YEREL HABERLER - 24 Nisan 2012 Salı 12:57

BGC`DE KADINCA SOHBETLER

A
A
A
BGC`DE KADINCA SOHBETLER

Ünlü oyuncular Bennu Yıldırımlar ile Evrim Solmaz`ın ``Kadınca Sohbetler`` başlığını taşıyan söyleşisine Bursalı kadınlar büyük ilgi gösterdi.
Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen söyleşi Uğur Mumcu Etkinlik Salonu`nda yapıldı. Salon hınca hınç dolarken, yüzlerce dinleyici söyleşiyi ayakta veya ekrandan izlemek zorunda kaldı. Bennu Yıldırımlar ve Evrim Solmaz, ABD yapımı ``Desperate Housewives`` dizisinin Türkiye`ye uyarlanmış hali olan ``Umutsuz Ev Kadınları`` dizisinin kadın kahramanlarını oynayan dört oyuncudan ikisi. Yıldırımlar, orijinal dizideki Bree karakterini, Solmaz ise Gabrielle karakterini canlandırıyor.
Öteki başrolleri paylaşan Songul Öden ile Ceyda Düvenci, ilan edilmesine karşılık işlerinin yoğunluğu yüzünden söyleşiye katılamadı. Salona telefonla bağlanan Düvenci şu anda sette film çekiminde olduğunu belirterek , ``Söz veriyorum, böyle bir organizasyon daha olursa mutlaka katılacağım, mutlaka sizlerle olacağım`` dedi.
Banu Perçin`in kısa giriş konuşmasının ardından başlayan söyleşide, Bennu Yıldırımlar dinleyicilerin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını kutlayarak sözlerine başladı. Yıldırımlar, dizi oyuncularının çok yoğun çalıştıklarını ifade ederek, ``Ceyda, maalesef bugün çalışmak zorunda kaldı. Beni de sabah saat 08`de alacaklar. Bugünün acısı yarın çıkacak anlayacağınız. Ne olur, mazur görün, bir gün dördümüz birden burada olacağız`` dedi.
Evrim Solmaz`a, bir yakının dizi oyuncusu olduğunu belirten bir dinleyici, ``12 saat çalışıyorsunuz. Niçin örgütlü değilsiniz? Niçin haklarınızı arayacak şekilde sendikalar kurmuyorsunuz? Dünyada böyle değil, Türkiye`de niçin böyle oluyor`` diye sordu.
Solmaz, ``Biliyorsunuz, ben de SİNESEN (Sinema Emekçileri Sendikası) üyesiyim. Sendikaların ne hale getirildiğini biliyorsunuz Türkiye`de. 12 Eylül`den itibaren sendikaların etkisizleştirilmesi için her şey yapıldı. ABD`de birkaç yıl önce senaryo yazarlarının boykotu ve grevi olmuştu hatırlayacaksınız. Öteki sanatçılar da desteklediği için o eylem çok başarılı olmuştu. Bizde bu kadar birliktelik yok, umarım 60 yıl sonra bizde de çok farklı olur.`` cevabını verdi.
Solmaz bir dinleyicinin ``Şehir tiyatrolarının bitirilmesine ne diyorsunuz?`` sorusu üzerine, ``Bitmesi diye bir şey yok. Bir ülkede bazı şeyler iyi gitmiyorsa, tiyatrosunun da bundan etkilenmesi çok doğal. Biz Şehir Tiyatroları`nın oyuncuları, dramaturgları, yönetmenleri, ışıkçıları, dekorcuları, kostümcüleri vb. olarak, bir şeyin yapılmasını gerekli görürsek onu yaparız. Şehir tiyatroları 100. yaşını kutlamaya hazırlanıyor. Yani yüz yaşında olan köklü bir kurum. Bu kadar köklü başka kurumlar da yok...`` dedi.
