POLİTİKA - 21 Mart 2012 Çarşamba 13:20

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIОI YURT DIŞI HİZMETLERİ KONFERANSI

A
A
A
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIОI YURT DIŞI HİZMETLERİ KONFERANSI

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ortadoğu`da çıkarılmaya çalışılan mezhep çatışmalarına izin vermeyeceklerini belirterek, "Afganistan`da düşen helikopterde şehit olan askerler Mevlana`nın şehri Belh`i korumak için; yani tarihsel mirasımızdan dolayı oradaydılar" dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Sakarya`nın Sapanca ilçesinde düzenlenen Yurtdışı Hizmetleri Konferansı`nın 3. gününe Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu konuşmacı olarak katıldı. Diyanet İşleri Başkanlığının yurtdışında görev yapan ateşelerine seslenen Davutoğlu, Ortadoğu`da yaşanan gelişmelere değindi.
DIŞ POLİTİKADA VİZYON DEĞžİŞTİRDİK
1984 yılında Fukiyama`nın Tarihin Sonu makalesi yazıldığında kendisinin de bir makale kaleme aldığını hatırlatan Davutoğlu, şunları söyledi: "Daha sonra bunu kitaplaştırdım. Tarihin sonu gelmemiştir ve daha hızlı bir büyük bir medeniyet dönüşümüdür. Modernite ve ayağa kalkan otantik unsurlar büyük bir medeniyet dönüşümü gerçekleştirecektir demiştim.Böyle iddialı bir tezin haddini bilmemesi mi diyelim; Rabbim bize bu tarihi ivmeyi anlamayı ve sahip olduğumuz değerleri savunma imkanı sundu. 2011 de sadece
Ortadoğu`da yaşanan devrim son 50 yılda yaşananlardan fazla. Ulus devletlerin yeniden yapılanması süreci ile karşı karşıyayız. Bu dönemde Türkiye gibi bir ülkenin sorumluluğunu üstlenmek hepimiz için büyük imtihan. Bütün kurumlarımızla bunun imtihanını veriyoruz."
Son 9 yıl içinde dış politikada bir vizyon ve strateji yenilenmesi için çaba sarf ettiklerini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu: "Statik bir dünyada geliştirilen dış politika ile, hemen her gün yeni koalisyonların oluştuğu dinamik bir konjonktürde dış politika geliştiremezdik. Soğuk savaş döneminde komşularımızın NATO karşıtı ya da değil diye adlandırıldığı bir dönemin anlayışı ile kalamazdık. Bu zihniyet değişimi önemli ölçüde gerçekleştirildi. Diplomatlarımızla eski dönemleri karşılaştırdığımızda
görüyoruz ki aşağılık kompleksini aştık."
Türkiye`nin yapılamazlara inanmaya başladığını söyleyen Davutoğlu, şunları söyledi: "BM Güvenlik Konseyine ilk müracaatı yaptığımızda yaşanan tartışmaları hatırlıyorum. Ancak, sadece 5 yıl sonra 2009`da BM Güvenlik Konseyine 153 gibi rekor oyla girdik. Bekleyelim diyenleri dinleseydik hâla bekliyor olacaktık. Şimdi dünyanın bir köşesinde bir olay olsa Türkiye neden müdahale etmedi diye soruluyor. Yeni bir vizyon gerekiyor daha önceki dönemlerde krize dayalı dış politika anlayışını vizyona dayalı hale
getirdik. Şimdi nasıl bir Ortadoğu tahayyül ettiğimizi dünyaya anlatıyoruz. Sadece krizlere tepki veren bir ülke değiliz. Soğuk savaş döneminde kendini korumaya çalışan bir ülke varken, şimdi nasıl bir Ortadoğu istediğimizi anlatıyoruz."
Türkiye`nin vizyonuna bölgede ihtiyaç olduğunu anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Son 20 yılda 2 büyük deprem yaşadık. Birinci büyük deprem soğuk savaş sonrası Sovyetlerin dağılması ile başladı. Bosna`dan Çin`e kadar olan havzada birçok devlet ortaya çıktı. Bu büyük depremi en çok Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu hissetti. Türkiye Cumhuriyetini bu deprem silkeleyerek hazırladı. Bosna`da büyük bir travma yaşadık. Ama orada yaşananlarla yüreğimizde bir titreme hissettik. Ben o dönem
Malezya`daydım. Sabah akşam Bosna`yı düşünüyordum. Bu büyük depremdi. Diyanet İşleri Başkanlığının karşı karşıya kaldığı ve Balkanlar`da gayet başarılı şekilde yönettiği o süreç o zaman başladı."
