SAĞLIK - 13 Eylül 2024 Cuma 14:35

Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, “Sepsis’i önlemek elimizde”

A
A
A
Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, “Sepsis’i önlemek elimizde”

Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu dünya Sepsis Günü dolayısıyla açıklama yaptı. Prof. Dr. Ayazoğlu hastalığı önlemede tüm insanların büyük rolü olduğunu belirtti.


Sepsis hastalığının vücudun bir enfeksiyona verdiği aşırı yanıtın, kendi dokularına ve organlarına zarar vermesiyle ortaya çıkan ciddi bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, hastalığın teşhis, tedavi ve korunma süreçleri hakkında bilgiler verdi.


“Sepsis Nedir?”


Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Tülin Akarsu Ayazoğlu Sessis hastalığının ne olduğu hakkında, “Sepsis, vücudun bir enfeksiyona verdiği aşırı yanıtın, kendi dokularına ve organlarına zarar vermesiyle ortaya çıkan ciddi bir sağlık sorunudur. Erken tanı ve tedavi edilmediğinde, sepsis şoka, çoklu organ yetmezliğine ve ölüme yol açabilir. Sepsis, COVID-19 gibi viral enfeksiyonlar da dahil olmak üzere birçok bulaşıcı hastalığın ölümle sonuçlanan son aşamasıdır” dedi.


“Dünya genelinde büyük bir sağlık krizi”


Sepsisin küresel etkileri konusunda da değerlendirmede bulunan Ayazoğlu, “Sepsis, dünya genelinde büyük bir sağlık krizidir. Her yıl 47 ila 50 milyon kişi sepsis yaşar ve bu vakaların en az 11 milyonu ölümle sonuçlanır. Bu da her 2,8 saniyede bir kişinin sepsis nedeniyle hayatını kaybettiği anlamına gelir. Dünya genelindeki ölümlerin yüzde 20’si sepsis ile ilişkilidir ve ölüm oranı ülkeden ülkeye yüzde 15 ile yüzde 50 arasında değişmektedir. Hayatta kalan hastaların çoğu, sepsisin uzun vadeli etkileriyle mücadele etmek zorunda kalır” ifadelerini kullandı.


“Erken teşhis edilmezse Sepsis riski artar”


Sepsisin yaygın nedenleri hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, “Sepsis, bakteriler, mantarlar, virüsler ve parazitler gibi çeşitli mikroorganizmalardan kaynaklanabilir. Mevsimsel grip virüsleri, dang virüsü, kuş ve domuz gribi virüsleri, Ebola ve sarı humma virüsleri gibi patojenler de sepsise yol açabilir. Sepsis genellikle solunum, gastrointestinal ve idrar yolu enfeksiyonları veya yaralar ve cilt enfeksiyonlarının kötüleşmesi sonucu gelişir. Bu tür enfeksiyonlar sıklıkla erken aşamada yeterince teşhis edilmediği için sepsis riski artar” diye konuştu.


“Sepsis’in belirtileri”


Sepsisin belirtileri hakkında kamuoyunun bilgi sahibi olmasını isteyen Ayazoğlu, “Konuşma bozukluğu veya kafa karışıklığı, aşırı titreme, kas ağrıları ve yüksek ateş, idrara çıkmada azalma, şiddetli nefes darlığı, ölüm korkusu ve ciltte benekler veya solukluk hastalığın belirtilerinde ön plana çıkıyor. Bu belirtileri yaşıyorsanız ve doğrulanmış veya şüpheli bir enfeksiyonunuz varsa, derhal bir sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekmektedir” tespitinde bulundu.


“Hayata olumsuz etkiler oluşturur”


Sepsisin sağlık sistemi üzerindeki etkileri konusunda da değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, “Sepsis, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde geniş bir sağlık sorununu temsil eder. Yoğun bakım ünitelerinde büyük bir yük oluşturur ve tedavi sürecinin yüksek maliyeti sağlık ekonomisi üzerinde ciddi bir baskı oluşturur. Sepsis geçiren bireylerin tedavi sonrası yaşadığı iş gücü kaybı ve üretkenlikteki düşüş, sosyal hayat üzerinde de olumsuz etkiler oluşturur” bilgisini verdi.


