GENEL - 05 Temmuz 2020 Pazar 12:46

Uzmanlardan su üstünde yaşayanlara uyarı: “Can yeleklerini simitlerini kontrol etmeden açılmayın”

A
A
A
Uzmanlardan su üstünde yaşayanlara uyarı: “Can yeleklerini simitlerini kontrol etmeden açılmayın”

Havaların ısınması ve pandemi sürecinin normalleşmeye dönmesi ile birlikte fırsat bulan herkes denize açılmaya başladı.

Havaların ısınması ve pandemi sürecinin normalleşmeye dönmesi ile birlikte fırsat bulan herkes denize açılmaya başladı. Su üstünde yaşamın gerekli tedbirler alınmadığında olağanüstü durumlarda ciddi risklerinin olduğunu belirten Su Üstünde Blog Yöneticisi Eren Budaklı, deniz araçlarında kullanılan can yeleklerinin mutlaka standartlara uygun olması gerektiğini ve sık sık kontrollerinin yapılması gerektiğini söyledi.


Bir kişi ne kadar iyi yüzme bilirse bilsin ya da deniz üstü araçlar ne kadar sağlam ve korunaklı olursa olsun can yeleği ve can simitlerine her zaman ihtiyaç duyulabileceğini belirten Eren Budaklı, bunun aynı zamanda bir zorunluluk olduğunu belirterek “Can yeleği ve can simidi bir zorunluluk olduğu için değil hayat kurtardığı için bulundurulmalı ve mutlaka standartlara uygun olmalı” dedi.


Piyasada can yeleği ve simidi adı alında satılan bazı ürünlerin standartlara uygun olmadığını da hatırlatan Su Üstünde Blog Yönetici Eren Budaklı, “Türkiye ve Dünyada, Korona sürecinden normalleşmeye dönmeye başlamasıyla birçok tekne ve yat ticari ve özel amaçlı turlar düzenlemeye başladı. Deniz üstünde bulunan ve yolcu taşıma amaçlı kullanılan her aracın bulundurması zorunlu olan ve hayati önem taşıyan can yelekleri ve can simitlerin özellikleri ve standartlarının önemi tekrar gündeme geldi. Bilindiği üzere can yelekleri denizlerde kişinin su üzerinde kalmasını sağlayan en önemli araçlardır. Çeşitli nedenlerle bu yeleklere ihtiyaç duyulabilir ve böyle zamanlarda teknede can yeleğinin bulunmama ihtimali söz konusu bile olmamalıdır. Can yelekleri ve cam simitleri denizde kolay fark edilebilmesi için dikkat çekici renklerde olması gereken ürünlerdir. Can yelekleri teknede bulunan kişi sayısı ile aynı orantıda olmalıdır. Eğer çocuk var ise her çocuk için ayrıca teknede can yeleği bulundurulmalıdır. Teknenin 5 metreden yüksek olması durumunda mutlaka tekneden can simidi bulundurulması gerekir” diyerek su üstündeki araçlarda bulundurulan bu malzemelerin mutlaka standartlara uygun olması gerektiğini hatırlattı.


“Bu özelliklere sahip olmayanları almayın”


