YEREL HABERLER - 02 Mart 2012 Cuma 15:02

CHP`Lİ AKIN, KADIN KOTASININ ARTIRILMASINI DEĞERLENDİRDİ

A
A
A
CHP`Lİ AKIN, KADIN KOTASININ ARTIRILMASINI DEĞERLENDİRDİ

CHP Konya İl Kadın Kolları Başkanı Sabiha Akın, 26 Şubat’ta yapılan 16. olağanüstü kurultayında kadın kotasının yüzde 25’ten yüzde 33’e çıkartılmasını değerlendirdi.
İl Kadın Kolları Başkanı Akın, parti il binasında düzenlediği basın toplantısında geçtiğimiz Pazar günü yapılan kurultayda kadın kotasının artırılmasıyla igili yeni tüzükte yer alan, "Partinin katıldığı milletvekili genel seçimlerinde merkez yoklaması yoluyla belirlenecek adayların tespitinde, parti meclisi seçiminde, il, ilçe ve belde yönetim organlarının seçiminde, il genel meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için adayların tespitinde, kongre ve kurultay delegesi seçimlerinde en az yüzde 33 cinsiyet kotası uygulanır. Seçimlerde kongre veya kurultay üye tam sayısının 5’te 1’inden az oy alanlar, asıl ya da yedek üyeliğe seçilmiş sayılmazlar. Her iki cinsiyetten yeter sayıda aday çıkmazsa, katılan adaylarla seçim yapılır" 61a maddesini hatırlattı. Sabiha Akın, tüm kadınları partilerine üye olmaya çağırarak, "Tüm kadınları, CHP çatısı altında çocuklarımız, geleceğimiz, demokratik haklarımız için, birlikte, el ele, omuz omuza, gönül gönüle çalışmayı davet ediyoruz" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Dr. Ralph A. DeFronzo: “Diyabet ilaçlarının obezite tedavisinde kullanımı, mutlaka hekim gözetiminde olmalı” Diyabet araştırmalarında dünya çapında öncü olan Houston Texas Sağlık Bilimleri Merkezi Diyabet Bölümü Başkanı Dr. Ralph A. DeFronzo, İstanbul Atlas Üniversitesi’nde verdiği konferansta Tip2 diyabetin kontrolü ve tedavisinde son gelişmeleri değerlendirdi. Son yıllarda en çok tartışılan konuların başında gelen diyabet ilaçlarının zayıflama yöntemi olarak kullanılmasını ve etkilerini değerlendiren DeFronzo, bu ilaçların kullanımının mutlaka hekim gözetiminde olması gerektiğininin altını çizdi. DeFronzo, “Bu ilaçların obezite tedavisinde kullanımı, dikkatli bir değerlendirme ve bireysel sağlık durumu göz önünde bulundurularak yapılmalıdır” dedi. Diyabet araştırmalarının öncü ismi Dr. Ralph A. DeFronzo, İstanbul Atlas Üniversitesi Vadi Kampüsü’nde isminin verildiği oditoryumda “Diyabetin Geleceği: İnsülin Direncinden Modern Tedavi Yaklaşımlarına” başlıklı konferansta Tip2 diyabetin kontrolü ve tedavi yaklaşımlarına ilişkin değerlendirmede bulundu. Tip2 diyabetin kontrolü ve tedavisinde kullanılan metmorfinin kan şekeri üzerindeki etkilerine değinen Dr. Ralph A. DeFronzo, diyabet hastalarıyla yapılan çalışmalardan örnekler vererek uygulanan tedavi sonuçlarını değerlendirdi. Tip2 diyabet hastalarının sadece yüzde 15-20’sinde kardiyovasküler veya böbrek hastalığının olduğunu belirten DeFronzo, böbrek yetersizliği ve kalp yetersizliğinin birlikte olduğu ve birbirini etkilediği kardiyorenal metabolizma sendromunda kombine tedavi uygulamalarının önemini vurguladı. Ülkemizde diyabetli oranı neden yükseliyor Ülkemizde ve dünyada