EĞİTİM - 26 Ekim 2024 Cumartesi 09:12

Gülpolat, sokakta çikolata satarak başlayan kariyerini üniversite öğrencileri ile paylaştı

A
A
A
Gülpolat, sokakta çikolata satarak başlayan kariyerini üniversite öğrencileri ile paylaştı

Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) tarafından düzenlenen kariyer günlerine davet edilen Aydınlı iş insanı Yasin Gülpolat, üniversiteli geçlerle ilkokul çağlarında çikolata satarak başladığı iş hayatını anlattı. Konuşmasında motivasyonun ve gayretin öneminden söz eden Gülpolat, “Kader gayrete aşıktır. Türkiye krizlerden bile fırsat oluşturan bir ülkedir. Kimse motivasyonunu kaybetmesin. Önünüze güzel fırsatlar çıkacak” dedi.



Aydın’da başta eğitim sektörü olmak üzere çeşitli branşlarda hizmet veren Netkampüs Firmasının sahibi olan Yasin Gülpolat, başarının temelinde gayret ve motivasyon gizli olduğunu belirtti. Henüz 38 yaşında olmasına rağmen ülke genelinde kendi alanında önemli bir işletmenin sahibi olan Yasin Gülpolat, umutsuzluk içinde pek çok gence adeta umut aşıladı. İlkokul yıllarından itibaren zorlu ve bir o kadar da mücadele ile geçen hayat hikayesinden üstü kapalı söz ederek bugün geldiği noktaya adeta motivasyon ve mücadele ile ulaştığını belirten Yasin Gülpolat, ADÜ’nin 2024 Kariyer Günleri’nde gençlerin adeta ufkunu açtı.



“Planınızı yapın fırsatları değerlendirin”


Günümüz gençliğinin umutsuz olmasına anlam veremediğini aslında ölçülü olan kaygının motivasyon ve başarıyı beraberinde getirdiğini ifade eden Yasin Gülpolat, “Herkes kariyer planını ve motivasyonunu iyi belirlemesi lazım. Bugün bazıları ülkemiz için her ne kadar karamsar tablolar çizmek istese de Türkiye’miz bir fırsatlar ülkesidir. Ben sizleri çok şanslı görüyorum. Çünkü yaşanan krizlerden bile fırsat oluşturma potansiyeliniz var. Sizler de hayatta önünüze çıkan fırsatları çok iyi değerlendirin. Ancak ne olursa olsun itibarınızı ve motivasyonunuzu koruyun” dedi.



