ASAYİŞ - 24 Nisan 2025 Perşembe 15:47

Pompalı tüfekli dehşetinde kocanın savunması kan dondurdu

A
A
A
Pompalı tüfekli dehşetinde kocanın savunması kan dondurdu

Bartın’ın Amasra ilçesinde pompalı tüfekle boşanma aşamasındaki eşi Ahsen Nur Paşalı’yı (27) pompalı tüfekle bacaklarından vuran Okan Paşalı, ilk kez hakim karşısına çıktı. Kasten ve tasarlayarak yakın akrabayı öldürmeye teşebbüs sucuyla yargılanan ve 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası istenen Okan Paşalı’nın mahkemedeki ifadeleri kan dondurdu. Sahte plakalı, hacizli ve sigortası bulunmayan araçla yakalanan Okan Paşalı, "Eşim olacak şahıs, ’Sen baba mısın şerefsiz’’ deyince tahrik oldum. Eline telefonu alınca, korktum, panik oldum. Korkutmak için yere ateş ettim" diyerek kendisini savundu


2 çocuk annesi 23 yaşındaki Ahsen Nur Paşalı, 7 yıldır evli olduğu ve şiddet gördüğü kocasından kaçmak için sığındığı Bartın’ın Amasra ilçesindeki ablasına ait hediyelik eşya dükkanı önünde uğradığı silahlı saldırıda ayaklarından yaralanmıştı. 27 Ağustos’ta Amasra ilçesi Kum Mahallesi Küçük Liman mevkiindeki terminalde meydana gelen olayın ardından Pompalı tüfekle dehşeti yaşatan koca Okan Paşalı ve yanındaki arkadaşı U.G, kaçarken Kastamonu’nun Cide ilçesinde yakalanarak gözaltına alınmıştı. Nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanan Okan Paşalı ve arkadaşı U.G., hakkında Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede "kasten tasarlayarak yakın akrabayı öldürmeye teşebbüs suçundan 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası talep edildi.


Bartın 1. Ağır ceza Mahkemesi’nde yargılanan Okan Paşalı, ve U.G, hakim karşısına çıktı. İlk duruşmaya, tutuklu sanıklar Okan Paşalı ve U.G ile mağdur Ahsen Nur Paşalı ve taraf avukatlar ile tanıklar katıldı.


Bartın Barosu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatları da davaya müdahil olma talebinde bulunurken, mahkeme heyeti avukatların davayı izleyebileceğini ama katılamayacağı kararını verdi.


"Bana, ’ağabey sür’ dedi, ben de sürdüm"


Duruşmada dinlenen tutuklu sanık U.G., Okan Paşalı ile Amasra’ya gezmeye geldiğini Okan Paşalı’nın eşini tanımadığını ve yaşanan olayın tasarlanmış bir olay olmadığını ifade etti. Okan Paşalı’nın da kendisinin de Ankara’da esnaf olduğunu ve 1 yıl önce tanıştıklarını anlatan U.G., yaşanan dehşeti soğukkanlı bir şekilde anlattı.


Silah patlayınca arabada donup kaldığını söyleyen U.G., "Eşinin olduğunu bilmiyorum. Arabaya geldim, olay gerçekleşti. Ateş etti, ilk defa eşini orda gördüm. Olay gerçekleştikten sonra Okan, panikle ’ağabey sür’ dedi, sürdüm. Silah patlayınca ben arabada öylece kalmıştım. Arabasında silah olduğunu bilmiyordum. Bilseydim gelmezdim, Okan’ın öyle bir şey yapacağını da hiç tahmin edemedim. Çünkü esnafız, birbirimizi her gün görüyoruz, ticaretimiz oluyor. Okan’ı herkes sever, iyi bir ustadır" dedi.


"8 aydır cezaevindeyim, 5 tane icra geldi"


Okan Paşalı’ya yardım etmediğini ve olayla ilgisinin bulunmadığını vurgulayan U.G., şöyle devam etti:


"Kendime zarar geleceğini bilmiyordum. Çoluğu çocuğumu bırakmışım, 8 aydır burada hapisteyim. 5 tane icra geldi, cezaevindeyken. Çocuğumun okul taksitleri falan çok zor duruma girdik. Eşim işe başladı. O bana para gönderiyor. Zor durumdayız, çalışamıyoruz. Başıma geleceğini bilseydim gelmezdim, Okan’ı da sevdiğim için geldim. Benim olayla bir alakam yok. Sanayide herkes birbirini bilir. Ben yardım etmedim. Bilsem öyle bir şey olacağını mani bile olurdum. Olay bir anda geliştiği için bir şey de yapamadım. Eşinin bile olduğunu bilmiyordum. Beraatimi istiyorum"


