Kuşadası merkezli Ekosistemi Koruma ve Doğasevenler Derneği (EKODOSD) tarafından daha önce Azap Gölü’nde tespit edilen İsrail sazanı, bu kez Bafa Gölü’nde görülmesi çevrecileri tedirgin etti.
Balıklandırma amacıyla bırakılmadıysa, taşkınlar ve Büyük Menderes’in sularıyla birlikte Bafa Gölü’ne ulaşmış olabileceği tahmin ediliyor. Doğal olmayan bu türün göllerde ekolojik dengeye zarar vereceği ve buradaki balıkçılık açısından tehlikeli sonuçlar doğuracağı ve bu sulak alanların ekolojik karakterinde değişiklikler yaratacağından korkuluyor.
EKODOSD Bilim Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Erol Kesici, gölet, baraj ve doğal göllerde sayıları her geçen gün büyük bir hızla artan ve su kaynaklarına adeta bulaşan, kökeni İsrail olmadığı halde halk arasında İsrail sazanı, çim sazanı, Çin sazanı gibi çeşitli isimler verilen gümüşi havuz balığının (Carassius Gibelio), Bafa Gölü için de çok ciddi bir tehlike olduğunu açıkladı. Söz konusu balığın her türlü besinle beslenmesi nedeniyle su otları ve sivrisinek mücadelesinde yararlı olduğu belirtilmekteyse de, bunun istilacı ve yok edici İsrail sazanını faydalı kılmadığına dikkat çeken Erol Kesici, “Bugün dünya sivrisinekle mücadelede; başta Gambusia Affanis dediğimiz sivrisinek balıkları başta olmak üzere çevreye zarar vermeden mücadele verilmektedir. 60 yıl önce sıtma-sivrisinek öne sürülerek Söke ve Amik gibi çok sayıda sulak alan kurutuldu. Amaç tarım alanı kazanmaktı. Bugün ise yapılanlar hataydı denilmekte. İsrail sazanının bulunduğu sularda da sivrisinekler değil, gölün biyolojik çeşitliliği yok edilmiştir. Beyşehir, Uluabat, Eğirdir Gölü çevresinde olduğu gibi Bafa Gölü çevresinde de her yaz artan göl sinekleri yörede yaşayanların adeta kabusu olmaktadır. Su bitkileriyle ilgili mücadelelerine gelince bu balıklar, su otlarını bir nevi budadıklarından, Eğirdir ve Beyşehir Göl’lerinde bu balık türü göle hakim olmasına rağmen göllerde su bitkisi (otu) aşırı oranda artmıştır. O nedenle bitki ve sinek mücadelesinde İsrail sazanı hiç de etkili olmamıştır. Hastalıklara karşı oldukça dirençli olup, tatlı, acı ve tuzlu sularla, oksijen seviyesi düşük kirli sularda bile yaşayabildikleri belirlenmiştir. Göllerin var olan balık türlerinin yumurtalarıyla beslenerek onların üreme şansını azaltmaları, sarıbalık gibi sazan türü balıkları dölleyerek onlardan kısır bireyler meydana getirmeleri, bulundukları ortamdaki su canlılarının besinleriyle girdikleri rekabette üstünlük sağladıklarından diğer balıkların beslenmesine engel olarak sayılarını artırdıkları, bulundukları göllerdeki tür çeşitliliğini azaltarak biyolojik çeşitliliği yok ettikleri belirlenmiştir. Eğirdir, Eber, Uluabat, Beyşehir ve diğer birçok gölde yaşanan ekolojik tahribat, bizce zaten ciddi sorunları olan Bafa Gölü için de bundan sonra geçerli olacaktır” dedi.
Çok kılçıklı ve lezzetsiz etili, ekonomik getirisi çok az olan, göllere verdiği tahribatın geri dönüşümü adeta olanaksız olan bu türün aşılanmasında da pişmanlıklar yaşanmakta olduğunu belirten Erol Kesici sözlerine şöyle devam etti: “Bugün göllerimize ‘bulaşıcı hastalık’ gibi bulaşmaya devam ederek göllerin üstün türü olan bu balıktan kurtulmak için çalışmalarına acilen başlanmalıdır. Beyşehir, Eğirdir, Manyas, Çivril, İznik, Uluabat göllerine 15-20 yıl önce giren İsrail sazanın, bu doğal göllerimizde meydana getirdiği katliamlar bilindiğinden, bu türden kurtulmak için çözüm aranmalıysa da, sularımızdan İsrail sazanını temizlemek çok zordur. Çünkü yapılan araştırmalarda, türün erkeklerinin diğer sazan türlerini dölleyebilmeleri ve bunlardan oluşan yeni bireylerin kısır olması, dişi bireylerinin de başka türlerin erkek bireyleriyle yeni bireyler meydana getirmeleri ve yıl boyunca doğal sazan türlerinin 20 katına yakın yavru vermeleri gibi özelliklerinin olmasının belirlenmesi nedeniyle bilhassa Bafa Gölü gibi büyük göllerimizde de bu balık türünden temizlenmesi mümkün olmayabilir. Göllerimizin İsrail sazanından arındırılması için, göllere kesinlikle daha istilacı balık türü aşılanmamalıdır. Mücadelede balık türünün tüm özeliklerini göz ardı etmeden bilimsel yöntemlere başvurulması gereklidir. Bu konuda türün dişilerinin kısırlaştırılmasının mümkün olduğu bildirilmekte ise de, bunun yerine bulunduğu tüm sularda alarm verilerek gece-gündüz bir nevi ‘sürek avı’ oluşturularak, avlanma yoluyla yok edilmeleri daha akılcı olacaktır. Bunun yanı sıra, balığın dere, çay ve nehirlerle göllere taşınması da mutlaka engellenmelidir.”
Bafa Gölü’nün Serçin bölümünde taşkınlarla birlikte Büyük Menderes hehrinden tatlı su girmesiyle su seviyesinde yükselmeler olduğunun altını çizen EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü ise, “Bu bölümdeki tuzluluk oranı seyreldiğinden, İsrail sazanı burada kolaylıkla yaşama şansını yakalamış. Değişken su özellikleri açısından Bafa Gölü’nde tatlı suya bağımlı bu tür balıkların yaşaması zor olsa da, İsrail sazanı eğer önlem alınmazsa göle uyum sağlayabilir ve gölün ekolojik yapısına zarar verebilir. Özellikle bölgenin önemli balık türlerinden biri olan sarı balıkların geleceği, İsrail sazanı nedeniyle tehlike altındadır.
Bafa Gölü’ndeki gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.