ASAYİŞ - 20 Kasım 2024 Çarşamba 18:06

Kazada ağır yaralanan genç kızın hastanede beyin ölümü gerçekleşti

A
A
A
Kazada ağır yaralanan genç kızın hastanede beyin ölümü gerçekleşti

Burdur’un Gölhisar ilçesinde 12 Kasım’da meydana gelen kazada kazada ağır yaralanan 19 yaşındaki Fatma Sude Uran’ın beyin ölümü gerçekleşti. Ailesi Sude’nin organlarını bağışlama kararı aldı.


Kaza, 12 Kasım’da saat 03.00 sıralarında Burdur’un Gölhisar ilçesi Yamadı Köyü Gölhisar-Çavdır karayolunda meydana gelmişti. Mustafa K. (21) idaresindeki 07 DB 099 plakalı hafif ticari araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak takla atmıştı. Kazada araç sürücüsü Mustafa K. ve araçta yolcu olarak bulunan İrem M. (18) yaralanırken Hasret Akbaş (21) olay yerinde hayatını kaybetmiş, Fatma Sude Uran ağır yaralı olarak Burdur Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Yoğun bakımda tedavisi süren Fatma Sude Uran’ın bugün beyin ölümü gerçekleşti. Beyin ölümü gerçekleşen 19 yaşındaki kızın ailesi Sude’nin organlarını bağışlama kararı aldı. Sude’nin organları yapılacak testler sonrasında uyum sağlanırsa başka hastalara umut olacak.



Kazada ağır yaralanan genç kızın hastanede beyin ölümü gerçekleşti

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Afet, güvenlik ve iletişim stratejileri sempozyumu gerçekleştirildi Düzce Valiliği tarafından, Düzce Belediyesi ve Düzce Üniversitesi paydaşlığında düzenlenen "Afet, Güvenlik ve İletişim Stratejileri Sempozyumu” gerçekleştirildi. Düzce Üniversitesi ev sahipliğinde Cumhuriyet Konferans Salonu’nda düzenlenen programa Vali Selçuk Aslan, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Düzce Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Günden, protokol üyeleri, davetli konuşmacılar, akademisyenler, alanında uzman konuklar, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının arama kurtarma ekipleri ile öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Düzce Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Günden, afetlerin doğal kaynaklı ve beşeri davranışlar sonucu oluştuğunu ifade ederek sözlerine başladı. Ülkemiz ve Düzce için büyük öneme sahip afet konusun ele alındığı sempozyumla, afetlere karşı tutum geliştirme ve süreci yönetme noktasında önemli bilgilerin paylaşılacağına işaret eden Hasan Günden, afet yönetim süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. “Afet yönetiminde kurumsal iş birliği önemli” Düzce Belediyesi olarak kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye ve eylem planlarını uygulamaya hazır olduklarının altını çizen Hasan Günden, gerçekleştirdikleri afete hazırlık çalışmalarından söz ederek afet yönetiminde kurumsal iş birliğinin önemine değindi. “Afetlerle mücadelede başarılı olabilmenin en anahtar yöntemi, etkin bir afet yönetim sistemi” Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir, afet yönetiminde iletişimin stratejik bir önemde bulunduğunu vurgulayarak “Ülkemizin de sık sık afet riskiyle karşı karşıya olduğu günümüzde, böylesine bir sempozyumun düzenlenmesinin çok anlamlı ve değerli olduğunu düşünüyorum. Üniversitemizin de programa ev sahipliği yapmasından dolayı ayrıca memnuniyetimi ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı. Afetlerle mücadelede başarılı olabilmenin en anahtar yönteminin, etkin bir afet yönetim sistemi oluşturulabilmesinden geçtiğine dikkat çeken Rektör Sözbir, afet yönetim sisteminde ise en kritik faktörün, sağlıklı ve doğru iletişim olduğunu sözlerine ekledi. Düzce Üniversitesi olarak, deprem başta olmak üzere afetlere hazırlık noktasında yürüttükleri çalışmalardan örnekler veren Prof. Dr. Nedim Sözbir, “Sempozyumun, mevcut durumu anlama, gelecekteki gelişmeleri öngörme ve iyi uygulamaları paylaşma imkanı sunacağına yürekten inanıyorum” sözleriyle