POLİTİKA - 21 Kasım 2024 Perşembe 16:52

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan: "Kayyumların atanmasıyla ilgili Yeniden Refah Partisi olarak fikirlerimizi kendileriyle paylaştık"

A
A
A

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan Yeniden Refah Partisini ziyaret etti.

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan Yeniden Refah Partisini ziyaret etti. Yeniden Refah Partisi Genel merkezinde gerçekleştirilen görüşme sonrası Genel Başkanlar ortak basın toplantısı gerçekleştirdi.

“Kayyum Türkiye'de bir rejim olmaya doğru hızla gidiyor”

Türkiye'deki ve bölgedeki gelişmeleri ve Türkiye'deki bu kayyum atamalarıyla ilgili süreci detaylı bir biçimde istişare ettiklerini belirten DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bu konuda görüş alışverişinde bulunduk. Kayyum meselesinde elbette Türkiye'deki birçok siyasi parti gibi bugün ki görüşmemizde de oldukça pozitif mesajlar ortaya çıktı. Daha önce de yine Sayın Erbakan'ın vermiş olduğu demeçlerde de olduğu gibi bugün de kayyumun Türkiye demokrasisine verdiği büyük zararları değerlendirdik ve konuştuk. Kayyum Türkiye'de bir rejim olmaya doğru hızla gidiyor. Belediyelere dönük atanan kayyumların sadece belediyelerle sınırlı olmadığını, Türkiye'de mevcut olan iktidara biat etmeyen her kesime ve her yapıya doğru buna üniversiteler, bilim, akademi, ticari şirketler başta olmak üzere her kesime kayyum atanan bir dönemden geçiyoruz” ifadelerini kullandı.

“Kayyum yurttaşın seçme ve seçilme hakkını elinden almak demektir”

Hatimoğulları, Türkiye'de bu özellikle son seçimlerde bizler kayyum atanmayacağına dair büyük umutlar beslediklerini ifade etti. Hatimoğulları, kayyuma dair gerek bölgede gerek Türkiye'nin her yerinde Ak Partiye oy vermiş seçmenden bile çok büyük tepkilerin geliştiğini ve bu duruma sahada bizzat şahit olduklarını belirtti. Hatimoğulları, “Sonrasında kayyum atanmasına rağmen belediyelerin yeniden hem bizim partimiz tarafından hem de diğer muhalif partiler tarafından çok sayıda belediyenin kazanıldığını bir kez daha deneyimlemiş olduk bu son seçimlerde. Ümit ediyorduk ki kayyum atanmaz. Ama ne yazık ki Hakkari de başlayan Esenyurt ile devam eden ve daha sonra Mardin, Halfeti ve Batman'da atanan kayyumlar bize kayyum rejiminin devam ettiğini gösterdi. Buradan bir kez daha bütün Türk kamuoyuna duyuruyoruz; Kayyum antidemokratiktir, kayyum yurttaşın seçme ve seçilme hakkını elinden almak demektir, kayyum seçimde yenemediğinizi seçilmişin yerine atanmışı getirerek demokrasiyi katletmektir. Seçimleri fiilen ortadan kaldırmak demektir” dedi.
Kayyum bir siyasi darbe olduğunu ifade eden Hatimoğulları, darbenin sadece postalla, tankla, topla yapılmadığını belirtirken aynı şekilde kayyum atamasını yargı eliyle, polis eliyle yapılan bir siyasi darbe olarak nitelendirdiklerini ve bunu asla kabul etmediklerini ifade etti.

“Kürt sorununu pekala çözebiliriz”

Kürt sorununu hep birlikte çözebileceklerini belirten Hatimoğulları, “Kürt sorunun pekala çözebiliriz. Demokratik zeminde çözebiliriz, Türkiye'de ki öznelerle çözebiliriz, Türkiye'de ki siyasi partilerle ve bütün sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çözebiliriz. Bu konuda pekala adımlar atabileceğimizi düşünmekteyiz” dedi.