11 EYLÜL İLE MÜSLÜMANLAR TERÖRİST OLARAK NİTELENDİRİLMEYE BAŞLANDI
Davutoğlu, 11 Eylül saldırılarının ardından Müslümanların terörist olarak nitelendirilmeye başlandığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: "2. büyük deprem ise 11 Eylül oldu. İslam dini ile algıların olumsuz şekilde yeniden şekillendiği, İslam dünyasının risk ve Müslümanların terörist olarak nitelendirildiği bir deprem oldu. Bu dönemden sonra Müslümanlar potansiyel risk olarak görülmeye başladı ve bu bize bir meydan okuma fırsatı oluşturdu. 2011`de bölgede büyük deprem daha yaşadık. Ortadoğu`da
siyasi deprem dünyada ise ekonomik deprem. En fazla etkilenen coğrafya ise komşularımız oldu. Bizim fırsatları değerlendirerek depremin artçı şoklarını nasıl atlatacağımızı anlamamız lazım. Biz Dışişleri Bakanlığı olarak çalışmalar yapıyoruz."
Diyanet İşleri Başkanlığından dış politika konusunda beklentileri olduğunu anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Görev yaptığınız ülkelerde; özellikle insanlara kader birliğimizi anlatın. Afganistan`da düşen helikopterde 12 askerimiz şehit oldu. Orada ki şehitlerimiz Hazreti Mevlana`nın Belh`teki şehrini korumak için oradaydı. Kader birliğimizden dolayı orada şehit oldular. Bu son derece önemlidir."
NEO NAZİ CİNAYETLERİ
Davutoğlu, Almanya`da yaşanan ırıkçı cinayetler hakkında da açıklamalarda bulundu. "Türkiye`den göç eden vatandaşlarımız orada 4. kuşağı yaşıyor" diyen Davutoğlu, bu vatandaşlarımızın bulundukları yerlerde dinlerini, dillerini korumaya çalıştığını söyledi.
Bu vatandaşlarımızın hassasiyeti ilk gidişlerinde rızklarını temin etmek kadar nerede Cuma namazını kılacağım sorusunu sormalarında saklı olduğunu anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Avrupa`nın camilerle donatılması bu inançla oldu. Ancak değişen nesillerle birlikte yaşadığımız bu tecrübeler yeniden yorumlanması gereken bir tecrübe haline geldi. Aralık ayında 2000-2006 arasında Almanya`da katledilen 8 vatandaş ile ilgili birçok gerçek ortaya çıktı. Aralık ayında Almanya`da o vatandamsa Türkiye
neden müdahale etmşlarla yüz yüze konuştum. Durumlarını anlamaya çalıştım. Hangi psikolojide bu cinayetler ile yüzleştiler anlamaya çalıştım. Bizim oradaki insanlarımızın bile bu vatandaşlarımıza sahip çıkmadığını gördüm. Oğlu vefat eden ilk vatandaş beni etkiledi. Oğlu kucağında can verirken; oğlunun katili olarak muhatap kılınmış ve günlerce sorulara tabi tutulmuştu. Ben bunun istisnai olduğunu düşündüm. Ancak hepsinin aynı muameleye tabi tutulduğunu gördüm. Bir başka ailemizde ise kızın ve annenin DNA
testini 15 kere almışlar. Anneyi kocasını, kızı ise babasını öldürmekten uzun süre sorgulamışlar. O kız şunu diyordu; `daha ben ne yapabilirim. En iyi Alman okullarında okuyorum. Almanlardan daha iyi Almanca konuşuyorum. Entegrasyon için ne yapabilirim` diyordu."
Alman İçişleri Bakanı ile görüştüğünde bunları anlattığını anlatan Davutoğlu, şunları söyledi: "Beni üzen sadece bu soruşturmaların geç kalması değil izlenen yöntem. Alman polisi, bir kızın babasını öldürebileceğini düşünüyor ancak bunun ırkçı terör olduğunu düşünemiyor. Bu çok acı."