Oyuncu Bennu Yıldırım, bir dinleyicinin ``Umutsuz Ev Kadınları`` dizisinin ABD yapımı orijinali ile uyarlanmış yerli versiyonunun birebir örtüşmediğini söylemesi üzerine şöyle konuştu:
``Dizimizin orijinal versiyonu, Amerika`daki versiyonuna dayanıyor. Orada daha iki senelik metin var ellerinde sanıyorum. Mesela benim Nermin rolündeki Bree`nin iki çocuğundan birinin Gay olması gerek. Orijinalinde böyle. Ama bizim toplumsal yapımızda bu nasıl karşılanır? Bunu düşünmeden olmaz. Bu yüzden benim rolüm Bree`nin orijinal rolünden sapıyor ister istemez.``
Bir dinleyicinin, ``Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 3`üncü Antalya Televizyon Ödülleri`nde Umutsuz Ev Kadınları`nın neden diğer diziler kadar başarılı görülmediği`` şeklindeki sorusunu Yıldırımlar şöyle cevapladı:
``Jüriler farklıdır ve farklı jürilerden farklı sonuçlar çıkar. Oynadığınız dizi ödül alırsa sevinirsiniz ama, önemli olan halkın teveccühüdür. Halkın beğenisi her şeyden önce gelir. Halk sizi beğeniyorsa, izliyorsa; bundan sizin dizinizin de, o dizideki performansınızın da iyi olduğu sonucu çıkar. Kendi adıma, kimsenin kendini öne çıkarma, parlatma çabası içinde olmadığı bir ortamdayım. Birbirimizden hep iyi bir elektrik alıyoruz. Pozitif bir elektrik alıyoruz. Gayet uyumlu bir ekibiz. En büyük ödülümüz bu. Halkın teveccühü en büyük ödül bizim için``¦``
Bir dinleyici, Yıldırımlar ve Solmaz`a hitaben, ``Umutsuz Ev Kadınları`nı oynuyorsunuz, ama hepimize umut oldunuz. Sahnede sizlerle bütünleşen ev kadınları olarak bizim bir parçamız oldunuz. Ev kadını olarak tebrik ediyorum. Bir de şiddet konusu var biliyorsunuz. Bu konuda daha radikal mesajlar veremez misiniz? Çök önemli! Çünkü kadınlar şiddet görüyor. Dövülüyor, öldürülüyor. Televizyon insanların bu konuda uyarılması, eğitilmesi için önemli bir araç. Siz ne düşünüyorsunuz kadınlara karşı şiddet uygulamaları konusunda?`` şeklinde konuşunca, Bennu Yıldırımlar şunları söyledi:
``Çok teşekkür ediyorum. Bizim elimizdeki metinler, önceden hazırlanmıştır. Bizim onları değiştirme hakkımız olamaz. Ama elbette küçük jestler, mimikler, ünlemlerle metnin bir yerinin daha kuvvetle vurgulanmasında katkımız olur. Bunu da sık sık yaparız doğrusu. Metinle oynayamam, metni değiştiremem, ama içinde bir yer vardır, kendi hassasiyetimi orada oyunumla dile getiririm. Senarist zaten metni bizim halkımız için uyarlıyor``¦ Şiddet konusuna gelince: Eğitimsizlik, cehalet ve ekonomik zorlukların şiddeti körükleyen unsurlar olduğunu düşünüyorum. Maalesef çocuk ve kadın şiddete uğruyor. Sadece şiddete uğramıyor, bugünkü gazetelerde de gördüğümüz gibi, bu dünyadan ayrılmalarına sebep oluyor. Bir erkek bir kadına şiddet uyguluyorsa o kadının korunması gerekir, nitekim korunuyor da. Bunu tam sağlayabilirsek bu kadar kötü tabloyla karşılaşmayız. Mesela, bugün gazetelerde yer alan cinayette, şiddet uyguladığı için daha önce gözaltına alınmış eşe karşı kadın özel olarak korunsaydı adam bu cinayeti işleyemezdi.``
Evrim Solmaz da, aynı konuyla ilgili olarak şöyle konuştu:
