ASAYİŞ - 24 Nisan 2025 Perşembe 12:09

Yuva köyü davası: "5 yaşındaki çocuklar tansiyon hastası oldu"

A
A
A
Yuva köyü davası: "5 yaşındaki çocuklar tansiyon hastası oldu"

Bolu’nun Yuva köyünde içme suyundan kaynaklanan zehirlenme sonucu 1 kişinin hayatını kaybetmesi, 147 kişinin ise tedavi görüp taburcu olmasına ilişkin açılan davanın duruşması ertelendi. Zehirlenen kişilerde yeni hastalıkların ortaya çıktığını ve sağlık sorunlarının devam ettiğinin altını çizen Avukat Tunahan Sarıalan, "5 yaşındaki çocuklar tansiyon hastası oldular. Süreçte herhangi bir ilerleme yok" dedi.


Bolu merkeze bağlı Yuva köyünde 2022 yılında meydana gelen ve 1 kişinin hayatını kaybettiği, 147 kişinin de hastaneye kaldırıldığı su kaynaklı zehirlenme olayına ilişkin açılan davanın 5’inci duruşması 21 Nisan’da Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma, adli tıp raporlarının tamamlanmaması ve savcılık mütalaasının hazırlanması gerekçesiyle bir kez daha ertelendi. Kurban Bayramı’nda yaşanan zehirlenme vakaları sonucu hayatını kaybeden Eyüp Ertem’in ardından, aralarında çocukların da bulunduğu 147 kişi kanlı ishal, mide bulantısı ve böbrek yetmezliği şikayetleriyle hastaneye kaldırılmıştı. Olay sonrası açılan davada İl Özel İdaresi Su ve Kanal Hizmetleri Müdürü M.A.A., İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Ü.B., köy muhtarı M.E., hemşireler B.K. ve F.İ. olmak üzere 5 sanık yargılanıyor.



"5 yaşındaki çocuklar tansiyon hastası oldular"


Zehirlenen kişilerde yeni hastalıkların ortaya çıktığını ve sağlık sorunlarının devam ettiğinin altını çizen Avukat Tunahan Sarıalan, "Dosya kapsamında toplamda 151 kişi zarar gördü. Zarar görenlerin tedavileri halen devam ediyor. Kimisinin böbrek yetmezliği var. Böbrek nakli için sıraya girdiler. Kimisinin epilepsisi var. Ehliyet bile alamıyorlar. Kimisinin kalp yetmezliği var. Ve bu rahatsızlıklar hala devam ediyor. 3 yıl geçmesine rağmen rahatsızlıklarda herhangi bir iyileşme yok. 5 yaşındaki çocuklar tansiyon hastası oldular. Süreçte herhangi bir ilerleme yok. Hala adli raporların toplanmasını bekliyoruz. Dosya kapsamında ilk derece mahkemesi tarafından verilmiş herhangi bir karar yok. Adli raporları bile toparlayamadık henüz. Bilirkişi raporunda zehirlenmenin yayladaki tavukların dışkısından kaynaklandığı söylendi. Fakat bu tavuk dışkısına ilişkin herhangi bir bilimsel açıklama yok. Tamamen varsayıma dayalı. İşin garibi de bu varsayıma dayalı bilirkişi raporuna istinaden 3 iş günü içinde iddianame kurulması" dedi.



"Farklı yerlerden atık taşıyan araçlar yine bu rampada yıkanıyor"


Bölgedeki bir nakliye şirketine ait araç yıkama rampasının hemen altında bulunan köye giden içme suyu hatlarının bulunduğu ve bunların zehirlenmeye sebep olduğu iddialarına da yanıt veren Avukat Sarıalan, "Bu iddialar var. Hatta aynı nakliye şirketinin o dönemler için bir Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından kesilmiş bir ceza da var dosyada. Sondaj hattıyla su deposu arasına bu nakliye firması bir yıkama rampası yapıyor, tırlarını yıkamak için. Bu rampa kanunda belirtilen şartlara uygun olarak yapılmıyor. Yerin üstüne 15 santim mesafeye üzerine toprak atılarak bir yıkama rampası yapılıyor. Bu rampada da yine tavuk dışkısı taşıyan araçlar, farklı yerlerden atık taşıyan araçlar yine bu rampada yıkanıyor. Bu rampanın üzerine kurulduğu yerde de su deposuna giden içme suyu hattı geçiyor. Bu hat incelendiğinde, bakıldığında da aynı hat üzerinde 3 defa yama yapıldığı, bu hattın 3 defa patlatıldığı görüldü. Bu tamamen dosyada, raporlar içinde sabit" şeklinde konuştu.



Yuva köyü davası: "5 yaşındaki çocuklar tansiyon hastası oldu"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.