Sahte plakalı, hacizli ve sigortasız araç ile yakalanmasının sebebini anlattı


Ahsen Nur Paşalı’’ya pompalı tüfekle ateş eden tutuklu sanık Okan Paşalı’nın ise mahkemede verdiği ifadeler kan dondurdu. Aracında olay gününde sahte plaka bulunduğunu, aracın hacizli olduğunu ve sigortasının bulunmadığını kaydeden Paşalı, sebebini ise şöyle anlattı:


"2023 yılından sonra kayınpederim ile husumet başladı. Ben araç kullanılırken, saldırıya uğradım silahla yaralandım. Sağ bacağıma platin takıldı. Ardından plaka değiştirdim. Tecilli yeni bir plaka aldım. Olayların ardı arkası kesilmedi. Şahıslar benim kimlik bilgilerimi tespit etti. Peşime düştü. Sebepsiz yere, hiçbir husumetim olmayan bir şahıs beni vurdu. Bundan dolayı emniyetten benim aracımın plakasını öğrenebileceklerini düşündüm. Aynı zamanda aracıma haciz vardı. Sigortası da olmadığı için araca sahte bir plaka taktım. Bu plaka ile kullanmaya başladım."


"Hiç bir zaman silahla tehditte bulunmadım"


Planlayarak, tasarlayarak öldürmeye teşebbüs ile suçlandığını hatırlatan Okan Paşalı, tasarlı bir durumun olmadığını, boşanma aşamasındaki eşi Ahsen Nur Paşalı’nın söylediği sözlerden tahrik olduğunu söyleyerek savundu. Evlendiği 2017 yılından itibaren silah taşıdığını da kaydeden Paşalı, "Benim şahısla 2017 yılından itibaren evliliğim var. 2017 yılından beri benim silahım vardır. Bu şahsa hiçbir şekilde silahlı tehditte bulunmadım. Bu zamana kadar, bana silah çekti diye bir şikayette bulunmadı. Bu zamanda planlanması mümkün değildir. Olay olmadan 1 ay önce şahıs, gizli numaradan aramak suretiyle çocuğumu telefona veriyordu, ’Çocuğum baba beni kurtar, baba bizi kurtar’ diyordu. Gizli bir numara kullanıyordu, beni arayarak, sürekli tahrik ediyordu. Sığınan bir insan çocuklarını, uyuşturucu bağımlısının evine götürüp, oraya teslim etmez" şeklinde konuştu.


"Amasra’ya gezmeye geldik"


Tatil amaçlı Amasra’ya geldiğini ileri süren Paşalı, "Ben Ankara’dan tatil maksatlı, hem de kafa dağıtmak için, çocuklarımın da orada olabileceğini düşünerek Amasra’ya geldim. U. ağabeyiyle birlikte kafa dağıtmak için geldik. Sabahleyin olay yerine geldim, şahsı gördüm. Hiçbir şekilde müdahalede bulunmadım. U. ağabeyi sahile gönderdim. Öğleden sonra saat 15.00’e kadar çocuklarımı bekledim. Gri bir araç geldi, içerisinde çocuklarım vardı. Araç, çocuklarımla birlikte otoparka girip, çıkması bir oldu. Bartın yönüne çıktı. Aracımda arıza olduğu için 80-90 kilometre hızı geçemiyordum. Onu yakalamayacağımı anlayınca geri otoparka geldim. Biraz bekledim" dedi.


"Bana, ’sen baba mısın, şerefsiz, deyince tahrik oldum"


Olay günü yaşananları soğuk kanlılıkla anlatan Okan Paşalı, eşini görünce çocuklarının nerede olduğunu sorduğunu belirterek, "O sırada koltuğunda 50-60 santimetre boyunda pompalı tüfek vardı. Daha önce Ankara’da aracımın içerisinde pompalı yakalattım. İlk defa aracımda pompalı tüfek bulunmuyor. Bu şahsa özgü değil, daha öncede aracımda pompalı tüfek bulunuyordu. Benim aracımda duruyor her zaman pompalı tüfek. Meşru müdafaa hakları doğduğu zaman kullanmak için koydum arabama. Aracın çekilmesini isteyince, gayet güzel bir dille, çocuklarım nerede dedim. Telefonu bırak, konuşalım dedim. O sırada "Sen baba mısın, şerefsiz. Şimdi görürsün’ dedi. Telefonu aldı. Birini arar gibi yaptı. Tehdit etmek suretiyle beni tahrik etti. Ben de korktum, panik oldum. Korkutmak amaçlı ateş ettim. Şahıs bankın önündeydi" ifadelerini kullandı


"Yere ateş ettim"