``Değerli dinleyicime ben de teşekkür ediyorum güzel sözleri için. İşte, büyük bir ödül benim için ve dizi için! Bize umut oldunuz, dediler, ne güzel! Ceyda ve Songül de burada olsalardı da, duysalardı bunları``¦ Kadına karşı şiddet, bu toplumun kanayan bir yarası. Çok zalimce, çok insafsızca bir eylem olarak görüyorum bunu. Her durumda, koşulda ve ortamda kınıyorum kadınlara yönelik şiddeti ve kınamaya da devam edeceğim. Kadını erkeğin emrinde ve denetiminde olması gereken biri olarak görmek; erkeği de kadından daha güçlü, daha akıllı olarak düşünmek``¦ Bir kere böyle bir ayrımı yapmak çok yanlış. Biliyoruz ki kadın ve erkek zekası arasında bir fark yok. Erkekler bazı alanlarda daha başarılı olabilir, ama kadınların da bazı alanlarda erkeklerden daha başarılı oldukları kesin. Gerçek hayatta ezilmiş insanların kadınları ezerek kendilerini kamufle etmeye çalıştığını düşünüyorum. Kendinden emin bir adamın yapacağı bir şey değil bu. Televizyon ve genel olarak basın insanları uyarmak ve eğitmek için çok önemli, ama bu da yetmiyor, biliyorsunuz. Anlayışın değişmesi gerekiyor. Kadını küçük gören, ikinci sınıf gören zihniyetin değişmesi gerek.``
Bu arada söyleşiye telefonla bağlanan Ceyda Düvenci, dinleyicilere hitaben şöyle konuştu:
``Orada olamadığım için hepinizden çok özür diliyorum. Şu an orada muhteşem bir ortam olduğunu, salonun çok kalabalık olduğunu telefondan algılayabiliyorum. Şu an setteyim, çalışıyorum. Hepinizi öpüyorum. En kısa zamanda orada olmak isterim. Söz veriyorum, böyle bir organizasyon daha olursa mutlaka sizinle olacağım. İki mutsuz ev kadınını sizinle bırakıp iyi geceler diliyorum. Hepinizi bir kez daha öpüyorum``¦``
``Kadınca Sohbetler`` söyleşisi geç saatlere kadar devam etti.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul “Rotamız sanat” turuyla Beylikdüzü’nden Taksim’e kültür yolculuğu Evi Beylikdüzü’nde olanlar için Beyoğlu’nun kültürel mekanları sanıldığı kadar uzakta değil. Beylikdüzü Belediyesi, ücretsiz kültür ve sanat gezileriyle Beylikdüzü’ndeki vatandaşları İstanbul’un belli başlı kültür sanat duraklarına ulaştırıyor. Beylikdüzü Belediyesi, ücretsiz kültür ve sanat gezileriyle Beylikdüzü’ndeki vatandaşları İstanbul’un belli başlı kültür sanat duraklarına ulaştırıyor. Bu yıl 12-15 Kasım tarihleri arasında düzenlenen “Rotamız Sanat” turunda, sanatseverlerin ilk durağı Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi (AKM) oldu. Burada Pablo Picasso sergisini gezen ziyaretçiler, Picasso’nun gravürleri, çizimleri, posterleri, litografileri ve fotoğraflarından oluşan 170 parçayı görme fırsatını buldular. Ardından ‘pop art’ akımının en önemli temsilcilerinden Andy Warhol’un ikonik eserlerini incelediler. Ayrıca yurt dışına kaçırıldıktan sonra Türkiye’ye iade edilen tarihi eserlerle de AKM’nin salonunda ilk kez karşılaştılar. Picasso’dan Kaplumbağa Terbiyecisi’ne Gezinin diğer bir durağı ise İBB’nin Taksim Maksemi’ni restore ederek hizmete açtığı Cumhuriyet Müzesi oldu. Eski adıyla “Cumhuriyet Sanat Galerisi” olarak bilinen ve birkaç ay önce müze olarak yeniden açılan tarihi mekânda Atatürk’ün kişisel eşyaları sergileniyor. Turun sonraki duraklarında ise Akbank Sanat ve Pera Müzesi gezildi. Tura katılan vatandaşlar Alman ressam, baskı sanatçısı ve heykeltıraş Georg Baselitz’in 2 Şubat’a kadar sürecek olan “Son On Yıl” sergisi ve Pera Müzesi’nde ise Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi” adlı ünlü eserini inceleyerek kültür ve sanatla dolu bir günü tamamladılar.