konuşmalarını noktaladı. “Afet iletişimi bir tercih değil, zorunluluk” Vali Selçuk Aslan, Türkiye’nin birçok farklı afet riski tehdidi altında olduğunu söyleyerek, afetlere karşı kamu yönetimi olarak hazırlıklı olma, toplumu risklere karşı koruma ve hazır tutma zorunlulukları olduğunu dile getirdi. Afet iletişiminin bir tercih değil, zorunluluk olduğunun altını çizen Selçuk Aslan, afet yönetiminin dünyanın her yerinde kabul gören bir parametre olduğunu ifade etti. “İletişimi planlamak, yaşamı planlamaktır” Afet yönetimiyle ilgili; risk azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamaları üzerinden önemli tespitlerde bulunan Selçuk Aslan, Düzce Valiliği olarak Düzce’deki arama kurtarma topluluklarının uluslararası akreditasyona sahip olması ve toplumun bilinçlendirilmesi noktasında samimi çalışmalar yürüttüklerini belirterek, “İletişimi planlamak, yaşamı planlamaktır.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı. Afet iletişimiyle ilgili 3 oturum gerçekleştirildi Açılış konuşmalarının ardından sempozyumun oturumlar bölümüne geçildi. Afet Yönetimi, Koordinasyon, İletişim ve Haberleşme başlıklı birinci oturum, Düzce Vali Yardımcısı Dr. Ömer Yılmaz yönetiminde gerçekleştirildi. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Müdahale Planları ve Tatbikatlar Dairesi Başkanı Yusuf Aysu Afet Yönetimi ve Koordinasyon, TÜBİTAK MAM Başkanı Prof. Dr. Burcu Özsoy afet için ar-ge çözüm süreçleri, TÜRKSAT Genel Müdür Yardımcısı Dr. Selman Demirel afet yönetiminde uydu haberleşmesinin önemi, ULAK Haberleşme Genel Müdürü Dr. Ruşen Kömürcü ile Harward & Bloomberg Köşe Yazarı Prof. Dr. Uğur Batı ise afet ve haberleşme başlıklarındaki sunumlarını katılımcılarla paylaştı. Afet İletişiminde Bütüncül Yaklaşım başlıklı ikinci oturum Düzce Vali Yardımcısı Ömer Sağlam yönetiminde gerçekleştirildi. Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selma Koç Akgül afet yönetişim modeli üzerinden iletişimi yeniden düşünmek, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatun Boztepe Taşkıran ise afet risk iletişimi konularında bilgi ve deneyimlerini aktarırken, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevim Ece Karadoğan Doruk afet yönetiminde iletişim ve psikolojik boyutları, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan Doç. Dr. Nil Çokluk ise afet iletişimi eğitimi başlıklı sunumlarıyla katılımcıları bilgilendirdi. Sempozyumun Afet Haberciliği, Sosyal Medya, Dezenformasyon ve Uygulamalar başlıklı üçüncü ve son oturumu ise Düzce Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç yönetiminde icra edildi. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Murat Kırık afet iletişimi ve sosyal medya, Kanal D Ana Haber Muhabiri İbrahim Konar afet haberciliği ve medya takip önemi başlıklı sunumlarında afet iletişimini habercilik ve sosyal medya üzerinden değerlendirirken, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatma Çakmak afet ve dezenformasyonla mücadele, Ülkem Okuyor Derneği Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Havva Aydanur Ertuğrul ise afet yönetiminde toplumsal gönüllülük ve uygulama örneği temalı konuşmalarında, afet yönetiminde dezenformasyon ve toplumsal gönüllülük üzerine bilgi ve uygulama deneyimlerini paylaştı. Sempozyum kapsamında Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) depremlerde yürüttüğü arama kurma faaliyetleriyle, basında çıkan deprem haberlerinin yer aldığı fotoğraf sergisi de ziyaretçilerle paylaşıldı. Günümüz dünyasındaki teknolojik gelişmelerin dikkate alınarak afet, güvenlik ve iletişim stratejilerinin disiplinler arası bir yaklaşımla ele alındığı sempozyum, konuyla ilgili durum tespiti, çözüm önerileri sunma, farklı bakış açıları geliştirme ve toplumsal bilinç oluşturma açısından da büyük katkılar sağladı.