“Kayyum ataması millet iradesine karşı atılmış bir adımdır”
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan burada yaptığı konuşmada, “Başkanın ifade ettiği gibi, son dönemde gündemi fazlasıyla meşgul eden seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması ve yerine memurların, kayyumların atanmasıyla ilgili de Yeniden Refah Partisi olarak fikirlerimizi kendileriyle paylaştık. Bu konuda aslında hem fikir olduğumuz ortaya çıktı. Çünkü bizde daha önceden de özellikle ifade ettiğimiz gibi bu süreç işletilecekse bir seçilmiş belediye başkanıyla ilgili mutlaka kesinleşmiş bir hükmün bir mahkeme kararının olması gerektiğini düşünüyoruz. Böyle bir durum olsa bile bu kesinleşmiş mahkeme kararı dolayısıyla belediye başkanı görevinden alındığı zaman yerine belediye meclisinin yeni bir belediye başkanı seçmesinin uygun olacağını kayyum atamasının millet iradesine karşı atılmış bir adım olduğunu ifade ettik” şeklinde konuştu.

Milletin iradesine sahip çıkılması ve millet tarafından seçilmiş görevlendirilmiş olan belediye meclis üyelerinin yeni bir belediye başkanını seçmesinin uygun olacağını ifade ettiklerini belirten Erbakan, “Tabii yine Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan kardeşlerimizin, Kürt kardeşlerimizin o bölgede yaşayan ve hangi ırka mensup olursa olsun vatandaşlarımızın yaşamış olduğu problemlerle ilgili görüş alışverişinde bulunuldu. Çözüme ilişkin ne gibi adımların atılabileceği değerlendirildi. Bizde Yeniden Refah Partisi olarak her zaman ifade ettiğimiz gibi Doğu ve Güneydoğu bölgemizdeki kardeşlerimizin, Kürt kardeşlerimizin haklarının teslim edilmesi ve taleplerinin yerine getirilmesiyle ilgili her zaman hazır olduğumuzu ifade ettik” dedi.

Açıklamaların ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Hatimoğulları kendisine yöneltilen ‘Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin süreç çağrısı açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ‘Aramızda bir fikir ayrılığı yok' demesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorusunu cevapladı. Hatimoğolları, “Bu konuda bir yol haritası açıklanmış değil. Sayın Bahçeli'nin 1 Ekimden bu yana sürdürdüğü bir süreç var. Grup toplantıları başta olmak üzere yapılan çeşitli açıklamalar var. Bu konuda kendileri de ifade ettiler aslında. Cumhur İttifakı bu konuda hem fikir olduklarını söylediler. Ama biz hangi konuda hem fikir olduklarını, nasıl bir yol haritasını kafalarından geçirdiklerini ve neyi planladıklarına dair bilgi sahibi değiliz. Kamuoyu bu konuda aydınlatılmış değil. Bizlerde DEM Parti olarak bilmemekteyiz. Hatta biz grup toplantılarımızda da farklı yaptığımız açıklamalarda da şu çağrı da bulunduk: Sayın Cumhurbaşkanı bu sürece dair gerek Türk kamuoyunu gerekse hepimizi bizleri de bilgilendirmelidir. Yani bu konuda ne düşündüklerine dair yürütme mercisinden henüz bir açıklama gelmiş değil. Yürütme mercisinden bizler bir açıklama beklemekteyiz bu konuyla ilgili” diye konuştu.

