GÜNDEM - 30 Eylül 2024 Pazartesi 15:20

Batman’da menşei belirlenemeyen 525 kilogram kaçak et imha edildi

A
A
A
Batman’da menşei belirlenemeyen 525 kilogram kaçak et imha edildi

Batman’da kaçak hayvan kesimi ve et satışına yönelik yapılan denetimlerde menşei belirsiz ve kaçak kesildiği anlaşılan 525 kilo et imha edildi. İşletmelere ise 131 bin 611 TL idari para cezası kesildi.


Tarım ve Orman İl Müdürlüğü koordinasyonunda, Batman’da kaçak hayvan kesimleriyle ilgili başlatılan denetimlerde, 99 kasap işletmesinde gıda kontrol görevlilerince toplam 491 adet denetim yapıldığı açıkladı. Yapılan denetimlerde uygunsuzluk tespit edilen işletmelere toplamda 131 bin 611 TL idari para cezası uygulandığı, menşeyi belirsiz ve kaçak kesildiği anlaşılan 525 kilogram kaçak etin de imha edildiği açıklandı.



Batman’da menşei belirlenemeyen 525 kilogram kaçak et imha edildi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul AIDS ve HIV yayılımında “etiketlenme ve damgalanma” endişesi etkili oluyor Günümüzdeki etkili tedavi yöntemlerinin, HIV enfeksiyonunu düzenli tedavi ile kontrol altında tutabildiğini belirten Doç. Dr. Özge Ünlü, erken dönemde tedavinin önemine işaret etti. Tedavinin aksatılmaması ve sürecin iyi takip edilmesi gerektiğini belirten Ünlü, etiketlenme ve damgalanma endişesinin AIDS ve HIV yayılımında etkili olduğuna dikkat çekti. Dünya Sağlık Örgütü tarafından HIV/AIDS konusunda toplum farkındalığını artırmak amacıyla 1 Aralık günü 1988 yılından beri Dünya AIDS Günü olarak anılıyor. İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Özge Ünlü, HIV virüsü ile AIDS belirtileri, tedavisi ve korunma yollarına ilişkin değerlendirmede bulundu. HIV’in “İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü” anlamına geldiğini belirten Ünlü, “Bu virüs, bağışıklık hücrelerini hedef alır ve HIV enfeksiyonuna yol açar. HIV vücuda girdiği andan itibaren akyuvarların içerisinde çoğalır ve sayılarının azalmasına neden olur. Akyuvarlar vücudun uzun süreli bağışıklık mekanizmasının temelini oluşturur. HIV ile enfekte olan akyuvarların sayısının ve işlevinin azalması ve giderek yok olmasıyla bağışıklık sistemi bozulur” dedi. Dünyada yaklaşık 40 milyon kişi HIV’le yaşamını sürdürüyor Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS) raporuna göre, epideminin başından bugüne dek 88,4 milyon kişinin enfekte olduğunu, 42,3 milyon kişinin ise AIDS nedeniyle yaşamını yitirdiğini belirten Ünlü, “2023 yılı sonunda dünyada 39,9 milyon kişi HIV ile birlikte yaşamını sürdürmektedir. Yeni olguların sayısı, enfeksiyonun en yoğun göründüğü 1995 yılına kıyasla yüzde 60 oranında azalmış; AIDS ilişkili ölümler ise 2004 yılındaki tepe noktasına kıyasla yüzde 69 oranında azalmıştır” diye konuştu. AIDS’in HIV enfeksiyonunun ileri dönemlerinde ortaya çıkan bir sendrom olduğunu belirten Ünlü, “HIV, bağışıklık sisteminin temel hücrelerinden olan CD4 hücrelerini yok eder. Bu nedenle hastanın bağışıklık sistemi çöker. Bağışıklık sisteminin çökmesi sonucunda vücut diğer enfeksiyon etkenlerine ve kanserlere karşı savunmasız kalır. Dolayısıyla AIDS’li bireylerde çok basit mikroorganizmalar bile ciddi ve ölümcül hastalıklara yol açabilir ve kanserler çok hızlı ilerleyebilir” uyarısında bulundu. Erken dönemdeki belirtilere dikkat Doç. Dr. Özge Ünlü, erken dönemdeki en önemli belirtilerin yorgunluk, kolay hastalanma, vücudun değişik yerlerinde açıkça nedeni belli olmayan yaraların ortaya çıkması, yara iyileşmesinde bozulma ve çoğunlukla gribal hastalıklarla