POLİTİKA - 21 Nisan 2025 Pazartesi 18:39

AK Parti Sözcüsü Çelik: "Cumhurbaşkanımızın, Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu irade ve tarihi çağrıyla birlikte yepyeni bir sayfa açılmış durumda"

A
A
A
AK Parti Sözcüsü Çelik: "Cumhurbaşkanımızın, Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu irade ve tarihi çağrıyla birlikte yepyeni bir sayfa açılmış durumda"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin "Bu ay içerisinde bu sürecin belli bir aşamaya geldiği birtakım gelişmeler olabilir" dedi.



AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu(MKYK) devam ederken açıklamalarda bulundu. Çelik, Bursa’nın Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel ve Karacabey Belediye Başkanı Fatih Karabatı, AK Parti’ye geçtiğini belirtti. Çelik, Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis’in hayatını kaybetmesi nedeniyle Vatikan devletine, tüm Hristiyanlara ve Katolik alemine baş sağlığı dileğinde bulundu.


TBMM Meclis Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in geçirdiği rahatsızlıktan dolayı son derece üzgün olduklarını ifade eden Çelik, "Alanın en iyisi olan doktor arkadaşlarımız rahatsızlığıyla ilgili müdahaleyi yaptılar. Arkasından da tedavi süreci en büyüklü hassasiyetler yürütülüyor. Biz Sırrı Bey ile uzun zamandır tanışırız. Çeşitli vesilelerle, çeşitli konularda derinleşmesine sohbetlerimiz olmuştur. Tabi onun rahatsızlığı aslında dokunduğu insanların, dokunduğu çevrelerin bir şekilde mağdur olmuş insanlara dokunmasının, Türkiye’de toplumsal birbirimizin, birbirimizin güçlenmesi, kardeşliğin güçlenmesi bakımından yapmaya çalıştıklarını herkesin hafızasında parça parça nasıl yer ettiğini ve bunun nasıl takdir edildiğini gösterdi. Hastaneye gelenler, hastaneyi ziyaret edenler ve zaten bu çoğunluğu Türkiye’nin farklı kesimlerinden ortaya koyulan, ona rağmen bu saygılarını hep insan olarak, hem sanatçı olarak, hem siyasetçi olarak gösterdiler. Terörist Türkiye sürecine eden büyük bir güçlü bir şekilde sahipleniyordu. Hatta bu son zamanlarda özellikle terörist Türkiye sürecinin devam ettiği son zamanlarda, meclis çalışmaları gittiğinde bazen mesajlaşırdık, bir yerde buluşurduk arkadaşlarımızla beraber ve orada gece yarınlarına kadar sonra sohbetler olurdu. Orada bazen bu sağlık durumu da Süreyya’nın ve dostumuzun, arkadaşımızın gündeme gelirdi. Ve biz sağlığı konusunda hassas olması gerektiğini söylendik. Doktorları zaten ortak arkadaşlarımız" ifadelerini kullandı.


Geçmişte bazı kurulamalar sebebiyle Kürt vatandaşlarının üzerindeki red, inkar ve asimilasyon politikalarını hükümetleri öneminde büyük demokratik reformlara imza atarak AK Parti hükümetinin kaldırdığını hatırlatan Çelik, "Bütün o bunun üzerindeki vesayetin kalkması içinde çok riskli zamanlarda, çok kalabalık zamanlarda tehditlere, siyasi suikast tehditlerine rağmen bu yol Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yüründü, geçmişte de önemli adımlar atıldı. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu irade ve tarihi çağrıyla birlikte yepyeni bir sayfa açılmış durumda. Özellikle de dünyanın içinden geçtiği kaos ortamı göz önüne alındığında önümüzde toplumsal birliğimizi derinleştirmenin, demokrasimizin ölçeğini büyütmenin ve bölgemizdeki halklarla yakın komşularımızdaki farklı halklarla daha çok dayanışma içerisinde olmanın ne kadar kıymetli olduğu herkes tarafından görülüyor. Etrafımızı daha çok kana bulamak isteyen, daha çok kaos çıkarmak isteyen, daha çok bölgede fitne siyaseti yoluyla kendi çıkarlarını garanti almak için bölge halklarına dönük olarak ayırt etmeksizin herkesin başına birtakım felaket senaryoları getirmek isteyen çok sayıda odağın faaliyet halinde olduğunu görüyoruz. Bütün bu odaklar karşısında Türkiye bölge halklarına dönük olarak da Türkmenler, Araplar, Kürtler, Sünniler, Şiiler, Aleviler, Nusayriler, Ezidiler hangisi olursa olsun bütün halklara dönük olarak da bütün gruplara, etnik gruplara, bütün mezhep gruplarına dönük olarak da bu kardeşlik yaklaşımını ortaya koymak için özellikle Sünni-Şii üzerinden, bölgede Kürt-Kürt-Türkmen ve Araplar arasında fitne çıkarmaya çalışan değişik odakların faaliyetlerini çok yakinen görüyoruz. Devletimiz ve siyasi tecrübemiz bütün bu müktesebata sahiptir. Tabii ki terörsüz Türkiye hedefi öncelikle vatandaşlarımız arasında vatandaşlarımızın faydasına olacak, geleceğimizin terör yoluyla esir alınmasına karşı geleceğimiz üzerinde birtakım ipotekler oluşturulmasına karşı Türkiye’nin artık bu sayfayı kapatması gerektiğinin ve önüne bu terör meselesinden kurtulmuş olarak ilerlemesi gerektiğinin en açık ifadesidir ve bu şekilde bakacağız bu meseleye" şeklinde kounştu.