Gülpolat, sokakta çikolata satarak başlayan kariyerini üniversite öğrencileri ile paylaştı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Profesör Özkaya: "Yoğun bakımlar amacından fazla hizmet veriyor" Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, yoğun bakımların amacından fazla hizmet verdiğini belirterek, "Maalesef yoğun bakım üniteleri, organ yetmezliği ve hayati tehlikesi olan hastaların yerine, bakılmayan ve bakım desteği ihtiyacı olup bu desteği verecek yakınları olmayan veya bakılmak istenmeyen yaşlılarımız ve insanlarımız ile dolu. Yoğun bakım yatakları kritik hastalar yerine, bakım hastalarına hizmet vermeye başladı" dedi. Son günlerde yoğun bakımların amacından fazla hizmet vermesinin tartışma konusu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Şevket Özkaya, açıklamalarda bulundu. Yoğun bakımların ileri teknolojiye sahip ekipmanlarla donatılmış, 24 saat yaşamsal göstergelerin gözleminin ve tedavisinin yapıldığı birim olduğunu söyleyen Dr. Şevket Özkaya, "Yoğun bakım ünitesini, hayatı tehlikesi olup, yoğun takip ve uygun tedavi ile hayati tehlikesi olan hastalarımızı tekrar sağlıklarına ve sevdiklerine kavuşturmak için özel dizayn edilmiş hastane içindeki hastane olarak tanımlayabiliriz. Ancak bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde maalesef yoğun bakım üniteleri, organ yetmezliği ve hayati tehlikesi olan hastaların yerine, bakılmayan ve bakım desteği ihtiyacı olup bu desteği verecek yakınları olmayan veya bakılmak istenmeyen yaşlılarımız ve insanlarımız ile dolu. Bu durum, gerçekten tıbbi tedavi ile hayati tehlikesi olan hastalarımızın yoğun bakım üniteleri yerine acil servislerde ek yataklarda hayata tutunmaya çalışıyorlar" diye konuştu. "Kritik hastalar yerine, bakım hastalarına hizmet vermeye başladı" Şevket Özkaya şunları söyledi: "Sağlık Bakanlığımız ve hükümetimiz bu açığı yıllar öncesinde görüp kişi başına yoğun bakım ünitesi yatak sayısını 100 bin kişi başına 40 ile dünya sıralamasında zirvede yer almaktadır. Avrupa ortalaması ise 11,5.Yoğun bakım yatak sayısı 2002 yılında sadece 2 bin 214 kadar iken, bugün Sağlık Bakanlığımızın ve hükümetimizin bu konuda atılım yaparak 2020 yılında 20 binlere kadar ulaştırmıştır. Ancak, ortalama yaşam sürelerinin hızla yükselmesi, yaşlı nüfusun da artması ile, ekonomik ve sosyal yönden bakım ihtiyacı olan yaşlılara gerekli bakım verilmemesinden dolayı bu yoğun bakım yatakları kritik hastalar yerine , bakım hastalarına hizmet vermeye başladı. Bakım ihtiyacı olan yaşlılar ve hastalar ile, tedavi ihtiyacı olan hastalar ayırt edilmeli ve iş gücü, teknoloji ve hastane masrafları daha etkin bicinde kullanılmalıdır. Bunun için sadece sağlık sistemimiz değil, toplumumuz, insanlarımız ve hastane dışı yeni oluşturulması gereken kurumlarımızın da elini taşın altına koymaları gerekmektedir. Bu kurumlar özellikle başta Avrupa ve gelişmiş ülkelerde orta çağdan beri var olan ’Hospis’ denilen ve sağlık sorunları olan insanlara ağrı ve acılarını azaltıcı sağlık hizmetlerinin verildiği tesislerle verilmektedir. Hospis benzeri, başta kanser hastalarımız olmak üzere, ev veya özel bakım evlerinde de bakımlarının aynen felçli, bunama teşhisli veya benzeri bakım hastaları gibi bakılacağı, iyileştirici tedavilerinin sonucunda, doktor kontrolünde bakımlarının gerçekleştiği, hasta yaşam standartlarının üst seviyede tutulduğu, ağrı ve acılarının azaltılmaya çalışıldığı, hastaların günlük bakım tedavilerinin yapıldığı hastane/kliniklerdir. Hastanın iyileştirici tedavisi tamamlanmış ve bundan sonraki süreçte, ağrılarını azaltacak, hayatını kaliteli ve konforlu şekilde geçirmesinin sağlanması amacıyla sağlık personeli tarafından bakımlarının yapılmasını gerektiren bu hastane dışı profesyonel merkezlerin açılması ile yoğun bakımlarımızın daha amacına uygun hizmet vermesi amaçlanmalıdır."