İSLAMİFOBİA ANTİSEMİTİZM GİBİ İNSANLIK SUÇUDUR
Terörü dinle kıyaslamadıklarını ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu terörü biz bir dinle kıyaslamadık. Yan yana koymadık. Fakat 11 Eylül sonrası İslam terörü denmeye başlandı. Bakın İslam ile terörü yan yana koyamazsınız. Bu algıyı tamamen değiştirmeliyiz. Bugün vatandaşlarımızın orada hem kimliklerini muhafaza, hem de bu algı ile karşı karşıya kalma sorunu var. Geleneğimizi sürdürmek isteyen vatandaşların yanında olmak bizim için son derece önemli. Göçlerle ilgili sorumluluklar sadece
vatandaşlarımızla ilgili değil. Boşnaklar, Arnavutlar gibi vatandaşların Avrupa ve ABD`deki mevcudiyetine baktığımızda onların da bizden hizmet beklediğini görüyoruz. Bu konuda ayrım yapmadan onların yanında olmalıyız. Madem Avrupa`da ırkçılık ve İslamifobia var. Bu tehdite maruz kalan tüm Müslümanların birlikte çalışması lazım. Fransa`da Yahudi cinayeti olduğunda Yahudiler hemen bir araya geldi. Bakın antisemitizm gibi, İslamifobia da bir insanlık suçudur."
TÜRKİYE`NİN GÖNÜL COОRAFYASI
Türkiye`nin bir siyasi coğrafyası bir de gönül coğrafyası olduğunu dile getiren Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Kaderini bizim kaderimiz ile bütünleştirmiş; geleceğini bizle aynı gören coğrafya. İşte ilk deprem olan 1991 yılında bu coğrafyanın farkına vardık ve yeniden keşfettik. Biz bu coğrafya ile ortak acılar yaşadık. Şimdi bu coğrafya yeniden ayağa kalkıyor ve merkez konumunda olan ülke Türkiye. Stratejik Derinlik kitabından sonra yazmayı planladığım kitabımın adı Merkez Ülke idi. Ancak,
çeşitli sebeplerle başlayamadım. Türkiye herkesin referans gördüğü ülkedir. Gönül coğrafyamızda yaşayan insanlarımız bu ülkeye acziyet yakıştıramıyor. Onun için bizim güçlü olmamız lazım. Bizim için Somali ya da Afrika bir strateji değil. Bizim orada bulunmamızın tek sebebi gönül coğrafyamızdır. Afganistan, Bosna ve Somali. Bizim bu gönül coğrafyamız son derece önemlidir."
Diyanet İşleri Başkanlığından beklentilerinde gönül coğrafyamızda dini kurumların ye a Türkiye neden müdahale etmniden ihyası konusunda aktif görev alması olduğunu anlatan Davutoğlu, "Gönül coğrafyamızdaki dini kurumların üzerinden Marksist bir rejim geçtiği için büyük bir tasfiye süreci geçirmişler. Şimdi bu dini kurumların inşa ve ihya edilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı öncü olacaktır. Bunların muhafazası bizim için siyasi olarak elzemdir" dedi.
ORTADOОU`DA MEZHEP KÖKENLİ ÇATIŞMA
Ortadoğu`da mezhep kökenli bir çatışmaya izin vermeyeceklerinin altını çizen Davutoğlu, şöyle konuştu: "Mezhep çatışmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Suriye bağlamındaki gelişmelerde Hıristiyanların burada mağdur olacakları gündeme geliyor. Bunu tekrar vurgulayacağım. Bizim için Suriye söz konusu olduğunda ister Sünni, ister Müslüman; Hıristiyan olsun tüm Suriyeliler bizim komşumuzdur. Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında çıkarılmaya çalışılan gerilimleri engellemek için elimizden geleni yapmaya
hazırız. Bizim Müslümanlar arası çatışmanın hızlandığı kuşakta barış için çalışmalar yapmamız gerek."