.


Çelik sözlerine şu şekilde devam etti:


"İnşallah yakın zamanda birtakım gelişmelerle birlikte terörsüz Türkiye sürecinin doğru hedeflere doğru zamanlarda hem ülkemizin yararına olacak şekilde, hem vatandaşlarımızın ortak gelecek idealine katkı sağlayacak şekilde, hem de bölge halklarının dayanışmasına ve barışına katkı sağlayacak şekilde hayata geçeceğini hep beraber göreceğiz."


Bu terörsüz Türkiye’nin tabii ki Türkiye’nin terörden kurtulmasıyla ilgili olarak Türkiye’nin demokratik ölçeğinin büyümesi, Türkiye’deki siyasetin ölçeğinin büyümesi açısından, Türkiye’de siyasetin yeni ufuklara ulaşması açısından da önemli bir tarafı olduğuna dikkat çeken Çelik, "Kuşkusuz devletimizin niteliklerinden, Cumhuriyetimizden, demokrasimizden bir taviz söz konusu olmaksızın, devletimizin nitelikleri ve milletimizin tanımı konusunda herhangi bir tartışma, müzakere, pazarlık, al-ver süreci söz konusu olmaksızın ortak gelecek idealini, ortak vatan idealini, ortak değerler idealini daha da güçlendirecek şekilde bütün bu süreçler önümüzdeki dönemde yürütülecek. Bunun dışarıya yansımasına baktığınızda da söylediğim güç dengesinin yeniden şekillendiği bir ortamda herkes bölge halklarına yeni felaketler üretirken, bir tek Türkiye’nin bölge halkları arasında daha çok dayanışma, daha çok birliktelik, daha çok dirlik, daha çok birlik, ortak refah üretme konusundaki iradesinin pozitif olarak ayrıştığını ve bunun herkes tarafından takdir edildiğini görüyoruz. O sebeple Türkiye’nin bu müstakil, bu süreci doğru okuyan, çeşitli gruplaşmaların arkasına körü körüne takılmayan iradesi sayesinde önümüzdeki dönemde dünya güç sistemi nasıl şekillenecek sorusu, hemen arkasından Türkiye önümüzdeki dönemde ne yapacak sorusuyla bağlantılı olarak sorulmaktadır. Kuşkusuz Türkiye’nin buradaki kapasitesi devlet aklıyla, sabırla, teenniyle, bütün bu meseleleri iyi bir şekilde değerlendirerek, ama gerektiğinde hızlı ve etkili adımlar sonuçlara ulaşacaktır" değerlendirmelerinde bulundu.


