SAĞLIK - 24 Mart 2025 Pazartesi 14:11

4 kişiden 1’inde tüberküloz görülüyor

A
A
A
4 kişiden 1’inde tüberküloz görülüyor

24 Mart Dünya Tüberküloz Günü dolayısıyla bir açıklamada bulunan Denizli Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Zahide Alaçam, doğru ve etkin tedavi ile bu hastalıktan tamamen kurtulmanın mümkün olduğunu söyledi.


Halk arasında verem olarak bilinen tüberkülozun insanlık tarihi kadar eski olduğunu ifade eden Denizli Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Zahide Alaçam, geçmiş zamanlarda büyük salgınlara yol açan bu hastalık hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Tüberkülozun tedavisinin bulunmasına rağmen dünyada en sık ölüme neden olan enfeksiyonlar arasında yer aldığını belirten Uzm. Dr. Alaçam, "Tüberküloz, mycobacterium tuberculosis isimli bakterinin yaptığı bir enfeksiyon hastalığıdır. Aslında çok eski bir mikrop olmasına rağmen ilk defa 24 Mart 1982 tarihinde Robert Koch tarafından mikroskop altında tespit edildiği için 24 Mart günü Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1996 yılından itibaren ‘Dünya Tüberküloz Günü’ olarak ilan edilmiştir. Bu günde; etkinliklerle tüberküloz hastalığına dikkat çekilerek hastalık hakkındaki farkındalığın artırılması amaçlanmaktadır. 1982’de mikrop tanımlanmış, bu mikroba yönelik antibiyotikler 1940’lı yıllarda keşfedilmiş ve sonrasında etkin tedaviye başlanmıştır" dedi.



"Tüberküloz önlenebilir ve tedavi edilebilir bulaşıcı bir hastalıktır"


Tüberküloz mikrobunun en çok akciğeri tuttuğunu ve dünya nüfusunun dörtte birinin halen tüberküloz basili ile enfekte olduğunu vurgulayan Uz. Dr. Zahide Alaçam, "Tüberküloz mikrobu en çok akciğeri tutar, genelde de zaten akciğer tüberkülozu olarak bilinir. Fakat tüberküloz, genellikle akciğerler olmak üzere tüm organ ve dokuları tutabilen, önlenebilir ve tedavi edilebilir bulaşıcı bir hastalıktır. Bulaş sadece solunum yoluyla olur. Yani hastalıklı kişinin öksürmesi, hapşırması ile havaya yayılan mikroplar, havada damlacık enfeksiyonu şeklinde asılı kalır ve sağlıklı bir birey o damlacığı nefes yoluyla solumak suretiyle akciğerlerine ulaştırarak hastalığın oluşmasına sebep olur. İşin esasında dünyadaki tüm insanların yaklaşık dörtte biri civarı bu mikropla karşılaşır. Yani mikrobu bir şekilde biz, hasta kişiden alırız ve o bizim vücudumuzda sessiz olarak kalır. Ancak mikrop vücuda ulaştıktan sonra bu kişilerin yaklaşık onda birinde bağışıklığı baskılayan AİDS, kronik karaciğer, şeker ya da kalp hastalığı, sigara, alkol, madde kullanımı olduğu zaman bu mikrop sessizce beklemeyi bırakır ve aktifleşerek hastalığa sebep olur" diye konuştu.



"Kaşık, çatal, yastık, yorgan ya da ortak havlu kullanmak bulaşa sebep olmaz"


Bulaş yolu ile ilgili en çok merak edilen konulara dikkat çeken Alaçam, bulaşın sadece solunum yoluyla gerçekleştiğini belirterek, "Hastalıklı kişinin kaşığını, çatalını kullanmak, yastığını, yorganını ya da ortak havlu kullanmak gibi şeyler bulaşa sebep olmaz. Kısa süreli temasta bulanan kişilerle hemen kolaylıkla bulaş olması beklenmez. Hasta kişiyle aynı evde yaşayan ya da ortamda çalışan kişiler bulaş açısından risklidir. Tüberküloz, eğer tedavi edilmezse mikrobun tuttuğu organda harabiyet oluşur, organ fonksiyonunu yapamamaya başlar ve bu durum ölümle sonuçlanabilir. Ancak tüberküloz mikrobuna yönelik 1940’lardan bu yana yeni birçok antibiyotikler geliştirilmiştir. Bunlara bağlı olarak da etkin ve uygun tedaviler vardır. Ülkemizde tüberkülozun tedavileri; Verem Savaş Dispanserlerinde Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) yoluyla tamamen ücretsiz olarak gerçekleştirilmektedir. Burada yürütülen etkin tedaviler sayesinde her geçen yıl yüzde 6-7 oranında verem hastası görülme oranı azalmaktadır. Bu hastalıktan etkin ve doğru tedavi ile yüzde yüz kurtulmak mümkündür" dedi.