Sanık Okan Paşalı, pompalı tüfekle yere doğru ateş ettiğini ileri sürerek, "Zaten fişek tapalarından anlaşılacağı üzere sağ tarafına doğru ateş ettim. Direk ortasına atsaydım, belden yukarı atsaydım belli olurdu. İkinci seferde de şahıs tuvalete doğru gitti. Ben de çanak çömlek diye hitap edilen hediyelik eşyaların oluğu yöne doğru attım. Şahıs zaten sağ tarafta. Ben öldürmek için gitmiş olsam, arabadan çıkar çıkmaz ateş ederdim. Veya uyandırmadan, arabanın içerisinden ateş ederdim veya ardından gider tuvaletin içerisinde bu eylemi gerçekleştirebilirdim. Şahsı öldürmemi gerektirecek bir sorun da yok ortada. Başka yöne ateş ettiğim için mesafeyi hesap etmedim. Yere doğru ateş ettim özellikle, zaten saçma taneleri yerden sekerek, ayağına isabet etmiş. Direk isabet etmiş bir saçma tanesi yok. Öldürmeye kastım, yok. Şahsı öldürmeyi gerektirecek bir konuda yok.


"Tokatla başladı, burnumu kırdı"


Mağdur Ahsen Nur Paşalı ise 8 yıl önce evlendiği Okan Paşalı’nın kendisine evlendiği yıldan itibaren kademeli olarak artan bir şiddet uyguladığını kaydetti. Okan Paşalı’nın ailesinin yanında kendisine tokat atarak, şiddete başladığını anlatan Ahsen Nur Paşalı, vurulduğu ana kadar yaşanan süreci şöyle anlattı:


"Ailesinin yanında şiddete başladı. En son 19 Mayıs 2024’te darp edildim. Çocuklarımla birlikte ondan izin almadan parka çıktım, ’salıncakta oturuyorum’ diye, benim o gün burnum kırıldı. Ambulansla hastaneye kaldırıldım. Hastaneden sonra eve gelmedim. Olay günü ağabeyini arayıp, ’Ahsen’in ağzını, burnunu kırdım. Gidip bakın’ demiş. Ağabeyi gelmek istememiş, ’ne yapıyorsa, yapsınlar’ demiş. Eşinin ısrarıyla gelmişler ve beni ambulansta gördüler zaten. O gün telefonu elimden aldı. Annem babam çalıştığı için ananemde kaldım. Ben orada kaldığım sürece, hemen her gün oralara gelip, evin kapısını tekmeleyip kırmaya çalışıyor, silahla havaya 4-5 el ateş ediyor, sürekli bağırıyor, çağırıyor, küfür ediyor, ailemi tehdit ediyor. Benim dönmek istediğimi, ailemin göndermediğini düşünüyor. Ben düşüncesini yıkmak için ailemle konuştum. Benim gitmek istediğimi anlaması için, Ankara’da kadın sığınma evine gittim. Yaklaşık 1.5-2 ay kaldım. Dışarı çıkamadığım için, Zonguldak’a gönderdiler. Zonguldak Sığınma evi çocukların yaşayabileceği yer değildi. O yüzden Amasra’ya ablamın yanına geldim. Beni kadın sığınma evinde olduğumu bildiği için buraya geleceğini düşünmedim. 1.5 ay ay sonra bu olay oldu"


"Seni vurup, üzerine köfte ekmek yiyeceğim" demiş


Ahsen Nur Paşalı, boşanma aşamasındaki kocasının olaydan 3-4 gün öncesine kadar tehdit mesajları attığını da belirterek, "Olaydan önce sürekli mesaj atıyordu. Çocukları özlediğini söylüyor, çocukları istiyordu. Beni tehdit ediyor, öldüreceğini söylüyordu. Bir defasında ’seni vurup, gidip üzerine köfte ekmek yiyeceğim" diyordu. Olay gününden 3-4 gün öncesinde kadar mesaj atmayı kesti. Ben şahsı, gizli numaradan aradım. Ailemi sürekli rahatsız ediyordu. Babamın, çalıştığı şirketin tırın camlarını, aynalarını kırmış. Buna sinir oldum, bağırdım, çağırdım, kapattım. Ama nerde olduğuma dair hiçbir şey söylemedim. Çocuklarımın sesini duymasının imkanı yok" dedi


"Korkudan bir şey diyemedim, sadece KADES’e basabildim"


Olay günü yaşadığı dehşeti de anlatan Ahsen Nur Paşalı, "Olay günü dükkanın içerisinde oturuyordum. Dükkanın önüne bir araç yaklaştı. Zaten o marka araç görünce ben hep tedirginlik yaşıyorum. Baktım plaka farklı. Biraz rahatladım. Ama yine de eğildim araca doğru baktım, içeride tanımadığım bir kişi vardı. Sonra araca doğru yaklaştım, araç parkının yasak olduğunu söyledim. Birazdan çıkacağım dedi. Ama kızarlar dedim, Tamam biri gelecek, gideceğim alacağım dedi. Arka koltuktaymış, göremedim. Tanımadığım için fazla muhatap olmak istemedim. Karşı kafeye geçtim. Benim çocukları, ablamın çocukları falan geldi, tarla ağzına denize gittiler. Kafeden tekrar dükkana geçtim. Çay aldım, masaya oturdum. Çocukları aramak için telefonu aldım. Çocuklarım nerde diye bir ses duydum. Kafamı kaldırdım, tekrar sordu Ben onun korkusuyla yaşadığım için ağzımdan tek bir laf çıkmadı. Hiç bir şey söylemedim, ona karşı. Zaten hep kafamda kurmuştum. ’Onu karşımda görürsen, panik yapma, KADES’e bas’ diye, kendi kendime söylüyordum. KADES’e basmak 2 tuş. Onu görünce, ben de anında KADES’e bastım" şeklinde konuştu.