Hasan Özkan - İbrahim Çakmak

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Yüksel: "Bu kararlar, Filistin halkının çektiği ızdırabın ve insanlık onuruna yapılan saldırıların artık cezasız kalmayacağına dair güçlü bir beyandır" TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararlar, insanlık adına mücadele eden herkesin sesi, adaletin sarsılmaz bir zaferi ve sessiz bırakılmış milyonların çığlığıdır. Bu kararlar, Gazze’de yankılanan acının, Filistin halkının çektiği ızdırabın ve insanlık onuruna yapılan saldırıların artık cezasız kalmayacağına dair güçlü bir beyandır” dedi. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, soykırımcı İsrail’in Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Layha bölgesindeki bir hastanede düzenlediği hava saldırısı sonucunda çoğu çocuk ve kadın olmak üzere onlarca Filistinlinin katledilmesini şiddetle kınadıklarını ve lanetlediklerini belirtti. Yüksel, “Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yapılan basın açıklamasında, UCM 2. Ön Yargılama Dairesi’nin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında oybirliğiyle tutuklama emirleri çıkardığı bildirilmiştir. Açıklamada; 2. Daire’nin İsrail tarafından 26 Eylül 2024 tarihinde yapılan, Roma Statüsü’nün 19. maddesinin 2. fıkrasına dayanarak, UCM’nin Filistin’deki olaylarla ilgili ve özel olarak İsrail vatandaşları hakkında yargı yetkisi bulunmadığı iddiası ile Daire’nin Başsavcılığa, Statü’nün 18. maddesinin 1. fıkrası (ki taraf devletlere soruşturma bildiriminde bulunulması hususunu düzenler) kapsamında, soruşturma başlatıldığına dair İsrail makamlarına yeni bir bildirimde bulunulması talebini reddettiği kaydedilmiştir. Sözkonusu basın açıklamasında; Başbakan Netanyahu ve eski Bakan Gallant’ın en erken 8 Ekim 2023 tarihinden, 20 Mayıs 2024 tarihine (Başsavcılığın tutuklama kararlarının çıkarılması yönünde başvuruda bulunduğu tarih) kadarki süreçte insanlığa karşı suç ve savaş suçları işledikleri iddiasıyla tutuklama kararlarının çıkarıldığı, Daire’nin, Başbakan Netanyahu ve Gallant’ın bir savaş yöntemi olarak aç bırakma eylemini içeren savaş suçunu ve cinayet, zulüm ile diğer insanlık dışı fiilleri içeren insanlığa karşı suçları işlediklerine, ayrıca adı geçenlerin kasti biçimde, sivil yönetici sıfatlarıyla sivil halka yönelik savaş suçu teşkil eden saldırıların talimatlarını verdiklerine dair makul dayanaklar bulunduğunu tespit ettiği, tutuklama kararları ’gizli’ olarak sınıflandırılmakla birlikte, kararlara konu fiillerin devam ettiği izlenimi edinildiğinden ve kararların çıktığından haberdar edilmelerinin kurbanlar ile ailelerinin lehine olduğu değerlendirildiğinden dolayı bu bilgilerin kamuoyuyla paylaşıldığı belirtilmektedir” ifadelerini kullandı. "Bugün, uluslararası hukuk ve insanlık adına tarihi bir ana tanıklık ediyoruz: Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 21 Kasım 2024 tarihinde verdiği tutuklama emri kararları, adaletin sınır tanımadığını ve mağdurların sesi olmayı sürdüreceğini bir kez daha göstermiştir" diyen Yüksel, "Tabii ki bu kararın icrası kararın verilmesinden daha önemlidir. Bu nedenle, her aşamada takip ettiğimiz gibi bu kararın icrasının da takipçisi olacağımızı vurgulamak istiyorum. UCM, İsrail Devleti’nin itirazlarını oybirliğiyle reddederek, Roma Statüsü’nün adalet mekanizmalarını kararlılıkla uygulamıştır. Aynı zamanda, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emirleri çıkarılmıştır. Bu, uluslararası toplumun, savaş suçlarına ve insanlığa karşı işlenen suçlara karşı sıfır tolerans yaklaşımının güçlü bir kanıtıdır. Bugün burada, adaletin sesinin yükseldiği, insanlık onurunun savunulduğu bir dönüm noktasını konuşmak için bir aradayız. Tarih kitapları bugünü sadece hukuki bir kararın verildiği bir gün olarak değil, evrensel insan haklarının ve adaletin ne kadar güçlü bir temel üzerine inşa edilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatan bir an olarak yazacaktır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararlar, insanlık adına mücadele eden herkesin sesi, adaletin sarsılmaz bir zaferi ve sessiz bırakılmış milyonların çığlığıdır. Bu kararlar, Gazze’de yankılanan acının, Filistin halkının çektiği ızdırabın ve insanlık onuruna yapılan saldırıların artık cezasız kalmayacağına dair güçlü bir beyandır” dedi.
