GENEL - 10 Ağustos 2021 Salı 13:55

Bakan Ersoy, Çanakkale Muharebeleri Sıhhiye Müzesini açtı

A
A
A
Bakan Ersoy, Çanakkale Muharebeleri Sıhhiye Müzesini açtı

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çanakkale Muharebeleri Sıhhiye Müzesi’nin açılışına katıldı.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çanakkale Muharebeleri Sıhhiye Müzesi’nin açılışına katıldı. 1915 Çanakkale Savaşı’nda Hilal-i Ahmer ruhunun önemine değinen Ersoy, “Kahramanların; yaşam ve ölüm arasına vesile kılınan eşsiz insanların kutlu hatıralarına bir kapı açacağız. Hilal-i Ahmer’in nuru; umut ve metanet timsali sıhhiyecilerimizin anısını güzel bir eserle ölümsüzleştireceğiz” dedi.


Çanakkale’nin Eceabat ilçesi Tarihi Gelibolu Yarımadası Alçıtepe köyünde Çanakkale Muharebeleri Sıhhiye Müzesi açılışına; Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çanakkale Valisi İlhami Aktaş, AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Çanakkale Savaşları ve Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, kurum müdürleri, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile askeri yetkililer katıldı.


Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Anafartalar Zaferi’nin 106’ncı yıl dönümünde belki de manevi kudreti en yüksek, iradesi en sağlam kahramanların; yaşam ve ölüm arasına vesile kılınan eşsiz insanların kutlu hatıralarına bir kapı açacağız. Hilal-i Ahmer’in nuru; umut ve metanet timsali sıhhiyecilerimizin anısını güzel bir eserle ölümsüzleştireceğiz. Yakın tarihimizde Trablusgarp Savaşı ile başlayıp İstiklal Harbi ile biten yaklaşık 11 yıllık süreç sağlık hizmetlerinin iyi yürütülmesinin, cephe hattındaki asker ihtiyacını ikame etme konusundaki ciddi etkisini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bakınız, Çanakkale Kara Savaşları’nda sekiz buçuk ay boyunca, özellikle de siperlerin birbirine çok yaklaştığı çarpışmalarda düşmanın kullandığı top mermileri, şarapneller ve süngü hücumlarının etkisiyle Mehmetçik ağır yaralar almıştır. Bu denli şiddetli çarpışmaların yol açtığı neticeler artık cephe hattındaki sağlık imkânlarının ötesine geçmiş, Çanakkale’den hastane gemileriyle getirilen binlerce yaralının bakımı için İstanbul’daki bazı resmi binalar ve okullar bile hastaneye dönüştürülmüştür. İşte böylesi bir ortamda vatanın tüm sathında canla başla çalışan Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin yürüttüğü hastabakıcılık ve sağlık hizmetleri seferberliği, insanlarımızın bedenindeki ve ruhundaki yaralara merhem olmuştur. Şu küçücük yarımada, kendine medeni diyen güçlerin vahşetini, kirli yüzlerini ortaya çıkaran, asli kimliklerine ayna tutan bir sahne olmuştur. Adım attığınız her noktada gazi olmuş bir kale, tabya, karargâh görebilirsiniz. Düşman uçakları savaş hukukunu ihlal ederek hastanelere, hastane çadırlarına, sargı yerlerine ve yaralı nakleden hastane gemilerine de ateş açmıştır. Bununla birlikte Eceabat gibi bazı sivil yerleşim yerleri de bu bombardımanlardan olumsuz etkilenmiştir. Yine Akbaş ve Ağadere gibi yerlerdeki hastane çadırları Hilal-i Ahmer bayrakları ile donatılmasına rağmen bu bombardımanların hedefi olmuşlardır. Ecdadın nasıl bir fiziki kuvveti alt ettiğini bilmek kadar ne tür bir zihniyeti bu topraklardan kazıyıp attığını da bilmek ve asla unutmamak gerekiyor. Bunu unutmak geçmişimize karşı büyük bir vefasızlık, geleceğimizi de kendi ellerimizle baltalamak demektir. Çanakkale, mermi ile kolu boydan boya parçalanan Bingazili Ahmet oğlu Mehmet’in kesilen kolunu gördüğünde “Ben milletime bir daha nasıl askerlik edeceğim!” sözlerindeki vatanseverliğidir. Hastaneden kumandanına yazdığı mektupta “Sağ kolumu kaybettim; ziyanı yok sol kolum var. Hastaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni affediniz muhterem kumandanım!” diyen Kadir oğlu Mehmet Çavuş’un kahramanlığıdır. Anılarında “Ben ellerimle kaç askerin gözlerini, bir daha açılmamak üzere kapattım?” diyerek Çanakkale’de kaybettiğimiz genç ve yetişmiş neslimizi anlatan hemşire Safiye Hüseyin Hanım’ın derin metanetidir. Ateş hatlarında görev yaptığı Çanakkale’yi “Medeniyetin en gelişmiş silahlarıyla oluşturulan kıyamet!” olarak ifade eden doktor Behçet Sabit Bey’in tahammül gücüdür. Çanakkale kısıtlı malzemelerin doğru kullanılması adına önüne gelen yaralı bedenlerden hangisine müdahale edileceğinin kararını omuzlayıp, ömür boyu vicdanında acaba sorusunun ağırlığını taşıyabilenlerin zaferidir” dedi.