diyabet artışının nedenlerinin sorulduğu Dr. DeFronzo, “Diyabetin artışının başlıca nedenleri arasında genetik yatkınlık, obezite, fiziksel aktivite eksikliği ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının olmaması yer alır. Özellikle fast food tüketiminin artması, işlenmiş gıdaların yaygınlaşması ve şekerli içeceklerin tüketimi, insülin direncinin artmasına ve dolayısıyla diyabetin yaygınlaşmasına yol açmaktadır” diye konuştu. Çocuklar ve gençlerde diyabet artışı Çocuklar ve gençlerde diyabetin artışının, obezite oranlarının yükselmesi ve hareketsiz yaşam tarzıyla ilişkili olduğunu vurgulayan Dr. Ralph A. DeFronzo, “Ayrıca genetik faktörler ve çevresel etmenler (örneğin beslenme alışkanlıkları) de önemli rol oynamaktadır. Erken yaşta başlayan insülin direnci, diyabetin gelişiminde belirleyici bir faktördür” uyarısında bulundu. Sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri teşvik edilmeli Dünya genelinde diyabetin önlenmesi için alınabilecek önlemleri değerlendiren DeFronzo, “Diyabetin önlenmesi için sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri teşvik edilmelidir. Bu, düzenli fiziksel aktivite, dengeli beslenme, kilo kontrolü ve düzenli sağlık taramaları ile sağlanabilir. Ayrıca toplumda diyabet farkındalığını artırmak ve eğitim programları düzenlemek de önemlidir” diye konuştu. Erken teşhis ve önleyici tedbirler diyabetin etkilerini azaltabilir Dr. Ralph A. DeFronzo, “Diyabetin gelecekte tamamen ortadan kalkması mümkün olabilir mi?” sorusu üzerine “Diyabetin tamamen ortadan kalkması, zorlu bir hedeftir ancak erken teşhis ve önleyici tedbirlerle hastalığın etkileri azaltılabilir. Genetik faktörler nedeniyle bazı bireyler risk altında olsa da yaşam tarzı değişiklikleri ile diyabetin gelişimi önlenebilir veya geciktirilebilir” yanıtını verdi. Diyabet ilaçları doktor gözetiminde kullanılmalıdır Son yıllarda en çok tartışılan konuların başında gelen diyabet ilaçlarının zayıflama yöntemleri ve üzerindeki etkilerini de değerlendiren Dr. Ralph A. DeFronzo, bu ilaçların mutlaka hekim gözetiminde olması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Diyabet ilaçları, özellikle GLP-1 agonistleri ve SGLT2 inhibitörleri, kilo kaybı üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir. Ancak bu ilaçların kullanımı, doktor gözetiminde olmalıdır. Yan etkileri arasında gastrointestinal rahatsızlıklar, hipoglisemi ve böbrek sorunları yer alabilir. Bu ilaçların obezite tedavisinde kullanımı, dikkatli bir değerlendirme ve bireysel sağlık durumu göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.” Dr. DeFronzo’nun diyabet alanındaki çığır açan çalışmaları, insülin direnci ve metabolik sendromun diyabet üzerindeki etkilerini anlamak için temel bilgiler veriyor. DeFronzo, bireylerin sağlık durumlarına yönelik kişiselleştirilmiş yaklaşımlar geliştirmenin kritik öneme sahip olduğunu vurguluyor. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Engin Gülal’ın plaket takdim ettiği Dr. Ralph A. DeFronzo, akademisyenlerle beraber hatıra fotoğrafı çektirdi.