4 kişiden 1’inde tüberküloz görülüyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Elektrik direğinin tepesindeki yuva, leylek ailesine 22 yıldır ev sahipliği yapıyor Baharın müjdecisi kabul edilen leylekler, yuvalarına dönüşleriyle köy ahalisini yeniden sevindirdi. Erzincan’ın Mertekli köyünde 22 yıldır aynı elektrik direğinin üzerine yuva yapan leylek ailesinden anne leylek kuluçkaya yattı. Erzincan’ın Mertekli köyü sakinleri, 22 yıldır aynı elektrik direğine yuva yapıp kuluçkaya yatan leyleklerin gönüllü koruyuculuğunu yapıyor. Gelişleriyle baharı müjdeleyen, gidişleriyle kışın habercisi olan ve atasözlerine, deyimlere dahi konu olan leylekler, şubat ayından itibaren Avrupa’dan yola çıkıp Anadolu topraklarına varıyor. Sürüler halinde göçen leylekler, kendileri için belirledikleri uygun noktalarda, ilkbahar ve yaz aylarında konaklayarak yavruluyor. Mertekli köyünde 22 yıldır aynı yere yuva yapan leylekler, bu yıl da yine eski muhtar Mehmet Fırat’ın evinin önündeki elektrik direğine yuva kurdu. Baharın müjdecisi kabul edilen leylekler, yuvalarına dönüşleriyle köy ahalisini yeniden sevindirdi. Mahallelinin gözü gibi baktığı yuvalarında sırayla kuluçkaya yatan leylekler, zaman zaman Karasu Nehri’nde besin bulmak için kanat çırpıyor. Köy sakinlerinden Songül Aydın, "Yıllardır bu leylekler köyümüzde yaşıyorlar. Kışın gidip baharda geri geliyorlar. Vefalı leyleklerimiz. Bizde onları seviyoruz" dedi. Köylülerden Hüseyin Fırat da eskiden bölgede çok sayıda leyleğin bulunduğunu belirterek, sayılarının azaldığını söyledi. Leylekler köylerine gelmediğinde üzüldüklerini dile getiren Fırat, "Bir yıl maalesef leyleğimizin 4 yavrusu elektrik direğine takılarak ölmüştü ve çok üzülmüştük. Biz onları gerçekten çok seviyoruz. Maalesef leyleklerimizden sadece 1-2 tane kaldı. Bizler elimizden geldiği kadarıyla onlara sahip çıkmaya çalışıyoruz. Ben her sabah kalktığımda onları izliyorum. Leyleklerin yavrularına ve eşlerine karşı olan saygısı ve sadakati çok yüksek. Onlara sahip çıkmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Erzincan Doğadan toplanan mantarlara dikkat Doğada kendiliğinden yetişen mantarları bilinçsizce tüketenlerin yaşadığı zehirlenmelere dikkat çeken uzmanlar, "Bilinçsiz mantar tüketimi öldürüyor" dedi. İlkbahar ayıyla birlikte yaygınlaşan zehirli mantara dikkat çeken uzmanlar, "Doğada yetişenler yerine, marketlerde bakanlık onaylı taze kültür mantarları tüketilmelidir" uyarısında bulundu. Erzincan’da baharla birlikte doğada yetişmeye başlayan mantarlara ilginin çok olduğunu kaydeden uzmanlar, şu açıklamada bulundu: "Türkiye’de doğada yetişen yaklaşık 40 farklı yenilebilir mantar türü var. Ülkemizde yaklaşık 100 kadar zehirli mantar türü de vardır. Bunların birkaç tanesi şiddetli zehirlenme sonucu ölüme neden olma ihtimali yüksek mantarlardır. Zehirsiz ve zehirli mantarların kesin ayırıcı özellikleri yoktur. Zehirli ve zehirsiz mantarlar arasındaki farklar sadece dış görünüşle belirlenemez. Birbirine çok benzeyen mantar çeşitlerinden biri zehirli iken diğeri yenebilir olabilir. Mantardan kaynaklı zehirlenmeler özellikle yağışların bol olduğu mevsimlerde daha çok görülüyor. Mantar zehirlenmeleri özellikle nemli ve yağışlı bölgelerde bahçe ve açık alanlardan toplanıp kolayca tüketilmesi