“Temennimiz odur ki ziyaretçilerimiz 1915’i ve Çanakkale ruhunu anlayarak, hissederek, yaşanan mücadeleye ve acıya ortak olarak buradan ayrılsınlar”


Bakan Ersoy, “Bugün açılışını yaptığımız “Çanakkale Muharebeleri Sıhhiye Müzesi” 1915’te cephe gerisinde neler yaşandığına dair etkili canlandırmalar içermektedir. Temennimiz odur ki ziyaretçilerimiz 1915’i ve Çanakkale ruhunu anlayarak, hissederek, yaşanan mücadeleye ve acıya ortak olarak buradan ayrılsınlar. Hafızaları tazelensin, iradeleri pekişsin, bilinç ve farkındalıkları yükselsin. Zira borçluyuz değerli misafirler. Bir ömür boyu ödeyemeyeceğimiz kadar borçluyuz. Sözlerimi noktalarken Çanakkale cephesinin sıhhiyecilerine seslenmek isterim. Huzur içerisinde yatınız. Biliniz ki şanlı ruhunuz dimdik ayaktadır ve neslinizin emin ellerindedir. Onlar sizden aldıkları ilhamla bugün de kâh Mehmetçiğin ardında cephe cephe mücadele etmekte kâh dünyayı sarsan salgının önüne kendini siper edip eşinden evladından ayrı kalma, kendi canını ikinci plana atma pahasına milletinin dayanağı, gururu ve umudu olmaktadır. İstiklal ve istikbalimiz yolunda ömrünü adayan bütün geçmişlerimizi, şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle anıyor; hepinize saygılar sunuyorum. Hayırlı, uğurlu olsun” ifadelerini kullandı.


