde bunun sayısını bilmiyoruz. Ama çok fazla sosyal medya kullanıcısı var. Dolayısıyla büyük tehlike. Biz bu konuda vatandaş, toplum olarak önlem alabiliriz. Bunların başında ihbar hatları geliyor. Türkiye’nin dört bir yanında emniyet müdürlüklerinin kurduğu ihbar hatları var. Dolayısıyla kişiler internet ortamında böyle bur durumla karşılaştığında mutlaka ihbar etmeli.” Hanefi Avcı: “Terör başarılı olduğumuz bir konu değil” “Terörle mücadele konusu oldukça uzun bakılması gereken bir konu” diyen Hanefi Avcı, “Bu konuda çok şey yapılıyor, gayret gösteriliyor. Ama başarılı olduğumuz bir konu değil. Ben mesleğe başlarken bu olaylar vardı, ayrıldım hala devam ediyor. Birçok etken var ama bizim bunları en azından azaltmamız, bugün bu sorunları çıkarmamız gerekirdi. Dünyada terörle etkin mücadele eden ülkelere baktığımızda bu konuda geri olduğumuzu görüyoruz. Çok şey yapmamıza rağmen yeterli değiliz. Bu konuda çok yönlü, büyük bilimsel araştırmalar yapılmalı, yeni yöntem arayışları olmalı. Maalesef Türkiye’de terör ve güvenlik konusunda üniversitelerin araştırmaları düşük oranlı. Olduktan sonra mücadele etmek değil, olmasına mani olunmalıdır. Olmaması gereken ortamı oluşturmalı” şeklinde konuştu. Hanefi Avcı: “Asayiş ve güvenlik konusu da Türkiye’de ciddi sorun” Bunun yanında yeni oluşan suç, suçlu tipleri olduğuna da işaret eden Hanefi Avcı, “Yani toplumu rahatsız eden, kamu düzenini, asayişi bozan, sıradan insanların günlük hayatını etkileyen adli olaylar. Organik suç çeteleri, uyuşturucu çeteleri var. Bunların oluşturduğu sorunlar var. Bu artık Türkiye’de birinci meseleye dönüştü. Asayiş ve güvenlik konusu da Türkiye’de ciddi sorun. O açıdan sadece devlet güvenliği değil, artı asayiş de bir ciddi sorun. Kısaca halkın güvenlik sorunu önemli” dedi. Prof. Dr. Özdemir: “Sempozyum Esenyurt açısından önemli” Türkiye’de belki de bu alanda ilklerden birini gerçekleştirdiklerini belirten Rektör Prof. Dr. Süleyman Özdemir ise şunları söyledi: “Alanında önemli isimlerle sempozyumu gerçekleştiriyoruz. Özellikle uluslararası olduğuna dikkat çekmek isterim. İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerden katılım var. Kriminoloji; suçun doğuşundan gelişimine, anlaşılmasından, suçun önlenmesine yönelik yani birçok konunun incelendiği, disiplinler arası bir konu. Sadece bir alanı ilgilendirmez. Çok disiplinli, çok boyutludur. Esenyurt olarak özellikle böyle bir çalışmaya ev sahipliği yapmamız da önemli. Biliyorsunuz Esenyurt sadece İstanbul’un değil, ülkenin de en büyük ilçesi. Nüfusunun 1 buçuk milyona vardığı ifade ediliyor. Böyle bir yapıda suçun da özellikle konuşulması, tartışılması ilçemiz açısından önemli.”
İzmir Emekli akademisyenden İngilizce öğretiminde yeni yöntem İzmir’de yaşayan emekli Öğretim Görevlisi Caner Bilgin, İngilizce konuşabilmeyi kolaylaştırmak için “CB İngilizce Öğretim Metodu’nu” geliştirdi. Bu yöntem ile 40 dakikalık derste bir öğrencinin en az 50 ile 100 defa konuşma şansı bulduğunu belirten Bilgin, “Bu aslında dil öğretiminde rekordur” dedi. İzmir’de yaşayan Ege Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulundan emekli öğretim görevlisi ve yazar Caner Bilgin, öğrencilerinin İngilizce konuşamaması üzerine yeni öğrenme yöntemi olarak ‘CB İngilizce Öğretim Metodu’nu geliştirdi. 20 yıl önce üzerinde çalışmaya başladığı yöntemi çeşitli kişi ve gruplar üzerinde deneyen Bilgin, çalışmaları sonucunda 40 dakikalık derste bir öğrencinin, en az 50 ile 100 defa konuşma şansı yakaladığını tespit etti. Bilgin şimdi ise geliştirdiği yöntemi daha çok kişiye duyurup, hem İngilizce’nin öğrenilmesini kolaylaştırmak hem de bunun bir sorun olarak görülmekten çıkmasını sağlamak istiyor. “Aklıma gelen her yeni fikri test ettim” 40 yılı aşkın öğretmenliği sırasında öğrencilerinin İngilizce konuşamaması, kendisini yeni yöntem arayışına sürüklediğini anlatan Caner Bilgin, “Sürekli olarak aklıma yeni şeyler geldi. Her yeni fikri