nedeniyle belli dönemlerde sık rastlanılmaktadır. Mantarların özellikle yabani türlerinin tüketilmesi halinde başta gastrointestinal sistem olmak üzere merkezi sinir sistemi (MSS) karaciğer ve böbrekler üzerinde toksik etkilerin oluşabilmektedir. Doğal alanlarda yetişen ve yapısında zehirli madde bulunan şapkalı mantarların, taze kurutulmuş veya konserve olarak çiğ ve pişirilerek yenmesi sonucunda gelişen ve ölümle de sonuçlanabilen ciddi zehirlenmelerdir. Mantar zehirlenmelerinin çok basit bir şekilde önlenebilecek bir zehirlenme tipi olup zehirlenmenin engellenmesindeki tek çare de doğal alanlarda yetişen mantarların kesinlikle yenmemesi. Bunun yerine kültür mantarları tercih edilebilir" Mantar yedikten sonra belirtilerden bir veya birkaçının görülmesi durumunda mutlaka zaman kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerektiğine değinen uzmanlar, "Mantar zehirlenmelerini tedavi etmek için uygulanabilecek genel bir tedavi yöntemi yoktur. Mantarın türü, yenen mantar miktarı, pişirme şekli, yeme şekli, mantarın toplandığı yer ve mantarı yiyen kişinin fiziksel özelliklerine göre zehirlenme derecesi değişmektedir. Zehirlenme belirtilerine sebep olan mantarların yenmesi durumunda, sersemlik, uykuya meyil, tansiyon düşüklüğü, bulanık görme, yüz ve boyunda kızarma, nabızda artış, ağızda metal tadı, bulantı ve kusma, terleme görülebilir. Mantarda bulunan zehirli maddenin özelliğine göre, yendikten 6 saat sonra gelişebilen zehirlenme belirtileri ise bulantı, kusma, ishal, ateş, nabız atışıyla daha sonra karaciğer ve böbrek bozukluklarıyla bu organların bozukluklarına bağlı belirtiler şeklindedir. Sonuçta koma ve ölüm de söz konusu olabilmektedir" ifadelerini kullandı.
Erzincan Çiçek açan ağaçların görselliği mest etti Erzincan’da havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte meyve ağaçları da çiçeklerini açtı. Çiçek açan meyve ağaçları kartpostallık görüntüler ortaya çıkardı. Erzincan’da ağaçlar rengarenk çiçek açtı. Filizlenen tomurcuklar, ağaç dallarında açan çiçekler renk cümbüşü oluştururken, ortaya kartpostallık görüntüler çıktı. Hava sıcaklığında yaşanan artışla ağaçlarda açan çiçekler ilde bahar havasını yansıttı. Dallarındaki tomurcukları henüz filizlenmeyen diğer ağaçların da önümüzdeki günlerde çiçek açmasıyla, ilçedeki bahar havasına eşlik etmesi bekleniyor. "Erzincan’da kayısı ağaçları renk cümbüşü yaşatıyor" Kayısı üretiminde Erzincan’da önemli bir yere sahip olan Üzümlü ilçesinde ağaçlardaki tomurcukların çiçek açmasıyla adeta renk cümbüşü yaşanıyor. İklimi ve coğrafi konumu nedeniyle 6 bin dekarda yıllık yaklaşık 10 bin ton kayısı üretiminin yapıldığı Erzincan’da çiçek açan kayısı ağaçları rengarenk görüntüleri ile dikkat çekiyor. Kartpostal gibi görüntüler oluşturan ağaçlar kayısı meyvesine dönüşerek dünyanın dört bir yanına yolculuğa çıkıyor. Erzincan’da her yıl Nisan ayı başlarından itibaren kayısı ağaçları çiçek açmaya başlıyor. Binlerce kayısı ağacının çiçek açması ise muazzam görüntüler ortaya çıkartıyor. Türkiye’de yaklaşık 17 milyon kayısı ağacı bulunurken bunun yaklaşık olarak 380 bini ise Erzincan’da bulunuyor.
