EKONOMİ - 16 Ocak 2025 Perşembe 10:20

DSO Başkanı Kasapoğlu: “Sanayicilerin umudu üretim ve ihracatta”

A
A
A
DSO Başkanı Kasapoğlu: “Sanayicilerin umudu üretim ve ihracatta”

DENİZLİ (İHA) – Denizli Sanayi Odası (DSO) Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu, sanayicilerin umudunun üretim ve ihracatta olduğunu belirterek; “Bizler daha fazla üretim ve ihracat yapmak istiyoruz. Bu umudumuz üretimimiz ve ihracatımız güçlü tutuyor” dedi.



Dünyanın en büyük ev tekstili fuarı olan Heimtextil, her yıl Almanya’nın Frankfurt şehrinde düzenleniyor ve yüzlerce firma ile alıcıyı bir araya getiriyor. Bu yıl 14-17 Ocak tarihleri arasından düzenlenen fuara, Denizli’den 66 firma katılım sağladı. Denizlili firmalar açtıkları stantta, ev tekstili sektöründeki en son ürünlerini sergiliyor. Denizli ev tekstili ürünlerinin dünyaya tanıtılacağı fuarda, Denizlili firmaları yalnız bırakmayan Denizli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu ve beraberindeki Denizli heyeti, stant açan Denizlili firmalara başarılar diledi. Heyette; Denizli Milletvekilleri Şahin Tin ve Şeref Arpacı, Denizli Ticaret Odası Başkanı Uğur Erdoğan, Denizli İhracatçılar Birliği Başkanı Hüseyin Memişoğlu, Denizli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Uğurlu ve BASİAD Başkanı Doğan Değirmenci de yer aldı. Firmaları tek tek ziyaret eden heyet, fuar hakkında görüş alışverişinde bulundu.



“Denizli ev tekstili sektöründe bir dünya markası”


DSO Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu, Heimtextil’in, Denizli ev tekstilinin düzenli olarak katıldığı ve önemli ürünlerin sergilendiği bir organizasyon olduğunu vurguladı. Denizli’nin ev tekstili sektöründe bir dünya markası olduğuna işaret eden DSO Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu, "Tekstil sektörümüzün ev tekstili kolunda katılan firmalarımız 2025 yılı için siparişler alıyor, üretim hatlarını belirliyorlar ve fiyatlamaları yapıyorlar. Bu fuar, firmalarımız için çok önemli fırsatlar sunuyor. Denizli ev tekstili sektörünün her yıl düzenli olarak katıldığı, ürettiği ürünlerini sergilediği ve yeni siparişler ile ilgili güçlü bağlantılar kurduğu Heimtextil Fuarı’nda Denizlili firmalarımızı bu yıl da yalnız bırakmadık. Geçen seneye göre katılımcı sayımızda bir azalma olsa da Denizli firmaları yine güçlü bir şekilde şehrimizi temsil ediyor. Denizli tekstil ve konfeksiyon sektörünün Ocak-Aralık 2024 döneminde gerçekleştirdiği toplam ihracatı 1 milyar 396 milyon 107 bin 697 dolar. Yine tekstil ve konfeksiyon sektöründe sadece Aralık 2024’te 104 milyon dolar ihracat gerçekleştirildi. Sektörün nabzının attığı bu fuarı önemsiyoruz. Denizli ev tekstili ürünlerine kayda değer bir ilgi var. Denizli; sürdürülebilir ve yenilikçi üretim anlayışıyla, öne çıkıyor. Firmalarımız, 2025 yılı trendlerini yakından takip ederek, koleksiyonlarını yenilikçi ve çevre dostu ürünlerle şekillendiriyor. Firmalarımız Avrupa pazarındaki konumunu güçlendirmek adına burada yeni iş birlikleri oluşturuyor. Bu yıl Denizli’den fuara katılan 66 firmamız var. Firmalarımızın azmini ve heyecanını gördük. Fuara katılan tüm firmalarımıza başarılar diliyorum” diye konuştu.



“Sanayici için yeni destek ve teşviklere ihtiyaç var”


