SAĞLIK - 05 Aralık 2019 Perşembe 13:04

DÜ Kalp Hastanesi dünyaya açıldı

A
A
A
DÜ Kalp Hastanesi dünyaya açıldı

Dicle Üniversitesi (DÜ) Kalp Hastanesinde yapılan başarılı operasyonlar, üniversitenin adını dünyaya duyurmayı başardı.

Dicle Üniversitesi (DÜ) Kalp Hastanesinde yapılan başarılı operasyonlar, üniversitenin adını dünyaya duyurmayı başardı. Türkiye başta olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinde kalp rahatsızlığı çeken hastalar, DÜ’ye gelip tedavi oluyor.


Dicle Üniversitesi Kalp Hastanesinde görev yapan Girişimsel Kardiyolog Prof. Dr. Faruk Ertaş, dünyanın farklı ülkelerinde kardiyoloji alanında çeşitli eğitimler aldı. Aldığı bu eğitimleri ve kazandığı deneyimleri başka yerlerde sergilemek istemeyen Prof. Dr. Ertaş, Diyarbakır’da kalarak başarılı çalışmalara imza attı. Yapılan çalışmalarla DÜ Türkiye ve Ortadoğu’da otorite haline gelirken, dünyada da söz sahibi olmasına katkı sağladı. DÜ Kalp Hastanesinde yapılan çalışmalarla ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ertaş, yurt dışından hastaların üniversitelerine geldiğini, amaçlarının Dicle Üniversitesi Kalp Hastanesini dünya standartları seviyesine getirmek olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ertaş, “Biz akademik alanda da çalıştığımız için çalışmalarımızda doğal olarak akademi ile ilgili oluyor. Akademik çalışmaları iki kategoride ele alabiliriz; bir ulusal ve uluslararası alanda yazdığımız makaleler, bir de hastalarımıza yönelik olan girişimsel kardiyoloji dediğimiz direkt hasta müdahalesi ile ilgili yaptığımız çalışmalar var. Ulusal ve uluslararası alanda bizim yaklaşık 150’ye yakın makalemiz söz konusudur. Bölgemizde en çok adından söz ettiren ve birçok kişinin kabusu haline gelen ritim bozukluğu ile ilgili olarak Dicle Üniversitesi hem Türk Kardiyoloji Derneğinde hem de ulusal anlamda öncülük yapmaktadır. Epidemiyolojik çalışmalarda yani ritim bozukluğu ile ilgili çalışmalar yaptığımız, ki toplumda çok sık görülen bir belirtidir bu, çarpıntı şeklinde tanımlanmakta, toplumumuzda da çok fazla görülmektedir. Biz ilk defa Türkiye’de bununla ilgili epidemiyolojik çalışma yaptık. Bu rahatsızlığın pençesindeki hastalar gerçekten ilaç kullanıyorlar mı, kullandıkları ilaçları efektif doz da kullanıyor mu ya da bu hastaların felç geçirme ihtimalleri nasıldı gibi soruların hepsini çok merkezli bir çalışma ile hem ulusal hem de uluslararası dergilerde yayınladık ve çok ses getirdi. Bu bizim şahsımızda Dicle Üniversitesi için bir ilkti. Bu çalışmamızdan dolayı Türk Kardiyoloji Derneği dahil ilgili kuruluşlardan 7 ödül aldık. Bunların dışında Amerika ve Avrupa dergilerinde buna benzer kendi alanımız ile ilgili birçok makalemiz vardır. Bu makalelerimiz dünyanın çeşitli yerlerinde kendi meslektaşlarımız tarafından atıf olarak almıştır. Akademik anlamda da Kalp Hastanemizde oldukça iyi bir trend yakalamış olduk” dedi.



“Biz kalbin sınırlarını da aştık”