BM REFORM SÜRECİNDE ETKİN ROL OYNUYORUZ
Dünyada uluslararası siyasetin bir dönüşüm içinde olduğunu dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Halen 2. Dünya Savaşı dönemindeki sistemle devam eden BM Güvenlik Konseyinin bu halde devam etmesi imkansız. Örneğin Suriye`deki gelişmelerin bedelini biz ödüyoruz, Arap Dünyası ödüyor. Ama BM Güvenlik Konseyi`ne daimi üyeler burada veto yetkisine sahip. Bu sürdürülebilir bir şey değil. G-8 gibi bir yapı dünyayı idare edemez hale gelince G-20 gündeme geldi. Dünya artık o kadar entegre bir hale
geldi ki; tüm ülkelerin bir araya gelmediği topluluklarla dünyaya yön vermek mümkün değil. BM reform sürecinde etkin rol oynuyoruz. Onun için G-20 en aktif ülkelerden biriyiz. Yeni bir siyasi düzen ve kültürel değişimin içindeyiz."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Mersin’de hayırsever iş insanı her biri 24 derslikli 2 okul yaptıracak Mersin’de, Vali Ali Hamza Pehlivan’ın himayesinde, hayırsever iş insanı Şeref Aydoğan ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında okul yapım protokolü imzalandı. Aydoğan ailesi tarafından, Tarsus ilçesi Sucular Mahallesi’nde her biri 24 derslikli toplam 48 derslikten oluşan ilkokul ve ortaokul binası inşa edilecek. Valilik toplantı salonunda düzenlenen imza töreninde konuşan Vali Pehlivan, "Bugün çok güzel ve hayırlı bir iş için bir aradayız. İlimizde okul yaptırmak üzere destek veren hayırsever Şeref Aydoğan ve ailesi ile protokol imza törenimizi gerçekleştirdik. Protokol kapsamında Aydoğan ailesi, Tarsus ilçemizde 2 okul yaptıracak. Aydoğan ailesi, ilkokul ve ortaokul binası şeklinde her biri 24 derslik olmak üzere toplamda 48 derslikli 2 okulu, ilimize ve milli eğitim hizmetlerine kazandıracak" dedi. İş insanı Şeref Aydoğan ile eşine ve çocuklarına gösterdikleri duyarlılık, hassasiyet ve yapıcı yaklaşımlarından dolayı teşekkür eden Pehlivan, "Kendileri, ailece çok önemli bir adım attılar. Elbette devletimiz yıldan yıla Milli Eğitim Bakanlığımızın yatırım programları çerçevesinde Cumhurbaşkanımızın himayelerinde her geçen yıl yeni okullar inşa ediyor. Özellikle de 6 Şubat’ta yaşanan deprem ve depremlerden ilimizde de çok sayıda okulumuz etkilendi. Depremden etkilenen okulları boşaltmak ve yıkmak durumunda kaldık. Hızlı bir şekilde okul yapım ve onarım çalışmalarını başlattık. Milli Eğitim Bakanlığımıza tekliflerimizi yaptık. Birçoğu yatırım programına girdi, bazı okullarda güçlendirme, bazılarında da yık yap yöntemiyle yeni okullar inşa ettik ve inşa etmeye de devam ediyoruz. Deprem sonrası 1,5 yıl gibi kısa bir süre içerisinde rekor sayılabilecek bir hızda 66 okulumuzun yapımını tamamladık ve eğitim öğretim hizmetleri verilmeye başlandı. Diğer okul inşaatlarımız da hızlı bir şekilde devam ediyor" diye konuştu. "Güzel bir örneğe tanıklık ediyoruz" Yeniden okul yapımı ve güçlendirme çalışmaları devam ederken, Mersin Valiliği olarak çeşitli platformlarda hayırseverlere çağrılarda bulunduklarını dile getiren Pehlivan, şöyle konuştu: "Valiliğimizin koordinasyonunda devam eden okul yapım çalışmalarına ortak olmalarını arzu ettik. Bugün, hep birlikte bu konuda güzel bir örneğe tanıklık ediyoruz. Bu sürece çok değerli bir katkı almış oluyoruz. Hayırseverimizin katkıları ile yapılacak olan 2 okulumuzun inşaatlarını da inşallah kısa sürede tamamlayıp eğitim öğretim hizmetlerine kazandıracağız. Hayır alanında, hayır konularında adım atmak hem onu yapanları sevindiriyor, hem de içinde yaşamakta olduğumuz toplumumuzu ve ülkemizi