Tekstil sektörünün ve sanayicinin zor bir süreçten geçtiğini belirten Başkan Kasapoğlu, sanayicilerin üretim ve ihracatla ilgili beklentilerini aktardı. Kasapoğlu, “Geride bıraktığımız dönemde uygulanan kur ve faiz politikasından sanayicimiz olumsuz etkilendi. 2025 yılı beklentilerimiz ise, ilk 6 aylık dönemin yine sıkıntılı olabileceği yönünde. Ama ikinci 6 aydan sonra bir rahatlama bekliyoruz. Öte yandan Avrupa genelindeki ekonomik ve siyasi iklim, Almanya’daki ekonomik belirsizlikler ve gerginlikler, firmalarımızın alacakları siparişleri doğrudan etkiliyor. Avrupa pazarı, ev tekstili sektörü için önemli bir hedef pazar olmaya devam etmekle beraber; özellikle Almanya gibi büyük pazarlarda ekonomik dalgalanmalar, Avrupa’da rekabetin artması, firmalarının sipariş alma süreçlerini de zorlaştırabiliyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen firmalarımızın yine de umutsuz olmadığını görüyoruz. Bu umudumuzu üretimimiz ve ihracatımız güçlü tutuyor. Bizler, daha fazla üretim ve ihracat yapmak istiyoruz. Ancak bu konuda sanayicilere destek verilmesi gerektiğini de sık sık dile getiriyoruz. Sanayicimizi, üretimi ve istihdamı ayakta tutmak için yeni desteklere ve teşviklere ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.



