MAGAZİN - 12 Nisan 2025 Cumartesi 12:11

Mehmet Çevik’in yeni şarkısı "Ben Ordayım" dinleyicileriyle buluştu

A
A
A
Mehmet Çevik’in yeni şarkısı "Ben Ordayım" dinleyicileriyle buluştu

Sanatçı Mehmet Çevik, tüm dijital platformlarda yayınlanan yeni şarkısını, sahne aldığı mekanda ilk kez canlı olarak sevenleri için söyledi. Mehmet Çevik, yeni şarkısını pasta keserek kutlayan eşi Gizem Çevik’le sahnede duygu dolu anlar yaşadı.


Türk müziğinin iki güçlü yorumcusu Mehmet Çevik ve Aslı Hünel’i bir araya getiren ‘Ben Ordayım’, bugün itibarıyla tüm dijital platformlarda dinleyiciyle buluştu. Bursalı sanatçı Mehmet Çevik, yeni şarkısını ilk kez canlı olarak sevenleriyle de paylaştı. Sahne aldığı mekanda ‘Ben Ordayım’ şarkısını seslendiren Çevik, hayranlarından büyük alkış aldı. Eşi Gizem Çevik, sürpriz yaparak Mehmet Çevik’in yeni şarkısını sahnede pasta keserek kutladı.


Yaklaşık bir yıl süren özenli yapım sürecinin ardından tüm dijital platformlarda yayınlanan şarkı, ilk saatlerinden itibaren büyük ilgi görerek binlerce kez dinlendi. Müziğinden sözlerine, düzenlemesinden klibine kadar her ayrıntısı titizlikle hazırlanan ‘Ben Ordayım’, duygusal anlatımıyla dinleyiciyi yakalayan ve uzun süre hafızalarda yer edecek.


‘Ben Ordayım’, etkileyici klibi ve titizlikle yürütülen prodüksiyon süreciyle dikkat çekiyor.


Sanatçı Mehmet Çevik, şarkının üç farklı platoda 30 kişilik ekiple çekilen klibinde, mekan seçiminden kostümlerine kadar tüm detayları ile kendisinin ilgilendiğini söyledi. Şarkıyı kendisine hediye eden Aslı Hünel’in annesinin rahatsızlığı nedeniyle klipte yer alamadığı inı anlatan Çevik, eşi Gizem Çevik’le keyifli bir klip çekimi yaptıklarını belirtti.


Çevik, "Muhteşem bir şarkı ve klip oldu. İlk yayınlandığı andan itibaren dijital platformlarda büyük ilgi gördü. Bu ilginin artarak devam edeceğine inanıyorum. Bundan sonra sevenlerim her sahnede ve platformda yeni şarkımı dinleyebilecekler. Mutluyum çünkü hem iyi bir eş hem iyi bir aile babası hem de iyi bir sanatçı olarak çevremden takdir topluyorum. Bu takdirler beni yeni projelere ve daha çok çalışmaya itiyor. Yeni sezonda yeni sürprizlerimiz gelmeye devam edecek. 2 yıl aradan sonra bu yıl büyük bir halk konserinin hazırlıklarına başladık" dedi.



Mehmet Çevik’in yeni şarkısı "Ben Ordayım" dinleyicileriyle buluştu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."