Can yeleklerinin güvenli olması için bazı özellikleri taşıması gerektiğini de belirten Budaklı, “Bir dakika bir sürede kimsenin yardımı olmadan rahat giyilir. Baygın olan bir kişinin sudan ağzının 12 cm yukarıda tutar. Ayrıca 5 saniye gibi bir sürede kişinin suda pozisyonunu düzeltmesini sağlar. Can yeleğinde mutlaka en az 8 saate kadar yanabilen 0.75’lik ışıkla donatılmış olmalıdır. En önemli koşullardan biri görülebilir bir renge sahip olmasıdır. Genellikle turuncu renginde olması tercih edilir. Üzerinde yansıtıcı özelliğe sahip bantlar olmalıdır. 4,5 metre gibi bir yükseklikten atlanıldığında dahi sağlam kalabilmesi ve kişinin üzerinden çıkmaması gerekir” diyerek can simitlerinin de belli kriterlerde olması gerektiğini ve acil durumlarda bu malzemelerin en kola şekilde ulaşılabilir bir yerde olması gerektiğini söyledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya’da 2 yaşındaki çocuğa kreşte akran zorbalığı iddiası Antalya’da özel bir kreşte iki çocuk tarafından dakikalarca darbedilen 2 yaşındaki kız çocuğu, öğretmensiz bırakıldığı odada baygınlık geçirdi. Aile, "Kızımız resmen ölüme terk edildi" diyerek hem kreş yönetimi hem de sorumlu personel hakkında suç duyurusunda bulundu. Antalya’nın Muratpaşa ilçesindeki özel bir kreşte, 2 yaşındaki bir kız çocuğu, uyku odasında yaşı daha büyük iki çocuk tarafından yaklaşık 15 dakika boyunca darbedildi. Olay güvenlik kamerası görüntüleriyle ortaya çıkarken, aile hem kreş yönetimi hem de olayda sorumluluğu bulunan personel hakkında suç duyurusunda bulundu. Adli süreç başlatıldı. "Kızımı sağlıklı bıraktım" Anne Buse Altıparmak, olay günü sabah saat 08.30 sularında kızını kreşe bıraktığını, gün içinde saat 13.55’te kreşten arandığını belirtti. Kızının başka bir çocuk tarafından ısırıldığının söylendiğini aktaran Altıparmak, aynı hafta içinde ikinci kez benzer bir olay yaşanması üzerine endişelendiğini söyledi. Altıparmak, "O gün her zamanki gibi kızımı kardeşiyle birlikte hazırlayıp kreşe bıraktım. Sağlıklı, neşeli bir şekildeydi. Öğle saatlerinde kreş arayıp sadece ‘ısırıldı’ dediklerinde ilk başta ciddi bir şey düşünmedim ama aynı hafta ikinci kez olduğu için endişelendim. Fotoğraf istedim ama ’karanlık ortamda uyuyor’ denilip gönderilmedi. İş yerinden izin almaya çalışırken ikinci kez arandım, bu kez ’ısıran çocuğun okuldan alındığı’ söylendi. O anda iyice paniğe kapıldım" şeklinde konuştu. "Konuyu geçiştirmeye çalıştılar" Kreşe vardığında kızının hâlâ uyuyor olduğunu öğrenen Altıparmak, kızını uyandırmadan önce öğretmenlerden bilgi almaya çalıştı. Ancak anlatılanların olayın ağırlığıyla örtüşmediğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Yemekhanede bayramlaşma sırasında sarılmak isterken ısırdığı gibi senaryolar anlattılar. Kamera yokmuş orada. Bana çocuğun ‘dürtüsel’ olduğunu, o gün ilaç verilmediğini falan söylediler. Resmen konuyu geçiştirmeye çalıştılar. O an kızımı henüz görmemiştim ama içimde kötü bir şey olduğunu hissettim." "Çocuğun yanağından bir yanak daha vardı" Yaklaşık 15 dakika sonra uyandırılan çocuğunu ilk gördüğü anı anlatan anne, yaşadığı şoku şu sözlerle dile getirdi: "Kızımın yüzüne baktığımda tanıyamadım. Çocuğun yanağından bir yanak daha vardı. Suratında darbeler vardı. Yanağı şişmişti, morluklar