Bir gazetecinin "İki sorum olacak benim, ilki normal doğum kampanyasıyla ilgili. Buna ilişkin çok fazla yorum var, aynı zamanda propaganda ve eleştiriler de var. Bununla ilgili neler söylersiniz?" sorusuna Çelik, "bu normal doğum konusuyla ilgili olarak burada düşünülen şey tabii ki annenin ve bebeğin sağlığını düşünme ve bu çerçevede bir yaklaşım geliştirme konusundadır. Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi kadınlara dönük bir dayatma ya da kadınlarla doğum ilişkisine dönük olarak bir dışarıdan müdahale veya bir dayatma gibisinden değerlendirilmesi doğru değil. Nihayetinde hekimlerin değerlendireceği bir konu. Burada bu çok uzun zamandır tartışılan, dünyada da tartışılan bir konu. Buradaki temel yaklaşım hem annenin sağlığını düşünerek, hem bebeğin sağlığını düşünerek gereksiz, lüzumlu olmayan cerrahi müdahalelerin olmaması gerektiği konusunda bir hassasiyet geliştirmekle ilgilidir. Yoksa kadınlarımıza dönük bir dayatma ya da onların tercihlerine yönelik bir müdahale gibi algılanması, bunun bazı siyasiler tarafından böyle sunulmaya çalışılması doğru değil. Biz burada bütün annelere, bütün anne adaylarına en yüksek hassasiyetle bir kere daha saygılarımızı iletiyoruz. Bu konuda herhangi bir yanlış değerlendirme olmamasını da çok büyük bir hassasiyetle arzu ederiz. Biz kadınların herhangi bir şekilde tercihine ya da hayat tarzlarına bir dayatma ya da bir müdahale gibi algılanmasını da arzu etmeyiz. Burada birçok yerde de duyuyoruz, gerekli olmayan zamanlarda endikasyon üretecek şekilde birtakım tıbbi müdahaleler yapılıyor. Aslında bu tıbbi de olmuyor tabii gayri tıbbi bir müdahale olmuş oluyor. Tabii ki annenin sağlığı söz konusuysa, bebeğin sağlığı söz konusuysa doktor kararıyla bu işlemlere tabii ki uygun yol her zaman mümkündür. Tabii ki bunların yapılması söz konusu olacaktır. Burada önemli olan annenin ve bebeğinin sağlığının korunmasıdır. Onun dışında ise gereksiz cerrahi müdahale olmasının gereksiz bir şekilde başka sonuçlar doğuracak bir şey olmasın diye bu normal doğum konusunda farkındalık üretmek ve hassasiyet üretmek için bu cümleler kuruluyor ve bu yaklaşımlar üretiliyor, bu kampanyalar yapılıyor. Burada bizim için esas olan tabii ki annenin ve bebeğin sağlığının korunması ve hiçbir vatandaşımıza dönük olarak gerekli olmayan bir cerrahi işlemin söz konusu olmamasıdır. Onun dışında kadınlara dayatma yapılıyor ya da işte müdahale ediliyor gibisinden yaklaşımlar doğru değildir. Böyle bir şey de söz konusu değildir. Bizim temel yaklaşımımız doğru tıbbi yaklaşım ile annenin ve bebeğinin sağlığının korunacak şekilde bu hassasiyetin, farkındalığın yaygınlaşmasıdır" şeklinde cevap verdi.


"Biz meydanların partisiyiz, biz kitlelerin partisiyiz"


"CHP’nin Yozgat mitingiyle ilgili. Açıklama yapan kişiler CHP yöneticilerinin taşındığını da ifade etti. Yorumlarınız neler olur?" sorusuna Çelik,


"Bahsettiğiniz mitingle ilgili. Tabii o Cumhuriyet Halk Partisi’nin mitingi, bizi ilgilendiren bir tarafı yok. Ama çeşitli işte sizin söylediğiniz şeyleri ben de duydum, arkadaşlarımız da, çeşitli haberler görüyoruz. Onun bir önemi de yok bizim açımızdan. Sonuç olarak günün sonuna geliniyor, CHP’li işte siyasetçiler ya da CHP’li birtakım yayın organları bile sonuçta geliyor CHP’nin yaptığı bir mitingin başarılı olup olmadığını AK Parti’nin geçmişte aynı yerde yaptığı mitinglerle mukayese ediyor. Demek ki burada ölçü AK Parti’dir, AK Parti’nin yaptığı mitingdir. Biz meydanların partisiyiz, biz kitlelerin partisiyiz. Bu açıdan bakıldığında bizim herhangi bir şekilde kitlelerin partisi, meydanların partisi, büyük demokrasi yürüyüşlerinin, büyük demokrasi buluşmalarının, seçimlerdeki büyük demokratik başarıların partisi olarak Türkiye’nin en önemli referansı olmaya devam ediyoruz. Muhalefet partileri yaptığı mitingleri bile AK Parti’nin, Cumhur İttifakı’nın yaptığı mitinglerle mukayese etme ihtiyacı hissediyorlar" ifadelerini kullandı.


