EKONOMİ - 23 Kasım 2020 Pazartesi 10:27

Toroslarda ayaklar altında ezilen otları boyayıp 10 ülkeye ihraç ediyor

A
A
A
Toroslarda ayaklar altında ezilen otları boyayıp 10 ülkeye ihraç ediyor

Antalyalı girişimci, Toroslarda kendiliğinden yetişen ve düne kadar insanların ayakları altında ezilen ot ve çiçekleri kurutup boyayarak 10 ülkeye ihraç ediyor.

Antalyalı girişimci, Toroslarda kendiliğinden yetişen ve düne kadar insanların ayakları altında ezilen ot ve çiçekleri kurutup boyayarak 10 ülkeye ihraç ediyor. 50’ye yakın türde çiçeği kurutarak ekonomiye kazandıran girişimci, 10 çiçek türünü de 400 dekarlık alanda kendi yetiştiriyor. Kuru çiçeklerin aranjman ve buket fiyatları ise 100 TL ile 500 TL arasında değişirken demetleri 30 ile 50 TL arasında alıcı buluyor.


Türkiye’nin kuru çiçek merkezi Antalya’nın Akseki ilçesinde, 17 yıl önce Çin’den gelen çiçeklerle bitme noktasına gelen kuru çiçekçilik sektörü yeniden canlandı. Baba mesleğini yeniden ele alan Vehbi Özdemir, Akseki ilçesi Cevizli Mahallesinde Toros dağlarından topladıkları çiçekleri kurutup boyayarak Avrupa ülkelerine pazarlıyorlar. Vehbi Özdemir, 40’a yakın türde çiçeği kurutup boyayarak dağlarda ayaklar ile ezilen bitkileri ihraç ediyor, 10 çeşit bitkiyi ise 400 dekarlık alanda kendi yetiştiriyor.


Adı bile çok bilinmeyen, dağlarda insanların üzerinden geçip ezdiği, pamuk otu, kurt otu, solucan otu, kuşdili otu, şemsiye otu, altın otu, sevgi otu, bulgur otu, kılçık otu, adaçayı, papatya ve pampas otları ekonomiyi kazandırılarak yeni iş kapısı oldu. Antalyalı genç girişimci Vehbi Özdemir tüm bu otlara ilave olarak 400 dekar alanda kendi yetiştirdiği buğday, yulaf, kuş otu, keten ve lavantaları hasat zamanı kurutarak depoluyor. Yıl boyu devam eden siparişlere göre Cevizli’deki fabrikada rengarenk boyanan çiçekler, ipe asılarak kurutuluyor.


Gerek iç mimaride dekorasyona olan katkısı, gerekse son dönemde popüler olan gelin buketlerinde kullanılarak kendine tekrar yer bulmaya çalışan kuru çiçekçilik sektörü ilk olarak Cevizli’de uygulamaya geçti. 1986-1987 yıllarında hayatını kaybeden Aşık Hasan lakaplı Hasan Özdoğan ilk kez kuru çiçekçiliği başlattı. O’nun arkasından Mesut Özdemir kuru çiçekçiliğe devam etti. 2004 yılına kadar ülke genelinde adından söz ettiren sektör Türkiye ve dünyanın pek çok ülkesine kuru çiçek ihracatı yaptı. 2004 yılında Çin’den yapay çiçeklerin ithal edilmesinden sonra 17 yıl süre ile tamamen turdu. 7 yıldır önce Vehbi Özdemir tarafından yeniden başlayan kuru çiçekçilik sektörü bugün yeniden ihraç ürünü oldu.


Daha sağlıklı olduğu için insanların yapay çiçekten çok doğal kuru çiçeğe rağbet gösterdiğini söyleyen Vehbi Özdemir, "Pazar bulamama gibi bir sorunumuz yok. Toros dağlarının ikliminin getirdiği özellikler dolayısıyla burada toplayıp ve ektiğimiz kuruttuğumuz çiçeklerde dökülme olmuyor. Yıl boyu ihracat yaptığımız ülkelere sipariş verenlere ve toplantıcılara kargoyla kuru çiçek gönderiyoruz" dedi.



