ASAYİŞ - 29 Şubat 2012 Çarşamba 08:05

BEYOĞLU`NDA YANGIN PANİĞİ

A
A
A
BEYOĞLU`NDA YANGIN PANİĞİ

Beyoğlu’nda 3 katlı binanın çatı katında çıkan yangın korku dolu anların yaşanmasına sebep oldu.
Olay saat 01.30 sıralarında meydana geldi. Piyalepaşa Mahallesi Şenay Sokak’ta bir binanın çatısında, yangın çıktı. İtfaiye ekiplerinin kısa sürede müdahalesinin ardından söndürülen yangın sonrası binada maddi hasar meydana geldi.
Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Amasya ‘Çiçekten para mı kazanacaksın’ diye güldüler, beş yılda Türkiye’nin en büyük safran üreticisi haline geldi Amasya’da beş yıl önce köyündeki tarlasına safran bitkisi tohumları ektiğinde ‘çiçekten para mı kazanacaksın’ sözleriyle gülen köylülere aldırmadan çabalarını sürdüren girişimci, bugün Türkiye’nin en büyük safran üreticisi haline geldi. Amasya Üniversitesi Pazarlama ve Reklamcılık Bölümünden mezun olduktan sonra uzun süre alanında iş bulamayınca köyüne dönen 35 yaşındaki Ramazan Boğa, safran üretimine merak sardı. Safran üretiminin nasıl yapıldığını merak eden evli ve 1 çocuk babası Boğa, internet üzerinden yaptığı araştırmada ‘en değerli baharat bitkisi’ olarak anılmasının yanı sıra, gıda, tekstil, parfüm ile ilaç sanayisinde kullanılan bu bitkiyi yetiştirmeye karar verdi. Ayvalıpınar köyünde deneme üretimlerine başlayıp yarım dekar alana safran soğanı eken çiftçi, ilk yılda 200 grama yakın ürün elde etti. Kendisini görüp gülen köylülerin ’çiçekten para mı kazanacaksın; arpa, buğday ek’ şeklindeki sözlerine aldırmadan beş yılda ekim sahasını 23 dekar alana çıkarmasının yanı sıra Amasya İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne başvurup iyi tarım sertifikası almasının peşinden hızla çoğalan safran soğanlarını yurdun dört bir yanına pazarlayan Ramazan Boğa, bugün Türkiye’nin en büyük safran bitkisi üreticisi konumuna geldi. Nusret’e bile satıyor Sulak olmayan arazide de yetişebilen safran bitkisinin üretim etabının çok zahmet gerektirmediğine değinen Boğa, “Çok talep gelince soğanının üretimini artırdık. Geri alım garantili sözleşmeli üretim de yapıyoruz. Büyük firmalara, otellere, restoranlara, ilaç firmalarına ürün veriyoruz. Sosyete kasabı olarak dünyada tanınan Nusret’e yıllık 4,5 kilo civarında satışımız var” diye konuştu. Türkiye’den üretim 40 kilo, tüketim 4 ton Türkiye genelindeki 170 dekarlık arazide üretilen safran miktarının 40 kilo civarında olup tüketimin ise 4 tonu bulduğuna işaret eden başarılı çiftçi, “Herkesin masasında nasıl tuz, biber varsa safranın da olmasını hedefliyorum. 1 kilo safran şu anda 225 ton şeker pancarına denk geliyor. 1 dekar safran 50 dekar arpaya, buğdaya denk geliyor. Çiftçilerimiz kıyaslamalarını artık kendileri yapsın” şeklinde konuştu. "1 kilodan 500 bin TL gibi para kazanıyorlar" Amasya’nın Göynücek ilçesine bağlı Ayvalıpınar köyünde üretim yapan Ramazan Boğa’nın arazisinde incelemede bulunup kendisini kutlayan Amasya Valisi Önder Bakan da “1 kilodan yaklaşık 450 bin, 500 bin TL gibi para kazanıyorlar. Bu çok kıymetli bir ürün. Ramazan kardeşimiz üniversiteyi bitirdikten sonra bu işe başlamış. Demek ki, herhangi bir nokrada bir masa, kalem, kağıt beklemeye gerek yok. Birisinin size iş vermesini beklemeye gerek yok. İşi kendiniz de sağlayabiliyorsunuz” ifadelerini kullandı. İncelemede, Göynücek Kaymakamı Mustafa Kartal, Amasya İl Tarım ve Orman Müdürü Gürol Çetin ile diğer yetkililer de yer aldı.