"Direkt bana nişan aldı, kaçmaya çalıştım


Okan Paşalı’nın tüfeği ile direkt kendisine nişan aldığını ileri süren Ahsen Nur Paşalı, "Bana, ’telefonu bırak’ diye iki kez söyledi. Ardından da ateş açtı. Ayaklarıma nişan almadı. Direkt bana nişan aldık. Ben de tüfeği elinde gördüğüm için hemen kaçmaya çalıştım, zıpladım. Sabit kalmadım. Tuvaletin girişinde betondan tümsek var. Alçaktan yükseğe doğru gidiyor. Tuvaletin içerisine doğru kaçtım. İlk pompalı tüfek sesi duyulduğunda ortalık kalabalıklaşmıştı. Tuvalete girmek gibi bir ihtimali yoktu. Girseydi kendi de biliyordu, bence.


Mide ameliyatı olduktan sonra karnının üzerine oturmuş


Ahsen Paşalı, 2 Ekim 2023 tarihinde mide ameliyatı olduğunu ve Okan Paşalı’nın o süreçte bile kendisine şiddet uyguladığını vurguladı. Ahsen Nur Paşalı, "Evlendiğimiz günden beri, şiddete maruz kalıyorum. 2 Ekim 2023’te mide ameliyatı yaptırmıştım. Ameliyattan 10-11 gün geçmişti. Karnımın üzerine oturmuştu. 3 gün acısını çektim. 7 yıldır tek bir tokatla başlayan ve her geçen gün kademe kademe artan şiddet görüyorum. Sürekli tehdit edildiğim için, aileme zarar gelir diye korkuyordum. Artık kendime inandım, bu korkum gitti. Şikayetçiyim" diye konuştu.


