GÜNDEM - 21 Haziran 2024 Cuma 11:20

Asırlık Hatice Kübra teyzenin şaşırtan hayat hikayesi

A
A
A

Türkiye’de insanların en uzun yaşadığı şehirlerden biri olan Aydın’da yaşayan 100 yaşındaki Hatice Kübra Tok, 102 Kurban Bayramını geçirdi. Bir asrı geride bırakan ömrü kadar hayatı da oldukça ilginç olan yaşlı kadın, ilerleyen yaşına rağmen her şeyi ilk günkü gibi hatırlıyor, ibadetlerini aksatmadan yerine getiriyor. Hatice Kübra teyze, tüm ailesi karşı çıkmasına rağmen genç yaşında çocuğu olmadığı için kocasını kendi eliyle evlendirmesiyle de tanınıyor.

Aydın’ın Köşk ilçesine bağlı Ilıdağ köyünde yaşayan Hatice Kübra Tok, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda dünyaya gelip halen hayatta olan nadir kişilerden biri. O dönemlerde kayıt tutulmadığı için nüfus kayıtlarında doğum tarihi gün ve ay belirtilmeden Rumi takvime göre 1340 yılı olarak yazılan Hatice Kübra Tok, hangi ayın hangi günü doğduğu bilinmediği için hiç doğum günü de kutlamıyor. Soranlara yaşını söylemeyen Hatice Kübra teyze, ülkede Kur’an-ı Kerim okumanın ve öğretmenin yasak olduğu günlerden İnönü döneminde evlerdeki Kur’an’ların toplatıldığı günlere kadar her şeyi hatırlıyor.

Asırlık Hatice Kübra teyzenin şaşırtan hayat hikayesi

Zamanında kendi evlerine de baskın yapılıp Kur’an-ı Kerim arandığını anlatan Hatice Kübra Tok, artık duymaz hale gelen kulaklarını dünyada her olan bitenden haberdar olmamak için doktora gidip tedavi ettirmiyor.

Kendisine bayram ziyaretine gelenlere geçmişte yaşanan zor günlerden söz edip günümüz gençliğinde sabır, sadakat ve hoşgörü olmamasından dert yanan Hatice Kübra teyze, eski kıtlık yıllarından söz edip bugün herkesin şükretmesi gerektiğini söyledi.

“Eşim çok fedakardı, kendi elimle evlendirdim”

Genç yaşta köyün ileri gelen isimlerinden Ali Rıza Tok ile evlenen Hatice Kübra Tok, yıllarca evli kalmalarına rağmen çocukları olmayınca eşi istememesine rağmen eşine bir hanım daha alması ile de tanınıyor. Köyün kanaat önderi olan eşi Ali Rıza Tok’un hem dini hem de beşeri ilimlerde oldukça bilgili olduğunu belirten Hatice Kübra teyze, o zamanlar okul yaygın olmadığı için köyün çocuklarını eşinin okuttuğunu pek çok çocuğu da yüksek tahsil yapması için şehre gönderip okumasına yardımcı olduğunu belirtti. Bir süre köy muhtarlığı da yapan eşinin çocuk sahibi olması için üzerine bir hanım daha alan Hatice Kübra Tok, “Eşim çok fedakardı. Durumu da iyiydi. 1961 yılında beni hacca götürdü. Köyden ilk defa hacca giden kadın da ben oldum. Hacdan döndükten sonra eşimin çocuğu olması için bir hanım daha almaya karar verdim. Bunu anneme söylediğimde annem ’kızım ben o acıyı yaşadım, katlanamazsın yapma’ dedi. Ancak ben eşimin nesli devam etsin diye bizzat kendim beğendiğim bir hanım daha alıverdim. Hatta gidip ablalarımla istedim. Allah rızası için yaptım. İyi ki yapmışım” diye konuştu.

