YEREL HABERLER - 04 Nisan 2012 Çarşamba 09:21

BEŞPARMAK DAОLARI`NDA MADEN ARAMA TARTIŞMASI

A
A
A
BEŞPARMAK DAОLARI`NDA MADEN ARAMA TARTIŞMASI

Büyük bir bölümü Aydın sınırları içinde kalan, tarih öncesi dönemden günümüze kadar birçok uygarlıklara ev sahipliği yapan, eşsiz ve benzersiz doğal ve kültürel güzelliklerle dolu önemli doğa ve tarih alanı olan Beşparmak Dağları`nda maden arama için izin istenmesi tartışmaya neden oldu.
Maden arama izni konusunda duyumlar alan Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği(EKODOSD) yetkilileri uyaran bir bildiri yayınlayarak, tepkilerini dile getirdi.
M.Ö. 6 bin yıl öncesine kadar insan yaşam izlerinin bulunduğu bölgede, doğal güzelliklerin yanı sıra kaya resimleri, kale, Zeus`a adanan kutsal bir tapınak, antik yol döşemeleri bulunuyor. Beşparmak Dağları`nın doğal halini binlerce yıldır koruyabilen ender yerleşim bölgesi olan Bağarcık Köyü ve çevresinde maden arama girişimleri olduğuna dikkat çeken EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, bu girişimlerin doğal ve tarihi bir felaket olduğunu söyledi. Bölgenin özelliklerini anlatan bir raporu Aydın Valiliği`ne gönderdiklerini ve söz konusu coğrafyanın koruma altına alınması gerektiğini kaydeden EKODOS Başkanı Bahattin Sürücü, " Kültür ve Turizm Bakanlığı`nın izni ile Beşparmak Dağları`nı çevreleyen kayalarda bugüne kadar 172 adet tarih öncesine ait kaya resmi tespit etmiştir. Her tarafı kayalarla dolu olan bölgede daha kaç resim olduğu, yapılan çalışmalar ve araştırmalar sonucunda tespit edilebilecektir. Bağarcık köyü çevresinde geniş bir alana yayılan, Karialıların merkezi toplanma yerlerinden biri olan Bağarcık Kale bulunmaktadır. Kale, Herakleia`nın doğu topraklarını koruyan ve geçişi kontrol eden savunma amaçlı bir yerleşim yeri ve aynı zamanda Karia Kutsal Alanı olarak değerlendirilmiştir. Bağarcık`ta, Arşitravlarında tespit edilen yazıtlardan Zeus Akraios`a yani dağ zirvesindeki Zeus`a adanan kutsal bir tapınak bulunmaktadır. Dört antre direkten ikisinin hala ayakta olduğu tapınak, dağın zirvesine bakması, Antik döşeme yol üzerinde olması ve Bağarcık Kale`nin hemen altında bulunması bölgeyi ilgi çekici bir hale getirmektedir. Herakleia Antik Kenti`nden başlayarak, Stylos Manastırı`nı takiben devam eden ve Alinda`ya kadar uzanan binlerce yıllık Antik Döşeme Yol Bağarcık`tan geçmektedir. Bağarcık Köyü ve çevresinde yöre halkının en önemli geçim kaynağını oluşturan fıstık çamı ormanları, Aydın bölgesindeki en yoğun olduğu alanların başında gelmektedir. Bölge aynı zamanda, alternatif turizm etkinlikleri kapsamında yapılan doğa yürüyüşleri, yırtıcı kuş gözlemleri, bitki araştırmaları ve tarih tutkunları için, Türkiye`deki en ilginç mekanlara sahip bir alandadır`` dedi.