Karaman Üniversiteli anne hem koyunlarına hem de kendi kuzusuna bakıyor Karaman’da üniversiteden mezun olduktan sonra köyünde devletten aldığı hibe ile hayvancılık yapmaya başlayan 30 yaşındaki Sümeyye Teber hem annelik yapıyor hem de 70 koyuna bakıyor. Karaman merkeze bağlı Kızık köyünde yaşayan 30 yaşındaki Sümeyye Teber, Erciyes Üniversitesi Safiye Çıkrıkçıoğlu Meslek Yüksekokulu Laborant ve Veteriner Sağlık Teknikerliği Bölümünden mezun olduktan sonra Uzman Eller Projesi kapsamında devletten aldığı 250 bin liralık hibe ile 51 koyun ve 2 koçla çiftlik kurdu ve 51 koyunu 1 yıl içerisinde 70’e çıkardı. 3 yaşındaki oğlu ile birlikte hayvancılık yapan Teber hayalindeki işi yapmanın mutluluğunu yaşıyor. "Aldığım 250 bin liralık hibe ile 51 adet koyun ve 2 koç alarak işe başladım" Üniversiteden mezun olduktan sonra hayvancılıkla uğraşmaya başlayan 30 yaşındaki Sümeyye Teber, “Erciyes Üniversitesi Safiye Çıkrıkçıoğlu Meslek Yüksekokulu Laborant ve Veteriner Sağlık Teknikerliği mezunuyum. Karaman’ın Kızık köyünde yaşıyorum ve hayvancılık yapıyorum. Karaman, hayvancılık ve tarımın ön planda olduğu bir şehrimiz. Hayvancılığa uzaktan da olsa aşinalığım vardı. Üniversitede, hayvancılığın ileride daha verimli olacağını düşündüğüm için bu bölümü seçtim. Mezun olduktan sonra, imkanlar el verdikçe bu işe başladım. Şu an geliştirme aşamasındayım. 2023 yılında Uzman Eller Projesi kapsamında aldığım 250 bin liralık hibe ile 51 adet koyun ve 2 koç alarak işe başladım. Şu an 70’e çıkardım, yaklaşık 2-3 yıl içerisinde mevcut sayıyı iki katına çıkararak devam etmek istiyorum. Hayalim her zaman kendi işimi yapmaktı, kendi işimin başında olmaktı. İmkanlar el verdiği için bu işe başlayabildim. Devlet projesi ile hibe almak büyük bir avantaj oldu, bu sayede kendimi geliştirebildim. Şu an yaklaşık 70 tane dişi hayvanımız var ve bunu minimum 250 kapasiteye çıkarmayı hedefliyoruz. Şu anda hem yavru verimi hem de süt verimi açısından iyi sonuçlar alıyoruz. İleride bu sütü işleyerek satmak, yani yoğurt ve peynir gibi ürünler üreterek satışa sunmayı planlıyorum” dedi. “Çocuğumla birlikte bu işi yapabilmek çok güzel” Devletin çeşitli hibe ve kredileri olduğunu belirten Teber, “Bunları araştırabilirler, ben de yaklaşık bir yıl araştırdıktan sonra Uzman Eller Projesi’ne denk geldim, benim için büyük bir şanstı. Hibe dışında genç çiftçi kredileri, hayvancılık kredileri, hayvan alımından sonra yem kredileri gibi imkanlar var. Eğer ailelerinden destek alıyorlarsa ve mevcut bir yerleri varsa, bu kredilerle işe başlayabilirler. Elbette her işte olduğu gibi ilk 2-3 yıl biraz zorlanacaklardır ama daha sonra kendi işlerini yapmak ve bu konuda uzmanlaşıp kaliteli bir seviyeye ulaşmak, bu işe ayrı bir değer katacaktır. Sabit olarak 8-5 bir işte çalışsalar, başka insanlarla muhatap olacaklar, o işin zorluklarını yaşayacaklar ve kariyer sahibi olmak için en azından 1-2 yıl çabalayacaklar. Hayvancılıkta da aynı. Krediyi alıp işe başladıklarında, hatta bir veteriner bile olsalar, ilk başlarda zorlanabilirler, ‘yapamıyorum’ diyebilirler ama bence bir kadın bir evi çekip çeviriyorsa, bir çocuğu büyütebiliyorsa yani bu dünyaya bir insan yetiştirebiliyorsa, kolaylıkla hayvan da yetiştirip bu işi de başarabilir. Ben hayvancılığa 51 koyun ile başladım, şu an 70 tane var ve hepsi gebe. Bu gelen kuzularla sayıyı en az 100’e tamamlayacağım. Başta zorlanacağımı düşündüm ama işin göründüğünden daha kolay olduğunu fark ettim. Türk kadınları cephede bile kendini göstermiştir; böyle bir atalara sahipken, biz de gayet başarılı bir şekilde hayvancılığı yapabiliriz. Deneyen herkesin bu konuda başarılı olabileceğini düşünüyorum. Hayvanlarla ilgileniyoruz, onların kuzularını bekliyoruz ama kendi kuzuma da vakit ayırıyorum. Evet, biraz zorluğu olabiliyor ama üstesinden gelebiliyorum çünkü oğlum da benim gibi hayvanları severek büyüdü. Beraber bile çıkıp bu işleri yapabiliyoruz. O yüzden, çocuğumla birlikte bu işi yapabilmek çok güzel” diye konuştu.