Gaziantep Şahin: “İstikbalimizi şekillendirecek olan sizlersiniz” Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Mesajında, öğretmenlerin çocukların hayatında önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan Şahin, onların kutsal ve mesuliyeti yüksek bir mesleği icra ettiklerini belirtti. Sevgi ve fedakarlık timsali olan öğretmenlerin, gerçekleştirdikleri eğitim-öğretim faaliyetleriyle geleceği şekillendirdiğini ifade eden Şahin, “İlk emri ‘oku’ olan bir medeniyetin mensupları olarak bizim için öğrenmenin ve dolayısıyla öğretmenlerin ayrı bir yeri, ayrı bir önemi bulunmaktadır. Sabır, sevgi, özveri ve bilgi olmadan bu mesleğin yapılması mümkün değildir. Fedakar ve özverili çalışmalarıyla çocuklarımıza kendini adayan, çağdaşlığı ve bilimi rehber edinen öğretmenlerimizin katkıları sayesinde ülkemiz ‘muasır medeniyet’ hedefine ulaşacaktır. Geleceğimizin mimarları olan öğretmenlerimiz, aynı zamanda derin ruh köklerimizden beslenen milli ve manevi değerlerimizin yılmaz bekçileridir. Öğretmenlerine hak ettikleri değeri vermeyen, onların fedakarlıkları karşısında ahde vefa göstermeyen hiçbir toplumun geleceği yoktur. İlim ve bilgide üstünlüğü kaybeden bir milletin kendini geliştirmesi ve refah seviyesini yükseltmesi imkansızdır. Gençlerimizin her açıdan iyi yetiştirilmeleri, tarihlerini öğrenmeleri, medeniyet değerlerini özümsemeleri ve sorumluluk sahibi olmaları, milletimizin istikbali açısından büyük önem taşımaktadır. Ülkemizin en ücra köşelerinde türlü zorluklara rağmen fedakarca görev yapan öğretmenlerimizi desteklemeye ve onların çalışma şartlarını daha da iyileştirmeye kararlıyız. Cehalete karşı açtığımız savaşta en büyük silahımız öğretmenlerimizdir. İstediğiniz kadar güzel okullar yapın, eğer içinde nitelikli eğiticiler yoksa o yapılar taş ve betondan ibaret kalır. Okulları eğitim yuvası yapan, çocuklarımızın istikbaline ışık tutan öğretmenlerimizdir. Sizlerin kendinize yapacağınız her yatırım, her birikim ve her kazanım, çocuklarımıza, ülkemize ve yarınlarımıza yapılan bir yatırımdır. Millet mekteplerinin açıldığı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e Başöğretmenlik unvanının verildiği bu anlamlı günde, Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Çağdaşlaşma yolunda Cumhuriyetimizin ihtiyacı olan ‘fikri hür,’ ‘vicdanı hür,’ ‘irfanı hür’ nesilleri yetiştiren tüm öğretmenlerimize geleceğimize kattıkları değer için yürekten teşekkür ediyorum” ifadelerine yer verdi.