"Bu ay içerisinde bu sürecin belli bir aşamaya geldiği birtakım gelişmeler olabilir"


"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’in kalp krizi geçirmesinin ardından terörsüz Türkiye sürecinde ne olacağı da merak konusuydu. Bugün de İmralı heyetinin dördüncü kez bir ziyarette bulunduğunu biliyoruz. Bu ziyaretin ardından süreç hızlanır mı?" sorusuna Çelik şu şekilde cevap verdi:


"İnşallah bu ay içerisinde bu sürecin belli bir aşamaya geldiği birtakım gelişmeler olabilir. Tabii bu süreçlerin belli bir takvimi yok biliyorsunuz. Belli şeylerin olgunlaşmasıyla birlikte bu gündeme geliyor. Tabi bütün bu ziyaret trafiği, bütün bu siyasi partiler arasındaki ziyaret trafiği dahil olmak üzere bütün bunlar şununla ilgilidir: Sonuçta Türkiye bu terörsüz Türkiye hedefine ulaşsın. Terör örgütünün İmralı’dan yapılan çağrıdan sonra kongresini toplaması ve kendisini feshetmesi bir dönüm noktası olacaktır, silahların bırakılması bu çerçevede bir dönüm noktası olacaktır. Biraz evvel konuşmam sırasında çizdiğim çerçeve bakımından da bu herkes için, bölgeyi terör üzerinden istikrarsızlaştırmak isteyenlerin aleyhine, ama bölgede daha çok dayanışma, daha çok kardeşlik isteyenlerin, Türkiye’nin içinde birlik ve dirliğin pekişmesini isteyenlerin ve yakın coğrafyamızda bu bahsettiğim kardeşliğin, dayanışmanın güçlenmesini isteyenlerin de lehine bir durum ortaya çıkaracaktır. Biz süreci yakın bir şekilde takip ediyoruz, partimizde Cumhurbaşkanımızın Genel Başkanımızın talimatıyla bu terörsüz Türkiye sürecinin yakından takip edilmesi ve bunun siyasi olarak doğru bir şekilde konumlandırılması için kurulmuş bir heyet var. Bu heyet söyleyebilirim ki hemen hemen gün aşırı toplantı yaparak bu süreci yakından takip ediyor. Dediğim gibi buna hem Türkiye açısından, hem de bölgedeki dayanışma, bölgedeki felaket senaryolarının engellenmesi açısından stratejik bir kazanım olarak değerlendiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu irade bunu güçlü bir şekilde sahiplenmektedir. Bu DEM Parti’nin yaptığı ziyaretler çerçevesinde de burada bütün görüşler açık bir şekilde konuşulmuştur. "


kültürel problemlerin, yani gerek etnik alanda, gerek mezhebi alanda, gerek kimlik alanındaki kültürel problemlerin çözümü, tek tek tekil bir şekilde meselelerin ele alınması değil daha yüksek bir perspektiften demokrasinin ölçeğinin büyütülmesi çerçevesinde olduğuna değinen Çelik, "Bunun da etnik ya da mezhebi ya da kimlikçi birtakım referanslarla değil demokratik standartların yükseltilmesiyle, yani reform siyasetiyle yapılması. Bölge açısından baktığınızdaysa, terör örgütlerinin birtakım odaklar tarafından bölgeyi istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine karşı terör örgütlerinin denklemden çıkarılması ve bölge halkları arasındaki dayanışmanın daha kuvvetli hale getirilmesi söz konusu olduğunda, yakın bölgemizi istikrarsızlaştırmaya çalışan odakların faaliyetleri de zeminsiz kalacaktır" dedi.


