GÜNDEM - 04 Ocak 2025 Cumartesi 10:08

Veresiye alınan toz şekerle başlayan serüven 75 yıldır devam ediyor

A
A
A
Veresiye alınan toz şekerle başlayan serüven 75 yıldır devam ediyor

Burdur’un sipsi şeker geleneği, Mustafa Damar ile başlayıp oğlu İbrahim Nanecioğlu’nun emeğiyle günümüze ulaşıyor. Adını, geçmişte sipsi çalarak satılmasından alan bu özel şeker, nane ve kekik gibi doğal aromalarıyla hem tatlı bir lezzet sunuyor hem de hastalıklara karşı koruyucu bir etki sağlıyor.


Burdur’un yöresel lezzetlerinden sipsi şeker, doğal malzemelerle yapılan bir çubuk şeker olarak biliniyor. Ana malzemeleri toz şeker, nane, kekik ve sudan oluşan tatlı, tamamen katkısız bir şekilde üretiliyor. Şekerin adı, Mustafa Damar’ın satış yaparken çaldığı geleneksel müzik aleti "sipsi"den geliyor. Şeker yapımında meyve aromaları da kullanılıyor. Nanecioğlu ailesi, muz, limon gibi tatları gıdaya uygun doğal aromalardan elde ettiklerini belirtiyor.



"Bu iş bana göre" diyerek başladı


Sipsi şekerin hikâyesi, 1950’lerin sonunda Mustafa Damar’ın Antalya’da gittiği bir işletmede şeker yapmayı öğrenmesiyle başlıyor. Burdur’un Bucak ilçesinde çobanlık yapan Damar bu işi görüp, "Bu iş bana göre" diyerek şekerciliğe adım atıyor. Ancak o dönem imkanlar sınırlı olduğundan parası olmayan Damar, toz şekeri veresiye alarak denemelerine başlıyor. İlk başlarda zorlansa da azmiyle başarılı oluyor.



Manilerle tatlanan bir gelenek


Mustafa Damar yaptığı şekerleri satarken sipsi çalıp maniler söyleyerek dikkat çekiyor. Halk arasında “Naneci” olarak tanınan Damar, kısa sürede hem kendini hem de yaptığı şekerleri tanıtmayı başarıyor. Oğlu İbrahim Nanecioğlu (61), babasının o günlerini şu sözlerle anlatıyor:


"Babam şekeri sadece tatlı bir ürün olarak görmezdi. İnsanları mutlu etmek için uğraşırdı. Manilerle, sipsiyle, şekerleriyle çevresindekilere hem neşe hem de tat katardı. Parası olmayan çocuklara mutlaka küçük bir parça şeker verir, onların yüzünü güldürürdü.”



“Ambalajsız şeker satmazdı”


Mustafa Damar’ın en dikkat ettiği konulardan biri hijyen ve sunumdu. Şekerlerini camekan kutular içinde taşıyan Damar, asla ambalajsız ürün satmazdı. “O dönemde bile şekerlerin ambalajlı olması babamın prensibiydi” diyen İbrahim Nanecioğlu, bu özelliğin günümüzde bile örnek alındığını belirtiyor.



Babadan oğula şekercilik


1963 doğumlu İbrahim Nanecioğlu, babasının işlerini devraldığında henüz çocuktu. Babasının nakliyecilikle meşgul olduğu bir dönemde, şeker yapmayı kendi başına öğrenmek zorunda kalan İbrahim Nanecioğlu o anları, “O zamanlar ilkokuldaydım. Babam uzun bir yolculuktaydı ve evdeki şekerler bitmişti. Kendi şekerimi yapmaya karar verdim. Denemelerim başarılı oldu. Babam eve döndüğünde şekeri benim yaptığıma inanamadı. O gün bu gündür şeker yapmayı hiç bırakmadım” dedi.



Soyadını mesleğiyle bütünleştirdi


Damar ailesi, şekercilikle özdeşleşen "Naneci" lakabını resmileştirerek soyadını değiştirdi. İbrahim Nanecioğlu bu değişiklik sürecini, “Mahkemede şahit istendiğinde, hakime hanıma dışarıdan rastgele birini çağırmasını söyledim. Çağrılan kişi bizi zaten ‘Naneci’ olarak tanıdığını söyledi. Böylece soyadımız mesleğimizle özdeşleşti” şeklinde anlattı.



