SAĞLIK - 03 Aralık 2022 Cumartesi 10:50

Bu belirtileri olanlar dikkat, uzmanlar reflüyü işaret etti

A
A
A
Bu belirtileri olanlar dikkat, uzmanlar reflüyü işaret etti

Midede yanma, ağza acı su, acı tat gelme, ağız kokusu gibi şikayetlerle gelen hastaların reflü olabileceğini söyleyen uzmanlar uyarılarda bulunarak günümüzde birçok kişide görülen reflünün kesin teşhisinin PH metre ölçümü yöntemiyle yapılabileceğini söyledi.

Midede yanma, ağza acı su, acı tat gelme, ağız kokusu gibi şikayetlerle gelen hastaların reflü olabileceğini söyleyen uzmanlar uyarılarda bulunarak günümüzde birçok kişide görülen reflünün kesin teşhisinin PH metre ölçümü yöntemiyle yapılabileceğini söyledi.


Tıpta yemek borusunun mide ile birleştiği yerdeki kapakçık sisteminin bozulması ve midedeki yakıcı asidin yemek borusuna geri kaçması olarak tanımlanan reflünün, en önemli belirtileri arasında göğüs arkasında yanma hissi ve ağza acı su gelmesi, midede yanma, ekşime, ses kısıklığı, ses çatallanması, inatçı ve kuru öksürük, astım yakınmaları, boğazda takılma hissi, ağız kokusu, diş problemleri, kalp krizine benzeyen göğüs ağrılarının olduğunu aktaran Memorial Diyarbakır Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünden Doç. Dr. Nurettin Tunç, kapakçık sisteminin çalışmamasının birçok sebebi olabileceğini, bunlardan en önemlisinin midenin üst tarafının göğüs boşluğu içerisine doğru fıtıklaşması olduğunu ifade etti.



“PH metre yöntemiyle teşhis konulabiliyor”


Gastroenteroloji Bölümünden Doç. Dr. Nurettin Tunç, reflü hastalığının en kolay teşhis yönteminin PH metre yöntemiyle konulduğunu vurguladı. Doç. Dr. Tunç, “Reflü basit bir tabirle mide asidinin yemek borusuna kaçması olarak tanımlanabilir. Bu çoğunlukla yemek borusuyla mide, birleşim yerinde olan kapakçığın gevşek olmasıyla veya fıtıkla ilgili olabiliyor. Bu şekilde mide içeriği ya da midedeki asit içeriği yemek borusuna temas ettiği anda yanma gibi acı, ağza acı su gibi şikayetlere yol açabiliyor. Bu tür şikayetleri olan yanma, ağza acı su, acı tat gelme, ağız kokusu gibi şikayetlerle gelen hastalarımızı biz reflü olabileceği şeklinde düşünüyoruz. Bunun üzerine reflünün tanısını koyarken şikayetlerin yanında endoskopik tanısal yöntemlerimiz var. Endoskopla girdiğimizde reflüye bağlı yemek borusunda bazı izlerimiz var. Mide asidinin yemek borusunu yakmasına bağlı lezyonlarımız oluyor. Bu lezyonlara bağlı reflü olabileceğini görüyoruz. Reflünün bir nedeni olan mide fıtığı bu fıtıkta da yine reflüye yol açabildiği için endoskopik olarak bunları tespit edebiliyoruz. Bazı hastalarımızda da endoskopik olarak hiçbir şeyi tespit etmemekle beraber reflüs olabiliyor. Her durumda ister aşikar olsun ister gözle görülmeyen reflü ve özü faşist olsun bunların kesin tanısını ise PH metre dediğimiz bir yöntemle koyabiliriz. Bu PH metrenin de yöntemleri var. Bir tanesi direkt kateter yöntemiyle yaptığımız bir yöntem, diğeri ise kapsül PH metre dediğimiz bir yöntem. Bu şekilde kesin tanısını koyabiliyoruz, eş zamanlı endoskopla beraber yemek borusunun mideden itibaren üç beş santim yukarısına yaklaşık iki üç milimlik bir kapsül var. Bu kapsül tabii teknolojik bir kapsül ile kesin tanısını koyabiliyoruz. Bu kapsül tabii teknolojik bir kapsül 24 saat boyunca mideden yemek borusuna asit kaçışını ölçebiliyor. Herhangi bir yan etkisi yok, bağırsaktan atılıp gidiyor” dedi.



“Dört ayaklı tedavi algoritma var”


Gastroenteroloji Bölümünden Doç. Dr. Nurettin Tunç, reflünün dört ayaklı tedavi algoritması olduğunu vurguladı. Tunç, reflünün tedavisinde hem yaşam tarzı değişiklikleri hem diyetle beraber ilaç tedavisi, ilaç tedavisinin yanında endoskopik tedaviler, endoskopik tedavinin yanında cerrahi tedavi denilen dört ayaklı bir tedavi algoritma olduğunu kaydetti. Doc. Dr. Tunç, “Hasta ilk geldiği zaman az gıda yemesini, gece uyumadan en az iki üç saat önceden hiçbir şey yememesini, uyuduğu zaman mümkünse yüksek uyumasını tavsiye ediyoruz diyetle, kilo vermeyle, egzersizle geçmediyse üçüncü aşamada ilaç tedavisini öneriyoruz. İlaç tedavisinde bizim verdiğimiz ilaçlarla büyük ihtimal hasta rahatlıyor. Ama bazı hastalarımızda bunlara rağmen yaşam kalitesi çok kötü oluyor. İş kalitesi çok kötü. Performansı çok kötü düşüyor. Bu tür hastalarda dördüncü aşamada endoskopik tedavi yöntemlerimiz var. Nedir bu endoskopik tedavi yöntemleri ARM dediğimiz (Anti reflü mukozektomi) ve anti reflü mukozal ablasyon dediğimiz iki yöntemimiz var. ARM ve ARMA dediğimiz bu iki tedavi yöntemini de biz burada uyguluyoruz. ARMA ve ARM’de. Bunlar da yüzde 80-90 semptomlarda ameliyatsız bir şekilde iyileşme oluyor. Bu iyileşmeyle birlikte hasta şikayetleri çok ciddi oranda azalıyor. Tabii biz bunları hemen her gelen hastaya önermiyoruz. Bu algoritmayı takip ettikten sonra hastaları tam bir rahatlama yoksa cerrahi öncesi önereceğimiz bir endoskopik tedavi yöntemi olur. Bunlar çok başarılı olarak uygulanabiliyor. Son seçenek olarak da gerekirse eğer çok ileri düzeydeyse ve hasta hakikaten yaşam şeyi çok kötüyse cerrahi tedaviyi de önerebiliyoruz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.