"Eski Meclis Başkan Bülent Arınç yakın zamanda bir televizyon programında güncel gelişmeleri değerlendirdi, soruşturma süreçlerini değerlendirdi. Bu konudaki yorumlara ilişkin görüşleriniz nelerdir?" sorusuna Çelik, "Tabi şimdi bu Bülent Beyin değerlendirmeleri yapıldığında şöyle bir tartışma çıkıyor: Bu görüşlerin AK Parti’yi yansıtan tarafı var mı, yok mu gibisinden. AK Parti kurulduğundan beri AK Parti adına MYK, MKYK adına, Genel Başkanımız adına kimlerin açıklama yapabileceği belli. Dolayısıyla oradaki söylenen sözlere tek tek girmeyeceğim, çünkü orada Bülent Beyin bahsettiği konularla ilgili bizim görüşlerimiz belli. Tabi ki o açıklamaların büyük bir kısmıyla arada bir tenakus olduğu, uyuşulmadığı da ortada. Ama sonuç olarak Bülent Beyin söyledikleri AK Parti’yi temsil eden, AK Parti’nin kurumlarını temsil eden bir görüş değil, AK Parti’nin kurumlarını temsil kapasitesi olan bir görüş değil, o Bülent Beyin kişisel görüşleri, dolayısıyla o değerlendirmesine sormak gerekir. Bu şekilde değerlendirilen görüşlerin AK Parti’nin kurumsal görüşleriyle hiçbir ilgisi yoktur" dedi.