“Yaşlı bireyler ve bağışıklık sistemi zayıf olanlar dikkat etmeli”


Hastalığın risk faktörleri ve artan vaka sayısını da yorumlayan Ayazoğlu, “Yaşlı bireyler ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler sepsis riskine daha açıktır. Kış aylarında solunum yolu enfeksiyonlarının yaygınlaşması sepsis vakalarını artırabilir. Yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte sepsis vakalarının da artması beklenmektedir. Sepsis, enfeksiyon ve bakteriyemiden sepsise ve septik şoka kadar ilerleyebilir ve bu durum çoklu organ disfonksiyonu sendromuna (MODS) ve ölüme yol açabilir” diyerek hastalığın önemine işaret etti.


“Hastalığı önleme yolları”


Sepsisi önleme yollarının toplumun her kesimi tarafından bilinmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Ayazoğlu, “Sepsisi önlemenin en etkili yolu, enfeksiyonları önlemektir. Bunu şu şekilde başarabilirsiniz: Aşılama, temiz su temini, el hijyeni, hastane kaynaklı enfeksiyonların önlenmesi, güvenli doğum ve Sepsis farkındalığını artırma, erken tanı ve zamanında tedavi, sepsisin etkili bir şekilde yönetilmesine yardımcı olabilir. Modern tıptaki bazı ilerlemeler, bağışıklık sistemimizi zayıflatarak sepsis gibi ciddi hastalıkların riskini artırabilir. Kanser tedavisi görenler, bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullananlar ve diyabet gibi kronik hastalıkları olan kişiler daha yüksek risk altındadır. Ayrıca, minimal invaziv cerrahi ve gelişmiş yoğun bakım yöntemleri yaşlı hastalarda sepsis riskini artırabilir” uyarısında bulundu.


“Aşı ve hijyen çok önemli”


Aşıların ve hijyenin büyük önem arzettiğini dile getiren Ayazoğlu, “Küçük çocuklar ve yaşlılar pnömokok bakterisi enfeksiyonlarına karşı daha hassastır. Pnömokok aşıları, bu bakterilere karşı etkili koruma sağlar ve "sürü bağışıklığı" oluşturarak enfeksiyonları azaltır. Dalağı olmayan hastalar, pnömokok ve diğer bakterilere karşı aşılanmalı ve enfeksiyon riskleri hakkında bilgilendirilmelidir. Antibiyotiklerin yanlış kullanımı, antibiyotik direncine yol açarak sepsis riskini artırır. Antibiyotiklerin hedefli ve dikkatli kullanımı, direncin önlenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, hijyen standartlarının iyileştirilmesi, temiz su temini ve aşılanma programları enfeksiyonları önlemede kritik rol oynar” tavsiyesinde bulundu.