uygulayıp test etmek istedim. Ancak problemin hala çözülmediğini gördüm. Problemler için hep çözüm aradım ve yıllarca test ettim. Bir başka problem çıktı. Onu uyguladım. Her çözüm yeni tecrübeleri doğurdu. İlk bu yöntemin ortaya çıkması, yabancı dilin öğrenilmesinin ne olduğuyla ilgili oldu. Dil, öğretmenler için sistemli alışkanlıkların tümüdür. Bu tarif beni doğru yola itti. Sistem derken, kurallar, kaideler; alışkanlık derken de onun sürekli yapılarak öğrenimidir. Öğrencinin sürekli konuşturabilmenin yollarını aramak lazım olduğunu düşündüm. Günümüzde 40 dakikalık bir derste öğrencilerin üç, beş defa konuşabilme şansı bulması dili öğretmeye yetmiyordu” diye konuştu. “Bilinmeyen bir dil oluşturdum” Bütün çalışmalarının ‘öğrencileri daha çok konuşturmaya nasıl yönlendirebilirim?’ sorusu doğrultusunda olduğuna dikkat çeken Bilgin, şunları kaydetti: “Bu sefer derslerde ben pasif hale geçmeye çalıştım. Bu yöntem güzel geldi. Öğrencileri daha aktif hale getirebilmek benim tek amacım oldu. En sonunda da demo program hazırladım. Burada hiç bilinmeyen bir dil oluşturdum. Bunu oluşturmamın sebebi de bu yöntemi herkese uygulayabilmek içindi. Bu farkları gösterebilmek istedim. Nesnelere anlamsız isimler verdim. O anlamsız olan isimleri cümlelerde kullandırmaya çalıştım. En sonunda da 4 dakikalık demo programda belirli kelimeleri öğretmenin nasıl olacağı, karşıdaki kişilerin nasıl konuşturulacağını düşünerek sürekli olarak uyguladım. 4 dakika içerisinde herkesin, en az 30 defa konuşma şansı yakaladığını gördüm. Bu aslında dil öğretiminde bir dünya rekorudur. Öğrenciler 40 dakikada en az 50 ile 100 defa konuşma fırsatı bulabilecek. Bu da bir dünya rekorudur. Bu benim geliştirdiğim yöntemle mümkün.” Kongre ve konferanslara katılıp çalışması hakkında bilgi verdi 2007 yılında çalışmalara ağırlık vermek için üniversiteden emekliye ayrıldığını söyleyen Caner Bilgin, “Üniversitelerde kongrelere katıldım, çeşitli ilçelerde konferanslar verdim. Bu metodu her yaş grubundan kişilere uyguladım. Tek kişiye birebir uyguladım. 3-5 kişilik gruplar halinde de uyguladım. En son bir okulda deneme yaptık. 3 sınıfı bir araya topladık. Onlara İngilizce dersi verdim ve bu metodun işe yaradığını gördüm. 75 kişi bir anda İngilizce dersi alabildi ve sınıfta konuşabildiklerinden daha fazla konuşma şansı yakaladılar” açıklamalarında bulundu. “Türkiye dil öğrenim merkezi haline gelebilir” Bu metotla Türkiye’nin dil öğrenim merkezi haline gelebileceğine işaret eden Bilgin, Turizm alanında sezon dışında otellerin dil öğrenme merkezleri olarak kullanılabileceğini, böylelikle turizmde çeşitlenmenin sağlanmış olacağını söyledi. “Kanayan yaramızın çözümü var” Bu süreçte yaşadığı zorluklardan bahseden Caner Bilgin, kişilerin defalarca denemiş olmalarına, çeşitli kurslara gitmelerine, okullarda eğitim almalarına rağmen dil öğrenemedikleri için karamsarlıklarının olduğunu söyledi. Bu durumun kendisini anlatabilme adına dezavantaj olduğunu ifade eden Bilgin, sözlerine şunları ekledi: “Böyle bir yöntem geliştirdim dediğimde karşımdaki kişileri masaya oturtuncaya kadar inandırmak mümkün olmuyor. Ama yöntemi gördüklerinde buna inanıyorlar. Bu metodu yetkili kişilere ulaştırmakta da zorlanıyorum. Onların bana inanmalarını sağlamakta güçlük çekiyorum. Bu nedenle yetkililere seslenmek istiyorum. Artık kanayan yaramızın çözümü var diyorum. Onlara da sunumlar yapabilirim.” Geliştirdiği metodun özelliklerine değinen Bilgin, son olarak şöyle konuştu: “Öğrenen kişi utanmadan derse katılabilir, derste konuşurken heyecanlanmaz. Ayrıca kelime ezberlemek zorunda kalmaz, ‘yabancı dil öğrenme yeteneğim yok, öğrenemem’, ‘benim geçmişten çok eksiklerim var’, ‘benim yaşım dil öğrenmek için uygun değil’ diyemez. İlk derste bile öğrendiği yabancı dilde düşünmeye başlar. Yöntemim, dinleme, yazma alışkanlıkları ve okuma alıştırmaları yaparken konuşturan farklı ve eşsiz bir algoritma ile hazırlanmıştır.”