vardı. Burnunun içinde kan, kulaklarının içi morarmış ve kurumuş kanla doluydu. Öğretmen hâlâ ’gıda alerjisidir’ diyordu. O anda anladım ki, burada bana hiçbir zaman doğruyu söylemeyecekler." "İnsan o an her şeyi düşünüyor" Buse Altıparmak, eşini arayarak hemen gelmesini istedi. Bu sırada kızını yan taraftaki bir kafeye götürüp kontrol ettiğini, üstünü çıkartarak başka yerlerinde darp izi olup olmadığını incelediğini şu şekilde anlattı: "Eşim gelene kadar kafede bekledim. Kızımı oturttum, üstünü çıkardım. Vücudunda başka yerlerinde de izler var mı diye baktım. İnsan o an her şeyi düşünüyor; öğretmeni mi dövdü, merdivenden mi yuvarlandı? Hiçbir şey söylenmiyor, net bir bilgi yok. Kızım beni görünce ağlamaya başladı ama sonra sarılıp sakinleşti." 2 yaşındaki bebeğe darp raporu Kreş yönetiminin hâlâ hastaneye götürme teklifinde bulunmadığını, sadece "buz ve krem sürdüklerini" söylediğini belirten anne, çocuğunu alarak eşiyle birlikte hastaneye gittiklerini kaydetti. Buse Altıparmak, tomografi çekilen çocukta beyin hasarı bulunmazken, doktorların darp teşhisi koyarak rapor düzenlediğini bildirdi. Altıparmak, "Doktor, bu yaraların bir ısırık olmadığını, sistematik darp olduğunu söyledi. Tomografi temizdi ama biz o geceyi bile korkuyla geçirdik. Ya iç kanama varsa? Ya geç fark edersek?" diye konuştu. Anne Altıparmak, olay sonrası karakola gidene kadar neyle karşı karşıya olduklarını tam anlayamadıklarını, ancak kamera görüntülerine ulaşıldıktan sonra asıl tabloyu gördüklerini şu şekilde dile getirdi: "Karakolda öğrendik ki kızımıza saldıran çocukların görüntüleri izlenmiş, kendi ailelerine izletilmiş. Bize hâlâ ’görüntü yok’ deniyordu. O haldeki çocuğumuzu uyutmuşlar, ne ambulans ne polis. Hiçbir şey yapılmamış. Bu nasıl ihmalsizlik değil de kasıt olmasın?" "Kızımın üzerine çıkıp bastılar, sonra baygın halde yatırdılar" Baba Onur Altıparmak ise, kamera görüntülerinde izlediklerini "tarifsiz bir vahşet" olarak nitelendirdi. Altıparmak, "İki çocuk 15 dakika boyunca kızımı dövüyor. Bezini çıkarıyor, yerde sürüklüyorlar. En acısıysa, birisi kızımın üzerine çıkıyor ve kafasına basmaya çalışıyor. Bu dövme değil, eziyet. Kızım ağlıyor, çığlık atıyor ama hiçbir görevli yok" dedi. Görüntülerde, öğretmenin odadan çıktıktan sonra 15 dakika boyunca geri dönmediğini, olaydan sonra kızlarının baygın halde bulunduğunu anlatan Altıparmak, "Kızım neredeyse hayatını kaybedebilirdi" diyerek şunları söyledi: "Kızımı uyuşuk gibi geri getiriyorlar yatak odasına. Ondan sonra o haldeyken yatırmaya çalışıyorlar. Bir beyin kanaması geçirse, bir şey olsa ölüp kalırdı orada. Ondan sonra 15-20 dakika yatırmaya çalışıyorlar. Saat 13.44-13.45 gibi bütün herkes kızımın başına toplanıyor. Ondan sonra onu başka bir sınıfa götürüyorlar. Orada kameranın ışıklarıyla yüzüne bakıyorlar, durumun ne kadar vahim olduğunu anlıyorlar. Öteki tarafa götürüp orada yere yatırıyorlar. Kızım zaten baygın gibi. Ondan sonra hiçbir ne polisi aramak, ne ambulansı aramak, hiçbir şey yapmıyorlar. Orada bekletiyorlar kızımı. En kötü yarım saat kırk dakika boyunca. Ondan sonra eşimi arıyorlar." "Bütün bilgileri bizden gizlediler" Baba Altıparmak, kreş yönetiminin görüntüleri kendilerine vermediğini ancak darp olayına karıştığı iddia edilen