Ankara İşçi konfederasyonlarından TBMM’de ortak açıklama TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ genel başkanları ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyon Başkanı Vedat Bilgin ile TBMM’de görüştükten sonra ortak basın açıklaması yaptı. TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ genel başkanları TBMM’de, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyon Başkanı Vedat Bilgin ile görüştü. Görüşmenin ardından ortak basın açıklaması düzenlendi. Sağlık ve Çalışma Komisyonu olarak toplumun her kesiminden sorunlarla ilgili gelen talepleri değerlendirip bunların yasalaşması, sorunların çözülmesi konusunda çeşitli girişimlerde bulunduklarını ve adımlar attıklarını ifade eden Bilgin, “Bugün Türkiye içinde bulunduğu zor bir dönemden geçiyor. Ekonomide istikrarı sağlamak, enflasyonla mücadeleyi gerçekleştirmek için uygulanan bir program var. Ülkemizin uluslararası sistemle karşı karşıya bulunduğu sorunlar var. Fakat bütün bunları çözerken, bunlarla ilgili çözümler ortaya koyarken emeği çalışanları asla ihmal etmememiz gerektiğinin bilincindeyiz. Demokrasi, emeğin örgütlendiği, emeğin çalışma hukuklu çerçevesi içerisinde haklarının alındığı bir rejimdir. Ekonomik politikalar da sosyal politikalarla birlikte yürütüldüğü zaman başarılı olur. Toplumsal bakımdan kabul görür. Bu bakımdan ben ekonomik politikalarla sosyal politikaların paralel gitmesi gerektiğini savunan birisiyim” şeklinde konuştu. Son çeyrek asırdır görünmeyen bir ekonomik sıkıntıyla karşı karşıya olduklarını belirten Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, “Biz taleplerimizi 130 gündür ülkenin değişik illerinde grevlerle, mitinglerle, iç durdurmalarla bunları sürdürdük. Hatırlarsınız bundan tam bir ay evvel Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda 150 bin kişinin katıldığı bir miting yaptık. DİSK ülkenin değişik bölgelerine yaptı, Hak-İş ülkenin değişik bölgelerinde miting yaptı. Sorun şuydu, şimdi bizim vergiyle ilgili ana sıkıntılarımızdan bir tanesi; biz Ocak ayında aldığımız ücreti Aralık ayında almıyoruz. Maalesef biz 12 ay çalışıyoruz. İşçiler 2 ayını vergiye veriyor. Yani bunun kabul edilir bir tarafı yok. Geçmişte asgari ücretin 17 katıydı vergi dilimi. Şimdi maalesef baktığınız zaman 5 katı oluyor. Yani bu eski düzenlemeye gelse bile problemin en azından bir bölümünü halletmiş olacağız” diye konuştu. Taşeronların, staj mağdurlarının ve emeklilerin aldığı ücretlerden dolayı kendilerinden beklentilerinin olduğunu ifade eden Atalay, “Şu anda biz bugün burada bu basın toplantısını yaparken sabahleyin Çayıran’da 500 tane maden işçisi kendini madene kapattı. Sebep şu: Çayıran, Nallıhan, Beypazarı’nda öyle bir özelleştirme yapılıyor ki sanki o bölgenin bir tarafında dörtte ikisi, bir tarafında dörtte üçü şartnamenin ne olduğunu bilmiyor. Satılıyor. Burada işçi yok. Burada ailesi yok. Spor testleri satılıyor. Lojmanlar satılıyor. Bununla ilgili bugüne kadar yetkililerin tamamlanan bende ve yetkili sendikalarda görüştü. Şu ana kadar müspet bir cevap alamadık. Dört Aralık’ta ihale var. Arkadaşlarımız Sabahleyin kendilerini oraya kapattılar. Arkadaşlarımız müspet bir netice alana kadar oradan çıkmayacaklar” dedi. Kamu işçilerinin geçmişte ücretlerde öncü olduğunu vurgulayan Atalay, şu an ise bu enflasyondan dolayı kamu işçilerinin maaşlarının asgari ücret düzeyine düştüğünü dile getirdi. Konuşmasının devamında asgari ücret komisyonunun yapısı hakkında konuşan Atalay, “Şu anda gündemde şu asgari ücret var. Asgari ücretle ilgili kırk senedir görüşmeler devam ediyor. Kanunun gereğinde Türk-İş asgari ücretliyi temsil ediyor. 