DSO Başkanı Kasapoğlu: “Sanayicilerin umudu üretim ve ihracatta”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Transpaletin altında kalan öğrenci konuştu: “Normalde benim alanım değil ama beni oraya görevlendirdiler” Bursa’da bir fabrikada staj gören lise son sınıf öğrencisi, sevkiyat esnasında düşen transpaletin altında kalıp yaralandı. O anlar güvenlik kamerasına yansırken, kolu alçıya alınan genç, “Normalde benim alanım değil ama beni oraya görevlendirdiler” diye konuştu. Bursa’nın Nilüfer ilçesi Küçüksanayi bölgesinde bir fabrikada staj görmek için giden lise son sınıf öğrencisi Onur Turan’a (17) iddiaya göre, kendi alanı dışında görev verildi. Haftada bir sevkiyat yapılan iş yerinde transpaletle yük taşıyan genç, bir anda düşen transpaletin altında kalıp yaralandı. Genci gören mesai arkadaşları hemen yardıma koşarken, transpaletin altından çıkardıkları Turan’ı Bursa Şehir Hastanesine götürdüler. Omzunda kırık ve çatlak oluşan genç, taburcu olduktan sonra ailesinin haberi olunca aile karakolun yolunu tutup şikayetçi oldu. O anları anlatan öğrenci, “Biz her hafta bir gün staj için çalışmaya gidiyoruz. Haftanın bir günü mal göndermek için sevkiyat yapıyorduk. Sevkiyat yaparken, orada elektrikli forklift vardı. Ona transpalet ile mal yüklerken hafif bir rampa vardı, ondan dolayı hızlanınca bende tutmak istedim üzerime düştü. Normalde benim alanım değil ama beni oraya görevlendirdiler” dedi. Şikayetçi olduklarını belirten avukat ise, “Öğrencimiz iş tanımına uygun olmayan şekilde çalıştırılıyor. Bunun üzerine iş güvenliği de alınmamış. Kanuna göre, transpalet kullanımı ehliyete tabi iken, bu çocuğun sorumluluğuna verilmiş. Bu sebeple şikayetçi olduk, süreci takip ediyoruz” ifadelerini kullandı. Zor anlar yaşadığını belirten baba Olcay Turan, “Bu durum maalesef örnek teşkil ediyor. Ben velilerden çocuklarının arkasında durmasını istiyorum. Kendilerini takip etsinler, böyle durumlarla karşılaşıp çocuklarını kullandırtmasınlar. Gerçekten çok zor bir durum” şeklinde konuştu.
Muş Muş’ta 3-6 yaş grubu çocuklar için “Gelişimsel Değerlendirme ve Takip Programı” başlatıldı Muş İl Sağlık Müdürlüğü tarafından başlatılan “3-6 Yaş Grubu Çocukların Gelişimsel Değerlendirme ve Takip Tarama Programı” ile çocukların fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimleri kapsamlı bir şekilde değerlendiriliyor. Muş İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yürütülen ve Çocuk Gelişimi Uzmanı Seda Nur Demir’in koordinatörlüğünde gerçekleştirilen “3-6 Yaş Grubu Çocukların Gelişimsel Değerlendirme ve Takip Tarama Programı” kapsamında, çocukların erken dönemdeki gelişimsel ihtiyaçları titizlikle ele alınıyor. Program, 3-6 yaş grubundaki çocukların fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimlerini kapsamlı bir şekilde değerlendirmeyi ve bu süreçte ihtiyaç duyulan destekleyici uygulamaları tespit etmeyi amaçlıyor. Uzman ekipler tarafından gerçekleştirilen değerlendirmeler sonucunda, çocukların gelişimsel yönlerine bireysel planlamalar yapılarak ailelere rehberlik sağlanıyor. Proje kapsamında, kırsal kesimde ikamet eden ve hastaneye erişimde zorluk yaşayan çocuklar, aile sağlığı merkezlerinde uygulanan testlerle değerlendirilecek. Test sonuçları ailelerle paylaşılarak risk altında olduğu tespit edilen çocuklar için gerekli yönlendirmeler yapılacak. Programın koordinatörü Seda Nur Demir, erken dönemde yapılan bu tür taramaların, çocukların sağlıklı bir şekilde büyümesi ve gelişmesi açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekti. Demir, özellikle kırsal kesimde yaşayan ve sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorluk çeken çocuklara yönelik programın başlatıldığını belirterek, “Kırsalda yaşayan ve sağlık hizmetine ulaşmakta zorluk yaşayan çocuklara yönelik gelişim yaparak, bu test aracılığıyla çocuklar erken dönemde ortaya çıkabilecek olan gelişimsel gecikmeler, bununla birlikte nöro-gelişimsel bozuklukları tespit etmeyi hedeflemekteyiz. Bu oldukça kıymetli bir çalışma. Çünkü bizler biliyoruz ki sağlıklı olan her çocuğa gelişimsel bir dönem içerisinde, 0-6 yaş aralığında en az bir kere gelişim testi yapmayı öneriyoruz. Bu sayede çocuklarda oluşabilecek otizm başta olmak üzere birçok rahatsızlığı tespit edip, vakti geldiğinde çocukları özel eğitime yönlendirmekteyiz. Bu da çocukların kritik zaman dönemlerini kaçırmadan, gelişimlerini takip ederek devam etmelerini sağlayacaktır. Bununla birlikte projemizi kırsal kesimlerde yer alan aile sağlığı merkezlerinde gerçekleştireceğiz. Şu an Konukbekler beldesinde bulunuyoruz. Burada az önce bir çocuğa test yaptık. Test sonucunu da aileyle paylaştık. Test sonucu normaldi. Anormal çıkan çocuklar da oluyor. Anormal çıkan testler sonucunda açık bir gelişim gösteren çocuklar da oluyor” dedi. Projeyi yeni başlattıklarını ifade eden Demir, “Projeyi aslında bugün itibariyle başlatmış bulunmaktayız. Benim uzun zamandır hayalim olan bir projeydi. Çünkü sahada çalışırken kırsal kesimden gelemeyen ailelerle ilgili çok ciddi problemler yaşıyorduk. Çocuk 5 yaşına geliyor ama konuşması gecikmiş bir değerlendirme yapılmamış. Bu durum aile tarafından da normal kabul edilebiliyor. Ama biz zaten bu dönemlerde tespit ettiğimiz zaman çocukların gelişim dönemini hemen yakalayarak müdahale etmiş oluyoruz. Bugün de yeni projemiz başladı ve projemizle ilgili aslında ilk adımı attık. Hedefimiz ilk etapta Muş’taki tüm köylere ulaşmak. Yaklaşık bin çocuk hedefliyoruz bu anlamda. Tabi ki bu çocukların ağırlıklı