40 Çeşit çiçek boyuyoruz


Kuru çiçekçiliğin babadan kendilerine intikal ettiğini söyleyen Özdemir, "Babam 25 yıl çiçekçilik yaptı. Biz bunu babamdan öğrendik. Halen de bize yardım ediyor. Ben de yaklaşık 7 yıldır çiçekçilik yapıyorum. Doğadan toplanan 40 çeşit çiçeği asitleyip boyuyoruz. Boyama işi oldukça zordur. Boyasını iyi yapmazsanız en ufak bir ıslaklıkta boyası akar. Boya işi de ayrı bir sanat işidir. Müşterilerimize en iyisini sunmak için her geçen gün yenilikler yapmaktayız” diye konuştu.



"10 Ülkeye ihracat yapıyoruz"


Kuru çiçek işine yeniden başlamalarının ardından öncelikle başta İstanul olmak üzere iç pazarı hedeflediklerini söyleyen Özdemir, "Yapay çiçekler çıktıktan sonra kuru çiçekçilik artık tarihe karışmaya başlamıştı. Türkiye genelindeki müşterilerden yeniden talepler gelmeye başladı. Gönderdiğimiz çiçekler, müşterilerimiz tarafından Almanya, Hollanda, Fransa, İspanya, Rusya, Libya, Katar ve Dubai gibi ülkelere ihraç etmeye başladı" dedi.



7 bin 500 metre kare kapalı alanda hazırlanıyor


Akseki’nin Cevizli Mahallesinde fabrikada boyanan kuru çiçekler Antalya’nın Kepez ilçesi Varsak semtinde bulunan 7 bin 500 metre kare kapalı alana getirildiğini söyleyen Özdemir, “Burada tonlarca kuru çiçekler kadınlar tarafından tasarım, paketleme yapılarak dağıtım, pazarlama ve lojistiğe hazır hale getiriliyor” şeklinde konuştu.


Çiçek tasarımcısı Ramazan Özdemir ise özellikle İstanbul başta olmak üzere büyük illerde kuru çiçekler ile yapılan aranjmanlar ve tasarımların iç mimaride ve dekorasyonda kendine büyük yerler edindiğini söyledi.


5 yıl İstanbul’da çiçek tasarımcılığını öğrenen ve ailece bu işe yöneldiklerini belirten Özdemir, "Kuru çiçekler Toroslar’da Antalya’nın Akseki ilçesi Cevizli Mahallesi’nde doğal ortamda yetişen çok önemli varyeteleridir. Türkiye’de özellikle Orta Toroslar ve Akseki yöresi flora itibarı ile kuru çiçeğin çok yoğun özel varyetelerinin doğada üretildiği bir lokasyonudur” diye konuştu.


Kuru çiçekler, ev dekorasyonunda ev hanımlarının vazgeçilmez aksesuarları olduğunu, kurutulmuş çiçekler ve aranjmanları uzun süre kalıcı ve çok az bakım gerektirdiğini anlatan Özdemir, “Kurutulmuş çiçekler günümüz dekorasyon fikirlerine muhteşem bir alternatif olarak karşımıza çıkmaya başladı. İster bir buket olarak kullanılsın, ister kapıya asılsın, ister sadece bir pencere içinde dursun, kurutulmuş çiçekler yaşam alanlarımıza zariflik ve güzellik katmak için bize ilham veren en güzel objelerden biri halini aldı.”