Her iki tarafın tanıkların da dinlendiği davada, avukatların savunmalarının ardından ise mahkeme sanık U.G’nin adli kontrol şartı ile tahliye edilmesine, Okan Paşalı’nın ise tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Kızılay’a 3 milyonuncu kan bağışı Gaziantep’ten Türk Kızılay, 2025 yılı için belirlediği 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak tarihi bir başarıya imza attı. Rekorun simge bağışı, Gaziantep’in İslahiye ilçesinde görev yapan zabıt katibi Büşra Tokgöz’den geldi. 3 milyonuncu kan bağışını yapan zabıt katibine, Bakan Tunç’tan tebrik ve teşekkür telefonu geldi. Türk Kızılay, 2025 yılı içerisinde ulaştığı 3 milyon ünite kan bağışı ile hayat kurtaran önemli bir rekora imza attı. Türkiye genelinde yürütülen kan bağışı çalışmaları kapsamında 3 milyonuncu kan bağışı, Gaziantep’in İslahiye ilçesinde gerçekleştirildi. İslahiye Adliyesi’nde görev yapan zabıt katibi Büşra Tokgöz, bu anlamlı bağışın simge ismi oldu. Ülke genelinde 18 Bölge Kan Merkezi, 68 Kan Bağış Merkezi ile 350 mobil ve sabit ekip aracılığıyla çalışmalarını sürdüren Türk Kızılay, yıl boyunca yürüttüğü yoğun kampanyalar ve gönüllü bağışçıların desteğiyle hedefine ulaşmayı başardı. Geçtiğimiz yıl 2,7 milyon ünite kan bağışı toplayan Kızılay, bu yıl bağış miktarını yaklaşık yüzde 10 artırarak önemli bir yükseliş kaydetti. Kan bağışında ilk beş sırada yer alan İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Gaziantep, toplam bağışların yüzde 41’ini oluşturdu. Bakan Yılmaz Tunç ve Kızılay Genel Başkanı’ndan tebrik-teşekkür telefonu Üç milyonuncu kan bağışını ise Gaziantep’in İslahiye ilçesinde görev yapan zabıt katibi Büşra Tokgöz yaptı. 3 milyonuncu bağışın ardından Büşra Tokgöz, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve Türk Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz tarafından telefonla aranarak tebrik edildi. Tokgöz’ün bağışı, hem Gaziantep hem de İslahiye adına gurur kaynağı oldu. "Kan vermek hem ekonomik hem basit, hem de çok etkili bir yardımlaşma örneği" Kan vermenin ekonomik, basit ve çok etkili bir yardımlaşma örneği olduğunu belirten Büşra Tokgöz, çok mutlu ve gururlu olduğunu belirterek, "Öncelikle çok şaşırdım, dün arkadaşlar söylediğinde. Yani gurur da yaşıyorum, mutluyum bu durumda. Bu 11. kan bağışımdı, elimden geldiğince düzenli kan bağışçısı olmaya çalışıyorum. Dün adliyemizde gerçekleştirilen bir organizasyon vardı, Başsavcılığımız ve Gaziantep Kızılay Şubesi tarafından. Onu duydum ve gidip kan vermeye karar verdim, saat 11’e geliyordu. Gidip kan verirken, yani tam bitmişti, o zaman gelip söyledi arkadaşlar, 3 milyoncu bağışçı olduğumu söylediler. Ben de çok mutlu oldum, çok şaşırdım. Yani böyle bir şey de beklemiyordum. Daha sonra buraya davet edildim, buraya geldim. Çok mutluyum. Böyle bir şey için ödül alıyor olmak da güzel bir şey ayrıca. Heyecanlıyım. Zaten kan vermek bence hem ekonomik hem basit, hem de çok etkili bir yardımlaşma örneği. Bu yüzden de tabii ki de tavsiye ediyorum. Zor hiçbir tarafı yok. İnsanlara kolay bir şekilde yardım ediyoruz. Herkesi de kan bağışçısı olmaya davet ediyorum" dedi. "3 milyonuncu kan bağışına ulaşmamızın gururunu yaşıyoruz" 3 milyonuncu kan bağışına ulaşmanın gururunu yaşadıklarını söyleyen Gaziantep Kızılay Kan Merkezi Müdürü Mehmet Akıncı, "Türk Kızılay olarak 2025 yılında hedefimizi gerçekleştirmenin ve 3 milyonuncu kan bağışına ulaşmamızın gururunu yaşıyoruz. Bu sadece bir rakam değil, milyonların umudu demek. Bir annenin evladına kavuşması, ameliyat masasındaki bir hastanın yeniden nefes alması demek. Bu başarı tabii ki sadece Kızılaycıların başarısı değil. 15 dakikasını iyiliğe ayıran, ben de varım diyen, iyiliği hayatının bir parçası haline getiren kan bağışçılarımızın başarısıdır. Bu yıl yapılan bağışların neredeyse yarısı düzenli kan bağışçılarımıza aittir. Bu tablo, toplumumuzda kan bağışının artık bir alışkanlık, bir sorumluluk bilincine dönüştüğünün en güçlü göstergesidir. 3 milyoncu bağışı gerçekleştiren bağışçımız bugün aramızda ve bize şunu bir kez daha hatırlatıyor. Bir kişinin kararlılığı, milyonların umudu demektir. Gaziantep İslahiye Adliyesi’nde görev yapan zabıt katibi Büşra Tokgöz, yalnız bu anlamlı bağışın değil, aynı zamanda düzenli bağışçı olmanın, sürekliliğin ve sorumluluk bilincinin de güçlü bir temsilcisi. 11 kez kan bağışında bulunan Büşra hanım aynı zamanda kök hücre bağışçımız. Düzenli bağış yapan, hayat kurtarmayı bir alışkanlık haline getiren, tüm gönüllü kan bağışçılarımıza yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız, iyi ki bu iyilik zincirinin bir halkasısınız. Burada herkese çağrımız şudur. 3 milyoncu kan bağışı, daha fazla hayat kurtarmak için daha güçlü bir başlangıçtır. Eğer kan verebiliyorsanız, lütfen ertelemeyin" diye konuştu.