Açılış, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl tarafından Bakan Ersoy’a hediye takdim edilmesi ve kurdele kesimiyle devam etti. Bakan Ersoy ve beraberindeki protokol üyeleri daha sonra müzenin bahçesi ve içerisini gezerek, bilgi aldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Sağlam: “Tarla fareleri ile mücadele oldukça önemli” Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, tarla faresinin tarım alanlarındaki zararına dikkat çekerek, “İklim uygun olduğu sürece, kimyasal mücadele her zaman yapılabilir. Ancak en uygun zaman kıştan çıktıkları şubat, mart, nisan ayları ile kışa girişte sonbaharın ekim, kasım ve aralık aylarıdır” dedi. Tarım alanlarında, kültür bitkileri ile çayır-mera bitkilerinin yeşil aksam, tohum ve meyvelerini, ayrıca yiyecek bulamadığı durumlarda, meyvelik ve ormanlarda fidanların gövdelerini yemek, kemirmek, kesmek ve kirletmek suretiyle zarar yapan tarla fareleri ile mücadele oldukça önemli. Beslendikleri alandaki besin tükendiğinde başka alanlara da geçerek zararlarına devam eden tarla fareleri sıcak havalarda yeşil, serin havalarda ise kuru yemi fazla tüketebiliyor. Ergin bir tarla faresinin günde ortalama 15-17 gram yeşil, 10-13 gram kuru yem yediği, zarar derecelerinin ise popülasyon yoğunluğuna bağlı olarak yüzde 100’e kadar ulaşabildiği belirtildi. "İklim uygun olduğu sürece kimyasal mücadele yapılabilir" Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, tarla fareleri ile mücadelenin önemine değinerek, “Tarla fareleri, deniz seviyesinden 2 bin 500 metre yüksekliğe kadar bitki olan hemen her yere yayılmışlardır. İçinde bulunduğumuz aralık ayı, tarla faresi ile kimyasal mücadelede uygun zaman aralıklarından biridir. İklim uygun olduğu sürece, kimyasal mücadele her zaman yapılabilir. Ancak en uygun zaman kıştan çıktıkları şubat, mart, nisan ayları ile kışa girişte sonbaharın ekim, kasım ve aralık aylarıdır” diye konuştu. Kimyasal mücadelenin püf noktaları Ortalama ömürleri 3-4 yıl olan tarla farelerinin beslendiği alanda 3 farklı delik açtığını ve kimyasal mücadelede bu farelerin beslenme deliklerinin belirlenmesinin önemli olduğuna değinen Sağlam, “Tarla fareleri, 10-70 santimetre derinlikteki toprak altı galerilerinde yaşarlar. Gece ve gündüz aktif olmakla birlikte özellikle geceleri faaldirler. Yılda 4-6 doğum yaparlar ve her doğumda ortalama 5-6 yavru verirler. Doğan yavrulardan ortalama yüzde 40 kadarı çeşitli nedenlerle ölür. Yavrular doğumdan 15-20 gün sonra beslenmeye başlarlar. Ortalama ömürleri 3-4 yıldır. Tarla fareleri beslendiği alanda 3 çeşit delik açar. Bunlar beslenme deliği, hafriyat (toprak çıkarma) deliği ve dışkılama deliğidir. Bunlara karşı yapılan kimyasal mücadelede bu deliklerin tanınması önemlidir. Çünkü beslenme delikleri dışındaki deliklere bırakılan zehirli yemi yemezler. Hafriyat deliklerinde toprak birikintileri, dışkılama deliğinde fare dışkıları, beslenme deliğinde ise yiyecek kalıntıları vardır” şeklinde konuştu. “Doğal dengenin bozulmadığı alanlarda, tarla fareleri büyük ölçüde baskı altında” “Tarla farelerinin başlıca doğal düşmanları kedi, köpek, tilki, gelincik, sansar, baykuş, leylek, kerkenez kuşu, atmaca, doğan, şahin, kartal ve yılan olduğundan doğal dengenin bozulmadığı alanlarda, bu doğal düşmanlar tarla farelerini büyük ölçüde baskı altında tutmaktadırlar” diyen İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, şu bilgileri paylaştı: “Derin toprak işlemesi, münavebe, tarla temizliği, gibi önlemlerle tarla farelerinin zararları bir dereceye kadar azaltılabilir. Sistemleri su ile doldurmak ve kapan kullanmak suretiyle fareler öldürülebilir. Tarla fareleriyle bulaşık alanlarda 25 metrekarede 5 işlek delik sayıldığında mücadeleye başlanmalıdır. İlaçlama öncesinde buradaki tüm delikler kapatılıp, 3 gün sonra açılan deliklere, zehirli yemler her deliğe 5 adet olacak şekilde, el değmeden delik içlerine bırakılarak bu delikler kapatılmalıdır. Zehirli yemlerin tarla farelerinin beslenme deliklerinin içine bırakılmasına özen gösterilmelidir. Uygulamanın tamamlanmasından sonra, ilaçlanan alan mutlaka kontrol edilerek, fare ölüleri toplanıp yakılmalı veya derince bir çukura gömülmelidir. Tarla faresi mücadelesinde toplu ve tarama mücadele esas olduğundan, zararlının bulunduğu alandaki bütün tarlalar ve tarla kenarları ile çevredeki sulama kanallarında bulunan işlek delikler ilaçlanmalıdır.”
Sakarya Feci kazada hayatını kaybeden 10 yaşındaki Safiye’den geriye fotoğrafı kaldı Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde yaya geçidinden geçtiği esnada bir otomobilin çarpması sonucu hayatını kaybeden 10 yaşındaki kız, son yolculuğuna uğurlandı. Adapazarı-Karasu yolunda meydana gelen kazada, okula gitmek için yaya geçidinden geçen Safiye Seher Bozkurt’a (10) K.Ş. idaresindeki 34 EYL 272 plakalı otomobil çarptı. Bu esnada otomobilin arkasında bulunan iki araç da kazaya karıştı. İhbar üzerine bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Kazada ağır yaralanan kız çocuğu, yapılan ilk müdahalenin ardından sevk edildiği hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Otomobil sürücüsü K.Ş. gözaltına alındı. Feci kaza kamerada Öte yandan, 10 yaşındaki kızı hayattan koparan kaza güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde yolun karşısına geçmek için yaya geçidine yönelen Safiye Seher Bozkurt’a otomobilin çarptığı ve küçük kızın metrelerce savrulduğu anlar yer aldı. Arkadan gelen diğer araçların da kazaya karıştığı görüldü. Son yolculuğuna uğurlandı Kazada hayatını kaybeden Safiye Seher Bozkurt’un cenazesi, hastane işlemleri sonrası ailesine teslim edildi. Bozkurt’un cenazesi, Adapazarı Güneşler Merkez Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Güneşler Merkez Kabristanlığı’nda defnedildi. 10 yaşındaki Safiye’den geriye ise fotoğrafı kaldı.