Buket yapımı 20 dakika sürüyor


Kurutulmuş çiçeklerden özellikle buket siparişlerinin oldukça yoğun olduğunu anlatan Ramazan Özdemir, “Şu anda buket ve aranjmanı ben yapıyorum. Yanımızda çalışan elemanlara bunu öğretiyorum. Yaklaşık 10-15 kuru çiçek türünden buket yapımı ise yaklaşık 20 dakikayı buluyor. Siparişlere yetişemiyoruz. Yeni yetiştireceğimiz personellerle birlikte siparişlere hız vereceğiz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Eski Van Şehri görkemli geçmişine kavuşuyor Van Kalesi’nin güneyindeki Eski Van Şehri’nde yer alan Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait 12 mimari yapı kalıntısının restorasyonuyla bölge, tarihi ihtişamını yeniden kazanıyor. Milattan Önce 3000’lerden 20. yüzyıla kadar birçok farklı kültüre ev sahipliği yapan Eski Van Şehri, Van Kalesi’nin güneyinde yaklaşık 450 bin metrekarelik bir alanda kurulmuş. Eski Van Şehri; Urartu, İskit, Med, Pers, Roma ve Sasani gibi medeniyetlerin ardından 7. yüzyılda İslam hâkimiyetine geçti. Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından 1069’da fethedilen şehir, Osmanlı Cihan Devleti yönetimine kadar farklı Türk-İslam devletlerinin hâkimiyeti altında kaldı. 20. yüzyılın başlarında Osmanlı hâkimiyetindeki şehir, Ermeni ayaklanmaları ve 1. Dünya Savaşı’nın etkisiyle büyük ölçüde tahrip oldu. Eski Van Şehri’nde yer alan tarihi yapılar arasında Ulu Cami (12. yüzyıl), Kızıl Minareli Cami (13-14. yüzyıl), Hüsrev Paşa Külliyesi, Kaya Çelebi Camii (17. yüzyıl) ve Surp Stephanos Kilisesi gibi önemli eserler bulunuyor. 2024 yılında başlatılan kazı ve restorasyon çalışmaları ile Eski Van Şehri’nin mimari dokusunun korunarak gelecek nesillere aktarılması hedefleniyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Geleceğe Miras” projesi çerçevesinde yürütülen çalışmalar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülsen Baş Terzioğlu’nun başkanlığında 2025 yılında tekrar devam edecek. “Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı” Konuya ilişkin konuşan Eski Van Şehri Kazı Alan Başkanı Prof. Dr. Gülşen Baş Terzioğlu, Eski Van’ın doğal bir kayalığın hemen güneyindeki düzlük alana kurulmuş bir yerleşim olduğunu belirtti. Üç yönlü surlarla çevrili olan alanda, surların üzerinde üç ana kapı bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Terzioğlu, “Ancak, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında yaşanan Ermeni ayaklanmaları, Rus işgali ve Birinci Dünya Savaşı gibi olumsuzluklar nedeniyle şehir terk edilmek zorunda kalmıştır. Bu terk edilişin ardından bölge bir daha yerleşime açılmamış ve büyük ölçüde tahrip olmuştur. Zamanla kendi haline bırakılan bu alan, mimari dokusuyla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı” dedi. “12 adet mimari yapı kalıntısı tespit edildi” 2024 yılında yapılan çalışmalarda, alanda yaklaşık 12 adet mimari yapı kalıntısının mevcut olduğunun tespit edildiğini dile getiren Terzioğlu, “Bu yapılardan biri Hüsrev Paşa Külliyesi’dir. Mimar Sinan’ın bir projesi olan bu külliye; cami, türbe, medrese ve imaretten oluşmaktadır. Restorasyon çalışmalarıyla sağlam bir şekilde günümüze ulaşan külliyenin hanı ve hamamı ise önümüzdeki yıllarda ayağa kaldırılması planlanan yapılar arasında yer alıyor. Bölgedeki diğer önemli yapılar arasında, 12. yüzyıla ait Ulu Cami, Osmanlı dönemine ait Kaya Çelebi Cami ve Selçuklu Çağı’ndan kalma Kızıl Minareli Cami bulunmaktadır. Çifte Hamam ise yarı yıkık bir şekilde günümüze ulaşmış olup, Osmanlı dönemine aittir. Bu yapı da Hüsrev Paşa Külliyesi’nin bir parçası olarak restore edilip kente kazandırılması planlanmaktadır” diye