ASAYİŞ - 17 Mayıs 2019 Cuma 19:23

Cinayetten önce verdiği röportajda “artık son çığlıklarım, son direnişlerim” diyerek yardım istedi

A
A
A
Cinayetten önce verdiği röportajda “artık son çığlıklarım, son direnişlerim” diyerek yardım istedi

Denizli’de hakkında koruma kararı aldırdığı eski sevgilisini bıçaklayarak öldüren 38 yaşındaki kadının olaydan sadece iki gün önce bir televizyon kanalına “Sabah evimden çıkıyorum, takip ediliyorum.

Denizli’de hakkında koruma kararı aldırdığı eski sevgilisini bıçaklayarak öldüren 38 yaşındaki kadının olaydan sadece iki gün önce bir televizyon kanalına “Sabah evimden çıkıyorum, takip ediliyorum. Gölge gibi. Bu durumdan artık çok rahatsızım. Ben yaşantımı, hayatımı, özgürlüğümü tekrar geri istiyorum” şeklinde verdiği röportajla yardım istediği ortaya çıktı.



Merkezefendi ilçesi Değirmenönü Mahallesi’nde meydana geldi. İddialara göre, 3 çocuk annesi olan ve eşinden boşanan Gülistan K. (38) isimli kadın bir süre önce 35 yaşındaki Aydın Ergül ile aşk yaşamaya başladı. Ancak ikili yaklaşık 3 ay önce ayrıldı. Sonrasında ise iddialara göre, Ergül güzellik uzmanı olan Gülistan K.’yı rahatsız etmeye devam etti. Genç kadın ise bunun üzerine Ergül hakkında şikayetçi olarak koruma kararı aldırdı. Koruma kararına aldırmayan Ergül ise bu sabah yine Gülistan K.’nın evine giderek kendisi ile görüşmek istediğini söyledi fakat Gülistan K., buna olumlu yanıt vermeyince ikili arasında tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu genç kadın Ergül’ü göğsünden bıçakladı. Olayın ardından komşularının haber vermesi ile kavganın yaşandığı eve polis ve 112 Acil Servis ekipleri sevk edildi. Ambulans ile hastaneye kaldırılan Ergül, öğlen saatlerinde kurtarılmayarak hayatını kaybetti.



“Artık son çığlıklarım, son direnişlerim, sürekli her gördüğü yer de darp ediyor”


Gülistan K.’nın olaydan sadece iki günce bir televizyon kanalına verdiği röportajda ise hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı Aydın Ergül ile ilgili yardım istediği ortaya çıktı. Ergül hakkında yaklaşık 15 defa şikayetçi olduğunu kaydeden Ergül, “4 yıl önce tanışmıştık bu insanla. Bu 4 yıl içerisinde çok inanılmaz sıkıntılarımız olmadı fakat kendisi 1 yıl önce bazı maddeler kullanmaya başlayınca değişti. Şiddet, tehditler, şantajlar. Bunlar başladıktan sonra ben ayrılmak istedim. Ayrılmak isteyince yaşantım daha zor, çıkmaz bir hale geldi. Bundan 2 buçuk ay önce tamamen ayrılmaya karar verdim. Ayrılmaya karar verdiğimde de bu insanın daha fazla hatalar yaptığını fark ettim. Araştırdım ve küçük kız çocuklarıyla beraber olduğunu öğrendim. Onların bir tanesi ile hatta kaldığı yerleri öğrendim, araştırdım. Benim bu olayı öğrendiğim gece bacağımın 3 yerinden bıçakladı. Ben o şekildeyken beni yalnız bırakarak evi terk etti. Öldü mü kaldı mı demeyerek gitti. İlk o gece benim şikayetlerim başladı o insanla ilgili. Ama şimdi artık kararlıyım. Böyle bir insan ile karşı karşıya gelip devam etmektense evet ben ölmeyi tercih ediyorum. Ama ailem ama kendisi hiç fark etmiyor. Şikayetlerim başladı. Şu an da belki bu şahısla ilgili en az 10, 15’e yakın şikayetim var. İki ayrı karakolda ve savcılıkta. Sonuç olarak gördüm ki artık son çığlıklarım, son direnişlerim. Sürekli her gördüğü yer de darp ediyor” dedi.



“Ben yaşantımı, hayatımı, özgürlüğümü tekrar geri istiyorum”


Verdiği röportajda hayatını ve özgürlüğünü istediğini vurgulayan Gülistan K.’nın son aylarda evinde ise rahat uyuyamadığını ve sürekli rahatsız edildiğini söylemesi dikkatlerden kaçmadı. Gülistan K., “Evime zorla girmeye kalkıyor. Zorla girdiği zaman yine zaten ölüm kalım savaşı verdim ben onunla. Komşularım yetişti benim imdadıma. Bu şahsın bu kadar rahat olmasının tek sebebi de ifadesinin alınıp ve bırakılması oldu. Ne de olsa bana bir şey yapılmıyor diye. Yapılmıyor diye bir şey yok. Ben buna asla inanmıyorum. En son bir şey yapılacak ama çok geç olmadan bir şey yapılsın istiyorum ben. Her bir zaman benim aleyhime işliyor. En son ben dairemin kapısını açarken zorla arkamdan içeriye girdi ve darp ederek telefonumu aldı. Polise haber vermemem için. O gece o evde nasıl uyuduğumu nasıl yattığımı bilmiyorum. İletişim kurabileceğim aracı da elimden aldığı için. 2 buçuk, 3 aydır kendi evimde kesinlikle rahat uyuyamıyorum. Uykusuz işe gidiyorum. İşimde verimli olamıyorum. İş yerimden çıkıyorum, takip ediliyorum. Sabah evimden çıkıyorum, takip ediliyorum. Gölge gibi. Bu durumdan artık çok rahatsızım. Ben yaşantımı, hayatımı, özgürlüğümü tekrar geri istiyorum” diye konuştu.