çocuğun ailesine izletildiğini söyledi. İlk etapta "kamera yok" denilmesine rağmen savcılık talebiyle tüm görüntülere ulaşıldığını belirten Altıparmak, "Görüntü yok dedikleri odada her şey kayıttaydı. Her şeyle ilgili bilgiyi sakladılar. Neyse ki kamera görüntülerini aldık ve her şeyi öğrendik. Sorumluların ceza almasını istiyoruz" dedi. Olay sonrası kreşin sosyal medya hesaplarından ve iletişim gruplarından engellendiklerini aktaran aile, kurumu bilinçli olarak gerçeği gizlemekle suçladı. Anne ve baba, diğer velilerle görüştüklerinde benzer şikayetlerin daha önce de yaşandığını öğrendiklerini ifade etti. Aileden suç duyurusu, bakanlık sürece dahil oldu Altıparmak çifti, olayın ardından hastaneden alınan raporla birlikte karakola giderek kreş yönetimi, öğretmenler, yardımcı personel ve darp olayına karıştığı belirtilen çocukların aileleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Aile, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 183 ihbar hattı üzerinden de şikayette bulundu. Bakanlık sürece dahil olurken, savcılık kamera kayıtlarına el koydu.
Kayseri Yetki belgesi olmayan araç ilanı veremeyecek Galerici Ahmet Yurtlu, yetki belgesi olmayanların araç ilanı veremeyeceği düzenlemeyle ilgili olarak, "Vatandaşın daha güvenlik alışveriş yapacağı, esnafın da sattığı araçların arkasında durabileceği bir pozisyona geliyoruz" dedi. Yetki belgesi bulunmayan oto galeri işletmelerinin elektronik platformlarda ve sosyal medyada ilan verememesi 1 Nisan itibariyle yürürlüğe girdi. Galerici Ahmet Yurtlu, bunun sektöre katkı sağlayacağını söyleyerek, "Yetki ve yeterlilik belgeleri 9 sene öncesinde gündeme gelmişti. İkinci dönemine girdi. Otomotiv sektöründe bu işi yapanlar yetki belgesi olduğunda bu işi yapabiliyor, satış gerçekleştirebiliyor. Yeterlilik belgesi olduğu zamanda iş yeri açabiliyor. Bunlar kullanılması gereken kesin belgelerdir. Yıllardır bu konuda ciddi bir talebimiz vardı. Çünkü sektör gerçekten sıkıntılı ve itibarsız ilerliyor. Bunun yapılması hem vatandaşlar hem de bu işi yapanlar için çok kıymetli. 1 Nisan itibariyle yürürlüğe giren kanunla artık yetki belgesi olmayanlar malum sitelerde ilan giremeyecekler. Artık insanlar bu konuda kendilerine çeki düzen verecek vatandaşlarımızın için de bu işin ticaretini dürüst yapan kişiler için de çok kıymetli. Yapılan işin nitelikli yapılması gerekiyor. Burada birtakım kaideler vardı. 5 yıl ve 160 bin kilometrenin altındaki araçlar da sorumluluk istiyor" dedi. "İnsanların sattığı aracın arkasında durması gerekiyor" diyen Yurtlu, "Aracı satıp kurtulmak olmuyor. İnsanlar sattığı araçların arkasında durması gerekiyor. Bu da gerçekten vatandaşın sektöre bakış açısını düzeltecek hem de sektörün ciddi şekilde güvenilir hale gelmesini sağlayacak. Bu konu da çok çalışmalar yapıldı ve destekler de oldu. Artık ete kemiğe büründü. Birtakım eksiklikler var. Saha çalışması tamamlanmadığı için tam manasıyla bizim istediğimiz şekilde uygulanamıyor. Geldiğimiz durumda bir aşama. Bu saatten sonra sektörün her geçen gün daha derleneceği, vatandaşın daha güvenlik alışveriş yapacağı, esnafın da sattığı araçların arkasında durabileceği bir pozisyona geliyoruz. Bu açıdan kıymetli olduğunu düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.