Sürücü, sözlerini şöyle sürdürdü: ``Böylesine güzel doğal ve kültürel kaynaklara sahip Bağarcık Köyü çevresinde, madencilik faaliyetlerinin yapılacağı duyumunu almış bulunmaktayız. Bir açık hava müzesi niteliğinde olan bu coğrafyada madencilik faaliyetlerinin yapılması, yukarıda belirtilen tüm değerlerin yok olmasına neden olacaktır. Hem doğal yapısı hem de kültürel özellikleriyle benzersiz olan bu bölgede madencilik faaliyetlerine izin verilmemelidir. Bu coğrafyanın benzersiz kaya yapıları, doğal peyzajı, 8000 yıllık Prehistorik Kaya Resimleri, başka yerde görülemeyecek ilginçlikteki Antik yerleşimleri ve tarihsel kültürünü günümüze taşıyan özelliklerinin mutlaka korunması gerekmektedir. Doğasıyla, kültürüyle, tarihiyle, efsaneleri ve mitolojik öyküleriyle olağan üstü güzellikler ve özellikleri olan bu bölgede, madencilik faaliyetleri yerine Ekoturizm faaliyetlerini geliştirilerek tüm dünyaya tanıtılması, buradaki tüm doğal ve kültürel değerleri koruyabileceği gibi, aynı zamanda yöre insanının sosyal ve ekonomik anlamda gelişmesine katkı yapacaktır. Bölgenin doğal ve kültürel kaynaklarını gösteren bir raporu fotoğraflarıyla birlikte Aydın Valiliği`ne gönderdik``
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 2025 Merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” Bayraktar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bayraktar, Türkiye’nin enerji talebi artan, büyüyen bir ülke olduğunu söyleyerek, “Son yirmi yılda hem doğal gazla hem elektrikle talep neredeyse üç katına çıktı. Yıllık yaklaşık yüzde dört buçuğun üzerinde bir elektrik talebi artışı var. Dolayısıyla bizim öncelikli görevimiz bu artan talebi karşılayabilmek. Arz güvenliği bizim birinci öncelikli noktamız. İkinci husus elbette ki dışa bağımlılığımız. Burada rakamları ifade etmeme müsaade edin daha detaylı olarak. Türkiye 2022 yılında doğal gaza yaklaşık 44.6 milyar dolar ödedi. Petrol ve petrol ürünlerine 2022 yılında 40.4 milyar dolar para ödedi. Toplamda 2022 yılında LPG, kömür ithalatımızda bu rakam 96.5 milyar dolar oldu. Dolayısıyla bütün stratejimizi aslında ta 2002 yılından beri Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını düşürme üzerine kurgulamış durumdayız. Onun için Türkiye artan enerji talebini karşılarken aynı zamanda enerjide bu dışa bağımlılığını mutlaka bitirmesi gerekiyor. Politikalarımız bunun etrafında şekilleniyor. Elbette ki bir üçüncü zorluk hatta belki bütün bu ikisinin daha ilerisinde bir zorluk 2053 yılında üç net sıfır emisyon edip Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Meclisimizin 2021 yılında Türkiye’yi iklim anlaşmasına taraf yaparak ortaya koyduğum Türkiye’nin iklim değişikliğine mücadele hedefleri” ifadelerini kullandı. Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin katkısına ilişkin soruya Bayraktar, “Bunlar 7.9 terawat saat elektrik üretiyor. Ürettiler. Yılda üretiyorlar. Toplam Türkiye’deki üretimin yüzde iki buçuğunu biz bu iki santralden karşılıyoruz. Akbelen ormanları kapsamında sorulan bir soruydu bu. Bu enerjiyi biz doğal gazdan üretsek, ithal kaynaktan üretsek yaklaşık 1.6 milyar metreküplük bir doğal gaz ithal etmemiz gerekiyor. Yerli kaynak yerine işte size bir cari açık kaynağı daha oluşmuş oluyor. Bunun yaklaşık bedeli yıllık 700 milyon dolar oluyor. Dolayısıyla bizim mutlaka yerli kaynaklarımızı çevreyle uyumlu bir şekilde devreye almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilenebilir kaynaklar bizim göz