konuştu. “Belirli noktalarda seyir alanları oluşturularak” Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan proje kapsamında Eski Van Şehri’nin bir ören yerine dönüştürülmesinin hedeflendiğini ifade eden Terzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Projenin tamamlanmasıyla birlikte bölgenin bilinirliği ve tarihi farkındalığı artırılacak, ziyaretçilere daha doğru ve kapsamlı bilgiler sunulacaktır. Giriş ve çıkışlar kontrol altına alınacak, kazılarla ortaya çıkarılan mimari dokuların değeri ve kıymeti daha iyi anlaşılacaktır. Bu yollar, ayağa kaldırılan ve kısmen korunarak günümüze taşınan yapıları birbirine bağlayacaktır. Ziyaretçilerin, bu yapılar hakkında sesli, görsel veya yazılı bilgilere erişebilecekleri sistemler kurulacak; ayrıca, belirli noktalarda seyir alanları oluşturularak tarihi kentin daha doğru anlaşılması sağlanacaktır.”
Hatay 16 yıllık gelin ve görümce kebap tezgahında birlikte mesai yapıyor Hatay’da 16 yıldır gelin ve görümce olan Esra Sönmez ile Semire Sönmez, depremden sonra açtıkları kebapçıda beraber çalışıp birlikte para kazanıyor. Antakya ilçesi Akevler Mahallesi’nde yaşayan Semire Sönmez ile Esra Sönmez, 16 yıldır görümce ile gelin olarak yaşamaya devam ediyorlar. Kahramanmaraş merkezli depremde iş yerleri yıkılan görümce - gelin, depremden sonra birlikte kebapçı açtılar. Depremden önce 4 yıl birlikte tandırcılık yapan gelin ve görümce, depremden sonra hayata devam edebilmek için kendi kendilerine kebap yapmayı öğrendiler. Kebap yapmayı öğrenen ikili, 1 buçuk yıldır açtıkları kebapçıda birlikte çalışıp birlikte kazanç sağlıyorlar. “Depremden sonra görümcemle birlikte işlettiğimiz kebapçı dükkanında çalışarak kazancımızı birlikte paylaşıyoruz” Görümcesiyle arasının çok iyi olduğunu ve deprem sonrası 1,5 yıldır birlikte çalıştıklarını ifade eden Esra Sönmez, “Depremden sonra yaklaşık 1,5 yıldır görümcemle birlikte çalışıyorum. Depremden önce tandır işletiyorduk. Tandırımız vardı. Tandır ekmeği, katıklı, gözleme ve sac ekmeği yaparak devam ediyorduk. Biz gelin - görümce olmadan önce kuzendik. Görümcemle aram iyiydi ve sıkıntımız yoktu. Görümcemle birlikte beraber çalışıyoruz ve yaşıyoruz. Depremden önce de beraber yaşıyorduk. Depremden sonra kebapçılığı kendi kendimize öğrendik. Asıl mesleğimiz kebapçılık değildi. Depremden sonra herkes bir şekilde hayata tutunmaya çalışırken biz de bir işin ucundan tutmaya çalıştık ve kendimizi tutturduk. Görümceleriyle iyi anlaşmaları gerekiyor. İnsanların arasında saygı olunca gerisi geliyor. Depremden sonra görümcemle birlikte işlettiğimiz kebapçı dükkanında çalışarak kazancımızı birlikte paylaşıyoruz. Şükürler olsun ki mutluyuz. Ben yaklaşık 16 yıldır evliyim. Biz buradan önce birlikte 4 yıl çalıştık. Önceden de olduğu gibi beraber yaşıyoruz. Çok şükür herhangi bir sıkıntımız ve münakaşamız olmadı” dedi. “Yengemle birlikte iş ayrımı yapmıyoruz ve bazen ben bazen de yengem mangal başına geçiyor” Yengesiyle birlikte kebapçılık yaparak ayakta durmaya çalıştıklarını söyleyen Semire Sönmez, “Yengemle çalışmak çok güzel bir durum. Yengemle birlikte çalışıyoruz ve ayakta durmaya çalışıyoruz. Diğer gelin - görümce nasıl yaşarlar bilmiyoruz ama biz iyi yaşayıp iyi çalışıyoruz. Deprem sonra burayı açtık ve 1,5 yıldır işletiyoruz. İşler güzel gidiyor. Yengemle birlikte iş ayrımı yapmıyoruz. Bazen ben bazen de yengem mangal başına geçiyor. Hepimiz burayı işletiyoruz” ifadelerini kullandı.