Asırlık Hatice Kübra teyzenin şaşırtan hayat hikayesi

“İyi ki evlendirmişim”

Bugün çok eleştirilen hatta kabul edilemez gibi görünen bu davranışından dolayı hiç pişmanlık duymadığını, hatta bu davranışının mükafatını gördüğünü belirten Hatice Kübra teyze, kuması ile yaklaşık 70 yıllık ömürlerinin sorunsuz geçtiğini belirtti. Bir asrı geride bıraktığı hayatında bu kararından pişman olmadığını kaydeden Tok, şu anda eşine aldığı ikinci hanımdan olan çocuk sayesinde gül gibi yaşadığını belirtti.

Bir asrı geride bırakan Hatice Kübra Tok, hayatta unutamadığı en zor günlerin memlekette Kur’an-ı Kerim okumanın ve öğretmenin yasak olduğu günlerde evlerine yapılan baskınlar olduğunu belirtti. Kocası köyün çocuklarına Kur’an-ı Kerim okumasını öğrettiği için kendi evlerine de baskınlar düzenlendiğini belirten yaşlı kadın, kendisi ile bayramlaşmaya gelenlerle hasbihal ediyor. Ziyaretçiler bölgede 1 asır önce yaşanan pek çok olayı bizzat yaşayan Hatice Kübra Tok’un ağzından dinleme fırsatı buluyor.

