EKONOMİ - 30 Kasım 2019 Cumartesi 09:32

TVHB Merkez Konseyi Başkanı Eroğlu: “Tarımın yol haritası ve eylem planını bekliyoruz”

A
A
A
TVHB Merkez Konseyi Başkanı Eroğlu: “Tarımın yol haritası ve eylem planını bekliyoruz”

Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, tarımın yol haritası ve eylem planını beklediklerini söyledi.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, tarımın yol haritası ve eylem planını beklediklerini söyledi.


TVHB Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen 3’üncü tarım orman şurası ile ilgili bir açıklama yaptı.


Eroğlu, açıklamada, 14 yıl aranın ardından gerçekleştirilen 3.Tarım Orman Şurasının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türk tarımını geliştirecek, Türk çiftçisini güçlendirecek tüm kararların yakından takipçisi olacağı” yönündeki ifadelerinin yer aldığı sonuç bildirgesini açıklamasıyla son bulduğunu hatırlattı.


Toplantıda Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin ilk 2 aylık süreçte yol haritasının belirlenmesinin ardından uygulama aşamasında, mevzuat, bütçe, zaman, insan kaynağı ve etkin iş birliği kıstaslarını dikkate alarak, bir eylem planı ortaya konulacağını söyleyen Eroğlu, “Öncelikle 2019-2023 yıllarını kapsayan on birinci kalkınma planında ülkemiz hayvancılığı ile ilgili yapılacaklar belirlenmiş, sonra 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında planda belirlenen hedeflere nasıl ulaşılacağı açıklanmıştır. Yine Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2019-2023 Yılları Stratejik Planında da ülkemiz hayvancılığı ile ilgili önemli tedbirler öngörülmektedir. Bu belgeler hazırlandıktan, hedefler belirlendikten sonra bir de 3.Tarım Orman Şurası düzenlenmiştir. Şüra’lar icra organı değildir. Alınan kararlar tavsiye niteliğinde metinler olup, bu kararların uygulanıp, uygulanmaması veya eksik uygulanması icra makamına aittir” dedi.


Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin temsilcilerinin Şüra dolayısıyla oluşturulan 21 çalışma grubunun 15’inde yer alarak, ülkemiz hayvancılığı için yoğun çalışmalarda bulunduğunun altını çizen Eroğlu, “Bilindiği gibi, 29 Kasım 1 Aralık 2004 tarihlerinde 2. Tarım Şurası gerçekleşmiş, ülkemiz hayvancılığı ile ilgili hiç kimsenin itiraz edemeyeceği olumlu kararlar alınmış, ancak uygulamaya aktarılmamıştır.


Kararlar:


Mera ıslah çalışmalarının tamamlanması,


İşletme ölçeklerinin optimum düzeye getirilmesi,


Tarım-sanayi-pazar entegrasyonunun sağlanması,


Et, süt ve su ürünlerinin kalite standartlarının belirlenmesi ve bu standartlara uygun üretiminin sağlanması,


Hayvan sağlığı ve refahı için gerekli mevzuat düzenlemesinin yapılması, gelecek 10 yıl içerisinde hayvan hastalıkları ile ilgili kontrol ve eradikasyon programlarının tamamlanması,


Tarımsal desteklerin, tarımının yapısal problemlerinin çözümüne katkıda bulunacak şekilde düzenlenmesi,


Hayvancılık desteklerinin artırılması ve sürekliliğinin sağlanması,


Uzun dönemde, örgütlü, ekonomik, büyüklükte ve ileri teknolojiyi kullanan hayvancılık işletmelerinin oluşturulmasıdır” açıklamasında bulundu.


Türkiye’nin, hayvancılık dâhil olmak üzere tarımın her konusunda yeterli birikimli uzmana sahip olduğunu belirten Eroğlu, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:


“Ülkemiz hayvancılığının sorunları bilinmektedir. Bu kez, 3.Tarım Orman Şürası’nın sonuç bildirgesinde yayınlanan altmış maddenin on üçü direk olarak hayvancılığımız ile ilgilidir ve bir öncekine göre daha kapsamlıdır.