Kardiyoloji dünyasının üç ana artere ayrıldığını ifade eden Prof. Dr. Ertaş, “İlki klinik kardiyoloji yani hastalar polikliniğe gelir, servise yatar, biz o hastanın hastalığını takip ederiz, iyileştiririz, ilaçlarını verip taburcu ederiz. İkinci kısmı görüntüleme kısmıdır. Ultrason, MR, tomografi, eko ise görüntüleme kısmıdır ve bu boyutu ile ilgilenmek ayrı bir durumdur. İşin en özellikli ve kapsamlı kısmı aynı zamanda en popüler kısmı ise üçüncü ana alandır, yani invaziv kardiyoloji dediğimiz girişimsel, yani açık ameliyat yapılmadan kapalı ameliyatlar şeklinde hastaya müdahale etmektir. İşte bu anlamda Dicle Üniversitesi bu konuda kendini aşmış durumdadır. Biz kalbin sınırlarını da aştık, kardiyolog olmamıza rağmen artık sadece kalp damarları ile ilgilenmiyoruz. Kalp ve boyun damarlarını, beyin damarlarında açıyoruz, kalp kapaklarını ameliyatsız değiştiriyoruz. Çok uzun süre 1 yıldan fazla kapalı olan damarlarını özel teknikler ve malzemelerle açıyoruz ve buna benzer farklı çalışmalarımız sınırları her geçen gün zorluyor. Kalp krizi çok ciddi bir sorundur ve dünyada milyonlarca insan kalp krizi geçirmektedir. Bu kalp krizi geçiren hastaların yüzde 50’si evde ölmektedir, yüzde 25’i hastanede, yüzde 25’i de 5 yıl veya 5 yıldan fazla ancak yaşayabilmektedir. Çok ciddi bir tablo ile karşı karşıyayız. Mesela bir yıldan fazla damarı tıkalı olan bir hastanın o damarı böyle kaldığı sürece katılaşıyor. Onu açmak için gerçekten operatörün çok deneyimli olması lazım ve elinizde yüksek teknolojik malzemeler ile teknik altyapısının olması şarttır. İşte tam da bu belirttiğimiz özellikler bizim merkezimizde bulunuyor, hem de operatör olarak bizim tarafımızdan çok kolayca bu işlem yapılıyor. Türkiye çapında merkezin kalitesini göz önüne alırsak bu kaliteli merkezlerin sayısı 10’u geçmez ki biz o 10 arasında ilk sıralardayız. Geçtiğimiz günlerde basında da yer alan ve hayatı pamuk ipliği kadar ince bir damara bağlı olan hastamıza yaptığımız müdahale dünyada örnek sayılacak bir operasyondu. Bunlar Dicle Üniversitesi Kalp Hastanesi için hayaldi 7-8 yıla kadar ama şu an bizim buraya gelmemiz ile birlikte çok efektif bir şekilde sıradanlaştı ve bu tür ameliyatlar bizim tarafımızdan yapılabilmektedir” diye konuştu.



“Kendimizi sürekli güncellemeliyiz”


Dünyada çok zor olarak tabir edilen ve Türkiye’de de sayılı yerlerde gerçekleştirilen kasıktan girerek kalp kapağı değişiminin artık çok normal ve sıradan bir biçimde kendileri tarafından gerçekleştirildiğini kaydeden Prof. Dr. Faruk Ertaş, sözlerine şöyle devam etti:


“Kalp kapağını göğsü açmadan anjiyografi yöntemle anjiyo gibi kasıktan girip kalp kapağını dışarıdan açabiliyoruz. Normalde 70-80 yaşındaki hastalar riskli hastalar grubudur. Bu hastalarımızın şeker, tansiyon ve farklı rahatsızlıkları olabiliyor ki açık kalp ameliyatına uygun değillerdir. Bu hastalarımızı çok efektif bir şekilde anjiyo yöntemi ile kalp kapaklarını değiştirebiliyoruz. Bizde operatör deneyimi olarak bu konuda Türkiye’de ilk 5’teyiz. Şu ana kadar 250-300 kadar hastada bu işlemi gerçekleştirdik. Onun dışında ayak damarlarına, boyun damarlarında müdahale ediyoruz. Bilindiği üzere boyun damarlarında müdahale edilmemesi çok risklidir ve felç geçirme durumu oluşuyor. Artık son dönem teknolojik stentler kesinlikle cerrahiden çok daha iyi. O stentlerin kapanma ihtimali çok düşüktür. Eskiden o stentlerin tıkanma ihtimali yüzden 10’ların üzerindeydi şu anda yüzde 0’a kadar indi. Bu kadar başarılı ameliyat yapabilme ve kendimizi bu alanda geliştirmek için sürekli olarak şahsım hem yurt içi hem de yurt dışında çok değişik eğitimler almaktayım. Yunanistan, Belçika, Danimarka, Amerika, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde eğitimler aldım. Bütün bu merkezlerde birebir canlı vakalara girerek ve oradaki operatörlerle mevcut bilgilerimizi, deneyimlerimizi katmerleştirerek en üst düzeye getirip kendi merkezimizde yani Dicle Üniversitesi Kalp Hastanemizde uyguladım.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.