İstanbul Yenidoğan Çetesi davasında 112 ambulans şoförü savunma yaptı İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davada savunma yapan ve 112 acil çağrı merkezinde çalışan tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir, savcılığın soruşturmasına ilişkin, "Art niyetliydi" dedi. Mahkeme başkanı ise, "Neden art niyetli olsun, bebek ölümlerini soruşturmak, usulsüzlüğü soruşturmak art niyet mi oluyor" diyerek tepki gösterdi. Sanık ayrıca savunmasında, "Medisense’den para karşılığı hasta sevki yaptığımı kabul ediyorum. Normalde yaptığım iş burada bitiyor" dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi hakkında yürütülen soruşturma tamamlanarak fezleke hazırlanmıştı. Fezleke değerlendirme yapılması için Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti. İddianame Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanarak Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti. Davanın görülmesine 5’inci gününde devam ediliyor Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine ilk celsesinin görülmesine 5’inci gününde devam ediliyor. Bakırköy Adliyesi konferans salonunda görülen duruşmaya bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı. Duruşmada mahkeme heyeti de yerini alarak duruşmayı başlattı. Duruşmada 112 acil çağrı merkezinde çalışan tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir savunma yaptı. "Hastaneler, 112 protokol numarasını arayarak, hastaları kendilerine naklettiriyordu" Suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini belirten sanık Gıyasettin Mert Özdemir, "Suçlamaların hiç birini kabul etmiyorum. Ancak hasta sevki yaparken maddi kazanç sağladığımı kabul ediyorum. 112 ve Sağlık Bakanlığı birimlerinin farklı kurumlar olduğunu belirtmek istiyorum. Tıp merkezinde sadece 4 tane kuvöz vardı. 112 ekiplerinin hastaları tıp merkezlerinden alıp hastanelere götürmeleri 4 saat sürüyordu. Bu ekipler anlaşmalı hastanelerde yer olduğunda hastaları götürüyorlardı. Tıp merkezinde yoğun bakım ihtiyacı olan bebeğin hastaneye gitmesi 4-5 saat sürüyordu ve uygulanması gereken hiçbir kural uygulanmıyordu. 112 ekipleri bu süreyi bu kadar uzun tutmamak için yakındaki hastanelerle anlaşma yapılıyordu. Hastaneler, 112 protokol numarasını arayarak, hastaları kendilerine naklettiriyordu" ifadelerini kullandı. "Hasta nakillerinde çoğu kurallar pratikte ve teorikte uygulanmıyordu" Savunmasının devamında diğer bir sevk algoritmasından bahseden Özdemir, "Yoğun bakımı olmayan bu hastaneler 112 nakil birimine mail olarak hasta bilgisiyle bildiriliyor ve bu işlem 30 dakika sürüyordu. 112 listesinde çeteleme kuralı var. Bu listede yoğun bakımı olmayan hastaneler hasta nakillerini kendi ayarlıyorlardı. Hasta nakillerinde çoğu kurallar pratikte ve teorikte uygulanmıyordu. Yaptığım iki sevk bildiriminde de sevk yönetimim sadece dört tane kuvöz ekibi vardı. Yani İstanbul Avrupa Yakası’nda bebekleri kuvöz ihtiyaçlarını karşılayacak dört ekip vardı" diye konuştu. "Hiçbir kuvöz ihtiyacı olan bebeğin sevkini ben yapmadım" İstanbul dışı 112 nakil birimine de değinen sanık, "Bu nakillerin hepsini 112 birimleri biliyordu. Yoğun bakımlarında yer bulunmadığında beni arıyorlardı. İddianame bin 400 sayfa olmasına rağmen hiçbir 112 çalışanının bilgi sahibi olarak ifadesi alınamamıştır. Diğer il dışı 112 sağlık çalışanlarının da bu konuya ilişkin ifadeleri alınmalıdır. Hiçbir kuvöz ihtiyacı olan bebeğin sevkini ben yapmadım. Ben acil çağrı bölümünde çalışmaktayım. Hastalar GPS ile takip ediliyordu. Benim hakkımdaki suçlamalar, hem 112’nin diğer çalışanlarını hem de beni zan altında bırakmaktadır. Ben hasta yönlendirmesi yaptığım