15 kişi var. Bugüne kadar dört kere imzalanmış. Otuz altı kere imzalanmamış. İşçiyle işveren beraber olduğu zaman istediği rakamı çıkarma imkanı var. İki dönemdir de asgari ücret tesis komisyonunun tamamı işçi oluyor. Bu dönemde ilk toplantılarını bugün Türk-İş’te yaptılar. Beş tane asgari üyemiz var. Bir tanesi sembolik olarak Türkçe Genel Başkan Yardımcısı ama dört tane arkadaşımız işçi. Onlar geçen dönem bize geldiler. Dediler ki yıl on sekiz bin lira olsun. Yılda iki kere olsun. Getirdiler önümüze koydular .Biz ülkeyi yöneltenin önüne koyduk. Dedik ki 18 bin lira olsun. Yılda iki kere olsun. Bunla ilgili bugüne kadar müspet hiç çalışma yapılmadı. Mitingde biz asgari ücretli, emekli ve taşeron arkadaşımıza söz verdik. Asgari ücret öyle bir noktaya geldi ki başta İMF olmak üzere uluslararası örgütler, sermaye kuruluşları bugüne kadar birçok kişi kurum tutar ve artış oranı açıklamadı. Burada bir algı operasyonu yürütülmekte. Enflasyonla mücadele için düşük asgari ücret gerektiği savunulmakta” diye konuştu. “Türkiye’deki temel mesele bir bölüşüm meselesi” Atalay’ın ardından açıklamasını gerçekleştiren DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Türkiye’de işçiler, emekçiler, ücretiyle geçinenler, emekliler, kadınlar, gençler çok ciddi bir geçim sıkıntısıyla karşı karşıya. Yüksek enflasyon, işsizlik, enflasyon karşısında alım gücümüzün her gün daha da fazla azaldığı bir süreci yaşıyoruz. Şunu öncelikle ifade etmek istiyorum ki hepimizin yaşadığı bu yoksullaşma Türkiye yoksullaştığı için gerçekleşmiyor. Türkiye’deki temel mesele bir bölüşüm meselesi. Hepimiz çalışıyoruz, üretiyoruz ancak ürettiğimiz değerin paylaşımında, bölüşümünde büyük bir adaletsizlik var. O nedenle DİSK olarak iki yılı aşkın bir süredir gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet mücadelesi veriyoruz” ifadelerini kullandı. “Türkiye’de vergilerin yüzde 66’sını dolaylı vergiler, yüzde 34’ünü doğrudan vergiler oluşturuyor” Sosyal devlette çalışanlar, güçsüzler, zayıflar, emeklilerin korunmak zorunda olduğunu belirten Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Türkiye’de gerçekten adaletsiz bir vergi sistemiyle karşı karşıyayız. Nereden bakarsanız bakan geçmişle kıyaslanmayacak kadar bir geriye gidiş söz konusu. Türkiye gelişiyor, Türkiye büyüyor, Türkiye her alanda önemli adımlar atıyor ama vergi konusunda geriye gittiğimiz ortada. Hem vergi dilimleri hem vergi konusundaki bugüne kadar karşılaştığımız zorlukları daha da genişleten bir aşamadayız. Türkiye’de bir orandan bahsetmek istersek Türkiye’de vergilerin yüzde 66’sını dolaylı vergiler oluşturuyor. Yüzde 34’ünü doğrudan vergiler oluşturuyor. Yüzde ikisini ise servetten vergiler. Ne yazık ki hala finanstan vergi alınamıyor. Hala mevduattan vergi çok düşük. Kamu özel ortaklığı konusunda ilk defa bazı vergiler alınmaya başlandı ama bunların hiçbirisi yeterli değil. Devlet yakaladığından vergi alıyor. En çok da çalışanlarımız, ücretlilerimiz bu konuda ciddi şekilde vergi veriyoruz” ifadelerini kullandı.