Antalya CarrefourSA Bayilik Buluşmaları Antalya ile devam ediyor Sabancı Holding ve Carrefour Grup iştiraki CarrefourSA, bayilik sistemiyle büyümeye devam ediyor. Küçük esnaf ve girişimcilerle buluşmak amacıyla başlattığı Bayilik Buluşmaları’nın bir sonraki durağı Antalya oldu. Küçük ve orta ölçekli esnafla girişimcilere, CarrefourSA güvencesiyle ticaret yapma imkânı sunduğu bayilik sisteminde 520 bayiye ulaşan arrefourSA, esnaf ve girişimcilerle büyümek için başlattığı Bayilik Buluşmaları’nın üçüncüsüne Antalya’da devam etti. Antalya Lara Gurme CarrefourSA’da gerçekleşen buluşmada CarrefourSA İcra Kurulu Üyesi Bulut Batum, potansiyel bayi ve girişimcilerle bir araya gelerek şirketin bayilik sisteminden ve yatırımlarından bahsetti. Bayilik Buluşmalarının üçüncü durağı Antalya oldu “Organize gıda perakende sektörünün büyümesinde sürdürülebilirliği sağlamak için yerel esnaf ve girişimcilerle kol kola yürümemiz gerekiyor” diyen CarrefourSA İcra Kurulu Üyesi Bulut Batum şöyle devam etti: “Bu doğrultuda, organize gıda perakendesini daha güçlü hale getirmek için küçük esnaf ve girişimcinin sisteme dahil olması çok önemli. 2020 yılında başlattığımız bayilik sistemini büyütmek amacıyla, Bayilik Buluşmaları aracılığıyla Türkiye genelindeki potansiyel bayi adaylarımızla bir araya geliyoruz. Adana’da başladığımız bayilik buluşmalarımıza Ankara’dan sonra Antalya’yla devam ediyoruz. Hayata geçirdiğimiz bayilik sistemi sayesinde, esnaf ve girişimcilerimize CarrefourSA güvencesiyle ticaret yapma fırsatı sunuyoruz. Bulundukları bölgeyi ve mahalleyi en iyi bilen esnaflara, şirketimizin güvencesiyle destek olarak ailemizin bir parçası haline getiriyoruz. Bu sistemle, bölgenin esnaf ve girişimcileriyle istihdama katkı sağlarken, yerel üreticilerin ürünlerini şirketimizin güvencesiyle müşterilere sunuyor ve üretimlerini sürdürülebilir hale getirmelerine destek oluyoruz." 520 esnaf ve girişimci CarrefourSA ailesine katıldı Antalya’da bayilik sistemi kapsamında önemli bir potansiyel olduğunu aktaran Batum, “2020 yılında sektörde ilk kez bayilik sistemini şirket olarak biz hayata geçirdik. 2020 yılından bu yana da 65 ilde 520 esnaf ve girişimci sistemimize dahil oldu. Bu bayilerin 60’ını kadın bayilerimiz oluşturuyor. Bu sistemin CarrefourSA bayisi olmayı hedefleyen esnaf ve girişimciler için en avantajlı tarafı ise esnaf ve girişimcinin şirketimizin sektör tecrübesi ve Sabancı markasının gücünü arkasında hissetmesi. Bunun yanı sıra, dünya perakende devlerinden biri olan Carrefour Grup’un tecrübesi de bayilerimizle buluşuyor. Biz de 30 yıllık bilgi birikimimiz, büyük satın alma gücümüz, lojistik ağımız, pazarlama iletişimimiz ve güçlü teknoloji altyapımızı da esnafımız ve girişimcilerimizin hizmetine sunuyoruz. Antalya ve çevre illerdeki girişimcilere verdiğimiz destekle, bölgedeki ekonomik canlılığa katkıda bulunmayı sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