Diyarbakır Narin Güran cinayeti davasında Dara bölgesine ait görüntüler Ulusal Kriminal Büro tarafından incelenecek Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran cinayetine ilişkin tutuklu 4 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığı davada, Dara bölgesine (Şehit Jandarma Uzman Onbaşı Bilal Dicle Gözetleme Noktası) ait görüntüler Ulusal Kriminal Büro tarafından incelenerek bilirkişi raporu hazırlanacak. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesince alınan ara kararda, dava dosyasına eklenen Dara bölgesine ait görüntüler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek, resen Ulusal Kriminal Büro bilirkişi olarak seçildi. Diyarbakır’a gelen Ulusal Kriminal Büro’da görevli bilirkişiye usulüne uygun yemin ettirildikten sonra bölgeye ait görüntüler flaş bellek üzerinden teslim edildi. Mahkeme tarafından hazırlanan teslim tutanağında, dosyanın eklerine ilişkin olarak şunlar yer aldı: "Dosya ekinde Dara-2 askeri üs kamerasına ait görüntüler (söz konusu görüntülerde yer alan saatin normal zaman dilimine göre yaklaşık 6 dakika 45 saniye ileride olduğu), dosya ekinde yer alan kamera çıktısında sanıklar ve maktulün evinin neresi olduğunun işaretlendiği, sanık Nevzat Bahtiyar’a ait ifadelerin bir örneğinin ve soruşturma aşamasında alınan daraltılmış baz verilerinin eklendiği, söz konusu verilerde sanıkların iddia edilen suç saatinde nerede olduklarının belirtildiği ve okul kamerasında Narin’in ne zaman geçtiğinin gösterildiği (söz konusu görüntülerde okul saatinin normal zaman dilimine göre yaklaşık 4 dakika ileride olduğu)." Tutanakta mahkemenin kurum tarafından araştırılması istenen konular da yer alırken şu ifadeler yer aldı: "Maktul Narin’in okul kamerasında görüldükten sonra kendi evinin bulunduğu patikaya doğru yol aldığı bilinmekle, Arif Güran’ın evine veya ahırına gidip gitmediği ya da patika yolu üzerinde bulunan sanık Nevzat Bahtiyar’ın evine doğru gidip gitmediği veya sanık Bahtiyar’ın patika yol üzerinde Narin’i karşılayıp karşılamadığı hususlarının araştırılması, inceleme yapılırken Narin’in en son okul kamerasına yansıyan görüntüsünde siyah kıyafetli olduğunun anlaşılması karşısında özellikle siyah kıyafetli bir kız çocuğunun tespit edilip edilemediğinin dikkatlice incelenmesi, ayrıca inceleme yapılırken güncel saat olan 15.10 ile 15.30 arasının değerlendirilmesi istenilmektedir." Tutanakta, "sanık Bahtiyar’ın aşamalardaki beyanları dikkate alınarak Arif Güran’ın evine gidip gitmediği, evden çıkıp çıkmadığı, kendi evine ya da ahırına bir şey taşıyarak gidip gitmediği, ahırına ya da evine girip girmediği, daha sonra kırmızı renkli bir araba ile kendi evinden ya da ahırında ayrılıp ayrılmadığı hususlarının incelenmesi, bu hususların ya da başkaca hususların tespiti halinde özellikle saat diliminin belirtilmesi" talep edildi. Olay yeri olarak iddia edilen yerlerin özellikle incelenerek, kırmızı ve beyaz renkli bir arabanın tespit edilip edilmediği, arabaların bir araya gelip gelmediği ya da peşi sıra hareket edip etmediklerinin incelenmesinin istendiği tutanakta, şunlar yer aldı: "Bu hususların tespiti halinde saat diliminin ne olduğu, araçların nerede bir araya geldikleri, birlikte ya da ayrı ayrı hangi yöne ya da hangi istikamete hareket ettiklerini belirtilmelidir. Olay yeri olarak iddia edilen Arif Güran’ın evinde veya ahırında bir insan hareketliliğinin olup olmadığı, ev, ahır veya evin etrafında yer alan bahçelere giriş çıkış yapan insanların bulunup bulunmadığı, bu alanlara herhangi bir arabanın gelip gelmediğini tespit edilerek belirtilmelidir. Bu hususların ayrı ayrı değerlendirilerek ayrıntılı bilirkişi raporun hazırlanmasına oy birliğiyle karar verilmiştir." Olay Merkez Bağlar ilçesinin Tavşantepe Mahallesi’nde 21 Ağustos’ta kaybolan Narin Güran’ın 8 Eylül’de Eğertutmaz Deresi’nde cansız bedenine ulaşılmıştı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan 23 şüpheliden aralarında amca Salim, anne Yüksel ve ağabey Enes Güran ile komşuları Nevzat Bahtiyar’ın da bulunduğu 12 kişi tutuklanmıştı. Salim, Yüksel ve Enes Güran ile Nevzat Bahtiyar hakkında yürütülen soruşturma tamamlanmış, 4 sanık hakkında "iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle hazırlanan iddianame, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesince 23 Ekim’de kabul edilmişti. Sanıkların yargılanmasına 7 Kasım’da başlanmış, 3 gün süren ve sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilen duruşma 26 Aralık’a ertelenmişti.