dönemde, ben sadece Fırat Sarı’nın danışmanlık yaptığı hastanelere değil, diğer başka hastanelere de hasta yönlendirmesi yapıyordum ama her yerde sanki ben sadece Fırat Sarı’nın hastanesine nakil yapıyormuşum gibi bir algı var. Bu suçlamalar artık komiktir" dedi. "Eşimin çalıştığı Medisense’nin patronu Fırat Sarı’nın eşidir" Eşinin sigortalı olarak gösterilmesine ilişkin savunma yapan sanık, "Savunmamı tek bir bebek üzerinden yapabilirim. Diğer bebeklerle ilgili bilgim yok. Kaya bebek, bebek sevki değil bir gebe sevkidir. Gebeliğin 28.haftasında yüksek riskli gebelik tanısıyla 112 nakil birimine bu hastayı bildirdiler. İstanbul’daki gebe sevkleri özel hastaneye yapılmamaktadır sadece kamu hastanelerine yapılmaktadır. Kaya bebek 4 saat belki 5 saat boyunca 112 nakil birimine bildirilmiş, hiçbir kamu, şehir eğitim ve araştırma hastanesinde yer bulunamamıştır. Özel hastaneye de bu vaka ile ilgili arama yapılmamıştır. Saatler geçip yer bulunamadığından dolayı hastane yetkilileri 112’den umudunu keserek hastaya yer bulmaya çalışmışlardır. Bu vakayı kimsenin kabul etmediğini belirtmek de isterim. Medisense’den para karşılığı hasta sevki yaptığımı kabul ediyorum. Normalde yaptığım iş burada bitiyor" ifadelerini kullandı. "Esenler Güney Hastanesi Başhekimine söyleyerek sevkini sağladım" Savunmasında her ne kadar 10 bebekle suçlansa da adının sadece Kaya bebekle geçtiğini belirten Sanık Gıyasettin Mert Özdemir, "10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Savunmamı sadece Kaya Bebek üzerinden yapabilirim. 28 haftalık gebe birinin sevkiyle başlayan bir süreçti Kaya Bebek, 112 nakil birimine bu hastayı bildirdiler. Gebe sevki ile ilgili aramalar sadece kamu hastanelerine yapılıyordu ancak o hastanelerde yer olmadığı için 112 kuralı gereği hiçbir özel hastaneye sevki yapılmamıştır. Saatler sonra yer bulunamadığı için hastaya kendi imkanlarla özel hastaneye sevki sağlanmıştır. Esenler Güney Hastanesi Başhekimine söyleyerek sevkini sağladım" diye konuştu. Mahkeme Başkanı sanığa, "Hiç sevk yapmamış gibi konuşuyorsun ama konuşmalarda sevk yapacağın hastaları 112’ye bildirtmeyeceğini söylüyorsun, ne demek istiyorsun" diye sordu. Sanık ise, "Bildirmeyeceğimden kastım 112’ye bildirdiğimde zaman açısından değişiklik olmayacak, hastanın sevk süresinden bahsediyorum" diye yanıtladı. Mahkeme Başkanı, "Neden konuşmalarında 112’ye bildirilmesi konusunda panik yaşıyorsun o zaman" diye sordu. Sanık, "Yanlış anlaşılma var. Bir panik olma durumu söz konusu değildir" diye yanıtladı. Savunmasına devam eden sanık, "Şafak Hastanesi’nden 67 bin 500 lira ve sonrasında 47 bin lira civarı para aldım hasta naklettiğim için" dedi. Mahkeme başkanı sanığa, "Telefonlarınız hiç susmuyor, birçok işle uğraşıyorsunuz sizin demek ki çok boş vaktiniz var, hasta sevki dışında başka işlerde yapıyorsunuz, 112 dışında çok fazla konuşman var" dedi. Sanık bu soruyu "Ben çalışmayı seviyorum" diye cevapladı. Mahkeme Başkanı’ndan sanığa “Savcılığın görevini yapması art niyet mi oluyor” tepkisi Sanık Gıyasettin Mert Özdemir, savcılığın hastane soruşturmasına ilişkin, "Art niyetliydi" dedi. Mahkeme başkanı ise, "Neden art niyetli olsun, bebek ölümlerini soruşturmak, usulsüzlüğü soruşturmak art niyet mi oluyor" diyerek tepki gösterdi. Sanık ise, "Ben bunu şöyle açıklamak istiyorum, müdürlükten gelen denetim mi art niyetli yoksa savcılıktan gelen mi?" dedi. Mahkeme başkanı ise bu kez, "Savcı neden art niyetli olsun. Senin bu dediğin, ’Ya biz bebek öldürecektik, niye geldiniz, çok art niyetlisiniz’ demek oluyor. Görevini yapmak art niyet mi? diye sordu. Sanık ise, "Bu benim kendi düşüncem" diye cevapladı.