olarak testleri normal çıkacak, anormal çıkan çocuklar da olacak. Muş’la ilgili bir gelişim haritası bizlerin karşısına çıkaracaktır. Oldukça kıymetli bu anlamda. Bununla birlikte tabi bu çalışma yapıldıktan sonra diğer iller için de bir emsal teşkil etmesi, diğer şehirlerde de uygulanması ve Sağlık Bakanlığı’nın uygulamış olduğu bir ulusal tarama programı haline gelmesi bizim projemizin nihayet hedefini oluşturmaktır. Çocukların gelişimiyle ilgili bir farkındalık kazanmalarını da sağlayacaktır. Normal olan çocuklar için bilgilendirme yapıyoruz, testimiz sona eriyor. Testten anormal olan çocuklarda ise burada çocuğun özellikle hangi alanda gelişimsel yetersizliği olduğunu test sonucunda rapor ile yazacağız. Burada çocuk dil gelişimde mi problem yaşıyor, yoksa bilimsel gelişimde mi, ince motor mu yoksa kaba motor becerisinde mi problem var? Bunları yazdığımız ayrıntılı rapor ile aileye bilgi vereceğiz. Burada çocuğun çocuk psikiyatrisine yönlendirmesiyle birlikte tanı alması gereken süreçler olacak. Tanı aldıktan sonra da özel eğitimi başlayacaktır” ifadelerini kullandı. Oğlunu gelişim testine sokan baba Recai Arğun ise uygulamadan memnun olduğunu belirterek, "İl Sağlık Müdürlüğünden sağlıkçı arkadaşlar geldiler. Bizler de çocuklarımızı getirdik burada çeşitli aktiviteler yaptılar. Çocuklarımız için iyi bir değerlendirme oldu. Çocukların değerlendirmesini bize söylediler. Yapılan test sonuçlarına göre çocukların dikkat ve eğitimini değerlendirdiler. Yapılan test sonucunda eğitimleri iyi geçmiş. Emekleri için teşekkür ederim" şeklinde konuştu.
Adana Uzmanı uyardı: “İnfluenzaya karşı tedbirler elden bırakılmamalı” Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Kayhan Uğuz, influenza vakalarında ciddi artış yaşandığını kaydederek, “Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde hastalık, hastaneye yatış gerektirebilir ve solunum yetmezliği gibi ciddi sorunlara neden olabilir. Ayrıca yüksek ateş, nefes darlığı veya bilinç bulanıklığı gibi ağır belirtiler görüldüğünde zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı” dedi. İnfluenza, grip olarak da bilinen influenza virüslerinin neden olduğu bulaşıcı bir solunum yolu enfeksiyonu olarak tanımlanıyor ve her sene özellikle kış aylarında birçok kişiyi etkiliyor. Ancak bu sene Türkiye genelinde influenza (grip) vakalarında oldukça ciddi oranda artış yaşanırken bu durum sağlık kuruluşlarının acil polikliniklerine ve aile sağlığı merkezlerine hasta yoğunluğu şeklinde yansıyor. Medline Adana Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Kayhan Uğuz, influenzanın ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen, ancak önlem alındığında büyük ölçüde kontrol altına alınabilecek bir hastalık olduğunu söyleyerek bilgiler verdi. Risk altındaki bireyler dikkatli olmalı İnfluenza, influenza A ve B virüslerinin neden olduğu, ani başlayan ateş, kas ağrıları, halsizlik, kuru öksürük ve burun akıntısı gibi belirtilerle kendini gösteren bir solunum yolu enfeksiyonu olduğunu kaydeden Uğuz, “Virüs, hapşırma ve öksürme ile havaya yayılan damlacıklar yoluyla bulaşır. Ayrıca, hasta bir kişiyle yakın temas kurmak veya virüs bulaşmış yüzeylere dokunduktan sonra ağız, burun ya da gözlere temas etmek de hastalık ihtimalini de artırır. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler, influenza enfeksiyonunu daha ağır geçirme riski taşırlar. Son dönemde influenza vakalarındaki ciddi artış, sağlık sistemine de yük bindirmiş durumda. Grip hastaları genellikle 1 hafta içerisinde iyileşirken hastalık bazı durumlarda zatürre gibi ciddi sonuçlara da kapı aralayabilir. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde hastalık, hastaneye yatış gerektirebilir ve solunum yetmezliği gibi ciddi sorunlara neden olabilir. Ayrıca yüksek ateş, nefes darlığı veya bilinç bulanıklığı gibi ağır belirtiler görüldüğünde zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır” dedi. Antibiyotik kullanımı işe yaramaz Dr. Kayhan Uğuz, tedavi sürecinde dinlenmek, bol sıvı tüketmek, gerek görülen durumlarda doktor önerisi ile antiviral tedavinin başlanması ve yakınmaları hafifletici ilaçların kullanılması gerektiğini ifade ederek, “Antibiyotiklerin ise grip tedavisinde etkili olmadığı unutulmamalıdır. Çünkü grip bir virüs hastalığıdır ve antibiyotikler yalnızca bakteriyel enfeksiyonlara karşı etkilidir. Doktor önerisi olmadan ilaç kullanımı, gereksiz antibiyotik direnci gelişmesine yol açabilir. Gripten korunmak için alınabilecek en etkili önlemler arasında hijyen kurallarına dikkat etmek gelir. Ellerin sık-sık sabun ve suyla iyice yıkanması, kalabalık ortamlarda maske kullanımı, hasta kişilerle temastan kaçınılması, bağışıklık sistemini güçlendiren besinlerin tüketilmesi ve uyku düzenine dikkat edilmesi önemlidir. Ayrıca, mevsimsel grip aşısı, özellikle risk grubundaki bireyler için etkin bir korunma yöntemi olarak bilinir” şeklinde konuştu. Pandeminin ardından grip yaygın hale geldi Son yıllarda COVID-19 pandemisinin etkisiyle birlikte grip vakalarındaki seyir de değişiklik görüldüğünü belirterek, “Uzun süre maske ve sosyal mesafe önlemleri nedeniyle grip vakalarında büyük bir düşüş yaşansa da önlemlerin bırakılması ile birlikte grip tekrar yaygın hale geldi. Özellikle solunum yolu enfeksiyonlarına karşı bağışıklık sisteminin zayıflaması, son dönemde influenza vakalarının hızla artmasına yol açtı. Bu nedenle grip ile COVID-19’un benzer belirtiler gösterebileceği unutulmamalı ve gerekir ise ilgili testler yaptırılmalıdır” dedi.