GÜNDEM - 01 Mart 2025 Cumartesi 09:49

Otizmli müzik dehası, piyano çalma yeteneğiyle hayran bırakıyor

A
A
A

Eğitim almadan duyulan bir notayı çalabilme özelliğine sahip olan ’absolut kulak’ otizmli Kayra Mete Çelik, doğuştan sahip olduğu piyano çalabilme yeteneği ile herkesi hayrete düşürüyor.

13 yaşındaki Kayra Mete Çelik, doğuştan sahip olduğu piyano çalma yeteneği ile çevresini adeta hayran bırakıyor. Henüz 2 yaşında iken otizm tanısı konulan Çelik, parmaklarının tuşlarda dans etmesiyle müzik dünyasına farklı bir pencere açıyor.

Duyduğu melodiler ile piyano çalmaya başladı

Küçük yaşlardan itibaren müziğe olan ilgisi fark edilen Çelik, hiç piyano eğitimi almadan, sadece duyduğu melodilerle piyano çalmaya başladı. Ailesi, ilk kez 4 yaşında Çelik’in piyanoya dokunduğunda nehir gibi melodiler çıkardığını fark etti ve bu yeteneğin zamanla daha da geliştiğini gözlemledi.

Çelik’in bu olağanüstü yeteneği, onun sadece ailesi ve yakın çevresiyle sınırlı kalmadı. Yerel müzik okullarından birçoğu, Çelik’i keşfetmek için ona özel davetler gönderdi.

Otizmli müzik dehası, piyano çalma yeteneğiyle hayran bırakıyor

Çok sayıda madalya ve sertifika almaya hak kazandı

Çelik’in yetenekleri ülke sınırlarını da aştı. University of West London Colloge of Music’te yeteneği ispatlandı. Günümüzde en iyi piyanistlere verilen sertifikalar, kolej tarafından Çelik’e takdim edildi. Çelik, bunun yanı sıra ’6. Uluslararası Little Mozart’s Müzik Yarışması’nda göstermiş olduğu performanstan dolayı birinci seçildi.

’Çaldığım müzik duygusal bir derinlik taşıyor’

En son piyano başında yaptığı bir doğaçlama performansı, izleyenlerin gönlünü fethetti. Çelik’in piyano başındaki özgün tarzı ve müziğe olan katkıları, pek çok müzikseveri etkilemiş durumda. Onun müziği, duygusal bir derinlik taşıyor ve dinleyenleri farklı bir dünyaya götürüyor.

"Mutlu olmak için piyano çalsınlar"

’Müzik Dehası’ Çelik, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, "Mutlu olmak için piyano çalsınlar. 4 yaşından beri piyano çalıyorum. Ben ileride iyi bir konservatuvara girmek istiyorum. Orayı okuyup müzisyen olmak istiyorum. İyi bir piyanist olmak istiyorum. Fazıl Say’ı öncü olarak kabul ediyorum. Dünya çapında piyanist olmak istiyorum. Piyano çalmak isteyenlere şunları tavsiye edebilirim. Vazgeçmesinler ve çok çalışsınlar. Sıkılmadan buna zaman ayırsınlar" ifadelerini kullandı.

"Bir müziği dinlediğimizde Mete hemen çalabiliyordu"

Anne Deniz Çelik ise ’müzik dehası’nın öyküsünü şöyle anlattı:

"Mete iki yaşında teşhis aldı. Yoğun bir eğitime başladık hemen. O dönem müzik kulağı olduğunu fark ettik. Müzik adına oyuncaklar almıştık. Babamız da müzik ile alakalıdır. Dört yaşındaydı org ile başladık önce. Duyduğunu çalabildiğini fark ettik. Absolut kulak, bir müziği dinlediğimizde ya da bir şarkı çaldığımızda Mete hemen tekrar edebiliyordu. Yaklaşık 10 yaşına kadar böyle gitti."

"Mete’nin en yakın arkadaşı piyano"

"Sürekli kendisi dinleyip evde piyanomuz vardı, çalıyordu kendisi ilerletti" diyen anne Çelik, "Sağ olsun hocalarımız çok ilgili. Onlar da Mete’nin farklı bir kulak yapısı olduğunun farkında. Şu an mutluyuz. Piyano çalarken mutlu Mete. Hayatında yaptığı en güzel şey. İlerisi için konservatuvara gitmek istiyor. Mete’nin en yakın arkadaşı piyano ve tek mutlu olduğu şey piyano. O yüzden liseyi de konservatuvarda piyano çalarak onunla ilgilenerek okumasını istiyoruz. Seneye ortaokul bittiğinde konservatuvar sınavlarına gireceğiz" ifadelerini kullandı.