ilişkilendirilen etkiler olduğunu söyledi. Ünlü, “Uzun sürede ortaya çeşitli kanser türleri, kemik yıkımları, akciğer ve ağız enfeksiyonları çıkar ve hastalık tedavi edilmediği takdirde ölümle sonuçlanır” dedi. HIV vücuda girdikten sonra hızla akyuvarların içine yerleştiğine ve onların sayısını azalttığına dikkat çeken Ünlü, “Bahsedilen belirtiler ve HIV şüphesi olan kişilerin bu dönemde tedaviye başlamaları çok önemlidir. Tedavide virüsün sayısının artmasını engellemek ve akyuvarların azalmasını durdurmak esastır. Bu iki konuda başarılı olunması sayesinde HIV ile yaşayan bireyler, sağlıklı kişiler gibi yaşayabilirler ve AIDS geliştirmeyebilirler” diye konuştu. "HIV ile yaşayan her birey AIDS değildir" “AIDS’in oluşması için HIV enfeksiyonu gereklidir ancak her HIV ile yaşayan birey AIDS’li değildir” diyen Ünlü, “AIDS, HIV enfeksiyonunun ileri dönemlerinde ortaya çıkan bir sendromdur yani HIV enfeksiyonunun bir evresidir ve tek başına bir hastalık değildir” dedi. HIV’in enfekte bir kişi ile kurulacak korunmasız cinsel ilişki, kontamine enjektör-iğne paylaşımı ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde doğum sırasında enfekte anneden bebeğe ya da emzirme yoluyla bulaşabildiğini belirten Ünlü, “Öte yandan HIV, HIV ile yaşayan bireyler ile tokalaşmakla, sarılmakla, aynı ortamda bulunmak ve aynı havayı solumakla, aynı kaptan yemek veya giysileri paylaşmak gibi durumlar ile bulaşmaz” uyarısında bulundu. HIV enfeksiyonu ve bulaş yolları hakkında bilinçlendirme önemli HIV’in önlenmesi için alınması gereken önlemlere de dikkat çeken Ünlü, “Her şeyden önemlisi, toplum HIV enfeksiyonu ve bulaş yolları hakkında bilinçlendirilmelidir. Cinsel yoldan bulaşan HIV’in önlenmesi için korunmalı cinsel ilişki ve tek eşlilik teşvik edilmelidir. Enjektör ve iğne ile bulaşın önüne geçilmesi için tek kullanımlık ve steril enjektör ve iğneler tedarik edilmelidir. Anneden bebeğe bulaşı engellemek için gebenin HIV tedavisi olan antiretroviral tedaviye erişimi sağlanmalıdır” diye konuştu. Etiketlenme ve damgalanma hastalıkla mücadeleyi zorlaştırıyor AIDS ve HIV ile ilgili etiketlenme, toplum içerisinde damgalanma gibi problemlerin hastalıkla mücadelede yol açtığı sorunlara değinen Ünlü, “Toplumda ‘AIDS hastası, AIDS’li birey, HIV ile enfekte birey, HIV pozitif birey’ ifadeleri çok sık kullanılan ifadelerdir. Bu şekilde kullanılan kavramlar bireyleri etiketleme, damgalama ve toplum içerisinde ayrımcılığa yol açabilmektedir. Bu terimler yerlerini, düzenli tedavi ile ‘yaşamayı’ ön plana koyan ‘HIV ile yaşayan bireyler’ kavramına bırakmıştır. AIDS, HIV enfeksiyonunun ileri dönemdeki bir evresidir, her HIV ile yaşayan birey AIDS değildir ve tedavisini aksatmayan HIV ile yaşayan bireyler de AIDS evresine gelmeyebilirler. Burada anahtar, hastaların tedaviyi aksatmamasıdır” diye konuştu. Etiketleme ve damgalama problemlerinin, HIV şüphesi olan bireylerin tanı testlerini yaptırmamasına neden olduğunu belirten Ünlü, HIV ile yaşayan bireylerin dışlanma korkusu ile HIV pozitif olduklarını sakladıklarını ve ilgisiz kişilerce öğrenilebilir endişesiyle sağlık hizmetlerine başvurmaktan çekindiklerini söyledi. Test yaptırmaktan çekinen bireylerin şüphelerine rağmen test yaptırmadığını belirten Ünlü, “HIV enfeksiyonu uzun yıllar belirtisiz seyredebildiği için herhangi bir belirti görmedikçe bu bireylerin şüpheleri de zamanla hafiflemekte, bu durumda HIV pozitif olduklarından haberdar olmamakta ve bu süreçte virüsü başkalarına da bulaştırabilmektedir. Örneğin Türkiye’de