AK Parti MKYK ise 3 saat sürdü.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Yolcu otobüsünde binlerce silah parçası ele geçirildi: 6 gözaltı Düzce’de yaklaşık 2 yıl süren teknik ve fiziki takibin ardından düzenlenen operasyonda, İstanbul’a sevkiyatı yapılmak üzere yolcu otobüsüne yüklenen 46 bin 655 adet silah parçası ele geçirildi. Aralarında tabanca gövdeleri, namlular ve torna tezgahının da bulunduğu malzemelerle yaklaşık 2 bin 100 tabanca üretilebileceği belirlenirken, olayla ilgili 6 şüpheli yakalandı. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü ekipleri, kentte faaliyet gösteren silah kaçakçılarına yönelik yaklaşık 23 aydır sürdürülen teknik ve fiziki takibin ardından operasyon için düğmeye bastı. Şüphelilerin Düzce’den İstanbul’a çok sayıda silah parçası sevkiyatı yapacağı bilgisi üzerine harekete geçen ekipler, şüphelilerden M.E.K.’ye ait Tokuşlar Mahallesi’ndeki iş yeri, otomobil ve yolcu otobüsünü takibe aldı. İş yerinden silah parçalarının koliler ve torbalar içerisinde otobüse yüklendiği tespit edildi. Otoyolda durdurulan araçlarda yapılan aramalarda, toplam 46 bin 655 silah parçası ele geçirildi. Ele geçirilen malzemeler arasında; 2 bin 115 tabanca alt gövdesi, 2 bin 100 üst kapak takımı, 2 bin 100 namlu, 2 bin 100 tabanca iğnesi, 2 bin emniyet mandalı, 2 bin 100 mekanizma yatağı, 2 bin 100 üst kapak tutucu, 2 bin 100 üst kapak düşürme mandalı, 2 bin 100 iğne kontrol pimi, 2 bin 100 arpacık, 2 bin 50 tetik tutucu, 2 bin 50 iğne tutucu gibi diğer tamamlayıcı parçalar ile 1 adet silah yapımında kullanılan çok amaçlı torna tezgahı yer aldı. Ayrıca, aramada 3 adet ruhsatsız tabanca ile bu silahlara ait çok sayıda fişek ele geçirildi. Ekipler, ele geçirilen malzemelerin birleştirilmesi durumunda yaklaşık 2 bin 100 adet ruhsatsız tabanca üretilebileceğini belirledi. Operasyon kapsamında şüpheliler M.E.K., A.Ö., M.C.Ö., İ.İ., D.D. ve otobüs şoförü Z.D. gözaltına alındı. Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma devam ediyor.
İstanbul Topkapı Sarayı’nda bir ilk: Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi ziyarete açıldı Topkapı Sarayı’nda saray içi güvenlik, mahremiyet ve protokol açısından özel bir işleve sahip olan Mabeyn Yolu, kapsamlı bir hazırlık sürecinin ardından Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi olarak ziyarete açıldı. Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız, "Çiniler gerçekten Topkapı Sarayı başta olmak üzere Milli Saraylar Koleksiyonunun çok önemli bir parçası. Burada yaklaşık ilk etapta 250 parça çiniyi sergiliyoruz" dedi. Topkapı Sarayı’nda saray içi güvenlik, mahremiyet ve protokol açısından özel bir işleve sahip olan Mabeyn Yolu, çalışmaların tamamlanmasının ardından Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi olarak ziyarete açıldı. Sergi, Milli Saraylar Başkanlığı tarafından ilk etapta basın mensuplarına tanıtıldı. Topkapı Sarayı’nın Harem bölümü ile Mabeyn’i birleştiren koridor, tarihi işlevine sadık kalınarak galeri düzeninde ele alındı. Tematik yerleşim sayesinde ziyaretçiler, saray mimarisindeki kullanım bağlamını ve çini üslubundaki değişimi adım adım takip edebilecek. Modern depolama, titiz tasnif ve belgelemeyle özenle düzenlendi Topkapı Sarayı çinilerinin önemli bir bölümü, 2018’e kadar Harem’de dağınık depolarda saklanıyordu. Milli Saraylar, 2 bini aşkın kasada muhafaza edilen çinileri, Aziziye yapılarında kurduğu iki depoya taşıyarak saklama alanını 700 metrekareye çıkardı. 2021’de kurulan Çini Restorasyon Atölyesi ile tasnif ve belgeleme çalışmaları başlatıldı. 