Bunlar;


Tarım sektörünün yapısını iyileştiren, doğal kaynakları ve çevreyi koruyan, en az üç yıllık dönemi kapsayacak, aktif çiftçi odaklı, üretim, kalite, ulaşılabilir fiyatlar ve sürdürülebilirliği esas alan yönlendirici bir destekleme sisteminin oluşturulması,


Aile işletmeciliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak için kadın ve gençlerde girişimciliğin desteklenmesi,


Bitki ve hayvan hastalıkları ile etkin mücadelede yerli ilaç ve aşı üretiminin teşvik edilmesi,


Buzağı ölümleri ve döl verimi istatistiklerinde uluslararası ortalamalara ulaşılması,


Kırmızı et sektöründe küçükbaş hayvan eti tüketiminin özendirilmesi ve pazar payının artırılması,


Küçük ve büyükbaş hayvancılıkta halk elinde ıslah ve benzeri projelerle yerli ırklarımızın muhafaza ve ıslahına yönelik çalışmaların artırılması,


Mera hizmetlerinin yürütülebilmesi, mera niteliği taşıyan alanların tespit ve tahdit çalışmalarının ivedilikle tamamlanması, üreticiler ve üretici örgütlerine tahsis edilmesi, mera ıslahında kullanılacak bitki tohumları geliştirme çalışmalarının teşvik edilmesi,


Su ürünlerinde balık işleme sektörünün geliştirilmesi, pazarlama ve marka tescilinin desteklenmesi, ihracatın ve yerli tüketimin artırılması,


Sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması çalışmalarına devam edilmesi,


Gıda ve yem güvenliği, halk sağlığı, bitki sağlığı, hayvan sağlığı ve refahını sağlamak amacıyla tohumdan sofraya tüm zincirde etkin bir izlenebilirlik sağlanması ve denetim sisteminin etkinliğinin arttırılması,


Ülkemizde yetiştirilen ve uluslararası piyasalarda yüksek oranda talep gören tarım, gıda ve ormancılık ürünlerinde ihracat gelirlerini arzu edilen seviyelere çıkarmak için marka, kalite, standardizasyon, tanıtım ve özendirme çalışmalarının desteklenmesi, dünya üretiminde lider konumda bulunduğumuz ürünlerin tanıtım faaliyetlerinin profesyonel düzeyde yapılması ve pazar paylarının artırılması,


Kayıt, nakliye, hayvan pazarları ve mezbaha alt yapımızın yenilenerek, hayvan hareketlerinde etkin kontrolün sağlanması,


Tarımsal girdi ve finansman ihtiyacını karşılayan sözleşmeli bitkisel ve hayvansal üretim modellerinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılmasıdır.


Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak, Tarım ve Orman Bakanı’nın ifade ettiği yol haritasını, eylem planını bekliyoruz. Umarız, bir önceki şuranın aksine bu şuranın sonuçları dikkate alınır, kısa süre içerisinde eylem planı ortaya konulur ve çalışmalar başlar.


Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi adına Türk Tarım ve Hayvancılığının geleceği için katkılarından dolayı bütün katılımcılara, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Acılı doktor baba balkondan düşerek ölen 4 yaşındaki oğlu için adalet arayışında 2015 yılında İstanbul’da 4 yaşındaki Ayaz’ın balkondan atılarak öldüğü iddiası ile müebbet hapis cezasına çarptırılan üvey anne Yargıtay’ın kararı bozmasının ardından tahliye edildi. Kararın kendilerine tebliğ edilmediğini ve itiraz süresini geçirdiklerin belirten acılı doktor baba, yeniden dava açmaya hazırlanıyor. 2015 yılında İstanbul Bahçelievler’de 4 yaşındaki Ayaz Çınar Yılmaz’ın evlerinin balkonundan düşerek ölmesine ilişkin görülen davada üvey anne H. D. oğlunu evin balkonundan aşağı atarak ölümüne neden olmakla suçlanıp, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. 3 yıl hapis yattıktan sonra Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Ayaz Çınar’ın üvey annesi tarafından balkondan atıldığına dair dosyada bir delil bulunmadığına işaret ederek, istinaf mahkemesinin verdiği kararı bozdu. Daire, bozma kararı ile birlikte H. D.’nin tahliyesine karar verdi. H. D.’nin tahliyesinin ardından hukuk mücadelesini sürdüren baba Mustafa Yılmaz, kendilerine tebliğ edilen bir karar bulunmadığını ve itiraz süresinin geçtiği için yeni dava açmaya hazırlandıklarını belirtti. “Görgü tanığı ve deliller yok sayıldı” Olay günü H. D.’nin evde alkol aldığını ve bu nedenle tartıştıklarını belirten ve halen özel bir hastanenin yenidoğan servisinde doktor olarak görev yapan Yılmaz, “Kavga ettikten sonra ben olay büyümesin diye, işyerine gittim. Orada uyuyacağımı söyledim. İşyerindeyken beni aramış, mesajlar yazmış en son 04.12’de bana mesaj yazıyor. Çocuğun balkondan düşme saati ise 03.30-04.00 arası görgü tanığı öyle söylüyor. Buna rağmen bu deliller yok sayıldı. Ben buna çok şaşırdım. Çocuğun düşüş saati belli, kadın 04.12’de uyanık. Görgü tanığı bir ses duyduğunu gidip baktığında çocuk düşmüştü, nefes alıyordu. O panikle bağırdım diyor. Aradan 1-2 dakika geçmeden 3. kattaki evden çocuğu ile birlikte aşağı inip çocuğun üzerine kapandığını 112’yi aradıklarını söylüyor” dedi. Kararın onanmasını beklerken bozma kararını öğrendi H. D.’nin görülen ilk davada 3 yıl hapis cezası aldığını iddia eden baba Mustafa Yılmaz, “İstanbul’da görülen ilk davada olayın rehaveti ve şokundan dolayı üzerine gidemedim, inanamadım, konduramadım. İlk mahkemede H. D. 3 yıl ceza aldı. Ben kendimi toparlayıp itiraz ettikten sonra İstinaf Mahkemesi’nde tekrar dava açıldı. O davada biz delilleri sunduk, görgü şahidi ile konuşuldu. Bunun ardından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yedi. Müebbet hapis cezası almasının ardından Yargıtay’a itiraz etmişler. Yargıtay’ın ilk kararlarını okuduğumda kararın onanması yönünde bir görüş bildirilmişti. Aradan 2 yıl geçtikten sonra ben kararın onanacağını beklerken, bir baktım 2022 yılında bozulmuş” ifadelerini kullandı. Yeni dava açacak H. D.’nin avukatının itirazı ile Yargıtay’ın bozma kararının ardından İstinaf Mahkemesinde görülen davada serbest bırakıldığını belirten Yılmaz, “2023 yılında da tekrar İstinaf Mahkemesi’nde görülmüş. Ve kadın serbest bırakılmış. Ama bana her hangi bir bildirim veya tebligat gelmedi. Hiç birşeyden haberim yok. Tek celsede salıverilmiş. Ben adalet yerini bulsun istiyorum. Bu yüzden açlık grevine başladım. Kadının suçu belirli, Görgü şahidi zaten olayı anlatıyor. Herşey var, ben kadının tekrar hapse girmesini ve adaletin yerini bulmasını istiyorum. Bize bildirim gelmediği için son karara itiraz süresini kaçırdık. Ama avukatlarımız tekrar yeni bir dava açma hazırlığına başladılar” şeklinde konuştu.