"Piyano bizi geliştirdi"

Anne Çelik, Mete’nin dikkat dağınıklığına piyano ve kitap okumanın çok iyi geldiğini belirterek, "Dikkat dağınıklığına da piyano çalmak ve kitap okumak çok iyi gelen şeyler. Mete’nin yeteneğinin olması şans. Böyle çocukların herhangi bir yetenekleri var. Resim ve spor dalları. Mete’nin de müzik yönünde olduğu için şanslı olduk. Piyano bizi geliştirdi. Durumumuzu da iyileştirdi. İyi durumdayız" diye konuştu.

"Bize karşı anlayış göstermeyen insanlar var"

Mete’nin okulda yaşadığı akran zorbalıklarına da değinen anne Çelik, şunları kaydetti:

"Oğlumun sadece müzik ile mutlu olmasının nedenlerinden bir tanesi de okulda yaşadıkları. Bize karşı anlayışlı olan insanlar var. Aksine anlayış göstermemek için elinden geleni yapan. Bu konuda çocuklarını oğlumun üzerine kışkırtan. CİMER veya başka birimlere başvuruda bulunan insanlar. Okuldan gitmemiz için. Bunu yapan insanlar oluyor hayatımızda."

"Her çocuğun yaşama hakkı var"

Çelik, konuşmasını şöyle sündürdü:

"Sadece insanlara şunu söylemek istiyorum. Bu hayatta her çocuğun yaşama hakkı varsa bizim çocuklarımızın da yaşama hakkı var. Herkes kendi çocuğu açısından düşünebilir ama kesinlikle onların ne kadar hakları varsa bizim çocuklarımızın da o kadar hakları var. Okumaya, sosyalleşmeye her türlü kurumda olma hakları var. Biz anneler olarak bu konuda savaşıyoruz. Savaşmaya da devam edeceğiz. Umarım biraz olsun empati kurabilirler. Vicdan sahibi olabilirler. Bundan sonra inşallah farklı davranırlar diyorum."

Otizmli müzik dehası, piyano çalma yeteneğiyle hayran bırakıyor

"İyi bir nota okurudur"

Mete’nin hocası Umut Ergörün ise konuşmasında, "Kayra Mete Çelik, iki yıla aşkın süredir bizimle. Çok hızlı bir öğrencidir kendisi. İyi bir nota okurudur. Eserlerini belli bir inceleme ve çizimlerden sonra ele alır. Teorik tarafı da iyidir" ifadelerini kullandı.

"5 ila 6 yıllık bir süreci 2 yılda tamamladı"

Çelik’in çok hızlı bir gelişim kaydettiğine dikkati çeken Ergörün, şu ifadelere yer verdi:

"Hızlı bir şekilde 5 ila 6 yıllık bir süreci 2 yılda çok başarılı bir süreci tamamladı. Bunun içerisinde uluslararası piyano yarışmaları var. London School of Music gibi uluslararası piyano sınavları var. Bunun en üst seviyesine gelmesi. 8 aşamadan oluşan sınavın 8’inci birimine gelmesi onun iki yılını aldı. Oysa her bir seviye için yaklaşık 8 ila 10 ay gibi bir süre ön görülür. Mete epey hızlı giderek bu süreci erkenden tamamlayarak pek çok yerde bizlerle birlikte, uluslararası yarışmalarda gerek online gerek yüz yüze hem bizi hem de kendisini piyanosunu çok güzel temsil etti."

Kayra Mete Çelik’in hedefi, ortaokulu bitirdikten sonra konservatuvar bir lisede eğitim görmek.