bebeğimiz, en çok ehemmiyet verdiğimiz ve özellikle vurgulamak istediğim nokta bugünün bence çok çok önemli çıktılarından bir tanesi. Türkiye bugün konutlarında kullandığı elektriğin tamamının sadece rüzgar ve güneş enerjisinden üretilir hale gelmiş durumda. Bunu sadece geçtiğimiz 14-15 yılda yaptı. Sıfır olan rüzgar neredeyse sıfır olan rüzgarı tamamen sıfır olan güneşi 2012 güneş kurulu gücümüz sıfır. Geçtiğimiz 10-14 yıl içerisinde 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu yılda yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 megavatlık bir kurulu güçler. Biz bunu yaparken diyoruz ki mutlaka bu otuz bin megavatı 2035’te 120 bin megavatı götürmeliyiz ki Türkiye iklim hedeflerine, Türkiye dışa bağımlılığını mutlaka bu şekilde azalsın.” Nükleer enerjinin Türkiye’nin 70 yıllık rüyası olduğunu söyleyen Bayraktar, “1955 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk aslında nükleerle ilgili adım atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’yle bir sivil sahada nükleerin kurulmasıyla alakalı bir anlaşma imzalıyor. Resmi gazetede 1956’da bu yayınlanıyor. Türkiye 1956 Atom Enerjisi Komisyonunu kuruyor. Türkiye’de 1957 yılında da Uluslararası Atom Enerjisi üye oluyor. Aynı tarihte Güney Kore’de üye oluyor. 1962 ilk araştırma reaktörü işletmeye alınıyor. 1965 enerji ilk kez beş yıllık kalkınma planımızda yer alıyor. 1976’da Akkuyu nükleer saha olarak tespit ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından. Biz Akkuyu’yu nükleer saha tespit ettiğimiz yıl Güney Kore ilk nükleer reaktörünü devreye alıyor. 2015’te uçak krizi, ondan sonraki yaşanan süreçler darbe gelişimleri. 2018 yılına geldiğimizde Akkuyu’ya biz ilk lisansı verdik ve orada çalışmalar başladı. Şu anda ilk reaktörün çalışmaları da devam ediyor. Birinci üretenin kubbesi de kapatılmış durumda. Ama nükleersiz Türkiye’nin kalıcı uzun soluklu temiz enerjiye erişme şansı yok. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz o 31 ülke yani Birleşmiş Milletler iklim değişikliğiyle mücadele anlamındaki en önemli toplantıda ortaya konan deklarasyon geçen sene Dubai, bu sene Bakü’de. Bakın bunların arasında öyle çok kaydedilen ülkeler yok diye ifade edildi. Ben size ifade edeyim. Kanada, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Japonya, Kore, Hollanda, Polonya, Slovakya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu ülkelerden bazıları. Dolayısıyla bütün bu ülkeler ülke mutlaka küresel ısınmayla mücadelede bizim nükleersiz bu işi başaramayacağımızı ifade ediyorlar. Dolayısıyla biz de Türkiye olarak diyoruz ki biz Akkuyu’nun yanında Sinop’ta, Trakya’da üç tane konvansiyonel büyük santrale ihtiyacımız var. Yaklaşık on iki reaktöre ihtiyacımız var. Küçük modüle reaktörleri, SMR’lara da ihtiyaç var. Bugün özellikle dünyada gelişen trendler, yapay zeka, büyük data, büyük bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bakın son dönemdeki gelişmeler. Google, SMR geliştirici bir şirkette elektrik satın alma anlaşması yaptığına çıkıyor. Microsoft yine bir anlaşma yapıyor Amerika’da. Three Mile Island ki burada 1979 beri kapalı olan bir kaza nedeniyle kapalı olan bir reaktördeki nükleer santral tekrar devriye alınıyor ve oradan yirmi yıllık bir alım anlaşması yapılıyor. Dolayısıyla biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” BOTAŞ’ın ödenmemiş faturası olmadığını belirten Bakan Bayraktar, “BOTAŞ’ı özelleştirmeyi düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.