HIV ile yaşayan kişi sayısının gerçekte mevcut sayının en az 2 katı, hatta 3 katı olabileceği tahmin ediliyor. Yani HIV/AIDS ile ilgili etiketleme ve damgalama enfeksiyonun yayılımını da ciddi oranda artırmaktadır” uyarısında bulundu. "Tedavi aksatılmadığı takdirde çocuk sahibi olabilirler" HIV ile yaşayan bireylere ve ailelerine önerilerde bulunan Doç. Dr. Özge Ünlü, özellikle konu hakkında güncel bilgilerin takip edilmesinin önemini vurguladı. Ünlü sözlerini şöyle tamamladı: “2017 yılında CDC (Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi), U=U (’Undetectable=Untransmittable’ / B = B ’Belirlenemeyen=Bulaşmayan’) sloganıyla HIV ile yaşayan bireylerin kandaki HIV miktarı B (belirlenemeyen) seviyede ise cinsel partnerlerine HIV bulaştırmayacaklarını açıkladı. Yani düzenli tedavi ile kanda ölçülebilen HIV miktarı ‘belirlenemeyen’ seviyeye indirildiğinde HIV ile yaşayan bireyin artık bulaştırıcı olmadığı açıklandı. Ardından bu bilimsel kanıt üzerinde tüm bilim otoriteleri Dünya Sağlık Örgütü, UNAIDS hemfikir oldu. Bu da HIV ile yaşayan kişilerin, tedavilerini aksatmadıkları takdirde tüm sağlıklı bireyler gibi aile kurabilmelerine, tıbbi bir müdahaleye gerek olmaksızın doğal yolla bebek sahibi olabilmelerine, HIV ile yaşayan kadınların ise vajinal doğum yapmalarına imkan tanıdı. Günümüzdeki etkili ve ulaşılabilir tedavi yöntemleri HIV enfeksiyonunu, düzenli tedavi ile kontrol altında tutulabilen diğer bir kronik enfeksiyonlardan farksız kıldı. Bu nedenle hastalara, yönetilebilir bir enfeksiyona sahip olduklarını, tedavilerini aksatmamalarını, ailelerine HIV ile yaşayan bireye koşulsuz sevgileri ile her zaman destek olmalarını öneririm.”
Erzurum Vali Çiftçi: "Mısri Zinnun Kümbeti’ni asli hüviyetine kavuşturacağız" Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, Oltu ilçesinde bulunan Mısri Zinnun Kümbeti’nde incelemelerde bulunarak ecdat yadigarının restore edileceğini söyledi. Erzurum’ un Oltu ilçesinde yer alan Mısri Zinnun Kümbeti, Oltu Kalesi’nden sonra ilçedeki en eski tarihi eser olma özelliği taşıyor. Vali Mustafa Çiftçi, Oltu ziyaretinde Mısri Zinnun Kümbeti’ni inceledi ve kümbet hakkında Oltu Belediye Başkanı’ndan bilgiler aldı. Vali Mustafa Çiftçi, “Oltu ilçemizin tarihi mekanlarından birisindeyim. Burası Zinnuni Mısri Kümbeti. Buranın mevcut durumuna incelemelerde bulundum. Erzurum’da da birçok kümbeti incelemiştim. Burayı da yerinde gördüm. Rölöve Müdürlüğümüzü göndereceğim. Onlar restorasyon projelerini yapacaklar ve tekrar orijinal haline kavuşturmak için inşallah bir çalışma yürüteceğiz. Burası güzel bir mekan. Erzurum aynı zamanda kümbetleri ile meşhur bir şehir. Ahlat’ta olduğu gibi burayı da tarihi ve aslı hüviyetine kavuşturmak için gerekli gayreti, çabayı göstereceğiz" dedi. Mısri Zinnun Kümbeti’nin tarihçesi Mısri Zinnun, hicri üçüncü asırda Mısır’da yaşamış ve orada hayata gözlerini yummuş bir mutasavvıf. Kümbette yatan kişi ise bu tarihten üç asır sonra yaşayan ve ismi bilinmeyen bir şehit. Mısri Zinnun Kümbeti’nin kitabesinde şehidin vefat tarihi olarak 1226 yılı yazıyor ancak kitabenin bir kısmı aşınmış olduğundan, şehidin ismi okunamıyor. Kümbette medfun olan şehidin, 1226 yılında bölgeye Harzemşahlar tarafından düzenlenen İslamlaştırma seferleri esnasında şehit olduğu ve Celaleddin Harzemşah’ın komutanlarından biri olduğu düşünülüyor. Yöreye özgü kırmızıya yakın ve bej renkteki taşlardan yapılmış olan Mısri Zinnun Kümbeti, yuvarlak planlı bir yapı olup, konik bir örtü ile üzeri örtülmüş.