Kocaeli Ömeroğlu: "Dilovası’nı sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan daha yaşanır hale getireceğiz" Dilovası Belediye Başkanı Ramazan Ömeroğlu, "Yakın gelecekte hayata geçireceğimiz projelerle Dilovası’nı sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan daha yaşanabilir bir ilçe haline getireceğiz" dedi. Dilovası Belediye Başkanı Ramazan Ömeroğlu, Bağdat Caddesi’nde faaliyet gösteren esnafı ziyaret etti. Ziyaretleri süresince ilçe sakinleri ile de bir araya gelen Ömeroğlu, "Göreve geldiğimiz günden bu yana ilçemizi vatandaşlarımızla birlikte yönetme anlayışını öncelikli hizmet politikamız olarak görüyor ve uyguluyoruz" dedi. Esnaf ziyaretleri sırasında Başkan Ömeroğlu’nu karşılarında gören vatandaşlar, memnuniyet ve mutluluklarını dile getirerek, ziyaretlerin kendileri için önemini vurguladı. Ömeroğlu, "Vatandaşlarımızın güler yüzü ve samimi ilgisi, bizlere daha çok çalışma azmi veriyor. İlçemizi birlikte daha güzel günlere taşıyacağız. Her şey vatandaşlarımızın yaşamını kolaylaştırmak için. Onların mutluluğu ve memnuniyeti bizim yegâne önceliğimiz. Yakın gelecekte hayata geçireceğimiz projelerle Dilovası’nı sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan daha yaşanabilir bir şehir haline getireceğiz" diye konuştu. Başkan Ömeroğlu, yerel yönetim anlayışlarının temelinde ortak akıl olgusunun yer aldığını ifade ederek, "Dilovası’nın modern, sağlıklı ve yaşanabilir bir şehir olması için topyekun bir seferberlik halindeyiz. Bundan sonraki süreçte de hizmetlerimizi hızlı ve etkili bir şekilde sürdürecek, her şeyin en güzelini hak eden hemşerilerimiz için canla başla çalışacağız" şeklinde konuştu.
İzmir Türk dünyasındaki bakanlar, milletvekilleri, büyükelçiler bu enstitüden mezun İzmir Ege Üniversitesi (EÜ) Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, her yıl dünyanın farklı noktalarından gelen onlarca yabancı öğrenciye ev sahipliği yapıyor. Türk dünyasına açılan bir kapı olan enstitüden bugüne kadar sayısız bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar, gazeteciler, büyükelçiler, öğretim üyeleri çıktı. EÜ Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, adeta Türk dünyasına açılan bir kapı oldu. 1992 yılında kurulan Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü ve 1986 yılında kurulan Türkçe Öğretim Birimi (TÖBİR), bugüne kadar sayısız öğrenci yetiştirdi. Enstitüye bağlı TÖBİR’e gelen dünyanın farklı ülkelerinden öğrenciler, aldıkları eğitimle 1 yıl içesinde Türkçe öğreniyor. Eğitim sonucunda başarılı olan öğrenciler Uluslararası Türkçe Yeterlilik Sertifikası alırken, öğrenciler aldıkları bu sertifikayla eğitim hayatına devam ediyor. TÖBİR’den son 6 yılda bin 596 öğrenci mezun olurken, şu anda ise 230 öğrenci 1 yıllık eğitimle Türkçe konuşmak için aşama aşama eğitim alıyor. EÜ Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü’nde ise 6 ana bilim dalında lisansüstü alanda nitelikli eğitim veriliyor. Yüksek lisans ve doktora eğitimi gören yerli ve yabancı öğrenciler, Türkiye’de ve dünyanın farklı ülkelerinde etkin görevler alıyor. Enstitü, bugüne kadar sayısız ismi Türk dünyasında bürokrasiye, akademiye ve siyasete kazandırdı. Eski Gürcistan Başbakanı Giorgi Kvirikaşvili, eski Türkistan Dışişleri Bakanı Raşit Meredov, eski Azerbaycan Devlet Gümrük Bakanı Sefer Mehdiyev, eski Kazakistan Enformasyon ve Sosyal Kalkınma Bakanı Kydyrali Darkhan gibi isimler enstitüde eğitim aldı. Bunun yanında Türk dünyasında bazı milletvekilleri, büyükelçiler, bürokrasideki önemli isimler, gazeteciler, doktorlar, akademisyenlerin yolu da EÜ Türk Dünyası Araştırma