Ankara CHP Genel Başkanı Özel: "(Meclis kavgası) Abdullah Güler ve meclis başkanı gözleriyle görmedilerse trollenmişler" CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Çok gecikmeli olarak meclis başkanının telefonuna döndüğümde bir yandan da görüntülere baktım ama açıkça söyleyeyim ki Abdullah Güler ve meclis başkanı gözleriyle görmedilerse trollenmişler" dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Emniyet Teşkilatı Vazife Malulü ve Şehit Aileleri Vakfı’nı, Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği’ni ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği’ni ziyaret etti. Özel, yaptığı konuşmada hiçbir annenin gözünde yaş olmaması gerektiğini ifade ederek meclisin merkez olması gerektiğini söyledi. Özel, İçişleri Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde yaşanan kavga için ise bir protesto yapıldığını ancak polis ile karşılık verildiğini kaydetti. “Tam bir mutabakatın olması gerekir” Bahçeli’nin mecliste yaptığı çağrının gündemi değiştirdiğini vurgulayan Özel, “Benim bugünkü ziyaretlerimin en önemli noktalarından bir tanesi şu; hepinizin malumu Bahçeli’nin bir grup konuşmasında kullandığı bir ifade Türkiye’nin gündemini değiştirdi. Bu ifade Abdullah Öcalan’ın meclise gelmesi yönünde bir çağrı yapmasıydı. Bu konuşmadan yaklaşık 1 saat sonra çıktığım konuşmada şunu söyledim: bu iş öyle birilerini buraya getirmek ya da bir yerlerde siyasi pazarlık yapmakla olmaz biz bir tek şehidimizin daha olmaması için, annelerin gözünün yaşının durması için, gazilerimiz için bundan sonra yapılacak faaliyetlerde elbette destek olmak isteriz. Kim ister şehit gelsin kim ister gazi olsun? Ancak bu iş için 4 tane kriter koyduk. Bunlardan ilki; meclis merkez olsun, ikincisi açıklık şeffaflık, üçüncüsü karşılıklı iyi niyet ve bunun samimiyetle ortaya konulması, dördüncüsü ulusal bir mutabakat. Tam bir mutabakatın olması gerekir dedik ve bu mutabakatın ortaya konmasıyla ilgili mecliste yapılacak toplantılarda bir beşinci kriteri kendim ifade ettim. Toplumsal mutabakat sağlanacaksa mecliste oturup bunu konuşmalıyız. Konuşacaksak ilk toplantıda da şehit aileleri ve gaziler gelmeli, düşüncelerini söylemeli. Son toplantıda da gelip ulaşılan noktaya rızaları var mı yok mu söylemeliler. Onların razı olmadığı hiçbir şeye ben razı olmayacağım diye Bahçeli’den sonra yaptığım konuşmada ifade ettim. Bunu her fırsatta, her toplantıda da Diyarbakır’da da İstanbul’da da Manisa’da da Türkiye’nin bir başka ilinde de ifade etmeye devam ediyorum” açıklamasında bulundu. “Abdullah Güler ve meclis başkanı gözleriyle görmedilerse trollenmişler” İçişleri Bakanlığı bütçe görüşmeleri öncesinde yaşanan kavgaya ilişkin konuşan Özel, "Çok gecikmeli olarak meclis başkanının telefonuna döndüğümde bir yandan da görüntülere baktım ama açıkça söyleyeyim ki Abdullah Güler ve meclis başkanı gözleriyle görmedilerse trollenmişler. Çünkü ben sonra tüm görüntülere baktım. Meclis başkanı yumruklaşmadan bahsedildiğini söyledi. Bir itiş kakıştan bahsedildiğini söyledi. Ben de tedirgin oldum. Görüntülere baktım ve arkadaşlarla konuştum. Meclis’te her gün bütçe başlarken bakanlıkla ilgili bir mesaj veriliyor. Bizim günlerce milletvekillerimizi, polise verilen kanunsuz emir ile belediyeye sokulmamasını dikkat çekmek için komisyonun kapısında durmuşlar ve ‘iyi oluyor mu, şimdi biz de sizi sokmasak olur mu?’ demişler. Buna dikkat çekmek için yapılmış bir protesto bu. O sırada oranın iyi yönetilemediği söyleniyor. Salona yanlarındaki polis arkadaşlarla girmeye çalışıyorlar. Bir arbede görüntüsü çıkıyor. Bugün sorun dedim bakana sordular. Bunu tutanak altında sorduk sayın bakan da olduğunu söylemiyor. Eğer böyle bir şey olsaydı ben tabii özür dilerdim” diye konuştu.