İbrahim Kılınç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Bitlis’te ilk defa yüz germe ameliyatı başarıyla yapıldı Bitlis’te sağlık alanında önemli bir ilke imza atılarak ilk kez derin plan (deep plane) yüz germe ameliyatı başarıyla gerçekleştirildi. İleri düzey estetik cerrahi teknikleri arasında yer alan bu operasyon, Bitlis’te de modern ve nitelikli sağlık hizmetlerinin verilebildiğini gözler önüne serdi. Alanında uzman hekimler tarafından yapılan ameliyat, klasik yüz germe yöntemlerinden farklı olarak yüzün yalnızca derisini değil, kas ve bağ dokularını da kapsayan derin plan üzerinden uygulandı. Yapılan bu ameliyatla daha doğal, uzun süre kalıcı ve yüz ifadesini bozmayan sonuçlar elde edilmesi hedeflendi. Bitlis’te ilk kez gerçekleştirilen bu ameliyat, hem kentteki sağlık altyapısının geldiği noktayı ortaya koydu hem de estetik cerrahi alanında bölge halkı için önemli bir avantaj sağladı. Yetkililer, bundan sonraki süreçte benzer nitelikteki ileri cerrahi işlemlerin Bitlis’te daha sık yapılmasının hedeflendiğini ifade etti. Ameliyatı gerçekleştiren Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Çağhan Benli, ameliyathane şartlarının bölgedeki birçok hastaneye göre daha iyi olduğunu belirterek, "Hastamıza ilimizde bir ilk olarak derin plan yüz germe ameliyatı uyguladık. Bu ameliyat sadece cildi değil, aynı zamanda cilt altı dokularının da ve boyun bölgesinin de hassas bir diseksiyonun kesilmesi, açılması uygun planların ve bu planların yine uygun cerrahi planlarda, uygun açılarda gerilerekten bir hastanın 10-15 sene önceki haline döndürülmesini amaçlayan bir ameliyat. Şimdi ilk kez gerçekleşen bir ameliyat. Hem hasta çok bilinçli, uyumlu bir hasta hem bu sayede süreçte çok iyi geçti. Hem de bu ilk kez yapıldığı için de oldukça mutluyuz. Artık hani bu tarz daha nitelikli ameliyatlar da şehrimizde yapılabiliyor. Bunun dışında her ne kadar daha önce yapılmamış olsa da artık hani o kadar kompleks olmayan uygulanabilen bir ameliyat. İyileşme süreci de oldukça hızlı. Hastalar günlük hayata hızlı dönebiliyor. Bu açıdan hani uygun hastada uygun endikasyonlar yapılabilecek güzel bir ameliyat. Bölge şartlarında yapılabilmesi için herhangi bir eksiğimiz yok" dedi. Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Çağhan Benli, hastane şartlarının bu tür ameliyatlar için yeterli olduğunu da ifade ederek, "Hastanenin ekipmanları olsun, ekibi olsun bu konuda oldukça yardımcılar, bilgililer, tecrübeliler hani her ne kadar ilk kez yapılmış bir ameliyat olsa da tüm ekip bu süreçte oldukça İyi bir şekilde süreci yönetti, yardımcı oldular. Yani o açıdan bölgenin hiçbir eksiği yok. Hatta bazı açılardan fazlası dahi var" diye konuştu Yüz gerdirme ameliyatı olan Fatih Sirek ise, "Uzun zamandır bu ameliyatı yaptırmayı düşünüyordum. Devlet hastanesinde olması aslında benim için de çok isabet oldu. Çağhan Bey’in yanına geldim. Sağ olsun çok ilgilendi. Birlikte ameliyat olmama karar verdik. Ameliyat oldum. Son derece de iyi geçti ameliyatım. Herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Tabii ki ameliyat sonrası çehremizde değişiklik oluyor. Sarkan yerler daha deli toplu hale geliyor. Dolayısıyla yüz daha gençleşiyor. Sosyal hayatımızda da değişiklik oluyor. Kendinizi daha iyi hissediyorsunuz. O anlamda da çok katkısı oldu bana. Hocamız da çok ilgili. Buradaki personeller de çok ilgili. Sağ olsun günde 3-4 defa servise kadar gelip bizi ziyaret etmiştir. Bakmıştır. Kontrol etmiştir. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum" dedi.
Erzurum YÖK, 2025 yılı üniversite izleme ve değerlendirme raporunu yayımladı Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanan "2025 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu" açıklandı. Sonuçlara göre, Atatürk Üniversitesi pek çok temel göstergede Türkiye’nin en başarılı yükseköğretim kurumları arasındaki yerini güçlendirdi ve stratejik alanlarda yükselişini sürdürdü. Atatürk Üniversitesi, eğitim kalitesini belgeleyen "Akredite Lisans Programı Sayısı" göstergesinde 52 programla Türkiye genelinde 1. sırada yer alarak bu alandaki liderliğini tescilledi. Nitelikli akademik çıktıların bir göstergesi olan "Doktora Mezun Sayısı"nda 385 mezun ile 8. sıraya yerleşen Atatürk Üniversitesi, Türkiye’nin doktoralı insan kaynağı ihtiyacına en büyük katkıyı sunan kurumlardan biri oldu. Ayrıca, 238 aktif öğrenci topluluğu ile sosyal kampüs imkânları açısından