Pandemide şekerin şifası


Pandemi sürecinde, nane ve kekik içeren sipsi şekerin sağlık açısından faydalı olabileceği düşünülerek talep arttı. İbrahim Nanecioğlu, bu dönemde şekerlerinin büyük ilgi gördüğünü belirterek, "Pandemi sırasında bu şekerleri birçok kişiye dağıttık. Doğallığı sayesinde insanlar bu dönemi daha rahat geçirdi. Çocukluk hatıralarını hatırlayanlar, şekeri bulup tekrar tatmak için bize ulaştılar. Bu da bizim için büyük bir mutluluktu" dedi.



Son nesil şekerciler


Nanecioğlu ailesi, şeker yapımını bir ticaret değil, bir gelenek olarak görüyor. Sanayi tipi üretim yapmayan aile, şekerlerini yalnızca kendi imalathanelerinde, aile bireylerinin emeğiyle üretiyor. “Biz çubuk şekerin son temsilcileriyiz” diyen İbrahim Nanecioğlu, bu tatlı geleneği çocuklarına da öğretmeyi amaçladığını belirtiyor.


Her yıl Burdur’daki okullarda sipsi şeker dağıtan aile, bu tatlıyı geleceğe taşımak için büyük çaba harcıyor. “Hedefimiz sadece ticari bir kazanç değil, bu tatlı mirası yaşatmak” diyen İbrahim Nanecioğlu, bu şekerleri ülkemizde üreten son nesil olduklarını ekliyor.



“Çocukluğunuza bir yolculuk”


Sipsi şeker, sadece bir tatlı değil; aynı zamanda çocukluk hatıralarını canlandıran bir yolculuk. Nanecioğlu ailesi, bu özel lezzeti geçmişten geleceğe taşıyarak, unutulmaya yüz tutmuş bir geleneği yeniden yaşatıyor. “Biz bu şekerleri yaparken insanların yüzündeki mutluluğu görmek bizim için en büyük kazanç” diyen İbrahim Nanecioğlu, bu tatlı mirası ömrü yettiğince sürdüreceklerini belirtiyor.