Hatay Çakıl yüklü hafriyat kamyonunun virajı alamayıp devrildiği anlar kamerada Hatay’da çakıl yüklü hafriyat kamyonunun virajı alamayıp devrildiği ve çakılların döküldüğü anlar güvenlik kamerasına yansıdı. Kaza, Defne ilçesi Armutlu Mahallesi’nde yaşandı. Seyir haldeki çakıl yüklü hafriyat kamyonu, virajı alamayınca devrildi. Devrilen hafriyat kamyonunda bulunan çakıllar yola döküldü. Kazada şoför yaralanırken vatandaşların durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirmesi üzerine olay yerine polis, ambulans ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Kısa sürede bölgeye gelen itfaiye ekipleri, kamyon şoförünü kurtararak sağlık ekiplerine teslim etti. Sağlık ekiplerinin ilk yardım müdahalesinin ardından yaralı şoför hastaneye kaldırıldı. Yola dökülen çakılların temizlenmesinin ardından yol tekrar kullanıma açıldı. “Benzin almak için istasyona girerken damperi açık olan kamyonu gördüm ve virajı alamayınca devrildi” Kamyonun virajı alırken devrilip bütün çakılların yola döküldüğünü söyleyen vatandaş Ahmet Okşar, “Yolda duruyordum ve sonra benzin almak için istasyona girerken damperi açık olan kamyonu gördüm. Kamyon virajı alamayınca devrildi. Kamyon sürücüsü damperi açık olduğunu unutunca virajı alırken yan devrildi ve çakıllar da yere döküldü. Şoförün hafif yaralı olduğunu gördük ama çok yaklaşamadık. Yol bir süre boyunca kapalı kaldı. Bir süre sonra kaza yerindeki çakıllar temizlenerek yol tekrardan açıldı” ifadelerini kullandı. “Şoför damperi açık unutunca yana devrildi ve bütün çakıllar yola serildi” Şoför damperini açık unutunca kamyonun devrildiğini ifade eden vatandaş Hasan Güngör ise, “Ben aracıma benzin almak için istasyonda beklerken hafriyat kamyonunun yukarıdan geldiğini gördüm. Şoför damperi açık unutunca yana devrildi ve bütün çakıllar yola serildi. Aracıma binip gittim. Yetkililer gelip olayı çözüme kavuşturmuş diye düşünüyorum” dedi.
Kütahya Kütahya’da JASAT Timlerinin 2024 yılı icraatları açıklandı Kütahya İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde görev yapan Jandarma Suç Araştırma Timlerinin (JASAT) 2024 yılı boyunca önemli operasyonlara imza attığı bildirildi. Valilikten yapılan açıklamaya göre, Kütahya İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde görev yapan JASAT Timleri, sorumluluk bölgesinde suçluların yakalanması, faili meçhul olayların çözülmesi ve vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin korunması için 34 evden hırsızlık, 23 diğer hırsızlık, 12 açıktan hırsızlık, 11 iş yerinden hırsızlık, 6 bağ ve bahçeden hırsızlık, 6 kamu kurum ve kuruluşlarından hırsızlık, 5 haberleşme ve enerji kablosu hırsızlığı, 4 kasten öldürme, 3 otodan ve oto hırsızlığı, 3 hayvan hırsızlığı, 2 kasten yaralama (ateşli silah) olmak üzere toplamda 109 olaya müdahale etti. Bu olaylara karışan 111 şüpheli yakalanırken, bu kişilerden 11 tutuklanarak Ceza İnfaz Kurumu’na teslim edildi. JASAT tarafından olaylarda ele geçirilen malzemelerden, 6 bin 395 TL nakit para, 145 metre bakır kablo, 25 metre elektrik kablosu, 750 kilogram odun kömürü, 64 adet direk, 11 adet inşaat demiri, 2 metre demir mazgal, 1 adet havalı tüfek, 5 adet av tüfeği, 1 adet tabanca, 1 adet şarjör, 825 adet tabanca fişeği, 202 adet av tüfeği fişeği, 3 adet bıçak, 2 adet çalıntı araç, 1 çalıntı motosiklet, 2 adet çalıntı elektrikli bisiklet, 4 adet cep telefonu, 1 adet dizüstü bilgisayar, 6 adet küçükbaş hayvan ile muhtelif malzemeler mağdurlara teslim edildi. JASAT Dedektiflerinin 2024 yılı içerisinde UYAP’ta yakalama kararı bulunan şahıslara yönelik yapılan çalışmalarda, çeşitli suçlardan aranan 810 şahsı yakalandı. Adli mercilere çıkarılan bu şahıslardan 300’ü tutuklanarak Ceza İnfaz Kurumana teslim edilirken, 510 şahıs tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.