9 bin 486 fotoğrafla belgeleme yapıldı, 800 farklı desen envantere alındı Çalışmalar kapsamında 9 bin 486 fotoğrafla belgeleme yapıldı, 800 farklı desen envantere alındı. Çini galerisi seçkisi de bu çalışmaların sonucunda oluşturuldu. Restorasyon ihtiyaçları için depolarda eşleşen parçaların tespiti ise sürdürülüyor. Eserler, 3 farklı yüzyıla ait çinilerden oluşuyor Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi; 16. yüzyılın İznik merkezli klasik üslubundan 17. yüzyıldaki dönüşüm ve çeşitlenmeye, 18. yüzyılda Avrupa etkilerinin belirginleştiği Kütahya üretimine uzanan çizgiyi bir arada sunuyor. Lale, karanfil, sümbül, hatâî gibi motifler ile dönemsel manzara ve figüratif sahneler, estetik evrim ve kültürel etkileşim perspektifiyle izlenebiliyor. "Çiniler gerçekten Topkapı Sarayı başta olmak üzere Milli Saraylar Koleksiyonunun çok önemli bir parçası" Galeriyle ile ilgili bilgi veren Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız, çini koleksiyonun Milli Saraylar Başkanlığının önemli parçası olduğunu söyleyerek, "Burası görmüş olduğunuz gibi Topkapı Sarayı’nın gizemli kalmış köşelerinden bir tanesi. Aslında sarayın tarihi içerisinde çok önemli bir yeri var. Burası Mabeyn Yolu olarak bilinen padişahın özel kullandığı dairelerle, haremi birbirine bağlayan çok önemli bir koridor. Ama daha sonraki yüzyıllarda kullanım dışında kalmış. Ve uzun yıllar unutulmuş bir mekandı. Mabeyn ile ilgili restorasyon projelerimiz çerçevesinde bu ara geçiş güzergahını da mekanda bulunan çinilere de atıfta bulunmak amacıyla bir çini galerisi olarak düzenledik. Çiniler gerçekten Topkapı Sarayı başta olmak üzere Milli Saraylar Koleksiyonunun çok önemli bir parçası. Buradaki çinilerden kastımız dekoratif olarak mekanlarda kullanılmış olan çinileri kapsıyor" dedi. "İznik çinileri zaten koleksiyonun çok önemli bir parçasını oluşturuyor" Topkapı Sarayı’nın oldukça zengin bir çini koleksiyonuna sahip olduğunu söyleyen Yıldız, "Bilhassa inşa edildiği dönemlerde ve 16. yüzyıldaki yeniden yapılanmasında Türk çini sanatının en zirve dönemi olduğu düşünülürse, bu çeşitlilik daha iyi anlaşılabilir. Bu noktada İznik çinileri zaten koleksiyonun çok önemli bir parçasını oluşturuyor. Bununla birlikte daha sonraki yüzyıllarda devreye giren Kütahya çiniciliğini çok özel örnekleri de var. Bunlarla ilgili tabi daha sonraki yüzyıllarda kullanım gereği bazı mekanlardan kaldırılmış çiniler, depolarımızda bulunuyordu. Bu çinileri ziyaretçilerin görme şansı pek fazla bulunmuyordu. Bu galeride bu çinileri bir bütün halinde bir seçki halinde ziyaretçiyle buluşturmayı hedefledik. Çünkü sarayın tarihinin ve koleksiyonlarının bu önemli parçası görülmeden bu saraya bir bütün olarak anlamak çok mümkün olmayacaktı" şeklinde konuştu. "Burada Osman Gazi’den Sultan 2. Selim’e kadar yaşamış olan Osmanlı Sultanlarının isimlerinin olduğu çini eserleri var" Serginin galeri duvarlarında padişahların isimlerinin olduğu çinilerin olduğunu söyleyen Başkan Yasin Yıldız, "Yer olarak buranın seçilmesinin önemi de buradan kaynaklanıyor. Bu içinde bulunduğumuz Mabeyn Yolunda hemen kameraların arkasındaki duvarda görmüş olduğunuz uzun bir yazı dizisi var. Burada Osman Gazi’den Sultan İkinci Selim’e kadar yaşamış olan Osmanlı Sultanlarının isimleri bir bütün halinde dolayısıyla bir 16. yüzyıl çinisinde yazılmış olduğunu görüyoruz. Bütün bu boyutlarıyla ziyaretçilerimize özellikle harem bölümüyle mabeyni bir araya bağlayan bu önemli noktada böyle bir gazeleyi kazandırmış olmaktan dolayı fevkalade mutluyuz" ifadelerini kullandı. "Çalışmalar, bir bütün olarak yaklaşık 3 yılımızı aldı" Mabeyn Yolundaki restorasyon çalışmalarının 3 yılda yapıldığını söyleyen Başkan Yasin Yıldız, "Restorasyon çalışmaları oldukça uzun sürüyor. Mabeyndeki padişah daireleriyle ilgili çalışmalarımızda sona geldik. Padişahın kullanmış olduğu Aynalı Oda, Valide Sultan Dairesi bunların hepsi yakın zamanda ziyarete hazır hale gelecek. Burayı haremle bağlayan bu içinde bulunmuş olduğumuz galeri haline dönüştürdüğümüz koridor ise bugünden itibaren ziyaretçi tarafından gezilebilecek. Çalışmaların bir bütün olarak yaklaşık 3 yılımızı aldığını söyleyebilirim" dedi. Sergide ilk etapta 250 eser sergileniyor Açılışı gerçekleştirilen sergide 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar ait eserlerden ilk etapta 250 eserin sergilendiğini söyleyen Başkan Yasin Yıldız, "Belki eser sayısından önce özellikle giriş bölümünde Nahvin’in yazmış olduğu ve 19. yüzyıl çinilerine işlenen çok önemli bir kaside var. Bu koleksiyonumuzun çok müstesna bir parçasıdır. Bir bütün halinde burada sergileyebiliyoruz, çok sayıda çiniden oluşuyor. Burada yaklaşık ilk etapta biz 250 parça çiniyi sergiliyoruz. Çiniler yaklaşık söylemiş olduğum