Kaan Taşkın - İbrahim Çakmak

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Bitlis’te ilk defa yüz germe ameliyatı başarıyla yapıldı Bitlis’te sağlık alanında önemli bir ilke imza atılarak ilk kez derin plan (deep plane) yüz germe ameliyatı başarıyla gerçekleştirildi. İleri düzey estetik cerrahi teknikleri arasında yer alan bu operasyon, Bitlis’te de modern ve nitelikli sağlık hizmetlerinin verilebildiğini gözler önüne serdi. Alanında uzman hekimler tarafından yapılan ameliyat, klasik yüz germe yöntemlerinden farklı olarak yüzün yalnızca derisini değil, kas ve bağ dokularını da kapsayan derin plan üzerinden uygulandı. Yapılan bu ameliyatla daha doğal, uzun süre kalıcı ve yüz ifadesini bozmayan sonuçlar elde edilmesi hedeflendi. Bitlis’te ilk kez gerçekleştirilen bu ameliyat, hem kentteki sağlık altyapısının geldiği noktayı ortaya koydu hem de estetik cerrahi alanında bölge halkı için önemli bir avantaj sağladı. Yetkililer, bundan sonraki süreçte benzer nitelikteki ileri cerrahi işlemlerin Bitlis’te daha sık yapılmasının hedeflendiğini ifade etti. Ameliyatı gerçekleştiren Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Çağhan Benli, ameliyathane şartlarının bölgedeki birçok hastaneye göre daha iyi olduğunu belirterek, "Hastamıza ilimizde bir ilk olarak derin plan yüz germe ameliyatı uyguladık. Bu ameliyat sadece cildi değil, aynı zamanda cilt altı dokularının da ve boyun bölgesinin de hassas bir diseksiyonun kesilmesi, açılması uygun planların ve bu planların yine uygun cerrahi planlarda, uygun açılarda gerilerekten bir hastanın 10-15 sene önceki haline döndürülmesini amaçlayan bir ameliyat. Şimdi ilk kez gerçekleşen bir ameliyat. Hem hasta çok bilinçli, uyumlu bir hasta hem bu sayede süreçte çok iyi geçti. Hem de bu ilk kez yapıldığı için de oldukça mutluyuz. Artık hani bu tarz daha nitelikli ameliyatlar da şehrimizde yapılabiliyor. Bunun dışında her ne kadar daha önce yapılmamış olsa da artık hani o kadar kompleks olmayan uygulanabilen bir ameliyat. İyileşme süreci de oldukça hızlı. Hastalar günlük hayata hızlı dönebiliyor. Bu açıdan hani uygun hastada uygun endikasyonlar yapılabilecek güzel bir ameliyat. Bölge şartlarında yapılabilmesi için herhangi bir eksiğimiz yok" dedi. Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Çağhan Benli, hastane şartlarının bu tür ameliyatlar için yeterli olduğunu da ifade ederek, "Hastanenin ekipmanları olsun, ekibi olsun bu konuda oldukça yardımcılar, bilgililer, tecrübeliler hani her ne kadar ilk kez yapılmış bir ameliyat olsa da tüm ekip bu süreçte oldukça İyi bir şekilde süreci yönetti, yardımcı oldular. Yani o açıdan bölgenin hiçbir eksiği yok. Hatta bazı açılardan fazlası dahi var" diye konuştu Yüz gerdirme ameliyatı olan Fatih Sirek ise, "Uzun zamandır bu ameliyatı yaptırmayı düşünüyordum. Devlet hastanesinde olması aslında benim için de çok isabet oldu. Çağhan Bey’in yanına geldim. Sağ olsun çok ilgilendi. Birlikte ameliyat olmama karar verdik. Ameliyat oldum. Son derece de iyi geçti ameliyatım. Herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Tabii ki ameliyat sonrası çehremizde değişiklik oluyor. Sarkan yerler daha deli toplu hale geliyor. Dolayısıyla yüz daha gençleşiyor. Sosyal hayatımızda da değişiklik oluyor. Kendinizi daha iyi hissediyorsunuz. O anlamda da çok katkısı oldu bana. Hocamız da çok ilgili. Buradaki personeller de çok ilgili. Sağ olsun günde 3-4 defa servise kadar gelip bizi ziyaret etmiştir. Bakmıştır. Kontrol etmiştir. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum" dedi.
Erzurum YÖK, 2025 yılı üniversite izleme ve değerlendirme raporunu yayımladı Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanan "2025 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu" açıklandı. Sonuçlara göre, Atatürk Üniversitesi pek çok temel göstergede Türkiye’nin en başarılı yükseköğretim kurumları arasındaki yerini güçlendirdi ve stratejik alanlarda yükselişini sürdürdü. Atatürk Üniversitesi, eğitim kalitesini belgeleyen "Akredite Lisans Programı Sayısı" göstergesinde 52 programla Türkiye genelinde 1. sırada yer alarak bu alandaki liderliğini tescilledi. Nitelikli akademik çıktıların bir göstergesi olan "Doktora Mezun Sayısı"nda 385 mezun ile 8. sıraya yerleşen Atatürk Üniversitesi, Türkiye’nin doktoralı insan kaynağı ihtiyacına en büyük katkıyı sunan kurumlardan biri oldu. Ayrıca, 238 aktif öğrenci topluluğu ile sosyal kampüs imkânları