Sepsis hastalığının yüksek ölüm oranına sahip olduğunu da vurgu yapan Prof. Dr. Ayazoğlu, “Sepsis, yaşamı tehdit eden bir durumdur ve yüksek ölüm oranlarına yol açabilir. Dünya Sepsis Günü, sepsisin önemini vurgulamak ve bu hastalığın etkilerini azaltmak için toplumsal bilinçlendirme ve sağlık sistemlerinde iyileştirmeler yapmanın önemini hatırlatıyor. Erken tanı, etkili yönetim ve önleyici önlemler, hem bireylerin hem de toplumların sağlığını korumak için kritik öneme sahiptir. Sepsisi önlemede sizin de katkınız büyük olabilir” diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gümüşhane Kelkit’in coğrafi işaretli şeker fasulyesinin hasadı sürüyor Gümüşhane’nin Kelkit ilçesi ve civarında yetişen coğrafi işaretli şeker fasulyesinin hasadı sürerken, hasat edilen ürünler eleme tesisinde paketlenerek satışa ve tüketime hazır hale getiriliyor. Kelkit ilçesinde Kelkit Kuru Fasulye Üreticileri Birliği tarafından yapılan çalışmalar neticesinde 2020 yılında coğrafi işaret alan Kelkit şeker fasulyesinin hasadı devam ediyor. Uzun bir yolculuğun ardından hasat edilmeye hazır hale gelen ve Kelkit ilçesinde üreticiler için önemli bir gelir kaynağı olan şeker fasulyesi tadı ve kalitesiyle yoğun olarak tercih ediliyor. 2024 yılı itibariyle 6 bin dönümlük arazide Kelkit şeker fasulyesi ekimi yapıldığını aktaran Kelkit Kuru Fasulye Üreticileri Birliği Başkanı Gökhan Durmuş dolu yağışları nedeniyle rekoltede azalmalar olmasına karşın, verimden memnun olduklarını dile getirdi. Hasadın ardından kurumaya bırakılan ürünler Kelkit Kuru Fasulye Üreticileri Birliğine ait tesislerde gerçekleştirilen eleme ve ayıklama işlemlerinin ardın paketlenerek hem satışa hem de tüketime hazır hale getiriliyor. “Üreticiden alıp tesisimizde kullanıma hazır hale getiriyoruz” Kelkit şeker fasulyesinin birliğe ait tesiste kullanıma hazır hale getirilerek Türkiye’nin her bir bölgesine gönderilebildiğinin altını çizen Kelkit Kuru Fasulye Üreticileri Birliği Başkanı Gökhan Durmuş, “Bu yıl 2024 itibariyle 6 bin dönüm coğrafi işaretli Kelkit şeker fasulyesi ekildi. Çıkışlarımız güzel oldu. Rekoltemizi çok yüksek bekliyorduk. Bin 500 ton civarlarında bekliyorduk. Fakat Kelkit bölgesinde mevsimsel aksaklıklar yaşadık. Dolu hadiseleri yaşadık. Bu da fasulyelerde rekolte düşüklüğüne sebep oldu. Bir diğer yandan da bazı bölge bölge bazı yerlerde hastalıklar göründü. Bunlar da rekolteyi düşürmeye başladı. Bu da bizim için biraz daha rekolte aşağı düştü. Yine beklentimiz bir 700-800 tonlarda bir ürün bekliyoruz. İnşallah çiftçinin bu yıl yüzü gülecek. İyiden iyiye pazarımızda yapmış bulunuyoruz. Kelkit şeker fasulyesinin. Buradan Kelkit bölgesinde ürettiğimiz Kelkit şeker fasulyesini hasat ediyoruz şu an. Buradan çıkan ürünleri bir hafta kuruttuktan sonra bu ürünü patoz vasıtasıyla çıkarıyoruz. Çıkan ürünleri buradan çiftçi ne yapıyor? Çıkarıp bizim Kelkit ilçesi kuru fasulye üretici birliğine ait tesisimiz bulunuyor. Burada da gerek nohutta gerek fasulye olarak da bakliyat olarak ayıklayıp temizleyip sınıflandırıp paketleyip ve çiftçiye veriyoruz. Üye olan kişilerin de, çiftçilerimizin de fasulyelerini tesisten istifleyerek, paketleyerek Türkiye’nin her bir bölgesine gönderiyoruz. Ulaşım sağlıyoruz, sofralara geliyor. Biz ürünlerimizi organik yetiştiriyoruz, herhangi bir kimyasal kullanmıyoruz. Zaten tüketicilerimiz de bunu söylüyor çok lezzetli, kaliteli, aroması yüksek. Protein değerleri ve çinko değerleri çok yüksek. Buradan direkt tarladan tesise, tesisle sofralarımıza gelecek yakın bir zamanda inşallah” dedi. “Ürünümüzün kalitesi bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır” Kelkit ilçesinde bulunan 40 dönümlük arazisinin tamamına Kelkit şeker fasulyesi ektiğini ifade eden Kelkit şeker fasulyesi üreticisi İsmail Değirmenci, “Bu sene yaklaşık 40 dönümlük bir alana kuru fasulye ektik. Gördüğünüz gibi Eylül ayında da hasatımıza başladık. Çok şükür bu sene güzel geçti. Sadece bir hastalıklarla biraz da dolu olayı bizi biraz rekoltenin düşmesine neden oldu. Ama şimdi ürünümüz gayet güzel. Buradan ürünümüzü hasat ettikten sonra yaklaşık bir hafta bir kuruma süresi oluyor. Bu kuruma süresinin sonunda da patoz işlemini yapıyoruz. Patozdan sonra da Kelkit Kuru Fasulye Üreticiler Birliğimizin bir deposu var. Eleme tesisi var. Burada direkt götürüyoruz ürünümüzü oraya. Orada tertemiz bir şekilde geri alıyoruz. Paketlenebilir de aynı şekilde. Birliğimiz de fasulyemizi alıyor. Ürünümüzün kalitesi yapılmış olan bilimsel araştırmalarca zaten kanıtlanmış. Ne kadar iddialı olduğumuzu şeker fasulyemizi yiyen anlar” diye konuştu.