Erzincan 60 bin TL maaşla çoban bulamayınca çözümü nöbetleşmekte buldular Erzincan’da büyükbaş hayvan sahipleri çoban bulmakta zorlanıyor. Aylık 60 bin TL teklif edilmesine rağmen çoban bulamayan köylüler, 200 ineği sırayla yaylıma çıkarıyor. Son yılların en fazla kazandıran meslekleri arasında yer alan çobanlık mesleği yok olma noktasına geldi. Dolgun maaşa rağmen, çoban olmak isteyeni bulmak zorlaştı. Aylık 60 bin TL teklif edilse de çoban bulmak imkânsız hale geldi. Erzincan’da çoban bulamayan köylüler nöbet sırası oluşturarak köyde bulunan hayvanları yaylıma çıkarıyor. Tercan’a bağlı köylerde yaşayan büyükbaş hayvan sahipleri hayvanlarını otlatacak çoban bulamayınca kendileri yaylıma çıkarmaya kara verdi. Kendi aralarında sıra sistemi kuran köylüler, hayvanlarını meralarda otlatıyor. "Çoban bulunmuyor, sırası gelen yaylıma çıkıyor" Çobanlık sırası gelen Şinasi Ceylan, "Sığır güdüyoruz, çoban bulunmuyor. Sırası gelen yaylıma çıkıyor. 2 ineği olan 1 gün, 4 ineği olan 2 gün yayıyor. Toplam 200 tane ineğimiz var. Çoban bulamadığımız için köylüler olarak sıraya dizdik. 60 bin TL maaş ödeyelim dedik çoban bulamadık." dedi. "Eskiden çobanlık için yalvarıyorlardı, şimdi kimse yüzüne bakmıyor" Asım Genç isimli vatandaş ise, "2010 yılından bu yana çoban bulamıyoruz. Köyün malı sırayla yayılıyor. Bunları hiç kimse yapmıyor. Eskiden çobanlık veya bekçilik için yalvarıyorlardı. Şimdi ise yapmak istemiyorlar. Çok yüksekte paralar veriliyor. Bu hayvanları 1 buçuk teneke buğdaya yayıyorlardı. Şimdi ise kimse yüzüne bakmıyor" diye konuştu.
Erzincan Girlevik Şelalesi bayramda vatandaşların uğrak yeri oldu Dünyanın en görkemli şelalelerinden biri olan Erzincan’ın Çağlayan beldesindeki Girlevik Şelalesi, Ramazan Bayramında da yerli turistler ile yurtdışından gelen gurbetçilerin durak noktası oldu. Erzincan’da güneşli bir havanın hakim olduğu bayramda, Girlevik Şelalesi yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. Şelale yurt dışından gelen gurbetçilerle birlikte Erzincan nüfusuna yakın vatandaşı bayram tatilinde ağırladı. Munzur Dağı eteklerinden gelen buz gibi suların 40 metreden döküldüğü Girlevik Şelalesi, doğal güzelliği ve serin havasıyla, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Kent merkezine 35 kilometre uzaklıkta yer alan ve Munzur Dağı eteklerindeki Kalecik köyünde yer alan 9 ayrı kaynak suyunun birleşmesiyle oluşan Girlevik Şelalesi, her mevsim ayrı bir güzellik sunuyor. 9 günlük bayram tatilini fırsat bilen vatandaşlar, 40 metreden akan buz gibi suyu ve doğal güzelliğiyle öne çıkan Girlevik Şelalesine akın ediyor. Kışın suyunun büyük bölümünün donması ile oluşan sarkıtlar dolayısıyla etkileyici bir manzaraya bürünen şelale, ziyaretçilerine yazın da farklı güzellik sunuyor. Muhteşem doğanın öz çekim yaparak tadını çıkaran yerli ve yabancı turistler, görsel güzellikler arasında yürüyüş ve piknik yaparak zamanlarını en iyi şekilde değerlendiriyor. Girlevik Şelalesine Gümüşhane’den gelen vatandaşlardan Esra Aydemir, "Şelale tamamen doğal, çok güzel ortam sunuyor. Erzincan’a geldiğimizde burası mutlaka uğramadan gitmediğimiz, vazgeçilmez yerlerimizden biri. Doğallığını koruması ve serinliği nedeniyle ailece piknik yaptığımız yer. Herkesi Girlevik Şelalesine davet ediyoruz" dedi. Girlevik Şelalesi, Erzincan’ın çevresindeki illerin yanı sıra İstanbul, Bursa, Ankara, Antalya, İzmir ve yurt dışından gelen çok sayıda turistin akınına uğruyor.