sevindiriyor. Elbette devletimiz, milletimiz adına her alanda gerekli adımları atmaktadır. Özellikle imkanı olan vatandaşlarımızın, eğitim gibi alanlarda doğrudan adım atması, bu konuda devletimizin ilgili birimleriyle iş birliği yapmak suretiyle bu tür güzel yatırımlara vesile olması da ayrı bir önem ve kıymet ifade ediyor, takdire değer bir tablo ortaya çıkıyor." Pehlivan, imkanı olan vatandaşlara gerek eğitim, gerek sağlık, gerek gençlik spor gerekse diğer alanlarda imkanlarını paylaşma çağrısında bulundu. "Herkesin desteğini bekliyoruz" İş insanı Şeref Aydoğan da eğitim ve öğretime destek vermekten büyük mutluluk duyduğunu ifade ederek, "Bizler gelecek nesillerimize bir nebze olsun katkıda bulunmak için böyle bir girişimde bulunduk. İnşallah bu bir başlangıç olur ve Rabb’im tamamına erdirir. Bundan sonraki süreçte de herkesin desteğini bekliyoruz. Şahsım ve ailem adına valimiz başta olmak üzere hayra teşvik eden, ilgi gösteren, destek veren herkese çok teşekkür ediyorum" dedi. İmza törenine Tarsus Kaymakamı Mehmet Ali Akyüz, Hayırsever İş İnsanı Şeref Aydoğan, İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Kutlutekin Baş, Tarsus İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Anteplioğlu, Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Mersin Şube Başkanı Mehmet Sait Kayan, Şeref Aydoğan’ın çocukları Serpil Aydoğan ve Halil Aydoğan da katıldı.
İstanbul Yapay zekanın iş dünyası ile entegrasyonu masaya yatırılacak İSTANBUL (İHA) – ‘Yapay Zeka ve Ekonomi’ 8’inci İstanbul Ekonomi Zirvesi’nin ana teması oldu. Zirvede yapay zeka teknolojilerinin istihdama etkisi, yeni meslek alanlarının doğuşu, ekonomideki dönüşüme etkileri gibi konular ele alınacak. 8. İstanbul Ekonomi Zirvesi’nin bu yılki ana teması ‘Yapay Zeka ve Ekonomi’ oldu. Zirvede, yapay zeka teknolojilerinin iş dünyasına entegrasyonu, ekonomideki dönüşüme etkileri ve gelecekte istihdamın nasıl şekilleneceği gibi kritik konular masaya yatırılacak. 5-6 Aralık’ta düzenlenecek etkinlikte gündem maddelerinden biri de yapay zeka teknolojilerinin istihdama olası etkileri ve yeni meslek alanlarının doğuşu olacak. Zirveye katılacak alanında uzman isimler yapay zeka uygulamalarının iş süreçlerine, üretime, verimliliğe ve rekabet avantajlarına ilişkin konuları değerlendirecek. "Türkiye’de 2000 yılında 5 olan yapay zeka firma sayısı, bin 195’e ulaştı" Zirvenin tanıtım toplantısı Çırağan Sarayı’nda düzenlenen etkinlikte yapıldı. Toplantının açılış konuşmasında söz alan İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kaan Saltık, İstanbul Ekonomi Zirvesi’nin katılımcı profilinin iş dünyasından akademiye, bürokrasiden politikaya kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını; zirve süresince 10 panel ve kilit konuşmacılarla hemen her alanda yapay zekanın ekonomiye etkilerinin konuşulacağını anlattı. Saltık, "Küresel boyutta iş dünyasının yüzde 38’i yapay zeka teknolojilerini kullanıyor ve bu oran gün geçtikçe artıyor. Türkiye’de 2000 yılında 5 olan yapay zeka firmalarının sayısı günümüzde bin 195’e çıktı, bu sayede Türkiye dünyada 18’inci sıraya geldi" diye konuştu. "Yapay zeka teknolojilerinin doğru ellerde olması gerek" İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer ise "Yapay zeka teknolojilerini doğru kullanmak gerekiyor. Teknolojinin doğru ellerde kullanılıyor olması lazım. İş alanlarında yapay zeka teknolojileri zaman tasarrufu sağlayacak, verimliliği artıracak. Zaman en önemli şey. Bu teknolojiler birçok sektörde fayda sağlayacak. Bu