Veresiye alınan toz şekerle başlayan serüven 75 yıldır devam ediyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Giresun Giresun’da havuzdaki zehirlenme olayıyla ilgili 2 müdür görevden alındı Giresun’da havuzdaki karbonmonoksit zehirlenmesi olayıyla ilgili tesis müdürü ve şube müdürü görevden alındı. Olayın ardından hastanede tedavi altına alınan 60 çocuğun taburcu olduğu, 5’inin ise tedavisinin devam ettiği bildirildi. Giresun Olimpik Yüzme Havuzu ve Spor Salonu’nda önceki gün yaşanan ve çoğu öğrenci olmak üzere 71 kişinin zehirlenmesine yol açan olayla ilgili başlatılan soruşturmada şube müdürü A.G. ve tesis müdürü M.D. ile havuzda görevli bazı yetkililer görevden alındı. Konuyla ilgili açıklama yapan AK Parti Giresun Milletvekili Ali Temür, olayla ilgili hem idari hem de adli soruşturmanın sürdüğünü belirterek, bilirkişi heyetinin çalışmalarını devam ettirdiğini söyledi. Temür ayrıca, Ankara’dan müfettiş ve teknik personel talep ettiklerini ifade ederek, "Giresun Merkez Olimpik Yüzme Havuzu’nun yetkilileri, tesis müdürü ve şube müdürü görevlerinden alındılar. Konu her yönüyle en ince ayrıntısına kadar araştırılıyor. Bakanlığımız da gelişmeleri yakından takip ediyor. Yapılan incelemeler tamamlandıktan sonra ortaya çıkacak rapor doğrultusunda varsa bir ihmal ya da eksiklik, gereği şekilde ivedilikle yerine getirilecektir. Yaşanan hadiseden etkilenen çocuklarımıza ve ailelerimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum" dedi. 4 Ocak Cumartesi günü havuzda zehirlenme şüphesiyle 65’i çocuk, 6’sı yetişkin 71 kişi Giresun Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine ve Prof. Dr. A. İlhan Özdemir Devlet Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştı.
Bolu Tanju Özcan: "Mahkum olacaksam olayım, korkmuyorum" Suriyelilerle ilgili sözleri sebebiyle hakkında soruşturma başlatılan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, "Vallahi bu konudan sıkıldım artık. Yargılanmak istiyorum, yargılasınlar beni. Mahkum olabilirim, olacaksam olayım, korkmuyorum" dedi. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, geçtiğimiz gün katıldığı bir programda, "Suriyelilerin iş yeri ruhsatlarını hukuksuz şekilde iptal ettim. İdari yargıya gitseler kazanabilirlerdi. Hala Bolu’dan gitmediklerini görünce sularına 10 kat zam yaptım. Bu da hukuksuzdu" ifadelerini kullanmıştı. Özcan’ın bu sözlerinin ardından Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan hakkında Suriyeliler hakkında yaptığı açıklamalar nedeniyle Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını açıkladı. "Bu karara itiraz ettiler ama mahkeme yine itirazı reddetti" Konuyla ilgili basın mensuplarının sorularını cevaplayan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, soruşturma çerçevesinde yargılanmak istediğini ve korkmadığını söyledi. Özcan, şöyle konuştu: "Programda Suriyelilerin ve Iraklı sığınmacıların gidişine ilişkin bir soru soruldu. Hepiniz biliyorsunuz, 2019 seçimlerine girerken ne sözler verdim? Bir, sığınmacılara belediye kasasından bir kuruş yardım yapmayacağım. İki, Suriyelilere iş yeri açma ruhsatı vermeyeceğim, verilmiş olanları da iptal edeceğim. Arapça tabela Bolu’da olmayacak. Benim bir Arapça düşmanlığım yok. Bu konuda neden bu adımları attım? Eğer bir kişi bir iş yeri açıyorsa o şehirde kalacağını gösterir. Ayrıca onların açtıkları iş yerleri bizim gücümüze gidiyor. Şu anlamda, biz vergi öderken onlar birçok vergiden muaf tutuluyor. Var mı böyle bir ticaret? Dolayısıyla söylediklerimi yaptım. Söz verdim ve yaptım. Programda ’Bana hukuka uygun mu?’ denildi. Ben de ’Değildi’ dedim. Mahkemeler öyle düşünmedi o dönem. 2019 yılında yardımları keserken, ruhsatları iptal ederken ve tabelaları kaldırırken hakkımda suç duyurusunda bulunuldu. Bolu Valiliği, Mülteciler Yüksek Komiserliği suç duyurusunda bulundu. Savcılık, ’Tanju Özcan’ın yaptıklarında suç unsuru yoktur’ dedi. Hakkımda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. Bu karara itiraz ettiler ama mahkeme yine itirazı reddetti. Dün bakan talimatıyla başlatılan soruşturmayla ilgili olarak Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın geçmişte verdiği aynı konularda takipsizlik kararı var ve bu karar kesinleşmiş durumda. 5 yıl sonra aynı konuyu ısıtıyorsun tekrar getiriyorsun. O gün bana takipsizlik kararı verenler bugün farklı bir karar mı verecek? Bana göre idare hukuku anlamında bu uygulamalar hukuka uygun değildi ancak mahkemeler ve savcılık hukuka uygun bulmuş. Devamında ’Yeterince gidiş olmadı’ dedik. 2022 yılında su paralarına ve nikah ücretlerine zam yaptık. Bu düzenleme ocak ayında yürürlüğe girecekti. O dönem Bolu Valiliği, düzenleme yürürlüğe girmeden yürütmeyi durdurma kararı aldı. Sonrasında Danıştay, ’Burada zam yapmaya teşebbüs diye bir suç yok’ dedi, yürürlüğe girmemiş. Yürürlüğe girmemiş bir karar yüzünden ’görevi kötü kullanmaya teşebbüs suçu yok’ demiş." "Mahkum olabilirim, korkmuyorum" Bolu mahkemelerinde yargılanmak istediğini dile getiren Başkan Özcan, "Vallahi bu konudan sıkıldım artık. Yargılanmak istiyorum, yargılasınlar beni. Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı dava açsın, Bolu mahkemeleri beni yargılasın. Yargılasın artık orada toplumun da ne tepki vereceğini göreceğim. Bu yargılamanın sonucunda çıkacak kararın Türk tarihinin bir köşesinde yer alacağını düşünüyorum. Mahkum olabilirim, olacaksam olayım, korkmuyorum. Ben şuna güveniyorum. Bugün yaptıklarım ve söylediklerim yüzünden tarih beni yargılamayacak. Bugün bana bunları yapanları tarih yargılayacak" dedi.