Enstitüsü’nden geçti. "Türk dünyasında enstitümüzde yetişmiş binlerce insanımız var" Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nadim Macit, enstitünün önemine dikkat çekti. Enstitünün Türk dünyasına açılan bir pencere olduğunu anlatan Macit, “Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, 1992 yılında kurulmuş bir kurumdur. Lisansüstü; yani yüksek lisans ve doktora programlarında 6 ana bilim dalında eğitim verilmektedir. Bünyesinde Türkçe Öğretim Birimi (TÖBİR) vardır. Türkçe Öğretim Biriminin tarihi daha eski, 1986 tarihlidir. Bu kurum, Türkiye’de Türkoloji alanında özel bir yere sahiptir. Özel bir yere sahip olmasının temel kriteri, öncelikle lisansüstü programlara sahip olmasıdır; sonrasında da bünyesinde Türkçe Öğretim Biriminin yer almasıdır. Lisansüstü programlarımızda bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Her alanda insan yetiştirmeyi amaçlayan bir kurumuz. Diğer taraftan dil ise hem insanlar arasındaki iletişimi hem de toplumlar arasındaki diyaloğu sağlar. İnsanların, milletlerin memleketi, sadece fiziki coğrafyadan ibaret değildir. Bir gönül coğrafyamız var. Bizim sadece Türkiye’de değil, bütün tarihsel süreçte var olan Türk unsurlarına kapımızın açık olması lazım. Bunu bilginin konusu, ilmin konusu yapmamız lazım. Aynı zamanda ortak bir dili geliştirmemiz lazım” dedi. Nadim Macit, şöyle devam etti: “Ekonomiden tutun enerjiye kadar, dolayısıyla sosyal, kültürel, iktisadi, sanayi, teknoloji alanında ortak kurumlar, ortak iş birlikleri üretmemiz lazım. Dolayısıyla Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, bütün bu konular çerçevesinde bilimsel araştırmalar yapmakta, aynı zamanda da dil yoluyla bütün bunları dünyaya taşımayı amaç edinmektedir. Enstitümüz, Türk dünyasına açılan bir penceredir. Türk dünyasında buradan yetişmiş binlerce insanımız var. Bürokratından devlet kademesinde görev yapanlar, bilimsel araştırma alanlarında görev yapanlar, sivil toplum kuruluşları alanında görev yapanlar, dolayısıyla burası Türk dünyasında müthiş bir ağ oluşturmuş kurumdur. Burası stratejik bir kurumdur. Türkmenistan’dan Kazakistan’a, Kazakistan’dan Balkanlar’a ve Orta Doğu’ya kadar dünyanın çok değişik yerlerinde yer alan Türk halkları var; her birisiyle bağlantılarımız var. Orada bu enstitüde ihtisas yapan çok sayıda hocalarımız var. Yine bizde Türkçe öğrenip sonra fakülteyi okuduktan sonra ülkelerine dönen insanlarımız var. Bunlarla çok güçlü bağlarımız var. O nedenle Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, Türk dünyasının hem bilimsel hem de dil yoluyla iletişim kurduğu bir merkezdir.” Kazakistan’dan gelen ve enstitüye bağlı TÖBİR’de Türkçe öğrenen Ayperi Boronbaeva (22), Türkçe ve Kırgız dilinin birbirine benzediğini ama zaman zaman zorlandığını söyledi. Türkiye’ye gelmeden önce Türk dizilerini takip ettiğini ifade eden Boronbaeva, Türkçe’yi burada aldığı eğitimle daha da ilerlettiğini anlattı. Ulzhan Bolatova (17) da, Türkiye’yi sevdiğini ve bu ülkede eğitim almaktan mutluluk duyduğunu belirtti. Kelbet Doszhanova (17) ise, “İlk haftalar zor geldi ama İzmir’e alışmaya çalışıyorum. Öğretmenlerim sayesinde, arkadaşlarım sayesinde şu an çok iyi hissediyorum. İzmir insanı çok sıcakkanlı ve bir sorumuz olduğunda hemen yanıtlıyorlar” dedi.