SAĞLIK - 19 Nisan 2025 Cumartesi 10:05

Organik olmayan her sebze ve meyve kanseri tetikliyor

A
A
A
Organik olmayan her sebze ve meyve kanseri tetikliyor

Bursa’da kanserde erken teşhisin önemi ve tedavi yöntemleri ile sağlıklı beslenmenin ele alındığı söyleşide uyarılarda bulunan Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. İbrahim Yıldırım, "Bütün kokan gıdalar antitümörel aktiviteye sahiptir. Ancak tarımsal ilaçları içine soktuğunuz anda maalesef fayda yerine zarar görüyoruz" dedi.


Bursa’da düzenlenen ‘Kendi Hikayeni Kansersiz Yaz’ adlı söyleşi büyük ilgi gördü. Genellikle kadınların ilgi gösterdiği Kanser Haftası etkinliğinde sağlıklı beslenmeden sosyolojik çevreye, spordan sağlık kontrollerine kadar birçok konu ele alındı. Söyleşide Medicana Bursa Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. İbrahim Yıldırım, Bursa Kanserle Savaş Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Nermin Özkurt, kanseri yenen Sevgi Uyumaztürk, salondaki vatandaşlarla deneyimlerini paylaştı. Her hastanın, her kişinin hasta olduktan sonra ve önce beslenmesinin farklı olduğunu belirten Radyasyon Onkolojisi Uzm. Dr. İbrahim Yıldırım, "Ancak genel olarak her şeyin birinci olarak organik olmasını öneriyoruz. Tarımsal ilaçlardan uzaklaştırılmış beslenmeyi öneriyoruz. Birtakım gıdalar vardır. Bu gıdalar antitümöreldir. Genelde aklınızda şöyle bulunsun; bütün kokan gıdalar antitümörel aktiviteye sahiptir. Başta sarımsak, pırasa, soğan, brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, ıspanak, roka ve pancar gibi gıdalar antitümörel aktifiyiteye sahiptir. Ancak tarımsal ilaçları içine soktuğunuz anda maalesef fayda yerine zarar görüyoruz. Tarımsal ilaçların bir şekilde uzaklaştırılması, hatta mümkünse organik, ilaçlanmamış beslenme yapılması en önemli beslenmedir. Tabii ki sadece bir beslenmeyle kanser tedavisi olmaz. Sağlığın bir bütün olduğunu ve bedensel ve ruhsal sağlığın iyilik halinin önemli olduğunu unutmamak gerekiyor. İçme suyundan destek tedavilerine kadar her şey kanser tedavisinde önemlidir" dedi.


Kanseri nasıl yendiğini anlatan Sevgi Uyumaztürk, "2021 Ekim ayı sonunda davetsiz misafirle karşılaştım. Neden ben diyorsunuz. Ama süreci iyi yönetebiliyorsanız, kısa çöpü çekmiş olsanız dahi bu süreci iyi bir diyetisyenle, iyi bir psikologla ve tedavinizi planlayacak hocalarla iyi bir iletişimle bu süreci güvenle yürütüyorsunuz. Bugün burada olmak benim için büyük bir keyif. 3,5 yıllık bir savaş değil de davetsiz misafirle ilgili yaşadığım olayları vatandaşlarla her fırsatta paylaşıyorum. Hiçbirimiz aslında güçlü değiliz. Şartlar karşısında aldığımız roller, aldığımız kararlar ve belirlediğimiz yol haritaları olmalı. Aslında herkesin bir Piri Reis yol haritası olmalı. Çünkü bu hastalık da, kanser de kişinin parmak izi gibi kendine özeldir. Buna göre yol haritanızı belirlemeniz lazım. Ama Piri Reis haritası herkesin kendine özgü olmalı. Bu sadece hastalıkta değil, yaşamın her alanında olmalıdır" dedi.


Her iki göğsünde meme kanseri çıktığını ve tam tedavisinin bittiğini sanırken tiroit kanseriyle tanıştığını ifade eden Uyumaztürk, "Her kadın kontrollerini yaptırsın. Ben çok yoğun çalışan bir insandım. Gündüz evimde hiç oturmadığımı fark ettim. Ama 3,5 yıl evde kalıyorsunuz. Evinizdeki her ayrıntıyı öğreniyorsunuz. Biraz kendinize öz şefkat göstermeniz gerekiyor" diye konuştu.


Kanserin bireysel bir hastalık olmadığını ifade eden Bursa Kanserle Savaş Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Nermin Özkurt ise, "Kanser kesinlikle sosyolojik hastalıktır. Bütün toplumu, aileyi etken bir hastalıktır. Ben gönüllülük bazında tamamen tesadüfen dernekle tanıştım. Dernekte bütün çalışan arkadaşlarımı gönüllü olarak çalışıyoruz. Hiçbir madde çıkarı olmadan, beklentisi olmadan tamamen kendi özelliklerimizi hasta ve hasta yakınlarımızın yararına çalışmalar yürütüyoruz. Kanser tabii ki günümüze gittikçe artan ve maalesef ki çok hızlı artan bir hastalıktır. Ben göreve başladığım 2018 yılında 8 kadından 1’i meme kanseriydi. Artık 6 kadından 1’e dönmeye başladı. İlerleyen yıllarda bu dörde düşecek veya belki de 2 kadından 1’i olacak. Çünkü çok hızlı gelişmektedir. Bazı kanser türlerinden belki korunamayız. Ama erken teşhisle çok kısa sürede tedaviyle sonlanabiliriz. Erken teşhis o kadar önemli ki, bunun için tek yapmamız gereken bakanlığımızın ve özel kurumlarımızın kanser tarama merkezlerine gitmemizdir. Test yaptığımızda yolculuğumuz 3 sürecekse 1 yılda bitebiliyor. Bugün meme kanseri yüzde 100 erken teşhiste tedaviyle, başarıyla sonuçlanıyor. Onun için de herkese ne olur taramalarını aksatmasın. Ben de olmaz demeyeyim. Yani yılda bir kez bir cerraha gitmek, yılda bir kez bir hekim kontrolünden geçmek, kadınların kendilerini çocuğu muayenesi yapması, bunlar sadece on dakikasını alacak süreler. Ancak hayatlarına çok saniyeler kazandıracaktır" dedi.



Organik olmayan her sebze ve meyve kanseri tetikliyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.