Kahramanmaraş Nurhak Acil Durum Hastanesi hasta kabulüne başlıyor Yapımı tamamlanan ve önümüzdeki günlerde hasta kabulüne başlayacak Nurhak Acil Durum Hastanesi’nde incelemelerde bulunan Başkan Görgel, “Nurhak Acil Durum Hastanemiz kısa süre içerisinde hasta kabulüne başlayacak. Yatırımın ilçemize ve hemşerilerimize hayırlı olmasını diliyorum” dedi. Kahramanmaraş’ın Nurhak İlçesinde önümüzdeki günlerde hizmete girecek olan Nurhak Acil Durum Hastanesi; 16 poliklinik, 56 yatak, 13 yoğun bakım yatağı, 4 yeni doğan yoğun bakım yatağı, 2 ameliyathane ve 15 acil yatak kapasitesine sahip. Bu donanımlı tesisin ilçede ciddi bir ihtiyacı karşılaması bekleniyor. İncelemelerin ardından değerlendirmelerde bulunan Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel, “6 Şubat’ta tüm alanlarda olduğu gibi sağlık tesislerimiz de ciddi hasar gördü. Ancak devletimizin kararlı duruşu ve hızlı müdahaleleri sayesinde, sağlık altyapımızı yeniden ayağa kaldırmak için büyük bir seferberlik başlatıldı. Bugün incelemelerde bulunduğumuz Nurhak Acil Durum Hastanesi, bu çabaların en somut göstergelerinden bir tanesi. 56 yatak kapasitesi, 16 polikliniği ve donanımlı yoğun bakım üniteleri ile bu hastanemiz, hemşerilerimizin sağlığını korumak ve acil durumlara hızlı müdahale etmek için büyük bir önem taşıyor. Önümüzdeki günlerde hasta kabulüne başlayacak hastanemizin ilçemize ve hemşerilerimize hayırlı olmasını diliyorum” cümlelerini kaydetti.
İstanbul Beylikdüzü’nde özel bakım merkezinde otizmli 9 yaşındaki çocuğa şiddet iddiası Beylikdüzü’nde Mor Menekşe Otizm Akademisi isimli özel bir kuruma ailesi tarafından nitelikli bakım görmesi için teslim edilen 9 yaşındaki U.M.K isimli çocuğun, darp edildiği iddia edildi. Çocuğunu görmeye gelen aile, 9 yaşındaki otizmli çocuğun kolunda yanıklar, omzunda ısırık izleri ve çeşitli yerlerinde morluklar görmesi üzerine kurumdan şikayetçi oldu. Öte yandan aynı kurumda olduğu iddia edilen bir başka çocuğun şiddet gördüğü anların görüntüleri çevredeki bir vatandaş tarafından cep telefonu ile kaydedildi. “Kurumun hemşireleri ‘Beğenmiyorsanız kendiniz baksaydınız’ dedi” Olay, geçtiğimiz Cuma günü Beylikdüzü ilçesi Gürpınar Mahallesi’nde bulunan Mor Menekşe Otizm Akademisinde yaşandı. İddiaya göre, çocuklarını ziyaret etmek için kuruma gelen aileye önce hemşireler tarafından çeşitli bahanelerle çocukları gösterilmek istenmedi. Ailenin çocuğunu görme ısrarı üzerine getirilen çocuğun vücudunun çeşitli yerlerinde darp, ısırma ve yanık izleri gördüğünü ifade eden aile, kurumun müdürü Aybüke L. isimli şahsın kendilerine, "Ben buraya yeni geldim. Benimle bir alakası yok. Bu durumu kendi aramızda halledebiliriz" dediğini iddia etti. Öte yandan kurumda çalışan İlayda T. isimli hemşirenin kendilerine, ‘ Beğenmiyorsanız kendiniz baksaydınız’ dediğini iddia eden aile, Mor Menekşe Otizm Akademisi isimli kurumdan şikayetçi oldu. “Merkezin girişinde 8 tane otizmli kız çocuğu perişan haldeydi” Yaşadıklarını anlatan Baba Recep Kaymak, “Bu merkezi sosyal medyada olsun birçok mecrada araştırdık ve iyi olduğuna dair kanıya vardık kendimizce. Biz çocuğumuzu oraya götürdüğümüzde bize söylenen, ‘çocuğumuzun tuvalet eğitimi, konuşma eğitimi alacağı ve çocuğumuzun daha iyi bir duruma geleceği’ idi. Yeter ki çocuğumuz kendini ifade edebilsin, tuvalet eğitimini alabilsin diye bıraktık. Çocukla her Cuma günü annem ve ben görüntülü görüşme şeklinde görüşüyorduk. Ben görüşmelerde çocuğun zayıfladığını gördüm. Neden diye sorduğum da bana ‘ çocuğunuz yemiyor’ şeklinde şeyler söylediler. Birkaç defa da çocuğu fiziksel olarak görmek istediğimde de bunun uygun olmadığını söylediler. Kurallara uygun değilmiş" ifadelerini kullandı. Çocuğu ziyaret etmek için İstanbul’a geldiğini anlatan baba Kaymak, "Mor Menekşe Otizm Merkezi’nin girişinde gördüğüm şey benim için hayatımda görebileceğim en kötü şey olabilirdi. Oraya gittiğimde 8 tane otizmli kız çocuğunun ayaklarında terlik, çorap hiçbir şey yok o şekilde dışarıda birisi