Osmaniye Bakan Tekin, "Eğitim-öğretim, ayrım gözetmeksizin hepimizin ortak alanıdır" Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Deprem bölgesinin tamamında 13 bin 321 dersliği eğitime almış durumdayız. Planladığımız dersliklerin bittiğinde 11 ilin tamamında bin 553 okulda 23 bin 860 dersliğin yapımı tamamlanmış olacak" dedi. Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bir dizi inceleme, değerlendirme ve ziyaretlerde bulunmak üzere Osmaniye’ye geldi. Bakan Tekin, kentteki ilk ziyaretini Osmaniye Valiliği’ne gerçekleştirdi. Valilik binasında şeref defterini imzalayan Bakan Tekin, daha sonra Osmaniye Valisi Erdinç Yılmaz ile makamında bir süre görüştü. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, valilik ziyaretinin ardından Eğitim Değerlendirme Toplantısı’na başkanlık etti. Eğitim Değerlendirme Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yapan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Her Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde de biz bakanlar, kendi alanlarımız kapsamında deprem bölgesinde yaraların sarılmasına yönelik yaptığımız çalışmaları ve katkıları Sayın Cumhurbaşkanımıza arz ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu süreci bizzat ve yakından takip etmektedir. Tüm bakanlıklarda olduğu gibi Millî Eğitim Bakanlığı’na da verilen talimat açıktır.6 Şubat depremleri öncesindeki koşullardan daha iyi imkânları, depremden etkilenen 11 ilimizdeki vatandaşlarımıza sunmak zorundayız. Kuşkusuz depremin hem maddi hem de manevi yaraları bulunmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı olarak bizler; bir yandan derslikler başta olmak üzere eğitim altyapısında yaşanan fiziki kayıpları telafi etmeye, diğer yandan ise psikolojik destek hizmetleri ve eğitim-öğretim altyapısının güçlendirilmesi yoluyla bu yaraları sarmaya gayret ediyoruz" diye konuştu. "Deprem bölgesinin tamamında 13 bin 321 dersliği eğitime almış durumdayız" 6 Şubat depremleri öncesindeki derslik sayısının en az yüzde 15 fazlasına ulaşmış olacağız diyen Bakan Tekin, "Depremden etkilenen 11 ilimizde, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı yaklaşık 9 bin 799 dersliğimiz kullanılamaz hâle gelmiştir. Biz deprem bölgesinin tamamında 13 bin 321 dersliği eğitime almış durumdayız. Planladığımız dersliklerin bittiğinde 11 ilin tamamında bin 553 okulda 23 bin 860 dersliğin yapımı tamamlanmış olacak. Bu rakamlar ilk bakışta kafa karıştırıcı olabiliyor. O nedenle şunu özellikle ifade etmek isterim. Tüm illerimizin tamamında, 6 Şubat depremleri öncesindeki derslik sayısının en az yüzde 15 fazlasına ulaşmış olacağız. Osmaniye de bu illerimizden biridir. Tamamlanan ve yapımı biten dersliklerle birlikte, 2026 yılı Eylül ayı itibarıyla Osmaniye’de, 6 Şubat öncesine kıyasla yüzde 15’lik artış hedefine ulaşılmış olacak. Bu durum, eğitim-öğretim altyapısı açısından ciddi bir rahatlama sağlayacaktır. Millî Eğitim Bakanlığı olarak biz yürütmüyoruz. Belediyelerimizin katkıları, valiliklerimizin yönlendirdiği hayırseverlerin destekleri bu süreçte çok kıymetlidir. Emeği geçen herkese, hem Osmaniye’deki çocuklarımız ve gençlerimiz adına hem de ülkemizdeki tüm öğrenciler adına teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı. "Eğitim-öğretim, ayrım gözetmeksizin hepimizin ortak alanıdır" Eğitim-öğretim altyapısına bütçeden ayrılan pay, tüm bakanlıklar ve kamu kurumları arasında birinci sırada yer aldığını belirten Bakan Tekin, "Cumhurbaşkanımıza da ayrıca teşekkür etmek gerekiyor. Kısa süre önce bütçe sürecini tamamladık. 2003 yılından bu yana olduğu gibi, bu yıl da eğitim-öğretim altyapısına bütçeden ayrılan pay, tüm bakanlıklar ve kamu kurumları arasında birinci sırada yer almıştır. Bu, bizim açımızdan son derece önemli bir ayrıntıdır. Aynı şekilde Cumhur İttifakı siyasi partilerinin güçlü bir desteği söz konusudur. Bu siyasi destek olmadan yapılan çalışmaların sağlıklı şekilde yürütülmesi mümkün değildir. Bu süreçte emeği geçen, iktidar ve muhalefet milletvekilleri başta olmak üzere, tüm siyasetçilere, sivil toplum kuruluşlarına ve katkı sunan herkese şükranlarımı sunuyorum. Eğitim-öğretim, ayrım gözetmeksizin hepimizin ortak alanıdır. Burada vereceğimiz her destek ve katkı, ülkemize daha büyük bir katma değer olarak geri dönecektir. Son olarak öğretmenlerimize özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Biz yatırımları yapıyoruz; ancak bu yatırımları hayata geçiren, anlamlı kılan ve çocuklarımızın geleceğine dokunan asıl güç öğretmenlerimizdir" dedi.