Ölümle sonuçlanan kavga öncesi çiftin gecede kavga ettiği ortaya çıktı


Gülistan K. ile Aydın Ergül arasında yaşanan ve ölümlü sonuçlanan kavga öncesi dün gecede bir tartışma yaşandığı ve genç kadının Aydın Ergül hakkında şikayetçi olduğu ortaya çıktı. Aydın Ergül’ün ise olayın sabahında yine Gülistan K.’nın kapısına dayandığı ve sonrasında ise yaşanan bıçaklı kavga sonrası öldürüldü. Ergül bıçaklandıktan sonra evden dışarı çıktığı ve çevredekilerin şahsa ilk müdahalesini yaptıktan sonra olay yerine gelen ambulans ile hastaneye kaldırıldığı ancak yapılan müdahalelere rağmen kurtarılmayarak hayatını kaybetti.


Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana ÇÜTAM konferansları başladı 9 yıldır her Çarşamba günü aralıksız konferanslarını sürdüren Çukurova Üniversitesi’ne bağlı Çukurova Türkoloji Araştırmaları Merkezi ÇÜTAM’ın yeni dönemin ilk konuşmacısı Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Arş. Gör. Aytuna Cora oldu. Cora, “Sanat Eserini Anlamak” konulu konuşmasında, “Sanat eseri, var olan diğer nesnelerden farklıdır” dedi. Kısacıkzade Konağında gerçekleşen toplantıda ÇÜTAM Müdürü Prof.Dr. Deniz Abik, 9 yıldan bu yana Adana sıcaklarından dolayı Haziran sonu ara verdikleri etkinliklere Ekim ayında yeniden başladıklarını söyledi. Abik’in açış konuşmasından sonra kürsüye gelen Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Arş. Gör. Aytuna Cora, sanat eserinin ne olduğu hususunu, bir sanat üreticisi olarak uzun süredir zihnini kurcalayan meselelerden biri olduğunu belirterek, “Sanat eseri dediğimizde hepimizin zihninde, ortak özellikler çerçevesinde belirli bir imge belirir. Bir resim tuval bezi ve üzerinde bulunan boya katmanlarından oluşmakta, mermer bir heykel, mermerin biçim verilmiş, yontulmuş hali olarak var olmakta, seramik bir eserler de örnek olarak gösterilebilir.Eseri meydana getiren malzeme, mermer, ahşap, seramik ya da boya katmanı, eserin somut gerçeklikler zemininde var olabilmesinin ön şartı olmaktadır. Renkle, biçimle, dokuyla, hacimle birlikte eseri algılarız. Eserin bu fiziki nitelikleri, eserle ilk karşılaşılan tabakalardır. Bir başkasının zihninde var olan meseleyle, içerikle eseri meydana getiren, onu taşıyan malzeme marifetiyle karşılaşmış oluruz. Bu anlamda eserin fiziksel bütünlüğü, bir nesne olarak var olabilmesi ve izleyiciyle buluşması açısından önemli bir yapı olarak bulunur. Ancak tek başına bu tabaka sanat eserini açıklamak ve anlamak için yetersiz kalmaktadır” dedi. Arş. Gör. Aytuna Cora şunları ifade etti: “Sanat eserleri de doğaları gereği bir bilinç tarafından meydana gelme zorunluluğu taşır. Bu yönüyle üretim biçimi kullanım nesnesindeki gibidir. Eserde, kullanım nesnesinin aksine malzeme kendi özgür alanını korur. Sanatçı, kullanacağı malzemeyi, tam da malzemenin kendine has karakteristik yapısı için özellikle seçer. Şiirde her bir sözcük, sözcüğün imlediği kavrama atıf yapmak için oradadır. Bunun için sanat eserinde malzeme, malzeme olarak kendisini özgürce sergileyebilir.” İnsanın, yönelen bir varlık olarak zihinsel bir bilme ve anlama süreci içinde olduğuna dikkat çeken Cora, şunları söyledi: “Bakmak, duymak, bir kokuyu hissetmek, bir yüzeye dokunmak gibi eylemlerin hepsinde bilinç bir şeye yönelmiştir. İnsanın dünya ile kurduğu ilişki bu zihinsel süreçler ile anlamlı olarak yapılanabilir. Sanatçının içinde yaşadığı dünyadan, etkileşim içinde olduğu her türlü şart ve durumdan beslenerek üretilir. Eser bir şey söyler, sanatçının malzemeyi kullanarak maddi bütünlüğe dönüştürdüğü bir içeriği taşır. İçeriğin malzeme ile maddi bir bütünlüğe dönüştürülmesi işlemi sanat üretimi olarak tanımlanabilir. Bir kullanım nesnesinin üretimiyle, ilham gerektiren bir üretim sürecini barındıran sanat eserinin oluşturulması birbirinden ayrı konumlanır. Bu bilgiler ışığında sanat eserinin var olan diğer nesnelerden nasıl bir farkı olduğu daha net görülebilmektedir.” Konferans sonunda ÇÜTAM Müdürü Prof.Dr. Deniz Abik, sunum yapan Arş. Gör. Aytuna Cora’ya teşekkür belgesi verirken, toplantı hatıra fotoğrafının çekimi ile son buldu.