da Türkiye’nin en zengin 4. üniversitesi olma başarısını gösterdi. Ar-Ge ve inovasyonda Türkiye’nin öncü gücü olan, araştırma ve yayın performansıyla göz dolduran üniversite, bilimsel dünyanın en saygın dergilerinde yayımlanan makaleler baz alındığında, "İlk yüzde 10’luk Dilimde Bulunan Dergilerdeki Yayın Sayısı" kriterinde Türkiye’nin en başarılı 4. üniversitesi oldu. Teknoloji ve inovasyon alanındaki verimliliğini de kanıtlayan Atatürk Üniversitesi, "Olumlu Sonuçlanan Patent, Faydalı Model veya Tasarım Sayısı" göstergesinde ise Türkiye genelinde 3. sıraya yerleşti. Atatürk Üniversitesi, Kapsayıcı Bir Eğitim Ortamı Sunma Kararlılığı İle Yoluna Devam Ediyor Üniversite, proje geliştirme süreçlerinde de hem ulusal hem de uluslararası arenada etkinliğini artırdı. Buna göre, Atatürk Üniversitesi, 2025 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporunda; Ulusal Destekli Ar-Ge Proje Sayısında Türkiye genelinde 4. sırada (189 proje), Uluslararası Destekli Ar-Ge Proje Sayısında Türkiye genelinde 8. sırada (63 proje), TÜBİTAK Proje Desteği Sayısında ise Türkiye genelinde 20. sırada (141 proje) yer aldı. Toplumsal Katkıda "Öğrenci Odaklı Başarı" sosyal sorumluluk projelerinde, öğrenci katılımını teşvik eden modelleriyle fark oluşturan üniversite; öğrenciler tarafından yürütülen 1.305 sosyal sorumluluk projesi ile Türkiye genelinde 2. sıraya yerleşti. Üniversite yönetiminin bizzat yürüttüğü 291 proje sayısı ile Türkiye 5’incisi oldu. Ayrıca, "Kampüs Erişilebilirliği" ve "Engelsiz Üniversite" çalışmaları kapsamında çıkarılan 239 erişilebilirlik envanteri ile Atatürk Üniversitesi, Türkiye’de 7. sırada yer alarak kapsayıcı bir eğitim ortamı sunma kararlılığı bir kez daha gösterildi. Rektör Hacımüftüoğlu: "Bu Başarı, Sürdürülebilir Gelişim Stratejimizin Bir Tecellisidir" Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, elde edilen verilerin üniversitenin sürdürülebilir gelişim stratejisinin bir sonucu olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Yükseköğretim Kurulumuzun 2025 yılı izleme raporunda, özellikle akredite program sayısındaki Türkiye birinciliğimiz ve patent verimliliğindeki üçüncülüğümüz, eğitimde kalite ve Ar-Ge’de katma değer odaklı yaklaşımımızın en somut göstergeleridir. "Bölgesel Güçten, Küresel Markana" vizyonumuzla sadece bilgi üreten değil, ürettiği bilgiyi teknolojiye ve toplumsal faydaya dönüştüren bir kurum olma yolunda kararlılıkla ilerliyoruz. Bilimsel yayınlarımızın niteliği ve öğrencilerimizin sosyal sorumluluk projelerindeki öncü rolü, üniversitemizin hem küresel rekabet gücünü hem de toplumsal aidiyetini pekiştirmektedir. Bu başarı grafiğinde emeği geçen tüm akademik ve idari personelimiz ile geleceğimizin teminatı olan öğrencilerimize şükranlarımı sunuyorum. Atatürk Üniversitesi olarak, ülkemizin milli teknoloji hamlesine ve 2071 vizyonuna en üst düzeyde katkı sunmaya devam edeceğiz."
Eskişehir ’Antik Çağ’da Seramik Kaplar Işığında Yemek Kültürü’ semineri düzenlendi Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü tarafından düzenlenen "Antik Çağ’da Seramik Kaplar Işığında Yemek Kültürü" başlıklı seminer gerçekleştirildi. Seminere Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rahşan Tamsü Polat, Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay ve öğrenciler katıldı. Antik dönem yemek kültürü seramikler üzerinden anlatıldı Seminerde konuşmacı olarak yer alan Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay, antik döneme ait seramik kapların boyutları ve üretim tekniklerinden hareketle dönemin yemek alışkanlıklarını, mutfak kültürünü, estetik anlayışını ve damak zevkini ele aldı. Oransay, seramik kapların yalnızca işlevsel değil; aynı zamanda dönemin sosyal, hiyerarşik, bireysel ve kültürel yapısını yansıtan önemli göstergeler olduğunu vurguladı. Kottabos oyunu ve içki kaplarının önemi Konuşmasında Antik Yunan’daki Kottabos oyununa da değinen Doç. Dr. Oransay, "Sempozyomlarda kullanılan kaplar arasında içki içme kaplarının fazla olmasının nedenlerinden biri Kottabos adı verilen oyundur. Bu oyun sırasında kapların kırılması nedeniyle sıklıkla yeni kapların üretilmesi gerekmiştir." ifadelerini kullanarak içki kaplarının sosyal pratikler ve statü göstergeleriyle olan ilişkisini katılımcılarla paylaştı. Seminer, soru-cevap bölümünün ardından Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay’a katılım belgesinin takdim edilmesiyle sona erdi.