Denizli Denizli’de sağlıklı hayat merkezlerine MHRS ile kolay erişim Sağlık Bakanlığı’nın "Hastalığa Değil, Sağlığa Yatırım Yapmak" vizyonu doğrultusunda ülke genelinde yaygınlaştırılan Sağlıklı Hayat Merkezleri, Denizli’de Merkezefendi, Pamukkale ve Acıpayam ilçelerinde kapsamlı koruyucu sağlık hizmetleri sunmaya devam ediyor. Denizli’de vatandaşlar, bu Merkezlerde sunulan ücretsiz koruyucu sağlık hizmetlerine artık Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden randevu alabiliyor. Denizli’de Sağlıklı Hayat Merkezlerinde 2025 yılı 11 aylık dönemde 65 bin 565 danışmanlık ve 325 bin 885 kişiye eğitim hizmeti verildiğini belirten Denizli İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, Sağlıklı Hayat Merkezlerinin koruyucu sağlık hizmetlerindeki stratejik rolüne dikkat çekerek şunları söyledi: "Sağlıklı Hayat Merkezleri; bireyleri ve toplumu sağlık risklerinden korumayı, sağlıklı hayat tarzını teşvik etmeyi, birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirmeyi ve bu hizmetlere ulaşımı kolaylaştırmayı amaçlayan çok yönlü yapılardır. İlimizde Pamukkale 1 Nolu ve Merkezefendi 1 Nolu SHM’lerimiz 2018 yılında, Acıpayam SHM’miz ise 2022 yılında hizmete açılmıştır. Yapımı devam eden Tavas İlçe Sağlık Müdürlüğü, Sağlıklı Hayat Merkezi ve Aile Sağlığı Merkezinden oluşan binamızın tamamlanmasıyla birlikte ilimizdeki SHM sayısını dörde çıkaracağız. Sağlıklı Hayat Merkezlerimizde diyetisyen, psikolog, fizyoterapist, sosyal hizmet uzmanı ve çocuk gelişimciler başta olmak üzere hekimlerimiz ve diğer sağlık personelimiz öncelikli olarak kronik hastalıkların önlenmesi boyutunda bir ekip ruhu ile çalışmalarını sürdürmektedirler. Bu Merkezlerimizde; risk faktörleriyle mücadele, beslenme danışmanlığı, psikososyal danışmanlık, ağız ve diş sağlığı, enjeksiyon hizmetleri, kadın ve üreme sağlığı, okul sağlığı, kanser erken teşhis tarama ve eğitim, tütün ve madde bağımlılığı danışmanlığı, enfeksiyon hastalıklarının kontrolü, bulaşıcı olmayan hastalıkların yönetimi ve gereksinimlere göre Bakanlığımız tarafından belirlenecek diğer hizmetler bütüncül bir anlayışla, ilgili mevzuat doğrultusunda sunulmaktadır. 2025 yılında bugüne kadar Merkezlerimizde yaklaşık 400 bine yakın danışmanlık ve eğitim hizmeti verilerek, toplum sağlığının korunmasına önemli katkılar sağlandı" dedi. MHRS ile SHM Hizmetlerine Kolay Erişim Sağlıklı Hayat Merkezlerinden hizmet almanın tamamen ücretsiz olduğunu hatırlatan İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, vatandaşların artık Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden SHM’lerden randevu alabildiğini vurguladı. Öztürk, MHRS mobil uygulaması, www.mhrs.gov.tr adresi veya Alo 182 hattı aracılığıyla; beslenme danışmanlığı, ruh sağlığı danışmanlığı, çocuk gelişimi, fizyoterapi ve egzersiz, sigara bırakma ve sosyal destek birimlerinden vatandaşların kolaylıkla randevu oluşturup bu hizmetlerden yararlanabildiğini söyledi. Aile Hekimleri ile ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında görev yapan hekimlerin de uygun gördükleri hastaları MHRS sistemi üzerinden SHM’lere yönlendirebildiğini ifade eden Öztürk, MHRS üzerinden randevu uygulamasıyla birlikte SHM hizmetlerinin daha planlı, etkin ve sistemli bir yapıya kavuştuğunu ve Denizli’de koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlenerek yaygınlaşmaya devam edeceğini dile getirdi. Sağlıklı Hayat Akademisi (SAHA) ile Sağlık Okuryazarlığı Artıyor İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, Sağlık Bakanlığı’nın ‘Koruyan Sağlık’ modeli kapsamında 2025 yılında başlatılan eğitim programı Sağlıklı Hayat Akademisi (SAHA) kapsamında tüm ilçelerde yıl boyu devam eden eğitimlerde; 8 bin 161 vatandaşa SAHA eğitimi verildiğini söyledi. Öztürk: "Sağlıklı Hayat İçin SAHA’dayız sloganıyla başlatılan bu programla vatandaşlarımızın sağlık okuryazarlığının artırılması ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kazandırılması hedeflenmektedir. SAHA eğitimlerine ek olarak ‘SAHA Sağlık Elçileri Akademi Eğitimleri’ sloganı ile öğretmen, polis, jandarma, muhtar, kamu görevlileri, din adamları ve esnaflar gibi gün içinde birçok kişiyle temas eden meslek gruplarına yönelik olarak yerel kurumlar ve meslek odaları ile iş birliği içinde Mayıs 2025’ten bu yana 3 bin 267 kişiye SAHA elçileri eğitimi verildi" diye konuştu.