Ankara 10’dan az çalışanı olan ve az tehlikeli iş yerleri İSG hizmetini kendileri üstlenebilecek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürürlüğe koyulması planlanan düzenleme ile 10’dan az çalışanı olan ve az tehlikeli iş yerleri, iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi görevlendirme yerine iş sağlığı ve güvenliği (İSG) görevini üstlenebilecek. Geçmiş yıllarda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar neticesinde 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıftaki iş yerlerinin işverenleri veya işveren vekilleri, Anadolu Üniversitesi’nden eğitim alarak kendi iş yerlerinde İSG hizmetlerini yürütebiliyordu. Edinilen bilgilere göre yeni düzenleme ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmayla 10’dan az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıftaki iş yerlerinin işverenleri veya işveren vekilleri, Anadolu Üniversitesi’nden eğitim alarak kendi iş yerlerinde İSG hizmetlerini üstlenebilecek. Yıl sonunda yürürlüğe girmesi planlanan ve çoğunlukla esnafları ilgilendiren düzenlemeyle iş yerlerinin İSG hizmetlerini kendilerinin üstlenebilmeleri için almaları gereken eğitimlerin daha kolay ve ulaşılabilir olmasına yönelik çalışmalar da Bakanlık tarafından sürdürülüyor. Bununla birlikte 10’dan az çalışanı olan ve az tehlikeli iş yerleri için bu kolaylığa ilave olarak daha toplu bir çözüm için de çalışılıyor. Bu çerçevede çalışan eğitimleri, sağlık gözetimleri, işveren vekili eğitimleri gibi birçok konuda da hem dijitalleşme hem de standartlaşmayı sağlayacak adımların atılması hedefleniyor.
Bursa BUÜ ile BTÜ daha çok ortak proje üretecek Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) ve Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ), ikinci kez ortak senato toplantısında buluştu. İlk toplantıya ev sahipliği yapan BTÜ Senatosu, bu kez BUÜ’nün konuğu oldu. Senatoda iki üniversitenin yöneticileri yeni projeler üretilmesi konusunda görüş birliğine vardı. Görükle Kampüsü’ndeki Çamlık Yemekhanesi’nde gerçekleştirilen ortak senato toplantısında BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz ile BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, rektör yardımcıları, dekanlar ve enstitü müdürleri ile iki üniversitenin genel sekreterleri hazır bulundu. Yükseliş trendine girildi Açılış konuşması yapan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, üniversiteler arasındaki iş birliğinin daha çok akademisyenler bazında yürütüldüğünü ancak bu durumu kurumsal anlamda çok daha kalıcı hale getirmek istediklerini dile getirdi. Ortak senato toplantısının ilkini Rektör Prof. Dr. Naci Çağlar’ın daveti ile BTÜ’de yaptıklarını hatırlatan Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, “Şimdi ise üniversitemiz ev sahipliğinde toplantımızın ikincisini gerçekleştiriyoruz. Üniversitelerimiz akademisyenleri arasında fiili olan iş birliğini bizler de kurumsal yakınlıkla taçlandırmak ve bu etkileşimi sürdürülebilir hale getirmek istiyoruz. Bu kapsamda yapacağımız ortaklıklar ile uluslararası sıralamalarda ciddi bir yükseliş trendine geçme hedefimiz bulunuyor. Bunun yanında üniversitelerimizin potansiyelleri doğrultusunda şehrimizdeki özel sektör firmalarıyla da bilimsel faaliyetler gerçekleştirmek istiyoruz. İlk adımın BTÜ’den gelerek devam ettirdiğimiz kurumsal iş birliğimizin bundan sonraki aşamada da hızlı bir şekilde devam etmesini diliyoruz” diye konuştu. Güçbirliği yapılacak BTÜ Rektörü Naci Çağlar ise, Bursa Uludağ Üniversitesinin 50’nci yılını kutlayarak, “Bugün iki güçlü üniversite olarak bir aradayız. BUÜ 50 yıllık tecrübeli, BTÜ ise genç, dinamik ve güçlü bir üniversite. Üniversitelerimizin bu yönleriyle güç birliği yaparak güçlenmek, ortak yayınlar ve çalışmalarla beraber yürümek istiyoruz. Bursa Uludağ Üniversitesi’nin Mükemmeliyet Merkezi başvurusuna BTÜ olarak biz de paydaş olarak destek veriyoruz. Öte yandan BUÜ, bir araştırma üniversitesi. Üniversitemizden bu anlamda da istifa etmek istiyoruz. Çünkü bizim de hedefimiz, araştırma üniversitesi olmak. Bu doğrultuda iş birliklerimizin kalıcı bir şekilde devam etmesini diliyorum” açıklamasında bulundu. Toplantıda her iki üniversitenin çalışmaları değerlendirilirken, fakülteler ve bölümler arası yapılabilecek iş birliği alanları da görüşüldü. Senato, ilgili birim yöneticilerinin aynı masa etrafında buluşması ve fikir alışverişi yapmasının ardından sona erdi.