teknolojiler kullanılmaya başlandığında ilk dönemlerde bazı alanlarda çalışanların işini elinden alabilir ama uzun vadede birçok iş alanı açacaktır. Yeni sektörler oluşacak, yan sektörler oluşacak, gelecekte farkı iş alanları oluşacak. Savunma sanayimizde yapay zeka teknolojilerinin yansımalarını gördük. Gelecekte tüm sektörlerde teknolojinin yansımalarını göreceğiz" diye konuştu. Zirve; yapay zeka ve ekonomi temalı oturumlar, sektörlerin geleceğiyle ilgili öngörüler ve başarılı girişim hikayeleriyle katılımcılara ilham vermeyi hedefliyor. Zirve, aynı zamanda ekonomik kalkınmayı desteklemek, yeni iş birliği fırsatları oluşturmak ve küresel iş dünyasına değer katmak için bir platform sunmayı amaçlıyor. Programda; İstanbul Altın Değerler Ödül Töreni de gerçekleşecek. Başarılı projelere ve sektör liderlerine ödüller verilecek. Gala gecesinde, ünlü sanatçı Jehan Barbur canlı performans sergileyecek.
Aydın Söke TARİŞ Pamuk Kooperatifi’nde Mali Olağan Genel Kurul yapıldı Söke TARİŞ Pamuk Kooperatifi’nin mali olağan genel kurulu gerçekleştirildi. Başkan İsmail Özer ve yönetim kurulu üyeleri, faaliyet raporları ve finansal tablolarıyla oy birliğiyle ibra edildi. Genel kurulda tarım ve kooperatifçilik konularında önemli mesajlar verilirken, Söke TARİŞ’in Türkiye pamuk piyasasında belirleyici bir aktör olduğuna dikkat çekildi. “27,5 milyon kilogram pamuk alımı gerçekleşti” Söke TARİŞ Merkez Tesisleri’nde yapılan toplantıda konuşan Başkan İsmail Özer, verim kaybı ve uluslararası fiyat politikalarına rağmen 27 milyon 500 bin kilogram pamuk alımı yaptıklarını ifade etti. Bu yıl 40 Milyon kilogram hedefiyle yola çıktıklarını belirten İsmail Özer, bu hedefin altında kalmalarına rağmen, Söke TARİŞ’in piyasadaki etkisinin devam ettiğini belirtti. Başkan Özer, “Türkiye genelinde pamuk fiyatları Söke TARİŞ açıklama yapmadan şekillenmiyor. Biz, hem üreticimizin yanında duruyor hem de piyasayı regüle ederek çiftçimizin çıkarlarını koruyoruz” dedi. Kooperatifçilikte devlet desteklerinin önemine vurgu yapan Özer, sübvansiyonlu modellerin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti. Başkan Özer, “Bu tür destekler kooperatiflerin rekabet gücünü artırır ve çiftçimize daha fazla katkı sağlar” ifadelerini kullandı. Özer, ayrıca Söke TARİŞ’in son dönemde gerçekleştirdiği yatırımlar hakkında bilgi verdi. Türkiye’de bir ilk olan Sawgin tesisiyle pamuk işleme kapasitesini artırdıklarını belirten Özer, “Amerikan malı teknolojiyle donatılan bu tesisimiz saatte 30 bin prese kapasiteye sahip. Bu yatırım, sadece kooperatifimizi değil, Türkiye’deki tarım sektörünü de ileri taşıyacak bir adım oldu” dedi. Güneş enerjisi projesinde ise TEİAŞ ve AYDEM tarafından trafo yetersiz geldiği için projeye başlayamadık. Bu sorunun çözülmesiyle projeyi devreye alacaklarını ifade etti. Genel kurulda 24 gündem maddesi görüşülerek oy birliğiyle karara bağlandı. Yönetim kurulunun 2023-2024 iş yılı faaliyet raporları, denetim raporları ve finansal tabloları da onaylandı. Ayrıca 2024-2025 iş yılına ilişkin stratejiler belirlendi. Toplantının sonunda Başkan Özer, ortaklara teşekkür ederek, “Kooperatifimizi daha ileri taşımak için birlik ve beraberlik içinde çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Söke TARİŞ Pamuk Kooperatifi, önümüzdeki dönemde hem teknolojik yatırımlarla hem de piyasayı regüle etme misyonuyla üreticilerin yanında olmayı sürdüreceğini açıkladı. Başkan Özer’in liderliğindeki yönetim, yerli ve milli tarım sektörüne katkı sağlamayı hedefliyor.