Ankara AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Acar: "Milli meselelerde tarafsızlık asla bir duruş olamaz" AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım-Medya Başkanı Faruk Acar, "Hep birlikte Milli bir duruş sergilendi. Zira milli meselelerde tarafsızlık asla bir duruş olamaz" dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım-Medya Başkanı Faruk Acar, Türkiye’nin son 25 yılda ulusal ve uluslararası alanda önemli sınamalardan geçtiğini ve ciddi reformlar gerçekleştirdiğini belirterek, bu süreçte farklı toplumsal kesimlerin önemli roller üstlendiğini ifade etti. Acar, yaptığı yazılı açıklamada, söz konusu başarıların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde, millet ve devletin birlikteliğiyle hayata geçirildiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: "Türkiye son çeyrek asırda ulusal ve uluslararası birçok badire atlattı. Çok ciddi reformlara imza attı. Bunlar, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde milletimizin ve devletimizin el ele vermesiyle başarıldı. Bu başarıda siyasetçilerden gazetecilere, STK gönüllülerinden teşkilat mensuplarımıza kadar birçok bileşen çok önemli roller üstlendi. Hep birlikte Milli bir duruş sergilendi. Zira milli meselelerde tarafsızlık asla bir duruş olamaz. AK Parti Medya ve İletişim politikalarında da her zaman bu düsturla hareket etmiş, rutinlerini de buna göre oluşturmuştur. Bu, dün olduğu gibi bugün ve yarın da aynı şekilde devam edecektir. Bizim tüm kurul üyelerimiz, teşkilat mensuplarımız ve Milletvekillerimiz de zaten ülke meselelerine ilişkin değerlendirmeleriyle medyada ve sahada her an etkin olarak bulunmaktadır. Gelişen gündeme göre daha aktif olmalarına ilişkin beklentileri karşılamak tabii olandır."
Eskişehir Beraatını istemeyen sanıklara 25 yıl hapis cezası Eskişehir’de, 17 bıçak darbesi ile öldürülen Fatih Bayar’ın faillerinin yargıladığı davada mahkeme, sanıklar Burak Zeren ve kardeşi Tunahan Zeren’e 25 yıl, Suça Sürüklenen Çocuk (SSÇ) Faruk Y.’ye ise 12 yıl 1 ay hapis cezasına hükmetti. Mahkemede sanık Burak Zeren, "Beraatımı istemiyorum, pişmanın tekrardan başsağlığı diliyorum" dedi. Odunpazarı ilçesi İstiklal Mahallesi Porsuk Bulvarı’nda geçtiğimiz 21 Ocak 2024 tarihinde Fatih Bayar ve arkadaşı Yasin Tümer (36) ile Burak Zeren, kardeşi Tunahan Zeren ve Faruk Y. arasında tartışma çıktı. Tartışma kısa sürede büyüyerek kavgaya dönüştü. Kavgada 2’si ölümcül, 17 bıçak darbesi alan Fatih Bayar ve 6 yerinden bıçaklanan arkadaşı Yasin Tümer yaralandı. Yaralılardan Yasin Tümer Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne, Fatih Bayar ise Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Fatih Bayar, kurtarılamayarak hayatını kaybetti. İstinaf sonrası yeniden yargılandılar Yapılan yargılama sonucunda mahkemece Burak Zeren’e 25 yıl Tunahan Zeren’e 25 yıl ve Suça Sürüklenen Çocuk kapsamında Faruk Y.’ye 10 yıl hapis cezası verildi. İstinaf Mahkemesine taşınan dava sonrasında dün şüpheliler yeniden yargılandı. Eskişehir 4. Ağır Caza Mahkemesi’nde görülen davada tutuklu sanıklar Burak Zeren, Tunahan Zeren ve Faruk Y. mahkeme salonunda hazır bulundu. Mahkemeye maktul Fatih Bayar’ın kardeşi, annesi Ayşe ve babası Mehmet Bayar katıldı. 3 sanıktan 2’si "Beratımı istemiyorum" dedi Mahkemede Burak Zeren, "Beraatımı istemiyorum, pişmanın tekrardan başsağlığı diliyorum" dedi. Yine Tunahan Zeren’de beratını istemezken yaşananlarla ilgili pişman olduğunu söyledi. Faruk Y. ise, "Ben olaylara engel olmaya engel olmaya çalıştım, tahliyemi istiyorum. Çok pişmanım keşke olan bana olsaydı" dedi. Kararını açıklayan mahkeme heyeti Burak Zeren ve Tunahan Zeren’e 25’er yıl Faruk Y.’ye ise 14 yıl 6 ay hapis cezasına hükmetti. Faruk Y.’ye yaş indirimi uygulayan mahkeme, şahsa 12 yıl 1 ay hapis cezası verdi.