Denizli Denizli’de nar hasadı başladı Türkiye nar üretiminde 5’inci sırada yer alan Denizli’de uygun iklim özellikleri sayesinde nar üretim merkezi haline gelen Pamukkale ilçesindeki bahçelerde hasat başladı. Pamukkale ilçesine Irlıganlı Mahallesi’nde gerçekleştirilen nar hasadına Vali Ömer Faruk Coşkun, Pamukkale Kaymakam Vekili Abdullah Demir, İl Tarım ve Orman Müdürü Şakir Çınar, İl Emniyet Müdürü Yavuz Sağdıç, İl Jandarma Alay Komutanı Hıdır Ayçiçek, Orman Bölge Müdürü Ahmet Üçgül, Ziraat Odası Başkanı Hamdi Gemici, ilçe müdürleri ile teknik personelin yanı sıra muhtar ve çiftçiler katılım sağladı. Üreticilere bereketli bir hasat sezonu dileyen İl Tarım ve Orman Müdürü Şakir Çınar; “Bugün Pamukkale ilçemizde Nar hasadını başlatıyoruz. Denizli için meyvecilik açısından Nar’ın önemli bir yeri vardır. 2023 yılında Denizli’de 2 bin 377 ha alanda 49 bin 381 ton nar üretimi gerçekleşmiştir. Dekara düşen ortalama nar verimi 2 bin 77 kilogramdır. Meyve veren yaştaki ağaç sayısı 1 milyon 337 bin 622 adet, meyve vermeyen yaştaki ağaç sayısı 204 bin 391 adettir. Meyve veren ağaç başına ortalama verim 37 kilogramdır. 2024 yılında 50 bin tonun üzerinde nar rekoltesi beklemekteyiz. İlimizde yapılan nar yetiştiriciliğinde ana çeşit hicaz çeşididir. Hicaz narının tat, renk, aroma, kalite ve kantitesinin yüksek olması, pestisit kalıntısı probleminin olmayışı bakımından ihracatçı firmaların tercih nedeni olmaktadır. Önceki yıllarda, üretimi yapılan narların yüzde 70-80’i AB ülkeleri başta olmak üzere Rusya Federasyonu ve Ukrayna’ya ihraç edilmiş olup, 2024 üretim sezonunda hasat bugün itibariyle başlamıştır. Hasadımızın ülkemize ve ilimize hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum" dedi. Pamukkale ilçesi üreticilerinden Mehmet Ali Yılmaz da yaptığı açıklamada; “Öncelikle hasadımızda bizleri yalnız bırakmayan, Valimize çok teşekkür ediyorum. Bu tür katılımlar üretici olarak bizlere cesaret veriyor. Öncelikle ifade edecek olursam Eldenizli, Irlıganlı, Kocadere, Küçükdere mahallelerinde toplamda 357 dekar alanda tarımsal üretim yapmaktayız. Üretim kalemi olarak sayacak olursak 181 dekar alanda ayva, 158 dekar alanda nar, 15 dekar alanda erik yetiştirmekteyiz. Bugün hasadına başladığımız narın çeşidi hicazdır. Pamukkale ovasında mikro klimanın etkisiyle Nar üretimimizin kalitesi kalibresi ve ihracat ürünü oluşu üreticilerimizin her geçen yıl rekolte artışını kalitesinin artışını sağlayan teknikleri bahçelerinde uygulamasıyla birlikte ilerleyen süreçte çok daha önemli işlere imza atacağını düşünüyorum. Hasadın ülkemize, Denizli’mize ve üreticilerimize bolluk ve bereket getirmesini diliyorum” diye konuştu. İlk hasatta üreticileri yalnız bırakmayan Vali Ömer Faruk Coşkun ise üretimin önemine vurgu yaparak; ”Üreticilerimizin gerçekten emeklerine sağlık. Geçen yıllar üretimin ne kadar önemli olduğunu bizlere gösterdi. Üreticilerimize her türlü desteğin verilmesi önem arz etmektedir. Bölgemizin tarımsal üretim anlamında ciddi bir potansiyeli var. İnşallah elbirliği ile tarım teşkilatımız, Bakanlığımızın uygulamaya koyduğu üretim planlaması ve yeni destekleme modeli hayata geçtiğinde daha etkili, verimli bir üretim gerçekleştirmiş olacağız. Bugün başlayan nar hasadının bütün çiftçilerimize hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından Vali Ömer Faruk Coşkun, beraberindeki heyet ile nar bahçesine geçerek temsili hasadı gerçekleştirdi. Daha sonrasında nar üreticileri ile birlikte sektörün sorunları ve çözümlerine yönelik istişarede bulunuldu.