Mersin Hayırsever işadamından Mersin’e 2 okul Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan’ın himayesinde, hayırsever iş insanı Şeref Aydoğan ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında okul yapım protokolü imzalandı. Protokolle Aydoğan ailesi tarafından Tarsus’un Sucular Mahallesi’nde her biri 24 derslikli toplam 48 derslikten oluşan ilkokul ve ortaokul binası inşa edilecek. Vali Pehlivan, imza töreninde yaptığı konuşmasında, protokol kapsamında Aydoğan Ailesinin, Tarsus’ta 2 okul yaptırarak eğitim öğretim faaliyetlerine tahsis edeceğini söyledi. Şeref Aydoğan ve ailesine, kamu hizmetleri içerisinde müstesna bir yere sahip olan eğitim gibi önemli bir alanda göstermiş oldukları duyarlılıktan dolayı teşekkür eden Vali Pehlivan, "Elbette ki devletimiz yıldan yıla Millî Eğitim Bakanlığımızın yatırım programları çerçevesinde, Cumhurbaşkanımızın himayelerinde her geçen yıl yeni okullar inşa ediyor. Özellikle de 6 Şubat’ta yaşanan deprem ve depremlerden Mersin’de çok sayıda okulumuz etkilendi. Depremden etkilenen okulları boşaltmak ve yıkmak durumunda kaldık. Hızlı bir şekilde okul yapım ve onarım çalışmalarını başlattık. Millî Eğitim Bakanlığımıza tekliflerimizi yaptık. Birçoğu yatırım programına girdi, bazı okullarda güçlendirme, bazılarında da yık yap yöntemiyle yeni okullar inşa ettik, inşa etmeye de devam ediyoruz. Deprem sonrası 1,5 yıl gibi kısa bir süre içerisinde rekor sayılabilecek bir hızda 66 okulumuzun yapımını tamamladık ve eğitim öğretim hizmetleri verilmeye başlandı. Diğer okul inşaatlarımız da hızlı bir şekilde devam etmektedir" dedi. Yeniden okul yapımı ve güçlendirme çalışmalarına devam ederken bir yandan da Mersin Valiliği olarak çeşitli platformlarda hayırseverlere çağrılarda bulunduklarını hatırlan Vali Pehlivan, şöyle devam etti; "Bugün hep birlikte bu konuda güzel bir örneğe tanıklık ediyoruz. Bu sürece çok değerli bir katkı almış oluyoruz. Hayırseverimizin katkıları ile yapılacak olan 2 okulumuzun inşaatlarını da inşallah kısa sürede tamamlayıp eğitim öğretim hizmetlerine kazandıracağız. Hayır alanında, hayır konularında adım atmak hem onu yapanları sevindiriyor hem de içinde yaşamakta olduğumuz toplumumuzu ve ülkemizi sevindiriyor. Bizim medeniyet ve milli geleneklerimizde, inanç yapımızda vakıf kültürü ziyadesiyle yerleşik bir anlayıştır. Yardımlaşma, paylaşma, dayanışma anlayışı aynı şekilde ziyadesiyle yerleşik ve bizi biz yapan değerler arasında yer almaktadır. Bunun somut örneklerini gördükçe diğer insanlara, çocuklarımıza ve gençlerimize örnek olacağına da inanıyoruz. Elbette ki devletimiz, milletimiz adına her alanda gerekli adımları atmaktadır. Özellikle imkanı olan vatandaşlarımızın, eğitim gibi alanlarda doğrudan adım atması, bu konuda devletimizin ilgili birimleriyle iş birliği yapmak suretiyle bu tür güzel yatırımlara vesile olması da ayrı bir önem ve kıymet ifade ediyor, takdire değer bir tablo ortaya çıkıyor. Mersin’de bunun bir örneğini daha yaşamış olmanın mutluluğunu ve gururunu taşıyoruz." İmza töreninde hayırsever iş insanı Şeref Aydoğan da eğitim ve öğretime destek vermekten büyük mutluluk duyduğunu ifade ederek, “Bizler