açısından da Türkiye’nin en zengin 4. üniversitesi olma başarısını gösterdi. Ar-Ge ve inovasyonda Türkiye’nin öncü gücü olan, araştırma ve yayın performansıyla göz dolduran üniversite, bilimsel dünyanın en saygın dergilerinde yayımlanan makaleler baz alındığında, "İlk yüzde 10’luk Dilimde Bulunan Dergilerdeki Yayın Sayısı" kriterinde Türkiye’nin en başarılı 4. üniversitesi oldu. Teknoloji ve inovasyon alanındaki verimliliğini de kanıtlayan Atatürk Üniversitesi, "Olumlu Sonuçlanan Patent, Faydalı Model veya Tasarım Sayısı" göstergesinde ise Türkiye genelinde 3. sıraya yerleşti. Atatürk Üniversitesi, Kapsayıcı Bir Eğitim Ortamı Sunma Kararlılığı İle Yoluna Devam Ediyor Üniversite, proje geliştirme süreçlerinde de hem ulusal hem de uluslararası arenada etkinliğini artırdı. Buna göre, Atatürk Üniversitesi, 2025 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporunda; Ulusal Destekli Ar-Ge Proje Sayısında Türkiye genelinde 4. sırada (189 proje), Uluslararası Destekli Ar-Ge Proje Sayısında Türkiye genelinde 8. sırada (63 proje), TÜBİTAK Proje Desteği Sayısında ise Türkiye genelinde 20. sırada (141 proje) yer aldı. Toplumsal Katkıda "Öğrenci Odaklı Başarı" sosyal sorumluluk projelerinde, öğrenci katılımını teşvik eden modelleriyle fark oluşturan üniversite; öğrenciler tarafından yürütülen 1.305 sosyal sorumluluk projesi ile Türkiye genelinde 2. sıraya yerleşti. Üniversite yönetiminin bizzat yürüttüğü 291 proje sayısı ile Türkiye 5’incisi oldu. Ayrıca, "Kampüs Erişilebilirliği" ve "Engelsiz Üniversite" çalışmaları kapsamında çıkarılan 239 erişilebilirlik envanteri ile Atatürk Üniversitesi, Türkiye’de 7. sırada yer alarak kapsayıcı bir eğitim ortamı sunma kararlılığı bir kez daha gösterildi. Rektör Hacımüftüoğlu: "Bu Başarı, Sürdürülebilir Gelişim Stratejimizin Bir Tecellisidir" Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, elde edilen verilerin üniversitenin sürdürülebilir gelişim stratejisinin bir sonucu olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Yükseköğretim Kurulumuzun 2025 yılı izleme raporunda, özellikle akredite program sayısındaki Türkiye birinciliğimiz ve patent verimliliğindeki üçüncülüğümüz, eğitimde kalite ve Ar-Ge’de katma değer odaklı yaklaşımımızın en somut göstergeleridir. "Bölgesel Güçten, Küresel Markana" vizyonumuzla sadece bilgi üreten değil, ürettiği bilgiyi teknolojiye ve toplumsal faydaya dönüştüren bir kurum olma yolunda kararlılıkla ilerliyoruz. Bilimsel yayınlarımızın niteliği ve öğrencilerimizin sosyal sorumluluk projelerindeki öncü rolü, üniversitemizin hem küresel rekabet gücünü hem de toplumsal aidiyetini pekiştirmektedir. Bu başarı grafiğinde emeği geçen tüm akademik ve idari personelimiz ile geleceğimizin teminatı olan öğrencilerimize şükranlarımı sunuyorum. Atatürk Üniversitesi olarak, ülkemizin milli teknoloji hamlesine ve 2071 vizyonuna en üst düzeyde katkı sunmaya devam edeceğiz."
Eskişehir ’Antik Çağ’da Seramik Kaplar Işığında Yemek Kültürü’ semineri düzenlendi Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü tarafından düzenlenen "Antik Çağ’da Seramik Kaplar Işığında Yemek Kültürü" başlıklı seminer gerçekleştirildi. Seminere Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rahşan Tamsü Polat, Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay ve öğrenciler katıldı. Antik dönem yemek kültürü seramikler üzerinden anlatıldı Seminerde konuşmacı olarak yer alan Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay, antik döneme ait seramik kapların boyutları ve üretim tekniklerinden hareketle dönemin yemek alışkanlıklarını, mutfak kültürünü, estetik anlayışını ve damak zevkini ele aldı. Oransay, seramik kapların yalnızca işlevsel değil; aynı zamanda dönemin sosyal, hiyerarşik, bireysel ve kültürel yapısını yansıtan önemli göstergeler olduğunu vurguladı. Kottabos oyunu ve içki kaplarının önemi Konuşmasında Antik Yunan’daki Kottabos oyununa da değinen Doç. Dr. Oransay, "Sempozyomlarda kullanılan kaplar arasında içki içme kaplarının fazla olmasının nedenlerinden biri Kottabos adı verilen oyundur. Bu oyun sırasında kapların kırılması nedeniyle sıklıkla yeni kapların üretilmesi gerekmiştir." ifadelerini kullanarak içki kaplarının sosyal pratikler ve statü göstergeleriyle olan ilişkisini katılımcılarla paylaştı. Seminer, soru-cevap bölümünün ardından Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay’a katılım belgesinin takdim edilmesiyle sona erdi.