gibi 16. yüzyıl ve 19. yüzyıl arasını kapsıyor. Dolayısıyla 19. yüzyıla varması nedeniyle bunların içinde bir miktar saraya ithal çinilerin geldiği dönemi de kapsadığını düşünürsek aslında Osmanlı sarayında kullanılmış olan bir bütün çini geleneğini burada yerli olsun yabancı olsun göstermiş oluyoruz" ifadelerini kullandı. "Hatıralar Yolu": Kitabeler ve Panolar Serginin galeri duvarlarında Osman Gazi’den Sultan 2. Selim’e uzanan padişah adlarının sıralandığı iri yazılı çiniler bulunuyor. "Mihrabiye" motifli üç pano arasında görülen "Soffa-i ali" ve "Hamam-ı âli" ifadeleri, bu panoların vaktiyle Hünkâr Sofası ve Hünkâr Hamamı’ndan taşındığını düşündürüyor. Böylece Mâbeyn Yolu, bir sergileme alanının ötesinde, saray hafızasını taşıyan bir "hatıra galerisi" işlevi de üstleniyor. "Kaside-İ Münferice" Çinileri de galeride yer alacak Ziyaretçiler, Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi boyunca Kaside-i Münferice’den seçilmiş beyitlerin işlendiği çinileri de görebilecek. 11. yüzyılda Tunuslu şair İbnü’n Nahvi tarafından kaleme alınan kaside, her sıkıntının ardından bir ferahlığın geleceğini vurgulayan mesajıyla tanınıyor. Halk arasında "kurtuluş getiren" bir metin olarak ün kazanan kaside, yüzyıllar boyunca zor zamanlarda dua niyetiyle okunmuş. Osmanlı döneminde de sevilen kasidenin Türkçe tercümeleri arasında 18. yüzyıl şairi Ebubekir Kani’nin manzum çevirisi öne çıkıyor. Çini Sanat Galerisi, Topkapı Sarayı’nın kapalı olduğu salı hariç, haftanın her günü 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Ziyaretçiler, Harem bölümünde yer alan Mabeyn Taşlığı’ndan Mabeyn Yolu’na girdikten sonra Topkapı Sarayı çinilerini ve Tekfur Sarayı’ndan günümüze ulaşan bazı çini örneklerini; bir sonraki bölümde ise "Kaside-i Münferice" çinilerini görebilecek. Galeri, Harem bölümü bileti ile gezilebilecek, ilave ücret ödemek gerekmeyecek.
Tokat Tokat’ta Kızık kilimi özel ihtiyaçlı çocuklarla yeniden hayat buldu Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor, Kızık kilimi" projesiyle özel ihtiyaçlı çocuklar Tokat’ın coğrafi işaretli kültürel mirasına dokunarak hem sosyal hayata katılıyor hem de geleneksel kilim dokuma geleneğini yaşatıyor. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor: Kızık kilimi" projesinin açılışı gerçekleştirildi. Tokat’ın önemli kültürel değerlerinden biri olan Kızık kiliminin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasını amaçlayan proje, özel eğitim öğrencilerinin aktif katılımıyla dikkat çekti. TOGÜ Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Toplumsal Katkı ve Sosyal İnovasyon Koordinatörlüğü, Sürekli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Tokat Halk Eğitim Merkezi iş birliğinde hazırlanan projenin açılışı, TOGÜSEM Binası Taşlıçiftlik Kampüsü’nde düzenlendi. Proje kapsamında özel ihtiyaçlı bireyler, geleneksel el sanatlarından biri olan Kızık kilimi dokuma sürecine dâhil edilerek hem mesleki hem de kültürel kazanımlar elde etti. Etkinlikte, kilim dokuma tezgâhlarında yapılan çalışmalar katılımcıların beğenisine sunuldu. "Özel ihtiyaçlı çocuklar kültürel mirasa dokunuyor" Projenin özel eğitim alanında farkındalık oluşturduğunu belirten TOGÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Yılmaz, Tokat’a özgü Kızık kilimi geleneğinin yaşatılmasına önemli katkı sağladığını ifade ederek, "Biliyorsunuz coğrafi işaretli Tokat’ın kültürel mirası olan Kızık kilimini sosyal sorumluluk vizyonumuz özelinde birleştirerek Milli Eğitim Müdürlüğümüz ile iş birliği halinde bir projeye dönüştürdük. Burada başta unutulmaya yüz tutmuş somut olmayan kültürel mirasımız olan Kızık kilimini tekrar canlandırmak ve gün yüzüne çıkartmak amacıyla özel öğretim bölümü öğrencilerimizin de desteğiyle özel ihtiyaçlı çocuklarımıza burada eğitimler veriliyor. Kızık kilimi dokuma ustaları sınırlı. Bu alanda da bir ihtiyaç var. Geleneğimizin yaşatılması gerekiyor. Bunu daha önemli kılan özel ihtiyaçlı çocuklarımızın eliyle yapmaları oldu. Özel ihtiyaçlı çocuklarımız okullarını bitirdikten sonra sosyal yaşamdan uzaklaşıyorlar. Bunların sosyal yaşama katılmaları açısından bu projeyi çok kıymetli buluyorum" dedi.