gelecek nesillerimize bir nebze olsun katkıda bulunmak için böyle bir girişimde bulunduk. İnşallah bu bir başlangıç olur ve Rabbim tamamına erdirir. Bundan sonraki süreçte de herkesin desteğini bekliyoruz. Şahsım ve ailem adına Valimiz başta olmak üzere hayra teşvik eden, ilgi gösteren, destek veren herkese çok teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Antalya Denize sıfır bedava çardaklar yıkıldı, hurdacılar bölgeye akın etti Antalya’nın Kumköy sahilinde doğal sit alanı içerisinde yer alan 700’e yakın çardak, Aksu Belediyesi tarafından gerçekleştirilen operasyonla yıkıldı. Çardaklardan geriye kalan malzemeleri bölge sakinleri toplarken, hurdacılar da bu materyalleri satın almak için harekete geçti. Kumköy sahilinde doğal sit alanı içerisinde bulunan 700’e yakın çardak, Aksu Belediyesi tarafından yapılan operasyonla yıkıldı. Çardaklardan geriye kalan malzemeleri bölge sakinleri toplarken, hurdacılar da geriye kalan malzemeleri satın almak için harekete geçti. 52 yıldır yazlarını Kumköy’de geçiren Sezgin Gökalp, “Zenginlerin yaylası dağ köylerinde katlı güzel yerlerde derler ya bizim yaylamız da burasıydı. Yazlık keyfimizi mahvettiler” şeklinde sitemde bulunurken, yaklaşık 4 yıldır bölgede konaklayan Mustafa Tabel adlı vatandaş ise, “Buradan taşındıktan sonra burası çok atıl bir duruma geliyordu. O çirkinliği de Antalya gibi bir yerde görmek hoş değil” diyerek yıkım işlemlerine hak verdi. Vatandaşların çardaklarla vedası Kumköy’de çardakta kalan vatandaşlar, yıllardır yaz mevsimini geçirdikleri çardaklarının yıkılmasına karışık duygularla yaklaşıyor. Yaklaşık dört yıldır Kumköy sahilinde çardağında yaşayan Mustafa Tabel, yıkım sürecini şöyle anlattı: "Burası bizim babamızın yeri değildi, bir gün yıkılacağını biliyorduk. Yazları güzel bir ortamımız vardı ama temizlik açısından sorunluydu. Biz yaz mevsiminin bitişinin ardından buradan taşındıktan sonra burası çok atıl bir duruma geliyordu. O çirkinliği de Antalya gibi bir yerde görmek hoş değil. Belediyenin yıkım kararı haklıydı, ama yine de buradaki emeğimizi bırakmak istemedik. Şimdi geriye kalan parçaları kışlık yakacak olarak topluyoruz." 52 yıllık gelenek sona erdi Bölgenin yerlilerinden Sezgin Gökalp, Kumköy sahilinde çocukluğundan beri yaz aylarını geçirdiğini belirterek üzüntüsünü şu şekilde dile getirdi: “Boztepe köyündenim, 59 yaşındayım, 7 yaşından beri 52 yıldır geliyoruz. Zenginlerin yaylası dağ köylerinde katlı güzel yerlerde derler ya bizim yaylamız da burasıydı. Caretta caretta yuvalarına zarar vermedik, aksine sabahın erken saatlerinde kargaları kovalamaya kalkardık ancak karar hep bizi vuruyor. Yazlık keyfimizi mahvettiler, garibanların burada dinlenme şansı ellerinden alındı.” Hurdacılar sahilde malzeme topladı Yıkımın ardından sahilde kalan malzemeler ise hurdacılar tarafından değerlendiriliyor. Erol Gümüşsoy adlı hurdacı, bölgede gerçekleşen yıkımın ardından hurda sahiplerinden malzeme satın aldıklarını belirtti. Gümüşsoy, “Serik’ten geldik, yıkım olduğunu duyduk. Malzemeleri sahiplerinden para karşılığı alıyoruz. Böylece hem onlar bir şey kazanıyor hem de biz malzemeleri değerlendiriyoruz” dedi.