yere düşmüş ağzı kanıyor. Çok kötü bir durumdalardı. Oradaki bulunan bir hemşireye kapıyı açın çocuğumuz var içeride göreceğiz dedi. Giremezsiniz dediler. Biz de ısrarcı olduk. İçeri girdik. İçeri girdiğimizde bizi ana binaya almadılar. Ama ben dedim ki ana binayı görmek istiyorum dedim. Bunu kabul etmediler. Bizi bekleme salonuna aldılar. Bekleme salonu da pislik içindeydi. Bekleme salonundayken çocuğumun uyuduğunu söylediler. Ben de çocuğumun getirilmesi için ısrarcı oldum. Çocuğum geldi. Çocuğumun üzerindeki hiçbir kıyafet bize ait değildi. Çocuğuma o an buldukları bir kıyafet ve ayakkabı giydirmişlerdi. Giydirdikleri ayakkabı da ayağına 5 numara büyüktü. Çocuğun sol boyun kısmında gördüğüm morluktan dolayı üzerindeki kıyafetleri çıkarmaya başladığımda çocuğun kolunda, omzunda, sırt bölgesinde ve ayak bileğinde morluklar olduğunu gördüm. Bu morlukların sopayla vurularak olduğunu anlayabiliyorsunuz. Olay yerine polis çağırdım. Oradaki hemşireler ’biz göreve yeni geldik biz yapmadık’ dediler. Bana müdürü diyor ki ’ben 24 Temmuz’da işe başladım’. Bu çocuğun hiçbir raporu yok muydu? Bu çocuk bu hale nasıl geldi. Karakola gittik ve şikayette bulunduk. Her yere yazdık. Ben şu an çocuğumu aldık. Benim çocuğum bir şekilde tedavisini görüp iyileşecek. Ama orada bulunan 70 çocuk hiç iyi durumda değil” diye konuştu. Öte yandan aynı kurumda çekildiği iddia edilen bir başka görüntüde, balkonda bir şahsın bir çocuğa şiddet uyguladığı anlar yer aldı.
Ankara Özgür Özel, Öğretmenlerle birlikte Anıtkabir’i ziyaret etti Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel ve beraberindeki öğretmenler, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Anıtkabir’i ziyaret etti. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in başkanlığındaki heyet, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıktı. Özel’in yanı sıra CHP yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları, parti üyeleri ve öğretmenlerin yer aldığı ziyarete, Özel’in de öğretmen olan annesi, babası ve öğretmenleri katılım sağladı. Özel ve beraberindeki heyet, Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktıktan sonra saygı duruşunda bulundu. Genel Başkan Özel ve beraberindeki heyet daha sonra Misak-ı Millî Kulesi’ne geçti. Özel, burada Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladı. Defterde ise şu ifadelere yer verildi: "24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini, eğitim devrimleriyle atan sizlere olan minnettimizi bir kez daha ifade etmek üzere, bizleri yetiştiren öğretmenlerimizle birlikte huzurunuzdayız. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, bizlere emanet ettiğiniz değerlere sahip çıkma ve bu değerleri geleceğe taşıma sorumluluğuyla, ’fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesiller yetiştirme idealinizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, nitelikli eğitimin herkes için ulaşılabilir olması, yeni nesillerin bilimin ve aklın rehberliğinde yetiştirilmesi ve nihayetinde adaletli, özgür ve zengin bir Türkiye’nin inşası için öğretmenlerimizin oynadığı kritin rolün bilincindeyiz. Bu anlayışla, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında eğitim devrimlerinizin izinden yürümeye devam edeceğiz. Bugün, devrimlerimizin aşındırılmaya çalışıldığı, bilimin öneminin göz ardı edildiği ve toplumsal eşitsizliklerin derinleştiği bir dönemden geçiyoruz. Ancak gelecek nesillerimizi yetiştiren öğretmenlerimizin, cumhuriyeti sonsuza dek koruyacak bekçiler olduğuna dair inancınızı, bugün bizler de yüreğimizde taşıyoruz. Sizi, silah arkadaşlarınızı, eğitim şehitlerimizi ve bu mesleğe ömrünü adamış tüm öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhunuz şad olsun." Misak-ı Milli’de Anıtkabir Özel Defterini imzaladıktan sonra ise Özel, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün mezarına çelenk bıraktı.